25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3OARALIK 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Sarıyer'de llçesindeki okul müdürlerini şeriatçılann öğrenci yurduna çağırarak resmi bir toplantı düzenleyen Sarıyer Milli Eğitim Müdürü Abdülkadir Yeniay'ın 3u göreve emekli orgeneral Çevik Bir'in 1. Ordu Komutanlığı sırasında atandığı öğrenildi. Sanyer'de görev yapan bir öğretmen, ^ T Yeniay'ın göreve başladıktan sonra çevresindekilere sık sık Çevik Bir'le olan yakınlığından söz ettiğini ve cebinde "orduevine giriş kartı" taşımakla övündüğünü anlatt. Bu arada, Sanyer llçe Milli Eğitim Müdüriüğü'nde personel yemeğinin yine Sanyer'deki şeriatçı bir öğrenci yurdundan alındığı ve personel yemeğinin yan ücretinin şeriatçılar tarafından ödendiği öne sürüldü. Yeniay'ın, Çevik Bir'in Istanbul'daki görevi sırasında atandığını doğrulayan Istanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, devletin kurumlan dururken bir vakıf yurdunda toplantı yapılmasını doğru bulmadığını bildirdi ve konuyu araştırdıklannı söyledi. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: somQposta.cumhuriyelcom.tr - Binalara zorunlu deprem sigortası gelmiş... "Deprem de zorunlu olarak aelir artık!" etrol-lş Sendikası'nın araştırmasında önce 2000 yılı bütçesinin temel özellikleri sıra- lanıyor: "Bütçe gelirleri artmaktadır ancak bütçenin asli fonksiyonuna ilişkin harcama- lar daralmaktadır. Bütçe gelirleri içinde emekçiler- den alınan vergiler en önemli kaynaklar arasındadır. Faizler yoluyla sermaye kesimine aktarılan kaynak- lar bütçenin yüzde 45'ini bularak en üst noktaya çık- mıştır. Bütçe sosyal harcamalannın kısılıp, temel alt yapı kaynaktannın geriletilmesi, kamu hizmetinin daralmasını hazırlandırmaktadır. Kamu emekçileri- nin ücretlerinin geriletilmesi politikalan 2000 yılı büt- çesinde de sürmektedir. Savaş ve savunma harca- malarında kısıntı yapıldığına dair işaretler yoktur. KİT'lere ilişkin kaynak kullanımı, özelleştirmeyi hız- landırmaya yöneliktir." Petrol-lş araştırmasında 2000 yılı bütçesinde fa- iz ödemelerinin bütçenin yüzde 45'ine ulaşmasıyla toplanan vergilerin tümünün faiz ödemelerine har- Bütçecanacağı savunulurken, 1999 bütçesinden çarpıcı bir örnek veriliyor: "1999 yılında götürü vergi, ek vergi, motorlu ta- şıtlarvergisi, taşrt alım vergisi, gümrük vergisi, harç- lar, banka ve sigorta işlemleri, geçici gelir vergisi, be- yana dayalı gelir vergisi, ücretli ve maaşlılardan ke- silen gelir vergisi, kurumlar vergisi, harici katmade- ğer vergisi, dahili katma değer vergisi, akaryakrt ver- gisi, ancak faiz ödemelerine yetmiştir." Petrol-lş'in araştırmasında "Faiz ödemelerinin en büyük kısmını, kazanç olarak bankalar kesimi ve onlann kredi ilişkisi içinde oldukları, büyük sanayi kesimi almaktadır" diyor... Fakat 1999'un son gün- lerinde bu da yetmiyor ve içi boşaltılmış bankalar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devrediliyor. Çift kaymaklı ekmek kadayıfı dedikleri bu olmalı! Bu arada Petrol-lş, 2000 yılı bütçesinde kamu emekçilerinin durumuna bakıyor: "IMF'nin talimat- larına uymaya özen gösteren hükümet, 2000 yılı maaş artışlannı yüzde 25'lik enflasyon hedefi ora- nında iki taksitte yapacağını ilan etmiştir. Hiçbir cid- di veriye dayanmayan bu orana ulaşılması ham bir hayalden ibarettir. İlan edilen enflasyon oranında maaş artışı, uluslararası sermayeye ve yerli büyük sermayeye güvence anlamına gelmektedir." Petrol-lş öneriyor: "Milli gelirin yansından fazla- sına sahip olan sermaye kesiminden daha çok ver- gi alınmalı, kayıt dışı sektörler vergi alanına sokul- malı, faiz ödemeleri sınırlandınlmalı, sosyal yatınm- lar ve harcamalar artınlmalı, kamu emekçilerinin ma- aşlan insanca yaşam koşullanna uygun olarak ye- niden düzenlenmelidir." Iktidar ise bildiğini pardon IMF'nin bildirdiğini oku- yor! SESSlZSEDASIZ(!) NURİKURTCEBE Büyüklere Ketfi Şiinleri: Mırname Bir kedinin gözünden çevreyi, dün- yayı ve sevgiyi anlatıyor Yalvaç Uraf.. Aksoy Yayınalık'tan çtkan Mırname'de Ural'ın kahramanlardan biri "Kedişar- lo" anlatıyor: Başına buyruk/ Komik bir kediydi oJ Yaşamı boyunca/ YaJnızca güvercin- leri sevdi7 Ve bir akşamüstü/ Girip bir sinemanın/ Kapısından içeri/ Se- yircilerin arasında oturan/ Rütbeli bir kediye/ Şunlan söyledi:/ Kuş- lar gibi özgür olmak istiyorsun/' Ama kafeste kuş besliyorsun. "Neo kedi" bir başka kahra- man: "Hiç kimseyi öldürmedi o,/ Bir kez olsun/ Fare bile yakalamadı./ Yalnız- ca/Aç kaldığı bir gün,/ Yavrulannı ye- di./ Adolf olabilmesi için,/ Zaten/ bu kadan da yeteriiydi. Halka 'zutaiedenler'e uyan takvimi! Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Deniz Otobüsteri Işletmesi, "2000 Hicri Takvimi" bastırmış... Hicretin he- nüz 2000. yılı olrnasa da kafalanna göre miladi takvime uyarlamışlar... Halkın parasıyla bedava dağıtıyorlar! 365 yapraklı takvimdeki en önemli isim Islam peygambe- ri... Bediüzaman Kürt Sait'ten, BüyükBaşkan Clinton'a kadar herkes var... Takvimde adından söz edilmeyen kişi, TürkiyeCumhunyeti'nin kurucusu... Takvimin 10 Kasım yaprağında "Be- rat Kandili" ve arkasında peygambe- rin bir sözü: "Halka zulmedenlerle, onlara yardım edenler cehennemde- dir." 10 Kasım'da başka bir konu yok, "zulmedenler" ayaklarını denk alsın! Batı Adayı Bir Ülke Yolunda Iken... USİAD Zoru Başarabilecek mi?.. DENİZ BANOĞLU "Batıcılık, Ulusçuluk ve Top- lumsal Devrimler" adlı kitabında Niyazi Berkes, Türkiye'nin Ba- tıhlaşma çabalannı Fransız Peyk- liği, Ingıltere Peykliği; Aiman Peykliği ve Satılık Memleket Re- jimi başlıkları altında üç bölüm- de inceler ve Osmanlı Impara- torluğu'nun parçalanışının ar- dından gelen Kurtuluş Savaşı dönemindeki Batıcılık anlayışını da "Türkiye ancakBatı'ya rağmen Batılılaşabilir, Türkiye Batı'ya kar- şı geimedikçe Batı'dan bağım- sız olamaz, kendini de düzelte- mez" sözcükleri ile özetler. Ni- tekim Mustafa Kemal'in Kur- tuluş Savaşı bir yönü ile salta- natı ve hilafeti yıkmaya odak- lanmışsa, diğer yönü de Batı'nın sömürgecı emperyalizmini yık- maya yöneliktir. Mustafa Kemal'in Batılıiaşma anlayışı da Kurtuluş Savaşı'nın amacıyla örtüşür: Batılıiaşma, Batı'yı taklit etme, onu Türk top- lumuna uyartama değil, ama Ba- tı'nın uygarlık düzeyine çıkabil- mektir. Yeni doğan Türkiye, ken- diöz kaynaklan, kendi insan gü- cü ile kendi sanayiini, ekonomi- sini, bilimini, teknolojisini yara- tacak, dışarıya beş kuruş borç- lanmadan Batı sömürgeciliğine boyun eğmeksizin, bağımsız, ulusal kalkınmasını gerçekleşti- recektir. Cumhuriyetin ilanından 76 yıl sonra bugün ise Türkiye'nin var- dığı nokta, çok üzücüdür. Üzü- cü ve acı olan, ulusal teknoloji- miz ve sanayimizle, yabancı ül- kelerden bağımsız, ulusal kal- kınmamızı gerçekleştirememiş ve bütçedeki trilyon dolar açık, trilyon dolar dış borçla, denize düşen yılana sarılır örneği, kur- tuluşu AB'ye aday üyelikte, tah- kim yasalan, MAI anlaşmalan ve "dünya değişiyor Türkiye de de- ğişmeli" aldatmacası ile, IMF ve Amerika'nın korumacılığma sığı- nıyor olmamızdır. Üzücü ve acı olan, toplumsal, siyasal ve insan- sal çürümüşlüğümüzden arın- mayı, kendi iç dinamiklerimiz ve moral-etik felsefemiz ile değil de AB'nin baskısıyla sağlamayı ka- bul edişimizdir. Üzücü ve acı olan, toplumsal kalkınmamızın anahtarını, ülkeyi bunca borç batağına saplamadan, Türkiye'yi kendi çıkarlanna alet eden dış ül- kelere karşı başı dik, kendi ulu- sal kaynaklanmızda bulamamış olmamızdır. Üzücü ve acı olan, Özal'ın, 1980'lerin yanlış politi- kalan ile, ülkeyi yağmacılara ve mafyaya teslim etmesi sonucu, bugün ülkenin uğramış olduğu çöküntüden, Dünya Ticaret Or- gütü'nün, tek merkezden yöne- tilen politikalan ile kurtulmayı umut ediyor olmamızdır. Üzücü ve acı olan, Niyazi Ber- kes'in, yine aynı inceleme kita- bında sözünü ettiği gibi, dün ol- duğu gibi bugün de "Türk top- • lumunun değişme ve kalkınma iş- lerinin, Batı devletlerinin siyasi çatışmalanna kanştınlmış" olma- sıdır. Oysa Türkiye, tüm okjmsuz gelişmelere karşın, pekâla bir Japonya örneğinde olduğu gibi, "Batı'yı, kendi işlerine kanştır- madan (tıpkı Atatürk devri Tür- kiyesi'nde olduğu gibi) ama ken- di modemleşmesinde kullana- rak" ve de ulusal bağımsızlığını, onurunu koruyarak, bir tekno- loji ve sanayi ülkesi olabilirdi. Bu fırsatı yakalayamamış ol- duğumuz, tam tersine uluslara- rası dev güçlerin kıskacında, AB'ye aday üye kabul edilişimi- zin abartılı coşkusunu yaşadı- ğımız şu günlerde, geçmişi he- nüz çok taze olan USlAD'ın, (Ulu- sal Sanayici ve Işadamlan Der- neği) girişımi ve çalışmalan kıvanç vericidir. Kazanılmış değerierin korunmasında direnenlerin "di- nozor" olarak damgalandığı gü- nümüzde, dış güçlere karşı ulu- sal çıkarlan ve ulusal sanayinin variığını koruma ve güçlendir- me yolundaki azmini içtenlikle kutlamak gerekiyor. Derneğin "Ulusal Sanayi Günleri" etkin- likleri kapsamında düzenlemiş olduğu ve artık çoktan tarihe ve geçmişe mal edilen "Yerli Malı Haftası'rn yeniden canlandırmak amacı ile bir kampanya başlat- mış olması da dogrusu son de- rece yüreklice bir girişim. Çün- kü, antika diye, bir tek Ingiliz sandalyesinin 200 milyona satıl- dığı, lüks tüketim meraklısı insa- nımızın marka diye, abuk sabuk yabancı mala nereye gittiğini dü- şünmeden avuç dolusu para döktüğü, Istanbul'daki 150 kah- vehaneden 91 'inin adının Ingiliz- ce, Italyanca ya da Fransızca ol- duğu, TV kanalları, dergi ve ga- zete adlannda Türkçenin papu- cunun dama atıldığı, iş kartvi- zitlerinin sadece Ingilizce basıl- dığı, gazete ve dergilerdeki kün- yelerde görev ve bölümlerin ad- larının Ingilizce yazıldığı, Türk toplumsal yaşamının da yiye- cekten giyeceğe, konuttan her türlü tüketim malının değeri gi- derek azalan TL yerine dolara, DM'ye endekslendiği, TV'lerde minicik çocuklara tutumlu olma- nın dolar biriktirme üzerinden öğretildiği, bir Türk bankasının reklamını modaya uyarak "What is this?" diyerek yaptırdığı, ata- lanmızdan bildiğimiz yoğurdun, midede gaz yapmayan yeni tü- ründeki, mucizevi maddenin, an- nelerimizin Türkçe alfabede öğ- rendiği gibi "LeCeDe" değil de, yeni yetme kızlarının düzeltme- si ile "EISiDİ" olarak radyo ve televizyonlardan, okuma yazma oranı ancak yüzde 75'lere va- ran toplumumuza duyurulduğu, gerçekten gurur verici, övütesi bir yabancılaşma döneminin yasan- dığı birortamda, "Türk Malı Haf- tası" da ne ola ki? diyenler çıka- caktır. Nitekim, her şeye karşın çokanlamlı bu kampanya, bizim saygın basınımızda gözüme çarptığı kadan ile pek de yeteri kadar yer almadı. Ülkemizin davul zurna ile AB'ye aday üye olarak kabul edilmesinin bayramını yaşarken ve kapılannı ABD yatınmlanna ve özelleştirmeye ardına kadar açarken basınımız Yerli Malı Haf- tası gibi, bir zamanlar çoluk çocuğun kutladığı bir bayramla neden ilgilensin ki? HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakıâ turk.net H A R B Î SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MVMTAZAMKAH 30Arahk SOVYETLER BİRLİĞl KURULDU. 1922 'DE8UGÛN, sovrEr snsyHusr cuMHt/Riyer- i /Ç . O '/V7/V 77 İÇİMDE GELİŞeH Çeft'n./ £Ğ(L/lWt£& E£ Üp£G M/Mİ Ş STAÜfJ '/A/ G£NEL gYS r£ 20 ÖZGBK &4ŞA/etS(, İS BteU BEYOĞLU 2. SULH HUKUK HAKİMLİĞl'NDEN 1999/630 Mahkememizin 20.12.1999 tarih ve 1999/630-735 sayüı karan ile Trabzon, Hayrat, Görgûlü, cilt: 0067, kütük sıra no: 0006"da nüfiı- sa kayıtlı Orhan kızı Ferdane'den olma 10.5.1987 doğumlu Semra Varora aynı yerde nüfusa kayıtlı Mustafa oglu Remziye'den olma 1966 doğumlu Kadir Varol'un vasi tayin edılmesine karar verilmiştir. İlan olunur. 20.12.1999 Basın: 67655 DÜZ ÇİZGt UMÎT ZİLELt Utancımran FotoğrafıL. Yarın 1900'lü yılların son günü.. Saatin gongu on iki kez vurduğunda insanlık yeni binyıla merhaba diyecek. Binyılın aslında 2001'de başladığı savları beni hiç mi hiç ilgi- lendirmiyor. Cumartesi sabahı tarih artık '2' sa- ytsıyla başlayacak, önemli olan bu. Yüreğimde bir kıpırtı, bir heyecan arıyorum, yok!. Inanır mısınız, yarın gece ne yapacağımı bile bilmiyorum. Umursamıyorum da!.. Tam 2000'in eşiğinde sanki ruhumu kaybet- tim!. ••• Ne değişecek?. Türkiye 2000'lere ryi ve güzel ne taşıyabite- cek?. Bu güzelim ve bu kahrolası ülke yeni binyıla hangi umudu aktarabilecek, söyler mi- siniz?. Kimlikleri belli, kişilikleri dolara endeksli çev- reler dışında kim, hangi Cumhuriyet yurttaşı yeni binyılı gülümseyerek, umutla karşılayabili- yor?. Bu koskoca ülkenin doğusundan batısına, köylü, kasabalı ya da kentli; kim, "Yannlardan umutluyum, güvendeyim" diyebiliyor?. Hiç kimse!. Bu ülkenin namuslu, yurtsever insanlan iyi- ye, güzele doğru değişimin kolay olmayacağı- nı, "değişim" diye önüne konulan reçetelerin kendisine değil, bir avuç işbirlikçi ile bağlı ol- dukları çokuluslu dev şirketlere yarayacağını görüyor. En azından, uzun yıllann sömürü kur- banı olarak hissediyor!. Çok acı, ama o denli de gerçek!. *•• Gerçek acıdıri. önümdeki iki resim, bu ülkede hiçbir şeyin kolay kolay değişmeyeceğini, daha çook uzun ve acılı yıllara gebe olduğumuzu anlatıyor ba- na.. llk resimde bir grup insan kahkahalarla gülü- yor. Eski özel Harekât Dairesi Başkan Vekili ibrahim Şahin, özel tim polisleri Ayhan Çar- kın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Ziya Ban- dırmalıoğlu, Ayhan Akça, öldürülen kumar- haneler kralı Ömer Lütfü Topal'ın ortakları Sa- mi Hoştan ve Ali Fevzi Bir, DYP Şanlıurfa Mil- letvekili Sedat Bucakın şoförü Abdulgani Kı- zılkaya. * •' Pek mutlular!. Ikinci resimde Özel Timci Ayhan Çarkın bir grup insanın omuzlarında. "Türkiye sizinle gu- rur duyuyor", "Hainler Meclis'te, kahramanlar hapiste" sloganlarıyla Istanbul Devlet Güven- lik Mahkemesi'nin kapısına getiriliyor. O da çok mutlu!. Bu zevat, anlı şanlı Susurluk davasının tu- tuksuz yargılanan sanıkları!. Elazığ Bağımsız Milletvekili Mehmet Ağar ve DYP Şanlıurfa Milletveküi Sedat Bucak bu muttuluk resimte-' rinde yoklar. Çünkü dokunulmazlıklah var!. Ay- rıca TlP'li yedi genci katletmek suçundan yedi kez idama mahkûm Haluk Kırcı da gerekçe göstermeden duruşmaya katılmadığı için tab- loda yer almıyor. Sanıkların mutlulukları duruşma başlayıp, savcı, "bunlar çetecı" diyerek cezalandırılma- larını isteyince bozulmuş. Savcıya çok sinirlen- mişler. Hakhlar tabiü. Sen omuzlar üzerinde, göğüs kabartan slo- ganlar eşliğinde DGM'nin kapısına kadar gel,' sonra savcının biri, "çefe kurmak", "cürüm iş- lemek' suçlarından 7 ile 10 yıl arası hapis ce- zası istesin.. Olacak şey değil!.. Bunlar Türkiye'nin gerçek fotoğrafıdır. O kahkahalar, o sloganlar bizim umutsuzluğumu- zun, bizim acılarımızın, bizim bitmeyen sancı- lanmızın fotoğrafıdır. Bizler umuda yolculuğu başlatabilmek için önce bu fotoğrafları tarihin çöp tenekesine at- mayı becermeliyiz. Siz bunların yanına başka resimler de eklemek isteyeceksiniz biliyorum. Hatta tüm albüm ezberinizde eminim!.. Artık üçüncü binyıla saatler kala niçin ruhu- mu kaybettiğimi biliyorsunuz. - O albüm, ah 0 yok olası albüm!.. Eposta: zileli@garanti.net.tr Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞ.V. 1 2 1/Durmadanko- nuşan, geveze. 2/Biretkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Arapabe- A cesiyle yazılan süslübiryazı. 3/ 5 "Dolap, hile" anlamında argo sözcük... Dince aziz tanınan ki- mikadınlarave- ° rilen saygı sanı. 9 4/Yatakdoldur- maya yarayan, yün, pa- muk, kıtık gibi eyler... Antimon elementinin simgesi. 5/ Afrika'da bir ülke. 6/ Duman lekesi... Macanstan'da üretilen 4 ünlü bir şarap. 7/ Bir gö- revin yürûtülebilmesi için merkez olarak seçi- len yer... "Uzayacağa 7 benzer / Tutuştuğumuz 8 —" (Behçet Necatigil). g 8/ Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı... Tanntanımaz. 9/ Avrupa'da biı, ülke. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Ege Bölgesi'ndeki Bafa Gölü'nün bir başka adı... Es- ki dilde su. II Kastamonu'nun bir ilçesi... Ekinlere za- rarlı bir böcek. 3/ Çam türüne çok yalcın bir orman ağa- cı... "Sarhoş oldum da/ Seni hatırladım yine/—elim/ Ace- mi elinv'Zavallıelim" (Orhan Veli). 4/Gelir... Olumsuz-, luk belirten bir önek. 5/ Kuzey Kutbu'na yakın bölgeler- de yaşayan bir halk. 6/ Çıplak vücut resmi... Pedro Al- modovar'ın bir filmi. 7/Birgöz rengi... Harman dökün- tüsü. 8/ Ahbaplık, arkadaşlık. 9/ Osmanlı mimarlığında mukarnash başlıklann en üst bölümü... Bulunulan yer- den daha yüksekte kalan bölüm.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear