28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2000 CUMA 14 İ \jM\ kultur(a cumhuriyet.com.tr Gültekin Çizgen Hn illüstrasyonları KashhvazakiJaponya TürkKültürKöyü'nde otoğraf kırk bir yılımı verdiğim enerji isteyen bir alan. Halbuki resim birikim işi, başka bir evren. Temelde bilgisayar ortamını araç olarak — kullanıyorum. Benim ilgim resim macerasını bütün boyutlanyla yaşamak. Fotoğrafta olduğu gibi iddialı değilim. Çabalıyorum, öğreniyorum. Ebru gibi geleneksel Türk sanatlaruıdan yola çıkarak çağdaş çizgflerin izini süren Gûlteidn Çizgen'in 'Osmanlılann Uygarhğunıza Katkılan-Bilim&Sanat' adlı albümfi de sergilenenler arasında. 'Geleneksel estetiğimize hayranım' S. RAYAN YtRMtBEŞ Fotoğraf alanında kırk bir yılı geri- debırakan GültekinÇizgen in. 1990'dan bu yana ağırlık \crdigı resim ve ıllüst- rasyon çalışmalannın bir bölümü nısan, mayıs ve haziran boyunca Kashivvaza- ki Japonya Türk Kültür Köyü'nde ser- gileniyor. Japonlann girişimiyle 55 milyon dolar harcanarak üç yıl önce açı- lan Kashıvvazaki Türk Kültür Köyü'nü, bugüne dek 2.5 milyon ziyaretçi gez- miş. Içinde Truva Atı'ndan lskender Lahti'ne, Kapalıçarşı'dan Nemrut Da- ğı'na kadar pek çok motifi banndıran köy, Mehter'den halk danslanna sü- rekli Türkiye'ye dair kültür etkinlikle- rinin yapıldığı, Çizgen'in deyişiyle bir manada Disneyland gibi bir yer. Ebru gibi geleneksel Türk sanatlanndan yo- la çıkarak çağdaş çizgilerin izıni süren sanatçının 'Osmanlılann Uygarhğunı- za Katkılan-Bilim&Sanat' adlı albümü de sergılenenler arasmda. - Japonya'da sergi açma fikri nasıi oluştu? ÇİZGEN - Sergi düşüncesiyle gel- diler ve biz de kabul ettik. Seıginizi en az on bin kişı görür dediler. Bu ölçek- ler bizim anladığımız şeyler değil. Ja- ponya başka türlü bir yapı. - Sergjnin çerçevesini anlaür mısı- nız? ÇİZGEN -Oç konuyu içeren bir ça- lışma oldu. Osmanlılar'ın 700. Yılı için önceden yaptığrm 'Osmanhlar', daha önce açılmış bir sergim İstanbul- tstanbıu". Ve yeni konum 'Cambaz'. OnuilkdefaJaponya'yagönderdim. 19 Haziran'da iki haftalığına ben de gide- ceğim. Sergi için Marmara Üniversi- tesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Nazan Erkmen. bir giriş yazdı. Her bölümün bir anlatımı var. 'Osmanldar'ı TankDursun'la hazırla- mıştık. Metınlennı yazmıştı. Cambaz da öteden beri çok ılgimi çeken bir Do- ğu geleneği. Türkiye'de tek kişi kaldı ilgilenen. Bir diş hekimi yapıyor. Hal- buki Rusya'da okulu var. Çin'de akro- bat okulu var. Bizde ise Osmanhlar za- manında çok mühimmiş. Şenlikname- lerden motifleri alarak kullandım. Is- tanbul zaten bir tstanbullu olarak ilgi alammı oluşturuyor. Bir bölüm Istan- bul'a dair özgün baskı da gitti. - tDüstrasyonlannızın tümünü bilgi- sayarda mı yapıyorsunuz? ÇİZGEN-Evet. Temelde bilgisayar ortamını araç olarak kullanıyorum. Eb- ru ya üzerine giydinliyor ya da çıkış- tan sonra yani özgün baskı yapıldıktan sonra ebrudan geçinliyor. Japonya'ya gönderdiklerimin hepsi sonradan ebru- landı. Tabıi sayısal ortamda sanat üre- timi Türkiye'de çok yeni birkonu. Bü- tün dünya başta ABD olmak üzere bu yapıyı kullanıyor. Çünkü manuel ola- naklardan çok fazlasını çok süratli ve pratık olarak sağlayan bir yöntem. Da- ha çok renk ve eskiz ımkânınız var. -Geleneksel Türksanatuun biçim ve temalannı sürekli kullandığını/ görü- lüyor™ ÇİZGEN-Öncehkle bizim gelenek- sel estetiğimize karşı bir duyarlılığım, hayranlığım var. Babam cumhuriyetin ilk kuşak ressamlanndandı. Akademi- de grafik okurken benim kuşağımdan Mehmet Güleryüz. Utku Varlık, Sütev- man Saim, Burhan Uygur gibi ressam- lar Batı 'ya bakarlardı. Aralannda tabii ki estetiğimizi çok önde düşünen kişi- ler var ama genelde Türkiye'de Batılı- laşma akıntısının icabı bir tavır var. Bunun, Türkiye'deki kültür yapısını çok fazla ıyı yerlere getirdiğini düşün- müyorum. Öyle olsaydı dünya kolek- siyonlan bizim işlerimizle dolup ta- şardı. Üzerine tezler yapılan çok sanat- çımız olurdu. Dünyada gördüğüm di- ğer ülkelerden vardığım düşünce doğ- rultusunda geleneksel estetiğimizin bu- güne taşınması konusunda çaba göste- riyorum. Sina Akyol, şllrlerlni armdırılmış bir dllle üretme peşlnde karşısafşîMen..AYŞE KÖKSAL ' "Beni kapkara anlayan okur/ hırkamı giyer/ be- yaz üşür" diye sesleniyor Sina Akyol 'Belki Çiçek Dağma" adlı kitabında 'Ikindi Kitabı'. 'Meğer Söz Gümiiş'. 'Avluda', 'AydaTümörİzleri'. 'Haytalar- la Hanıüer', 'Lokman'la Geçen Şen GünJerim' ve 'Su Tadında' adlı kitaplannda yer alan şiirlerinin bulunduğu k BeUd Çiçek Dağına' ile bu yıl 'Bebçet Necatigü Ödülü' alan Sina Akyol, zamamn hızını durdurmuş, dilde yalınlığın zengin anlatımını ya- kalamış. • Toplu şiir kitabı 'Belki Çiçek Dağına' ile bu yıl Behçet Necatigil Ödülü'nün sahibi olan Sina Akyol, "Bugünün karmaşık hayatını ve onun ürettiği dili vurabileceğim bir şiir isterim" diyor. - Ödüüerin yaratınızdaki yeri nedir? SİNA AKYÖL - Anlamlı ödüllerin beni motive ettiğinı dürüstçe söyleyebilirim. Fakat herhangı bir ödülün herhangi bir kitaba veribnesi, o kıtabın yı- lın en iyi kitabı olduğunu göstermez. O ödüle ka- tılmayan, katılmak istemeyen şairler de vardır. Keş- ke iyi kitaplar ödüller aracılığıyla değil de, ilgili- lenn, kitap ödül almadan önce, gösterecekleri ilgi ile duyurulsa okurlara. Ama olmadı, olmuyor ve bi- liyorum ki olmayacak. - 'Belki Çiçek Dağına" sizin 'en verimli' dfiyeni- telediğiniz dönemdeki şürlerinizi kapsıyor. AKYOL- Benim şiirim 'Ayda Tümör İzieri'nden başlayarak, kendini antmayı amaçlıyordu. Fazladan her söz düşmanımdır demeye başladığım bir dönem- de yazıldılar 'Avluda', 'MeğerSözGümüş' ve 'İküv di Kitabı'. Bilmem ki, belki de korku; ya ileride böy- lesine 'verimli' olamazsam, diye kaygılandığımı hatırhyorum. Örneğin şimdilerde, o derece 'verim- li' değilim. -Şiirlerinizde'en yalın' hahyle söze dökülen duy- gulan yakalamak mümkün. Uzakdoğu 'haiku' ge- leneğinin yalın ve derin anlanmına yakın oJduğu- nuzu belirtiyorsunuz. Saf ve yalın bir dilin sizin için daha şiirsel olduğu söylenebüir mi ? AKYOL - Ben yerli şiir yazdığıma, doğrusunun da bu olduğuna inanıyorum. Kızılderili şiiri, "Ha- yatta hiçbirşey/ Pekmez kadar/ hoşuma grtmez" di- yordu. Bugün böylesine 'saT bir şiirin yazılması el- bette mümkün değil. Çünkü yaşadığımız günümüz hayatı çok karmaşık! Ama o karmaşık hayata ve onun ürettiği dile itirazım var. Onlara anndınlmış bir dille bakmaya, onlann seçeneklerini bu anndı- nlmış dille üretmeye çalışıyorum. Ben bugünün kar- maşık hayatını ve onun ürettiği dili vurabileceğim bir şiir isterim. Japon şiir geleneği ile bizim şiir ge- leneğimiz arasında yakın bir ilişki olduğunu söy- lemiyorum. Ne var ki anndırmayı amaçladığım bir şiir dilinde 'haiku'dan yararlanmaya, 5-7-5 ölçü- sü gibi zor bir ölçüyle zorlanmaya, bu zorlanma sa- yesinde yorulmaya, diyebilirim ki fena halde (ya da iyi halde) teşneyim. 'Gündelik hayaün diline de karşıyım' - Gündelik yaşamı sorgularken kendi içine yöne- lik bir bakış ve zamanın tehditkâr 'akışına direnen dinginlik var şiirlerinizde. AKYOL - Gündelik hayata karşıyım. Karşı ol- duğum gündelik hayatın diline de karşıyım. O di- lin bütün sözcüklerinden nefret ediyorum. Ama o sözcükleri, şiir yazarken farklı bir çevrim içinde kul- lanıyor, aynı sözcüklerle farklı bir sözdizimi için- de farklı bir dil, farklı anlam katmanlan kurmaya çalışıyorum. Bendeki şiir düşüncesi var olanı, var olmayanla çoğaltarakaçıklamayı kapsar. Verili ha- yata ilişkin bir değeri, kendi anlamıyla vurarak on- dan yeni bir anlam çıkarmak için uğraşmak, kur- maya çalıştığım 'dûnya' ile ilgilidir. Bu dünya ger- çeklikle yan yanadır ama bir o kadar da hayal edil- miştir. Bütün bu söylediklerimin merkezi neresi- dir, bilemem. Ama o merkez korkunçtur ve beni yaz- maya iten işte odur. Zaman ile, süfli değil, sahici- edepli bir ilişki kurmak gerekir. Olaylar verili hayatın süfli zaman dilimleri içinde geçer. Esas olan zaman dilimleri değil, zamanın kendisidir. Öyleyse olaylara yuka- ndan bakmak gerekir. Lütfen beni geçiniz. Çünkü zamanla yanşarak onu aşan iki şair tanıyorum: Bi- ri İlhan Berk, diğeri Meüh Cevdet Anday. Ikisi de, birer 'Demirkazık Yıldıa'. Şenlikte Türksinemasının ustalarınınyanı sıra genç kuşakyönetmenlerinyapıtları dayer alıyor 'Eylül Fırnnası'nın gösterimi öncesinde AtrfYılmaz ile oyuncular seyircilerle konuşacak. Bıırsa balıarı sinema coşkusuyla karşdıyor Kültür Servisi- Bursa Büyükşehir Bele- diyesi ve Çağdaş Sinema Oyunculan Der- neği (ÇASOD)'nin işbirligi ile düzenlenen 'Bursa Sinema Şenliği 2000' 30 Nisan Pa- zar günü başlıyor. Cahit Berkay kendi film müziklerinden oluşan birdinleti sunacak açı- lışta ve Aüf Yümaz'm 'Eylül Fırnnas'nın gösterimi öncesinde yönetmenle oyuncular konuşacak. Ardından. Atıf Yılmaz'ın kısa metrajh filmi 'Tavukgöğsü Ka- — — > ^ — zandibi' ile Türk sinemasının klasiklerinden, Lütfi Akad'ın 'Vesikah Yarim'i gösterilecek. 7 Mayıs'a kadar devam ede- cek şenlik boyunca, Bursa Tay- yare Sineması'nda 21 fılm gös- terimi gerçekleşecek. Şenlik çerçevesinde hafta içi her gün iki, hafta sonunda ise günde dört filmin izleyiciye sunul- ması düşünülüyor . Gösterim- lerden hemen sonra yönetmen ve oyunculan ile söyleşiler ya- pılacak. Aynca Tayyare Kültür Merkezi galerisinde, sinema- mızın eski günlerini anlatan film fotoğraf- larından oluşan bir sergi yer alıyor. 'Dünden Bugüne Sinemamız' başlığı al- nnda düzenlenen programda Lütfı Akad, Atıf Yılmaz. Zeki Ökten, Şerif Goren, Erden K>- ral, Ali Özgentürk, Tunç Başaran gibi us- talann yanı sıra genç yönetmenlerin de ya- pıtlan yer alacak. 'Bursa Sinema Şenliği 2000'de 601ar Akad'ın 'Vesikalı Yarim', • 'Bursa Sinema Şenliği 2000' pazar günü Cahit Berkay'ın kendi fılm müziklerinden oluşan bir dinîetiyle başlayacak. 7O'ler Aöf Yılmaz'ın 'SetviBoylum,AI Yaz- mahm', 80'ler, aralannda 'Alnn Pahniye'nin de bulunduğu pek çok uluslararası ödül alan Şerif Gören'in 'YoP ve son dönem filmlerinden 'On Kaduı', Berlin Film Fes- tivali'nde 'Gümüş Ayı' ödülü kazanan Er- den Kn-al'ın 'Hakkân'deBirMeysim', Tok- yo Film Festivali'nde 'BüyükÖdül' kaza- nan AüÖzgentürk'ün 'At'veZekiÖkten'in •™"—•"» yönettiği 'Pehlfvan' filmleri ile temsil edilecek. 90'lı yıllar ise sinemamızm genç kuşağımn damgasmı ta- şıyor. Fehmi Yaşar'm 'Cam- dan Kalp". Zeki Demirku- buz'un ilk filmi 'C Blok', Der- viş Zaim'in uluslararası alan- da başan kazanan filmi 'Tabut- ta Rövaşata', Serdar Akar'ın 'Gemide'. Reis Çelik'in yö- nettiği 'Hoşçakal Yann', Re- ha Erdem'in 'Kaç Para Kaç', Yeşim Ustaoğhı'nun 'Güneşe Yolculuk' filmlerinin yanı sı- ra MuammerÖzer'in 'HoDy- wood Kaçaklan', Orhan Oğuz'un bu ay vizyona girecek yeni filmi 'Kara KentinÇo- cukian". Yalçın Yelence'nin 'Duruşma' ve Tunç Başaran ın KaçıkhkDipk>ması' fılm- leri gösterilecek. Genç yönetmen Bora Tekay'ın çekimle- rini Bursa'da gerçekleştirdiği 'Fasulye' ad- lı filmin gösterimi ile 'Bursa Sinema Şen- liği 2000' son bulacak. YAZIODASI SELİMİLERİ Kötü Aşk Romanlan Bu söz, bu deyiş benim değil elbette. Seyerim kö- tü, piyasa işi aşk romanlannı. Oldum bittim seve- rim. "Bûyüklere Mahsus" ilk okuduğum roman, öyle- si bir romandı. Muazzez Tahsin Berkand'ın Yılla- nn Ardından'\. Hürriyet gazetesinde tefrika ediliyor- du. llkokuldaydım; gizli gizli okuyordum. Bir genç- kız, sanatoryum, verem kalmış aklımda. Gençkız mutluluğa kavuşuyor muydu, çıkaramıyorum. Niye küçümsenz kötü aşk romanlannı? Edebiyat tarihimizin dar saylannda onlara ya hiç yer verilmez ya da iyice derin dibine batınlır hepsi. Oysa otuzlu, kırklı, hatta ellili, altmışlı yıllarda, ya- ni geçen yüzyılın o yıllannda epey 'roman okurv'ye- tiştirdikleri ortada. Hıçkınk kimbilir kaç kuşağa ses yönettti?! Bir ara Karasevda Edebiyatı Antolojisi yapmam önerilmişti. Kttaplığımdaki bu soy eserleri bir araya toplamaya koyuldum. Çoğunu yazık ki elden çıkar- mışım. Demek ben de küçümsemişim. Meselâ yine Muazzez Tahsin'in Bir Rûya GibPsi- ni acımasızca atıvermişim krtaplığımdan. Çok seve- rek okuduğumu hatırlıyorum. Beyoğlu'ndaki Kitap Sarayı'ndan almıştım. Bir sonbahardı. Hafif serin sonbahargünü, bütün gün okumuştum. Kısa roman- dı. Beni yalnızca bir gün bile mırtlu etmiş olması, onu saklamam, korumam için yeterli sebep değil miy- di? Şehveti Esat Mahmırt Karakurt'un romanfann- dan 'öğrendim' desem yeridir. Çölde Bir Istanbul Ktzı egzotik dekoruyla baştan çıkartıcıdır. Sokaktan Geien Kadın şehvete adeta sınıfsal açıdan yaklaşır. Bu roman bir iki kez fılme çekildi, kimbilir kaç kez de 'aşınlarak' çekildi. Ama hâlâ bambaşka bir filmin hammaddesi olabilir... Ethem Izzet Benice'nin kitaplan bugün basılmı- yor. O çoktan unutuldu. Sürükleyici aşk romanlann- da, Ethem Izzet, çok cesur siyasal çözümlemelere yer vermiştir. Pota mıydı, Yosma mıydı, adeta Brecht'gil bir tutumla, 'sokaktan gelen kadın 'ın yük- selişini anlatır. Şimdi kimse aşk romanı yazmryor. Herkes oturak- lı roman yazıyorama, Refik Halid'in İkiBin Yılın Sev- gv//s/'ndeki Türkçesi nerde?! Refık Halid, para ka- zanmak için yazdım o romanlan dermiş. ınanarak mı söylüyordu, alay mı ediyordu? Bence alay edi- yordu. Aşk romanı yazrnak bambaşka ustalık ister. Bir aşk romanıyla Türkçeyi sevdirmek ise, hele gü- nümüzde, şükran borcu duyacağımız çabadır. Aslında, yaşadığımız aşklardan bize hiçbir şey kalmaz. Yaşadığımız aşklann buruk anılannı ancak kötü aşk romanlannda yakalanz. Aşk romanlan han- diyse intikam alır. Onlan küçümsememizin sebebi, unuttuğumuz, belleğimizden sildiğimiz eski aşklan hatırlatmalanndandır. Yeniyetmeyken kolay: Kaç aşk yaşamış olabiliriz ki! Bu romanlann aşklan, kavrulduğumuz aşk özle- mini dindirir. O yüzden bağlanınz onlara. O yüzden her birinin tiryakisı kesilinz. Derken sıra küçümsemeye gelir. Pembe hayaller sönüp gıtmış, aşklardan yenik çıkmışız... Sanat heyecanıyla, içten gelen dürtüyle yazılrrnş büyük romanlar bizde belli birgerçeklik duygusu bı- rakır. Aşk romanlan öyle mi? Her şey yapaydır aşk romanında. öyle olmayacağını biliriz, yine de aşk- lann öyle yasanmasını isteriz. Bu da kalbimizin ger- çekliği olmalı. Katherine Mansfield'ın inanılmaz acılıkta bir hi- kâyesi vardır "Rosabel'in Yorgunluğu". Biryalnız, mutsuz kız. Otobüste. Yanındaki kızın okuduğu ro- manda gözleri. "Rosabel, pek iyi seçemiyordu ya- zılan; sıcak, şehvet dolu bir geceden, dans mûziği çalan bircazdan, güzel, beyaz omuziu birkızdan söz ediyordu. Aman yarabbi! Rosabel ansızın yerinde kıpırdadı, pattosunun üstten iki düğmesini çözdü..." (Şadan Karadeniz'ın çevirisi.) Gerisini söylemem. Bulup siz okuyun. Bir aşk ro- manından... kötü aşk romanlanndan neler hissedi- lip neler yaratılabilecegini Katherine Mansfield gibi eşsiz bir hikâyeci dile getirsin... Hepimiz Rosabel kadar yorgun değil miyiz? Takvimde h Bırakan: "Istinye koyunun durgun sulannda hafifbir Iz bı- rakarak kayan sandal kıyıya yanaşır yanaşmaz bir gençkız süratle karaya atladı. Beyaz pikeden, spor birelbise giymişti. Panama şapkasının gölgelediği esmeryûzünde on altıyaşının taravetidalgalanıyor, omuzlannı döven dalgalı siyah saçlan, kızgın ikindi güneşi attında gözleri kadarpahıyordu." Kerime Na- dir, Solan Ûmit, Inkılâp Kitabevi, 1944. 'Pacific Northvvest Baltet İstanbufa geUyor • Kültür Servisi - 'Pacific Northvvest Ballet' 11-12-13 Haziran tarihlerinde AKM'de \Villiam Shakespeare'in 'Bir Yaz Gecesi Rüyası'nı sergileyecek. 28. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali kapsanunda yer alacak topluluk 1985 yılından beri repertuvannda bulundurduğu yapıtı Felix Mendelssohn'un müziğinden esinlenen Rus koreograf George Balanchine'in yorumuyla sunuyor. K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear