22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8ŞUBAT1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Zamanaşımı Uğur Mumcu'nun orta- ya çıkardığı TRT'nin do- landınlması ve evrakta sahtecilik olayiannın sa- nığı Mehmet Ali Bi- rand'ın yargılandığı da- vanın zaman aşımına uğrayacağı öne sürülü- yor. Kuva-yı Medya der- gisinin haberine göre, Yargıtay'ın asliye ceza mahkemesinden ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verdiği davanın dosya- sı haten Ankara Cum- huriyet Başsavcı- lığı'nda bekliyor. Davanın zaman aşımına uğra- maması için bu A yıl sonuna dek ka- rara bağlanıp onanma- sı gerekiyor. Hasan Saka Biıieşmiş Milletler Türk Derneği (Atatürk Buiva- n 223/7 Kavaklıdere An- kara) eski başbakanlar- dan Hasan Saka'nın anı- sına bir kitap hazıriıyor. BM'nin kuruluş belgesi- ni imzalayan Saka'nın sjyasetçi, iktisatçı, dip- lomat gibi bir yönünü ele alan makalelerin mart ortasına kadar derneğe ulaştınlması isteniyor. Ö M Ü R I L I K Az gelirlinin çocuğuna oyuncak silah: Meteliğe kurşun atmak için! Ömür E. Kurum Tei: 0.212^12 05 05 Faks: 0^12.512 44#7Bektronik posta: Deniz.Som©raksnetcom - Irak'a saldınrsa ABD'ye insani amaçlı lojistik destek verecekmişiz... "Insanrvet namına savaşa aireceöiz desenize!" Susurluk mu dediniz? rası eçenlerde, Başbakan Mesut Yılmaz'ın Ka- radeniz gezisi sırasında başbaşa görüştü- ğü Ordu Valisi Kernat Yaaaoğkı'na, ANAP'lı Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın görüşme son- Hayırlı olsun" dediğini yazdı gazeteler. Şu sıra- lar Yazıcıoğlu'nun Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ge- tirilmesi bekleniyor. Ancak, yine gazetelerin yazdığı-, na göre bu atamaya hükümetin DSP kanadı karşı çı- kıyor. Ne ki, koalisyonda gereken "uyum"un sağla- nacağından kuşkunuz olmasın! Bir vaiz emeklisi için gösterilen uyum, vali yapılan polis şefınin Emniyet'e genel müdür olmasında mı esirgenecek... Levent Beğen telefon etti önceki gün. Levent Beğen, bir vatandaş. 1979'da gözaltına alınıp Ankara'da siyasi şubede sorgulanan bir vatan- daş. Ankara'da ağır cezada, 12 Eylül sonrası sıkıyö- netim mahkemesinde yargılanan ve yıllarca cezaevin- de kalıp beraat eden bir vatandaş. Şimdilerde Çan- kaya Belediye Başkanı olan Doğan Taşdelen'le bir- likte yargılanan bir vatandaş. Levent Beğen, Ankara'daki sorgusunu anlattı... Sorgusunu siyasi şubede başkomiser olan Kemal Ya- zıcıoğlu'nun yaptığını anlattı. Anlattıklarının mahke- mede tutanaklara da geçtiğini söyledi. Anlattığına gö- re, sorgu sırasında askıya alınmış ve dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit aleyhine ifade verme- si için işkenceden geçirilmişti; Ecevit'i suçlayacak "ka- nıt" arayan Yazıcıoğlu elindeki elektrikli copu, vatan- daşın makatına sokmuştu. O sıra, Adalet Partisi iktidarda ve Süleyman De- mirel başbakandı. Adalet Partisi'nin devamı olan DYP'nin şimdiki milletvekillerinden Ünal Erkan da o sıra siyasi şubenin müdürüydü... Levent Beğen'in anlattığına göre sorguda, polisin Bülent Ecevit'ten başka bir hedefi daha vardı. Eski CHP'li ticaret bakanlanndan Teoman Köprülüler'i de suçlamak için ifade almak istiyordu polis. Levent Beğen'in ağabeyi Köprülüler'in öze) kalem müdür- lüğünü yapmıştı. Araya 12 Eylül girdi... Kenan Evren devlet başka- nı okJu. Kemal Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının DAL Gru- bu dallanıp budaklandı,"işkence merkezi"ne dönüş- tü. 12 Eylül sonrası sayısız davada yüzlerce kişi işken- ceyi anlattı duruşmalarda ve Alparslan Türkeş'in ölü- münden sonra MHP'de açılan taziye defterine Ke- mal Yazıcıoğlu'nun "Her şeyi senden öğrendim Baş- buğum" yazdığı gibi her şey tutanaklara geçti. SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİSURTCEBE 8 Y/lL/J^ KEGÎNTİS'IZ Ç 'TEMEL EĞITİMI Yüksek Yerilim Hatt Erdinç UTKU Seks sorunu olanlara orgazm bağışı yapılsın! Dernek kuramayan öğretim üyelerine Samsun'daki Ondokuz Mayıs Üni- versitesi'nde "Akademik Elemanlar Derneği"nin kuruluşunun engelledi- ğini yazıncaTüm Öğretim Üyeleri Der- neği (TÜMÖD) Genel Başkanı Prof.Dr. M. Tahir Hatipoğlu, sorunu aşmaya yönelik bir açıklama yaptı: "Aynı baskılar Gaziantep Üniversi- tesi'nde de yaşanıyor. Ancak, YOK Yasası'nın 59. mad- desi 5.7.1997 tarih ve 4278 sayılı ya- sayla değiştirilerek, dernek kurmada rektör izni ve yasaklaması kaldırıldı. Bu değişiklikten pek çok meslekta- şımızın henüz bilgisi olmadığını sanı- yorum. Öğretim üyelerinin dernek kur- mak için yedi meslektaşımızın bir tüzükîe valiliğe başvurması ye- terlidir. Hiçbir makamdan izin almak gerekmediği gibi hiçbir makamın da dernek kurmalarını yasaklama yetkisi artık bulunmamaktadır. Türkiye'de ilk kurulan dernek TÜ- MÖD'dür. Bu nedenle, isteyen mes- lektaşlanmıza tüzük gönderebiliriz; is- terlerse kuruluş aşamasındaki gider- lerini karşılamak üzere para yardımı ya- pabiliriz." TÜMÖD'le iletişim için telefon: 0.312. 223 48 01, faks: 0.312. 212 84 10. PALAS PANDIRAS Post modern Türk deyimleri serisi: "Ben bilmez, merkez sağ bilir." \Müf'rtBozacı ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Suriçi'nde 'tek' belediye... • Fatih Belediyesi'nin UNESCO ve Avruya Konseyi'nce de destek- ,lenen Fener-Balat projesi Koruma Kunılu ile belediyeyi yakınlaştırma- sı gerekirken daha da uzaklaştırdı. .Çünkü Kurul Başkanı Prof. Dr. Özer Erenman'a göre AvTupalılann, ör- neğin Süleymaniye dururken Fe- ner'e yardım etmeleri "farklı bir ni- " yeti" çağnştınyordu... Bu "talihsiz" tartışma. "Uygar- lıklann İzinde" köşemizde 8 Ocak ' 1998 günü ayrıntılanylayeralınca. Prof. Erenman, şu açıklamayı gön- derdı: "Süleymaniye'deki yapılar. Fener-Balat'ın yangın sonrasın- da şekillenmiş dokusu yerine öz- gün bir Türk mahallesi özellikle- rini taşır. Bu nedenle keşke Sü- leymaniye olsaydı diyurum ve ta- bii ki belediyeler arası meseleler beni ilgUendirmiyor..." Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan da Kurul Başkam'nın bu "diteğj" kars.ısmda şunlan söylüyor- du: "Süleymaniye Fatih'e bağlıol- saydı, ora>a da sahip çıkardık. N'i- tekim koruma projelerimize de ' Süleymaniye ile aynı kültür do- kusunu paylaşan Zeyrek'ten ba$- ladık..." '_ Farklı tutumlar Tartışmanın bu şekle dönüşmesı. Istanbuİ'un korunmasında aslında çok daha "temel bir sorunu" gün- "deme getiriyor Prof. Erenman. "be- Jediveler arasındaki sorunlarla" yapan, surlar ve denizle çevrili bir "kentsel ve arkeolojik SİT alanı- nın" yazgısını böylesi "rastlantı- lara" artık bırakmamak gerekiyor. Bu "eski kenti", tarihi ve coğraf- yası bir "bütün" kılmışsa, yerel yö- netimin de aynı tarihi ve coğrafya- yı bir bütün olarak kucaklaması en doğrusu değil midir? "Merkez" Uçe... Zaten Suriçi. eskiden de Istan- bul'un "merkez" ilçesiydi. Adı ise ne Fatih ne de Eminönü'ydû; doğ- rudan "tstanbpl" ilçesiydi. Kentin dıger ilçeleri ise örneğin 1927'ye gelindiğinde Adalar, Bakırköy, Be- yoğlu, Çatalca, Şile ve Üskü- dar'dı istanbul merkez ılçedeki Eminö- nü semtı ise adını buradaki limana bakan "Gümrük Eminliği"nden almıştı. Sultan II. Mehmed'in fe- tihten 10 yıl sonra yaptırdığı cami ve külliyenin adıyla anılan Fatih semtindeki Karagümrük Mahal- lesi'nde de sur kenanndaki "güm- rük kapısı" bulunuyordu... Ne var ki bu tarihi ilçe, 1928'de Eminönü ve Fatih olarak ikiye ayn- lınca, belediye dairesi de "iki şube- ye" bölündü. Gerçi Fransız plancı Prost'un 1930'larda yaptığı plan, Suriçi"nin imarında uzun yıllarbü- tüncül bir uygulamayı da sağlamış- tı. Ama, 1980'den sonra "Büyükşe- hir" statüsündeki "ilçe belediye- . Suriçi'nde tarih kucaklaşırken, yönetim parçalanmasın... - ilgilenmiyoramakentin 2600 yıllık "tarihini banndıran "Suriçi SİT ala- , nının" bir bütün olarak korunma- "'-Sinda"ikibelediyeü" yönetim dü- zeni giderek en ciddi engeli oluştu- ruyor. , Örneğin eger Eminönü Beledi- yesi de yol ve kaldınm süslemele- rine harcadığı parayı ve enerjiy i ken- diyetki alanındaki Süleymanıye'nin korumaprojelerine ayırsaydı. bu tar- -tışmabelki de olmayacaktı. Ya da Fa- .;tih Belediyesi böylesine "iddiab" .-koruma serüvenlerine gireceğine '".Sultanahmefteki gibi "eski ev ma- ^ ketleriyle" yetinseydi, bunun için " j»roje de gerekmediğinden Koruma • Kurulu'yla çatışmaya girmeyecek- ,ti.. ° Kuşkusuz siyasal gelişmeler bu- nun tersini de yaşatabilir. Eminönü "korumacı", Fatih ise "makyaj- _ cı" olabilir, ya da birçok dönemde olduğu gibi her iki belediye de Su- riçi'ni "apartmanlara boğmak" l üzere birbirleriyle yanşabilir. Eğer .Tarihi Yarımada'nın "bütüncül ! değerini"görebilenyönetimlerbır j gün işbaşına gelebilirse, o zaman -,da yine iki belediye işbirliği içinde belki tarihe sahip çıkabilir... lşte, üç imparatorluğabaşkentlik leri" dönemi başlayınca, bu beledi- yelerin "siyasal özerklik" içinde kullandıklan bağımsız imar yetkile- ri, Suriçi'ndeki "farklı tutumlara" bağlı sorunlann da temelini oluş- turdu... Bu bölünmenin sıkıntılan, örne- ğin yeniden hazırlanmakta olan "Ta- rihi Vanmada Koruma Planı" ça- lışmalannı da olumsuz yönde etki- liyor. Büyükşehir Belediyesi'nce üretilen plan üzenndeki Fatih ve Eminönü belediyelerinin "değişik beklentileri" anakentin de hedef- lediği ilkelerle çelişince, Suriçi Pla- nı'nın "StT bütünselliği" zorlanı- yor... Son zamanlarda İstanbul için "ye- niden yapılanma" gündemde. Ha- zır böyle bir çalışma varken, Suri- çi'nin de yeniden "tek Uçe" ve "tek belediye" olması ciddi şekilde ele alınmalı. Buna koşut olarak ve "ta- rihsel bütünlüğü" dikkate alına- rak Koruma Kurulu da yine sadece "Suriçi'nden sorumlu" olmalı. Böylece 2600 yılılk eski kent mer- kezi, "kendi belediyesinin" ve "kendi koruma kurulu"nun dayanışması içinde 21. yüzyılı kar- şılamalı... Ne dersiniz?.. HAYYANLAR ISMAIL GÜLGEÇ KİM KİME DLM DUMA BEHİÇAK behicak(<ı turk.net ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI MIRMIRLAR UĞUR DURAK TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8Şubat UÇAN DAIRE MI Pf 196O'r4 SUGÛN, BİR UÇAN TE OLPUĞU AMEZİKAH 8A£tH(NCA Ç Ç PB.INCETDN ÜUtVEIZSİrESİ'NPE', AMEZ/&IN OB- DUSUNUU PA/SA PEGreĞ/yLE YAPILAM 8İR UÇ4/V D/4/'eE 8EM2£& A&4ÇJ ALTffl/A MOM- TE EPİLEN 4-3 BEYGİG GÜÇ.LÜ UŞUIODPrEJİ. MOTOIZUYIJ* OİtdME HAU4LAMABİLMEKTEY- Pİ. /MS/t/V Y/4P/SI UÇAM PAl&E, NEW JEH- SEYOEICİ OBNEME ALANIHPAN SAATTE 15 KİLOMETKE U/2A ANCAK YÖeEPEM FAZLA tofçr/. BUNUN MEDeNi PE, P/LOTUM 8/iz.ı DEHGE SOHUNLARIMI SAPTMMIÇ OLXiA- SIYPI. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 'Gladyatörler' ve Makarna SosuHerhalde birçoğunuz gibi ben de "gladyatörier"\ ilk kez Hollyvvood yapımı sinema filmlerinden tanıdım. Onlar, "Kleopatra", "Ben Hur" gibi unutulmaz filmlerin bizleri heyecanlandıran kahramanlanydı. IÖ 73 yılında güçlü Roma'ya karşı ayaklanıp iki yıl savaşan kölele- rin önderi ünlü gladyatör Spartacus'ü hangimiz anım- samayız ki? Latince "gladius "tan (kısa kılıç) türeyen "gladyatör" sözcüğüyle anılan bu "kılıç ustalan'nn başlartgıçta Et- rüskler'in cenaze törenlerinde dövüştuklerini; bu kan- lı dövüşlerin amacının, "ölüye öbûr dünyada silahlı bir hizmetkâr sunmak" otduğunu, bu nedenle de bazı is- tisnalar dışında, "dövüşün ancak gladyatörierden biri- nin ölmesiyte sonuçlandığını" tarihçilerden ögreniyoruz. Yine tarihçilerin bize aktardıklanna göre, özellikle Isa'nın doğumunayaklaşan yıllarda Roma'da gladyatör dövüş- leri çok yaygınlaşmış. Önceleri düzenlenen gösteriler- de dövûşen gladyatör çiftlerinin sayısı yalnızca "üç" iken bu sayı Julius Caesar (ölümü IÖ 44) döneminde "üç yüz" çifte kadar yükselmiş. Daha önce bir günde ta- mamlanan gösteriler Imparator Titus döneminde (İS 79-81) yüz güne kadar çıkmış. Imparator Traianus'un zafer kutlamalanna ise İS 107 yılında tam beş bin çift gladyatör katılmış!.. Her gösteride "arena"ya sürülen dövüşçülerin yansı öldürüldüğüne göre tüm bunlardan eski Roma'nın 'özgûryurttaşlan *nın ne kadar "kana doy- maz" insanlar olduğunu çıkartabiliyoruz. Gösterilerin yapıldığı "am/Jt/yafrDİardadövüşü baş- latma işareti boru sesiyle verilir. dövüşmekten korkan gladyatör kamçı ya da kızgın demirlerle arenaya sürü- lür, gösteriyi düzenleyen efendilerin belirlediği kılıç, ağ, kement, mızrak gibi silahlaria dövüşen gladyatörierden biri yaralandığı zaman izleyiciler "Habet- Habet!" (Ya- ralandı! Yaralandı!) diye bağmrlarmış. Bundan sonra ya- ralı gladyatörün artık "hasmının insafına" kaldığını, eğer hâlâ "mecali varsa" işaret parmağını havaya kaldırarak halktan "canının bağışlanmasını" isteyeceğini, ne var ki, gözünü kan bürümüş "halk"\n beyaz mendil salla- yarak canını bağışlamak yerine baş parmaklannı yere doğru çevirerek yaşamına son noktayı koyacağını, iz- lediğimiz filmlerden biliyoruz. Romalı efendilerin yüz- yıllar boyu süren "kan keyfi" uğruna, "köleler ve suçlu- lar" arasından seçilen kaç yüzbin gladyatörün canını arenalarda bıraktığını tarih yazmıyor. Bu vahşet ancak Hıristiyanlığın yayılmasından sonra Imparator I. Cons- tantinus'un (İS 325) koyduğu yasaklaria azalmış ve Im- parator Honorius'un (ölümü İS 423) çabalanyla "res- men" son bulmuş. Birisi o tarihte ortaya çıkıp da Imparator Honorius'a, 1567 yıl sonra aynı Roma'da birtakım devlet adamla- nnın "gladyatörbeslemekten" yargılanacaklannı söy- lese bu iyi niyetli Imparator acaba ne düşünürdü, so- rusu bir süredir zihnimi meşgul ediyor. Regine Igel'in geçen yıl Almanya'da yayımladığı "Andreotti - Gizli Servis ve Mafya Arasında Siyaset" adlı kitabını okur- ken bu sorunun yanıtını düşünüyorum. Nasıl düşünme- yeyim ki? Savaş sonrası Italya'sının izlediği temel si- yasetlere yön vermiş, birçok kez başbakanlık ve dışiş- leri bakanlığı yapmış Giulio Andreotti çıkanldığı mah- keme önünde Italyan Devleti'nin 662 "gladyatör" bes- lediğini, bunlann Sardunya Adası'nda, Capo Marrar- giu'da gizli bir kampta eğitikjiklerini söylüyor. Aynen "an- tik" Roma'da olduğu gibi "suç/u/ar"dan devşırilmiş, hepsi birer "Italyan milliyetçısi" ve aynı zamanda birer "potansiyç! Hatk" ofan bu "gladyatörler^n teker teker adlarını açıklıyor. 1978 yılında "Kızıl Tugaylar" tarafin- dan kaçınîıp öldürülen Hıristiyan Demokrat devlet ada- mı Aldo Moro'nun ölümünden 12 yıl sonra evinde "es- rarengız" bir şekilde ortaya çıkıveren "Gladio oe/ge/e- h" olmasaydı, Andreotti bu "ifşaatta" bulunur muydu? Bunu bilemiyorum. Hem artık bunu bilip bilmemek de pek önemli değil. Çünkü, nedenleri ne olursa olsun, bu açıklamalarla birlikte "devlet sım" adına bunca yıl halk- tan gizlenmiş cinayetler, iğrençlikler, pislikler deşiliyor. Italyan yargısı bunlan deşip aydınlıga çıkarttıkça Ital- yan toplumu da yeniden taze soluk almaya başlıyor. Giz- liliğin tutsaklığından kurtulan Italya özgürleşiyor. Artık sokaktaki Italyan 12 Aralık 1969 günü Mila- no'daki Ulusal Ziraat Bankası'na atılan bombayla ölen 17 kişinin, 31 Mayıs 1972 günü Peteano'da bombay- la havaya uçurulan 3 jandarmanın, 4 Ağustos 1974 günü Roma-Münih trenine konan bombayla parçala- nan 12 yolcunun, 2 Ağustos 1980 günü Bologna tren istasyonuna yerleştirilen bombayla yaşamlannı yitiren 85 masum insanın katilinin devlet tarafından beslenip yönlendirilmiş, geçmişleri "yaşamda kalabilmek için başkalannı öldürmeye koşullandınlabilecek" kadar le- keli "gladyatörier" olduğunu biliyor. Oysa daha düne kadar bu cinayetlerin faillerini "sağ ya da sol siyasi uç- lardan teröristler" sanıyordu. "Faili meçhul" cinayet- ler karşısında "çaresiz" kalan devletine kuşku ile bakı- yor, ona güven duymuyordu. Şimdi gerçekleri bilmek Italyanlan rahatlatıyor. Yeniden kavuştukları özgüven- leriyle, kendisini bulaştığı pisliklerden anndırma çaba- sı gösteren devletlerine içten bir saygı ile yaklaşıyor- lar. Belki de en önemlisi bundan, yani devletleri ile ba- nşmaktan "gözle görülür" bir keyif duyuyorlar. Neyalan söyleyeyim, ben Italyanlan kıskanıyorum... "Gladyatörier" bir yana, öyle güzel makarna sosu ya- pıyorlar ki... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sakarya Ir- mağı üzerinde kurulu baraj ve hidroelektrik santralı. II îz- mir'in bir ilçe- si... Duyuru. 3/ 5 Karşılıklı alıp verme... Anado- lu'da, özellikle Doğu Karade- g niz dağlannın yüksek kesim- 9 lerinde yaygın geçici kırsal yerleşme. 4/ Kedi ya da köpeğin ön ayağı... Yemekyemege- 2 reksinimi olan. 5/ Ko- 3 laylıkla kandınlabilen. * 6/Kalehendeği...Doğu Anadolu'da bir göl. II Geri çevirme. kabul et- 6 meme... Cılız, zayıf. 8/ 7 Andrt Malraıu'nun ta- g nmmışbirromanı... Ya- g pım. 9/ Dokulan ve or- ganlan birbirine bağlayan, besin depo eden bitkı doku- su. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Damla hastalığı... Arşının sekizde biri uzunluğunda- ki ölçü. 2/ Isveç, Norveç ve Danimarka'nın ufak para bi- rimi... Bir çeşit yınnurtalı süt tatlısı. 3/ Yakanın göğse doğ- ru inen devrik bölümü... Kjsa gezinti. 4/ Filika büyüklü- ğünde bir deniz teknesi... Uzaklık işareti. 5/ "Çabucak gönderme, acele yollama" anlamında eski sözcük. 6/ Bir bağlaç... Kanlı basur hastalığı: dizanteri. II Telefon sö- zü... Kansızlık. 8/ Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir romanı... Bir şeyin fiyatını artırma. 9/ Yavru ya da yemiş yetiştirecek duruma gelmiş olan hayvan ya da ağaç... Bir göz rengi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear