25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SÂYFA CUMHURİYET 7KASIM1999PAZAR DIZIYAZI Recai Kutan, ABD'den döndii • İstanbul Haber Servisi - ABD'deki temaslannın ardından dün Türkiye'ye dönen FP Genel Başkanı Recai Kutan, Rusya'dan Türkiye'ye boru hatlanyla doğalgaz getirilmesini öngören "Mavi Akıtn" prajesinde 'şüphesı bulunduğunu' belirterek "Türkiye, Rusya"ya yüzde 55 oranında bağımlı hale geliyor. Bunu Rusya şantaj olarak kullanabilir mi? Evet, kullanabilir" dedi. İşten çıkarmaya protesto • İstanbul Haber Servisi - DlSK'e bağlı Basın-lş Sendikası'na üye olduklan için işten çıkanlan Stil Matbaası işçileri, dün işyeri önünde bir basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasını yapan DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Örgûtlenme Daire Başkanı Hulusi Karlı, "Insancayaşam, işyerinde saygı, emeginin hakkını almak isteyen işçiler. bu taleplerini elde edebilmek için sendikamıza üye oldular. Toplusözleşme için yapılan işlemler işverene tebliğ edilince, 20 işçi, hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkanldı. Bir işyerinde daha işçiler, anayasal haklannı kullandıklan için hukuksuzluğa kurban edildiler" dedi. IstanbuCda su kesintisi • İstanbul Haber Servisi - Hadımköy îndirici Merkezi'nde yapılacak trafo degiştirme çalışmalan sırasında uygulanacak elektrik kesintisi nedeniyle Kâğıthane Terfi Tasfıye Tesisleri'nden bazı semtlere bugün 12 saat süreyle su verilemeyecek. fstanbul Su ve Kanalizasyon tdaresi'nden (ISKİ) yapılan açıklamada, 07.00-19.00 saatleri arasında su alamayacak yerler şöyle: Kâğıthane, Hasdal. Alibeyköy, Çağlayan, Hürriyet Mahallesi. Gürsel Mahallesi. Okmeydanı, Kuştepe, Mecidiyeköy, Şışli, Teşvikiye, Nışantaşı, Maçka, Taksim, Feriköy, Yeni Levent, Etiler, Çeliktepe, Gültepe, Şirintepe, Ayazağa, Harp ' - • Akademileri, Istinye, Tarabya. Sanyer, Rumelikavağı, Silahtar, Küçükköy. Yıldıztabya, Bayrampaşa, Terazidere, Atışalanı, Esenler, Yıldınm Mahallesi, Cebeci. Sultançiftligi, Metris, Hasköy, Eyüp, Kasımpaşa ve Edirnekapı ile Fatih'in bir kısmı. Ormanlar gözetim altmda • İstanbul Haber Servisi - Orman Bakanı Nami Çağan, bakanhğınca yürütülen 1999 yılı orman yangınlan mücadele çalışmalannı, Princess Hotel'de düzenlenen basın toplantısıyla değerlendirdi. Çağan, bakanlığının, yanan orman alanlannın en kısa sürede yeniden ormanlaştınhnası yönündeki çalışmalannı çok büyük bir titizlikle sürdürdüğünü belirterek "Akdeniz ülkeleri arasında yangınlarla mücadelede en başanh sonuç ülkemizde alınmaktadır" dedi. Osmanlı seviciliği baştacı Oevşirme Bir Despotizmin Gayri-Resmi Tarihi -1- ERDOCAN AYDIN "Fert başınagayrisafi milli hasda20 bin dolar olsaydı.Osmanh çoğu künsenin aklına bilegelmezdi. '700'üncü yıl' şenlikleribu denliçığınndan çık- mazdı. Yüzücûlerimiz İstanpool'da rekor kınp altın madalya alsalardı, '700'üncü yıl' kutianmazdı bile. Bizi dışarda temsil eden en önemli şahsiyet 'pop yıldızı Tarkan" değil de bazı bilim ve sanat adamlan olsaydı 700'üncü yıl vesilesiyle Osmanhyı daha iyi tanuna konusunda ciddi çalışmalar yapı- hr, sempozyumlar düzenJenirdi („.) Osmanlı 'sevgisi' ve 'hayranlığı' neyaak ki bugün karşımızdakiderin bir korkunun ürünü. Bugünü üstienmekte sıkınnya düşenler, dünü istedikleri gibi inşa ederek onun koruyucu çaosuun alünda saklanryorlar_. r> (M. Ali Kılıçbay, Düşünen Siyaset, Eylül 99, s. 11) "Buhran içindeki toplumlarda insanlann bir kısmı -somut tarihi göziemlere göre çoğunluğu- bakışlannı ve öztemlerini geçmişe çeviririer. Kendi top- lumlannın tarihinde insanlann ahenk ve mutiuJuk içinde yaşadığı dönemler arar ve bulurlar. Aynca böyle bir dönemi düş âlemJerinde büsbütün ide- alize eder ve kutsallaşûnriar. Arük tüm amaçlan, sarsümaz bir inançla ve inatçı bir bağnazükla sanldıldan bu 'altın çağ'ı yeniden yaşamakür. Top- lumsal buhranın yok ettiği muduluk temetini, şüpheci düşüncenin boğulduğu bir inanç ortamında yeniden yaratmaya çahşuiar. Böyle regresif bir dav- ranış tarzı belki bireylerde bir Ölçüde psikolojik rahatiık sağlar, fakat toplumun evrimini değiştinnez" (T. Timur, Osmanlı Kimliği, s. 12) on dönemlerde adeta Osmanlı seviciliği akınma uğradık. Os- manhcılık ciddi bir kariyer alanı- dır artık Türkiye 'de. Osmanlı ta- rihine duyulan bu ilginin akade- mik bir ilgi olmaktan öte, siyasal bir anlam taşıdığı ise açıktır. Egemen güç ve ideoloji- ler siyasal konumlanm meşnı kıhnak için Os- manlıdan dayanak üretme yanşı sergiliyorlar Salt şeriatçısı, Türkçüsü, muhafazakân de- ğil, a>Tiı zamanda liberallerin ve devletin res- mi ilgi alarunda başköşeye oturmuş durum- dadır Osmanlı seviciliği. Milliyetçiler için Türklüğün, Islamcılar için Islamın, devlet için vatandaşa karşı devleti kutsamanın ve toplu- mu ideolojik olarak kontrol etmenin, liberal- ler için çokulusluluğun örneğidir Osmanlı. Özetle dünyaya karşı içe kapanmacıhğı savu- nanlanmızın da dünyaya açılmanın tarihsel arka planını oluşturmaya çalışanlann da ga- rip ama savunmakta mutabakat sağladıklan bir tarihsel nesnedir Osmanlı. Ve hep birlikte "tarihte banşmamız" ge- rektiğini, dahası onu "sevmemiz" gerektiği- ni anlatan bir koroyla karşı karşıyayız. Işin püf noktası, tarihin hangi yüzünü sevmemiz gerektiği sorununda düğümlenmektedir ta- bii. Onlann hep birlikte sevilmesini ve ban- şılmasını istedikleri tarihten kasıtlan, *bn" ile özdeşleştirilen Osmanhnm kendisi ol- maktadır. Yoksa tarihten kasıt, birbütün ola- rak insanlığımızın geçmişi veya daha özel olarak Türkmen halkın tarihi değil; örneğin bu sevgi yönlendirmesi içinde ne Akkoyun- lular, Karamanoğullan vb. varne de Babats- hak, Şeyh Bedrettin._ Yani bizden ıstenen. Osmanlının hanedan- lık olan iktidanru kendi iktidanmız, halklar hapishanesi olan "mülk"ünü ülkemiz, des- potik karakterli devletini devletimiz, başka halklann meşnı topraklanna yönelik fetih- lerini başanlanmız, üç kıtadaki gayri meşru egemenliğini egemenliğimiz olarak benim- Osmanlıya öykünmek demek kendimizi reaya düzeyine indirmeyi bir erdem düzeyine yükseltmek, teba olmayı içselleştirmek anlamı taşıyor; bizi kayıtsız şartsız yönetecek, bize fikrimizi sormayacak padişahvari yöneticilere çocuklanmızın geleceğini emanet etmek demektir. sememiz ve bunlarla övünmemizdir. Sonuç itibanyla Osmanlıyı "anlamak" üzerinden yapılan şey, toplumsal kontrol ola- naklarınj geliştirmektir. Osmanlıcıhğın orta- ya çıkan tüm tezahürleri için kayıtsız şartsız bunu iddia edebiliriz. İslamcılık, Türkçülük, libaralizm ve devlet hep kendi projelerinin gerçekleştirihne alam olarak görüyorlar onu. Bu projelerin bir bütün olarak haİkın özgür- leşmesi, ülkenin demokratikleşmesi, devle- tin bir hukuk devleti haline gelmesi düzle- minde gündeme gelmediği açıktır. Yoğunlaştırılan Osmanlılık Son on yılda yükselen bu Osmanlı aşkı- nın, şeriatçı hareketin yükselişine, toplumun şoven bir cinnet yaşamasına, Batı ile ilişki- lerimizin ciddi tıkanıklıklar geçirmesine, da- ğılan Sovyetler sonrası Adriyatik'ten Çin Seddi'ne hayaller üretihnesine ve bu arada Türkiye'deki eşitsizliğin en had safhaya çık- masına tekabül ettiği özellikle unutulmama- hdır. Ve işte tam bu atmosferde dört bir kol- dan "Osmanlılığımız''ın yoğunlaştınlmış i- lan ve gerekçelendırilmeleriyle karşı karşı- ya kalıyoruz. Bu ilgi ise kuşkusuz Osmanlıyı bilmek gereğinin önemini arranyor. Osmanlılık üze- rinden genişleyen birözümsenmeye uğratıl- dığumz içinde yaşadığımız koşullarda, Os- manlının ne olup olmadığının bilinmesi ger- çekten de büyük önem taşıyor. Kaldı ki Os- manlıyı bibnek, aynı zamanda niye geri kal- dığunızrn, niye demokratikleşemediğimizin de yanıtını veriyor bize. Nereden nereye geldiğimizi de gösterme- si açısmdan özellikle anımsatmalıyım ki, cumhuriyetin kurucu önderlerinin Osmanlı- ya bakışı, bugünkünden köklü bir farklılık sergiliyorda Sonraki bölümde de ömekleye- ceğım gibi M. Kemal için "Osmanlı tarihi, baştan nihayetine kadar hakanlann. padi- şahlann. şahıslann, en nihayetinde zümrele- rin hal ve hareketierini kav deden bir destan- dan başka bir şey değildir. Mazinin, asuiann elimizt tarih diye uzattığı kitabın mahiyeti bundan ibarettir.'' (Söylev ve Demeçler, c2, s.104) Cumhuriyetin ilk dönemindeki Osmanlı karşıtı tavnn çok temel bir anlamı var, ki o da gözünü geleceğe dikmiş olması, umutla- nnı geçmişten değil gelecekten alması, bu bağlamda geçmişiyle bağlarmı koparmaya çalışmasıdır. Tarlhle butüniegmelc Bugün bizi Osmanlıyla özdeşleştirmek is- teyenler tarafindan ise cumhuriyetin bu ilk dönem Osmanlı karşıtı tavn, bir "sapma" olarak nitelendiriliyor ve bunu "açüdamaya" yönelik mazeretler üretiliyor. Kendini halk nezdinde meşrulaştırabilmek için Osmanlı- ya karşı bir söylem geliştirmek zorundaydı deniliyor. Madem ki artık cumhuriyet sağ- lamlaşmış halkla bütünleşmiştir, artık "tari- himizie" bütünleşmekte sakınca yoktur. Üs- telik de bu zorunluluktur deniliyor. Bu yak- laşım öncelikle bugün bizi Osmanlılaştır- maya calışanlann gerçek niyetini ortaya ko- yuyor. Bir büyük Osmanlı tarihindeki cum- huriyet "kesintisinin", artık aşılması gere- ken bir aşınlık olduğu empoze ediliyor. Oy- sa cumhuriyet, hilafete karşı laiklik. monar- şiye karşı cumhuriyet, tebatığa karşı vatan- daşhktır aynı zamanda ve bu olumlu kaza- nımlann,,Osmanlıcıhğa karşı demokrasi he- defiyle geliştirilerek savunulması gerekiyor. Osmanlı üzerinden Türkiye toplumunu özümsemeye uğratmaya çalışanlar, kabul et- mek zonındayız ki şimdilik galip görünü- yorlar. Ancak bu galibiyetin tıpkı Osmanlı- da olduğu gibi halk açısmdan ciddi bir fatu- yaygın illüzyon aracı olarak kullanılıyor ül- kemizde. Ve biz bu illüzyonu kırabilecek olanlar, tarihi gözlerimizin açılmasını sağla- yacak bir araç olarak düşünen insanlar, hâlâ çok az ilgileniyoruz tarihle. Bu bağlamda yapılmış olan bu çalışma, bir gayn resmi Osmanlı tarihi. Yani okullarda öğ^etilenlerden, Türkçü ve Islamcılann tarih diye yazdıklan propaganda metinlerinden ve tabii resmi görüş oluşturup amacı tarih sa- yesinde bir teba-yurttaş kimliği yaratmaya çalışanlann yazdığı Osmanlı çözümlemele- rinden çok farklı birtarih. Dolayısıyla bu ça- lışmanın resmi tarihçiliğin etki alanındaki pek çok kimsenin pek hoşuna gitmeyeceği- ni de biliyorum, ama eminim ki düşündüre- cektir. Bu çalışma, Osmanlının 1299'da, din ve adalet aşkına kurulduğu iddialanndan başlamak üzere bir dizi efsaneyle beslenen Osmanlı tablosunu indirip yerine doğrusu- nu, en azından halktan ve demokrasiden ya- na bir sorgulamayla gerçeğe en yakınını koy- mayı amaçlıyor. Egemen sınıfın tarihi Bu bilinçten hareketle bu çalışma, bugü- ne kadar istisnalar hariç hep egemen sınıflar açısmdan yazılan Osmanlı tarihini yeni bir perspektifle yeniden kurmaya çalışıyor. Kuş- kusuz Osmanlıya dair söylenmesi gereken- rumsal yapılan da bu egilimi besler ve gûç- lendirir. Böylece insanlar doğal ve kendili- ğinden bir süreç içinde. tnplumlannuı tari- hini kendi hayatlarmın bir parçası gibi gör- mej-e alışniar." (T. Timur, Osmanlı Kimliği, s. fl). Bu bağlamda tarihçiliği, esasen bir ide- olojik mücadele, elbette ki sağlam kanıtlar- la yapılan bir ideolojik mücadele olarak gö- rüyorum. "TarihçiHk mesleği esas itibanyla bir yeniden inşa faalivetidir" Bunu gerçek- leştiren kişi kaçınılmaz olarak kendi siyasi duruşu, binkimleri, tercihlerini de işin içine katmaktadır. "Budurunıdaher tarih,zorun- lu olarak güncel tarih' olmaktadır." Ne ka- dar somut kamtlardan yola çıkılırsa çıkılsın sonuçta "başka beyinler tarafindan oluştu- rulmıış. malzeme." (M. Ali Kılıçbay, Do- ğu'nun Devleti, Batı'nın Cumhuriyeti, s. 35) ile yola çıkılmaktadır. Dolayısıyla tarih yaz- mak, herhalükarda fotoğraf çekmekten fark- lı bir iştir. Tarihi sorgulayarak ve günümüze ışık haline getirerek okumayanlar gerçekte tarih okumuş olmazlar. Dahası tarihi hüma- nist bir bilinçle ve adalet terazisine vuran bir sorgulamayla okumayanlar gerçekte içine düşürüldükleri yabancılaşmadan kurtula- mazlar. Bu durumda da modern tebalar olur- lar; zaten resmi tarihlerin asli görevi de bu değil midir? Tarihin, çok güncel, toplumlann yeniden Bizden istenen, Osmanlının hanedanlık olan iktidannı kendi iktidanmız, halklar hapishanesi olan "mülk"ünü ülkemiz, despotik karakterli devletini devletimiz, başka halklann meşru topraklanna yönelik fetihlerini başanlanmız, üç kıtadaki gayri meşru egemenliğini egemenliğimiz olarak benimsememiz ve bunlarla övünmemizdir. rası var. Osmanlı yükseldikçe halkın hak ve özgürlüklerimn gerilediği özellikle anımsan- sm. Osmanlılıkta kendini bulan, yani hayal- lerini ancak tarihin derinliklerinde bulan bir halkın bugünü ve geleceğinin Osmanlı dö- neminden farklı olması düşünülemez. Os- manlıya öykünmek demek; kendimizi reaya düzeyine indirmeyi bir erdem düzeyine yük- seltmek, teba olmayı içselleştirmek anlamı taşıyor; bizi kayıtsız şartsız yönetecek, bize fikrimizi sormayacak padişahvari yönetici- lere çocuklanmızın geleceğini emanet et- mek demektir. Kendisini Osmanlıyla özdeş- leştiren bir halkın yönetici- _ _ « _ _ _ _ _ lerinin de halkın talepleri- ne Osmanlıdan farklı yak- laşması mümkün olamaz; çünkü böyle yöneticiler içinhalk, egemenliğin ger- çek sahibi değil, bir teba olmak zorundadır. Özetle Osmanlılık, ken- di halkma yabancılaşmış devşirme ve despotik bir devlet geleneği olduğun- dan, onu savunarak halk- tan ve demokrasiden yana lerin çok azını kapsayan bir girişten ıbaret si- ze sunduğum; ancak iddiası olan, belli baş- lı öğeleriyle bir bütün olarak Osmanlıya na- sıl bakılması gerektiğine dair çağdaş bir çö- zümleme sunan iddialı bir giriş. Önceki çalışmalanmdan da bilindiği gibi burda da yorum yapmakta kendimi smırla- mıyorum. Esasen "yorumsuz tarih yapma- nın mümkün ounadtğuıı" (S. Divitçioğlu, Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu, s.9) düşünü- yor olmam bir yana, böylesi yoğun bir res- mi tarih kuşatmasında yorum yapmayı ayn- ca gerekli buluyorum. şekillendirilmesinde, insancıllaştmlması ve- ya potansiyel canavarlar haline getirilmesin- de çok işlevsel bir bilim dalı olduğuna ina- nı yorum. Tarih bir hazinedir Sürekli olarak "kimden yanayız" ve "gerçek ne" sorulannı yeniden soracağımız bir tarihte dolaşacağız. Aynı tarihsel olgu ve süreçlerden, despotizmi onaylayan ve asıl tehlikelisi bugüne meşru bir şey gibi taşıyan, dolayısıyla yurttaş değil, teba olmaya devam etmemizi sağlayan yorumlarm yani sıra, tam tersine bir tarih bilinci çıktığını göreceğiz. olmak da mümkün değildir. Dolayısıyla Os- manlıyla özdeşleştiğimiz oranda hukuk dev- leti haline gelmemiz de olanaksızlaşacaktır. Tarihe bilimin ıgığında batanak O halde tarihe yeniden bakmak gerekiyor. "Tarih bilgisi gözünü açryor insanın" diyor Muammer Sencer. Gerçekten de insanın gö- zünü açıyor tarih bilgisi. Ne ki yukanda da işaret ettiğim gibi tarihin en çok da insanla- nn gözünü kapatmak için kullanıldığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Tarih ne yazık ki en "Geçmişi iyi bilmek,ona karşı günümüzün rasyonel ve evrensel değerleri açısmdan ba- kabilmekle mümkündür. Başka bir deyişle geçmişe karşı mesafe alabilmek ve onu objek- tif ve realist bir gözle değerlendirebümek la- zımdır. Böyle bir yaklaşım. modern tarihçi- liğin en verimli yöntem ve kavnakianna baş- vurmajı gerektirdiği gibi psikolojik hazıriığı da zorunlu kılar. Çünkü insanlar, genellikle çocukluklanndan itibaren, kendüerine geç- mişlerini öven ve yücelten bir ideoloji içinde büyürler.Günümüzün dünvasının toplumsal birimlerini teşkil eden ulus-devletlerin ku- Kendi nezdimde tarihçiliğimi anlamlı kı- lan en temel öğenin de bu olduğunu düşü- nüyorum. Tarih bir meşruiyet bilinci oluştur- mak, yaşanmışlardan hareketle bir hak bilin- ci, bir etik yaratmak, dolayısıyla insanlığm gelişimi ve olgunlaşması için paha biçihnez ^ ^ ^ _ ^ ^ ^ ^ _ bir hazinedir. Tabii aynı zamanda tam tersi işlev de taşıyabilmektedir; ni- tekim egemen ve muha- fazakâr güçlerin elinde bu amaçla başanyla kul- lanıunaktadır. Daha ön- ceki tarih çalışmalanm- da da yinelediğim gibi Ispanyollann "Ameri- ka" kıtasmı fethetmeleri- ni veya Haçlı saldınlan- nı sorgulamayan bir tarih bilincinin hak ve özgür- lük bilinci oluşturması olanaksızdır. Aynı bağlamda Ispanya'yı fetheden Emevileri ve- ya Vıyana kapılanna dayanan Osmanlılan sorgulamayan bir tarih bilincinin adalet bi- lincine sahip olması düşünülemez. Dahası bu hepsi de karşı tarafın ekonomik birikim- lerine el koymak için yapıldığı bilinen fetih- leri olumsuzlamayan, aksine birer kahra- manlık destanı gibi aktaran tarihler, kendi çocuklannın potansiyel canavarlar olarak büyümesinden de sorumlu olacaklardır ve olmaktadırlar. Özetle tarih bilinci bizim in- sanlaşmamızın da insanlaşamamamızın da temel anahtarlanndan biri niteliğindedir. Sürekli olarak "kimden yanayız" ve "ger- çek ne" sorulannı yeniden soracağımu bir tarihte dolaşacağız. Aynı tarihsel olgu ve sü- reçlerden. despotizmi onaylayan ve asıl teh- likelisi bugüne meşnı bir şey gibi taşıyan, dolayısıyla yurttaş değil, teba olmaya devam etmemizi sağlayan yorumlann yani sıra, tam tersine bir tarih bilinci çıktığını göreceğiz. Deyim uygunsa tarihi egemenlik ilişkileri- nin günümüzde üretilmesinin aracı olmak- tan çıkararak yani resmi tarihi tersyüz ede- rek yaşandığı dönem koşullannda bile olum- suzlanması gereken şeylerle karşı karşıya ol- duğumuzu göstereceğiz. Herhangi bir isyan- da, isyan eden reayadan değil de Osmanlı- dan veya herhangi bir Türkmen beyliği ile savaşta neden o beylikten değil de Osman- lıdan yana olunması gerektiğinin nesnel bir yanıtının olamayacağı açıktır. İşte bu nokta- da egemen güç ve ideolojilerce yazılan ta- nhlerin bizi Osmanlıdan yana düşünmeye yönlendiren subjektivizmine karşı yapıldı bu çalışma. Osmanlıyı sorgulama zorlugu Deyim uygunsa bu çalışmamda da okuyu- cuyu gerçeklerle >TİZ yüze bırakmayı, doğ- rulanmızı ve meşnılanmızı yeniden düşün- meyi sağlamayı ve hümanist tarih bilincine sahip okuyucuya da yeni malzeme sunmayı amaçlıyorum. Öznellikten bütünüyle ann- dığımı iddia edemem: ama zaten tarihin öz- nellikten annarak yazılabilmesinin imkân- sızlığı bir yana, bunu bizzat eleştirdiğim ve yararlandığım tarihçilerin yaklaşımlannda da göstereceğim. Sorun, yaşanmışlığın ye- niden yaratılmasının kaçınılmaz sonucu olan bu öznellığin olabildiğince alt düzeyde tutul- ması duyarlılığıyla hareket edilmesi ve asıl önemlisi bunun kimden ve neden yana ya- pıldığı sorununda düğümlenmektedir. Bu Bu bağlamda resmi tarihlerin üstünden atladığı kimi yaşanmışlıklara daha belirgin olarak vurgu yaparak, Osmanlının niteliği ve evrimindeki gerçekleri belirginleştireceğim. Bugün Osmanlıyı sorgulamak ve hele ki eleştirmek cumhuriyeti eleştirmekten daha zor ve riskli hale gelmiş bulunmaktadır ülkemizde. bağlamda resmi tarihlerin üstünden atladığı kimi yaşanmışlıklara daha belirgin olarak vurgu yaparak Osmanlının niteliği ve evri- mindeki gerçekleri belirginleştireceğim. Bu- gün Osmanlıyı sorgulamak ve hele ki eleş- tirmek cumhuriyeti eleştirmekten daha zor ve riskli hale gelmiş bulunmaktadır ülke- mizde. Bunu başaran da ne yazık ki mevcut eğitim politikasının ta kendisidir. Osmanlı resmi tarihçilerinin bile tasavvur edemeyecekleri denli uydurulmuş bir Os- manlı tarihi yazma becerisi özellikle son on- yıllarda gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Ve sistematik olarak çocuklanmızın beynine akıtılmaktadır. Osmanlı. ilkokullardan baş- layarak bu ülkenin eleştirilemez tabulan ara- sına sokulmuş ve toplumsal faktörlerle bir- likte pekiştirilmiştir. Adeta bir "Tûrk asn sa- adeti" yaratılmış bulunmaktadır. Bu bağlamda Türk olmayan Osmanlı üze- rinden Türkçülük inşa edilmektedir. Ve ta- bii bu arada diğer Islamlann korkulu rüya- sı, düşmam Osmanlı üzerinden "İslamcı si- yasanın cenneti" tablolan çizilmektedir. Ve öyle görünüyor kı rejim kendi krizini aşama- dığı müddetçe. resmi tarihçilik ve onun ifra- ta vardınlmış türevieri olarak Türkçü ve İs- lamcı tarihçilik, toplumsal kontrol mekaniz- ması olarak Osmanlıcılığı övünülen. öykü- nülen, tabulaştınlan bir öğe olarak günümü- ze taşımaya devam edeceklerdir. Kabul et- mek zorundayız ki Osmanlı devletinin yıkıl- ması, diğer tüm imparatorluklann yıkıhna- sı gibi evrensel tarih açısmdan olumlu bir ol- gudur. Ancak öyle görünüyor ki cumhuriyet ku- şaklanna bu bir felaket olarak algılatılmak- tadır. Bugün bize "milli tarihimiz" diye öğ- retilen Osmanlı, gerçekte gayri milli bir ege- men sıruf tarihidir. Nesnel bir olgu olarak bu gerçeğin özellikle bilince çıkanlması gerek- mektedir. Kuşkusuz milli olmak tek başına bir erdem değil. Ancak Osmanlı üzerinden bunca çok milli böbürlenmeye gidildiği gü- nümüz koşullannda, Osmanlının gayri mil- li niteliğinin bilince çıkanhnasının da ayn bir önemi bulunmaktadır. Bu bilinç, tarihin bir demagoji nesnesi olmaktan çıkartıhp, ya- şanmış gerçekliğin bilgisi düzeyine yüksel- tilebilmesi anlamında da bilimsel ve etik bir sorundur. . Sürecek
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear