Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8ŞUBAT1998PAZAR
12 KULTUR
Brecht tiyatrosunun ütılü oyuncusu, Brecht'in damadı Ekkehard Schall
'Sanata idetJojî• "Sanatçı 'Toplumun öğretmeni değilim' diyor ve bir görev
üstlenmeyi kabul etmiyor. Böyle düşünenler özellikle, Brecht'i
çok fazla didaktik buluyorlar ve günümüz koşullanna
uymadığını ileri sürüyorlar. Ben böyle düşünmüyorum. Sanat
her zaman en çok acı çekenden yana olmuştur. Brecht de bunu
diyalektik açıdan ele almış, sınıfsal bir tavır ortaya koymuştur."
GÜNERYÜREKLİK
BERÜN-BertoJtBrecht'in 100. yaşgü-
nü Almanya'nın yanı sıra tüm dünyada
çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Brecht'in
mirasını yaşatan ünlü 'Brecht oyuncusu'
ve Brecht'in damadı Ekkehard Schall ile
eşi, Brecht'in kızı Barbara Brecht-
Schall sorulanmızı yanıtladı...
- Sayuı Ekkehard Schall. siz Berliner
Ensembie'ın geleceğini nasıl görüyorsu-
nuz?
EKKEHARD SCHALL - Bence
BE'nin, bildik, tanıdık BE olarak bir ge-
leceği yok. Bitti. ManfredW6kwrt'in ay-
nlmasıyla birlikte BE dönemi sona erdi.
BE yalnızca diyalektik materyalist yön-
temlerle çalışan bir tiyatro değil, taraftu-
tan, solcu, politik bır tiyatroydu da ayru za-
manda. Berlin Senatosu'nun böyle bir ti-
yatroyu yaşatması, sübvansiyon vermesi
düşünülemez doğal olarak. BE'de yine
Brecht oynanacak, ama eski anlayışla de-
ğil. Sonra, BE'de Brecht'in dışında yazar-
lann oyunlan da oynanabilirve oynanma-
lıdır da. Ömeğin Sartreda oynanabilir. Fa-
kat burada önemli olan, Sartre'ın varoluş-
çu dünya göriişüyle o oyunun yorumunda
hesaplaşmaktrr. O oyunu diyalektik-ma-
teryalist yöntemle sahnelemektir. Bunun
yeni BE'de yapılacağını sanmıyorum. Bi-
zim yaptıklanmıza "Brecht'i müzelestiri-
yorlar'' denildi. Şimdi kendilerinin yap-
mak ıstediklen Brecht'i ve onun tiyatro
anlayışını tamamen değiştırmek, BE'yi,
Maksim Gorki Tiyatrosu, Schaubühne Ti-
yatrosu gibi sıradan bir repertuvar tiyatro-
su haline getirmek.
- Eşiniz Barbara Brecht-Schall'ın,
Brecht'invârisiolarakoyuniannm oy-
nanmasınıengeflediğL büyük zorluk-
lar çıkardığı öne sürülüyor. Oyunu
sahneye koyacak yönetroenden,
oyunculara ve hatta hangi tiyatroda
oynanacağuıa kadar her şeye kans-
"* r
bğınız ve bu durumda Brecht oyna-
1 manın imkânsE hale gddgi söy-
I leniyor.
- Hepsi yalan, uy-
durma. Geçerli
uluslararası
telif hak-
lan ne
ise
biz de ona uyarak hareket ediyoruz. Ama
her yazann oldugu gibi bizim de seçim
yapma hakkımız var. Avusturya sınırlan
içinde oyunlannın oynanmasını yasakla-
yan bir Thomas Bernhardalkışlanıyor da,
bizim Brecht'in oyunlannı her tiyatroya
veya her rejisöre teslim etmememiz niye
anlayışla kârşılanmıyor?
BARBARA BRECHT-SCHALL-
Amaçlan Brecht'i yok etmek. Onu zarar-
sız hale getirmek. Buna bir kılıf uydura-
bilmek için hedef olarak bizi gösteriyor-
lar. Evet, her zaman rejisörün kim olduğu-
nu, kimin başrolü oynayacağını bilmek is-
tedim. Yine de isterim. Bu benim hakkım.
Brecht'in yozlaştmlmasına elbette izin ve-
remem. Bu yüzden, "Biz de Brecht'in
oyunlarmı boykot ederiz" diye tehdit edil-
dik.
Brecht'in oyunlanna boykot
- Brecht'in oyunlan gerek Hitler döne-
minde oisun, gerekse savaştan sonra 50%
601ı yıOarda Batı Almanya'da ve AMisnır-
ya'da obun çeşitli kerder boykot edfldi, a-
ma başanh ohınamadL Sonunda yine
Brecht'i oynamak zorunda kakhlaı:
Günümüz koşullan oldukça değiştı. Es-
kiden sanatçının topluma karşı belli görev-
leri olduğu savunulur, toplumsal sorunla-
ra karşı sanatçılann da belli görevler üst-
lenmesi istenirdi. Bugünse bu görüşü sa-
vunanlann sayısı giderek azalıyor. Sanat-
çı 'Toplumun öğretmeni değflim' diyor ve
bir görev üstlenmeyi kabul etmiyor. Böy-
le düşünenler özellikle, Brecht'i çok faz-
la didaktik buluyorlar ve günümüz koşul-
lanna uymadığını ileri sürüyorlar.Ben
böyle düşünmüyorum. Brecht'in didaktik
oyunlan da var. Bunlar ilk yazdığı oyun-
lar. Önemli olan şu: Sanatı ideolojilerden
uzaktutmak gerekir. Sanata ideolojı bulaş-
mamalı. Biz bunu BE'de bir süre yaptık ve
zararlannı da gördük. Sanat her zaman en
çok acı çekenden yana olmuştur. Brecht de
bunu diyalektik açıdan ele almış, sınıfsal
bir tavır ortaya koymuştur. Brecht'e bir
bütün olarak 'didaktik' demek,
onun diyalektik yöntemini
ve sınıfsal tavnnı anla-
mamak demektir.
* -Sa>in Schall, siz 30
yıldan&zia Brecht
oynadnuz.
Brecht'in bizzat
yönetmenliğini
yapoğioyunlar-
Barbara Brecht -Ekkehard ve Ekkehard Schall, Brecht'in yozlaştmlması-
na izin vermeyecekkrini söylüyoriar.
da yer akhmz. Brecht'in eşi sizin de kayın-
vaKdenizeşsizoyuncu Helen Ueigd ile bir-
Bkte başrolleri paylaştını/. Brecht demek
epik tiyatro demek. Epik üyatroyu bence
en iyi bilen ve uygulamı; olan bir oyuncu
olarak bu tiyatro bicimini biraz anlanr mı-
snuz? Nedir epik tiyatro?
- Pek çoğunun sandığı gibi epik tiyatro
çıplak bir sahnede. seyircinin gözlerinin
içine bakarak oynanan, donuk, cansız, du-
yarsız-heyecansız bir tiyatro değildir.
Önemli olan, salt duygusal ve hislere hi-
tap eden bir tiyatro yapmamaktır. Amaç,
seyircinin bilincini sürekli uyanık tutmak
olmalı. Seyirci anlatılanlan duygulanyla
değil bilinciyle izlemeli. Işin içinde duy-
gu da olmalı. Duygusuz oyun olmaz. A-
ma duygunun dozajı bilinci kör etmeme-
li. Epik tiyatro, toz-pembe gösterilen bir
dünyanın, diyalektik-materyalist bir yön-
temle ve tarihsel boyutlanyla sahnede an-
lanlmasıdır. Sonra epik tiyatro. rejisörün-
den oyuncusuna, dekoruna. kostümüne
dek bir bütündür. Bunlardan biri eksikse
epik tiyatro olamaz.
- Bugün sizin için tiyatro ne demek? Ya-
şammızdaki yeri ne?
Benım için bugün artık tiyatro bir ge-
reklılık olmaktan çıktı. Bırzamanlar on-
suz olmayacağı görüşündeydim. Şimdi ise
tiyatro olmadan da olur diye düşünüyo-
rum. Çünkü bakıyorum da hıçbir gereği
olmayan o kadar çok oyun sahneleniyor
ki...
PoRTRE/
EKKEHARD SCHALL
1930 vılında Almanya 'nın Magde-
burg ke'ntinde doğdu. 1946-1948 ytl-
ları arasında Schauspielstudio Mag-
deburg 'da oyunculuk öğrenimi gör-
dûkten sonra Frankfiırt/OderŞehir 77-
yatrosu'nda ve Berlin Neue Bühne
sahnesinde çalıştı. 1949 yılında
Brecht 'in kurduğu Berliner Ensemb-
le Tiyatrosu 'na 1952 de girdi ve genç
oyuncular arasına katıldı. Girdiğiyıl
Brecht 'in, Erich Engel ile birlikte sah-
neye koyduğu "Cesaret Ana ve Ço-
cuklan"nda rol aldı, Helene Weigel
ile birlikte oynadu Ayrıldığı 1991 yı-
lına dek Berliner Ensemble 'da diger
oyunlann yanı sıra bütün Brecht
oyunlannda başrolde oynadı ve ismi
tüm dünyaya "Brecht Oyuncusu"
olarak yayüdı. Brecht ile eşi Helene
Weigel 'ın sadece öğrencisi değil, kız-
ları Barbara Brecht ile evlenerek da-
madı da oldu.
Sosyalist Birlik Partisi'nin (SED)
kapatılmasından sonra kurulan De-
mokratık Sosyalizm Partisi (PDS)
üyesi. Geçmişte çok hatalar yapıldı-
ğını, ancak her şeye rağmen kapita-
lizme karşı o rejimin tek alternatifol-
duğunu söylüyor.
Farklı bir tarih anlayışını benimseyen 'Albüm' dergisi çıktı
Popüler söylem, hflimsel tavır
FECtRALPTEKİN
Ayhkgörsel kültûr dergisi Al-
biim'ün ilk sayısı geçen hafta
çıktı. Albüm, bugüne dek el
değmemiş konular ve aynntı ta-
rihlerine yönelen, bu arada da
öncelikle görsel bakımdan do-
yurucu olmayı hedefleyen po-
püler bir dergi görünümünde.
Albüm, bir yandan yayına ha-
zırlanmakta olan kitaplar. bilim-
sel çalışmalann ön birikimlen
ve var olan koleksiyonlardan
seçmelerle okura sunulurken di-
ğer yandan yeni keşifler yapmak
eğiliminde.
Örneğin Prof. Dr. Metin
And'ın ıllüzyonist Zati Sungur
üzerine oluşturduğu ve henüz
yayımlanmamış olan kitabın-
dan. 1920'li yıllann müstehcen
edebiyatını konu alan ve henüz
tamamlanmamış bir doktora te-
zinden alıntılar sunuyor Albüm,
bu ilk sayısında. Ya da Giovan-
ni Scognamillo'nun tstanbul
vampirleri üzerine yazdıklan ve
gizli kalmış vampir çizimleriy-
le, Scognamillo'nun aynı za-
manda bir vampir ressamı oldu-
ğunu keşfedıyor dergi.
Albüm'ün editörü Gökhan
Akçura'yla bu projenin gelişi-
mi, derginin yayın politikası ve
hedef okur kitlesi üzerine ko-
nuştuk.
- Albüm projesi nasıl ortaya
çıktı?
Bu projenin Hürriyet Dergi
Grubu yönetmeni Mehmet Ya-
=ILBUM • Albüm, tarihten gelen ama
bugüne dek el değmemiş ve
herkesin merak edebileceği
türden konulan ele alıyor.
Derginin editörü Gökhan
Akçura, kaynak bulmakta
güçlük çekmediklerini ancak
Albüm çizgisinde üretecek
yazar sıkıntısı yaşadıklannı
belirtiyor.
şin'e sunulup kabul edilmesi,
10-15 yıllık bir sürecın sonuç
noktasıydı aslında Dramaturg
olmamdan kaynaklanan bir ay-
nntılara yönelme tutkum hep
vardı benim. Bugüne dek yazdı-
ğım yazılar ve yayımladığım ki-
taplarda bu türden aynntı tarih-
leri, kıyıda köşede kalmış olay-
lar, çok taninmayan ama ilginç
kışiler üzerinde durmaya çahş-
tım. Öte yandan bu süreç içinde
reklamcılığa bulaşmam, işin
hep görsel yanmı araştırmaya
yöneltti beni. Ömeğin bisikle-
tin tarihini anlatıyorsam. konuy-
la ilgili bulabildiğim bütün eski
ilan ve fotoğraflan kullanmayı
denedim. Giderek hem zengin
bir bilgi birikimi hem iyi bir ar-
şiv hem de sağlam bir ilişkiler
ağı oluştu tabii. Kim neyi yazar,
kimde hangi arşiv vardır, kim ne
koleksiyonu yapar biliyordum
ve tüm bunlann bir sonuca ulaş-
ması gerekiyordu artık. Bu ara-
da insanlann son yıllarda eski
olaylar, kişiler ve görselliklerle
daha yakından ilgilendiklerini
gözlemlemem de Albüm için
doğru zamanı saptamama yar-
dımcı oldu.
El değmemiş konular
- Derginin kimliğini nasıl ta-
nnnlayabilirsiniz?
Türk yayıncılık tarihinde bi-
rebir örneği olmayan bir dergi
Albüm. Bugüne dek yapılan ta-
rih dergileri hep çogunluğun ele
aldığı siyasi, resmi tarih ve bü-
yük olaylar çerçevesinde kaldı-
lar. Aynntılara, ilginç ve popü-
ler konulara değinmedikJerin-
den daha çok araştırmacılar, ta-
rih meraklılan ve bilim insanla-
nndan oluşan kısıtlı bir okur kit-
lesine sahiplerdi. Bizse Al-
büm'le farlı bir şeyler yapmayı
denedik. Tarihten gelen ama bu-
güne dek el değmemiş, herkesin
merak edebileceği konulara yö-
nelen bir yaym politikamız var.
Tabii görsellik de yayın politika-
mızın Albüm' ü önceki tarih der-
gilerinden çok farklı kılan
önemli bir parçasını oluşturu-
yor. Yüksek tirajı hedefleyen,
böylesine popüler bir dergide
görselliğin ön planda olması ge-
rektiği kanısındayım. Albüm'ü
eline alan bir okur önce derginin
resımlenne bakacak, ilgisini çe-
kerse resimaltmı, daha da ilgisi-
ni çekerse metni okuyacak. Bu,
günümüzde itilmiş olduğumuz
çağdaş iletişim noktasına para-
lel bir durum. tnsanlar okumak-
tan çok. bakıyorlar artık...
- Albüm'den görselliği ön pla-
na çıkaran bir tarih dergisi ola-
rak söz ediyoruz ama kapakta
'Görsel Kültür Dergisi' tanım-
lamasryla karşılaşıyonız.»
Albüm'ü bir tarih dergisi ola-
rak adlandırmak yanlış olurdu.
Birincisi, tarih' öncelikle tica-
ri açıdan itici bir vasıf. tkincisi,
bizim tarihe yaklaşımımız, ge-
nel tarih anlayışmdan çok fark-
lı. Üçüncüsü, derginin kapsa-
dıklan, ancak tarih' sözcüğun-
den çok daha fazlasını içine sığ-
dıran 'kültûr' sözcüğüyle örtü-
şebiliyor. Biz buna bir de 'gör-
sel' tanımını ekledik. Bilinen te-
rimleri kullanmak, bilinen ve
alışılmış kahplar içinde değer-
lendırilme tehlıkesi taşıdığmdan
yeni bir şey kullanmayı yeğle-
dik.
- Popüler okur kitlesine ses-
lenmeyi hedeflerken aydın cev-
reyi de göz ardı etmeyeceginiz-
den söz ettiniz. Bu dengeyi nasıl
kurmayı düşünüyorsunuz?
Dergide kullandığımız konu-
lann dokunulmamışhğı, ilklik
oranıyla aydın çevreyi en baştan
yakaladığımızı düşünüyorum
zaten. Örneğin Zati Sungur ya
da 20'li yıllann müstehcen ede-
biyatı üzerine ilk kez böyle ge-
niş kapsamh bır araştirma gün-
Ben de taciz edilen kadıtılardanıtn9
GURHANUÇKAN
STOCKHOLM - Isveç'te yayımlanan
aylık bir derginin sorulannı yanıtiayan ün-
lü sinema oyuncusu Isabella RosseHni,
kendisinin de ırzma geçilmiş olduğu ve er-
kekler tarafından dövüldüğü için bu du-
rumdaki kadmlann durumunu iyi anladı-
ğını ve fîlmlerinde onlan canlandırmak-
ta güçlük çekmediğini söyledi. 45 yaşın-
daki Isabella Rosselini, ilk kez bu konuda
şu açıklamayı yapn:
"Bir kadının dıs görünüşünden ötürü, ne-
redeyseaklını kaçıracakdenlietkOenen birer-
kekkarşısında bir kadının nasılşaşkmhğa dûş-
tûğünü, çaresizüğe ve dehşete kapddığını çok
hi biliyorum."
Isabella Rosselini, David Lynch fılmlerin-
den "Bhıe Vyvefde (Mavi Kadife) Dorothy
Vallen adlı bir sokak kadınını canlandırmıştı.
Bu filmin bir sahnesinde, eski eşi David
Lynch'in canlandırdığı kişinin ayaklanna ka-
panıp adamın onu dövmesi için yalvanyordu.
"Dorothy Vallen rotünde, kadın dövme olayı-
nı olduğu gibi göstermek isteditn: bunun, ka-
sabuı önûnde vatan. boydan bova ikiye sanr-
lanarak kesflmiş otan bir ineğin durumuyla
olan benzer&ğini, kendi görünüşümle göster-
meyi amaçtodım"' diyor.
tsveçli sinema oyuncusu Ingrid Bergman
ile ltalyan yönetmen RobertDRosselini'nın kı-
zı olan Isabella Rosselini, ne zaman ve kimin
tarafından ırzına geçildigini daha yakından
açıklamıyor. Birden çok erkekten dayak yedi-
ğini belirtirken şu açıklamayı yapıyor: "Ben
gerçek havatta da erkekkr tarafından dövül-
düm. ırzıma geçikli tlk korkunç darbeyi Idşi
ömür boyu unutamryor. Duyduğum acryı de-
ğiL kapddığını korkunç şaşkmfağı ve içine duş-
tüğüm kop koyu karanhğı anımsryorum."
Tsveç'in tanınmış kadın gazetecilerinden
Kerstin HaDert,kadın yıldızla bu söyleşiyi ya-
kın bir dostunun evinde yapmış. Rosselini yıl-
lardır kimseyi kapısının eşiğinden geçirme-
mekle tanınıyor. Kerstin Hallert, söyleşiden
sonra edindiğı izlenimi şöyle dile getiriyor:
"Isabella Rossetini. çeshii erkekkr tarafindan
denüarca dövülüp y«re seribniş. Belli ki erkek
arkadaş edinirken seçmeyi iyi bttmiyor. Yine
de is dünyasında ve sinemada çok başanh ota-
bflivoı:''"
Isabella Rosselini, ünlü parfüm ve makyaj
şirketi Lancome'un modeliyken "yaşlandığı
için'' sözleşmesi ıptal edilmiş. Halen kendi
kozmetik serisi olan "Lancaster and Coty"i
oluşturmuş ve "her yastaki kadına" hizmet
ediyor.
deme gelıyor Albüm'le. Beyoğ-
lu'ndaki 'Kırnuzı Horoz' şirke-
ti üzerine ilk kez bir yazı yazılı-
yor. tkincisi, popüler söylem
adına bilimsel tavır ve yaklaşı-
mımızdan da ödün vermiyoruz.
- Albüm bir noktadan sonra
kaynak sıkıntısı çekmeyecek mi
acaba?
Şu an en az 10 yılı garanti
edebilirim okura. Bu. benim,
yayın danışmanım Hakan Ak-
çaoğlu'nun ve adlannı saymak-
la bitiremeyeceğim birçok ko-
leksiyonerin varhğıyla ilgili bir
durum. Elimizde tükenmesi
güç, oldukça zengin bir birikim
var. Türkiye'de devlet ve kurum-
lar arşıv yapmıyor olsa da kolek-
siyoner çevTesi geniş. En büyük
sorun, var olan koleksiyonerle-
rin arasında çok az araştırmacı-
nm bulunması. Şu an üzerinde
yazılabilecek yüzlerce obje, ki-
şi ve konu varelimde ama yazar
sıkıntısı çekiyoruz. Araştırma-
cı-yazarlan popüler bir dil ve
anlatıma, gazeteci-yazarlanysa
daha bilimsel bir çizgiye yö-
neltmek istiyoruz. Kısacası mal-
zeme sorunumuz yok ama gaze-
tecilikle bilim adamlığı arasın-
daki dengeyi sağlamak gereki-
yor.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Özer Kabaş
İçinde yaşadığımız toplum, içinden geçerken bi-
zi usul usul kahrolmaya alıştıran tarihsel dönem öy-
lesine sert ölümlerle kuşattı ki hepimizi, yumuşak
ölümlerin sertliğini ölçemez olduk. Özer Kabaş'ın
ölüm haberini duyduğumda, beiki bundan, elimden
bir tek donup kalmak geldi.
Böyledir bazı insanlar; çekip gittiklerinde, onlar-
dan kalan boşluk aniden biryere, birine tutunma is-
teği doğurur. Içimizdeki anlamlannı geç fark ederiz;
varlıklan öylesine zarif bir oluş biçimine dayanmış-
tır, yokluklan geiir bunu gösterir.
Özer Kabaş önce bir "genf/eman"di: Soyu sopu
çoktan tükenmiş ince bir beyefendi. Her vakit sakin,
ölçülü bir durulukla; yaşama felsefesinin özünü ile-
ten gösterişsizliğiyle karşımıza çıkardı. Oysa tutku-
nu olduğu denizden pek farkı yoktu: Kabarmalan, fır-
tınalan oian insandı, ama onlan kullanmaya kalkış-
mazdı.
Şüphesiz, daha önce: Bir sanat adamıydı. Za-
manla bilimeri, yazıneri sözcüklerinden soğur ol-
dum; gene de sanateri diyeceksem, bunu özer Ka-
baş'a ayırmak isterim: Herhangi bir cakaya başvur-
maksızın, ömrünün ağını ";ş"ini merkeze alarak ör-
müştü. Şimdi kolay: Ressamlığı, hocalığı üzerinde
övgüyle, gelgelelim hızla durulacak, geçilecektir. öz-
er Kabaş, her şeyin hakkını ağır ağır, marazi birtitiz-
likle vermeye çalışmamış mıydı? Hiç değilse, nice-
dir hazııiadığı, nisan ayı için öngördüğü sergiyi hak-
kını vererek görebilsek.
özer Kabaş'ta, Türkiye'de hiçbir sanatçıda, hiç-
bir eleştirmende ya da sanat tarihçisinde görrr. jdi-
ğim derinlikte bir temel sanat bilgisi vardı. Bu yönü-
nü neredeyse kamudan gizlemeye çalışmıştır - dur-
madan beslediği öğrencilerine akıttıklarını saymaz-
sak. Yıllar önce Yale'deyken hazırladığı, kanımca
can alıcı önemde bir akademik çalışma olan kuram-
sal kitabını sonunda yayımlamaya ikna olmuştu; bir
kez daha erteledi o çalışmanın gün ışığına çıkması-
nı ne yazık ki: Yetkinlik duygusu iliklerine işlemişti.
Başkası olsa, o çalışmayia böbürienir, pazulannı şi-
şirerek dolaşırdı; özer Kabaş'ta alçakgönüllülük hep
ifrat boyutlannda tezahür etmişti?
Ressam duruşu farklı mıydı sanki? Sapına kadar
özgün, sahici bir dünyası vardı; onu formel h^zı
oyunlaria gündemin ilk sırasına oturtacak bilgi ve nü-
nerin âlâsı beyninde ve elindeydi, numara yapmayı
aklından geçırmedi, gününün hava akımlanna arka-
sını dönerek doğru bildiğini yaptı. Özer Kabaş'ın ne
kadar sağlam bir insan olduğunu, tanıyan herkes bi-
lirdi, ne kadar sağlam bir sanatçı olduğunu bir avuç
insan görebilmişse görmüştür. Bu büyük deniz res-
samının yaprtında, sanat tarihinin en zor "konu "la-
nndan birinin nasıl işlendiği bir gün herhalde didik-
lenecektir.
Özer Kabaş'ın, "Urart" girişiminin başlangıç yılla-
nnda, Türkiye'deki ilk özgün takı çalışmalanna giriş-
tiği pek bilinmiyor bugün. Onun yaprtında dudak
uçuklatıcı bir ustalıkla kendini gösteren sanatkârlı-
ğının ardında, benzersiz birtasanmcı titizliği taşımış
zanaatkârlığının payı olduğunu unutmamak gerekir.
Bir deniz âşığının kayığı teknesi, ottası iğnesi iie kur-
duğu sabır dolu, sevdayüklü ilişkisinin doğal uzan-
tılan sayılmalı bunlar.
Öte yandan, boş yere bütün bu sözler, sözcükler:
Bir aksilik olmaz da planladığı gibi nisan ayında açı-
labilirse "son sergi"s\, galerideki boşluğu nereye ko-
yulacak, bunu kestiremiyorum. *
Sesi, gülümsemesi - bir dalga alıp götürmüş ol-
malı onu açık denizlere doğru ve Valery'nin "Deniz
Mezariığı"nda dediği gibi:
"Ey tuz saltanatı! Koşalım dalgalara yine fışkırsın
canh!"
Cevdet Kudret Edebfyat Ödülü
bu yıl Civan Canova'nm
• Kfiltür Servisi - Bu yıl Cevdet Kudret anısına
'oyun yazımf dalında verilen ödülün sahibi 'Sokağa
Çıkma Yasağı' adlı yapıtıyla Civan Canova oldu.
Canova'ya ödülü, Kudret ailesinin, yakın
arkadaşlanmn ve sanat cevresinden birkaç ismin
katıldığı bir törenle venldi. Ödül töreninde konuşma
yapan Demirtaş Ceyhun, Cevdet Kudret'in yazarlık
kimliğinden ve yapıtlanndan bahsederek, Kudret'e
karşı kendisini hem borçlu hem de suçlu hissettiğini
belirtti. Daha sonra söz alan Füsun Akatlı ise
yanşmalann nitelik açısından birbirinden farklılık
gösterdiklerini, ancak Cevdet Kudret adına
düzenlenmiş bir yanşmada ödül almanın da
vermenin de gurur verici olduğunu söyledi. Akatlı,
yazın dünyamızın en 'cılız' dallanndan biri olan
oyun yazarlığı alanına yeni ve başanh bir ismin daha
katıldığım dile getirdi. Cevdet Kudret'in eşi îhsan
Kudret'ten ödülünü alan Canova, Kudret adını
taşıyan bir ödüle kendisinin layık görülmesinden
dolayı çok heyecanlandığını belirtti.
Avusturyah pop şarkıcı Falco öldü
• Kültür Servisi - Avusturyalı pop şarkıcısı Falco,
cuma günü Dominik Adası'nda geçirdiği trafik
kazası sonucu yaşamını yitirdi. Gerçek adı Hansi
Hoelzi olan Falco'nun içinde bulunduğu araç bir
kamyonla çarpıştı. 80'li yıllarda dünyada olduğu
kadar Türkiye'de de 'Rock Me Amadeus' ve
'Vienna Calling' isimli şarkılanyla tanınıyordu.
Falco'nun 'Kommisar' isimli parçasi ise 80'li ;
yıllarda dünya listelerinde ilk sıraya çıkabilen tek
Almanca parçaydı. 40 yaşında hayata veda eden
Falco bir yıldır Dominik Adası'nda yaşıyordu ve
burada bir kayıt stüdyosu kurmayı planlıyordu.
Erdogan Başol'a Kore'den ödül
• Kültür Servisi - Karikatürist Erdoğan Başol, Korc
Taejon'da bu yıl altıncısı gerçekleşen Uluslararası
Dünya Karikatür Yanşması'nda özel ödül aldı. 33
ülkeden 712 sanatçının 2 bin 70 yapıtla katıldığı
yanşmada birinciliği Ukraynalı Duruzhinin
kazandı. 1952 yılında karikatür çizmeye başlayan
Başol, 1955 yılında da Türkiye
Karikatürcüler Derneği Başkanlığı yapmıştı.
Opera sanatçı» Mfchel Roux öMiî
• Kültür Servisi - Fransız opera sanatçısı Michel
Roux 73 yaşında yaşama veda etti. 1949 yılında
Paris Operası'nda 'Faust' ile ünlenen Roux düzenli
olarak Glyndebourne'ye "Cosi fan Tutte'
'Figaro'nun Düğünü' gibi yapıtlan seslendirmesi .
için davet ediliyordu. Roux aynı zamanda
Avrupa'da ve Amerika'da birçok operayı
seslendirdi.
BUGUN
• AYŞE NtL HALK KÜTÜPHANESİ nde saat
15.00'te Reis Çelik'in yönettiği ^âzım Belgeseli' \e
saat 16.00'da tbrahim Karaca'nın hazırlayıp
sunduğu 'Nâzun Üzerine' başlıklı söyleşi izlenebilr.