25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 TEMMUZ 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 1998'de hazırlananrapordaFethullah Gülen masum gösterilirken, 1999'da gerçek yüzü ortaya konuldu Bd raporda üd farkh GülenAYŞE YILDIRIM Emniyet tarafından bir yıl arayla hazır- lanan iki ayn raporda FethullahGülen için birbinyle çelışen görüşler ortaya kondu. Emniyet Genel Müdürlügü'nün 1998 Ha- ziran tarihini taşıyan 'istihbarat bülte- ni'nde Fethullah Gülen. 'TürkiyeCumhu- riyeti'nin dünya çapında önemli bir devlet olması için çalışan" bıı çızgıde göstenh- yor. 1999 Nisan ayında hazırlanan ve or- talığın kanşmasına neden olan Ankara Emnıyet Müdürlügü İstihbarat Dairesı'nın raporunda ıse Gülen cemaatinin, devleti nasıl kuşattığı aynntılanyla anlatılıyor. tkincı raporda gerçek yüzü ortaya konu- luyor. tki ayn rapor. Ikısi de emniyet tarafın- dan hazırlanmış. Ancak aralannda bir yıl olmasına karşın bırbinnden çok farklı ra- porlar. Raporlarkarşılaştınldığında 'emni- • Emniyet Genel Müdürlügü'nün 1998 Haziran tarihini taşıyan 'istihbarat bülteni'nde Fethullah Gülen, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya çapında önemli bir devlet olması için çalışan' bir çizgide gösteriliyor. 1999 Nisan ayında hazırlanan Ankara Emniyet Müdürlügü tstihbarat Dairesi'nin raporunda ise Gülen cemaatinin, devleti nasıl kuşattığı aynntılanyla anlatılıyor. yetteki Gülen kadrolaşmasTnın boyutlan da gözlerönüne senliyor. tşte iki rapordan bazı pasajlar: 1998: Akyazıhlar Vakft \ e Türkiye Ög- retmenler Vakfı gıbi kuruluşlarla başlayan faaliyetler, günümüzde çeşıtlenerek çok sayıda dernek ve şirket çevTesinde daha geniş bir alanda yürütülmektedir. Ilk ön- celeri öğrencıleri banndırmak amacıyla açılan evler, zamanla yerini yurtlara bı- rakmıştır. Daha sonraözel okullar, üniver- site hazırlık dershaneleri ve özel üniversi- telerle grubun bütün ağırlığı, eğitim ala- nında yoğunlaşmıştır. Eğitim konusundaki çalışmalan kapsa- mında özel kolejler açmaya başlayan söz konusu grup, bu sahadaİti faaliyetlerini yurtdışına da taşıma ımkânı bulmuştur. Böylece büyük çoğunluğu Orta Asya curnhuriyetlerinde olmak üzere 200'ü aş- kın özel okulu faalıyete geçirmiştir. Ülke- mizde açmış olduğu özel kolejlerin yanı sıra yaklaşık her ılde açılan üniversite ha- zırlık dershaneleriyle de yoğun bir eğitim faalıyeti içerisinde oldufu gözlenmekte- ctir. 1999: Özellikle birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu- muz ve 2000'lı yıllara girmek üzere oldu- ğumuz şu günlerde Türkiye sathını müca- dele alanı olarak değerlendiren ve Türki- ye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkrna, parça- lama, en hafifinden cumhuriyetin temel nitelüderini değiştırme veya kendine gö- re yön verme ya da devlet içinde hâkim güç olma sevdasındaki bu gibi organize suç yapılanmalannı dünlerde olduğu gibi bugünlerde de etkileyip kullanmada ön planda tuttuğu hedef kitlenin başında ak- tiviteleri, heyecanlan ve coşkulan ile gençlerimizin gelmesi son derece düşün- dürücüdür. Cemaat üç sacayak üzerine kurulmuş- tur. Işık evleri, ağabeyler ve talebeler. Bu evlerde belirli bir süre kalan ögrencilerin 'KaûVgemiyi protesto eylemi Çevreciler, Boğaz sulanndan kum çeken tngiliz bandıralı bir gemiye çıkarak yazı \e pankartlarla protesto ettiler. Çorecilerin "Katil gemi" olarak tanımladıklan gemi, bir ayda çekilebilecek kumu ileri teknolojisiyle bir günde vakumlama özelliğjne sahip. Doğa Savaşçılan Çevre Örgütü ve Çepeçevre Eylem Grubu, eylemlerini gerçekleştirmek üzere dün Beşiktaş'tan kiraladıklan bir tekne ile Boğaz'a açıldılar. Doğa Savaşçdan ÇevTe Örgütü Başkanı Zafer Murat Çetintaş ve Çepeçevre Eylem Grubu Başkanı Osman Akkuş tarafından teknede yapılan açıklamada, aynı geminin geçen >ıl Hollanda bandıralı "Cornelis Zanen" adıyla Ser Madencilik Şirketi'nce getiriîdiği ve Karadeniz kıyılanndan kum çektiğj anlatüdı. Açıklamada. tepkiler üzerine Türkiye'yi terk eden geminin bu kez tngiliz bandırah "VV. H. Resolution" olarak orta> a çıktığı ifade edikti. Açıklamada, geminin bir ayda çekilebilecek kumu ileri teknolojisiyle bir günde vakumladığı belirtildL Eylemciler daha sonra gemiye atlayarak "Go home", "Defol", "My yazılan yazduar. (Fotoğraflar: HATİCE TUNCER) sea" beklenen düzeye geldiği anlaşılıncacema- ate adam kazandırması istenir. Yeni ilişki kurulan öğrenciler ders çalışma bahane- siyle evlere davet edilir, öğrencilere ders- leri konusunda yardımcı olunur. Zamanla bu öğrencilere sesli ve görüntülü kasetler izletilir ve Fethullah Gülen'in kitaplan okutturulur. Dinisöykm 1998:1970'li yıllarda başlamış olduğu çalışmalannı, çizgisini hiç değiştirmeden günümüze kadar getiren Fethullah Gü- len'in, bilhassa son dönemlerde, geniş açı- lımlar sergilediği ve toplumumuzdaki bü- tün kesimlerle diyalog kurma yönünde ça- ba sarf ettiği gözlenmektedır. Son olarak, Türkiye Gazeteciler ve Ya- zarlar Vakfi bünyesinde yürütülen ve de- ğişik görüşlere sahip olan kesimleri bibi- rine yakınlaşörma yönündeki gayretleri de bu doğrultudaki yakla- şımlannın bir sonucudur. F. Gülen, ılımlı Islam yo- rumlan, dini değerlerin siya- sal hedeflere alet edilmeme- si yolundakı telkinlen ve farklı kesimlerle diyalog ara- yışlanrun yanı sıra bilhassa papa başta olmak üzere Ya- hudi ve Hınstiyan din adarn- lan ile kurduğu ırtıbatlar ne- deniyle de dini motifli terör örgütleri ve radikal diru grup- larca yoğun biçimde eleşti- rilmiştir. 1999: Fethullah Gülen, alı- şılmış 'din adamı' profilin- den uzak, din adına farklı söylemleri bulunan kimi za- man 'sfenks' kadar sessiz, ki- mi zaman Atatürk'ü övmeye gerek duyan, kimi zaman 8 yıllık eğitime destek verecek kadar reformcu, rejım yan- daşı ve aydın bir düşünür, ki- mi zaman da farklı dınlerin temsilcilerine dünya banşı adına çağnlar yapacak, hatta papa ile fikir teatisinde bulu- nabılecek kadar da entemas- yonal yanı güçlü bin olarak görüntüler vermektedir. Ta- rikat mensuplan da başımam Fethullah Gülen'den aldıkla- n fetvalar doğrultusundaki davranışlan ile kendı düşün- celennin zıttı olanlara karşı 'hik mubahur' yönte: tedbirler geliştirmel Binalar Fırtına Vadisi'ni işgal etti Karadeniz'de 'inşaata' smır yok • Yük taşımacılığını karayolunda sürdürmek uğruna "denizi" yok edilmek üzere olan Karadeniz'de dolgu yoldan önce "kumsallara dikilen apartmanlar" kıyıya saldırmışlar. HES'e karşı korunması için direnişe geçilen Çamlıhemşin'de ise vadilerin yeşil yamaçlanyla birlikte "derelerin içine" bile beton kuleler şeklinde binalar dizilmiş... NURI ÇOLAKOGLU YONETIYO ENINE BOYUNA OKTAY EKİNCİ u Bütün sermavem bir adet damperli kamyonum. O da şimdi vadilerdeki ta- şocaklanndan kı\ı yolu şantryelerine denizi doldur- mak için malzeme taşıyor. Karadeniz'in bu şekilde yol olmasını ben de istemi- yonım, ama bu kamyonla geçiniyorum. Benim gibi yüregi yanan çok klşi var_" Bu sözler Trabzon'dakı 5 Haziran Dünya Çevre Günü toplantımıza dinleyi- ci olarak katılan AH Demi- rel'e ait. Beşikdüzü'nden olduğunu söyleyıp bunlan anlattıktan sonra dolgu yo- lun kendi çektiği fotoğraf- lannı da gösteriyor... "Şu taş köprünün fotöğ- rafıru îyi saklayın. Santral çahşmaya başla>inca altın- dan geçen Fırtına Deresi yok olacak. Dünyanın bel- kide tek suyu olmayan köp- riisü olarak kalacak..." Bu sözler de Fırtına Va- disi'ndeki gezimızde mola verdığımiz Şenyuva Köyü kahvesındekı söyleşiye ka- tılanlardan Mustafa Halis Orhan'a an.. "Peld, sant- ralı durdurmak için ne ya- pmrsunuz" dıye sordugu- muzda ise sadece bir "o- lay" anlatıyorlar: "Mesut Yılmaz başbakanken gel- di, konuşma yaptı. Biz bu projeye karşı olduğumuzu anlatmak istedik. Fakat izin vermediler, yanına bile yaklaştirnıadılar, tek başı- na anlatu. gitti..." Karadeniz bölgesınde kimle konuşsanız, hem kı- yı dolgu yoluna, hem de Fırtına Vadisi'ndeki hidro- elektrik santralı (HES) pro- jesine "gönüllerinin razj ol- madığını" göreceksiniz. Buna karşın neden böylesi- ne "suskun" ve '^epkisiz'' olduklarını merak ettiği- nizde karşmıza Türki- ye'nm "genel gerçeği" çı- kacak. Vadilerin birçoğu sanki Istanbul'un "Ortaköy V'a- dja" gibi çoktan apartman- laria dolmuş ve o güzelim yöresel mımannin yerini de birçok yerde "apart- man işgali" almış "Dereyi arsa yapanla- nn" beldesı olan Çamlı- hemşin'de yenı göreve ge- len "bağunsız" Beledıye Başkanı Dr. Refah Vezirog- lu'yla tanışıyoruz. "Fırtı- na Deresi'nin içine apart- manlan dikenler, şimdi bu dereyi koruma adına HES'e karşı çıkarken, na- sıl inandıncı olabilirier?" diye soruyorum. "Haklısı- nız" diyor Dr. Veziroğlu ve ekliyor: "İmar bilincinüz sıfir_. Şimdi yanlışlan dü- zettmek için bağımsız aday otdum ve seçildim. Biz bu doğayı korumazsak, elin şirketi hiç korumaz..." Dere > atağına bina Çamlıhemşin'den güne- ye gıdıp HES projesinin "ana santralınuı" kurul- ması planlanan ve "Ayder Deresi" ile "Fırtıııa Dere- si"nin birleştikleri "Ko- naldar" bölgesine ulaşıyo- ruz. Burada da "dereyata- ğı içine dizüen apartman- lar" HES"ten çok önce za- ten doğayı katletmişler. Hele, 20 km. ilerideki "Ay- der Yaylası'' ıse bir felaket. Karadeniz'den bu göz- lemlerle aynlırken, "neyse ki Çamhhemşin-Hemşin Vakfi v'ar" diye düşünüyo- nım. Yöreye ait duyarlı bir kuruluşun, yörenin duyar- sız davranışlan içinden bir "umut çiçeği'' gibi açarak, kıyı dolgu yolu aymazhğı- na ve HES saldınsına kar- şı direnişe geçmesi, dur- madan"çevre ödülleri" ve- ren kuruluşlann da bilmem ilgisiniçekermi?.. DİYALOG U ?& ISADAMLARI, [ GAZETECİLER VE BILIMADAMLARI ISTANBUL VE ATİNADAN CANLI YAYINDA *_ BU AKSAM rfitv.com.tr 22:00 Hedef 1998: Şu anki durum itiba- nyla ülkemizde en geniş ta- bana hitap ettiği bilenen grup, genelde eğitim düzeyi yüksek şahıslardan oluşmak- tadır. Kendi amaçlanru, Tür- kiye Cumhuriyeti'nın dünya çapında önemli bir devlet ol- ma potansiyeline sahip oldu- ğu gerçeğinden hareketle egrtim faaliyetleriyle bu sü- rece katkı sağlama ve bunun gerçekleşrnesı için de ülkede toplumsal banşa hizmet et- me olarak açıklayan grubun, siyasi yelpazede ağırhğını Demoloat Parti çizgisini ta- kip eden sağ partilerden ya- na koyduğu da bılınen husus- lar arasında yer almaktadır.' Son dönemde kamuoyun- da önemli tartışmalara yol açan 8 yıllık eğitim ve türban konusundaki uygulamalarla ılgıli olarak da bu tarz mese- lelerin dinın aslından olma- yıp teferruat olduğu, dolayı- sıyla da bu konulann top- lumsal huzur ve banşı zede- leyecek ölçüde tırmandınl- masınınzararlı olacağı görü- şünü savunan F. Gülen gru- bunun, geleneksel ılımlı ta- vırlanna uygun olarak turu- munu devam ettirdiği göz- lenmiştır. 1999: Esasında, Fethullah Gülen'in kıtaplannda gerçek niyetini gizlemek için kul- landığı bazı kelimelerin ye- rine, gerçekte onun niyetini ihtiva eden sözcükleri koy- duğumuzda çok kullandığı, ancak ne olduğunu bir türlü izah etmediği 'hedeTinin ge- lecekte zümre hâkimiyetini hedefleyen teokratik bir re- jim olduğu hemen anlaşıl- maktadır. Şeriat yerine Islam, cum- huriyet dönemi yerine talih- siz dönem veya karanlık ya da upuzun hicranlı dönem, militan yerine hizmet erleri ya da ışık erleri veya ışık sü- vanleri, laik kesimler yerine karşı cephe veya hasım cep- he, cumhuriyet dönemi yö- neticilen yerine o kafalar, Atatürk dönemi ya da tsmet tnönü dönemi yerine mabe- de giden yollann kapaüldıği zaman dilimi, şeriat düzeni yerine hedef, Atatürk yerine deccal şeklinde deyimler 'hederinin ne olduğunu açıklamaya yeterlidir. Gülen örgütlenmesinin ekonomik boyutu da göz önüne alındığında, gelecek- te ülkemizi bekleyen tehlike- nin büyüklüğü endışe verici boyuttadır. AYDINLAJNMA EMRE KONGAR hKmet UHğbaym Kamyla Hikmet Uluğbay'ın intihar girişimi bir "toplum- sal göstergedir". Çünkü her intihar, psikolojik yönleri de olan "top- lumsal bir olaydır". Toplumbilimsel açıdan "birey, toplumla olan bağlan zayıfladığı ya da koptuğu zaman intihar eder". Bireylerin toplumsal bağlannın zayıfladığı ya da koptuğu zamanlar ise genellikle anomi durumlann- da daha sık olarak ortaya çıkar. Anomi, "toplumdaki genel bir kuralsızlık du- rumudur". Genellikle hızlı ve düzensiz değişme zamanlann- da ortaya çıkan anomi durumunda topluma şu te- mel özellikler egemen olur: 1) Bireyin çalışarak meşru yollardan başan kazan- ma umudu azalmıştır. 2) üderlere olan güven a2almıştır. 3) Topluma egemen olan ahlak kurallan ve hukuk kurallan yerlerini kuralsızlığa ve dolayısıyla kaba kuvvete bırakmıştır. 4) Insanlar artık başka insanlara olan güvenlerini yitirmişlerdir. 5) Bireylerde bir boşluk ve hiçlik duygusu geliş- miştir. Işin ilginç yanı, bu özelliklerin ortaya çıkmasında, özellikle hızlı değişme zamanlannda, toplumun ba- zı kesimlerinin bıreyler üzerinde farklı davranışlar- da bulunmalan konusunda baskı yapmasından kay- naklanan bir "toplumsal determinizm" bulunma- sıdır. Bir başka deyişle bir toplum içindeki bazı insan- lann "ahlaklı", bazı insanlann ise "ahlaksız" dav- ranmalannın altında o kişilerin mensup oldukları küttürel yapı ve toplumsal ilişkilerin egemenliği ya- tar. Özet olarak, bir toplumda farklı küttürel yapılar bir- likte yaşadığı ve bütün bunlardan daha farklı top- lumsal ilişkiler egemen olduğu zaman anomi orta- ya çıkar ve toplum yeni bir kültürel yapı-toplumsal yapı dengesine kavuşuncaya kadar devam eder. ••• Türi<iye'de çok partili düzenle birlikte ortaya çı- kan "kente göç" olgusu, politikacılann elinde önce kentsel toprak yağmasını oluştuımuş, sonra bu top- rak yağmasının rantını siyasetle biıieştirmiş, daha sonra "yağmacı kültürün" "yerel ve genel srya- sete" bütünüyle egemen olması sonucunu doğur- muştur. Böylece önce ahlak, sonra da hukuk kurallarma uygun olması gereken ve bireyin temel hak ve öz- güriüklerini çoğunluğun baskısına karşı koruması gereken "demokrasi" yerine, hukuk devletini hiçe sayan, tarikatlar ve mafya ile bütünleşmiş siyasal partilerin iktidara geldiği garip bir "yağmacı çok partili düzen" ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki bu yozlaşmanın altında, 1950 yılında çok partili düzenegeçiş sürecini, çoğunluğun bas- kısına dönüştüren ve kurduğu "Tahkikat Komis- "ille'demokrasiyi a s k r ^ ^ 1960 askeri darbesıne yo.l i'nin yaptığı tarihsel hata yatmafrtadır. Bu durumdan çıkmanın tek ve bıncık yolu "de- mokrasiyi kurmaktır". Demokrasiyi kurmak için de bugünkü düzenin demokrasi olmadığını, biryutturmacadan ibaret ol- duğunu, ancak Susurluklan, Sıvaslan ve Türk Tıca- ret Bankası olaylannı doğuracağını açıkça belirt- mek gerekir. Her gerçek demokrat da bunun yolunun ''meş- ru ve demokratik" yollaıia yapılacak mücadele ile gerçekleşebileceğıni bilir. Oysa bugünkü "meşru ve demokratik" denilen yollar hem tarikatlann, hem mafyanın, hem yozlaş- mış politikacılann hem de yağmacı bürokratlann gölgesinde, hatta denetimindedir. Işte Hikmet Uluğbay gıbı dürüst bürokrat ve po- litikacı kişilerin trajedisi burada başlamaktadır. Anomik bir yapı içerisinde dürüst ve namuslu in- sanlann da başanlı işler yapabileceğini kanıttamak, rejimi rayına oturtmak için bütün variığınla müca- dele etmek ve sonunda bu yapının, bütün bu ça- bayı boşa çıkarabileceğini görmek. Her kim ne derse desin, hatta kendisi nasıl yo- rumlarsa yorumlasın, Hikmet Uluğbay'ın intihar gi- rişimi, altına imzasını kanıyta atbğı bir protesto bildirisidir. Mafya-tarikat-devlet-siyaset-ticaret beşgeni için- de namuslu politikacılann ve namuslu bürokratla- nn da olduğunu tüm topluma anımsatmak isteyen bir protesto bildirisi. Yannın Türkiyesini onlar kuracak. web sayfası: http^/remzi.com.tr/yazar.html Tüketicinin sütten ağzıyanıyor YUSUFÖZKAN tZMÎR-Türkiye'desüt tüketiminin gelişmiş ülke- lere oranla çok daha az ol- masının yanında, fıyatının da pahalı olduğunu belir- ten uzmanlar, bunun nede- nı olarak uygulanan yanhş politikalan gösterdiler. Uzmanlar, Süt Endüstnsi Kurumu'nun (SEK) kuru- luş amacının süt tüketımi- ni belli bir noktaya geti- rip yetkisinı kooperatiflere devretmek ol- duğunu anım- y diye konuştu. Hacımüez- zın şunlan söyledi: "Geliş- mişülkelerdesüttükeûjni- ni artüran nedenlerin ba- şında. uretkiden çıkan sü- tün fıyaünın. tüketkiye 2 kaü fiyana yansıması geü- yor.Bizdeisebuoran4ka- tına yaklaşıyor. Bunukır- manın yolu, süt üretkfleri- nin, üretimden pazarlama- j ^ kadar sütle ilgili bütün . işlemleriye- f^ .. .SEKın ozel- leştirilmesiyle birlikte piya- sada fıyat be- lirleme kozu- nun kaybedildiğine dikkat çekiyorlar. Avrupa'da yıl- lık süt tüketıminin kişı ba- şına 170 litreye kadar çık- tığını bildiren Ziraat Mühendisleri Odası Izmir Şube Başkanı Alaattin Hacımüezziıı, "Bu rakam Türkiye'de ise ldşi başma • A\TUpa'da „ UTÇtlClden _ tükeöciye SÜtÜH fiyatl 2 kat olarak yansıyor. T k i ' d U rine getire- cecek fabri- k a J a n ı k o . operatifara- cüığıyla sa- wP öimaia- n - A v T U " y buoran4katl buluyor. kooperati- fın ortağı. özel işlet- m e ler de mecburen fabri- kalara karşı bir ayarlama poütikası izüyvrlar." SEK'in piyasada fiyat kontrolü sağlama amacıy- la kuruldugunu anımsatan Hacımüezzin, "SEK'iüre- tkri kooperatiflere devrede- ceğiınize, satnk" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear