Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8ŞUBAT1998 PAZAR
HABERLER
I KUTLU SAVA$1N HAZIRLADIĞI SUSURLUK RAPORU'IÜUN TAM METNİ • 12
İsteyene pasaport ve polis kimliğiır diğer konu, pek çok kişiye
verilen polis kımliğıdir. An-
kara emniyetinden verilen
ehliyetlerevepasaportlarada
araştırma kapsamında bak-
mak gerektiği iddia edilmektedir. Son-
ralan Cemil Serhatn'nın bunlan toplat-
tıği da önemli bir iddiadır. Tank Ümit'e
verilen yeşil pasaportlan adı geçenin sa-
hiplerine dağıttığı da bir tanığın anlatı-
mıdır.
Macaristan'da Sn. Başbakan'a vaki
saldında kullarulan telefon numarala-
nyla irtibatlı ve yoğun bir telefon trafi-
ğine ilişkin birbilgisayar disketi başkan-
lığımızdadır. Yapılacakbiraraştırmanın,
şaşırtıcı irtibatlan ortaya çıkaracağı dü-
şûnülmektedir.
Bütün bu çete faaliyetleri Susurluk
olayı adıyla vasıflandınlmaz ve top-
yekûn ıslah projeleri ele alınmazsa, ma-
halli çetelerin ve kabadayılann devlete
diklenecekleri zamanın
çok uzakta olmadığını
söylemek kehanet sayıl-
mayacaktır.
Çetelerden söz edilir-
ken Susurluk'la bağlantı-
sı hiç kurulmayan bir di-
ğer konudan, çete dene-
mese bile bir gruplaşma-
dan bahsetmekte zaruret
vardır.
Baştan beri zikredilen
olaylar, kişiler ve faali-
yetleri müstakil veya bir-
birinden bağımsız işler
olarak algılamak son de-
rece yanıltıcıdır.
Tarlanın bir köşesınde
beliren yabani otun diğer
köşedeki yabani otla cins
ve tür benzerliği olmaya-
bilir. Çiftçinin tarlasını
kaplayan yabani otlan
görüp bunlann niçin be-
lirdiğine şaşırması yerine
tarlasını bakımsız bırak-
tığını kabullenmesi gere-
kir. Ülkede cereyan eden
olaylann da, Güneydo-
ğu'dakı şartlardan etkile-
nip, kamu yönetiminde-
ki tercihlerden beslendi-
ği aşikârdır.
Bu tercihlerin müşah-
has bir örneği kamu ban-
kalannda görülmektedir.
Şekerbank menşeli bir
grup bürokrat, 1992 ve
manlannın büyük bölümünü az sayıda-
ki firmaya tahsis etmiştir.
Emlakbank, zararda olmasına, yük-
sek maliyetli konutlannı pazarlayama-
masına rağmen konut üretimine devam
etmiş, banka zaran pahasına fırmalar
kârlannı sürdürmüşlerdir. Halkbank kü-
çük ve orta ölçekli işletmeler yerine yi-
ne belli firmalara yönelmiş, sayısız ve
bankacılıkla telif edilmeyecek işlem
yapmıştır.
Bankalardan kamunun kaybının ne ol-
duğu bellı bile değildir. Kamu banka-
smdan dövız olarak alınan kredi, piyasa
rayiciflin üzenndeki bir orandan yine ay-
nı bankaya TL mevduatı olarak yatınl-
mış, banka her iki noktadan zarara uğ-
ratıhrken firma avantajına bilerek sebep
olunmuştur.
Vakıfbank'tan libor+2 ile kredi kulla-
nan bir grup, kendi bankasında dövizi li-
bor+7 ile satmaktadır.
çüde varlık sebebi olan Güneydoğu
problemine bağlı olarak bir gelişme çiz-
gisi takip etmiştir.
Ancak JtTEM'e alınan itirafçılar ve
mahalli unsurlar zaman içinde başıboş
ve serbest kalınca, başlı başına bir büyûk
problemin kaynağını oluşturmuşlardır.
Sadece mahalli unsurlar değil istih-
baratta çalışanlar da askeri hiyerarşimn
dışında kalmışlardır. Binbaşı Cem Erse-
ver, daha yüksek rütbelilerin bulunduğu
bir ortamda müstakilen hareket edebil-
miştir.
Mahalli unsurlann ve itirafçılann teş-
kil ettiği gruplar isej andarma tarafindan
her zaman kullanılmışlardır. "Ateşi ma-
şayla tutmak" haklı, yerinde bir davra-
nış olsa da oluşan hava içinde itirafçı
gruplar zaman içinde serbest ve başıboş
kalmışlardır. Abattin Kanat, bu gruptan
tanınmış bir itirafçıdır.
En meşhuru ise zalimliği ve öldürdü-
lan korkutarak para sızdırmayı düşün-
düm. Eroin kaçakçtsıoiaraktanınan ün-
lfi kişilerden (öktürülen)Behçet Cantürk,
Savaş Buldan gibi kişüerin de isünlerini
vererek korkutabikceğiıni düşönerekte-
şebbüse gectimJVlüştekiye ettiğim tele-
fonlarda başka isim kullanmam ve ken-
dimi kontrgerilla olarak tanıtmam ta-
mamen onlan korkutabilmeye matuf-
tur" demiştir.)
Kullanıla araçlann sertliği ve P-
KK'nin başvurduğu metotlann acıma-
sızlığı, mücadeleyi yûrütenlerin bazıla-
nnın daha sonrada benzer metotlan kul-
lanmalanna sebebiyet vermektedir.
(Bu bölümdeki 103 ve 104. sayfa
sansürlendi.) ...gibilerine yönelik olan-
lar amacına ulaşmış ve PKK'ye sıcak
çatışmalardan fazla zarar verdirilmiştir.
Ancak Güneydoğu illerindeki sıradan
kışilerle, sadece Kürtçü olarak tanınan
ve PKK ile doğrudan ilişkisi olmayan
Çatiı polis değildi, diplomat değildl bürokrat değildi. PoBslerle hatay çekecek kadar ifişki kurabOen Çatfa için kimiık üe pasaport da hiç sorun obnadı_
sonrasmda kamu bankalannda yönetici
olarak çalışmışlardır. Bu grup. 1992-
1996 döneminde bir aile holdinginde gö-
rülebilecek bir şekilde bankadan banka-
ya dolaştınlmışlardır.
Bu tablo ilk nazarda sadece ilgi çeki-
cidir ve fazla yorum yapmaya irnkân
vermez. Ancak, Nurettin Şenözlü'nün
yasalann imkân vermemesine rağmen
Yûksek Denetleme Kurulu'na önce üye,
sonra da başkan yapılmaya teşebbüs
edılmesi ılgı çekicidir. Halkbank, Zira-
at Bankası, Vakıfbank ve Emlakbank,
Yüksek Denetleme Kurulu tarafindan
denetlenmektedir. Böylece ışlemler ve
denetleme, aynı ekibin eline terk edilmiş
olacaktı. Bankacılık işlemlerinde son
beş yılda önemli problemler ortaya çık-
mamış ise bu bürokratik tasarruflan kay-
gı ile değerlendirmek uygun olmazdı.
Gerçekte ise son yıllarda, kamu banka-
lannda kaygı verici gelışmelerolmuştur.
Kamu bankalan belirli gnıplara ve hol-
dinglere, Firmalara ödeyebileceklerin-
den çok daha fazla krediler açmış, limit-
lerin zorlanması gündeme gelince off-
shore bankalar kredilendirmeye devam
etmiş, birçok firmaya leasing işlemleri
yapılmış, bu da yetmemiş ve yurtdişı or-
taklığı olan bankalardan krediler açıl-
mıştır.
Bazi bankalar, belli sayıdaki firmanın
bankası göriinümünü almış, plasmanlar
az sayıda firma üzerinde toplanmış, ban-
ka riski arttınlmıs olmaktadır.
Banka limitlerinin zorlanması bir di-
ğer işlemi gûndeme getirmiştir. Türk
bankalannın verdiği teminat mektupla-
n ile yurtdışı kredılere müracaat edilmiş
ve on milyonlarca dolarlık kredi kulla-
nılmıştır. Vadesı geldiğinde teminat
mektuplannın çok büyük kısmı banka-
larca ödenecektir.
Firma bazında verilecek sayısız örnek
vardır. Mesela Vakıflar Bankası plas-
(Bu bölümdeki 99. sayfa
sansürlendi.)
DEGERLENDİRME
(Gelişmeler bölümünde kişiler ve
olaylar tespit ve yorumlarla takdim edil-
diğinden -tekrarlardan sakınmak üzere-
değerlenditme bölümü kısa ve birkaç
önemli hususla sınırlı tutulmuştur.)
ÖzelHarp
Asken istihbaratta emir-komuta zin-
ciri, sıkı askeri hiyerarşi içinde hiçbir
zaman kopmamıştır. Dolayısıyla askeri
istihbarat,jandarmada, poliste hatta -za-
man zaman- MtT'te müşahede edilen
kontrol dışı eylem ve faaliyetlerden za-
afa uğramamıştır.
Özel Harp Dairesi, zaman içinde Özel
Kuvvetler Komutanlığı olarak gelişmiş,
daha çok rütbelı görevliler esas alındı-
ğından geçicı erat pek az sayıda olagel-
miştir. Halen de birkaç alay halinde, pro-
fesyonel bir ordunun çekırdeği olacak
şekilde tesis edilmiştir.
Bu yapının, sivil yan unsurlarla des-
teklenmesi cihetine de gidilmemiş, as-
keri disiplin hiçbir noktada zayıflamadı-
ğı için ihtilatlar ortaya çıkmamıştır.
Jandarma
Jandarma istihbaratı geçmişte, çok
küçük, güçsüz hatta illerdeki asayiş is-
tihbaratı mertebesindeydi. Hulıısi Sajm
Paşa'nın kurmay başkanlığı döneminde
JÎTEM geliştırilmiştir. Mahalli lisanlan
konuşan insanlarla takviye edilmiş ve
yavaş yavaş güçlenmiştir. Ama hiçbir
zaman MÎT veya askeri istihbarat sevi-
yesine ulaşmamıştır.
Zaten buna ihtiyaç da yoktu. PKK'nin
80"li yıllarda yarattığı silahlı mücadele
ortamı, jandarma istihbaratının kaynağı
olmuştur. Dolayısıyla JlTEM büyük öl-
ğü insan sayısının fazlahğı ile tanınan
Mahmnt Yıldınm - Yeşil'dir. Yeşil, Şa-
fıi Kürt'tür. Bu grup, Alevi Kürtleri en
büyük hasım olarak görür ve kabul
eder. Çoculduğundan beri tenefrüs etti-
ği bu hava Yeşil'i, Alevi Kürtlere karşı
sadece menfaat, haraç vs. kaygılanyla
değil, dini moüflenn de etkisinde aşın-
lıkJara yöneltmiştir.
Jandarma istihbaratında çalışan per-
sonel, subay ve astsubaylar Güneydo-
ğu'dan dönmelerinden sonra görevlendi-
rildikleri Batı bölgelerinde de eski ele-
manlarla gruplaşma, emekli olduktan
sonra da ilişkileri sürdürme alışkanlığı
içinde olmuşlardır. (Bodrum Gümbet'te
Sun Clup Hotel'in sahibi Ahmet Nednn
Başmmrb ile arkadaşı Vasfi Ahmet Kö-
seoğlu arasındaki ihtilaf,jandarma subay
ve astsubaylan ile itirafçı ve mafya ara-
sında çözümlenmiş, alınan çekler tahsil
edilmiştir.
Çıkan ihtılafta itirafçı tbrahim Babat
arkadaşlanru vurmuştur. tbrahim Babat,
Başbakanlık Teftiş Kurulu'na başvur-
muş ve 7 yıl ile kurtulacağının kendisi-
ne garanti edildiğini, ancak 17 yıl olun-
ca konuşmaya karar verdiğini anlatmış-
tır. Başbakanlık müfettişleri kendisinin
bilgisine başvurmadan önce, Emniyet 11
istihbarat Şube Müdürü ile Jandarma
Alay Komutanf nı ziyaret etmişler ve
Babat'a "heyecana kapdıp yanhş biryey
yapmamasııu, gereksizkoauşmamasını"
öğütlemışlerdir.)
Dikkati çeken husus, Güneydoğu'da
savaşan değil, özellikle istihbarat yapan
unsurlann, öğrendiklerini daha sonraki
yıllarda ve yaşantılannda kullanıyor ol-
malandır. (Alaattin Kanat, polise verdi-
ği ifadede -26.08.1994-, "Geçmisyaşan-
ümdaD tanıdığım ve kendüerinin eroin
kaçakçüığı işjerine bulaşaklannı bildi-
ğûn Abdülkadir Akbıyık ve Senar Er
isûnli Güneydoğu kökenh' kişilerden on-
şahıslara yapılanlar ise tüm çahşmalara
zarar vermiştir.
Özellikle Güneydoğu'da bu tür çalış-
malann içinde yer alan bazı görevlilerin
ve itirafçılann büyük merkezlere kay-
malan, maddı menfaata düşüp yozlaş-
malan ile ilişkili olmuştur.
Yukanda özetknen gelişmeler, 1993
ve sonrasını özetleyen bölüm, devlet üst
yönetiminin tercihini aksettirdiği kadar
sorunlan da çok kısa da olsa aksettir-
mektedir.
Aslında çizilmiş olan çerçeve ve ka-
mu kurumlanıun işbirliğini anlatan sa-
tırlar gerçekle fazla uyuşmamaktadır.
Terörde başanlar sağlandığı, PKK'nin
geri çekilmeye başladığı ve PKK için
zor günlerin geldiği aşikârdır. Bu neti-
cenin topyekûn bir mücadeleyle istihsal
olunduğu süphesizdir.
Ancak daha önceki bölümde takdim
edilen olay ve gelişmelerle birleştirildi-
ğinde ciddi farklılıklann ortaya çıktığı
ve kamu kurumlan arasında belli tavır-
lann geliştiği ve kamplaşmalar olduğu
bilinmektedir.
Temel soruşudur: Polisinjandarma-
nın hatta MlT'in örtülü faaliyetlerle il-
gili çalışmalan, başta emniyet olmak
üzere bu kurumlan kamuoyunun önüne
sermiş, hatta çalışmalannı engelleyecek
dunıma getirmiştir.
Güvenlikle ilgili kurumlarda ise itici
ve yönlendirici güç Silahlı Kuvvetler'dir.
Özel harp kuvvetleri ise özel harekât
timleriyle örtülü diğer etkili çalışmalan
yürütmüşlerdir.
Fakat, maddi menfaata yönelik işlere
(Senar Er olayında Nafiz Karacan gıbi
örnekler hariç) askerler kanşmamıştır.
Kanşanlar da tasfiye edilmiştir. Farklı-
lık herhalde yönetimde, yönetende ve
anlayıştadır.
Konunun sadece disiplinle izah edile-
bıleceğı düşünülebilirse dejandarmanm
niçın diğer askeri birliklere değil de, po-
lise yakm olduğunu izah etmek gerekir.
lllegal faaliyetlerin kaynaklanndan,
sebep, gelişme ve neticelerinden bahse-
derken ifade edilen tespit, illegal faali-
yetlenn, PKK ile mücadele bağlamında
gelişme gösterdiğidir. PKK tehdidinin
kontrol altına ahnabilmesi için öncelik-
le devlet yanlısı olarak tanınan aşiretler-
den yararlanma yoluna gidilmiş, Piş-
manlık Yasası çerçevesinde itirafçılar ve
geçici köy koruculan sistemi de PKK'ye
karşı mücadele unsurlan haline getinl-
miştir.
Suça yatkın kamu göreviilerinin dev-
reye girmesı ve kişisel çıkarlann, mer-
kezi tercihlerle bağdaşması ile bugün
"çete" olarak vasıflandınlmış yozlaşmış
ilişkiler ortaya çıkmıştır.
Doğu ve Güneydoğu'da, feodal yapı-
nm mevcudiyeti, aşiretİCT arası çelişki-
ler gönüllü köy koruculuğu (GKK) sıs-
teminin özünün feodal
yapıya dayanması, aşi-
retlerin tran ve Kuzey I-
rak'ta uzantılannın bu-
lunması, bölge ekonomi-
sinin geçmişten bu yana
başta uyuştunıcu olmak
üzere kaçakçılık teme-
linde şekillenmesi gibi
unsurlar da illegal faali-
yetlere kaynak yaratma-
da etkili olmuştur.
OHAL bölgesinde il-
legal faaliyetler içinde
yer alan sahıslann ve iti-
rafçılann deşifre olmala-
n, güvenlik kuvvetleri-
nin kendilerinden istifa-
deden vazgeçmeleri ve-
ya kendilerine görev ve-
renlerin Batı illerine
atanmalan halinde bu sa-
hıslann da büyük şehir-
lere kaydıklan görül-
mektedir.
Kısa bir dönemde
mevcutlara ilaveten yeni
ve illegal oluşumlar
meydana çıkmaya başla-
mıştır. Emniyet ve adliye
kayıtlannda bu konuda
çok sayıda bilgi ve dos-
ya mevcuttur.
Yapılacak iş bu nokta-
da şekillenmektedir.
Mevcut ve halen devam
eden illegal faaliyet ve
oluşumlara engel olmak.
bu amaçla da konulann üzerine cesaret-
le re kararlılıkla gitmek.
Ancak önce koordinasyonu sağlamak
veya yeniden tesis etmek gereklidir. Uz-
manlar, öncelikle istihbarat alanındaki
koordine noksanlığına işaret etmektedir.
Bu alandaki sorunlan: 1. Kaynaklarla, 2.
Ortak çalışmayı gerektiren İconularla, 3.
Teknik çalışmalarla ilgili olanlan ayn
ayn tasnif ederek incelemektedirler. Fa-
kat bu sorunlar, polis-jandarma ve MİT
arasında ıcra karmaşası olarak da yaşan-
maktadır.
Dolayısıyla öncelikli hedef, yetki-so-
rumluluk sınırlannın netleştiği koordı-
nasyon olmalıdır.
Uyusturucu kaçalcçılığı
Çetelerden bahsederken uyuştunıcu
madde kaçakçılığından mutlaka söz et-
mek gerekir. Bu sektörde, inanılmaz kâr
oranlan vardır. Kaçakçılıklar artık ka-
zançlannı akJama ve toplumda saygın
kişiler olma yolunda da oldukça mesa-
fe almışlardır.
Bu konuda uzmanlar tarafindan ha-
zırlanmış dokümandan kısa bir bölüm
aynen sunulmaktadır:
"Uikemizde meydana gelen u>uşturu-
cu madde yakalamalan ile ilgiB olarak
mevcut bilguerin değerlendirilmesi so-
nucu, yakalanan şahslann yakuı akra-
baoMuklan,aralannda ortakhk bağının
bulunduğu ve aynı \erin nüfusuna ka> ıt-
lı olduklan dikkat çekmistir. Bu şahısia-
nıı organize bir faaüyet içerisüıe girdik-
leri görühnüş olup, uluslararası Idşi ve
gruplarla irtibata geçerek sınır tanunaz
organizasyonlar kurmak suretiyle. özel-
likle terör örgüu'erinin fınans kaynağını
oluşturan aileorganizasyoıüan halini al-
dıklan anlaşılmışür."
SÜRECEK
NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR oral.calislar(S raksnet.com
Saddam'ın ne kadar zalim oldu-
ğuna ilişkin anlatılan öykülerin ardı
arkası kesilmiyor.
Elinde dünyayı mahvedecek silah-
lardan söz ediliyor. Kendi halkına
karşı acımasızlığını kanıtlayacak tez-
ler gündeme getiriliyor. Despot bir
kan içici olduğu vurgulanıyor. Bütün
bunlann doğru kabul edilmesi, Ame-
rika'nın Irak tepesine bomba yağdır-
masının gerekçesi olabilir mi?
Ortada iki ayn sorun var. Birinci so-
run; Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ne yapacağı? Başından beri söylü-
yoruz, Türkiye'yi yöneten mantık ve
ilişkiler ağı onlan Amerika'ya mec-
bur ediyor. Avrupa ile ilişkiler bozuk,
Kafkas petrollerinin Türkiye'den geç-
mesinin anahtarı VVashington'un
elinde, Israil'le derinleşen ittifak çiz-
gisi Arap ülkeleriyle olan çelişmeleri
keskinleştiriyor. Ekonomi bıçak sır-
tında gidiyor, IMF heyetlerinin vere-
ceği raporlar yaşamsal önem taşı-
yor. Bu çıkmaz içindeki yönetim, so-
nunda istese de istemese de
Saddam Zalim de..
ABD'nin çizdiği stratejinin dışına çı-
kamama gibi bir açmazla yüz yüze
geliyor.
Türkiye
1
nin uluslararası alanda bu
kadar sıkışmasının temel nedenle-
rinden birısi ise iç siyasetteki tercih-
leri. İnsan haklarını hiçe sayan, ken-
di yurttaşını sokak ortasında kaçınp
öldüren, Kürt sorununa şiddet dışın-
daki bütün çözüm yollannı tıkayan
bir anlayış, sonunda devleti çetele-
rin ele geçirdiği bir tablo yarattı. Han-
gi taşı kaldırsanız, devletin önemli bir
görevinin başında olan eski bir cina-
yet sanığı veya hükümlüsü çıkıyor.
Üstelik bunlann neredeyse tamamı
ırkçı, şoven ülkücü hareketten geli-
yor. Devlet, sol düşmanı, özgürlük
düşmanı bir anlayışla yöniendirildiği
için, kendisine faşistleri müttefik ola-
rak gördü. Onlan devletin en kritik
yerlerine yerleştirdi. Siyasetten yar-
gıya, güvenlik güçlerine kadar bir-
çok önemli alan ülkücülerle doldurul-
du. Solcular bu kurumlardan temiz-
lenirken, ülkücüler terfi ettirildiler.
Işte bu yönetme anlayışı, sonunda
Türkiye'yi uluslararası alanda zor du-
ruma düşürdü. Şovenizm, başka ül-
kelerin iç işlerine karışrna çabalarına,
komşu ülkelerle olan ilişkilerin de bo-
zulmasına neden oldu.
Devlet, böylebirsıkışıklıkiçineso-
kulunca, ABD'ye teslimiyet dışında
biryol kalmadığı iddiasıyla ortaya çı-
kıldı. Türkiye'yi bu sıkışıklığın içine
sokanların gerekçelerini biz neden
kabul edelim ki? Saddam zalim ve
tehlikeli de, ABD masum mu? Dün-
yanın dört bir yanında insan hakları-
nı ihlal eden yönetimlerin baş des-
tekçisi VVashington değil mi? Orada
burada, işine gelmeyen yönetimleri
deviren, askeri darbeler örgütleyen
ABD, ne hakJa Saddam'ın silahlannı
bahane ederek savaş çıkarmaya kal-
kabilir ki?
Sen sırf düşüncelerini söyleyen
Haluk Gerger'i, sosyalist haraketin
sembol isimlerinden 83 yaşındaki
Mihri Belli'yi içeriye atacaksın, son-
ra da ABD dışında bir politika belir-
leyeceksin.. bu mümkün mü? Zali-
min dostu da ancak zalimlerden ola-
bilir. Dünyada uluslararası ilişkilerde
VVashington'dan daha zalimi var mı?
Türkiye'yi yönetenler, bizi ABD'ye
mecbur edemezler. Bu ülkenin hal-
kj, savaş oyunlannın aleti olarak sah-
neye sürülemez. Hiçbir gerekçe, bu
ülkeyi bölgedeki kanlı senaryoların
içine çekmenin bahanesi olamaz.
Çünkü, savaşa doğru atılan her
adım, bu ülkeyi daha büyük açmaz-
lann içine sokacak. Bugün yaşadığı-
mız çıkmazlaria, ABD ile 50 yıldır sür-
dürülen ittifak arasında bire bir bağ-
lantı olduğunu görmemiz gerekiyor.
Bu ülkede neden kontrgerilla açı-
ğa çıkanlamıyor? Türkiye'deki aske-
ri darbelerin arkasındaki kontrgerilla-
nın ABD ile işbirliği içinde ve onların
çizdiği stratejiye uygun faaliyet gös-
terdiğini bilmeyen mi var? Bu ülkeyi
yönetenler ise sürekli olarak, her ta-
şın altından çıkan kontrgerillayı giz-
liyorlar, yürütülen soruşturmaların
önünü tıkıyorlar.
Ülkücüleri kim yönlendirdi? Onla-
n askeri darbelerin hazırianması için
hangi güç kullandı? Türkiye, adım
adım faşist yönetimlerin eline, hangi
tercihler sonucu teslim edildi?
Türkiye'yi ABD'ye mecbur eden iş-
te bu çizgidir. Bu çizgi sorgulanıp, bu
karanlık ilişkiler ortaya çıkanlıp, bu
ülke temizlenmedikçe, daha çok
ABD senaryosunun figüranı olmaya
devam ederiz. Bize kimse mecburi-
yetleri dayatmasın. Bu mecburiyet-
ler bizim mecburiyetlerimiz değil. Biz
bağımsız, insan haklanna saygılı, de-
mokratik bir ülke istiyoruz. O zaman,
dış ilişkilerde de başımız dik, alnımız
açık hale gelebilir.
MtKRO
DINÇ TAYANÇ
Neyin Savaşı?9
Savaşlaroluyor, ulusu yenilgiyle örtündüğü utanç-
tan kurtarıp Aydınlığa çıkartıyor. Savaşlar oluyor,
ulusu sömürülmeyle örtündüğü ayıplılıktan kurtanp
devrim yaratıyor. Bunlar, onurun savaşlan...
Savaşlar oluyor, uluslan ekonomik ve siyasal çı-
karlan uğruna birbirterine kırdırtıyor. Bunlar da onur-
suzluğun savaşlan...
Tümü de, önünde sonunda savaş. Ama hiç yok-
sa, uluslann insanlan ölümegiderken ne için savaş-
tıklannı biliyor.
Bir de, uğruna neden ölüme gidildiği bilinemeyen
savaşlar patlak venyor ki, onursuzluk savaşlannın
en onursuzu!
Dünya Jandarması namıyla maruf Amerika Birle-
şik Devletleri'nin uçkuruyta tanınmış Başkan'ının çı-
kartmaya çabaladığı da böylesi bir savaş!
Sözde 68'li, Bill, geçmişinde nice cevizler kırmış!
Kırmış da, her
nasılsa, bu-
güne dek
kimsenin ruhu
duymamış(!).
Her nedense,
daha Beyaz
Saray'da ge-
çireceği üç koca yıl varken, tüm ceviz kınklan orta-
ya dökülüveriyor!
Vaziyeti vahim! Çünkü, Amerikan kamuoyu, dün-
yadan bihaber ama, kendi içinde olup bitenler ko-
nusunda son derece duyarlı.
Dahası, Amerikan yasalan, öyle bizdeki gibi ört
gitsin türünden işlemiyor. Başkan maşkan dinleme-
yip, kulağından tuttuğu gibi sıradan vatandaş gibi
yargılayıveriyor.
Ne yapsın ganp(!) Bill ve First Lady'liğinin tadına
daha doyamamış Hillary? Önce tutup "biz namus
timsaliyiz" falan gibilerinden Türkvari kıvırtmaya gi-
rişiyorlar.
Bakıyorlar ki olmuyor, işbölümüne gidiyorlar! Bill,
Irak'ı yerie bir edip Saddam ı ortadan kaldırmaya;
Hillary ise kocasının temizliğini savunmaya sıvanı-
yortar.
Bu, onlann ve de Amerikan kamuoyunun bilece-
ği iş. Ama, bendeniz işin bize dokunacak uzantıla-
nndan korkuyorum. Hani diyorum, biz aynı savaşın
birinci perdesinde "üç koyup da beş alacak" deli-
kanlıyı oynayacağımızı sanırken, "artist olacağım"
diye evden kaçıp da sokaklara dökülen gençkız ro-
lüne layık görülmüştük de!..
"Bu kez bir şey koyup alacağımız yok" diye ken-
dimi avutamıyorum da üstelik. Avrupa Topluluğu'na
değil üye, kapıcı bile olamayacağımız kesin, bu bir.
Islam ülkeleri ile ilişkilerimizin soğukluğu ortada, bu
iki. Türki cumhuriyetler düşünün karabasana dö-
nüştüğünü bilmeyen yok, bu üç. Komşulanmızın
her birinin bizden ayn bir üleş kapmaya hazır bek-
ledikleri gerçek, etti mi dört!
Ister misiniz Sam Amca; Kıbns, parasal yardım,
ülkenize Amerikan yatınmcısı akını, hatta sizi küçük
Amerika yapacağım vaatleri ile bizim delikanlıyı bir
kez daha kandırmaya kalkışsın?
Yaratılan, Irak'ın Türkiye'nin neredeyse yansını
vurabilecek silahlan havasına bakılırsa, ne kalkışma-
sı girişmiş bile...
Hele, bizimkilerin dünyanın banş güvercinliğine
soyunmalanna bakınca, elimde olmaksızın "ghti
bir delikanlı daha" diyorum!!!
Ana fikir "Hiroşima 'da öleli I oluyor bir on yıl ka-
dar I Yedi yaşında bir kızım/ büyümez ölü çocuk-
lar" (Nazım Hikmet).
Ana fikrin ana fikri: "Bugünün küçükleri, yannın
büyükleridir" (Mustafa Kemal Atatürk).
Susurluk suskunluğuna tepki
w
Savcılar raporu
ihbar kabul etsin9
ADANA / GAZİAN-
TEP (Cumhuriyct) -
ABD-Irak gerginliğı ile
bir anda ikinci planda ka-
lan Susurluk raporuyla il-
gili olarak yargının devre-
ye girmesi istenıyor. Ada-
na Barosu ve Çağdaş Hu-
kukçular Demeği yetkili-
leri, savcılann Susurluk
raporunu ihbar kabul ede-
rek özellikle raporda
u>ıışturucu ticaretı ile ge-
çindiklen öne sürülen
Yaprak,Hidayet ve Bucak
aileleri ile ilgili harekete
geçmesi gerektiğini belirt-
tiler.
Adana Barosu Başkanı
Ziya Vergök. Başbakan
Mesut Yıhnaz'ın Susurluk
olayı ile ilgili 6 konuda so-
ruşturma açıldığı yolun-
dakı sözlerinı anımsatarak
"Ancak bunlann nefcr ot-
duğunu biuniyonız. Tek
tek hangi konularda savo-
lıklar çahşma >api>orsa
açüdanmau. Raporda bir-
çok isim ve birçok olay, de-
ta>lan ile anlatılmakta.
Devlet elindeki tüm bilgile-
ri cumhuriyet savcıhklan-
na intikal ettirmebdir. Su-
surluk için artıkyargı dev-
reye girmeü" dedi. Türki-
ye'nin bugün bıçak sırtııv
da yaşadığına dikkat çeş-
ken ÇHD Şube Başkanı
Behcet Ünsalan ise "üike-
nin eşkryadevleti ie hukuk
devleti olmak arasında st-
nırda durduğunu" kay-
detti. Raporda adı geçen
Yaprak. Hidayet ve Bucak
ailelen ile ilgili de yöre
savcılannın harekete geç-
mesi istenıyor. ,
Siyaset, ordudan
destek bekliyor
CEM ULUTAŞ
Siyaset cephesi. Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin (T-
SK) aktif katılımının Su-
surluk skandahnın çözü-
münde hızlandıncı rol oy-
nayacağını düşünüyor.
Emniyet Genel Müdürlü-
ğü, Eski İstihbarat Daire-
si Başkan Yardımcısı Ha-
nefi Avcı'nın ardından
ANAP Genel Başkan Yar-
dımcısı ve Yalova Mıllet-
vekili Yaşar Okuyan. Su-
surluk skandahnın çözü-
me kavuşturulmasında T-
SK'nin daha aktif tutum
içinde olmasının önemli
bir katkı sağlayacağını
söyledi.
Ordunun, skandalın
içinde yer almadığının
"muhakkak" olduğunu
beHrten Okuyan. "Ordu,
gerek gerici unsurlan, ge-
rekse yasadışı işlere kan-
şan mensuplanıu kendi
içinden ayıklıyor. Bu işle-
rin içinde oimadığı kesin.
Ancak, TSK'nin de TŞ-
MM gibi, hükûmet gibi,si-
vil toplum kuruluşlan gi-
bi Susurluk skandah üze-
rinde daha aktif olması,
önemli bir katkı sağlaya-
cakür" dedi.
Susurluk skandalında-
ki araştırma ve soruştur-
malann 1993-1996 ara-
sında Tansu Çiller'in baş-
bakanlığı dönemıyle sı-
nırlandmlması konusuri-
daki eleştırileri yanıtlayajı
Okuyan, skandalın 1980-
1993 ve 1993-1996 olmak
üzere iki bölümde ınce-
lendiğini belirterek, 1993-
1996 arası olaylann en yo-
ğun olduğu bu dönemde 2
bın 264 faili meçhul cina-
yet işlendiğini, dolayısıy-
la bu döneme öncelik ve-
rildiğını anlattı.