Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 1997 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
İbretlik Son Çırpınışları...
AVNİ KANDEMİR Emekli Hava Tümgenerali
Y
aşanmış olaylardan bir ciddiyetten uzak bir sözdü ve zaten cid-
süre sonra insanlar ço- diye de alınmadı. Ancak bu slogan. Ba-
ğu kez, u
Bugünkü ak- yan Tansu'nun ülke gerçeklerini bilme-
Iım olsa>dL«" diye baş- diğinin ve politika arenasındaki ilk adı-
lar ve zamanında yapa- mmda halkı aldatmak istediğinin açık
madıkları şeyler için bir kanıtıydı.
süre sonra insanlar ço-
ğu kez, "Bugünkü ak-
Iım olsa>dL«" diye baş-
lar ve zamanında yapa-
madıkları şeyler için
hayiflanırlar. Aslında sözü edilen akıl-
lar ile de hatalann yinelendiği ve eski
hatalara yenilerinin eklendiği görmez-
derjı gelinir.
Öyle sanılır ki. Bayan Tansu Çiüer'i
DYP'nin başına "tahtırevan" ile taşı-
yanlann önemli bir bölümü de. bugün-
kü akıllanna karşın. oluşmasına fazla-
sıyia katkıda bulunduklan günümüzün
bunalım ortamında bile hatalannı gör-
müyor ve içinde yuvarlandıklan çeliş-
kiyi aşamıyorlar.
Bundan 2600 yıl önce Çinli düşünür
Lao Tse, "Bir olayı olmadan önce önle-
mek ve düzeni kargaşa çıkmadan önce
korumak gerekir'" demiştı.
Yanm yüzyıl önce atılan temeller
üzerinde yükseldigi savlanan Doğru
Yol Partisı"nin umur görmüşleri de bi-
raz düşünmek zahmetine katlanabilse-
lerdi. "herkese iki anahtar" gülmecesi
ile siyaset sahnesinde boy gösteren nev-
zuhûr (yenı çıkma) Hanırru tepelerine
oturtmazlardı.
Olke insanının büyük birbölümünün
yoksulluk sınınna alttan teğet bile ola-
madığı, gelirdağılımındaki adaletsizli-
ğin toplumu kemirdiği. işsizliğin çığ
gibi büyüdüğü ve enflasyonun yüzde
70'lerin üzerinde süreğenleştiği koşul-
larda, **herkese iki anahtar" sloganı
Bunlara karşılık. Bayan Tansu'nun
çağdaş bir görünüme sahip olduğu da
yadsınamaz. ABD'de eğitim görmüş,
Türkiye'nin önde gelen üniversitelerin-
den bırisinde öğretım görevlisi olmuş
ve profesör unvanına bürünmüştü.
Doğrusu "zarFa. diyecek bir şey yok-
tu ve "mazrufu (zarfın icindekini)
kurcalamanın da zamanı değildi. Te-
melde bu özelliklere sahip pek çok in-
san olmakla beraber. talih kuşu bu ba-
yanın başına kondu. Kısa sürede man-
şetlere tırmandınldı ve ekranlann vaz-
geçilmez görüntülerinden oldu. Yanm-
vamalak Türkçesiyle yaptığı gaflar
hoşgörüyle karşılanıyor. çocuksu teker-
lemeleri de "vecize" yerine geçiyordu.
tşlediği günahlann tüm çirkinlikleri
resmine yansıyan "Dorian Grey'in
Portresi'*ni Oscar Wilde hangi esinle
yazmıştı bilinmez. ama Türk politika
galerisinde yer alan sayısız Dorian
Grey portresi arasında medya yeni ve
seyredilebilir bir resim yakalayınca
kantann topunu kaçırdı. Sanki Türkiye
yeni bir kurtancı bulmuştu!
Aslında böylesi bir tutumun yadır-
ganacak bir yanı da yokru. Çünkü, ta-
nh boyunca, insanlar yonttuklan putla-
ra tapmışlardı. Bundan 2400 yıl önce
Atinalı düşünür Platonbu gerçeği, "Bi-
rini tutup başa getirmek ve onu besle-
> ip şişirmek halkın eski âdeti değil mi-
dir?'* diye biraz daha somutlaştırmıştı.
Koalisyon hükümetinde ekonomiden
sorumlu Devlet Bakanlığı'na getirilen
Bayan Tansu'nun. ülke ekonomisine
olumlu bir katkıda bulunduğu söylene-
mez. Ama bu dönemde ekonomiden
anlamadığının anlaşılması. kendisin-
den kurtulmak için yeterli bir nedendı.
Ne var ki. onu melekler koruvor ve Çil-
lerler'den kurtulmak bir yana. ABD'de
hem çalışıp hem de parasal sıkıntılar
ıçerisinde okuduklanna ilişkin öyküler
yaygınlaştıkça. yufka yürekli insanla-
nn gözleri yaşanyordu! Bütün bunlar-
dan sonra. \ astık altlanndan çıkan y üz-
bin dolarlann \arlığı ile parasal sıkıntı
öyküleri arasındaki çelişkilerde unutu-
lup gitti.
Kıratın dizginleri Tansu Hanım'a tes-
lim edilince. çıkar peşinde koşanlarla
sığ düşünenler bu olayı bir utku (zafer)
ımişçesine alkışladılar. Aslında çoğu
zaman kötû yönetilmiş olan Türkiye
için bu olay. yeni sorunlann ve unutu-
lamayacak kötülükJerin başlangıcı sa-
yılmalıdır. Nıtekim, tutkulu ama dene-
yimsiz râkibenin (binicinin) yönetimin-
de Kıratın tökezlemeleri sıklaşırken
yolsuzluk savlan yoğunlaştı, faili meç-
hul yakınmalan arttı. dış ilişkilerrayın-
dan çıktı. Türkiye'nin itiban ciddi bo-
yutlarda tartışılır oldu ve enflasyon da
patlayarak tavanı uçurdu. Bu toz-du-
man ortamında birileri Çillerler'in
'maznıf'unu kanştırmaya koyuldular.
Bundan sonrası bir çorap söküğü...
Bir ülkede bu denli yoğun suçlama-
lara. bu denli yaygın söylentilere hedef
olan ınsanların. aklanıp paklanmadık-
ça. de\let yönetiminin en üst katlann-
da oturmaya haklan yoktur. Böylesi ko-
şullarda koltuğa yapışmak. ülke insanı-
nı hiçe saymanın ve onu aşağılamanın
göstergesidir.
Yüz >ıl önce Bismarck. •'Giiçlü ise-
niz ve çıkarlannız da gerektiriyorsa, bir
ulusu yok edebilirsiniz. Ama onu küçük
düşürürseniz başınız belaya girer" de-
miştı.
Yakın geçmişte Marcos'larda. Çavu-
şesku'lar da çok güçlüydüler. ama kor-
kunç sonlanna noktayı. aşağıladıklan
halklan koymuştu.
Çiller olayının bir boyutunu oluştu-
ran. \alan \a da doğru. suçlamalar el-
bette ciddiye alınmalıdır. Ne var ki. ül-
ke için bunlar bir yıkım anlamı da taşı-
mazlar. Ancak. Çiller gerçeğinin ikin-
ci boyutunu oluşturan Refah Partisi or-
taklığı: ülkenin, ulusun. demokratik-la-
ik düzenin, sosyal yapının ve çağdaş-
laşmanın geleceği açısından yaşamsal
bir hatadır.
Seçim meydanlannda Refah Partisi
iktidara gelmesin diye seçmenden oy
isteyen ve daha sonra da bu parti ile or-
taklık kurmayacağınkı birçok kez kesin
bir dille açıklayan Tansu Hanım'ın ki-
şisel çıkarlan için Refah Partisi'netes-
lim olması. ulusun çok büyük çoğun-
luğu tarafından asla affedilmeyecektir.
Refah Partisi'nin ülkeyi nerelere sü-
rüklemek istediği artık bir bilinmeyen
olmaktan çıkmış ve Tansu Hanım saye-
sinde birçok düşleri eyleme dönüşmüş-
tür. Bütün bunlara karşın. Tansu Ha-
nım hâlâ. "Laikliğin güvencesi benim"
divebilıyor. En iyisı. sonsuzparasal ola-
naklarını kullanıp ülke genelinde bir
araştırma yaptırsın. Sözlerine inanan,
kendisine güvenen. kişiliğine saygı du-
yan kaç kişi kalmış?
Atatürkçü Bayan Tansu'yu (!) ibret-
le ızlemek gerekir. Ağzını her açışında
etrafa kin kusan bir Atatürk düşmanı
hakkında kem küm ettikten sonra. ye-
di yıl önceki hezeyanlannın günümü-
ze getirilmiş olmasını eleştiriyor. Aca-
ba Tansu Hanım geçmişte işlenen tüm
suçlann üzerine süngerçekilmesini mi
istiyor?
Zanlı ortaklann yeni oyununun adı
hâlâ Erken Seçim.
Yavaştan başlayıp epeyce başkaldı-
ran DYP grubuna aba altından sopa
göstererek. bir •'kurşun askerler takı-
mı" oluşturma çabasında>dı. Ama ba-
şaramadı. Tut ki başardı: Seçim mey-
danlanna Erbakanyeşili takkeleriyle
mi, yoksa aklanmamış dosyalarla mı
çıkacaklar?
Birkaç gün önceki söylenti. BBP'nin
hükümetortaklığı üzerineydi. BBP, za-
ten Erbakan'ın has ortağı değil miydi.
Ama yine de. Anadolu insanının im-
bikten süzülmüş deyişlerinden birisı
geliyorakJa: "Faresığamadığıdelikten
geçebilmek için, kuyruğuna bir de ka-
bakbağlar"*mış.
Bunlann hepsi "tükenişin son çırpı-
mşlan" idi. Atatürk Türkiyesi bu engel-
lerin hepsini aşacaktır.
Bu ulusun geleceğiyle oynamak iste-
yenlerde, hem kendi geleceklerinî hem
de onurlannı yıtireceklerdir.
ARADABtR
ŞENAY AYDIN
Zeynep Altıok'a
Bilmiyorum; kaç kişıyiz 2 Temmuz 1993'ü aklın-
dan hiç çıkarmayan. Hep bir çaresizlik acısı kaplı-
yor yüreğimi. Koskoca bir şehrin göbeğinde, gü-
pegündüz, bağıra bağıra, saatlerce aydınlık yürek-
li güzel insanlar, bizim insanlarımız yakılır da, hiç
kimse bir şey yapamaz! Ve bizler seyrederiz olan
biteni acı içinde... Yüreğimiz yanar ateşlerde... Bel-
ki kurtarılırlar diye bekleyişimizin boşunalığını ya-
şayarak gördük.
Bunları niye mi yazıyorum?.. Geçen yılki 2 Tem-
muz 1996 tarihle Cumhuriyet gazetesinde "Şair
Kanı Ağır Yüktür" başlıklı yazınızı gözyaşlarımı tu-
tamayarak okumuştum. Duygularımı içime göm-
mek istemedim. Sizinle aynı acıyı paylaştığımı, o
günü hiç unutmadığımı, unutmayacağımı bilmeni-
zi istedim.
"Ben babamı kaybetmedim, sizler geleceğinizi
kaybettiniz" diyordunuz. Evet, geleceğimizi kaybe-
diyoruz. Her gün bir adım daha yaklaşıyoruz kör
karanlığa... Belki de tam ortasındayız da farkında
değiliz. Ya da kaçımız farkındayız? Farkında olan-
lar ne yapabiliyoriar? Ne yapmalıyız? O kadar azız
ki! Az mıyız gerçekten? Yoksa saklanıyor muyuz?
Oyangın, 37 canla birlikte beyinlerini deyaktı in-
sanların. Gökyüzünü sardı dumanı... Hiçbirşey gö-
rünmüyor. İnsanlar başka bir dünyada yaşıyorlar
sanki. Duyguları, düşünceleri öldürülmüş, içgüdü-
leriyle yaşayan varlıklar durumuna gelmişler...
Üzerimize ölü toprağı serpildi. Öldük biz!
O günü unutmadım ben de. Türkü söyleyerek,
şiir okuyarak anımsatmaya çalışıyorum ulaşabildi-
ğim insanlara... Ama yetmiyor.
Orda, o gün benim de babam. arkadaşım, kar-
deşim öldü. 37 insanım öldü benim... Ben öldüm...
Benim düşüncem, benim geleceğim, benim sesim
öldü! Ben ne yapacağım şimdi! Hiçbir sözcük yet-
miyor anlatmaya bu çaresizliği. En yanık türküler,
sözler. şiirler yetmiyor.
Bir gün kara birçarşaf örtüldü güneşe. Yandı be-
yinler; akarsular durdu, soldu güller, menekşeler.
Çimenlere hasretiz şimdi... O gün, 2 Temmuz
1993'tü.
u
KURAN MUTLAK Mİ?
Hasan Aydın • 'Mutlak' tenmının anlamı
• Bir nedene bağlı olarak ortaya çıkan bilgilerın
mutlaklığından söz edilebilir mi? • Tek bir kışı ya da
olay için oluşan ayetler • Bazı ayetler Muhammed'in
günlük tartışmalanna dayalı olarak ortaya çıkıyor
• Peygamber'i savunan. teselli eden, moral veren
ayetler • Muhammed'in özel hayatı ile ilgili ayetler
9 Belli bir dilsel kalıp içinde ıfade edilen bıldıriler
'mutlak' olabilir mi? • Kuran'ın kozmolojisı
dönemin bilgisiyle sınırlı
Doğu Perinçek • İslam ve uygarlık ilişkisi
• Tek tannlı dinlerin ortak zemini • İslamiyet hangi
toplumsal koşulların ürünü? • Allah'ın Orta Asya'da
keşfi • İslam ne zamadan ben uygarlığa karşı?
• Günümuzde İslam
Rennan Pekünlü Evren 'açık' kutsal kitaplar 'kapalı'
Gürhan Tümer Kent ütopyaları
Yıldız Cıbıroğlu Gökyüzünü okuyarak yazıyı başlatan
kadınlar Korkut Yaltkaya Biyo-ritim nedir?
Ramazan Karaçalı lletişim ağları ve Internet
Teorik Fiziğin neferi Prof. Dr. Fikret Kortel
Tel- Fax:(0212)213 80 29 -30
Temmuz savısı bavilerde
MANAVGAT 1. ASLİYE HUKÜK
MAHKEMESİ'NDEN
E: 1997,28 K: 1997-128
A. Işıklar Köyü. cilt no 09401, sayfa no 13'te nüfusa
kayıtlı Osman ve Ayşe'den olma 1945 doğumlu Musta-
fa Nur'un nüfusta yazılı bulunan Nur soyisminin siline-
rek Özkan olarak düzeltılmesıne karar verilmış olup.
ilanolunur. 11.6.1997 Basın: 28498
MANAVGAT 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
E: 1997 30 K: 1997 131
Manavgat ilçesi, A. Işıklar Köyü. cilt no 094 01. say-
fa no 13'te nüfusa kayıtlı Adem Nur'un nüfusta yazılı
olan soyisminin (Nur'un) silinerek Aksoy olarak düzel-
tilmesine karar verilmiş olup. ilan olunur. 11.6.1997
Basın: 28501
îmzalamak, Yürümek ve Günümüz Gençliği
ERHAN KARAESMEN
iz aşağıda imzası bulu-
nanlar..' kalıbıyla başla-
yan ve Türk sosyo-poli-
tik yaşamındaki galiba
ilk örneği oluşturan yazı-
1] deklarasyonu hazırlı-
yorduk. Yirmi üç yıl öncenin bahar günleriv-
de. Mamak Askeri Cezaevi'ndeki siyasal tu-
tuklulara gösterilegelmis. haşin davranışlann
üstüne üstlük bir de toplu hücre cezası ve kar-
şılığında açlık grevi gibi dramatik biroluşuma
tanık olunuvordu. Tutuklu ailelen. yakınları.
dostlan. cezaevı yetkilılerine birdilekçe vere-
rek dert anlatma peşinde akşamlan kendi ara-
mızda toplanıp duruyorduk. Sadece vakın ta-
raflann yüz küsur imzasıyla komutanlığa ve-
rilecek kişisel nitelikli. ağırlıksız ve utangaç bir
dilekçe yerine. olanak bulunursa dışandan ba-
zı vicdanlı insanlann da katılımıyla bin küsur
imzalı ve basın aracılığıyla kamuoyuna duyu-
rulacak bir deklerasyonla orta çıkmanın anla:
mı çok dahabüyük olacaktı. Ailenin, eşin. dos-
tun üzüntülü zayif çığlığı, toplumsal bir pro-
testonun türküsünedönüşecekti. Askeri ara re-
jimin son dönemleriydi. kollan kanatlan bıraz
kınlmıştı. Ancak, yine de ürkek aydınlann ev-
lerinde kitap-dosya yaktıklan yüz karası yılla-
rın devamındaydık \e katı disiplinli bir sosyal
anlayışsızlık hâlâ sürüyordu. İnsanlar. yılgın ve
korkuluydu. O koşullarda değişik kesimlerden
bin küsur imzayı hem de kısa zamanda topla-
mak ve sonra da etkileyici bir görünüşte yayım-
latmak pek de kolay değildi. Burada çok sev-
gili rahmetli dostum Mustafa Ekmekçi'nin anı-
sına saygı dolu bir göndermede bulunmak is-
terim. Mağdurlardan kimsenin yakını olmadı-
5ı halde. ama dara düşmüş tüm insanlann va-
kını. sevgi dolu bir iyilik makinesi olarak Ek-
mekçi çıktı ortaya. "Aşaığdabiz.." kalıbının bi-
raz Fransız aydın çevre bildırilerinden esinle-
nerek düzenlenmesinde yardımcı oldu. önce.
Daha sonra da emekli orgenerallerden. devlet
yöneticilerinden. sanatçılardan. TRT'cılere ka-
dar geniş bir yelpazede pek çok ağırlıklı adın,
bildiriye katılmasını sağladı. Yanı sıra Erdai
(Öz), Uluç (Gürkan), Dr. Ergin (Atasü). Ömer
(Pbiat), Erol (Toy), sağlık sorunlanyla dolu o
yaşlılıkdönemi sızılannakarşınbüyükvurtse-
ver aydın Erdoğan Berktay başta olmak üze-
re, mağdur yakınlanndan ya da korkusuz ay-
dın yurttaşlardan adsız kahramanlar da hep bir-
likte araziye yayıldık. bir kırk sekiz saat. So-
nuç açıkçası gurur verici oldu. Korku rejimi-
ne karşın insanlan. adamlan. aydınlan vardı bu
ülkenin. Sev ecenlik dolu idiler. Ama kararlı ve
korkusuzdular. aynı zamanda. Nadir Nadi ile
başlayan, Hıfeı \eldet ve Tank2Lafer Hocalar-
la, Yaşar KemaL İlhan Selçuk, Fa/ıl Hüsnü, Fa-
kir Baykurt ile devam eden bir onur listesiydi,
ortaya çıkan.
Cumhuriyet'in ilk sayfasından başlayıp im-
zalayanlann listesiyle birlikte içendebirbuçuk
sayfa devam eden. Yeni Ortam'da ilk ve son
sayfalan kaplayan bu ilk toplumsal bildiri ka-
muoyunda ve dev let kademesinde bomba et-
kisi yaptı. Mamak işleri hemen düzene girdi.
Arkasından. Anayasa Mahkemesi o tarihlerde
hazırlanmış ama Mecliste kotarılamamış ta-
lihsiz bir af yasasının hakkaniyeti ve insancıl
eşitliği bozan maddelerinı iptal etti. Herkes sa-
lıverildi. Bir süre sonra da her şey (unutulabil-
diği kadar) unutuldu gitti.
Mustafa Ekmekçi dostumuz da o akıl almaz
alçakgönüllüğüyle baş mimari olduğu listede
kendi adını sonlara doğru koymuş. Cumhuri-
yet. tam liste hepsini verdi. Yeni Ortam. o dö-
nemin ölçülerinde olabildiğine cesur ve dü-
rüst. ama geçici bir süre yükünü taşımış Ek-
mekçi ve öbür sevgili rahmetli L'ğur (Mum-
cu)'nun omuzlanna yıkılrmş kıt olanaklı. kınk
dökük bir yayın organıydı. Teknik yetersizlik-
ten. listeyi. ancak son kırk-elli adı atıp kısalta-
rak yayımlayabılmişlerdi. Bızim telefoncu kız-
lanmızla birlikte. Ekmekçi de düşmüştü. lis-
teden. Yazan olduğu gazetede adı yayımlana-
mayan rahmetli Mustafa. bu olayı hatırladık-
ça yıllar yılı
u
Ya\; kendi çöpliiğümüzde bile
horoz olamadık" diyerek kahkahasını patlat-
mıştır.
Toplumsal protesto amaçlı bildirilere ve bas-
kı gruplannın istek metinlerine Türk sosyo-
politik yaşamında sonraki dönemlerde daha
sık rastlanır oldu. "Biz aşağıda imzası.." diye,
ya da ona benzer sözcüklerle başlayan başka
protesto metinlerinin on binlerce kişi tarafın-
dan imzalandığı da oldu. Davalan yakın tari-
he kadar sürmüş bulunan ünlü Aydınlar Dilek-
çesi'ni ise yüz binlerle ifade edilebilecek sayı-
da insan imzaladık. Bu yöntem. demokratik
toplumsal yapıya sahip ve insanlan bu terbiye
içinde yetiştirilmiş ülkelörde zaten öteden be-
ri kullanılırdı ve etkili olurdu. Kişisel olmayan
yerel, ulusal hatta bazen uluslararası bir çıkar
uğruna insancıl ve hakkaniyetçi istemleri (ta-
lepleri) vurgulayan bir metnin imzacılan ola-
rak başkalanyla gönülleri buluşturmak insan
denen yaratığı mutlu kılar. Tanımadığınız in-
sanlarla fikir ve duygu birliği içindesinizdir.
Bu uygar ve onurlu bir özdeşleşmedir. Bunu
sadece zaman zaman ve yeri geldiğinde etkin
biçimde kullanan toplumlarda vönetimin ren-
gi ne olursa olsun genel demokratik terbiyenın
sonucu olarak vurucu etki yaratma şansı vük-
sektir. Oysa ülkemizde belki biraz gereğinden
sık ve olur olmaz her işte başvurulur duruma
geldiğinden. ama daha çok Evren-Özal sonra-
sı toplum yönetimi anlayışındaki benzersiz du-
yarsızlık nedeniyle bu yöntem delici gücünü
yitirmiş görünüyor.
Yine Ekmekçi'yi anıyorum. Yıllar boyu bir
geceyansı ya da sabahın köründeki uzun tele-
fon görüşmelerimizde suskun çoğunluğun ey-
lemsizliği. dertleşme konumuz olurdu. Kısaca
şöyle diyorduk:
1990'larTürkiye'sinde kişisel çıkara. eğitil-
memiş ve gemlenemeyen hırslara. karanlık ha-
raç- rüşvet mekanızmalanna. yalana, dolana.
madrabazlığa ve ülke sevgisi yoğunluğunun
gittikçe azaldığı ürpertici bir soğukkanlılığa
dayalı bir yönetim anlayışı çerçevesinde daha
etkili yöntemlerin seferber edilmesi gerekli-
dir. Yürümek gerekir. sokaklarda yürümek."
"Sokaklar >ürümekleaşınmaz" vecizesinin
(!) yumurtlandığı bir dönemde. dünyada olup
bitenlerle de özdeşleşen bir Türkiye'nin iv i ni-
yetli, kesin yurtsever. ancak kışkırtmalara ve
vozlaştınlmaya saf bir şekilde açık binlerce
genç insanı sokaklarda yürümüştü. Sonra ara
rejimler geldi. Daha sonralan Semra'lar çıktı
ortaya. Derken Tansu'lara vanldı. Y'önetimin
vicdanlan nasırlaştı. Yüreklerin kulaklan git-
tikçe sağırlaştı. Geçmişte sokaklarda yürüyen
genç insanlar. küçük bireysel zevklerin ve eğ-
lencelerin peşine düşer oldular. Gençlik barla-
nnın sayısı çığ gibi arttı. 2000 yılı, Türk üni-
v ersite genci prototipi araba beygir gücünün ve
bilmem hangi barda çıkarılmış gecevansı re-
zaleti kahramanlığının minnacık. bencil ze\k-
leriylesınırlanmışlığahızlakoşuyor. \'irmi >a-
şında çocuklar. sokaklarda yürümezse kim na-
sıl yürüyecek. Yürümek formülü o zaman ger-
çekçiliğini yitirmiyor muydu? Bakacaktık ve
görecektik.
Bu sefer iki yıl kadarönceydi. Bu kez Mus-
tafa beni bir sabaha karşı telefonunda yakala-
mıştı. "Bizköylülererkenararız.Kusurungal-
masın" diye sataşmalı bir özür dilemeden son-
ra ~Yahu. bak adamlar yürüyor ve etkili olma-
ya başlnBriar" diye o tarihlerde art arda gelen
işçi sendikalan mitingleri ve yürüyüşlerinden
söz edivordu. Bu arada gönlümü de alıyordu.
"Galiba haklısın. Yiirümeden iş çözülmez bir
hale geldL On gün önce kimse ciddiye almıyor-
du. Ama bak hükümeti de kadını da salladılar.
,\şkolsun." Kitle yürüyüşlerinin gerçekten et-
kili olduğu ve sgşyo politik dengeleri en"azın-
dan bift^He için değiştirdigi ilginç bir dönem- .
di. O tarihten bu yana da benzen bir deneme
henüz yaşanmadı. Laikliği koruyucu. Atatürk-
çü geleneği kollayıcı, muhtemel bir şeriat teh-
likesini lanetleyici çok küçük grup toplantıla-
nnda insanlar, bir araya gelip bir yerlerden bir
yerlere yürümüyor değil. Ancak duruma göre
sadece birkaç yüz kişi belki bazen birkaç bin
kişi bir araya gelebiliyor. Gençler olmuyor bu
buluşmalarda. Hazin birgözlem. Biz ergin in-
sanlann acımasız bir önceki yönetımler döne-
minde. müthiş bir kararlılıkJa gözden çıkanl-
mış ve yitik olarak yetiştirilmesi öngörülmüş
1990 Türk gençliğine kızma hakkımız da çok
fazia yok. Bu çocuklar. gıcırtılı bir tezgâha so-
kuldular.
Bugünkü yabancılaşmış ürünler olarak çık-
tılar. Aralanndan bireysel zekâ, duyarlıhk ve
vıcdan dürtüsüyie yaşam biçemlerinin yanlış-
larla dolu olduğunu fark edenler elbette çıkı-
yor. Ama bunlann da tutunabileceği dal yok.
Daha büyüklerin de içine itilmiş bulunduğu
tüketim humması. bu iyi niyetli az sayıdakıle-
rin başanlı örneklerden olumlu ders alma ge-
reksinmesini elbette karşılamıyor. Ama her-
kes hepimiz bu hummaya henüz yakalanmış
değiliz. Ülke. toplum. insan. emek, paylaşım.
dayanışma, insancıl yardım. ulusal onur. yurt-
taş olma gururu, hakkaniyetçilik. demokratik
eşitçilik, aydınlanmacılık gibi kavTamlara bey-
ninde ve yüreğinde hâlâ yer veren bir yığın in-
san var bu ülkede. Olaylann gölgesinde kalma-
ya itilmiş. çığırtkanlann ve şarlatanlann ara-
sında dolaşma> ı bile reddedecek kadar onurlu
bu sessiz azınlık, durduğu yerde sadece potan-
siyel güç olarak daha fazla kalamaz. "Yürü-
mek** bir simgedir. İçinde yürümenin de yeral-
dığı görkemli bir harekete geçişin zamanı hâ-
lâ da gelmediyse korkanm hiçbir zaman da
gelmeyecektir.
Ekmekçi'yle kendisini sonsuzluğa götüren
son saynhğından on beş gün önceki veda rast-
laşması olduğunu hiç bilemediğimiz ayaküstü
görüşmede de yürümekJe ilgili şakalaşmamız
olmuştu. "Konserden çıkmca yürüyetim. Bel-
ki arkamı/dan başkalandagelir.** Yürüyen bir-
kaç kişiye pek çok kışınin daha katılıp bü>ük
kitle hareketleri oluşturması zamanı herhalde
geldi. Umanm ki kendimi avutmuyorum.
Marmara Adası özel koy, doğa ile baş başa,
denize sıfır, nefis yemekler.
DENİZ OTEL
Rezen-asvon: (0 266) 885 58 28
(0 216) 384 46 89
KAMAN ASLIYE HLTOJK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo- 19% 237
Davacı Sevgi Şahın vekili A\. Arap Gökalp tarafından da-
\alı Atik Şahın alejhine açılan nafaka davasının mahkeme-
mizde yapılan açık yargılaması sonunda celse ara kararı gere-
ğince: Davalı Kaman Savcılı Bağbaşı Köyü nüfusuna kayıtlı
Atik Şahin'in adresi meçhul olduğundan ve tüm aramalara rağ-
men bulunamadığından. adına davetiyenin ilanen teblıgine ka-
rar venlmış olup adı geçenin duruşmanın bırakıldıgı 5.8.1997
günü saat 10.00'da duruşmada bızzat hazır bulunması ve ken-
disini bir vekılle temsıl etürmesı. aksı takdırde duruşmaya gı-
yabında devam olunacağı teblıgat yerine kaim olmak üzerc
ılan olunur Basın: 28301)
Istanbul Cniversitesi Rektörlüğü'nden aldığım üniversite
kımlik kartımı kavbettîm, hükümsüzdür.
YAVLZGÖK.4LP YILDIZ
BU YIL
ailece Foça'da tatil\.M m. w+. A ^% m. WM #%•&•• ^m *~ .
YAPACAKSINIZ..:
Çünkü Foça cennet gibi.çünkü
kiralama fıyatları uygun. Çünkü
yalnızca bir ev degil, Clup Mavi Foça
Devre-Tatıl Köyü hızmetinizde olacak.
Çocuk Klübü.Yat gezıleri.çeşitli günlük
turlar, animasyonlar vb...
Günlük, haftalık, aylık, sezonluk
fiyatlarımızı bir telefonla
öğrenebılirsiniz.
HEMEN ARAYIN
TATİLİNİZİ
ŞİMDİDEN
OARANTİYE ALIN
PENCERE
ıOh, Dünya Varmış
Eskiden bizim toplumda hoşgörü vardı, Bektaşi ya
da Nasrettin Hoca fıkraları rahat anlatılırdı, şimdi her-
kes burnundan soluyor, insanlar öylesine öfkeli ki bir
kibrit çaksan parlayacaklar. Neyse kı REFAHYOL gi-
dince bir rahatlama oldu, gerilim gevşedi, medyada
köşe yazartan ne diyorlar:
- Oh dünya varmış!..
•
Komşusu Hoca'ya dert yanmış:
- Bizim dam bize dar geliyor...
- Evde kim kimsiniz?..
- Ev iki göz, birinde koyun, keçi, eşek ve köpeğimiz;
ötekinde hanımla ben...
Hoca:
- Sen beni dinle!.. Bu gece hayvanlan da sizin tara-
faal, hep birlikte yatın!..
Bu işe aklı yatmamış, ama, Hoca'nın bir kanşlık sa-
kalı var diye söz dinlemiş komşu; üç beş gün sonra
da perperişan yakınmış:
- Büsbütün bunaldım...
Bizimki yine akıl vermiş:
- Şimdi koyunu, keçiyi, eşeği, köpeği eskisi gibi öte-
kigözdeyatır!..
Komşu yine laf dinlemiş; birkaç gün sonra Hoca'ya
rastlayınca elini öpmüş:
- Sağol hocam!.. Dünya varmış...
•
REFAHYOL'cular sakın kızmasınlar, hep birlikte ya-
şadığımız hayat mizahın daniskasıdır. Çünkü bu kez
de vaktiyle illallah deyip yaka silktiğimiz politikacıları
yeniden Bakanlar Kurulu'nda görünce sevinmeyelim
mi!..
Bir Hoca fıkrası daha:
Hoca emektar eşeğini yitirmiş, anyor, tanyor, bula-
mıyor, ortalıkta dolanıyor...
Yok, yok, yok...
Umudunu kesen Nasrettin bir gün kırda yürürken
sevgili eşeğine rastlamasın mı!.. Hemen boynuna sa-
nlıp öpmüş; sonra ellerini göğe kaldırmış:
- Hey Yüce Allah'ım. sen ne büyüksün, önce eşe-
ğini kaybettirip sonra buldurur, fakiri sevindirirsin!..
•
Yaşadıkça neler görecegiz!..
Eski zamanların yaşlı kadınları bu gibi durumlarda
beyaz tülbentten başörtülerinin kenarını ısınp derlerdi
ki:
"Yaşa yaşa, gör temaşa!.."
Siyasa yozlaştı, politika karanlıklaştı, ham ervah or-
talığı sardı; şimdi birisi mizahı es geçerek diyebilir ki:
- Efendim, sen gideni degeleni dezemmediyorsun,
bilmem neye benzetiyorsun...
Yok canım..
Ben bir şey yazmıyorum..
Konuşan Hoca!..
•
REFAHYOL gitti..
Şimdi ne olacak?..
Nasrettin Hoca'nın karısı, evlendikten üç ay sonra
doğurunca, bizimki hatuna sorayazmış:
- insan dokuz ayda doğunmaz mı?..
Kadın öfkelenmiş:
- Ben sana varalı üç ay, sen beni alalı üç ay, etti mi
altı ay!.. Üç ay da senin gördüğün gibi çocuk karnım-
da geçti, işte sana dokuz ay...
Üç ayda neler olmaz ki, nur topu gibi bebek dogar,
yeter ki evlenmeden önce gebe kalasın!..
.•*?•
Kim özlemez anne
demeyi
Geçtiğin her yerde
Gördüğümüz her yüzde
Durmadan seni arıvoruz.
02.07.1996
Bize sevgiyi, dürüstlüğü. paylaşmayı ve
özveriyi öğreten sevgili eşim/annemiz
BEDRİYE
İLİMOĞLU'nu
Hakk'ın rahmetine kavuşmasının birinci
yılında sevgi, saygı ve sonsuz özlemle
anıyoruz.
Fevzi Ilimoğlu. Kasuıı İliıııoğlu.
Dknur tUmoğlu, İclal İliıııoğlu,
Selma iliıııoğlu, Vildan Lnal,
İnıgesu Ünal, Haydar Lnal
Eski Dışişleri ve Sa\oınma
Bakanlanndan
HASAN ESAT IŞIK'ı
ölümünün 8. yılında daha da büyük bir
saygı ve özlemle anıyoruz.
AİLESİ VE DOSTLARI
Bugün 2 Temmuz
Pasomu ve Öğrenci Kimliğimi
kavbettim. Gecersızdir.
ENGİNGÜL
Giresun Nüfus Müdürlüğü'nden aldıgım hüviyetimi.
Giresun Emniyet Müdürlüğü'nden aldığım C sınıfı
ehliyetimı ve askeri kımhgimi kaybettım. hükümsüzdür.
İBRAHİM ÖZTÜRK
Sivas Katliaım'nın Dördüncü Yılı
ezır:i. Hasret GCIIsk n Serta" Dogan Bençet Aysan. Mehmet
mOzkan
' 2 Temmuz 1993 günü Sivaıta
in*anlanmıxı atov alev yakan
çağdifi bir aniaytş ve tutum,
bugûn ülketnizi ele 9*çinnek Için
tum gucüyle atağa kalkmıstır.
anlayif ve tutum
Ata» Y?ş
Serpr Şe
nan Yılnaz
Kaya NJ-
M.oıte A
rat 3 j r d u ;
A 3'i Han
Ahmel Oz
amrrsr Çi
kıs Çakır
Kaya Erdal
Asal KoçaK
kan incı
lem Şâh.r
Snu Jğur
tıergü! Ateş
baba Gulender Akça, GülSLn Karababa Kartna C lanna Mesımı Çımen
nay KP
Menekşe
can Şan n
Akarsu
'3'su Mu
Ahret
dan Me'ın
yurl M j
çek Bel
Knray
Ay'anc
Hırı ÖZ-
Türk Cz-
v
aserın
Kayna' Se
Sultan Ağ
ÇAĞBA.Ş ¥ \ Ş \ m DESTEKUEME
DERİVEĞİ GENEL MERKEZ
ve BITİA ŞIVELERİ
TBMM'ne
1
TC'nin rejimi de bu çağdısı anlayış
«e tutumun ıaldın«ı İle karfı
karfıyadır.
' 1923 Devrtmi'nin kurduğu TC'nin,
çağdaş demokrasl dairuHunında
sonsuza dek yasaması İçin, bu
çağdışı anlayif ve tutumun loklfrl
kesKmelldir.
> Dört yıl ftnce bugûn katle<Hlen 37
ineanımızı yurekten anıyor,
çağdaş demokrasinin temelî olan
laft yaşam için halkumzın el ele
vennesinl diliyoruz.