Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLUL 1999 SALI
4 HABERLER
DUNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Bip Elsane Daha Çöktü
Haberi okurken güldüm, birzamanlarağlana-
cak olan halimize güldüm.
Ellili yıllann sonlarıydı sanınm. Bugün pasaj
olan, o zamanlann Istanbulu'unun en yeni sine-
ması Yeni Melek'te 'Alamo Fedaileri' diye bir
film oynuyordu.
Bildiğimiz türden klasik Amerikan vesternle-
rini anlatan, 200 yıllık tarihin en ufak aynntılan-
na bile, bütün gerçekleri bir yana atarak, üstün
beyaz Amerikalı gözüyle yaklaşan bir film.
Teksas'ta Alamo kalesinı savunan kahraman
mavi üniformalı askerlerin öyküsüydü bu.
Kristof Kolomb un büyük yanılgısıyla, Ame-
rika Kıtası'nın yerlileri olan Kızılderililerin Indian
diye nitelendigi bu tür fılmlerin hemen hepsin-
de olduğu gibi, (gerçeği.gösteren çok hoş, çok
ilginç istisnalar da var) toprağından, yurtlann-
dan sürülüp sefalete mahkûm edilen yerli halk
gaddar, sevimsiz gösteriliyordu.
Amerikan propagandasıyla öylesine karış-
mıştı ki kafamız. Beyaz Amerikalının tam 181
kez, imzaladığı anlaşmaları çiğneyerek Kızılde-
rili soykınrinını sistematik bıçimde sürdürdüğü-
nü bilmiyorduk. Yine bilmiyorduk ki, beyaz
adam, yeni dünyaya ayak bastığı zaman kıta-
nın kuzeyinde sayılan 3 milyonu bulan Kızılde-
rililerin yüzde 9O'ı yokedilmiştir ve şimdi kıtanın
otökton halkından yalnızca 250.000 kişi kal-
mıştır.
Bu gerçekleri bilmiyorduk ve beyazperdede
bizim Alamo müdafıleri çok güç durumda kal-
mışlardı. 'Düşmar)!' acımasızca saldırıyordu.
Tam o sırada, süvari marşı borazan sesiyle
biriikte mavi üniformalılar göründü ekranda,
dört nala kaieye yardıma koşuyorlardı.
Işte o anda salonda büyük bir alkış koptu. 'Bi-
zimkiler' gel iyoriardı...
• • •
O zaman Amerikalılar bizimkilerdi. Ve o dö-
nemde, kâh 'Uzak Batı'dayürekli birkovboyya
daşerif, kâh 2. Dünya Savaşı'nda karacı, deniz
piyadesi ve pilot olarak gözünü budaktan sa-
kınmaz sert ve dürüst subayı John VVayne bi-
zimkilerin önde gelen kahramanıydı.
VVayne'in bu kahramanlık imajı o denli tuttu
ki, sonradan jleri yaşında Hollyvvood yapımcı-
lan, onu vietnam'da bile çarpıştırdılar yeni bir
senaryoyla.
Sertti, ama aynı zamanda iyi yürekli, iyiden ya-
naydı; iyiniyetliyi korur, zalimi affetmezdi; kadın-
lar karşısında da zayıflık belirtisi göstermez, gü-
zel kızı kaçırmaz, ama alçak yanını da vermez-
Üi.
Amerikan halkı ona tapıyordu. Hadi onu an-
ladık da ya bizimkiler neden hayrandılar ona
böylesine?
John Vvayne'in yârattığı kahraman Amerikalı
imajıyla sanat hayatı pek parlak olmayan mes-
lektaşı Ronald Reagan Beyaz Saray'a yerieş-
ti'.
Daha sonra Syivester Stallone, Rambo ve
'Rocky'leriyle VVayne'in yolunda yürüdü.
• • •
Ama şimdi görüyoruz ki, bizim kılıktan kılığa
girip, beyazperdede cepheden cepheye koşan
kahramanımız, savaş sırasında, askere gitme-
mek için elinden geleni yapmış, bu arada ca-
susluk için OSS'ye başvurmuş, ama orada da
yetersiz bulunmuş.
Bu haber bir efeaneyi çökertti. Hele hele be-
nim küşağım gibi, yurt sevgisinin dilden düşme-
diği bir dönemde, Hollyvvood etiği ile yetişen-
ler için ne büyük bir düş kırıklığı...
Amerikan sineması bu tür sahte kahraman-
laria yıllarca dünyanın dört biryanında beyin yı-
kadı.
Şimdi küreselleşen dünyada, ABD, Hollyvvo-
od'a karşı kendi sinemasını korumak isteyen-
lerin üstünden silindir gibi geçiyor.
Kimbilir daha kaç kuşak boyunca dünyanın
kaç yerinde insanların beyni yıkanacak, onlar
için nafile olan bir rüya uğruna?
Ve kimbilir bugünkü kahramanlann sahteliği-
ni öğrenmek için daha ne kadar beklemek ge-
rekecek?
Ağır ve öldürücü; hata affetmiyor; yanlış yapılsa bile "aldatıcı" bir sağlam görünümü veriyor
Halkın parası hortumlanıyor'
Köprü zammma
CHP'den tepki
tstanbul Haber Servisi -
CHP Istanbul tl Başkanı
Mehmet Bölük, tstanbul
Büyükşehir
Belediyesi'nin zam
yanşında olduğunu
IETT'nin yolcu
ücretlerine yapılan son
zammın, "Akbil
yoisuzluğu iddialannı
haklı çıkardığınr
savundu.
Mehmet Bölük yaptığı
yazılı açıklamada.
tstanbul Büyükşehir
Belediyesi'nin ve
hükümetin yaptığı son
zamlan eleştirdi.
Istanbul Büyükşehir
Belediyesi'nin 1998'de
130 bin lira olan otobüs
bilet ücretlerini 300 bin
liraya, hükümetin de
1998'de 500 bin lira
olan köprü geçiş
ücretini 1 milyon liraya
çıkardığını anımsatan
Mehmet Bölük, bu
oranlann yıllık •
enflasyonun çok
üzerinde oldüğuna
dikkat çekti. Bölük
açıklamasında şu
görüşlere yer verdi:
u
Bu fahiş zamlara
rağmenJETT
çahşanlannın maaşlan
ödenmiyor, İETT
sürekli zarar ediyor, yeni
hiçbir vabrun yok. Bu
durumda- akla bir tek
şey geliyor, yolsuzluk. Bu
. sonuçlar bizim Akbil
yoisuziuğu iddialanmızı
da hakh çıkanyor.
Halkın parasmı yandaş
şirkettere hortumlayan
bir anlayış. ne kadar
zam yaparsa yapsın
tETtaçıklanm
kapatamaz. Dünyanın
hiçbir yerinde toplu
taşıma bu denli pahalı
değildir. Toplu taşımayı
hemşehrUeri için bir
lüks haüne getiren,
böylece en asli görevini
Dimal eden İstanbul
Büyükşehir Başkanı'nı
ve köprü zammıyla da
İstanbuTdan adeta
intikam alnıaya çahşan
hükümeti kınıyor, bu
zamlann geri
ahnmasını, İstanbullular
adına biz istiyoruz."
BetonarmeOKTAYEKİNCİ
Depremle yaşamaya mecburuz...
Peki; "betonarme karkas sistemte
ölmeye" mecbur muyuz?..
Bu sonı, geçen yıl Adana- Ceyhan
yöresını vuran depremden sonra
"alçak sesle" sorulmaya
başlanmıştı...
Hele, Adana'daki tnşaat
Mühendisleri Odası Şubesi'nın.
depremde ağır hasar gören "kaçak"
binalara bile devlet kurumlanyla el
ele vererek "betonarme takviyder"
yapılmasını, üyelerine "profesyonel
bir hizmet" olarak organize
etmesiyle bırlikte hepten
"susulmuştu"...
Böylesi bir "teknik işbirliğT (!)
sonucunda, aslında depremden önce
"yasa gereğj" olarak yıkılması
gereken kaçak ve "denetimsiz"
bınalann, üstelik saygın bir meslek
odasının adı ve "•eöğir>
de
yıpratılarak "meşrulaştınlması''
Adana'da bir süre tartışma konusu
da oldu. Ne var ki yine böylesi bir
"imar afnnın'* gerçekleşmesi için
kullanılan "betonarme karkas
sistemi güçlendirme" projelerinin
"bilimser olup olmadıgı üzerinde
ise pek durulmadı...
Şimdi aynı konu ve aynı "sorun",
çok daha büyük boyutlarda ve
Sakarya'dan Avcılar'a kadar sayılan
belki de "birkaç yüz bini"
bulabilecek binalarda "teknik
gündemin" yenıden en önemli
tartışmasını oluşturuyor.
Yıkılan ya da artık kullanılamaz
durumda ağır hasar gören yapılann
çok büyük bir çoğunluğunun
betonarme karkas sistemle inşa
edilmiş olması, buna karşın
özellikle "yığma" ve diğer
geleneksel sistemlerde inşa edilmiş
binalarda ise insanların "ölmeden
kurtulmuş" olmalan da geçen yıl
Adana'da alçak sesle dile getirilıp
sonra da unutulan temel soruyu bu
kez bağıra bağıra ülke gündemine
taşıyor:
"Betonarmeye mahkûm muyıız?-"
"Çölonelerln" nedenlerl
Körfez depreminin ardından meslek
odalan ve bılim kuruluşlan
tarafmdan hazırlanan çok sayıda
"inceleme raporunun" hemen
tümündeki ortak gözlemler;
"betonarmenin teknik kurallara
aykın uygulanmış olması" şeklinde.
Örneğin. "İstanbul Teknik
Üniversitesi(lTÜ) Rektörü Prof. Dr.
Gülsün Sağlamer başkanlığındaki
öğretim üyeleri grubunca 24
Ağustos 1999 tarihinde düzenlenen
ön değerlendirme raporu,
mşaatlarda uyulmadığı için çökme
ve yıkılmalara neden olan kurallara
aykın betonarme aynntılan özetle
şöyle belirtiliyor:
"- Kfllon ve kiriş bağlandlanndaki
yanhşuklar;
- Sistemi zorlayan kapah ve açık
konsol çıkmalar (balkon yükleri);
- Erriyelerin (demirteri saran ince
demirler) eksik ve yanlış
yerleşririlmesi, 'sıklaştırmalann'
ihmal edilmesi;
- Kaiitesiz ve kanşımı yetersiz beton
kullanılması; vibratör kullanımının
önemsenmemesi;
- tç mekânlarda genişleme için
sonradan bazı kolonlann
kaldınlması;
- Betonarmenin teknik kurallannı
bilmeyen elemanlarla inşaat
yapılması ve uygulamanın sürekli
denetlenmesi gerektiğinin dikkate
ahnmaması..."
Benzer şekılde Trabzon'dan kalkıp
bölgeye gelerek yaptığı incelemeleri
aynntıh bir raporla belgeleyen
Karadeniz Teknik Cniversitesi
(KTÜ) eski öğretim görevlilerinden
Inş. Yük. Müh. M. Celâlettin Çifçi
de aynı ihmal ve yanlışlıklann yanı
sıra, özellikle "proje hatalanna" da
dikkat çekiyor.
Betonarme sistem için gerekli proje
ve hesaplann bile "uzman otmayan
kişilerce" hazırlanabildiğini
anımsatan M. Celâlettin Çifçi,
inşaat mühendislerince düzenlenmiş
statik projelerde de saptamış olduğu
ve "yıkıhnalara neden olan" önemli
eksiklikler konusunda özetle şu
saptamalan yapıyor:
"- TemeUerde (bitişik nizam
binalarda) yanm ve çeyrek pabuç
yapılarak, kolonlara alttan eğilme
momentleri yüklenmesi;
- Taşıyıcı sistemde 'güçlü kolon'
kurahnın gözardı edilmesi, kolonlara
dış moment uygulanması;
- Deprem perdeleri düzenlenirken
simetrinin gözetilmemesi, donatı
hesabında zemin emniyet
gerilimlerinin gerçeğe aykın
değerierie kabul edilmesu."
"Aldatıcı" safllamlıklar...
Betonarme binalardakı "deprem
hasarlanyla" ilgili çok sayıda
bilimsel rapordan sadece
İTÜ'lü ve KTÜ'lü uzmanlara ait bu
iki raporun ıncelenmesinden bile
ortaya şu sonuç çıkıyor: "Sayısız
bina, betonarme karkas
• Depremde yığma yapılar hasar görseler bile "çökmediler". Buna karşın
onbinlerce betonarme bina yerle bir olarak, binlerce insanın ezilme sonucunda
ölümüne neden oldu... Türkiye betonarmeye mahkûm mu? Alternatif yapı
sistemleri dünyada gelişirken bizde neden araştınlmıyor? Deprem sonrasında,
şimdi de artık betonarme sorgulanıyor...
anıyor
Deprem öncesi "göstertşH süsleriyfc" çürük dokusunu gizleyen yapılar, betonarmenin "hata affetme-
yen" acunasıziığıyla binlerce insanın ölümüne neden oldu_
'Betonarme9
henüz lOOyaşutda^,
Körfez depreminde sayılan yüz
binlen aşan yıkık ve ağır hasarlı
binalann yapı sistemi olan
betonarme. binlerce yıllık
mimarhk tarihınin henüz sadece
"yüz yasında" olan en genç inşaat
sistemi.
Gerçi. antik Roma mimarlığında
bir tür "betonun" kullanıldığı
biliniyor ama bugünkü betonarme
sistemde kullanılan türde beton, ilk
kez 18. yüzyıl sonlannda
tngiltere'de John Smeaton
tarafından yapılmış bir deniz
fenennın temelınde deneniyor.
1824"te de yine Ingiliz Joseph
Aspdin, gününıüzde "PorÖand
Çimentosu" denilen bağlayıcıyı
bularak insanhğı betonarmeye bir
adım daha yaklaştınyor.
"Anne" demir anlamına
geldiğinden, "demirti beton"
anlamına gelen betonarmenin yine
bugünkü uygulamalara köken
oluşturan ılk uyguiamalan ise 19.
yüzyıhn sonlan ile 20. yüzyıhn
başlannda gerçekleşiyor.
Örneğin 1867'de Fransız Joseph
Monier, demir çubukiarla
donatılmış beton saksılar yaparak
binalardaki koion ve kiriş
uygulamasma da "ilham" kaynağı
oluştururken yine bir başka Fransız
mûhendis Hennebkjue de 1892 de
geliştirdiği yöntemle bugünkü
betonarmenin ilk kez depo ve
fabrika rürü binalarda başlamasına
öncülük ediyor
Paris'teki St Jean l'Evangeüste
Kifisesi(1894) ile yine Pans'in
Franklin Sokağı'nda Auguste
PMTet tarafından 1911 'de yapılan
"ev" ise betonarmenin ilk
"mimari" uyguiamalan arasında
en ünlü örnekler...
Bu tarihsel gelişim içinde ,yine
betonarmenin "teknîk
n
olarak ne
anlama geldigi de yukardaki
bilgılen derlediğimiz Doğan
Hasol'un Ansiklopedik Mhnarlık
SSztöğü'nde şöyle özetleniyon
"Eğilme ve çekme kuvvetierine
dayanması için, içine uygun
jetdlde çeük donatı yerleştirOnıiş
beton. Beton, basınca karşı
büyük bir dayanım gösterir. buna
karşıhk çekme gerilimlerini
karşılay-amaz. tçine yerleştirilen
çetik, kuramsal olarak bütün
çekme gerilmeierini
karşılayacağından, betonda
meydaiıa getebilecek kılcal
çatlakiar önemti olma/lar..."
Evet... Körfez depremı ise sayısız
betonarme binada "önemB 6e\
çatiaklar'' yararıp çogunun
yıkılmalanna neden oldu. Acaba
Türkiye, "binlerce yılhk" yapı
sistemlerindeki engin deney ve
birikimini "terkederek"
henüz 100 yılük ve kendı
kültürüne yabancı bir sisteme körü
körüne bağlandığı için depremleri
de "fetaket" şeklinde yaşıyor
olmasm?..
Adapazan'ndald bu "betonarme karkas" yapı, sözgetimi eğer ">ığma" sisteınde inşa edüseydi, hasar
görse bik çökmeyecek ve böylesine devrilmeyecektL.
sistemlerindeki hatah proje ve
uygulamalan nedeniyle çöktü ya da
yıküdı...'
Bu sonucun ardından ise "çöken
binalann sayısına" bakarak, artık şu
soruyu da bir an önce sormak
gerekiyor:
"Kurallanna aykın uygulanması
konusunda böylesine yaygın bir
daM-anışa OLAJN.VK saglayan;
çünkü kuralsız inşa edildigindc de
ayakta durabilir ve hatta nzun ydlar
kullanüabihr bir ALDATia özefflk
taşıyan betonarme karkas sistemde
inat etmek, toplumun bilimle olan
ilişldsinin de henüz güven verici
düzeylerde olmadıgı bir sfireçte,
insanlan göz göre göre ve bilerek
ölüme sürüklemek demek
degü midir?_"
Nitekım, yıllannı "ahşap yapı
teknolojisine" adamış olan
arkadaşımız Emine Erdoğmuş'un
yine depremden sonra
hazırladığı bir makaledeki The
Economist'ten aktardığı kısa bir
alıntı da benzer bir
"nyanyı" içeriyor.
The Economist'in "Türldye'den
Dersler" başlığıyla 28 Agiıstos 1999
tanhınde yayımladığı yazıda "Katil
ağırlıkür" denilerek bakın ne
söyleniyor: "Türkler, başlannın
üzerindeki y ıkılan stnlktürlerin
(betonarme karkas) altında
ezUdiler..."
Aynı yazıda yer alan şu "tavsiye" de
aslında yine "betonarmenin
sorgulanması" gereğıne işaret
ediyor: "Türkiye ve yardıma koşan
iyi niyetli yabancılar ağır ve yüksek
binalan tekrar inşa etmeden önce.
'eski moda" ahşabı düşünseler iyi
ederier_."
Tartışma bagladı...
Işte bu gibi değerlendirmelere
koşut olarak, Türkiye'nın
betonarmeyı yıllardır neden "tek
seçenek" olarak seçtiği konusunda
da ciddi bir tartışma başlamış
durumda. Konuyu, "çimento
ürericilerinin inşaat sektörüyle ilgili
politikalara yön vermesi"
şeklinde ele alan görüşler, elbette ki
bu tartışmada önem kazanacaklar.
Benzer şekılde "Arsa ranünı
yükseltki çok katlı yapılaşma
politikasına da en iyi hizmet eden
sistem betonarmedir"
dıyenler de aynı tartışmanın
"talan ekonomisi" ve "yağmaa
siyaseder" bağlamındakı ılişkılerini
sergilemekte başarıh olacaklar.
Ancak, bu genel
degerlendirmelerden önce, "teknik
\e bilimser olarak betonaımeyi
"eleştiri masasına" yatumak ve
dığer yapım yöntemleriyle
kıyaslayarak "seçenekleri'' de
gündeme getirmek gerekıyor ki
bunun ilk adımlarından bırini YAPI
dergisi attı.
Yapı'nın 214. sayısında (Eylül
1999) "Depremlerde yapüann
yıkılması kader değüdir" başlığıyla
yazan Prof. Dr. Tevfik Seno Arda,
betonarme karkas binalarda
"maliyetten kâr sağlama"
düşüncesıne olanak sağlayıcı
özellikler bulunduğunun da altını
çizerek. bu tür "ahlak dışı
davranışlara açık olmayan" inşaat
sistemlerinin de hem "mevcut"
olduğunu. hem de kurallanna uygun
betonarmeden bile çok daha
"güvenli" yapılar yarattığını
anlatıyor.
Örneğin "çelik iskelet" için, deprem
riskıne karşı "cankurtaran
teknoloji" tanımını da yapan
Yapısal Çelik Derneği Başkanı
Prof. Dr. Arda. "Hiçbir yaşam,
yapıda kulanüacak çelikten daha
ucuz değildir'* dıyerek. yine çeliğm
beton içinde "gizli kalmadığı için"
her zaman "kolayca
denetlenebileceğine'' dikkat çekiyor.
Arda'nın makalesi aynca, eğer
inşaat sektöründe teşvik edildiği ve
çelik üreticileri bu yönde üretimde
yoğunlaştıklan takdirde, çelik
iskelet sistemin sanıldığı gibi
yüksek maliyetler yararmayacağının
da altını çiziyor...
•Celeneksel geliytirilmeli
Benzer şekılde yine deprem sonrası
tartışmalarda yeniden dile
getirilmeye başlanan bir diğer
"alternatlF' ise Türkiye'nin kendi
uygarlık ve külrür tarihinden gelen
"mimari birikimlerinin"
değerlendirilmesı.
Yığma, kâgır, hımış ya da ahşap
karkas sistemli geleneksel
yapılanmızın, onca "eski'' ve onca
"yıpranmış" olmalanna rağmen,
hem her depremde ayakta kalmayı
başaımaları. hasar görseler bile
"hafif döşemelere" sahip
olduklanndan ölümlere "nadiren"
yol açmalan kendi yapı
geleneğimize "vefastz"
betonarmenin ülkedeki
egemenliğine artık son vermek için
de yeterli "ders" değil mi?..
Nitekim, Mimar Sinan
Üniversitesi Mimarhk Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Cengiz Eruzun da
yıllardır vurguladığı bu konuyu
şimdi okulda "ders konusu"
yapmak niyetinde.
Acaba, geleneksel yapı
sistemlerimizi "terfcetmek" yerine,
bu sistemlen nasıl . ,
"geliştirebUiriz'"?..
Tarihten ders almak denince,
örneğin sadece "mehter
fakımının" peşine düşmeden,
uygarlık kazanımlanmızı kendimize
nasıl "esin kaynağı'' olarak
alabiliriz?..
Işte bu sorunlar da 1999- 2000 ders
yılından ıtibaren
"ünrversitelerimizde yanıtianmayı"
beklıyor. Bugüne dek hep
"betonarmeye bağunlı" süregelen
mimarhk ve inşaat mühendisliği
eğm'mini"yeniden gözden
geçirmek" için de
Körfez depremı, tarihsel bir firsatı
öncelikle "biüme'' sunmuş
durumda...
Tabii eğer. şu ınsan ve doğa
düşmanı "çok kath konut yapılan"
hastalığmdan ve bu ölümcül
hastalığın "bulaşıcı mikrobu" olan
arsa ve arazi rantına endeksli talan
ekonomisinin mesleki eğitimi bile
etkileyen "yağma kühüründen"
kendimizı ve ülkemizi
kurtarabilirsek...