02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLUL 1999 SALI 4 HABERLER DUNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bip Elsane Daha Çöktü Haberi okurken güldüm, birzamanlarağlana- cak olan halimize güldüm. Ellili yıllann sonlarıydı sanınm. Bugün pasaj olan, o zamanlann Istanbulu'unun en yeni sine- ması Yeni Melek'te 'Alamo Fedaileri' diye bir film oynuyordu. Bildiğimiz türden klasik Amerikan vesternle- rini anlatan, 200 yıllık tarihin en ufak aynntılan- na bile, bütün gerçekleri bir yana atarak, üstün beyaz Amerikalı gözüyle yaklaşan bir film. Teksas'ta Alamo kalesinı savunan kahraman mavi üniformalı askerlerin öyküsüydü bu. Kristof Kolomb un büyük yanılgısıyla, Ame- rika Kıtası'nın yerlileri olan Kızılderililerin Indian diye nitelendigi bu tür fılmlerin hemen hepsin- de olduğu gibi, (gerçeği.gösteren çok hoş, çok ilginç istisnalar da var) toprağından, yurtlann- dan sürülüp sefalete mahkûm edilen yerli halk gaddar, sevimsiz gösteriliyordu. Amerikan propagandasıyla öylesine karış- mıştı ki kafamız. Beyaz Amerikalının tam 181 kez, imzaladığı anlaşmaları çiğneyerek Kızılde- rili soykınrinını sistematik bıçimde sürdürdüğü- nü bilmiyorduk. Yine bilmiyorduk ki, beyaz adam, yeni dünyaya ayak bastığı zaman kıta- nın kuzeyinde sayılan 3 milyonu bulan Kızılde- rililerin yüzde 9O'ı yokedilmiştir ve şimdi kıtanın otökton halkından yalnızca 250.000 kişi kal- mıştır. Bu gerçekleri bilmiyorduk ve beyazperdede bizim Alamo müdafıleri çok güç durumda kal- mışlardı. 'Düşmar)!' acımasızca saldırıyordu. Tam o sırada, süvari marşı borazan sesiyle biriikte mavi üniformalılar göründü ekranda, dört nala kaieye yardıma koşuyorlardı. Işte o anda salonda büyük bir alkış koptu. 'Bi- zimkiler' gel iyoriardı... • • • O zaman Amerikalılar bizimkilerdi. Ve o dö- nemde, kâh 'Uzak Batı'dayürekli birkovboyya daşerif, kâh 2. Dünya Savaşı'nda karacı, deniz piyadesi ve pilot olarak gözünü budaktan sa- kınmaz sert ve dürüst subayı John VVayne bi- zimkilerin önde gelen kahramanıydı. VVayne'in bu kahramanlık imajı o denli tuttu ki, sonradan jleri yaşında Hollyvvood yapımcı- lan, onu vietnam'da bile çarpıştırdılar yeni bir senaryoyla. Sertti, ama aynı zamanda iyi yürekli, iyiden ya- naydı; iyiniyetliyi korur, zalimi affetmezdi; kadın- lar karşısında da zayıflık belirtisi göstermez, gü- zel kızı kaçırmaz, ama alçak yanını da vermez- Üi. Amerikan halkı ona tapıyordu. Hadi onu an- ladık da ya bizimkiler neden hayrandılar ona böylesine? John Vvayne'in yârattığı kahraman Amerikalı imajıyla sanat hayatı pek parlak olmayan mes- lektaşı Ronald Reagan Beyaz Saray'a yerieş- ti'. Daha sonra Syivester Stallone, Rambo ve 'Rocky'leriyle VVayne'in yolunda yürüdü. • • • Ama şimdi görüyoruz ki, bizim kılıktan kılığa girip, beyazperdede cepheden cepheye koşan kahramanımız, savaş sırasında, askere gitme- mek için elinden geleni yapmış, bu arada ca- susluk için OSS'ye başvurmuş, ama orada da yetersiz bulunmuş. Bu haber bir efeaneyi çökertti. Hele hele be- nim küşağım gibi, yurt sevgisinin dilden düşme- diği bir dönemde, Hollyvvood etiği ile yetişen- ler için ne büyük bir düş kırıklığı... Amerikan sineması bu tür sahte kahraman- laria yıllarca dünyanın dört biryanında beyin yı- kadı. Şimdi küreselleşen dünyada, ABD, Hollyvvo- od'a karşı kendi sinemasını korumak isteyen- lerin üstünden silindir gibi geçiyor. Kimbilir daha kaç kuşak boyunca dünyanın kaç yerinde insanların beyni yıkanacak, onlar için nafile olan bir rüya uğruna? Ve kimbilir bugünkü kahramanlann sahteliği- ni öğrenmek için daha ne kadar beklemek ge- rekecek? Ağır ve öldürücü; hata affetmiyor; yanlış yapılsa bile "aldatıcı" bir sağlam görünümü veriyor Halkın parası hortumlanıyor' Köprü zammma CHP'den tepki tstanbul Haber Servisi - CHP Istanbul tl Başkanı Mehmet Bölük, tstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin zam yanşında olduğunu IETT'nin yolcu ücretlerine yapılan son zammın, "Akbil yoisuzluğu iddialannı haklı çıkardığınr savundu. Mehmet Bölük yaptığı yazılı açıklamada. tstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ve hükümetin yaptığı son zamlan eleştirdi. Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 1998'de 130 bin lira olan otobüs bilet ücretlerini 300 bin liraya, hükümetin de 1998'de 500 bin lira olan köprü geçiş ücretini 1 milyon liraya çıkardığını anımsatan Mehmet Bölük, bu oranlann yıllık • enflasyonun çok üzerinde oldüğuna dikkat çekti. Bölük açıklamasında şu görüşlere yer verdi: u Bu fahiş zamlara rağmenJETT çahşanlannın maaşlan ödenmiyor, İETT sürekli zarar ediyor, yeni hiçbir vabrun yok. Bu durumda- akla bir tek şey geliyor, yolsuzluk. Bu . sonuçlar bizim Akbil yoisuziuğu iddialanmızı da hakh çıkanyor. Halkın parasmı yandaş şirkettere hortumlayan bir anlayış. ne kadar zam yaparsa yapsın tETtaçıklanm kapatamaz. Dünyanın hiçbir yerinde toplu taşıma bu denli pahalı değildir. Toplu taşımayı hemşehrUeri için bir lüks haüne getiren, böylece en asli görevini Dimal eden İstanbul Büyükşehir Başkanı'nı ve köprü zammıyla da İstanbuTdan adeta intikam alnıaya çahşan hükümeti kınıyor, bu zamlann geri ahnmasını, İstanbullular adına biz istiyoruz." BetonarmeOKTAYEKİNCİ Depremle yaşamaya mecburuz... Peki; "betonarme karkas sistemte ölmeye" mecbur muyuz?.. Bu sonı, geçen yıl Adana- Ceyhan yöresını vuran depremden sonra "alçak sesle" sorulmaya başlanmıştı... Hele, Adana'daki tnşaat Mühendisleri Odası Şubesi'nın. depremde ağır hasar gören "kaçak" binalara bile devlet kurumlanyla el ele vererek "betonarme takviyder" yapılmasını, üyelerine "profesyonel bir hizmet" olarak organize etmesiyle bırlikte hepten "susulmuştu"... Böylesi bir "teknik işbirliğT (!) sonucunda, aslında depremden önce "yasa gereğj" olarak yıkılması gereken kaçak ve "denetimsiz" bınalann, üstelik saygın bir meslek odasının adı ve "•eöğir> de yıpratılarak "meşrulaştınlması'' Adana'da bir süre tartışma konusu da oldu. Ne var ki yine böylesi bir "imar afnnın'* gerçekleşmesi için kullanılan "betonarme karkas sistemi güçlendirme" projelerinin "bilimser olup olmadıgı üzerinde ise pek durulmadı... Şimdi aynı konu ve aynı "sorun", çok daha büyük boyutlarda ve Sakarya'dan Avcılar'a kadar sayılan belki de "birkaç yüz bini" bulabilecek binalarda "teknik gündemin" yenıden en önemli tartışmasını oluşturuyor. Yıkılan ya da artık kullanılamaz durumda ağır hasar gören yapılann çok büyük bir çoğunluğunun betonarme karkas sistemle inşa edilmiş olması, buna karşın özellikle "yığma" ve diğer geleneksel sistemlerde inşa edilmiş binalarda ise insanların "ölmeden kurtulmuş" olmalan da geçen yıl Adana'da alçak sesle dile getirilıp sonra da unutulan temel soruyu bu kez bağıra bağıra ülke gündemine taşıyor: "Betonarmeye mahkûm muyıız?-" "Çölonelerln" nedenlerl Körfez depreminin ardından meslek odalan ve bılim kuruluşlan tarafmdan hazırlanan çok sayıda "inceleme raporunun" hemen tümündeki ortak gözlemler; "betonarmenin teknik kurallara aykın uygulanmış olması" şeklinde. Örneğin. "İstanbul Teknik Üniversitesi(lTÜ) Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer başkanlığındaki öğretim üyeleri grubunca 24 Ağustos 1999 tarihinde düzenlenen ön değerlendirme raporu, mşaatlarda uyulmadığı için çökme ve yıkılmalara neden olan kurallara aykın betonarme aynntılan özetle şöyle belirtiliyor: "- Kfllon ve kiriş bağlandlanndaki yanhşuklar; - Sistemi zorlayan kapah ve açık konsol çıkmalar (balkon yükleri); - Erriyelerin (demirteri saran ince demirler) eksik ve yanlış yerleşririlmesi, 'sıklaştırmalann' ihmal edilmesi; - Kaiitesiz ve kanşımı yetersiz beton kullanılması; vibratör kullanımının önemsenmemesi; - tç mekânlarda genişleme için sonradan bazı kolonlann kaldınlması; - Betonarmenin teknik kurallannı bilmeyen elemanlarla inşaat yapılması ve uygulamanın sürekli denetlenmesi gerektiğinin dikkate ahnmaması..." Benzer şekılde Trabzon'dan kalkıp bölgeye gelerek yaptığı incelemeleri aynntıh bir raporla belgeleyen Karadeniz Teknik Cniversitesi (KTÜ) eski öğretim görevlilerinden Inş. Yük. Müh. M. Celâlettin Çifçi de aynı ihmal ve yanlışlıklann yanı sıra, özellikle "proje hatalanna" da dikkat çekiyor. Betonarme sistem için gerekli proje ve hesaplann bile "uzman otmayan kişilerce" hazırlanabildiğini anımsatan M. Celâlettin Çifçi, inşaat mühendislerince düzenlenmiş statik projelerde de saptamış olduğu ve "yıkıhnalara neden olan" önemli eksiklikler konusunda özetle şu saptamalan yapıyor: "- TemeUerde (bitişik nizam binalarda) yanm ve çeyrek pabuç yapılarak, kolonlara alttan eğilme momentleri yüklenmesi; - Taşıyıcı sistemde 'güçlü kolon' kurahnın gözardı edilmesi, kolonlara dış moment uygulanması; - Deprem perdeleri düzenlenirken simetrinin gözetilmemesi, donatı hesabında zemin emniyet gerilimlerinin gerçeğe aykın değerierie kabul edilmesu." "Aldatıcı" safllamlıklar... Betonarme binalardakı "deprem hasarlanyla" ilgili çok sayıda bilimsel rapordan sadece İTÜ'lü ve KTÜ'lü uzmanlara ait bu iki raporun ıncelenmesinden bile ortaya şu sonuç çıkıyor: "Sayısız bina, betonarme karkas • Depremde yığma yapılar hasar görseler bile "çökmediler". Buna karşın onbinlerce betonarme bina yerle bir olarak, binlerce insanın ezilme sonucunda ölümüne neden oldu... Türkiye betonarmeye mahkûm mu? Alternatif yapı sistemleri dünyada gelişirken bizde neden araştınlmıyor? Deprem sonrasında, şimdi de artık betonarme sorgulanıyor... anıyor Deprem öncesi "göstertşH süsleriyfc" çürük dokusunu gizleyen yapılar, betonarmenin "hata affetme- yen" acunasıziığıyla binlerce insanın ölümüne neden oldu_ 'Betonarme9 henüz lOOyaşutda^, Körfez depreminde sayılan yüz binlen aşan yıkık ve ağır hasarlı binalann yapı sistemi olan betonarme. binlerce yıllık mimarhk tarihınin henüz sadece "yüz yasında" olan en genç inşaat sistemi. Gerçi. antik Roma mimarlığında bir tür "betonun" kullanıldığı biliniyor ama bugünkü betonarme sistemde kullanılan türde beton, ilk kez 18. yüzyıl sonlannda tngiltere'de John Smeaton tarafından yapılmış bir deniz fenennın temelınde deneniyor. 1824"te de yine Ingiliz Joseph Aspdin, gününıüzde "PorÖand Çimentosu" denilen bağlayıcıyı bularak insanhğı betonarmeye bir adım daha yaklaştınyor. "Anne" demir anlamına geldiğinden, "demirti beton" anlamına gelen betonarmenin yine bugünkü uygulamalara köken oluşturan ılk uyguiamalan ise 19. yüzyıhn sonlan ile 20. yüzyıhn başlannda gerçekleşiyor. Örneğin 1867'de Fransız Joseph Monier, demir çubukiarla donatılmış beton saksılar yaparak binalardaki koion ve kiriş uygulamasma da "ilham" kaynağı oluştururken yine bir başka Fransız mûhendis Hennebkjue de 1892 de geliştirdiği yöntemle bugünkü betonarmenin ilk kez depo ve fabrika rürü binalarda başlamasına öncülük ediyor Paris'teki St Jean l'Evangeüste Kifisesi(1894) ile yine Pans'in Franklin Sokağı'nda Auguste PMTet tarafından 1911 'de yapılan "ev" ise betonarmenin ilk "mimari" uyguiamalan arasında en ünlü örnekler... Bu tarihsel gelişim içinde ,yine betonarmenin "teknîk n olarak ne anlama geldigi de yukardaki bilgılen derlediğimiz Doğan Hasol'un Ansiklopedik Mhnarlık SSztöğü'nde şöyle özetleniyon "Eğilme ve çekme kuvvetierine dayanması için, içine uygun jetdlde çeük donatı yerleştirOnıiş beton. Beton, basınca karşı büyük bir dayanım gösterir. buna karşıhk çekme gerilimlerini karşılay-amaz. tçine yerleştirilen çetik, kuramsal olarak bütün çekme gerilmeierini karşılayacağından, betonda meydaiıa getebilecek kılcal çatlakiar önemti olma/lar..." Evet... Körfez depremı ise sayısız betonarme binada "önemB 6e\ çatiaklar'' yararıp çogunun yıkılmalanna neden oldu. Acaba Türkiye, "binlerce yılhk" yapı sistemlerindeki engin deney ve birikimini "terkederek" henüz 100 yılük ve kendı kültürüne yabancı bir sisteme körü körüne bağlandığı için depremleri de "fetaket" şeklinde yaşıyor olmasm?.. Adapazan'ndald bu "betonarme karkas" yapı, sözgetimi eğer ">ığma" sisteınde inşa edüseydi, hasar görse bik çökmeyecek ve böylesine devrilmeyecektL. sistemlerindeki hatah proje ve uygulamalan nedeniyle çöktü ya da yıküdı...' Bu sonucun ardından ise "çöken binalann sayısına" bakarak, artık şu soruyu da bir an önce sormak gerekiyor: "Kurallanna aykın uygulanması konusunda böylesine yaygın bir daM-anışa OLAJN.VK saglayan; çünkü kuralsız inşa edildigindc de ayakta durabilir ve hatta nzun ydlar kullanüabihr bir ALDATia özefflk taşıyan betonarme karkas sistemde inat etmek, toplumun bilimle olan ilişldsinin de henüz güven verici düzeylerde olmadıgı bir sfireçte, insanlan göz göre göre ve bilerek ölüme sürüklemek demek degü midir?_" Nitekım, yıllannı "ahşap yapı teknolojisine" adamış olan arkadaşımız Emine Erdoğmuş'un yine depremden sonra hazırladığı bir makaledeki The Economist'ten aktardığı kısa bir alıntı da benzer bir "nyanyı" içeriyor. The Economist'in "Türldye'den Dersler" başlığıyla 28 Agiıstos 1999 tanhınde yayımladığı yazıda "Katil ağırlıkür" denilerek bakın ne söyleniyor: "Türkler, başlannın üzerindeki y ıkılan stnlktürlerin (betonarme karkas) altında ezUdiler..." Aynı yazıda yer alan şu "tavsiye" de aslında yine "betonarmenin sorgulanması" gereğıne işaret ediyor: "Türkiye ve yardıma koşan iyi niyetli yabancılar ağır ve yüksek binalan tekrar inşa etmeden önce. 'eski moda" ahşabı düşünseler iyi ederier_." Tartışma bagladı... Işte bu gibi değerlendirmelere koşut olarak, Türkiye'nın betonarmeyı yıllardır neden "tek seçenek" olarak seçtiği konusunda da ciddi bir tartışma başlamış durumda. Konuyu, "çimento ürericilerinin inşaat sektörüyle ilgili politikalara yön vermesi" şeklinde ele alan görüşler, elbette ki bu tartışmada önem kazanacaklar. Benzer şekılde "Arsa ranünı yükseltki çok katlı yapılaşma politikasına da en iyi hizmet eden sistem betonarmedir" dıyenler de aynı tartışmanın "talan ekonomisi" ve "yağmaa siyaseder" bağlamındakı ılişkılerini sergilemekte başarıh olacaklar. Ancak, bu genel degerlendirmelerden önce, "teknik \e bilimser olarak betonaımeyi "eleştiri masasına" yatumak ve dığer yapım yöntemleriyle kıyaslayarak "seçenekleri'' de gündeme getirmek gerekıyor ki bunun ilk adımlarından bırini YAPI dergisi attı. Yapı'nın 214. sayısında (Eylül 1999) "Depremlerde yapüann yıkılması kader değüdir" başlığıyla yazan Prof. Dr. Tevfik Seno Arda, betonarme karkas binalarda "maliyetten kâr sağlama" düşüncesıne olanak sağlayıcı özellikler bulunduğunun da altını çizerek. bu tür "ahlak dışı davranışlara açık olmayan" inşaat sistemlerinin de hem "mevcut" olduğunu. hem de kurallanna uygun betonarmeden bile çok daha "güvenli" yapılar yarattığını anlatıyor. Örneğin "çelik iskelet" için, deprem riskıne karşı "cankurtaran teknoloji" tanımını da yapan Yapısal Çelik Derneği Başkanı Prof. Dr. Arda. "Hiçbir yaşam, yapıda kulanüacak çelikten daha ucuz değildir'* dıyerek. yine çeliğm beton içinde "gizli kalmadığı için" her zaman "kolayca denetlenebileceğine'' dikkat çekiyor. Arda'nın makalesi aynca, eğer inşaat sektöründe teşvik edildiği ve çelik üreticileri bu yönde üretimde yoğunlaştıklan takdirde, çelik iskelet sistemin sanıldığı gibi yüksek maliyetler yararmayacağının da altını çiziyor... •Celeneksel geliytirilmeli Benzer şekılde yine deprem sonrası tartışmalarda yeniden dile getirilmeye başlanan bir diğer "alternatlF' ise Türkiye'nin kendi uygarlık ve külrür tarihinden gelen "mimari birikimlerinin" değerlendirilmesı. Yığma, kâgır, hımış ya da ahşap karkas sistemli geleneksel yapılanmızın, onca "eski'' ve onca "yıpranmış" olmalanna rağmen, hem her depremde ayakta kalmayı başaımaları. hasar görseler bile "hafif döşemelere" sahip olduklanndan ölümlere "nadiren" yol açmalan kendi yapı geleneğimize "vefastz" betonarmenin ülkedeki egemenliğine artık son vermek için de yeterli "ders" değil mi?.. Nitekim, Mimar Sinan Üniversitesi Mimarhk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Eruzun da yıllardır vurguladığı bu konuyu şimdi okulda "ders konusu" yapmak niyetinde. Acaba, geleneksel yapı sistemlerimizi "terfcetmek" yerine, bu sistemlen nasıl . , "geliştirebUiriz'"?.. Tarihten ders almak denince, örneğin sadece "mehter fakımının" peşine düşmeden, uygarlık kazanımlanmızı kendimize nasıl "esin kaynağı'' olarak alabiliriz?.. Işte bu sorunlar da 1999- 2000 ders yılından ıtibaren "ünrversitelerimizde yanıtianmayı" beklıyor. Bugüne dek hep "betonarmeye bağunlı" süregelen mimarhk ve inşaat mühendisliği eğm'mini"yeniden gözden geçirmek" için de Körfez depremı, tarihsel bir firsatı öncelikle "biüme'' sunmuş durumda... Tabii eğer. şu ınsan ve doğa düşmanı "çok kath konut yapılan" hastalığmdan ve bu ölümcül hastalığın "bulaşıcı mikrobu" olan arsa ve arazi rantına endeksli talan ekonomisinin mesleki eğitimi bile etkileyen "yağma kühüründen" kendimizı ve ülkemizi kurtarabilirsek...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear