25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR 41 yaşındaki Michelle Pfeiffer, yeni filmiyle 'kınlgan taşbebek' imajını aşmaya çalışıyor Yıflaııdıkça lovamııu bııluyor • Üç yaşındaki oğlu kaybolan ve yeniden bulunması dokuz yıl süren bir annenin öyküsünü konu alan yeni filminde canlandırdığı psikolojik çöküş noktasındaki Beth Cappadora karakterinde Michele Pfeiffer gerçekten ustalıklı bir performans sergiliyor. Kültür Servisi - Hollyvvood'un ünlü yıldızı MkheUe Pfeiffer'dan ciddi bir Fılm daha... Topraklannı üç kızı arasın- da paylaştıran bir babanın öyküsünü an- latan ve ensest, kanser, tacız, alkolızm gibi konulan irdeleyen 'AThousand Ac- res'ın (Aile Bağlan) ardından Pfeiffer şimdi de 'The Deep End of the Ocean' adlı yeni filmiyle gündemde. The Deep End of the Ocean, üç ya- şındaki oğlu kaybolan ve yeniden bulun- ması tam dokuz yıl süren bir annenin öy- küsünü konu alıyor. Şok, kayıp, pışman- lık, kan-koca arasında oluşan gerginlık ve yeniden ulaşılan uzlaşma gibi, insan yaşamına ilişkin duygu ve durumlan sorgulayan filmde Pfeiffer gerçekten ustalıklı bir performans sergiliyor. The Fabulous Baker Boysun güzel deniz perisinin yerinde bugün hafif makyajı, geriye dogru taranmış saçlan ve yüzün- deki hüzünlü ıfadeyle yeni bir Pfeiffer var. Bu görüntü, Pfeiffer'ın yeni filmin- de canlandırdığı Beth Cappadora ka- rakterine ait. Pfeiffer gerçekten de bir psikolojik çöküş noktasında olan Beth Cappado- ra'nın tüm olası niteliklenni yansıtıyor The Deep End of the Ocean'da. Çocuk- lanrun kaybolması, bir anne-baba için Jacquelyn Mhchard'ın Idtabından uyarlanan 'The Deep End of the Ocean' ünlü oyuncu için yeni bir başlangıç. en büyük kâbus olsa gerek; ancak fil- min yönetmeni, kaybolan çocuk tema- stnı, iki yetişkınin paylaştığı bir sorun olarak etkili biçımde sinemaya taşıma- yı başarmış. Aynı tema daha önceleri de birçok kez filmlere konu oldu. Ian McEwan The Child In Mind'da, MerylStreep Karan- lıkta Bir Çığlık'ta, Nicoie Kidman De- ad Calm'da benzeri acılar yaşayan ye- tişkinleri yansıtmışlardı beyazperdeye. Birçocuğun kayboluşu, NkobsRoeg'in 1973 yapımı klasiğı Don't LookNow'a da esin kaynağı olmuştu. Pfeiffer'ın filmdeki performansı en az Streep ve Kidman'ınki kadardramatik. Oğlu kayboldugunda, önce yasadığı şok- la donup kalan Pfeiffer için daha sonra gözyaşlany la geçen anlar başlıyor. Gün- lerce aralıksız uyuyor; uyandığında ise artık kocasına karşı bir eş ve diğer ço- cuklanna karşı da annelik görev lerinı ye- rine getiremeyeceğinin, yasamın bir da- ha asla eskisi gibi olmayacağının farkı- na vararak büyük bir depresyona giri- yor. The Deep End of the Ocean'da, Pfe- iffer'ın eski filmlerinde taşıdığı seksi imaj, izleyicinın aklına bile gelmıyor. Alabildiğine gerçekçi bir performans sergilediği Beth Cappadora rolü belki de 41 yaşındaki sanatçı için yeni bir baş- langıç. Güzellığınden bır şey kaybet- memesine ve yüzündeki, dudaklannda- ki kınlgan ifadenin yararlannı bu film- de de görmesine karşın Pfeiffer, artık si- nemadaki taşbebek' imajmı aşmaya ça- lışıyor. Filmin yapımcılığını üstlendi The Deep End of the Ocean'ın gişe- de sağladığı başannın yanı sıra Holly- vvood'da sözlerine güvenılen Daily Va- riety eleştirmenleri de Pfeiffer'ın film- deki performansını bugüne dek çıkar- dığı en iyi işlerden bıri olarak değer- lendiriyorlar. Kısa bir süre önce yapılan araştırmaya göre Pfeiffer, fılm hasılat- lannı garantileyen yıldızlar listesinin başlannda bulunuyor. Son dönem filmlerinden, başrolleri- ni Sean Connery ile paylaştığı Russian House ve RobertRedford'la birlikte oy- nadığı Çok Yakın, Çok Özel, Pfeiffer adı- na çok başanlı çahşmalar olmasalar da, sanatçı The Deep End of the Ocean'dan önce çevirdiği A Thousand Acres'taki performansıy la büyük beğeni toplamış- tı. Eşi de Pfeiffer'ın bu filmdeki rolünü adeta yaşadığını ve çekimler sırasında sinirlerinin çok gergin oldugunu belirt- mıştı. Pfeiffer, A Thousand Acres'ın arthn- dan tam bir yıl başka film yapmadı, ta ki Jacqueh/n Mitchardın kitabına rast- layana dek. Kitabı sinemaya aktarmak için büyük bir ıstek duydu ve yapımcı- lığını da üstlendiği The Deep End of the Ocean projesi böylece ortaya çıktı. Beth Cappadora karakterini canlan- dırmaya karar verdikten sonra sıra se- naryoya gelmişti. Hazırlanan ilk senar- yoyu beğenmeyen Pfeiffer, ikinci senar- yoyu Adrian Lyne'ın Lolıta filminin se- naryo yazan Stephen SchnTe ısmarla- dı ve bu kez sonuçtan memnun kaldı. Senaryo, Beth Cappadora rolü üzeri- ne yoğunlaşıyordu. Royal Opera 'nın müzik direktörlüğünü 2002 yılında Antonio Pappano devralacak Operayatazekan> değişikük veyeniükKültfir Servisi - Bernard Hafönk'ın 2002 yılında Royal Opera'nın müzık direktörlüğü görevini devredeceği isim sonunda belli oldu: Antonio Pappano Otontelere göre bu, çok isabetli bir ka- rar. Pappano, profesyonel olarak bu gö- revin gerektirdiği eğitimi almış ve in- san olarak da operayı yaşam biçimi ha- line getırmiş genç bir ısim. Royal Ope- ra müzik direktörlüğü, 39 yaşındaki Pappano'nun. Oslo ve Brüksel Opera- lan' ndan sonraaldığı üçüncü görev ola- cak. Babası şarkıcı ve müzik öğretmeni olan Pappano gençlik yillannda aile- siyle birlikte Amerika'ya yerleşmiş. Müzik konusundaki ilkdeneyimlerini ba- basırunderslerine girerek edinmiş. Con- necticut Operası, Barcelona, Frankfurt, Chicago'dakı çalışmalannın ardından Beyrut'ta Barenboim ile birlikte Wag- ner üzerinde çalışmış. Hem yönetici bem de sanatçı 1992 yılından bu yana Brüksel'deki La Monnaıe'nin müzik direktörlüğünü yürüten Pappano, hem bir yönetici hem de bır opera sanatçısının gö- zünden repertuvan çok iyi biliyor ve opera sanatçılan- nın, insan sesini tanıyan, ne- fes almaktan anlayan bir di- rektörün sözüne daha çok de- ğer verdiklerine inanıyor. 10 yıl önce Covent Gar- den'da La Boheme'i sahne- ye koyarken. her gece başka bir tenorla çalışmak zorun- da kalsa da bu dönemi hiç- biraksaklık yaşamadanatlat- mayı başarmış: "O günleri aramsamamayıvepyonım''. Bu zorlu dönemden geriye ise Pappano'yu sahip olduk- lan cesaret ve azimle kendi- lenne hayran bırakan genç opera sanatçılan Angeb Ghe- orghiu ve Roberto Alag- na'nın dostluklan kalmış. Eğitimi ve başanlan bir yana, genç yaşına karşın ya- şadığı çeşitli deneyımler, şüp- hesız Pappano'nun Royal Opera'nın başma getirilme- sindeki en önemli nedenler- den bin. Wagner uzmanlığı- nın yanı sıra Italyan, Çekos- lavak, Rus ve Fransız opera repertuvarlannı da çok iyi biliyor. BrüksePde Grimes ve Turn of the Screw adlı ya- pıtlanru sahneye koyduğu ve CD kayıtlannı gerçekleştir- diği Britten'e de özel bır il- gisi var. Pappano'yu Covent Gar- den'da gerçekten çok önem- li bir görev bekliyor. Burada hem House'm müzık direk- törlüğünü hem de Royal Opera'nın sanat yönetmen- liğini üstlenecek; ancak ken- disi bu görevlerin içeriğine ilişkin tanımlar ve keskin ay- nmlarla pek ilgilenmiyor: "Opera. olması gerektiği gi- bi işlediği zaman, işbötûmü bir işbiriiğine dönüşürve ça- • Eğitimi ve başanlannın yanı sıra yasadığı çeşitli deneyimler, Pappano'nun Royal Opera'nın başına getirilmesindeki en önemli nedenlerden biri. Operaya taze bir kan, değişiklik ve yenilik getireceği düşünülüyor. lışanlann yerine getirdiği görevler verhnlilik kazanabilir." Pappano'nun Royal Opera'da yapacağı ilk işlerden biri, bir yapım yönetmeni bulmak. "Bu kişi profesyonel bir vapnncı da otobilir, amaoJmayabilirde. KnönemlisL opera- yıiyi bilmesive işbiriikçi bir ruh taşıma- SL Mesleklere verilen başlıklar bana ko- mik getiyor; mesleğe içerik ve niteükle- rini kazandıran, kişinin kendiskttr." Bazı çevTelerin Pappano"ya ilişkin olarak taşıdıklan tek kaygı ise, genç yö- netmenin daha önceleri genellikle Pa- ris, Viyana, Brüksel gibi ödeneklı ope- ralarda çalışmış olması. Ancak Royal Opera'da durumun farklı olması Pappa- no'yu korkutmuyor: Tmansalbirsorun- la karşdaşsam da karşılaşnıasam da her işin aftından kalkacağıma inanıyorum. Burada çalışnıa arkadaşlanmla birtik- teoperanın başanlı bir şekilde işlemesi- ni sağlayacağımıza eminim. Brüksel'de ödenek garantisiyle çalışıyorduk, ama orada da btri idare eden bir finans uz- manıvardL Bu sorunlariavaşamav'a ahş- mak zorundayız ve zaten ben işin bu yö- nünü de oMukça iyi bilivorum." Pappano, hem ıdan hem de sanatsal konularda operanın hertürlü işinin için- de olacağına söz veriyor. Peki Pappa- no'ya bu enerjiyi ve heyecanı veren ne- dir acaba? Tek kelimeyle 'müzik'. İsim ya da kariyer yapmakla ilgilenmiyor; tutkuyla istediği tek şey opera adına gü- zel işler ortaya çıkarmak. Aynı zaman- da çok başarılı bir pıyanist olan Pappa- no, yeni kurulan ROH Oda Orkestrası ile birlikte çalışmayı da aklına koymuş. Pappano, Royal Opera'nın sanat di- rektörlüğü teklif edildiğinde hiç şaşır- mamış: "Bundan bir yıl önce Soltı'nin biyografisindeld Londra'ya ilişkin böiü- mü okurkea, bir gün Covent Gardena çağınlacağını içime doğmusru." . 39 yaşındaki Pappano, şu anda Brüksel'deki La Monnaıe'nin müzik direktörü. CAĞDAS SANAT MÜZESİ GUGGENHEIM'DA Picasso'nun savaş yıllan ÖZGENACAR NEWYORK- Dünyanın sayılı çağdaş sa- nat müzesi Guggenheim, ünlü ressam Pabk) Picasso'nun 1937-45 yıllan arasında yaptığı ve ABD'de sergilenmemiş resimlerini bir ara- ya getirdi. Daha önce "Piccasso ve DemirÇağı" adıy- la açılmış bir başka sergıyı tamamlama özel- liğini taşıyan bu sergi "Picasso ve Savaş Yıl- lan" admı taşıyor. lspanya Iç Savaşı, Fransa'nın işgali ve kur- tuluş günlerini Fransa'da yaşamış olan sa- Pkasso'nun kadınlanndan en göze çarpanı' Vakarış'. natçınm konu ile ilgıli en önemli ve belki de yaşamının başyapıtı olan "Guernica"nın (1937) eksikliği sergide hissediliyor. Mad- rid'den getirilebilen Guernica'daki bir "At 8851" çalışması bile bu tablonun görkemine ışık tutuyor. Resimlerin çoğunda dikkati çeken bir ko- yun kurukafası savaşın sonucunu çağnştınr- ken HMer'in toplama kamplanndaki insan- lann bireysel etkilenmelerinin trajikliğıni or- taya koyuyor Picasso "Ben bir savaş fötoğ- rafçısımn izinde giden bir ressam olmadıgım içn,savaştana)gıladıklanmıburesinılerdev'ur- gulamaya çauştun'' yorumunu yapmıştı. Sergide aynı dönemin bazı heykelleri de yer alıyor. Pa- ris'in işgalinden önce eşini Güney Fransa'ya gönderen, daha sonra sevgilisi ile aynı yere giden Picas- so'nun burada yaptığı, örneğin "KoituktaOturan Kadm" ve "Bir Kadın Başı" tablolanndaki kadı- nın kimliği hakkında çeşitli yo- rumlar yapılıyor. Hatta aynı yıl- larda Barselona'da ölen ve cena- zesine katılamadığı annesi oldu- ğunu söyleyenler de var. "Savaşın kahnnı çekn maki- neler" dedığı kadınlardan en gö- ze çarpanı da "Yakanş" resmin- de görülüyor. "Sanao,savaşa kar- şı en önemli araç" olarak tanım- layan Picasso'nun bu dönemin ünlü resimlerinden "Fransa İçin Ölen tspanyol" ve "Antiplerde Gece Balık Avı" gibi tablolar da yer alıyor. Japonya dahil Avrupa'dakı çe- şitli müze ve özel koleksiyonlar- dan gelen 70 resimden oluşan bir kataloğu yayımlanan serginin ha- mıliğinı Delta Hava Yollan'nın yüklendiği bildiriliyor. BODROl CEVRE FİLMLERİ FESTÎVALt KısafilmmaratonuKültür Servisi - Türkiye sinema ve Audıovısuel Kültür Vakfi TÜRSAK, Garanti Bankası'nın ana sponsorlu- ğunda 3. Lluslararası Bodriım Çevre Filmleri Festivali"nı gerçekleştirecek. Festival. Doğal Hayatı Koruma Der- neği'nin danışmanlığında 5 Haziran Dünya ÇevTe Günü'nü de içeren 4-10 Haziran tanhleri arasında yapılacak. Türkiye'nin ilk çevTe temalı film fes- tivali olma özelliği taşıyan 'Uluslara- rası Bodnım Çevre Filmleri FestivalT, Avrupa Çevre Festi- valleri Bırliği'ne davet edilerek, birliğin 'network'üne katıldı. Bodrum KayTnakamlığı Bo- tanik Parkı"nm açılışının,kon- serlerin, konuk yönermen ve oyunculann çeşitli söyleşileri- nin. sergilerin yer alacağı fes- tival, Türkiye'nin tanıtımını da amaçlıyor. Uluslararası yanş- malann, yanşma dışı fılm gös- terimlerinin yanı sıra uluslara- rası uzmanlann. çevre kuru- luşlan temsılcilerinin Türkiye ve Almanya Çevre bakanlannm katı- lacaği 'Çevre Bilinci ve Avrupa Çevre Politikalannda Sivil Toplıım Kuruluş- lannın İşlevi' konulu sempozyumun da yer alacağı festivalin diğer etkinli- ği ise, dünyadaki tek film yapım ma- ratonu olma özelliği taşıyan, Oasis Ahşveriş Kültür ve Eğlence Merke- zi'nin desteği ve Bilgi Üniversitesi'nin danışmanhğında gerçekleştirilen '3. Oasis- Halikarnas Bahkçıs Kısa Film Maratonu'. Gençlenn çevre sorunla- nna ilişkin duyarlıhklannı arttırmak. çevre sorunlannı gençlerin gözüyle gönnek ve kısa film üretimine katkı- da bulunmak amacıyla düzenlenen '3. Oasis-Haiikarnas Balıkçtsı Kısa Film Maratonu'na, tüm üniversıte öğrencı- leri en fazla dört kişiden oluşan ekip- ler halinde katılabilecek ve süreleri beş dakikayı aşmayan belgesel ve de- neysel daldaki tüm projelere açık ola- cak. Maratonda, fılmlerin çekimi, kur- gusu festival süresinde gerçekleştiri- lecek ve çekilen filmler, festivalin ödül töreni sırasında izleyicilere sunu- lacak. Tüm giderlerinin TURSAK tarafin- dan karşılanacağı maratona katılmak isteyenlerin, gerçekleştirecekleri film- lere ilişkin bir sayfayı aşmayan snop- sislerini 30 Nisan tarihine dek TÜR- SAK Vakfı'na ulaştırmalan gereki- yor. Projenin teması '2000'eGirerken Yitirdiklerimiz- Onlan Geri Kazana- büir miviz?' olarak belirlendi. TÜRSAK aynca, festivalin çevre konusunda, kamuoyu duyarlılığmı art- tırmaya katkısı olacağı inancıyla Bod- nım halkını da aktif katıhma çağınyor. TÜRSAK: Gazeteci Erol Dernek Sokak, Hanif Han, 11/2 80072 Be- yoğlu/tstanbul. 7el:(0212) 251 67 70 IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BtRKtYE İstanbul'a... Şu üzerinde yaşadığımız Istanbul kentinin "de- ğerinibiçrmye" kalksalar, hani deseler ne kadareden bir türlü işin içinden çıkamazlar. Çünkü, yeryüzünde O'nu karşılayacak hiçbir öt- çüt, hiçbir değer birimi yoktur. Yok olmadığı gibi de icat editemeyecektir. Bir taşına, bir parça toprağına, sonbaharda so- kaklanna dökülen bir yaprağına bütün Batı ülkesi feda olacak kadar bulunmazdır. Paris, Londra, Roma, Madrid, sayın sayabildiği- niz kadanyla; hiçbiri Istanbul'un eline su dökemez. Böyle bir karşılaştırma yapmak bile saçmalıktır... İki deniz arasında ışıldayan bir mücevherdir. Ev- renin hâkimi güneş ondan ışık alarak yeryüzünü aydınlatır. Hele Boğaziçi'ni anlatmak, olanaksızlığın en bü- yük işaretidir. Sözcüklerin yetersiz kaldığı görülür; sözcüklerin variıklanndan pişmanlık duyduklan gö- rülür: Erguvanlar baharda açarken. Şairler en görkemli şiirierini Istanbul için yazmış- lardır; sanatçılar, yazarlar en görkemli yapıtlannı Is- tanbul için vermişlerdir. Vermişlerdir de; yine de Istanbul'un özelliklerini, güzellikterini, biricikliğini, büyüsünü anlatamamış- lardır. Hünerli kalemler, fırçalar çok çok zayıf kalmıştır istanbuFu betimlerken. Kınlıvermişlerdir utançlanndan... Derler ki, her sokağında bilgi vardır; her meyda- nı bilim merkezidir. Dogu'dan Batı'dan, kültürünü, bilgisini öğrenmeye koşartar. Derler ki, üç büyük dünya imparatortuâuna baş- kentlik yapmak kolay değildir; bu ancak İstanbul'a nasip olmuştur. Derler ki, Istanbul dünya tarihinin bir başka yazn lışıdır... Tarihin içinden hep, ama hep ışıldayarak biricik- liğiyle, görkemiyle gelen Istanbul'u değişmez, hiç- bir Istanbullu dünyalan verseler de... Şairin dediği gibi: "Gül bahçelerini Cennet'e teşbih hatadır." Bahçelerden söz açılmışken. dünyanın en güzel agaçlan, inanılmazderecedeki çeşitliligıyte Istanbul'un incisi Boğaz'ın iki yakasında mesken tutmuştur. Baharda açan çiçekleriyle izlemek, yeryüzünde ne kadar renk varsa onlann hepsine birden tanık ol- mak demektir. Hele çiçekleri: lale, nergis, sümbül, hanımeli, fil- bahri, menekşe, karanfıl.. saymakla günler geçer. Unuttuğumu sanmayın, hıç akıldan çıkmaz gül- leri; hele de yediveren gülleri. Hazıranda açan kırmızı gülleri, âşıklann yüreğin- de taşıdığı aşka adanmış olup dünyanın hiçbir ye- rinde var olmayan benzersiz bir nişanedir. Istanbul'un özellıkleri saymakla bitmez; insan ömrü buna yetmez. Ama yine de derler ki, güzelleri biraz aşksız ve vefasızdır; belki de bundandır acı çekmeler; oysa- ki: Istanbul aşk kentidir. Oysaki: . ^ _ « ^ 1 '. '.\<- İnsan Istanbul'a âşık olur. İnsan Istanbul'da âşık olur. ; I S ' Istanbul'da dolunay da benzersizdir; bir çift du- dak, dolunayda tutkuyla birleşiyorsa, aşk da bulu- namaz diye bellenen görkemine kavuşmuş demek- tir. Bu da ancak, Istanbul'da yaşanır... Ey okur! Sanma ki, yukarıdaki İstanbul'a adan- mış, ama yetersizliği ta baştan belli olan bu övgü bir "Bir Nisan" şakasıdır! Hayır, yalnızca Nedim'in ünlü kaskjesini, yeniden ve alçakgönüllü bır biçimde yazma denemesidir Istanbul Adaylanna... Caz ustası Joe Williams yaşamını yitirdi KültürServisi- Cazmü- ziğinin en derin ve güçlü erkek sesleri arasında ka- bul edilen Joe V/illiams pazartesi günü solunum yetmezliği nedeniyle kal- dınldığı hastaneden kaça- rak evine gitmeye kalkın- ca evine birkaç blok kala sokakta yaşama veda etti. 80 yaşındaki Williams caz- daki en büyük ününü 1955 yılında Count Basie'yle kaydettiği 'Everyday I Ha- ve the Blues' adlı albüm- le kazanmıştı. Sanatçı, televizyon iz- leyıcisiyle de 1980'lenn sevilen dizisı Cosby Shovv'da caz hayranı Bıll Cosby'nin babası, büyük- baba Al rolüyle buluşmuş- tu. Williams'ın dizide an- lattığı çocuklukanılan Chi- cago'daki kendi çocukluk anılanndan oluşuyordu. Joe VVilliams'ın yayın- cılanndan Devra HalL sa- natçmın ölümüyle ilgili olarak yaptığı açıklama- da, ölümünden iki gün ön- ce ziyarete gittığınde ken- disini zayıfgördüğünü ama sanatçınm hastaneden çık- mak konusunda ısrartı ol- dugunu söyledi. Eşine de kendisini alması için haber gönderen Williams, eşinin gelmesini beklemeden has- taneden çıktıktan sonra ya- nında parası olmadığı için kilometrelerce yol yürü- dükten sonra vefat etti. Hastaneden yapılan açık- lamada, sanatçınm ölümü- nün doğal bir ölüm oldu- ğu, oksijen tüpleriyle ya- şayan Williams'ın solu- num yollannın böyle uzun bir yürüyüşü kaldırama- dığı belirtildi. Insancıllığıyla da tanı- nan V/illiams'ın ölümü müzık çe\Telerinde büyük üzüntü yaratırken Count Basie Orkestrası 'nın üye- leri Joe Williams anısına özel bir turne ya da etkin- lik düzenleyebilecekleri- ni açıkladılar. 12Arahk 1918'deGe- orgia Cordele'de dünyaya gelen Joe Williams, anne- si ve büyükannesi tarafin- dan yetiştirildiği çocukluk yıllannda, Methodist kili- sesinde org çalan annesi- nin etkisiyle müziğe yö- nelmiştı. Williams, beş ya- şındayken ailesi Chica- go'ya taşındı. tlk gençlik yıllannda vokalistlik ya- parak ailesinin geçimine yardımcı oldu. Sanatçı 1930'lu yıllarda The Ju- bilee Boys adlı grubu ku- rarak Chicago Kilisesi'nde şarkı söylemeye başladı. 1938 yılında saksofon us- tası Jimmie Noone, gru- buna katılmasını teklif et- tiğinde şansı açıldı. Daha sonra Louis Armstrong, Fats Waller ve Coleman Havvkins gibi cazcılarla birlikte çalıştı. Williams en büyük ünü- nü elbette Basie'yle tanış- tıktan sora elde etti. 1954'ten 6l'e kadar bir- likte çalışan ikili, Basie'nin 1981 yılındaki ölümüne dek de sık sık birlikte sah- neye çıktı. Jazzy pH 7 bu akşam Jazz Cafe'de • Kültür Servisi - Jazzy pH 7 grubunun programı bu akşam saat 22.30'da Jazz Cafe'de izlenebilir. Gnıp, vokalde Ipek Gür, trompet ve klavyede Can Çankaya, basta Erim Ardal, gitarda Ömer Can Harnak, davulda Bozkurt Coşkunoğlu ve trombonda Mr. Trombon'dan oluşuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear