25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 HAZİRAN 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI American Express uygulaması bugün başlıyor • Ekonomi Servisi- Akbank'ın geçen ekim ayında pıyasaya sunduğu American Express 'green' ve ' gold" kartlanndan sonra çıkanlan yenı Amencan Express kredi kartlan ile ilgili hızmetler bugünden itıbaren tüm Akbank şubelennde başlatılıyor. Yeni kart, ulusal \e uluslararası kullanımı içeriyor. Belirli bir düzeyde düzenli gelirı olan hemen herkesın alabileceği American Express kredi kartının. dünyada ve Türkıye'de ilk defa uygulandığı belirtilirken. kartın taksitlendırme ve nakit avansta piyasaya göre daha uygun faiz uygulamasının yanında, gerekli durumlarda 'hızır' gibi yetışen ve 'sekreter' gibi çalışan servisler sunduğuna dikkat çekiliyor. Universal Holding'e ISO 9001 belgesi • Ekonomi Servisi - Universal Holding'in 2.1 trilyon sermayeli Era Factoring ile 1.2 trilyon sermayeli Era Leasing firmaları tüm dünyada yaygın olarak kullanılan SGS firmasmdan ISO 9001 belgelennı düzenlenen törenle aldılar. Şirket yetkılilen, "Bugüne kadar bu prosedürlen zaten uyguluyorduk. Ancak şimdı resmileşti. Factoring ve leasing'de ülkemizde uygulanabilen teknikleri sunuyoruz" dediler. Bursa Ziraat Mühendisleri Odası, Tanm Kurultayı'ndan çekilme karan aldı Ziraatçılardaıı siyasîlere protesto • Bugün başlayacak olan 1997 yılı Tanm Kurultayı'nda 1 yıldır sürdürülen hazırlıklarda çıkan anlaşmazlık nedeniyle Bursa Ziraat Mühendisleri Odası düzenleme kurulundan çekildi. • Çekilme karannın gerekçesi olarak politikacı ağırlıklı çağnlı listesi oluşturulması gösterildi. Kurultaya, Milli Savunma Bakanı Tayan ile Tanm ve Köyişleri Bakanı Demirci'nin katılması bekleniyor. LEVTNTGENCELLİ BURSA-Bursa Si\ il Tanm Konseyi'nce bugün gerçekleştirilecek olan '1997Tanm Kurultayı'nda anlaşmazlık çıktı. Bursa Zi- raat Odalan, Bursa Holstein Freisian Bır- liği, Bursa Ziraat Mühendisleri Odası. Tür- kiye Ziraatçılar Derneği, Bursa Yaş Sebze Meyve Ihracatçılar Birliği, Bursa Tanmsal Kalkınma ICooperatifleri yöneticileri tara- fmdan 1 yıldır sürdürülen hazırlıkJarda çı- kan anlaşmazlık nedeniyle Ziraat Mühen- disleri Odası düzenleme kurulundan çekil- di. Ziraat Mühendisleri Odası adına düzen- leme komitesinde yer alan Prof. Dr. Ali Ka- rabulut ve Yıimaz Oktay, kurultayın karşı- lıklı yağ çekme toplantısı olacağını savun- dular. Karabulut, "Aylarcaçahşıkiı.Türki- ye'nin sa\gın Lsimleri kurultava çağnldı. Daha sonra Ziraat Odalan ile Havvan Ye- Sorunlar 20 yıldır değişmedi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Izmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Rasan Ozmen, tanm kesiminin ne yeterince desteklendiğini ne de desteklemenin dogru yapıldığını söyledi. Izmir Ticaret Borsası'nca hazırlanan "Tanm Sektörûne Aktanlan Ksynaklamı DeğerlendirilmesT başhklı raporda, seçim dönemlerinde Tarıma süreUi polüikyaklaşıldıhükümetlerin tanm kesimine "kesenin ağzını açmalan" dikkati çekiyor. Ozellikle destekleme alımlan kapsamında hükümetçe açıkianan bazı başfîyatlann seçim dönemlerinde enflasyonun, hatta üreticinin beklentisinin çok üzerinde olması, nüfusun yüzde 45'ini temsil eden üreticileri, hükümetlerin bir oy deposu olarak gördüğünün en güzel kanıtı olarak değerlendiriliyor. Tanm kesimine bir başka destek de Ziraat Bankasf ndan geliyor. Tanm kesimine kredi sağlama konumunda olan Ziraat Bankası. hükümetin bu sektörü sübvanse ettiği bir diğer araç oluyor. Ancak bu aracın da ekonomik olarak iyi desteklenmemesi çeşitli sıkıntılara yo! açıyor. tiştiricileri Birliği politikacı ağırlıklı çağnlı listesi yapmışlar. Bu durumda biz kurultav- dan çekfldik. Bizim anladığunız kadanyia toplanü karsjhkü yağ çekme toplanüsı ola- cakur" diye konuştu. 11 Tanm Müdürlüğü'nden yapılan açık- lamada. daha önce iki gün olarak düşünü- len kurultayın bir güne indirildiği açıklan- dı. Öte yandan bugünkü kurultaya Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın yam sı- ra Tanm ve Köyişlen Bakanı Musa Demir- d ile milletvekilleri, bakanlıklann üst dü- zey yöneticileriyle komşu illerin ve bölge- nin sivil tanm kuruluşlanyla üreticilerin katılması bekleniyor. İstanbul Sanayi Odası Vakfı (ISOV) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Oktay Duran 'Rekabetin koşıılu nitelikli insan giicü9 Ekonomi Servisi - İstanbul Sa- nayi Odası Vakfı (İSOV) ve Yük- sek Öğretim Kurumu (YÖK), Türk sanayiinin nitelikli teknik eleman ihtiyaçlanna ilişkin en- düstriyel egitim projelerinde okul- sanayi işbirliğini hızla geliştiriyor. Bu işbirliğine yönelık olarak ge- çen hafta düzenlenen "Meslek Yûksek Okullan Eğitiminde Ka- Utenin Sttrekli tv ileştirilmesi tçin Okul-Sanaji tşbirliği" konulu sempozyumla ilgili bilgi veren İSOV Yönetim Kurulu Başkanı E>r. Oktay Duran, dünya pazarla- nnda geleceğin en etluli rekabet gücünü nitelikli tekruk elemanla- nn oluşturacağını belırterek ara elemanlann yetiştinbnesı ve kay- nak israf edılmeden en etkin şe- kilde değerlendırilmesinin şart olduğunu söyledi. Bugün Türk sanayiinin en önemlı sorunlanndan birinin ni- telikli ara insan gücünün eksik- liğinden kaynaklandığmı kayde- den Dr. Oktay Duran. "Sorunla- n ağlama duvan haline getirmek bizim işimi/ olmamalıdır. Sadece devletten beklemeden önce bizim üzerimize düşen görevleri yerine getirmemiz lazun" dedi. Dr. Oktay Duran. YÖK ile bir süre önce imzaladıklan okul-sa- nayi işbirlıği protokolünün çerçe- vesi hakkında ise şu bilgileri ver- di:" Bu protokol çerçevesinde en- düstrhel eğitim projesi kapsamm- daki meslek > üksekokullan bün- yesinde geliştirilen eğitim prog- ramlanrun i> ileştirilmesi ve gün- celliğinin korunmasına katkıda bulunmak. ögrencilerin eğitim ve öğretim sürecinde kazandıklan teknolojtk bilgi ve becerilerin bir sertifika ile tespit edilerek kalite kontrollerinin yapılmasını sağla- mak. piyasanın Uıtiyaç duyacağı ögrencilerin istUıdamı ile ilgili ola- rak sanayi kuruluşlan arasında- ki iletişim ve koordinasyonu sağ- lamak ile öğretim elemanlanım- zın da belirii aralıklaria sana\ide çaüşma esaslannı kapsamakta- dır. Bu çerçeve icinde nitelikli in- san gücünün kalkınmaya katkıda bulunması ve yapılan yatınmla- nn yaraıiı sonuçlar doğurabil- mesi için okıü-sanayi işbirliği esas- tır djyoruz." DUTNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGJN YILDIZOĞLU /LONDRA Yükselen Sol Dalga ve Sosyal Demokrasi B u hafta uluslararası gazetelerin köşe yazarlan ve yorumculan, Fransız sosyalistlerine akıl ver- mek için birbirieriyle yanştılar. Hepsi- nin ortak bir mesajı vardı: Bill Clinton ve Tony Blair'i örnek alınız. Türki- ye'deki muhafazakâr (ve neo-liberal) medyada kendi çapında sola akıl ver- meye çalıştı: Türkiye'deki sol da artık "çağdaşlaşmalıydı". Düne kadar, sağ- sol kavramlannın işlevini, işçi sınıfı, "emek sermaye çelişkisi" gibi kav- ramların da açıklayıcılığını yitirdiğini savunanlann, bugün bir sol dalgadan söz açmalan ve "sol" partilere başa- nlı olmak için neler yapması gerekti- ğini anlatmaları göz yaşartıcı, ama inandıncı değil. Kılavuzu karga olanın... Uluslararası medyanın yorumcula- nna göre Fransız ve Avrupa solu, ba- şanlı olmak istiyorsa, Tony Blair ve Clinton'ı izlemeli. Bu iki siyasetçi "kü- resel kapitalizmin kendilerine biçtiği dar ceketigiymeyi ve hatta orasından burasından esnetmeyi öğrendiler." Bu dar ceket, "bir ulusal ekonominin küresel piyasalarda başanlı olması için uyması gereken kurallan tespit ediyor" (Intemational Herald Tribu- ne, 6/06/97) Fransız Sosyalist Parti- si de eğer başanlı olmak istiyorsa, bu kurallara uymalı ve küreselleşmeye karşı, piyasaekonomisini sınırlamaya, işçi ücretlerini arttırmaya, çalışmasa- atlerinı azaltmaya ve çalışma koşul- lannı iyileştirmeye, işsizlere ve yok- sullara yapılan yardımlan arttırmaya, kamu yatırımlarıyla işsizliği azaltma- ya yönelik politikaiar uygulamaya kalk- malıdır. "Franstz sosyalistleri, ekonomik bü- yüme istemekte haklıdırlar", ancak Avrupa Biriiği'nin gerçekleşmesini is- tiyorlarsa "vergileriazaltmalı, piyasa- ları serbestleştirmeli, kamu işletme- lerini özelleştirmelidirler".. aksi tak- dirde "Fransa'nın ekonomik sağlığı ve küresel statüsü tehlike altındadır" (Business Week, 16/06/97). VVashington Post'un bir yorum- cusuna göre Fransız sosyalistleri bo- şa kürek çekiyor: "Günümüzün dün- yasında, teknoloji ve sermayenin ha- reketliliğigiderekartıyor; şirketler, kâr- lar neredeyse dükkânı oraya açıyor- lar. eğer hükümetler, sosyal yardım- . lan finanse etmek içinyüksek vergi ko- yarlarsa, çekip gidiyorlar... Fransız ' seçmeninin aşın iyimser beklentileri ' de yeni oluşan küreselekonominin ku- rallannı değiştirmeyecek." (3/06/97) Geçen yüzyılda Fransız işçilerinin kızdıkları zaman makinenin içinetah- taayakkabılannı (sabo, sabotaj, kav- ramının kökü) atma geleneğine atıfla kapağına. bu hafta Euro sözcüğünü parçalayan bir ingiliz anahtan resmi ko- yan The Economist, başmakalesin- de "Bu ilkel sosyalistleh iktidara ge- tirdiği için Chirac"a (7/06/93) haka- retleryağdırdıktan sonra iç sayfalann- da, sosyalistleri "özelsektörekanşma- malan, yoksa ekonomiye büyükzarar • verebılecekleri" yönünde uyardı. Wall Street Journal'ın bir yorum- cusuna göre "Fransız seçimleri, iş- sizlik sorununu çözemeyen politika- cılann seçmen tarafından reddedile- ceğini gösterdi"... Yazaragöre Fran- sızlar çok yüksek vergilerden sıkıntı çe- kiyorlardı ve ekonomilerinin daha faz- Fransa Başbakanı Jospin'in başan ve zaaflanndan dersler çıkarmaya çalışmakta yarar var. la serbestleşmesi gerekiyordu. Du- rum böyleyken "Fransız solunun işsiz- liğiazaltmak için çalışma süresini, üc- retleri düşürmeden 39 saatten 35 sa- ate indirmeye kalkması çok garipti" (5/06/97). "Bay Jospin, şimdi retori- ğinigerçekliğe uydurmairydı" (6/06/97). The European'a göre "Eğer Kohl, Yeni Fransız Başbakanını (Jospin) di- ze getiremezlerse"... "Jospin'in za- ferinin maliyeti çokyüksek" olacak. Or- tak para birimi ertelenmekle kalmaya- cak ölecek. (5/06/97) Rnancial Tımes, Fransız seçme- ni "Alis'in (herşeyin gerçekleşebildi- ği), harikalardiyannda yaşadığını sa- nıyor" dedikten sonra yorumlannda, Jospin'in iş yaratma ve iş saatlerini azattma programlannın, ortak para bi- rimi sürecine ve Fransız ekonomisine nasıl zarar vereceğini alatıyordu. (3/6/96) Malmo zirvesini aktanrken Fi- nancial Times, Avrupalılann "Ingiliz İşçi Partisi Maliye Bakanı Brown'ı/n, adefa eski muhafazakâr Maliye Baka- nı Kenneth Clarke 'dan alınmış gibi duran (özel sektörü destekleyerek E. Y.) iş yaratma projesini" (5/6/96) be- nimsemelerini istiyordu. Malmo zir- vesinde, Tony Blair, Avrupalı sosyalist- lerin "çağdaşlaşmakya da ölmekse- çeneği ile karşı karşıya olduklannı vur- gulayacaktı" (6/6/97.) Başta Jospin olmak üzere Avrupa'da yiikselmekte olan sol partiler, Blair'in izinden gitme- liydi. Avrupa'da ve Türkiye'de sosyal demokratlar bu "kargalan" kendine kılavuz edinecek mi? Bu soruya he- nüz cevap vermek zor. Ancak sosyal demokratlann karar vermeden önce düşünmeleri ve hatırlamalan gereken bazı önemli noktalar olduğunu düşü- nüyorum. Bir nalıncı keseri ki... Yukarıda aktardığım önerilere ve uyanlara bakınca, bir nokta hemen dikkat çekiyor Bu akıl hocalannın hep- si, işçi sınıfının ve geniş kitlelerin ya- şam koşullannı iyileştirmeyi amaçla- yan uygulamalara karşılar. Hepsi ser- mayenin kâr yapması için gerekli ön- koşullara öncelik verilmesini, ulusla- rarası mali sermayenin küresel eko- nomide dayatbğı kurallara uyulması ge- rektiğini söylüyorlar. Bu tutumlannı sözde çok "mater- yalist" ve "gerçekçi" bir maddi temel- li açıklaması var: "Küreselleşen bir ekonomide yaşıyoruz." Bu da bizi, hatıriamamız gereken ancak sık sık üzeri örtülen bir başka konuya getiri- yor. Bugün, küreseîleşme, öyle iddia edildiği gibi doğal, bu yüzden de in- san iradesinden bağımsız, kendiliğın- den oluşmuş bir gelişme değil. Hâlâ dünyada serbest rekabetçi bir ekonominin yaşamakta olduğu 1800'lerin sonunda belki böyley- di; ama 1980-90'larda değil! 1980'lerde küreseîleşme bizzat neo-liberal politikaları benimse- yen hükümetier tarafından, serma- ye kontrolleri kaldırılarak piyasa- lar serbestleştirilerek özelleştir- meler gündeme getirilerek teşvik edildi, hatta finanse edildi. Doğ- ru, teknotojik gelişme bu süreci hız- landırdı. Ama bu, neo-liberal uy- gulamalann yarattığı yasal ortam- da gerçekleşti; IMF ve Dünya Ban- kası'nın borç krizindeki az geliş- mişülkeleretehditledayattığı "ya- pısal uyum programlanyla" küre- seîleşme yaygınlaştı. Yine bu sü- reç içinde ABD, 1970'lerde geri- leyen hegemonyasını inşa etmek için 1990'larda çok uygun bir or- tam yarattı. Ve hatırlanması gere- ken bir başka nokta: Bu küresel ekonomi içinde serbest, özgür bir rekabet ortamı yok: 200 civarın- daçoğu ABD, Ingiliz ve Japon, bu- yük şirket bu piyasalarda egemen (Le Monde Diplomatique, Ni- san 1997) ve küreseîleşme süre- cinin başını bunlar çekiyor. Ve ni- hayet, 1980-1990 arası sendikal hareketzayrfladıysa, işsizlikarttıy- sa ve irvsanlaryoksullaşmışsa bu- nun sorumlusu, bilinçli bir şekil- de uygulanan, sosyal harcamalar- da kesintı ve şirketlerdeki küçül- me politikaları; hükümetler tara- fından emek pazannı esnekleş- tirmek için sendikalara yöneltilen saldınlardır. Kapitalist demokrasi, içinde bir- biriyle çelişkili iki eğilimi birden taşır. Bunlardan biri, insanlığın ta antik Yu- nan'dan bu yana süregelmekte olan özgürleşme, kendi aklına ve iradesi- ne dayanarak kendini yönetme, ken- di kaderini tayin etme, burjuva dev- rimlerindesaptanan "doğal haklanm" kullanma ve geliştirme sürecidir. Di- ğer eğilim ise kapitalist üretim tarzı- nın demokrasiye vurduğu damgadır: Alma, satma, üretme özgürtüğü. Bi- rinci eğilim herkesin özgürlüğü "do- ğal haklan" ile ilgili iken ikinci eğilim sadece sermaye ve mal sahiplerinin özgürlüğü ile ilgili, dar ve "insanın do- ğal haklannı" kullanmasını sınıriayıcı bireğilimdir. Piyasaekonomisininyay- gınlaşması, ışte bu ikinci eğilimin ba- sıncı ile olur ve onu güçlendınr; binn- cı eğilimin aleyhine işler. Birinci eğilim tarihsel bir süreçtir, ikinci eğilim ise sadece kapitalizmle sınıriı bir süreç. Sosyal demokrasi başlangıçta, birin- ci eğilimi kendine bayrak edindi ve bunun ilertemesıni engelleyen diğer ikinci eğilimi kontrol altına almaya ve sınırlamaya çalıştı. Hatta, demokratik- !eşme süreci kendisini taşıdığı oran- da, bu süreci ilertetmek için gerekir- se, yine demokratik yollaria, kapita- list üretim tarzının ötesine geçmeyi de kabul etti. Bunlar geçen yüzyılın so- nundaki küreseîleşme döneminde sosyal demokrasinin bir 'altın çağ" yaşamasına olanak sağlayan politi- kalardı. Seçenek sosyal demokrasinin: Ya kitlelerin sesine kulak verecek ve in- sanlığın büyük tarihsel demokratik- leşme mücadelesini benimseyecek ve bunun gereksinimlerine öncelik ve- recek ya da sermayenin, kâr yapma- ya dayalı özgürlük taleplerine öncelik verecektir. Ancak sosyal demokratla- nn, Avrupa'da 1960'ların sonunda 70'lerin başında, Türkiye'de 1990'la- nn başında yine bir sol dalga yükse- lirken bu ikinci yoldan gitmeyi dene- diğini ve sonunda bugünkü noktaya ulaştıklannı da biliyoruz. Bence, bugün Tony Blair'e değil Jospin'e bakmak- ta onun başan ve zaaflanndan ders- ler çıkarmaya çalışmakta yarar var. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Solda Nasıl Birlik? Türkiye, 24 Aralık 1995 genel seçimlerinden bu yana "hükümetsiz" yönetiliyor; kurulu düzen ış- lemiyor, bundan da öte "yıkıma" sürükleniyor. Açmazdan çıkılabileceği beklentisiyle, ülke, ye- ni bir genel seçime gidiyor. Seçimler, demokrasinin düğünüdür; kirlerden kurtulma ve temizlenme olanağı yaratır. Ancak, bu temizlenmenin sağlanması için demokratik süreçlerin işlemesi gerekir. OysaTürkiye, daha "de- mokrasinin d'sini tartışır" bir ilkellik noktasında bu- lunuyor. Sorunlann bu ölçüde derin ve örgütsel dağınık- lığın yaygın olduğu ortamlarda belirli siyasal eği- limlerin seçim işbirliği yapmalannı sağlamak hiç de kolay değildir. Yine de var olan koşullar, "sol kesimde" işbirliğini ozellikle gerektiriyor; kaçınıl- maz kılıyor. Bunun nedenleri çok açık. Açık olma- yan, solda işbirliğinin "nasıl" olacağıdır. Nesnel koşullar, ozellikle de cumhuriyetin "ku- ruluş temellerinin" çökertilmek istendiği bu siya- sal ortam, CHP'nin böyle bir öncülüğü üstlenme- sini zorunlu kılıyor. Neden? Geçmişte, CHP dahil hemen tüm partiler, tari- katlara ve şeriatçılara "ödünler vererek" o ke- simlerden oy alabileceklerini, "boş yere" sandı- lar; sürekli olarak sağa ve dine kaydılar. Türkiye ve sol, bu süreçte çok şey yitirdi. CHP, son haftalardaki tutumuyla açıkça bu gi- dişe karşı çıkma gereği duyuyor; gelinen nokta- nın ötesine geçilmesine bilinçle direniyor; olum- lu bir biçımde "laik, demokratik sosyal hukuk devletine sahip çıkmada" "ödünsüz bir tutum sergilemeye uğraşıyor"; yutkunmadan konuş- maya çalışıyor. Bu nokta çok önemlı, ancak CHP'nin bu direncinin solda işbirliğiyle güçlen- dirilmesı gerekiyor. Bu noktada, önce CHP'nin kendi iç yapısı ve işleyişiyle böyle bir işbirliğinin gereklerine uygun- luğu, büyük önem kazanıyor. Örneğin, CHP ye- rel yönetimlerde ve DYP ortaklığıyla hükümette bulunduğu dönemlerdeki "yanlışlannın içtenlikli bir özeleştirisini" yaparsa, kendisıne o dönemde yüzde 28'lerde oy oranını sağlayan sosyal demok- rat kesimlerin güvenini ve desteğini "yeniden" sağlama yönünde önemli bir adım atabilir; gide- rek demokrasi ve ekonomi konusundaki "ger- çekçi programlarta" bu desteği daha da yukarı- lara çıkarabilir. • • • Asıl üzerinde durulması gereken ise CHP'nin öne- receği işbirliği programının somut içeriğidir. işbir- liğinin, biri siyasal, öbürü de ekonomik olmak üzere iki ayağı vardır. "Siyasal" açıdan yapılması gereken öncelikle, devletin ışleyişinin demokratik ve laik bir özellik kazanmasıdır. Dürüst, çetelerden anndınlmış, say- dam, insan haklarına saygılı ve topluma hizmet anlayışıyla çalışan bir kamu yönetimi yapısının oluşturulması büyük önem taşıyor. "Güvenilir" bir polis ya da "güvenlik" gücü ve "hızla işleyen bağımsız yargı", yurttaşın su ve ekmek kadar öz- lediği değerlerdir. Yalnızca bu yaklaşımlarlardır ki karanlık siyasal cinayet odaklan aydınlatılabilir "ka- yıplar" bulunabilir; işkenceönlenebilirve "toplum- sal barış"a giden yollar açılabilir. "Ekonomide" yapılması gereken ilk ış, "enflas- yonu bir numaralı halk düşmanı" sayan bir poli- tikayı esas almaktır. Bunun için ekonominin adım adım "kayıt altına" alınması; vergi düzeninin yay- gın ve daha eşitlikçi işletilmesi; özelleştirme/ özerkleştirme sürecine açıklık getirilmesi ve bun- lara koşut olarak rantçılığı değil, üretken yatırım- ları ve iş bulmayı arttırmayı temel alan ekonomik bir gelişme sürecine yönelme ilkeleri üzerinde birleşilebilir. Solun, insanın insan tarafından "sömürüsünü" ekonomik, siyasal ve toplumsal tüm biçimleriyle azaltmayı, giderek ortadan kaldırmayı öngören te- melini veri alarak bunu, "özgürlük, eşitlik, daya- nışma"ve kendi cumhuriyetinin kuruluş ilkeleriy- le bütünleştirerek Türkiye çağdaş açılımlara uza- nabilır. Çocuklara ve gençlere "olanak eşitliği sağ- layan", bilimsel gelişmelere dayalı bir "eğitim" verilmesi; "sağlık" hizmetlerinde etkinlik ve iyi iş- leyen "sosyal güvenlik" düzeni oluşturulması, so- lun dayanağı olan köşe taşlarıdır. CHP, "demokratikleşme ile ekonomik gelışme- yi bihikte" yürütecek somut bir programı işbiriiği yapacağı toplum kesimlerine önermenin "tarih- sel sorumluluğuyla" karşı karşıyadır. NTV'D Dünya 22:10! da "Wembleyr e bulysti WT. FUTBOL... VVEMBLEY'E DOGRU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear