Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
"7JASIM 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Ahmet Taner Kışlalı'nın
cenazesinde Başbakan
Bületıt Ecevit'e "Baş-
kuğ Ecevit" diye "teza-
kürat" yapılmış ve Ece-
vit de fena halde
alınmıştı. Baş-
buğ yakıştırma-
— sına alınan Ece-
vit, Alpaslan Türkeş'in
tanatları altında siya-
sete giren ve son iki dö-
rem MHP'den Istan-
tul'a belediye başkan
cdayı olan Ahmet Vefik
Alp'i kendisine başda-
rışman yaptı. Ecevit'in
alınganlığını anlamak
olası değil!
Etektronik posta: someposta.cmrtwriyetcom.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 »7
- Demirel, yılda
150 şapka alıyormuş...
"Yaklaşık iki günde bir
fikir deöistirivor!"
Korna
Türkiye'de "mek-
tepli" şarkıcı olmak
her yönden zor iş. Mi-
mar Sinan Üniversitesi
Devlet Konservatuvan
Korno Bölümü'nden
mezun Tuba Önal,
"0nun Adı Aşk" adın-
da bir albüm çıkartmış.
Tuba Önal'ı tanıtım ya-
zısına ise konservatuva-
rın "korna" bölümünü
bitirdiğini yazmışlar.
Büpokpat
Merve Kavakci'nin ken-
disine koca olarak seç-
tiği Amerikalı Türk-
ler'den Bekir Lütfü Yıl-
dınm, ABD'nin dış tica-
retle ilgili kuru-
munlarından bi-
Y rinde üst düzey
- bürokrat olabilir mi
ve dolayısıyla CIA bağ-
lantısı kurulabilir mi?
azeteci dostumuz Tiıran Yavuz, 1994 yı-
lında DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in
ABD'deki servetini ortaya çıkartarak yılın
gazetecisi ödülünü almıştı. Türkiye'nin ba-
şına bin yılda bir gelen Tansu Çiller'in yıldızı artık sön-
müşse de Yavuz, tarihe not düşmek için Çiller'in ABD
ilişkilerini Ümit Yayıncılık'tan kitap yapmış:
"Ikinci Vatan"
Turan Yavuz, öyküye Mart 1988'den başlıyor:
"ABD'nin Istanbul'daki Konsolosluğu'na 'ekono-
mik ve ticari işlerden sorumlu müsteşar' olarak ye-
ni atanan Elizabeth Shelton, konsolosluktaki oda-
sına Türk şoförünü ve kardeşini çağırır.
'Sizler her cuma çevrede büyük ve küçük ne ka-
dar cami varsa dolaşacaksMiız. Namaz kılmaya ge-
lenleri izleyeceksiniz. Sizden istediğim şudur? Na-
maza gelenlerin giyimi, kullandıklan arabaların mar-
kaları filan. Bunu yaptığınızı oradakilere de söyle-
meyin. Kimse bilmesin.'
Ikinci Vatan'
Türkiye'ye ekonomik işlerden sorumlu olarak ata-
nan Amerikalı 'diplomat' Elizabeth Shelton'ın ilgi
alanı ise T.C. Dışişleri Bakanlığı'na sunulan 'görev
bildirimi'nde çok başkaydı: Türkiye'de Islami kesim
ve irticai faaliyetler; Jürkiye'deki azınlıklar. Kürt ve
Aleviler'in konumu; Özal ekonomisi.
'Diplomat' Shelton 1989'dan itibaren VVashington'a
gönderdiği kriptolarda irticanın giderek büyüyen bir
tehlike olduğunu ve Necmettin Erbakan ın tktida-
n zorladığını belirtiyordu.
Aynı günlerde Çiller de, VVashington'da düzenlen-
mekte olan Türk-ABD Işadamları Konseyi toplantı-
sına konuşmacı olarak çağrılmıştı. Daveti Elizabeth
Shelton'dan almıştı. Hatta Shelton, VVashington'a Ya-
lım Erez'i de davet etmişti.
işin garip yanı, herkes Kürt sorunu ve Türk-Yunan
ilişkileri ile meşgulken, Çiller ABD Dışişleri Bakanlı-
ğı'nın Istihbarat ve Analızler Dairesi'nde ağlayarak,
herkesin şaşkın bakışları arasında Türkiye'nin irtica
'belası'ndan bir an önce kurtarılması gerektiğini söy-
lüyordu."
BukezHaziran 1996...
Anayol Koalisyonu çökmüş. Erbakan, ANAP lide-
ri Mesut Yılmaz'la koalisyon görüşmelerinden so-
nuç alamamış ve Refahyol için DYP'nin kapısını çal-
mıştı:
"Koalisyon görüşmelerini DYP adına yürüten Ya-
lım Erez, tansu Çiller'i aradı:
'Biz işleri tamamladık. iş artık sizin Necmettin
Bey'le el sıkışmanıza kaldı.'
Çiller, 'Yalım, Refah Partisi ile koalisyon konusu-
nu Amerika'ya sordum. Biraz daha oyala. İstediğim
cevap gelmedi. Hâlâtemaslarda bulunuyorum. Ağır-
dan alın...' diye yanıtladı Erez'i."
SESSIZ SEDASIZ (.% NURİKURTCEBE Milli Eğitim'de öngür bağlantısı
Sivas'ın Divriği ilçesindeki Atatürk
Yatılı llköğretim Bölge Okulu Müdü-
rü CaferOzdemir, okulun beden eği-
timi öğretmenlerinden Filiz Göktur-
na'ya 18.12.1999 tarih ve 850/1120
sayı ile "resmen" şu yazıyı gönderi-
yor:
"Adınızatahsisedilen, okulumuzA
blok 10 numaralı lojmanı, kamu ko-
nutları yönergesi doğrultusunda kul-
lanmadığınız, lojmana misafir kabul et-
tiğiniz ve konakladığınız kişiler için
okul müdürlüğüne haber vermediği-
niz, özellikle dernek, sendika veya le-
gal olmayan kuruluş mensubu kişile-
ri barındırdığınız, durumu şüpheli gö-
rülen bu kişilere devlet lojmanını hüc-
re faaliyetli amaçlar doğrultusunda
kullandığınız, kurumun ve kurum sa-
kinlerinin huzur ve sükununu bozdu-
ğunuz, genel edep ve ahlaka muga-
yir davranışlar içerisinde olduğunuz
tespit edilmiş olup: adınıza tahsis edi-
len okul lojmanını Kamu konutlan Yö-
netmeliği'nin 34. maddesi gereğince
biray içerisinde boşaltmanızı, boşal-
tılmadığı takdirde yönetmeliğin aynı
maddesinin hükümlerinin geçerli ola-
cağının bilınmesini rica ederim."
Resmi yazıdan anladığımıza göre
okul müdürü, devlet lojmanının yasa-
dışı örgüt üyelerince hücre evi olarak
kullanıldığını saptamış...
Peki, böylesineciddi biriddiayı Em-
niyet'e bildirmiş mi?
Hayır...
Çünkü, okul müdürün iddıalarının
hepsi boş...
Ama okul müdürü başka bir
güf'ün elemanı ve bağlı olduğu
"örgüt" öğretmeni, lojmandan
çıkartmak bir yana eş durumu-/
na bakmaksızın başka bir ilçe-
ye sürecek denli güçlü!
"ör-
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Gürtuna'nın yanıtı ve
'resmi yazıları'
Depremin üzerınden zaman
geçtikçe. "imar ve yapılaşma"
konulanndaki o ılk haftalarda
yûkselen duyarlılıklar da yerine
yavaş. yavaş. "eski duyarsızlıkla-
ra" bırakıyor.. "Artık hiçbirşey
17 Ağustos 1999'dan önceki gi-
bi olmayacak" diye koro halin-
de sözler veren "yetkililer", san-
ki bu konuşmalan hiç yapmamış-
lar gıbi yeniden * 17 Ağustos 1999
öncesinin" uygulamalanna dönü-
yorlar.
Dahası: "eski sistem devam
etmesin. imar denetimi giiçlen-
dirilsin" şeklindeki başvurulara
da yine 17 Ağustos 1999 öncesi-
ne ait "depremi felakete dönüş-
türen rantçı mevzuatuıa" san-
larak "hayır" yanıtını veriyor-
lar.
Tıpkı, "İstanbul Büyükşehir
Belediyesi" yönetimi tarafından.
mimar \e mühendis odalarının
"üyelerimizin mesleki hizmet-
lerini birlikte denetleyeüm"* çağ-
nsına. eski bir Bayındırlık Ba-
kanlığı yazısı gerekçe gösterile-
rek "mümkün değil" denilme-
si gibi...
• • •
Bu köşenin okurlan belki anım-
sarlar. 05/Eylüll 999 tarihindeki
"Sıra Ali Müfit Gürtuna'da"
"oda temsilcileri" de davet edi-
liyordu. Mimar ve Mühendis Oda-
lan'nın aynı toplantıda da dile
getirdikleri "mimarlık ve mü-
hendislik hizmetlerine biz denet-
lemeden onay vermeyin" şekJin-
deki teklifleri de belediye tem-
silcileri tarafından sanki "kabul"
anlamına gelecek şekilde "gü-
liimseme" ile karşılanıyordu...
• • •
Ne var ki izleyen günlerde bu
kez de İmar Daire Başkanlı-
ğı'ndan Mimarlar Odasfna ge-
len yeni bir Büyükşehir Beledi-
yesi yazısı. bütün bu "umut ve-
rici" gelişmelerin sanki "göster-
melik" olduğunu belgeleyen bir
ifade tarzı ve yine buna uygun
"dayanaklar" içeriyor.
Odanın; "2 Eyliil 1999 tarih-
li tip imar yönetmeliğindeki
meslek odalanna verilen görev-
ler tstanbul İmar Yönetmeli-
ği'nde de yer almalı" yönünde-
ki baş\Tjnısuna verilen 15 Ekim
1999 tarih ve V 2063 sayılı yanıt-
ta "konunun değerlendirildiği"
belirtildikten sonra özetle şöyle
söyleniyor: "Uygulama, Bayın-
dırlık Bakanlığrnın 1 Mayıs
1995 tarihli yazısı doğrultusun-
da yapılmaktadır."
Aynı yazı ekinde iletilen ve
Ali Müfit Gurtuna, mimar ve mühendisler odalanna karşı da
Recep tayyip Erdoğan'ın olumsuz tavrını hâlâ terkedemedi...
başlıkh yazımda. Bayındırlık Ba-
kanlığı'nca hazırlanıp 02/Eylül
1999 tarihli Resmi Gazete'de ya-
yımlanan Yeni İmar Yönetme-
İiği'ne değinmiştim. "Büyükşe-
hir olmayan" belediyeler için
geçerli bu yönetmelikteki özellik-
le "meslek odalarının üyeleri-
ni denetlemesine" olanak sağla-
yan "yeni" hükümlerden de öv-
güyle söz etmış, Ali Müfit Gür-
tuna ve arkadaşlannın aynı yak-
laşımı "İstanbul Büyükşehir
İmar Yönetmeliği'ne de taşı-
maları gerektiğini" vurgulamış-
tım.
Nitekim, bu yazıma doğrudan
Gürtuna'dan ve "kendi imzasıy-
la" gelen 14Eylül 1999 tarihli ya-
nıtta "hassasiyetime teşekkür"
edilerek şöyle deniyordu: "Ya-
pacağımız bütün icraatlarda ol-
duğu gibi işaret ettiğiniz konu-
larda da meslek odaları ile iş-
birliği içinde olmaya gayret sar-
fedeceğimizi belirtiriz..."
Benzer şekilde yine Büyükşe-
hir Belediyesi'nden meslek oda-
lanna gönderilen 29 Eylül 1999
tarihli biryazıyla "İstanbul İmar
Yönetmeliği hazırhklan" ko-
nusunda düzenlenen toplantıya
Körfez depreminden "4 yıl önce".
Adana depreminden de "3 yıl ön-
ceki" bir tarihi taşıyan bakanhk
yazısında ise belediyelerin onay-
ladıklan projelerde "'meslek oda-
sı denetimine gerek olmadığı"
belirtiliyor.
Yani tstanbul Büyükşehir Be-
lediyesi. deprem sonrasında Res-
mi Gazete'de yayımlanan Bayın-
dırlık Bakanlığı yönetmeliği ye-
rine, aynı bakanlığın şimdi ken-
disinin de gözden geçirdiği "es-
ki tutumlarına" ait 4 yıl önceki
bir yazıyı hâlâ "rehber" alarak
yoluna devam ediyor.
Çünkü yeni yönetmelik "bi-
limsel denetim kültürünü" içe-
rirken. eski yazışmalar "dene-
timsiz imar yetkilerine*' hizmet
ediyor. Bu çağdışı yetkilerin ya-
rattığı "yüksek rantlar" uğruna
imar düzeninin ne denli "çürü-
müş" olduğunu kanıtlayan Kör-
fez depremi ise Büyükşehir Be-
lediyesi'nin sadece söylemini et-
kiliyor, ancak resmi tutumunu hiç
"sarsmıyor"...
Anlaşılan. Istanbul'daki "met-
ropolitan yağmacılığa" son vere-
bilmek için. Gürtuna'ya ve yakın
arkadaşlanna "7.4 bile yetmiyor..."
HAYVANLAR IsmlL GILGEÇ
ÇİZCftİK KÂMtLMASARACİ
^LJ^A,
HARBI SEMÎH POROY
BULUT BEBEK MRAYÇIFTÇÎ
TARÎHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN
2pr çcVıyo
bu adama.
c
7
Kasım
YÛRÜY£N U0VfTZ£R:M:
f9?4
19?-+'7E
SlR HOlf/rZ££. TDPU
&ULUMDUĞU 2O 8İN K'LOLUK
YOGOü. S0l/y£T
£D£Sii.r~
ZAMAHPA
Ş
ÜLK£L£&N£ i>£
HATİCEBİÇER
MURATÇANCI
evlendiler. MutJuluklar dileriz.
6.11.1999, Sıvas
CUMHURÎYET ÇALIŞANLARI
Çalışma arkadaşlarımız
TÜLAY BAYRAK
&
TANER DORUK
evlendiler. Mutluluklar dileriz.
6.11.1999, htanbul
CUMHURİYET ÇALIŞANLARI
PANO
DENIZ KAVUKÇUOGLU
"Çok Önemli Bir Adam"
"Çok önemli bir adam" olduğunu hemen fark et-
miştik onun... Geçen salı akşamı, saat on dokuz
sularında Tarlabaşı Caddesi'nden Taksim'e doğ-
ru ağır ağır akan taşıt seli içinde "bızlerden biri"
olmadığını. aramızda oluşunun yalnızca bir rast-
lantı olduğunu belli etmek için elinden geleni ya-
pıyordu. Onündeki ve arkasındaki eskort araba-
lannın ışıldaklarından ve hiç durmaksızın çalan si-
renlerden biz zaten anlamıştık onun ne kadar
önemli bir kişi olduğunu.
Eskort arabalarından sert komutlar geliyordu.
"Öndekisağaçekil..", "Beyazaraba, ilerle!", "Çok
önemli adam", yağan "ahmakıslatan" yağmuru-
nun yavaşlattığı trafiğin araba kalabalığı içinde, üç
beş dakika için bile olsa, bizlerden biri olmayı ken-
disine yediremiyordu. Belki de tek tesellisı, dışa-
ndan gelen siren ve düdük sesleriydı. O ışıldak-
ların kendisi için yandığını, o sirenlerin, o düdük-
lerin kendisi için çahndığını bilmek ona bir haz ve-
riyor olmalıydı. Bu "dibi delik kavanoz dünya"da
ışıldaklı, düdüklü bir "nokta"ya gelebilmek için
herhalde az emek harcamamış, az ter dökme-
mişti. Şimdi bunun keyfini sürmek, anasının ak sü-
tü gibi helaldi ona... "Yeşil araba, dur!"
Ne var ki, ne "öndeki araba" sağa çekilebiliyor.
ne "beyazaraba" ilerleyebiliyor. ne de "yeşilara-
ba" durabiliyordu... Arapsaçına dönmüş trafikte
sıkışmış kalmış arabaların sürücüleri ilgilerini "çok
önemli adam"\n rakamları altın yaldızlı, kırmızı pla-
kalı arabasınaodaklamışlardı. "Çok önemliadam-
lar"\n işlerinin de her azman çok önemli işler ol-
duğunu bilerek, -ıslanma pahasına da olsa-, in-
dirdikleri camlardan kafalarını uzatarak "olay" üze-
rine bağıra çağıra yorumlar yapıyorlardı. "Önem-
li bir toplantı...", "belki birziyafet..." Sonra hınzır
hınzır gülüyoriardı. "Çokönemliadam"\n gidece-
ği yere geç gitmesinden gizli bir mutluluk duyu-
yorgibiydiler. "Ha, ha, ha..." Bu komik olayın için-
de yer almak. -ne yalan söyleyeyim-, beni de ya-
vaşyavaş eğlendirmeye başlamıştı. O "çokönem-
li adam"\n karşısında önemi, onunkiyle kıyaslan-
mayacak kadar önemsiz olan "ben "im de bir an
önce ulaşmak istediğim bir "menzH"\m vardı. Sa-
at yediye geliyordu. Saat tam yedide bir radyo-
nun canlı yayınına katılmak, pek "önemli" olma-
sa da bir şeyler konuşmak, bir şeyler söylemek
zorundaydım... Çevredeki tüm araba sürücüleri-
nin de. yolcularının da kendilerine göre "önemli"
işleri vardı. Birgrafikçinin, bırtesisatçının, birdok-
torun, bir iktisatçının, bir banka müfettişinin, bir
marangozun da "çokönemli" işleri olabilirdi. Ama
yaşadığımız bu "o/ay"da insanlann tüm önemli
işleri, 0036 plakalı arabada seyreden, sabırsızlı-
ğını ışıldaklar, sirenler ve düdüklerle dışa vuran o
"çok önemli adam"\n lehine "ikincileştirilmiş"\\.
Acaba tanımadığımız, kim olduğunu da doğrusu
hiç merak etmediğimiz. (sahi neden merak etmi-
yoruz artık?) bu "meçhul" adam adına bir haksız-
lığa mı uğruyorduk?
Belki de o, çevrede olan bitenlerin farkında bi-
le değildi. Görkemli arabasının yumuşak arka kol-
tuğuna gömülmüş, duyduğu siren ve düdük ses-
leriyle oyalanıyordu. Bu sesleri sevmesi doğaldı.
Çünkü bütün Türkler, sokaktaki insanlar, parlayan
ışıldaklardan. siren ve düdük seslerinden hoşla-
nıyorlardı. Futbol takımlarımız, yabancı futbol ta-
kımlanna karşı zafer kazanıp, "tarihyazdıklannda"
sokaklara dökülüp, ateşler yakarak, düdükler ça-
larak, kutlama törenleri düzenlediğimiz herkesçe
biliniyordu. 1leri yaşlarımızda, elimize geçen herfır-
satta ateş yakarak, düdük çalarak, ışıldak parla-
tarak çocukluğumuzun bastırılmış özlemlerine
kendımizce yanıtlar veriyorduk. Işıldaklarıyla, si-
renleriyle, düdükleriyle zaten karmakarışık olan
akşam trafiğini büsbütün karıştıran o çok önem-
li adam bu noktada anlaşılabiliyordu. Her ne ka-
dar, "çok önemli biradam"da olsa, sonuçta, o da
bizim gibi iki kulağı, iki gözü, tek bir ağzı, tek bir
yüreği olan bir "insan"d\. Belki gerçekten zama-
nında yetişmesi gereken bir "iş"\ vardı. Aynı biz-
ler, biz "Ikincileştirilmiş" insanlar gibi o da heye-
canlanıyordu.
Arabalardan arabalara gelip giden gülüşmeler
artık kesilmişti. "Çok önemli adam" için hepimiz
üzülmeye başlamıştık. Birazdan trafik çözülecek.
erya da geç, herkes gideceği yere gidecekti. Ama
ışık geçirmez koyu kalın camlar arkasında kendi-
ni gizlemek zorunda hisseden, ışıldaklı. sirenli,
düdüklü 0 "çok önemli adam?" O hep öyle kala-
caktı... Yaşam ne kadar acımasızdı.... Böyle ya-
şamayı isteyen, insanın kendisi de olsa...
(Faks:0212-212 31 98)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\
SOLDAN SAĞA:
l Istanbul'un
Beyoğlu sem-
tindeki ünlü ta-
rihı otel. 2 Di-
\an şıirinin öl- 3
çüsü... Yunan
mitolojisinde
gençlıktannça-
sı. 3 Hındis-
tan'da oldukça
D
yavgınbirdın...
Köy muhtarı
vardımcısı. 4,
İki tarla arasın-
daki sınır... En
1 2 3
küçük sosyolojik bınm.
5'1837-1848yıllan ara-
sında Büyük Britan-
ya'nınsiyasalyaşamını 2
canlandıran ve işçi öz- 3
gürlüğünden yana olan 4
reformcu hareket. 6,
Dogu... Iskambilde bir
kâğıt. 7 Sarp geçit...
Patlayıcı bir madde olan
trinitrotoluen' in kısa va-
zıhşı. 8 Bir Avrupaül- „ ,
kesinınbaşkenti... lncı- I
çiçegi. 9 Dünya üzennde Fransızca konuşanlara veri-
len ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1 Hamurun. fınna \erilmeden önce dınlenmesı için
üzerindebekletildıği tahta... "Cahit—-": Matematikçi-
miz. 2ı Huzur... tyıce yanarak ateş durumuna gelmiş kö-
mür ya da odun parçası. 3. "Sevmiş iki —- ufku görür-
ler daha engın'" (Yahya Kemal)... Vanlmak istenen bir
amaca doğru geçılmesi gerekli dönemlerden her biri. 4
Ender. seyrek... Türk müziginde bir makam. 5' Geven-
dençıkanlanbırtürzamk. 6 XIII.yüzyıldansonra Ana-
dolu'da gelışen \e esnaf. zanaatçı, çiftçi gibi çalışma
kollarını içine alan ocak... Molıbden elementinın sımge-
sı. 7 Eskiden askere %enlen üç aylık maaşın dördüncü
bölümü... Hafif ve gözenekli bir çökelti taşı. 8/ "Ağa-
bey" sözcüğünün konuşmada aldığı biçim... Hintkira-
z\ da denılen bir meyve. 9, Limonluk... Bir tür makine-
lı tüfek.