Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 1999 PAZAR
HABERLER
BUGUN
ALİ StRMEN
M. Ali Aybar
Sevgili,
Bugün biranmatöreni var. Dostları MehmetAli
Aybar'ı doğumunun 91. yılında anıyorlar.
Mehmet Ali Aybar toplumumuzda bağımsız dü-
şüncenin, şablonculuga karşı çıkışın .da örneğini
oluşturan müstesna kişilerden biridir.
Varlıklı bir ailenin iyi eğitim görmüş, kafası gibi
vücududasağlam, görgülüoğluolan Mehmet Ali
Aybardıieseydi, yaşamını rahatsürdürecekbirin-
san olarak gününü gün edebilirdi.
Ama o haksızlığa başkaldıran bir adam olarak
yaşadı.
Daha tek parti döneminde, üniversitede parlak
bir asistan iken "zincirli hürriyet" ten dolayı hap-
se düştü, mimlendi.
Yılmadı Mehmet Ali Bey, savaşımını ömür bo-
yu sürdürdü.
1960 27 Mayıs darbesinden sonra toplumda e-
sen özgürlük havası ve çağa açılma çabasının en
güzel ürünlerinden biri olan Türkiye Işçı Partisi'nin
Genel Başkanı oldu ve 1965 seçimleriyle millet-
vekili seçılerek Meclis'e girdi.
• • •
Türkiye'nin siyasi tarihini ilerde yazacak olan-
lar, TlP'in oynadığı rolün ne denli önemli olduğu-
nu belki de biraz şaşırarak göreceklerdir.
Gerçi TİP yalnızca 1965 seçimlerinde, o da mil-
li bakiye sistemi sayesinde Meclis'e 15 kişi so-
kabildi, daha sonraki seçimde ise aynı başarıyı
gösteremedi, ama o bir dönemde Türkiye'yi çok
etkiledi.
Sonralan kimi röportajlarda Süleyman Demi-
rel bile TlP'in konuşmalarının parlamentoyu çok
etkilediğini söyleyecektir.
Birçok konu, Meclis kürsüsüne, hatta kamuoyu
önüne ilk getirildiğinde çok büyük gürültüler ko-
parmış bile olsa, zamanla tabu olmaktan çıktı,
Türkiye gündemine girdi.
Evet TÎP, ne iktidar olabildi ne de iktidar ortağı,
ama ileri sürdüğü savları ilerde iktidar olacaklara
kabul ettirdi. Ayrıca düşünsel açıdan Türkiye'de
gerçek bir ana muhalefet görevini yüklendi.
Hep düşünmüşümdür, acaba TİP çıkmasaydı
ortaya, sol düşünceler böylesine savunulmasay-
dı, Inönü "ortanın solunda" olduklarını söyler
miydi diye.
Ama "güleryüzlü sosyalizm"\n savunucusu
olan Aybar'ın en önemli yönü, düşünce bağım-
sızlığıydı.
Daha Sovyet sistemi yıkılmadan, onun özünde
yanlışlar olduğunu, Leninizmin içindeki sakınca-
ları da sayarak anlatan ve bunları bir dızide Cum-
huriyet'e yazan o olmuştu. Tabii çok sert tepkile-
ri göğüsleyerek...
fnsaniann karşıt akımları eleştirmesi görece da-
ha kolay, ama kendine en yakın görünen, örnek
olarak gösterilenleri eleştirmesi başka bir kafa ve
yürek istiyor.
Aybar işte o çapta bir adamdı.
• • •
Sevgili,
Şimdi Aybar'dan, hem okuduğum hem de ken-
disinin anlattığı ilginç bir anıyı aktarmak isterim.
Mehmet Ali AybarTürkiye ve Balkan Şampiyo-
nu bir sürat koşucusuydu.
1933 yılında Atina'da yapılan Balkan Şampiyo-
nası sırasında, daha önce taraf tuttuğu sabit olan
starter değiştirilmezse koşmayacağını söylemiş,
takım ve okul arkadaşı Semih Türkdoğan da
ona uymuş.
Starter değişmeyince Aybar da 100 metre ya-
rışında koşmayacağını açıklamış.
O sırada, Cumhurbaşkanı Ismet inönü Atina
Olimpiyat Stadı'nda şereftribününden yarışlan iz-
lemekte. Durumu kendisıne bildirmişler, "Söyle-
yin koşsunlar!" demiş.
Aybarve Türkdoğan, devlet başkanının hersö-
zünün emir olduğu tek parti döneminde yine de
koşmamakta direnmişler.
Aradan 32 yıl geçtikten sonra ve AybarTİP Ge-
nel Başkanı olarak parlamentoya girdiğinde,
Meclis koridorunda Inönü ile karşılaşır, Ismet Pa-
şa'nın kendisine ilk sorusu şu olur:
- Sen o gün neden koşmamıştın?
Mehmet Ali Bey bu öyküyü anlatırken hep
gülerdi.
Kendisini saygı ile anıyoruz.
İçişleri Bakanlığı, İSKİ
ihalelerinde usulsüzlük saptadı
Tayyip Erdoğan ve
Eroğlu'na fezleke
tstanbul Haber Servisi
-içişleri Bakanlığı Teftiş
Kurulu Başkanhğı. bir
yıldır sürdürdüğü soruş-
turma sonunda, tSKİ'nin
2 yıl önce açtığı düktil
boru ihalesinde'yapılan
usulsüzlük nedeniyle es-
ki Istanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Tayyip
Erdoğan, İSKİ Genel
Müdürü VeyseJEroğlu ve
İSKİ Yönetim Kurulu
üyeleri hakkında fezleke
düzenlenmesi gerektiği-
ne karar verdi. Mülkiye
müfettişlerinin hazırladı-
ğı raporda. "tSKİ Genel
Müdürfüğü'nce aiunı
gerçekleştirilen düktil
font boru ahmı esnasın-
da; ihalenin Hamle Inşa-
at'a verilmesi için usul-
süzlük vapıldığı ve fesat
karıstınldığı" saptandı.
İşçi Partisi (İP) Genel
Başkan Yardımcısı Tay-
fun Tabakoğlu.partisinin
Istanbul ll Merkezi'nde
dün düzenlediği basın
toplantısında, mülkiye
müfettişlerinin hazırladı-
fı rapora göre tSKt'nin
düktil boru ihalesinin ya-
sadışı olduğunu ve ku-
rum yönetiminin derhal
görevden alınması gerek-
tığini sövledi.
Tabakoğlu. "İçişleri
Bakanlığı müfettişlerinin
de belirlediği gibi İS-
Kİ'nin' Düktil Boru Iha-
lesi' vasadışıdır. hileb'dir.
Trilyonluk ihaleleri Fazi-
let Partisi vandaşı firma-
lara veren İSKİ vönetki-
leri derhal görevlerinden
alınmalıdır. Bu konuda
İçişleri Bakanı Sadettin
Tantan'ı göreve çagınyo-
ruz" dedi.
Tabakoğlu. İşçi Partisi
II Örgütü'nün suç duyu-
rusu üzerine, İçişleri Ba-
kanlığı Mülkiye müfet-
tişlerinin yürüttüğü so-
ruşturma sonucunda es-
ki İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Tayyip
Erdoğan, İSKİ Genel
Müdürü Veysel Eroğlu
ve Yönetim Kurulu üye-
leri hakkında fezleke dü-
zenlenmesine ve İSKİ üst
düzey yöneticilerinin de
cumhuriyet savcılığına
sevk edilmesine karar ve-
rildiğini açıkladı.
TBMM Genel Kurul Salonu'nun yapımı ile ilgili soruşturmada 'taraf tutulduğu' iddiası
YoLsıızhıkta masıAYŞE SAYIN
ANKARA - TBMM Genel Kurul Sa-
lonu yolsuzluğu davasında, 3 kişilik bi-
lirkişinin yolsuzluk yapanlan "akladığı''
rapora. Emlak Konut Genel Müdürü Sü-
le>man Şahin ve yolsuzluğun ortaya çı-
kanlmasında önemli katkısı olan döne-
min DSP'li TBMM Başkanvekili Uluç
Gürkan'dan tepki geldi. Bilirkişinin, TB-
MM Araştırma Komisyonu'na verdiği
ifadesinde, Emlak Konut'un hatalan ve
kusurlanna ilişkin açıklamalannı u
kişi-
sel görüş" diye nitelendirmesini eleştiren
Şahin. "BenMedis'inhuzurundaobjek-
tif bir değeriendirme yaptun. Meclis ta-
rafmdan bize verilmesi gereken beigele-
rin verilnıedigini, dolayısıvla ihalenin ip-
tal edilmesigerektiğini dilegetirdim, bun-
lar da şahsi görüş değüdü-" dedi.
Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkeme-
si'nde görülen TBMM Genel Kurul Sa-
lonu yolsuzluğu davasında, mahkemece
biJirkişi olarak atanan Bayındırlık ve ts-
kân Bakanlığı Yüksek Fen Kurulu emek-
li üyeleri Muharrem Yıldrz, Yavuz Öz-
tiirk ye Gazi Üniversitesi Hukuk Fakül-
tesi Öğretim Üyesi Rıza Ayhandan olu-
şan bilirkişi kurulu, yüklenici firmalar
Mesa-Nurol'u "•aklayan" raporunda, Şa-
hin'in TBMM Araştırma Komisyonu'na
yaptığı açıklamalan "şahs" diye nite-
lendirmişti.
Şahin, Cumhuriyet'e yaptığı değer-
lendirmede, Meclis Araştırma Komisyo-
nu'na yaptığı açıklamada, kişisel ya da
yanlı görüş bildirmesinin söz konusu ol-
madığını, mevcut durumu objektif kriter-
lere dayanarak aktardığını söyledi. Konu
mahkemeye intikal ettiği için raporla il-
gili yorum yapamayacağını vurgulayan
Şahin, "Komisyonda bana, 'Sız olsaydı-
nız böyle bir ihale yapar mıydmız' diye
soruldu. Ben de eksîk belgeler olduğunu,
bunun da sözleşme değişikliği anlanuna
geldiğini, dolayisryla bu koşıülarda ihale-
nin yapılamavacağını aktardun. Objektif
bir değertendirmedir, bu ola>la ilgüi bir
itirafta ya da iftirada bulunmam da söz
konusu degüdir" diye konuştu.
Şahin, TBMM Araştırma Komisyo-
nu'na verdiği ifadesinde. "sözJeşme de-
ğiştirilmeden ihale yapılmasının ve fıyat
analizlerinin aünmasının hataokJuğunu"
bildirmişti. Biürkişinin "kişisel" diye ni-
telendirdiği ifadesinde Şahin. aynca
"proje keşiflerinin Emlak Konut'a gön-
ni, bunun da sözleşmedeğişik-
liği anlanuna geldiği halde sözleşme deği-
şikliğine gidilmeden ihalenin yapıldığmT
belirterek "Bu işindört tarafi bulunmak-
tadır. Bu işte gerçekten usulsüzlük varsa
bunun tek sorumlusu Emlak Konut ola-
maz, belli oranlarda herkesin payı olma-
sı gerekir" görüşüne yer vermişti.
Gürkan: Bilirkişi yanlı
Eski DSP'li TBMM Başkanvekili V-
luç Gürkan, TBMM Teknik Daire Baş-
kanlığı'nın "a>T
mazuguun
daha önce
Başkan Yıkürun Akbulut'a ilettiğini be-
lirterek "Bu kişi görevden abndığında,
ben genel kurul salonu yolsuzluğu ile bağ-
lanbh diye düşünmüştüm. Ancak dava-
mn seyrinden anlaşıhyor ki Sa>ın Başkan
sadece kendi adamlan için boş kadro ya-
ratmış" dedi. Meclis'in bu konuda du-
yarsız davranamayacağını ifade eden
Gürkan. "Meclis bu konuda si\asi daya-
nışma vurdunıduvmazlığına giremezr
görüşünü dile getırdi. Bilirkişinin "kör
kör parmağım gözüne" anlayışıyla bir
rapor hazırladığını vunjulayan Gürkan
şunlan söyledi:
"Böyle rapor hazırlavan bilirkişiler
hakkında da birşeyler yapmak gerekh or.
Başvurulacak yeri belirlemeye çanşıjo-
rum. Bu>-aklaşımlannıörnek göstererek,
bu bilirkisilerin depremde yıkılan binalar
konusunda bilirkişi tayin ediunemeleri
için mahkemeleri nasıl uyarabüeceğimi
düşünüyomm. Gerekirse bu konudailgi-
li bütün mahkemelere, ibret vesikası o-
larak, bu bilirkişileri yapüklanyta tanıt-
maya karartıyun."
Köy Enstitülü ünlü yazanmız Fakir Baykurt'un Almanya'daki hasta yatağında son isteği:
^ Bana Cranhuriyet getîriıı
Fakir Bavkurt'un son kitabı.
^ Ünlü yazanmız Fakir Baykurt'u Essen
Üniversitesi kliniğinde ziyaretimiz sırasında ilk
sözü, "Cumhuriyet'teki arkadaşlara selamlanmı
söyle, sağolsunlar" diyor. Eşi Muzaffer hanım
ekliyor: "Cumhuriyet'le doğdu, gözünü onunla
açtı. Cumhuriyet'i çok sever".
• Baykurt daha sonra "Cumhuriyet gazetesi var
mı?" diye soruyor. Eline aldığı gazeteye duygulu
gözlerle bakıyor. Sessiz ve içten bir bakış!.. Hiç
konuşmuyor.. birkaç dakika içinde uykuya
dalıyor. Bir eli, yanı başında oturan küçük kızı
Sönmez'in avcunun içinde.
METİNGÜR
ESSEN - Ünlü yazanmız Fakir Bay-
kurt 1979'dan beri yaşadı^ Alman-
ya'da yaşam savaşı veriyor. Amansız
bir hastalık sarnuş vücudunu. Essen
Üniversite Kliniği'ne yattığı ilk günler-
de doktorlar hastalığını teşhis edip ya-
salar gereğince açıkça söyleyince eşi-
ni başucuna çağırarak, "Bende kanser
varmıs, ben bu hastalığı yeneceğim" di-
yor ve 6 Eylül'den bu yana direniyor.
Direnişı tükenmek üzere. Artık ona ne
doktorlar derman olabiliyor. ne de ilaç
kâr ediyor. Eşi Muzaffer Hanun, Tür-
kiye'den gelen kızlan Işık ve Sönmez,
Almanya'da yaşayan oğlu Tonguç onu
çevTelemiş. Hastane odasmda ozjem.
duyğu ve sevgi birlikte yaşanıyor!.. A a
tatlı olaylarla dolu, yirmi yılı Alman-
ya'da geçmiş yetmiş yıllık bir yaşam...
Türkiye'de olduğu kadar Almanya
ve Avrupa'da da Fakir Baykurt'u se-
venler çok. Alçakgönüllü, hoşgörülü
olan, gençleri seven ve onlann içinde
yazmak isteyenlere arka çıkan Fakir
Baykurt 1989'da Almanya'da yazdığı
bir şiirinde şöyle diyor: "Benim dile-
ğim / Yüz yıldan fazla yaşamak değil /
Bir küçük dileğim \ar halkımdan /
Mutlu ofduğu o güzel mevsimde / Bir
türkü süresi anunsanmak / Onu da pa-
şa gönlü bilir!" Acı haber tez duyulur
denir. Onu bir daha görmek isteyenler,
anımsayanlaro kadar çok ki. ne kadar-
dırbilinmez. Muzaffer Hanım"ın onla-
ra. Fakir Baykurt'un okuyuculanna
mesajı şu: "O gülen yüzünü gözümü-
zün önüne getireceğiz, bir de kitaplarry-
la yaşayacağız. Görmeyenler de böyle
yaşasm."
"Cumhuriyet^e selam"
Fakir Baykurt'u hastanede ziyareti-
miz sırasında ilk sözü, "Cumhuri-
yet'teki arkadaşlara selamlanmı söyle,
sağolsunJar" diyor. Eşi ekliyor: "Cum-
hurivet'le doğdu, gözünü onunla açö.
Cumhuriyet'i çok sever". Fakir Bay-
kurt, doktorlardan, Türk-Yunan dostlu-
ğunu simgeleyen bir resmi odasına as-
malannı isteyeceğini söylüyor ve ar-
dından da Cumhuriyet gazetesi var mı
diye soruyor. Kentin merkez istasyo-
nundaki gazete satıcısından Avrupa'da
yayımlanan Cumhuriyet Hafta'yı ala-
rak istemini yerine getiriyonız. Eline
aldığı gazeteye duygulu gözlerle bakı-
yor. Sessiz ve içten bir bakış!.. Hiç ko-
nuşmuyor.. birkaç dakika içinde uyku-
ya dalıyor. Bir eli yanı başında oturan
küçük kızı Sönmez'in avcunun içinde.
Muzaffer Hanım, Fakir Baykurt'la
evli olduklan 48 yıl boyunca dolu do-
lu bir yaşamlan olduğunu belirterek,
"Ben üzüntüyleyaşadım.Ama onu hiç-
bir şey yıldıramadı,hiç künseden kork-
madL' Sen hiç üzülme, her şeyimr alır-
lar ama elimden kalemimi alamazlar.
Parmaklanm duruncaya kadar yazaca-
ğım" derdi. Şu an bile hasta yatağında
uyku arasuıda seçimde > aptığı konuş-
malan tekrarfayor. "Kütüphanelenn ka-
pısmı açık tutun çocuklar okusun' di-
yor. Hastaneyi çok sevdL Çünkii dok-
torlar genç. Almanca olan Bir Uzun
Yol kitabını da bir Alman hastaya im-
zalayip verdi. Belki de bövlece son im-
zasuu burada atmış oldu" diyor.
Almanya'da havalar soğudu. Kuzey
Ren Westfalya eyaleti parçah bulutlu.
Bugün ara sıra yağmur çiseliyor. Has-
tane geniş bir alana yayılmış. Çiçekle-
ri, çam ağaçlan, kuşlan bol. Güvercin-
ler, Fakir Baykurt'un yattığı tek katlı
yapının üstünde uçuşuyor. Birgörebil-
se banş güvercinlerini ne kadar sevinir.
O. kendinden geçmiş. Hem yaşam sa-
vaşı veriyor, hem de banşı sayıklıyor.
Büyük şair Nâzım'ın şu dizesine vur-
gun:
Dünyayı verelim çocuklara hiç değil-
se bir günlüğüne
AIIı pullu bir balon gibi verelim oy-
nasınlar
O>Tiasınlar türküler söyleyerek yıl-
dızlann arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim sıcak
bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Dün\a>ı çocuklara vereüm
Bir günlük de olsa öğrensin dünya
arkadaşlığı
Çocuklar dünvavı alacak elimizden
Olümsüz ağaçlar dikecekler.
Fakir Baykurt Kuzey Ren VVestfalya
eyaletini severdi. Almanya'nın can da-
man, kömür ocaklannın, ağır sanayi-
nin olduğu yöre. tşçi yöresi, ernekçi
öresi. Havası ötekieyaletlere göre kir-
i, yağışı çok olan bir yöre. Fakir Bay-
kurt Almanya'da bu yörede yaşamayı
seçti. Türkiye kökenlilerbu yörede yo-
ğunlaşmıştı. Onlarla iç içe olmak isti-
yordu. Olduda. Gece Vardiyesi'ni, Ba-
nş Çöreği'ni, Bizim lnce Kızlar'ı, Bir
çıkannzdemiştik. tşte şimdi günü gel-
di. Aradan geçen yıllar konuşmalan
eskitemedi.
- 60. yaşına bu ülkedegirişini nasıl de-
ğeriendiriyorsun? Böyle bir günde ne-
rede ounak isterdin?
- Federal Almanya'da 60 yaşıma gi-
rişımi düşünmüyorum, 60 yaşıma gi-
rişimi sevinçle düşünüyorum. Türki-
ye'de ya da Federal Almanya'da, ayır-
dı yok. Ama Federal Almanya'da bu
kadar uzun kalışım da önemli elbet.
Uzayacağı hesapta yoktu. uzadı. Böy-
le günde ne diyeyim?.. Yani bana arma-
ğan mı düşünüyorsunuz? Köyümde ol-
mak isterdim.
- Almanya'ya gelişinin nedenleri ney-
di? . .
- 1977'de Duisburg'a geldim, üç ay
kaldık ama yetmedi. Dedim ki, 'Geniş
birnrsattayenidengeleyinı.' 1979'dai-
ki, üç yıl kalmak için geldim. 1980'de
biliyorsun yeniden askeri darbe oldu.
Gitmedim Türkiye'ye. Çünkü 12 Mart
1971 "de tutuklandım, uzun uzun yargı-
nemde belgesel kitaplara gösterilen il-
ginin nedeni budur. Okur doğru bilgi
istiyor. Yazar insan gerçeğini doğru
görmeli, dosdoğru görmelidir. Bundan
dolayı uzaktan baktığım, karşıdan sey-
rettiğim, elimle yakalamadığım du-
nımlan yazamam, buna cesaret duya-
mam.
- Yurtdtşında vaşamanuı acı yanlan
da yok mu?
- Eşini dostunu göremiyorsun. En
özlediğin zaman kardeşlerinle, arka-
daşlannla, köylülerinle ve komşulann-
la beraberdeğilsin. Falan yetdeki arka-
daşına kalkıp gidemiyorsun. O sana
gelemiyor. Bunlar.. içinde olmayanlar.
dışanda yaşamanın zorluklannı anla-
mazlar. Tersine bunu bir lüks gibi gö-
rebilirler. Bundan dolayı da insanı
olumsuz yargılayabilirler. Hiç böyle
değil. Bir çile, bir özveridir dışanda
yaşamak, birtakım ilkeler adına. Be-
nim durumumdaki insanlar eğer, hak-
sız yönetimler başladığında dışardalar-
sa, hemen yurda döner giderlerse, bu-
Ünlü yazar Fakir Baykurt, yakalandığı pankreas kanserine 6 Eylül'den bu yana direniyor.
Direnişi tükenmek üzere. Arük ona ne doktorlar derman olabiliyor, ne de ilaç kâr ediyor.
Uzun Yol'u, DuisburgTreni'ni burada
yazdı. Bu yörede Türkiyeli Yazarlar
Çalışma Grubu'nu kurdu. Bu grupta,
Avrupa'da edebiyat alanında etken olan
yakın arkadaşlan arasında Kemal Yal-
çm, Halit Ünal. Mevlüt Asar. Dilek
Asar. Molla Demirel, Ahmet Sefa da
vardı.
Duisburg kentinin fahri hemşerisiy-
di. 1990'da bu kentte düzenlenen 60.
yaş gününü kutlama toplantısında
Anakent Belediye Başkanı Josef
Krings yaptığı konuşmada. "Sizingibi
bir yazann kentimizde bulunmasından
gurur du> uyoruz. Siz ve buradaki Tür-
kiyeli işçiİer bizim sevgili konuklannuz-
suuz" diyordu.
Fakir Baykurt'la o günlerde bir söy-
leşi yapmıştık. Uzunca bir söyleşiydi.
Başbaşa duygulanmızı paylaştık. Da-
ha önümüzde nice yıllar var yasadık-
ça. günü gelince söyleşiyi gün ışığına
landım, sağlığımı riske sokan kötü ko-
şullar içinde yaşadım. Sonunda tek gün
ceza almadım. Yani ne demek bu? Ya-
tıyorsun içeride. Tabii gerekirse yatar
insan. Ama gerekmediği zaman da,
"Ben geldim, ahn beni içeri!" demek de
gerekmez. Böyle bir davranışta bulun-
mak istemedim. Ben asıl buradaki ya-
şamı görmek, anlamak; işçinin düşün-
celerini, duygulannı kavramak istiyor-
dum.
- Yaznıa yönteminden söz edebilir
miyiz?
- Elbette, benim yazma yöntemim
katılımcıiık diye özetlenebilir. Köylü-
nün yaşamını da öyle yazdım. Düş gü-
cüne de güvenirim tabii ama yalnız ona
yaslanmam. Yazmak istediğim yaşaıru
elimle tutacak derecede tanımak iste-
rim. Bugünkü yazann görevi doğru
yazmaktır, doğru bilgi vermektir, doğ-
ruyıı dosdoğru göstermektir. Son dö-
nun anlamımn ters olacağını düşünü-
yorum.
- Türkiye'ye dönmeyi düşünüyor
musun?
- Her an düşünüyorum. Hiç aklım-
dan çıkarmış değilim. Dönmüyorum,
çünkü göç kolay değil. Yaşamayanlar
yeterince bilmez. Federal Almanya'ya
bir bavulla geldim. Oturacak sandal-
yem, kahvaltı edecek masam yoktu.
Telefonumu bağlattım, elektriğimi, su-
yumu açtırdım. Buradan git oraya, ora-
dan gel buraya. Ta milattan önce Sene-
ca da söylemiş, olmaz bu iş. Türkiye'de
haksızlıklarla dolu yönetimin, yerini
gerçek demokrasiye bırakarak uzak-
laştınlmasını, içeriden, dışandan el ele
vererek sağlayacağız.
- Biraz da şu anki uğraşılann üzerin-
de durabilir miyiz?
- Öğretmenlik yapıyorum. Yazarlık
yaşamımda hep öğretmen olarak çalış-
tım. Yazıgelirlerinebağlamadımyaşa-
mımı. Bundan çekindim. Bağlarsam
yazarlığımın zarar göreceği sanısına
düştüm. Sonra da ama bu iki meslek
yaşamıma öyle girdi, birleşti. lkisini
de halkın uyandınlması amacına yö-
nelttim. Yazarlığımı sürdürüyorum.
Buraya geleli yedi sekiz kitap yazdım.
Elimden geldiğinde bunlann çoğunu
Türkiye'de yayımladım. Yayına hazır
kitaplanm var.
- Çalışmalann Almanca sonın olu-
yormu?
- Türkiye'den benimle birlikte ge-
lenler içerisinde en iyi Almanca öğre-
nen insanım. Ama ne yazık ki, tam öğ-
renemedim. Zaman zaman konuşmala-
n-Almanca yapmak gerekiyor. Her şe-
yi tam anlatamıyorum. Zaten Alman- i*> ~>
ca ile de yazamıyorum. Almanca gibi
büyük ve güzel bir dili öğrenmek için
biraz erken başlamak gerekiyor. Eİli-
sinden sonra zor oluyor.
- Almanya'daki Türkiye kökenli,
özeüikle ikinci kuşak arasından çıkan
yazarlanmıza, sanatçılanmıza destek
veriyorsun, yardım isteyenJeri geri çe-
virmiyorsun, önsöz, sonsöz yazıyorsun.
Bu alandaki gelişmeleri nasıl değerlen-
dirijorsun?
Pek çok değerli kftap
güme gidiyor
- Almanya'da çok kitap çıkmaya baş-
ladı. Bu iyi bir şey. Çok olmazsa nite-
lik olmaz. Nitelik nicelikten çıkar. Tür-
kiye'nin Türkiye işçi sınıfınm ulusla-
rarası seslere, kalemlere gereksinimi
var. Bu alandaki çabalann desteklen-
mesi gerek. Almanya'da yazarlar Tür-
kiye'den görülmediğine göre buradaki
boşluğu kimler dolduracak? Ben, ken-
di aralanndan eleştirmenlerin çıkması-
nı salık veriyorum. Ama bu uzun erim-
li bir iş. Acaba bir kitap, bir şiir kim bi-
lir kaç gecede yazıldı? Ne büyük düş-
ler koydu yazar dizelerin altına? Kim-
se ses vermiyor, kör kuyuya atılan taş!
Vicdanıma dokunuyor. Bunlara hiç de-
ğilse birer yazı yazmak, haber vermek
istiyorum. Ama eleştirmen değilim,
vaktim de yetmiyor. Bir de piyasa ger-
çeği var. Tanmmamış yazara yer yok.
Yıldız yazar olacaksın. Yayımcı stara
para yatınyor. Yayın dünyası kapitalist
kurallara göre işliyor şimdi. Bu alanda
hakça işlerlikten çok ticaretin kuralla-
n egemen. Bu dururnda pek çok değer-
li kitap güme gidiyor.
Her yazar, her şair kendini değerli
sayma hakkına sahip. En azından oku-
yucusunun önüne gidip bo>"unun ölçü-
sünü almcaya kadar. Onun için her yo-
la başvuruyor. Önsöz, sonsöz istiyor.
Biz yapmadık. Eskiden böyle yöntem-
ler yoktu. Geliyorlar, istiyorlar. Bunu
haksız bulmuyorum. Çok insan yazı-
yor, az olanak var. Bu yüzden destek
oluyorum.
Bu önsözlerde hep övdüğümü, eleş-
tirmediğimi söylüyorlar. Övmek de
eleştiridir, eğer övülecek yanı varsa.
Ele aldığım yapıtın olumlulukJannı
gösteriyorum. Eleştirmen olmadığım
için olumsuzluklanyla uğraşmıyorum.
Önsöz yaz diye gelmiş genç arkadaşı-
mı, okurlar önünde mahcup edemem.
Ben de önceki yazarlardan destek gör-
düm.
- Türkiye'deki okuyuculanna neler
söylemek istersüı?
- Altı çizili büyük bir teşekkürdür.
Bu dünyanın yollannda çok yoksul ko-
şullarda yürümeye başladım. 1929Bur-
dur-Akçaköy doğumluyTim. Yazar ol-
mak aklımdan geçmezdi. Köy Enstitü-
lerinde okudum, olanak buldum. Ens-
titülerbizleri geliştirdi, iyi öğretmenler
yaptı. iyi yazarlar olmamıza ortam
hazırladı. Köy Enstitüleri ohnasaydı ol-
mazdık. Köy Enstitülerini bağnndan
çıkaran halkımıza teşekkür ediyorum.