02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL1999SAU O L A Y L A K . \tı (jOKLJŞLJjJİ [email protected] ^m fl^H hükümet. sözde ekonomiyı düze ^ ^ ğ çıkarmak ama özde egemen çev- ^ ^ ^ m relere ödün veren bır dizi tasan- ğ g y y^Şama geçirmek için çalışma- W ^ i • İarbaşlattı. Once bankalar yasa- sını çıkardı ve bankanm ıçım boşaltana degil. bunu açıklayan gazeteciye yaptınm getirdi. Vergı Yasası'nda rant ekonomisinden yararlananlann istedıği değişiklik- leri yaparken varsıllann gelırlennı \ergi kapsamma alamadı. Iş güvencesi ve işsizlık sıgortası ıçm hiçbir çalışma yapmadan işçilerin emeklılık yaşını yükselt- me yoluna gitti. Kendı çıkarlannı korumak amacı ile yatınmlan üzerinde Türjc yazgısının denetimini orta- dan kaldıracak ve devletin egemenlik kavramını ciddi olarak zedeleyecek olan tahkim yasa tasansım yasalaş- tırdı. lşletmelere düşük kredili faiz yaratmanın çalış- malan yapılırken memurlara ve emeklilere yüzde 20 raaaş artışını karara bağladı. IMF odaklı dış çıkar çevrelerine tutsaklığı öngören bu ginşimler karşısında topiumu uyarma işlevinı yeri- ne getırmesi grekenlerin sorumluluklannın gereğini yaptığını söylemek zor. Yabancılann dayatmasi sonu- cu Jürk yargıçlannın ve adaletiningüvenılmezliğıni bel- gelemek ısteyen hükümetin gırişimi karşısında bu gi- rişımın yerinde olduğunu, küreselleşmeye uygun oldu- ğunu söyleyebılen Istanbul Barosu Başkanı'nı anlamak gerçekten olanaksız. Aynı şeyi. böylesine önemli ko- nularda susan. ancak işçilerin emeklilik yaşı söz konu- su olduğunda sokaklara dökülen sendikalar için de söylemek gerekir. Sendikalar salt üyelerimn çıkarlan için değil, toplumsal çıkarlar ve değerlerin korunması için de var olan kuruluşlardır. Anlaşılan odur kı solun temsil edilmediği parlamen- to sürekli olarak emekçılerin, yoksul halkm çıkarlan- Repocu Sendikalar... Dr.EngnİJNSÂL/Hukukçu *-" - nı göz ardı ederek çahşmalannı sürdürecek bundan sından. son derece önemlidir. yararlanan da yerli ve yabancı egemen çevreler olacak. Türk solunun parlamentoda temsil edılmemesinin al- tında yatan önemli bır neden, sendikalarunızın uzun yıl- lar siyasa dışında tutulması ve partıler üstü sendikacı- Iık anlayışının en çok üyeye sahip olan Türk-lş tara- findan bir tüzük maddesi durumuna getınlmiş olma- sıdır. Sendikalarunızın çok büyük birbölûmü siyasal e£i- tim yapmayı, siyasal tercihleri konusunda üyelenni uyarmayı ve seçimlerde üye oylannı yönlendirmeyi hiç denememiş ve geleneksel olarak sağ siyasal parti- lere oy verme eğılimi sergilemiş olan işçilerimız, bu egilimlennı sürdürmeye devam etmışlerdir. Bu konu- da duyarlı olması gereken CHP gibi partiler ise bu ko- nuda suskun kalmayı yeğlemışler, atılması zorunlu adımlan birtürlü atamamışlarve işçi oylannın sağ par- tilere gitmesine önemli katkıda bulunmuşlardır. Sendika-siyaset ilışkisi ülkemizde üzerinde gerek- tiği kadar durulmuş bir konu değildir. Sendikalar, si- yasal partiler karşısında bağımsızhklannı kesinlikle korumalı ve partinin sendikayı değiL sendikanın par- tryi yönlendireceği bir modeü yaşama geçinnetidırler. Sendika üyelerinı belli bir partinin üyesi olmaya, o partıde seçımle ışbaşına gelinebilecek yerlere aday ol- maya özendirilmesi yolu, sendikanın partıyi kendi ınançlan ve çıkarlan doğrultusnda yönlendirmesi açı- Bu açıdan sendikalanmızı degerlendirdiğimizde, özellikle 18 Nisan seçımlerinden sonra, ilginç birgöz- letnle karşı karşıya geliyoruz: Bazı önemli sendikala- nn şubeleri. yapılan genel kurullar sonunda, siyasal kim- liklenni açıkça ortaya koyan, sıyasetlerini sendikacı- lıklannın önüne çıkaran İamseler tarafmdan kazanıl- maktadır. Konuya bıraz aynnrt vermek için DlSK'e baglı Lastik-lş, Türk-tş'e beglı Petrol-lş, Harp-tş ve Kns- tal-Iş sendikalannın bazı şube genel kurullannda MHP'li olduklannı açıkça vurşulayan adaylann seçimleri ka- zanmış olduklannı belırtmekte yarar vardır. Atatûrk'ün tam bagımsızlık ılkesine dayalı milli- yetçilik anlayışı yerine Arap kültürüne dayalı tekbir mUHyetçfligl'nin sendikacılığımıza ne getireceğini an- lamak son derece zordur. Sendika şubelerinı MHP'li- leştirme sürecınin Türk-lş Genel Kurulu'nu amaçladı- ğı kuşkusuzdur. Bu kanadın temsilcisi olan ve Türk-lş Baskanlıgı'na aday olmayı düşünen kişının yaptıgı bir konuşma çok ilginçtı. Bu kjşi Türk-lş'in Batı'dan ko- parak Avrasyaekseıiine oturmuş bir sendikal eylern baş- latmasını ve Türk-lş'in öncülüğünde Avrasya lşçı Sen- dikalan Konfederasyonu kurulmasmı öneriyordu. Bu önerilen konfederasyonun Türk-lslam sentezine daya- lı olacağı ve Türk sendıkacılığını Batı'dan soyutlaya- cağı açıktı. Bu Enver Paşacı girişimın ne sendikalan- mıza, ne Orta Asya'da bulunan ülkelerin sendıkalan- na hiçbir çıkar sağlamayacağı ortadayken sendika şu- be genel kurullannda bu düşünceye bağlı insanlann ba- şan kazanması, üzerinde önemle durulması gereken bir konu olmuştur. Sendikalann yurnuşak kamı siyaset- tir. Sendikacılar, bir siyasi partinin sendikalan ele ge- çirmelenne olanak tanır ve belli bir sıyasete yenik dü- şerlerse, emekçılerin hak arama aracı değil, o siyase- rin maşası durumuna düşerler. Eger sendikacılar, bel- li bir siyaseti, emekçilerin çıkarlan ile bütünleşen bir siyaseti, hiçbir dış dayatma olmaksızın kendılıİderin- den kabullenir ve yaşama geçirirlerse, temsil ettıkleri sınıfin çıkarlanna en uygun düşeni yapmış olurlar. Si- yaset, işçi sınıfının amaçlannı gerçekleştirmek için kullanılacak en uygun avadanhktır. Bunun böyle bılin- mesi gerekir. Sendikalann belli bir siyasal parti tarafından siya- sallaştınhnası ve sendikalann bir iç çekişme içine itil- mesi, egemen çevrelerin de işine gelecektir. Sendika- lar, bir tek ağaca sahip çıkmaya çalışırken onlar orma- m götüreceklerdir. Sendıkalanrruz bugün seferberlik sonrası Osmanlı toplumuna benzemelctedir, özgüveni- ni yitirmiş, hızlı üye yitimi nedeniyle ciddi bir kana- ma geçirmiş, ne yapması gerektiği konusunda en ufak bir düşüncesi yoİc. Sendıkacılanmız kitle ve sınıfsen- dıkacılığı yerine repocu sendıkacılığa soyunarak rant ekonomisinin nımetlennden yararlanmaktan başka bir şey düşünmemektedir. Sendika yöneticilerimız 2OOO'e üç kala ödevlerini yapamamış ve sınıfta kalmışlardır. Eğer temsil ettık- leri insanlann ve varlıklannın zorunlu koşulu olan de- mokrasının geleceğine güvenle bakmak isriyorlarsa gemilerini kapıldığı akıntıdan kurtarmak ve yeni bir rotaya yöniendırmek zorunda olduklannı anlamahdır- lar. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL YohOlsuıÇÜPÜkKotaMmL Şu günlerde Melih Cevdet Anday'ın bir şiiri dilimden düşmüyor. Belki güncelliğini yitirme- yişi, belki kalıc/ niteliği, daha da çok şiirsel gü- cö... "Çürûk..." Adı bu! ne zaman yazılmış, hangi duyguyla, öfkeyie? Boşuna değildir kimi şiirle- rin süreklilik etkisi taşıması?.. O günlerde şair iç evreninde bir deprem yaşamıştır, topiumu sarsan bir güç. bir uyanış çığlığı!.. Güzel güzel başlar şiir: "Masya ağaçlan akasya kokuyor I Bahçelerde gûllergübrelerkokuyor/ Geçen oto- mobil benzin kokuyor I Kadının lavantası deh- şet kokuyor I Bu lavanta kokusunu koklayan adam ne kokuyorI Rakı kokuyor..." Kokular dayanılmaz hale gelir sonunda! Gü- zelden çirkine, en sonunda çürümüşlüğe... "İnsanlann elleri gözleri kalpleri kokuyor I Çûrüdükçe kokuyor I Kitaplar dergiler afişler mektuplar kokuyor/ Dostluklar aşklararkadaş- lıklar kokuyor I Havalandırılmamış odalar ko- kuyorI Sofalarevlerapartmanlarkokuyor I Ma- halleler şehirier memleketler kıtalar kokuyor I Çûrüdükçe kokuyor I Duymuyor musunuz ko- kuyor I Kokuyor kokuyor kokuyor kokuyor." Bir çürüme kokusunu duymamak elde mi? Aç gazeteleri, dinle radyolan, izle TV'leri... Ekran- larda çıkıp söylev çekenleri, o genç, yaşlı poli- tika kurtlannı, bilgisayarla yazılan makaleleri, bildirileri, açıklamalan!.. Hepsinde çürümüşlük kokusu yok mu? Gün- den güne yükselen boğucu bir koku, sislere bürünmüş bir koku... Anday'ın 'Cumhuriyette çıkan yaalannın pek çoğunu kesip saklamışım- dır. Bir kitabtn yaprakian arasından da "BirOku- ma' yazısı çıktı. Şair bu çürük kokusunu neden yazmış diye düşünürken birkaç yıl önce yayım- lanmış bu yazıyı bir daha okudum. Anday TV'de bir konuşma duymuş, bir ünlü politikacının sözleri, Mesut Yılmaz'ın... Diye- siymiş ki; "CHP laikliği sömürüyor. Refah dini. Biz bu ikisi arasında bir uzlaşma anyoruz." Iş- te çürük kokusu nerden çıkmış?.. Gerçi şair bu şiiri uzun yıllar önce yazmış, kimbilir hângi çü- rümüşlüğü duyurmak için... Ama hep duyulan, yaygınlaşan yıllan, dö- nemleri açan bir türiü ortadan kalkmayan bir garip koku bu: Çıkarcılık, yalancılık, kandırma- cılık, içtensizlik kokusu!.. Anday şöyle bitirmiş bu yazısını; "Laiklik sömürülmez, sömürüle- mez. Din sömürülür. Laiklikle din arasında uzlaşma aramak ne demektir? Laiklik ya be- nimsenirya benimsenmez. Bunun uzlaşma- sı yoktur." Sevgili dostum Melih Cevdet Anday bir iki yıl- dır rahatsız... Uzunca birsuredir Milas'ın ören'in- de yaşıyor. Yazilannı çok özledik. her biri yazınsal bir şö- len olan, okurlan düşünmeye, anlamaya, ken- di içinde çözümler aramaya çağıran bilgece ya- zılarının eksikliğini duyuyoruz. Evet, kitapları var, şiirleri, romanlan, denemeleri... Ama bizler yine de büyük bir umutla Anday'ın yeni yazilannı da bekliyoruz. Betki bir gün, bir gün diyerek!.. "Uyuyamayacaksın I Memleketinin haliI Seni seslerle uyandıracak I Oturup yazacaksın" demiyor muydu o ünlü "Telgrafhane" şiirinde? Belki bir gün, bir güz akşamı, bir kıyıda oturup şiirden konuşmak, yaşamın geçiciliğini unut- mak, dostlukla, sevgiyle bir iki saatliğine gün- celliğin çirkinliğinden kopuşun tadını duymak!.. Belki bir gün!.. Sağlıklı, şiirli bir gün... Magandalığın Yükselişi! B ugüne dek günümüzde kültürlü insanın rru yoksa maganda insanın mı daha kabul gördû- ğü pek çok aydınımızı meşgul ettıği gibi be- ni de hep meşgul etmiştir. Bu konuda notlanmı al- mıştım. Yaşadığımız deprem olayından sonra ne den- li haklı bir kaygım olduğunu bir kez daha anladım. Nasıl mı? diyeceksinız. Bir genç bınbır güçlükle, sınav kargaşası, eğıtim sorunlan, ekonomık sorunlar derken üniversite biti- riyor. Çevresi yoksa, ekonomik gücü yoksa, bir de gü- nümüzde çok geçerli kendinı pazarlama yeteneği yok- sa yani vitrin olayı yoksa. uyanık, kurnaz değilse iş bulamıyor. Bir de uyanıkkr gibi kooperatifkurup, in- san gibi yaşamadan, ev umuduyla olmadık paralan- nı veren insanlar sayesinde köşeyi dönemiyor. Bunun yanında adam, o işin eğitimini görmemiş, bozuk Türkçesiyle maganda hareketlerle (elinde cep telefonu, tespıh, toplu yerlerde yüksek sesle kaba ka- ba konuşarak vb.) altında Mercedesarabası, ahbap ça- vuş, aşıret ilişkilenyle izüıler aldığı, yanlış olduğu hal- de rüşvet vererek çoğu hatalan örtbas ettirerek, ek- sik malzemeler kullanarak, insanlan yıllarca ev umu- duyla süründürerek köşeyi dönüyor. Bu arada öğret- men okulunda eğitım psıkolojisi öğretmenimin an- lattığı fikra aklıma geldı: Zengin bir köy ağası şehre geliyor ve en lüks otelde kalıyor, madem ben de zen- ginim onlar gibi yaşayayım diye. Otelde halı yolluk- lara basılmaz sandığından atlaya atlaya gidiyor oda- sına. Derken tuvaleti geliyor. Ne o! Tuvalet, gördü- ğü tuvaletlere hiç benzemiyor,"Yaa mendOfane yapı- veririm" diyor. Mendiline yapıyor, cam öyle temiz ki adam açık sanıyor, bir iki sallayayım uzağa gitsın derken mendil elınden çıkıveriyor ve tavana yapışı- yar ıçindeki. Eyvahhh! Ne yapsm hemen görevliye agiamaklı u Kaçparaalıvorsuneviadımsenbur»da?'' diye sorar. Görevlı de'söyler aldığını. Ağa, "Bensa- na iki katmı vwe>im şt pisüği oradan indir, kurbanın oUm" der. Görevli; bir pisliğe bakar, bir ağaya ba- kar: "Ben sana dört katmı vereyim, sen o hato oraya nasıl yaptm, onu söyfe" der. lşın kötüsü bu tipler kültürlü, bilinçli olan az bir kesim dışında kabul görüyorlar toplumumuzda. Çün- kü deger yargılan öyle değışü ki; önceden babalar kız- lannı okumuşa, memura vermek ısterlerdi. Ama şim- dı öyle mi? Evi, kaü, BMW'si olsun da nuganda ol- sun, kahvaltıda arabesk dinleyiverstn ya da dans et- mesini bilmeyiversin ne olur? Zaten her şeyimiz ara- besk değil mi? En ince(!) sosyete, en elit İcesim bile eğlence tarzını, müzik tarzıru, konuşma tarzını değiş- tirmedi mi? (Merhaba hocam yenne naaber hocam, babacığım yerine peder bey daha güzel herhalde). Nasıl bu maganda anlayışa izin verilıyor, magan- da müteahhitlere insanlann canlanyla, mallanyla oy- nama hakkı veriliyor? Sen cerrah olmayan binsine mi- de ameliyatı yaptınrsan, yeterli sesi. yeteneği ohna- yan binsine şarkı söyletirsen, sağlıkla ilgısi olmayan birisini yetkili yere getirirsen ne olur? Sanınm birinci sorunun yanıtı: Hasta ölür. tkinci sorunun yanıtı: Soytan olur. Üçûncüsünün yanıtı: Komedi olur. Hele hele parası, kumazlığı dışında o konuda yeter- li eğitimi, deneyımi olmayan, yıllarca insanlann umut- lanyla oynayan sözüm ona müteahhitlerev pardon ev- ler yaparlarsa ne olur? Sonuç; tzmit, Adapazan, Yalova, Avcılar. yani katiam olur. Bırakın, her işi uzman kişisi yapsın, kuralına göre yapsın. Sen o işe yakışmıyorsan kendine yakışanı bul. Çünkü sen en lüks yerlerde yemek yerken, en lüks arabalara büıerken senin memurun, yıllarca paralannı aldığın insanlar oralarda yemek yıyerniyorlar, o lüks arabalara binemiyorlar. Herkesm yakışır olduğu yerlerde, yaraşır olduğu 'değeri, saygıyı görmesi dileğiyle... UÜMI KAYNAR Eğitimcı PENCERE Ne OMu Bize?.. Bir dostum, tanıdığı bir gençte gözlediği deği- şimden söz açt. Deprem bölgesine ilk günden be- ri gönüllü olarak koşan genç değişmiş, durgun- laşmış, sessizleşmiş, konuşmuyormuş... Dostum sormuş: • - - Neden böylesin?.. Genç: - Istanbul'a gelince sıkılryorum, demiş, deprem bölgesinde canlanıyorum, bir işe yaradığımı anlı- yorum, insanltflmı duyumsuyorum. Buradayaşam yoz, anlamsız, •rdemsiz, boş, gerçek dışı... - Gerçek nerede?.. - Insanlıktal... Birbirine el uzatmada, yardımse- veriikte, dayanışmada, iyilikte... Teksözcükle: Dinozoriukta!... - • Zalim egemen, dervişe sormuş: - Bizi anımsadığın var mı?.. Derviş: - Evet, demiş, ne zaman Cenab-ı Hakkı unutur- sam, o zaman sizi düşünüyorum Sultanım!... • lyi adamlardan birisi, tanıdığı bir dervişi Cehen- nemde, zamanenin padişahını Cennette görünce yorumlamak istemiş... Demişlerki: - Padişah dervişleri sevdiği için Cennetlik, der- \nş padişaha yaklaşmak istediği için Cehennem- lik olmuştur. Yoksulun kapısını çalan egemen gü- zel, egemenin kapısına sığınan yoksul çirkindir. • Bir derviş dara düşmüş, açlıktan nefesi koku- yormuş, dayanamamış bir dostunun evinden bir kilkn çalmış; ama, hırsızfığı ortaya çıkınca mahke- menin önüne çıkanlmış, kadı karannı vermiş: Hır- sızın eli kesilecek!.. Kilim sahibi iyi insanmış: - Ben, demiş, kilimi ona helâl ettim. Kadı: - Senin helâl etmen ile olmaz, şeriatın yasası uy- gulanacak!.. Kilim sahibi bir yol bulmuş: - Doğru buyurdunuz, ama, derviş kişinin değil vakfın malını çalmıştır. Vakıf malı herkesindir, ça- lanın elini kesmek gerekmez... Kadı sormuş: - Senin malın ne zamandan beri vakıf oldu?.. Kilim sahibi eğilmiş: - Kadı efendi, demiş, insanın variığı, muhtaç olan için vakıftır. • Ne oldu insanımıza da gözleri korieşti, insanlık- tan çıkıp marka düşkünü müşteriye dönüştü?.. Köşe donmeci düzende birbirimizi çiğnemeyi da- ha ne kadar sürdüreceğiz?.. Bizi eğitmek için ille de depremler mi gerekli?.. yıldızlı kampanya, 30 Eylül'debitiyor!Beş yıldızlı kampanyada son günler yaklaşıyor. Istikbal'de Yataklar, Panel Mobilyalar, Ev Tekstili ürünleri, Kanepe ve Koltuk Takımları, hâlâ çok özel avantajlarla sizi bekliyor. Değişmeyen fiyatlar 11 aya varan vadeler Evinize teslim Peşin fiyatına 5 taksit Peşin ödeme indirimi Bu kampanya, T.C. Sanayi Bakanlığı'nın 25 Mayıs 1994 tarih ve 21940 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan tebliğine uygundur. Komponya, üretim ve stok imkanlarıyla sınırlıdır. Istikbal, ürünleri üzerinde, önceden belirtmeksizin değişiklik yapma hakkına sahiptir. Istikbol A.Ş. O.S.B. 14. Cad No.13, 38070 KAYSERİ SUcratao Tükrtid HoM 0800 361 5558 www.istikbal.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear