23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
MAY1S 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Kırk yaşındaki İDOB evrensel boyııttakifarklı veyenilikçi çalışmalanyla daha dinamik Gençlerle dünyaya açılıyorAYSE KÖKSAL isUnbul Deviet Opera ve Ba- leaa 1999-2000 yıb sezonunu 13 rviayıs'ta sahneledığı " Samson v e DaKla' operası ile kapadı. Bu ytl 40 yaşına basan ÎDOB sezon içensinde toplam 165 gösteri svmup, 22 değışik prodüksıyon sahnelerken uluslararası alanda û n kazanmış birçok önemli sa- natçıyı da gerek sahnede gerek- se yaratıcı ekipte ağırladı. Kül- tür Bakanlığı'nın kültür ve sa- nata katkı payını bınde ikiye dü- şürdüğü 2000 yıhnda ÎDOB, yi- ne ilklere ımza atarak daha ön- c e Istanbul'da ve hatta Türkı- ye 'de hiç sahnelenmemiş yapıt- lan sanatseverlerin beğenisine sunmayı başardı. tDOB'un Mü- dür ve Genel Sanat Yönetmenı Yekta Kara, bu sezon başlangı- cırun 17 Agustos'tayaşanandep- rem felaketine denk düşmesi yü- zirnden yeni dönem hazırlıkla- nıu güçlükler içinde yürüttükle- rini belirtirken, yine de repertu- van yeni yapıtlar ve eskilerin de çağdaşlaşünlması ile canlı, ha- reketli ve çağdaş bir anlayış çer- çevesinde oluşturup izleyici kar- şısına çıküklannı ifade ediyor. Yekta Kara'dan yaklaşık 150 bin seyiıci ve 200 milyar liralık bir hasılatla 1999- 2000 sezonunu tamamlayan kurumun bu döne- mini ve tDOB'un bünyesinde meydana gelen değişıklıkleri de- ğerlendinnesini istedik: YEKTA KARA- ÎDOB için her yeni sezon bir sınav niteli- gi taşıyor. Istanbul'da başka bir opera ve bale kurumu olmadı- gı için kendi kendimizle yanş- mak ve sürekli kendimizi aş- mak zorundayız. Bir önceki se- zonda ulaşmış olduğumuz çiz- ginin ötesine geçerek her yıl çok daha başanlı, seyircimizin ilgi- sini çekecek, iddialı yapımlara imza atmak gibi bir sorumlulu- ğumuz var. Sezon başı yaşadığımız dep- rem olayı gerek sanatçılarda, gefekse Jeknik ekipte elbet £jf moral bozukluğu yarattı. Ayh- ca acaba izleyici depremden son- ra kapalı mekâna girer mi diye birkaygunız da vardı. Buna kar- şuıheryıl ekimdebaşlarkenbu yıl sezonu öne çekıp hemen Mo- zart' ın i Requiem'ını çahştık ve eylülde depremzedeler yaran- na hazırladığunız bu gösteri ile sezonumuzu açuk. Çünkü her- kesın biraz morale ve desteğe ih- tiyacı vardı. Biz de İDOB ola- rak Requiem'den edindiğimiz tüm hasüan depremzedelere ba- ğışladık. Sonra 'Saraydan Kız Kaçırnu', 'Hoffinann'ın Ma- sallan', 'ttalya'da Bir Türk', 'Ferhad ile Şirin' ve son olarak 'Samson ve Dalila' yapıtlannı Büyük Salon'da; 'BeniSeviyor', 'Vryana Esnrtfleri'nı Konser Sa- lonu'nda gerçekleştirdik. Caz- la kanşık bir klasik müzjk kon- • "Amacımız bir taraftan ÎDOB'u 2000'li yıllara genç ve dinamik bir kadro ile taşımak, diğer taraftan da Türk opera ve balesinin gücünü dünyaya tanıtacak ve yayacak gençlere yol açmaktı. En büyük gayelerimizden biri yurtdışına açılımımızı sürdürmek. Eskiden uluslarası düzeyde bir sanatçıyı Türkiye'ye getirmek için akla karayı seçerdik. Şimdi ise yurtdışından bizimle çalışmak için talepler gelmeye başladı." 1) 'Samson ve Dalila', 2) 'Hoffinann'm Masallan', 3) 'Saraydan Kız Kaçırma', 4) Yekta Kara, 5) 'Ferhad ile Şirin'. seri olan 'Bahar Konseri'ni ve 'YeniYıiKonseri'ni sunduk. Ay- nca dünyanın en önemli bası Paate Burchuladze koro ve or- kestramız eşlığınde bir konser verdi. Bu arada 'Tatü Charity', 'Cannina Burana'. 'Carmen', 'Aida'. 'KuğuGölü','CavaBeria Rusticana', 'I Pagfiacd', 'Uyu- yan Gûzd'in gösterimi de devam etti. Oyunlanrruza yönelik yo- tnn.i'jP^hjjtüft^" yapımlann uzun ydlar boyu gösterimde kaİ- masıru sağlıyor. Yapıtlann hep- sini de orijinal dilde ve tamamen repertuvar anlayışı çerçevesin- de eşzamanlı olarak dönüşüm- lü oynadık. Kısacası haftanın her günü izleyici farklı bir ya- pıtı görme şansına erişti. 'Çok yfiksek bir seviye' - Daha önce hiç sahnelenme- mişbirçokyeni yapunı da İDOB repertuvanna katnnız. YEKTA KARA- 2000 yılın- da iDOB'un 40. yılını kutladı- ğımız için kendimizi daha da aşmak ve geliştirmek zorunday- dık. Istanbullu sanatseverlerin hep bildiği, alıştığı, bir anlam- da kanıksadığı yapıtlann dışına çıkarak, onlann hiç izleme ola- nağı bulamadığı yepyeni, ülke- mizde hiç sahnelenmemiş ya- pıtlan bulup çıkarmayı ve bun- lan uluslararası bir düzeyde sun- mayı hedefledik. Bir yapıü ilk defa izleyecek olan seyircinin ona yönelik yargısı sizin sunu- şunuzla ya olumlu ya da olum- suz olacağı için bütün yeni ya- pımlarda çok titizlikle çâhstık ve mükemmeii aradık. Rossini'nin Türkleri anlatan, bizi doğrudan ilgilendiren bir ç^rasi ^Jjnasyja .kajrşuı 'Jtal- ya'da Bir Turk' Tûrkiye'de hiç sahnelenmemişti. Rossini'nin özel üslubunu Nürnberg Opera- sı'ndan Italyan orkestra şefı Fab- rizio Ventura'nın müzikal yö- netiminde ve Metropolitan'da da opera sahnelemiş Beppe De Tomasi'nın rejisi ile Türk izle- yicisıne ulaştırdık. Ikinci önem- li prodüksiyonumuz 'Ferhad ile Şirin' balesı Istanbul'da ilk kez sahnelendi. Oyunun librettosu- nu yazan ünlü şairimiz Nâzım Hikmet, Kirov 'daki ilk göste- riminde "Bu bale dünyanın her tarafindasahnelenecek,amaben onu tek aşkun Istanbul'da gör- mekistiyorum" demişti. Biz de onun bu vasiyetini, ilk göste- rimdeki kadronun yarattığı şek- liyle birebir ve özgün bir biçim- de sunmayı amaçladık ve ekip- ten sağ kalan ıkı kişi, dünyaca ünlü koreograf Ynri Grigoroviç ve besteci Arif Mefikov Istan- bul'a geldi. Son büyük yapım olan 'Samson ve Dalila' da Tür- kiye'de ilk kez oynandı. Bu ope- rada da depremden sonra gelı- şen Yunarüstan-Türkiye dostlu- ğunu pekiştirmek amacıyla or- kestrayı yönetmek üzere Atina Operası Genel Müzik Direktö- rü Lukas Karvtinos'u davet et- tik. Sonuç olarak baktığunızda 1 dorf ay içinde üç büyük yapım gerçekleştirdik. Bu uluslarası standartlara göre çok yüksek bir seviye ve Batı'daki büyük ope- ra ve bale kurumlannın bile zor- lukla kotaracagı bir iş. - tDOB'un uluslararası stan- dartı yakalamak gibi bir hedefi olduğunu söylevebüir miyiz? KARA- Opera v e bale evTen- sel sanatlaroldugu ıçın biz de ya- pıtlanmızı uluslararası standart- lara göre sahnelemekle yüküm- lüyüz. Bu yüzden yurtdışuıdan davet ettiğimiz sanatçılan da- ıma kendi alanlaruıın en iyileri arasından seçtik. Bunun sadece izleyicinin beğenisi ve yapun- lann başansı açısından değil, bizim iç bünyemizde sanatçıla- nmızuı motivasyonu ve farkJı coşkulann yaratımı açısından da önemli bir gücünün olduğu- na inanıyorum. Bu bağlamda sponsorlanmızın desteğini göz- ardı edemeyiz. Başta Iş Banka- sı olmak üzere hepsine teşekkür borçluyuz. Balede uluslararası düzey - Bu sezon bale çok gündem- deydi. Gerek bale yapunlann- dan, gerekseoperaprodüksiyon- tannda danstan sıkça söz edikt Balede de uluslararası düzeye ulaşjldi^ k ' f f ! KARA-Bu nedenle Avru- pa'nın önemli koreograflann- dan Youri \âmos 'Spartakus' ve 'Carmina Burana'dan son- ra 'Samson ve Dalüa'nın da ko- reografısini yaptı. Klasik Rus balesinin belki de en önemli temsilcisi ve yaşayan en büyük koreograflardan biri olan Yuri Grigoroviç 'Ferhad OeŞirin'de, ünlü Ingiliz koreograf Derek Dean ise 'Kuğu Göhl' ve 'Uyu- yan Gözei'de İDOB dansçıla- nyla çok verimli çalışmalar yap- tı, başanlı sonuçlar elde etti. Farklı ekollerden gelen bu usta- lar dansçılanmızın ufkunu ge- nişletti. Aynca bu çapta sanat- çüann Istanbul'da eserler sahne- lemesi yalnız bizim kurumu- muz için değil, Türk balesi için de bir onurdur. Gerçi hazırlık sürecinde sınırlanmızı çok zor- layan özverili çalışmalar yap- nk, hattadansçı bağlamında kon- servatuvar son sımf öğrencile- rinden destek almak zorunda kaldık. Yoğun provalar devam ederken bir yandan da bale tem- sillerimizi aksatmadan sürdür- memız dansçılaraçısından sakat- lanma riskini dahi göze almamı- zı gerektırdi. Ama ulaştığunız sonuçlar, seyircimizin olagandı- şı beğenisi bütün bu sıkıntılan bize kısa zamanda unutturdu. 'Üç jenerasyon bir arada' - Birçok yapunda genç kadro göze çarpryor. tDOB kabuk mu değiştiriyor? KARA- tki yıl önce açtığı- mız bir ay süren sınavla kuru- mumuza solist, korist, dansçı, orkestra sanatçısı alındı, bu şe- kilde kurumumuza teknik bınm de dahıl olmak üzere birçok ba- şanlı ve yetenekli genç katıldı. Çoğu 20'li yaşlannda olan, da- ha stajyerlik dönemindeki genç arkadaşlanmıza başroller vere- rek onlara motivasyon ve özgü- ven sağladık. Amacımız bir ta- raftan İDOB 'u 2000'li yıllara genç ve dinamik bir kadro ile ta- şımak diğer taraftan da Türk opera ve balesinin gücünü dün- yaya tanıtacak ve yayacak genç- lere yol açmaktı. Böylece kurum olarak bütün ömrünü tDOB'a adamış çok değerli ve deneyim- li sanatçılanmızla, orta ve genç nesli buluşturarak üç jeneras- yonu sahne üstünde bir araya getirdik. - tDOB'un gelecek vıllara ah pianlanndan söz eder misiniz? KARA- En büyük amaçlan- mızdan biri yurtdışına açılımı- mızı sürdürrnek. 94 ve 96-97 yıllannda düzenlediğimiz yurt dışı turaelerini artnrmayı düşü- nüyoruz. Eskiden uluslararası düzeyde bir sanatçıyı Türkiye'ye getirmek için akla karayı seçer- dik. Şimdi ise yurtdışından bi- zimle çahşmak için talepler gel- meye başladı. Arok evrensel bo- yutta çahşmalaf yapnğımız için, bunlann yankılan doğal olarak yurtdışına da taşıyor, opera ve bale çevrelerinde sıklıkla konu- şuluyor. 40 yaşına gelmış ve rüştünü ispatlamış bir kurumuz. Bir ta- raftan çok genç ve dinamik, öte yandan geleneğini oluşturmuş ve kummsallaşmış olmanın verdi- ği güvenle önümüzdeki yıllar- da çok daha farklı ve yenilikçi çalışmalara imza atacağız. ls- tanbul seyircisinin bize duydu- ğu güvene, verdiği desteğe la- yık olmaya çaüşacağız. Ozel- likle çağdaş operalara ağırlık verip klasik yapıtlan da yeni- likçi yorumlarla sunmayı plan- lıyoruz. Aynca gençlerin buluş- ma noktası olacak ve onlara des- tek verecek bir opera stüdyosu kurmayı amaçlıyoruz. Selim 1leri 'Evimizin Tek Istahozu' adlı yeni kitabında geçmişin sofralarını anlatıyor 'Yemek, evin sıcakhğınabirsimgedir'Kültür Servisi-Oğlak Yayıncüık, Se- im Ikri'nin yeni kitabı EvimizinTek Is- takozu'nu yayunladı. Romanlan, öy- küleri, denemeleri, tiyatro oyunlan der- ken, Selim îleri bu son kitabmda bir yemek yazan kimliğiyle karşunıza çı- kıyor. - Yemek yazdan ama, geçmişteki ye- mekkültürümüzden başlayıpgünümü- zeyoiabyorsunuz. Evimizin TekIstako- zu için bir tür sosyokyik araşnrma da diyebilir nıiyiz? SEIİM fLERİ - Araştırma değilse bile, geçmişi okuma çabalanmın bu ki- taba yansıdığı söylenebilir. Bir araştır- manın ciddi kalıplan içine girmek iste- medim. Geçmişin sofralannı anlatır- ken birçok yazıdan, yazardan yararlan- dım. Sözgelimi Reflk Halid Karay. O da pek iştahlı bir yazanmızdır, birbirin- den güzef meyve, sebze yazılan kaie- me getirmiştir. Bunlaryıllarboyunca be- ni etkiledi. -Çocukhığunuzun,ilkgençfiğmizin ye- mekamlanda önemli biryertutuyorki- tapta. YıDar sonra o günlere bir dönüş mû? tLERİ - Büyük ölçüde. Çocukluk gûnlcrimİB îstanbul'uada ev! ofralannı anlattığımkişiler |se Vlll .,V" gerçek l e v ı m ı z ı n sanatçılardı. Günümüzün tırnak içi sanatçılannın sofralannı bilemem. Benim sanatçılanm güngörmüş -j insanlardı. Müzeyyen Senar'ın sofrasını anlatıyorum. Yalnız bir kez gittim. Ama ne kadar alçakgönüllü bir sofraydı, ne yorgun argın dönen kadınından o günün oyuncakh yemeklerini nasıl bek- leyebiliriz? Düğün çorbasıydı, pek sev- diğim çerkestavuğuydu, bunlar hepsi zamanı gerekstnen, yapımı zor yemek- ler, çorbalar. Kitapta anlattığım Mela- hat H ketli sofralarını kurabilmek olanaksız. Pek çok eve et ayda bir kez giriyor. Bu da işin başka cephesi, acı cephesi. Dün- kü hayatta fakir-zengin aynnıı bugün- kü kadar müthiş değildi. Bir yanda sof- ralar dolusu atılan lüks yiyecek, hemen mek düzerri bugünkünden çok farklıy-- ce süıeıdi bupaslalann. Seyıeüuekpek yanı ha^ındancrcdcyscaç insanlar. Ya- bulundum tabü. Kitaba ad veren "Evi- mizinTeklstakozu" yazısı öylesi bir sof- radan esinlenmedir. O yazıdan da an- laşılabileceği gibi, günümüzün poliük yaşamuıda bu sofralar pek iç açıcı de- 8ü. •\asanatcıbtnnki?- politikacıydı, sofrasında o kadar kan- şık hamurdan bir söyleşi sürüp gidiyor- du ki, rahmetli Mehinet Kemal dayana- mamış isyan etmişti. Acı bir anı. Bu ki- taba acı anılar sızsın istemedim. - Çorbalar. makarnabr, köfteler_ Ta- riflermi bile veriyorsunuz. Yemek ya- parmısmız? tLERİ -O tarifleri kimse uygulamaz inşallah. Akılda kalan tarifler, yanm yamalak gözlemler, sağdan soldan din- İediklerim... Yemek yapmayı bibnem. Ama güzel salata yapanm. Yahıız ye- mek yapıhrken başında durmak, bil- giçlikler döktürmek hâlâ hoşuma gi- der. Yemek, evin sıcaklığına bir simge- dir. Kadri bılınmemiş bir yazanmızın, Muzaffer Hacıhasanoğlu'nun tefrika halinde kalmış bır romanı vardn- . Adı, Evlerde Sevgi Yoktu. Hep içimi sızla- tırbuad. Yemekyazılannı yazarken, ev- lere sevgiler, sıcaklıklar taşımak istedim. - Yemek yazdanna yeniden dönecek misiniz? tLERİ - Evimizin Tek Istakozu daha yeni yayunlandı. Şu an büemryorum. Ama ben romanlanmda da yemek sah- neleri yazdım. Sözgehmi, Mavi Kanat- dı. öyle 'ayakustü aüjtn ma' uıodasmm lıoştu. Tadı daınağımda kalmış. Şimdi esiri olunmamıştı. Annelerin ev dışuı- da çalıştığı pek enderdi. 'Evinin kadı- nı' deyişi o günlerden kalma olsa gerek Anne, evin işini götürmekle yüküm- lüydü. Bu yüzden mutfak daha çok za- man aynlabilecek bir yerdi. Bugünün çalışan, yani evi dışında çalışan ve evi- bile dilim dılim yutar gibıyım. -Ama sonda diyet Bstekrine geçiyor- sunuz» İLERİ - Başka çare kalmadığı için. Aynca o listelenn yemeklerine tatsız tuzsuz' da diyonım. Bugünün güç ya- şam koşullannda, dünkü hayatın bere- rkerrbıte duıukaldrgım aıüanitdTE" -Tlı»\llsıılıııyjll ^iiFı sıKtı ılll aılfeılıyıır%n-^ nuz. Çoğu tanmmış kişiler, Belgin Do- ruk'lar, Çolpan tlhan'lar, Güuiz Suru- ri'ler» Hepsi sanatçı. Ya başka sofra- lar? Örneğin bir polhıkacının sofrasn- da hiç bulunmacünız mı? tLERİ - Siyaset çevrelerinden tanı- dığun çok az insan vardır. Bir iki kez İLERt-Sofralanm anlattığım kişiler gerçek sanatçılardı. Günümüzüntımak içı sanatçılannın sofralannı bilemem. Benim sanatçılanm güngönnüş insan- lardı. Müzeyyen Senar'ın sofrasını an- latıyorum. Yalnız bir kez gittim. Ama ne kadar alçakgönüllü bir sofraydı, iç- tendi... Demin politikacı sofrası dedi- niz, aklıma geldi şımdi; tanuımış bir rain değişmez 'ztyafetmenfisü'nü ı uzadrya yazmıştmı. Bu roman, miş, Bu- Daha Gen Gelmeyecek Za- manlar'ın ilk kitabı olarak, birdizmnF ilk kitabı olarak yeniden yayunlandı. Şimdi dördüncü kitabı yaayorum. Be- şincisini yazabilirsem, Cihangir'in ha- nunlanna geri döneceğim ve sofralan- nı yazacağım. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR 'Gel, Çevîr Sayfamı' lletişim Yayınları'nın enfes bır kitabı var, her eve la- zım. Ahmet Şükrü Esen'ın Anadolu Ağıtları. Otuz yıl Anadolu'yu gerçekten kanş karış dolaşara"k derfedi- ği binlerce ağıttan seçmeler. Insanın ıçini ağartan, iyi ki böyle insanlar var dedirten, dudak uçuklatan bir çalışma. Profesör Doktor Pertev Naifi Boratav'ın, 5480 metni kapsayan 27 defterden derledığı üç kaynak ki- taptan biri Anadolu Ağıtları (Diğerleri Anadolu Türkü- leri ve Anadolu Destanlan). Bir kaynak kitabı elbet- te, ama bence olağanüstü bir şıır kitabı bu. Rasgele açıyorum kitabı. 159. sayfada 'Topuz'un Ağıdı' çıkı- yor karşıma. "Duyun beni elli yaşım Sar'altınım gök kurvşum Kıyma kadir Mevlâm kıyma Bundan başka yok kardaşım." Söz şiirden açılmışken aklıma (nedense) Cevat Çapan'ın hınzır, alaycı, şair ve bilge yüzü geliyor. Kavram Yayınları, Cevat Çapan'ın rehberliğinde ye- di ciltlik dev bir eser yayımladı. Şiir Atlası. Dünyanın kaç bucağı varmış, bu yedi ciltten öğreniyoruz şiiryo- luyla. Cevat Çapan az şiir yazan, az şiir yayımlayan bir büyük şairdir. Hınzır bir hoşgörüyle bakar dünya- ya, yakın ya da uzak çevresıne. Yeryüzünün en de- ğerli çevirmenlerinden biridiraynı zamanda. Bunu da, kendiyle ilgili bütün önemli aynntılargibi gülümseye- rek karşılar. Yedi cittlik ŞiirAtiası'nı okurken hem Cevat Çapan'ın gülümseyen emeğı geldi gözümün önüne, hem de adına dünya dediğimız bu mavi portakalın üstünde iz bırakmış yüzlerce şair. Mutlaka edınilmesı gereken yedi cilt Şiir Atlası. Haydı orasından burasından bi- raz didikleyelim bu büyük emegi. Tarjei Vesaas'ı anımsar mısınız? Melih Cevdet An- day'ın çevirdıği o inanılmaz güzellikteki Buz Sarayı'nın Norveçli yazan. Benim kuşağımın (böyle bir kuşak var mı?) başucu kctabıydı Buz Sarayı. Onun şiirleri daha birinci cildin 231. sayfasında çıktı karşıma. Orhan Te- kelioğlu'nun çevirisiyle. "nasıl her şey bitince yûrûnüyorsa yollan bulanır suyun; ve kıyıdaki ağaçlar ağaç değildır artık ama sen ve ben suskun ve görûnmez olur kıyt sınıhar da." Vesaas'ın bir başka müthiş şiin de şu üç dizeyle başlıyor "Kız içinden seslenin gel, çevir sayfamı. yok kimse ama" ••• Şiir Atlası'nın dördüncü cildinin bir bölümü beni al- dı, ilkgençlikyıllanmagötürdü. Ben, ayıptırsöyleme- si, George Brassens, Leo Ferre, Jacques Brel dinleyerek büyüdum. Onlann yanı sıra elbette kımı ay- dınlanmızca pek küçümsenen Chartes Aznavour, Gil- bert Becaud dinleyerek.. Yves Montand, Edith Pi- af, Serge Reggianni vesaire. Yanm yüzyıllık haya- tımın bu eğlendirıcı günlerınde arada sırada hâlâ Brassens, Brel ve Aznavour dinlediğim oluyor. Bras- sens çevirmek zordur, çok zordur. Şiir Atlası'nın dör- düncü cildinde Faruk Sur'un güzel Türkçesiyle Bras- sens şarkılannın şiiriyle karşılaşmak mutlu etti beni. "Tann biliyor ki ben ne soysuzun biriyim Ne de insanlann ölmesini isterim, Ama ölüm olmasaydı Benim hayatım kayardı Ben bir fakir mezarcıyım." ••• Yüzlerce şairin arasında başı gözü dönüyor ınsa- nın. Şıır Atlası'nın altıncı cildı, Polonyalı büyük usta Tadeuz Rosevvicz'in şiirleriyle açılıyor. Bonn Tiyat- ro Bıenali'nın ilk yıllannda bu büyük ustayla tanışıp söyleşmek büyük bir keyif olmuştu benim için. Kü- çük elinin içiyle votkalı yanağımı okşamıştı. Bir fotoğ- raf çektirmiştik. Acısını nefretle değil, şiire dönüştü- ren ender ustalardan biriydi. Cevat Çapan'ın aslını an- layan çevirisiyle kapatalım Şiir Atlası alıntılannı. HAYATIN ORTASINDA "Dûnyanın sonu geldıkten sonra öldükten sonra hayatın ortasında buldum kendımi kendimi yarattım insanlaha hayvanlaria manzaralarla hayatı kurdum." Oyun yazmak için iyi bir ipucudur bu şiir de. Ama siz sevgili okuriar, bana bakmayın, Şiir Atlası'na ba- kın. Bu yedi cildi alıp okuyun lütfen. Hıitçiı Jean Pierre Rampal öldü • PARtS(AFP) - Ünlü Fransız flütçü Jean- Pierre Rampal, kalp krizi sonucu Paris'teki evinde yaşamını yitirdi. Barok müziğin en başanlı ısunleri arasında yer alan 78 yaşındaki sanatçımn, repertuannda 17.yüzyıldan günümüze, caz, Ingiliz folk müziği, Japon klasıkleri ve Hint ezgılennden önıekler de bulunuyordu. 1922'de Marsılya'da doğan sanatçı Paris Deviet Konservatuvan'ndan mezun oldu. Isaac Stern ve Mstislav Rostropovıç'le ortak çalışma yaptı. Paris KohservatuârrnaTpföfesor ölârakeğîmîenlîk^ yapan Rampal, Legıon d'Honneur ve L'Ordre Natıonalite du Mante'e layık görüldü. Amerika'nın tüm büyük orkestralanyla çalışan Rampal, aynı zamanda orkestra şefliği de yaptı. 300'ü aşkın plak ve CD'si olan sanatçı, Tûrkiye'de Ankara, tstanbul ve Bodrum'da çeşitli konserler verdi. • AKM Büyük Salon'da saat 20 30'da Hanna ScoyguUa'nın 'Brecht Burada ve Şimdi' ı konseri izlenebilir. (251 56 00) • MUHSfiV ERTUĞRUL SAHNESt'nde Kenan Işık'ın Şeyh Galib'ın eserlerinden yola çıkarak sahneye koyduğu 'Aşk Hastası' adh ovun : izlenebilir. (246 06 28)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear