22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26MAYIS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER MEB, özel okullann bütçesinin büyük bir kısmının devlet tarafından karşılanmasına karar verdi Devlet okuDarı üvey evlatFATMAKOŞAR Devlet okullanna kaynak aktaramayan Milli Eğitim Bakanlıgı, ücretlen milyara dayanan özel okullann bütçesinin yûzde 45'inin devlet tarafindan karşılanması gerektiğine karar verdi. özel okullara trilyonlarca teşvik aktanlmasını öngören bir yasa taslağı hazırlayan bakanlık, özel okullann daha çok tercih edilmesini sağlamak amacıyla, velilere düşük faizli kredi olanagı yaratma veya özel okul harcamalannm vergiden düşûrülmesi yoluyla destek olunmasmı önerdi. Bakanlıktan edinilen bilgiye göre, 625 sayılı özel Eğitim Kurumlan Yasası'nda yapılması planlanan değişiklikle ilgili hazırlanan yasa tasansında, özel sektörûn eğitim alanındaki yatınmlan dikkate alındı. Meclis'e gönderilen yasa tasansında özel okullann gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmasına ilişkin yer alan hûkümler korunurken, okullara yapılacak mali yardımlar aynntıya kavuşturuldu. Buna göre, özel vakıf üniversitelerine sağlanan yûzde 45 teşvik imkânının özel okullara da verilmesi öngörüldü. Bakanlık, okulda bulunan öğrenci sayısının ve bir öğrencinin okula maliyetinin göz önünde bulundurularak aktanlacak kaynakla birlikte, bir öğrencinin maliyetinin yüzde 45'inin karşılanmasını hedefliyor.Milli Eğitim Bakanlıgı, yatınmcılara teşvik vermekle yetinmeyerek, çocuklannı özel okula C/zel okullara trilyonlarca lira teşvik aktanlmasını öngören bir yasa taslağı hazırlayan bakanlık özel okullann daha çok tercih edilmesini sağlamak amacıyla, velilere düşük faizli kredi olanağı yaratma ya da özel okul harcamalannm vergiden düşûrülmesi yoluyla destek olunmasını önerdi. gönderen velilere de destek olma niyetinde. Yasa tasansında özel okul öğrencisi velilerinin, okul harcamalannm vergiden düşûrülmesi önerildi. Vergiden düşürülmemesi durumunda da düşük faizli eğitim kredisi sağlanması öngörülen tasanda, özel okullarda çalışan öğretmenlerin mağdur kalmaması için dershanelerde de çahşmalanna izin verilmesi istendi. Konuyla ilgili görüşlerini acıklayan Eğitim-Sen Genel Sekreteri Cemal Ünlü, genç nüfuslu ülkemizde artan eğitim talebine karşın, Gayri Safı Milli Hasıla'dan devlet okullanna çok az kaynak aktanldığını anımsatarak, "BakanhMzel okullara teşvik sağlamak >erine devlet okullanna kaynak aktarsa, eğitimin kalitesi yükselir. Ancak bakanlığm çahşmaları tamamen eğitimde özelleştirmeye zemin hazuiamaya yönelik" dedi. Milli Eğitim * BakanlığYnın aktarmayı düşündüğü teşvik oranının çok ciddi rakamlar ifade ettiğine işaret eden Ünlü, "Devlet okullan görmezden geliniyor. Bakanlığın bütçesinin yüzde 8S'i personel harcamalannı ancak karşılarken, özel okullan teşvik edhoıiar. Bu tasan, özeHeştirmeye kolaylık sağlamayı amaçlıyor" diye konuştu. Bu arada, özel eğitim kurumlannı tanıtıcı ilan ve reklam yasağınm kaldınlması da öngörülüyor. Özel okullar, normal ticari kuruluşlann imkânlanndan yararlanarak, televizyonlarda ve diğer kitle iletişim araçlannda reklam verebilecekler. Içişleri Bakanı Akşener 'Sermaye ve medyabize savaş açü' ÖMERYURTSEVEN DENtZLt - Içişleri Bakanı Meral Akşener, Türki- ye'de medyanın yazdığı ve söylediği şeylerle vatan- daşın yaşadıklannın çok farklı olduğunu savunarak "Gazete ve televizyonlara bakarsanız battık, batryo- ruz. Ölmüşüz de cenazemizi kaldıran >ok" dedi. DYP Denızlı örgütünün genişletılmiş il divanı top- lantısına katılan Akşener, medyaya ve basınla işbir- liği yaptığını öne sürdüğü sermayeye yüklendi. DYP'nin, kökü I946'ya dayanan ulu bir çınar oldu- ğunu, DYP'li olmanın da uzun ince bir yolda yürü- meyi gerektirdiğini anlatan tçişleri Bakanı, itilip ka- kılsalar da kin gütmenin ve küsmenin kendilerine ya- kışmayacağını söyledi. Medyanın, hükümetin büyük sermayeye karşı Anadolu'da yeşeren küçük sermayeyi tercih ettiği için kendilerine sa- vaş açtığını savu- nan Meral Akşener, şöyle konuştu: "Biz bu tercihin bedelini 1995 se- çünlerinde ödedik. Ancak yine hükii- met olduk. Bunu içine sindiremeyen- ler var. Medyaya göre Türkiye çöku- yor. Battu batacak. Ölmüşüz haberi- miz yok. Cenaze- miz ortada kalmış. Ama vatandaşa ba- kıyorsunuz bunlar- dan habersiz, kendi günlük yaşamını sürdürüyor. Yani medyanın söyledik- leriyle vatandaşın yasadıkian çok farklı. Burada kime inanırsnuz? El- bette ki vatandaşa. Ancak şartlar ne olursa olsun biz yolumuza devam edeceğiz. Medyaya karşı kendimizi yine kendimiz anlatacağız." Akşener, Ankaraya sıkıldıkça ve kara bulutlar çö- künce sisli havadan kurtulmak için Anadolu'yu gez- diklerini belirterek "Bunun bir tek nedeni var. O da kınlan üıancımızı vatandaşlanmızla bir araya gele- rek güçlendirmek ve onlardan destek almaktır. Bu bi- ze moral veriyor. Böylece Ankara'mn dumanlı hava- suıdan kurtuhıyoruz" dedi. DYP'de bırçok insanın haksızlığa uğradığını dile getiren Akşener, bunlann başında Mehmet Ağar'ın geldiğini belirtti. Ağar için "ağabeyim " diyen bakan, "PKK ile mücadelede başrol oy nayan bir insanı med- ya bir zamanlar göğe çıkardı. Ama sonradan yerden yere vurdu. Ama o yıkümadı. Çiinkü kamu vicdanı onon yanında yer aldı" diye konuştu. Konuşmayı dikkatle dinleyen Ağar da Bakan Akşener'i öperek kutladı. Belediye Sanat Merkezi'nde yapılan DYP II Di- vanı toplantısına başkanlık eden Genel Başkan Yar- dımcısı Rıza Akçalı ise partiyi bölme ve parçalama çabalannın son dönemlerde had safhaya ulaştığını vurgulayarak "lşimiz çok zor. Ama güçbirliği içinde bu zorlugu aşacağız" dedi. Ozelokullarsmcnıyapıldıtstanbul Haber Servisi - Özel okullar sınavı, 21 bin 700 öğrencinin katılımıy- la yapıldı. Sınav sonuçlan 31 temmuz- da açıklanacak. Sınava giren toplam 21 bin 700 aday, dün sabah erken saatlerden itibaren sı- nava girecekleri okullann önünde top- lanmaya başladı. Adana, Ankara, Bur- sa. Istanbul, tzmir, Kayseri, Mersin, Tar- sus, Samsun, Zonguldak ve Karadeniz Ereğli'dekı toplam 81 okulda yapılan sı- nav, adaylann kimlik belirlemesinin ar- dından saat 10.00'da başladı. Öğrencı- ler sınav sorulannı yanıtlamaya çalışır- ken okullann önünde bekleyen velilerin de çocuklan kadar heyecanh olduklan gözlendi. Sınavda adaylara, 120 dakikalık süre içinde 35 Türkçe, 15 sosyal bilgiler, 35 matematik. 15 fen bilgisi olmak üzere toplam 100 sorudan oluşan 4 ayn test uygulandı. Sınav. saat 12. OO'de sonaer- di. Bu yılki sınavda öğrencılere yalnız- ca ilkokul 5. sınıf derslerinden soru yö- neltildi. Özel okullarsınavının sonuçla- n 31 temmuzda açıklanacak. Asıl liste kayıtlan 1,4,5,6 ağustosta yapılırken yedek liste ön kayıtlan 7 ağustosta, ye- dek liste kayıtlan da 8 ağustosta gerçek- leştirilecek. Özel okullar için ön kayıt dönemi 11 ağustosta başlayıp 29 ağus- tosta sona erecek. Özel okullarda son kayıt dönemi de 1 eylülde başlayacak Sınav sonucunda toplam 6 bin 170 öğ- renci özel okullara girmeye hak kazana- cak. Bu yıl Istanbul'da4 bin 153, Anka- ra'da bin 73, Izmir'de 144, İçePde 420, Adana'da 80,Zonguldak'ta 104, Kayse- ri'de 36, Bursa'da 110, Samsun'da 50 aday özel okul öğrencisi olacak. Sonuç- laryalnızca 1997-1998 öğretimyılı için geçerli sayılacak. Damştay'ın verdiği kararlara direnen Çevre Bakanı siyanürde ısrarlı 'Madenlerin fakir bekçisi olmayız'ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Çevre Bakanı Ziyattin Tokar. Danıştay'ın Ovacık ve Ka>Tnaz ya- taklan konusunda çevxe lehine ver- diği kararlara karşın, siyanürle al- tın çıkarma yönteminde ısrarlı ol- duklannı belirterek "Madenlerin fakir bekçisi olmayız" dedi. Danıştay'ın, Eskişehir Kaymaz ve Izmir Ovacık madenleri konu- sunda Çevresel Etki Değerlendir- me (ÇED) raporlannı inandıncı bulmayarak işletme izınlerini iptal etmesinin ardından gözler, raporu hazırlatan Çevre Bakanlığı'na çev- rildi. Cumhuriyet'in sorulannı ya- nıtlayan Çevre Bakanı Tokar, Ber- gama Ovacık'ta işletme izni veril- meden önce çevreyle ilgili bütün önlemlerin alındığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Burada uygulanan teknotoji, en son, en çağdaş teknolojidir. Çevre- ye verilecek tek zarar, kesilecek ağaçlar. Bu konuda da firma, kes- tiği her ağaca karşıhk 10 ağaç dik- meyi taahhüt etmiştir." Ovacık halkının Ankara'ya yü- rüyecek kadar "kışkırtıldığınr sa- vunan Tokar, şunlan söyledi: "Siyanürlü üretim başlamama- sına rağmen halk, yörede üretilen 20 bin tonluk pamuğa siyanür bu- laştağuu söylüyor. Siyanür, bırakm Bergamay u henüz tzmir'e bilegel- medL Siyanürün çevreye zarar ver- mediğini söylediğimizde, altmı çı- karmak isteyen firmalann savunu- culuğunu yapar duruma düşüyo- ruz. Diğer taraftan, halkın eylem- lerine de destek vermek istemiyo- ruz." Danıştay'ın, yerel mahkemele- nn kararlannı bozma gerekçesinin henüz ellerine ulaşmadığı için bu konuda değerlendirme yapamaya- cağını kaydeden Tokar, "Çevre Ba- kanlığı, memlekete zarar verecek bir şey yapmaz. Bergamanlar da pozmTinsanlar ve bakanuğa güve- nıyorlar" 1 görüşünü dıle getırdi. DOSYA: TÜRKİYE-UKRAYNA İŞBİRLİĞİ UMUT VERİYOR Âçişleri Bakanı Meral Akşener, DYP'de birçok insanın haksızlığa ugradığını, bunlann başında da Mehmet Ağar'ın geldiğini söyledi. Akşener, 'ağabeyim' dediği Ağar'ın, hakkında çıkan tüm haberlere karşın yıkılmadığmı söyledi. Mehmet Ağar, konuşması bittikten sonra Meral Akşener'i öptü. Yaz aylarında kazandıracak portföyler döviz mi, faiz mi, borsa mı? (Jlankaların <JJayuzbaşında ıA(tınBorsası'na Dilançoları serinlemenin alternatif umut veriyor bedeli rafineri Siemens Leasing sektöre iddialı giriyor Paranıza yön veren ^ ^ • " ^ E K O N O M I K TREND HER PAZAR BAYINIZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ Bergama'daki deprem tehlikesi- nin de yapılann dayanıklı inşa edi- lerek etkisiz hale getirilebileceği- ni kaydeden Tokar, "Japonya, sü- rekli depreme maruz kalıyor. An- cak orada kullanılan teknoloji sa- yesinde binalar zarar görmüyor" dedi. Tokar, ÇED raporunun SHP- DYP hükümeti döneminde verildi- ğini anımsatarak çevreci protesto- lara ve yöne halkının eylemlerine öncülük eden CHP'li Bergama Be- lediye Başkanı Sefa Taşlan'ı eleş- tirdi. Tokar. "Bergama'nın şimdi siyanürle altın çıkanlmasına karşı çıkan esW SHPli. şimdiki CHP'B belediye başkanı, o zaman ÇED raporunun hazırlan- masına isteküydi" görüşü- nü savundu. Ziyattin Tokar, altınlann yabancı şirketler tarafindan çıkanlması ko- nusunda, "Türldye, yaban- cı sermayeye açık bir ulke. Zengin maden kaynaklan- mızın, fakir bekçisi olma- VTZ" görüşünü dile getirdi. Tokar'ın suçlamasmahe- def olan Sefa Taşkın ise "Çevresindeki bürokratiar, Tokar'a doğru bilgi vermi- yor. Biz, daha ortada ÇED raporu diye bir şey yokken bile, hem Çevre Bakanlı- ğı'nı hem de kamuoyunu si- yanürlû aitınuı zararlanna ilişkin uyardık'" dedi. Bergama Belediye Baş- kanı Sefa Taşkın, Cumhur- başkanı Süleyman Demi- rel'e telgraf çekerek Danış- tay'ın karanna rağmen, Eu- rogold fırmasının çalışma- lannı sürdürdüğünü. bu du- rumun köylüleri huzursuz ettiğiru bildirdi. Danıştay'ın 13 Mayıs 1997 tarihinde alün made- ninin çalışması ile ilgili yü- rütmeyi durdurma karan al- dığını anımsatan Taşkın, AA'nın haberine göre telg- rafta şunlan dedi: "tzmir Valiliği. 22 Mayıs 1997 tarihinden itibaren Danıştay karanna uyularak madenin çalışmayacagını tarafimıza bildirdi. Euro- gold fmnası ise Danıştay ka- ranna ve valilik ikazlanna uymadan maden sahasında çahşma yaparak dinamit patiatıyor. Bu davramş, yö- rede gergin olan havayı da- ha da sertleştiriyor. Hukuk karanna uymayan Euro- gokl'un, halkı tahrik etme- si ve yörede istenmeyen olaylara yol açmasının ön- lenmesini, Danıştay ve vali- lik kararlaruıa uymasının sağlanmasını bilgilerinize ve enürterinize arz ederim." AYDEVLANMA EMRE KONGAR Solda Yopgun Liderler Ecevit, bugünkü liderierin en deneyimlisi, Bay- kal da en birikimlilerinden birisidir. Her ikisi de üstün kişilik niteliklerine ek olarak, bü- yük bir tecrübeye sahiptir. Her ikisi de yıllann deneyimlenyle "liderlik yap- maktadır". Peki yıllar acaba bu iki lidere ne öğretmiştir? Yani bu iki lider, bugün "nasıl bir liderlik sergile- mektedir?" Sanıyorum, bu sorunun yanrtını tüm kamuoyu, üzülerek iziiyor: Her iki lider de esas olarak "mü- samahasız" ve hatta "tahammülsüz" bir liderlik tü- rü sergilemektedir. Peki neden? Bir sorunun çözümü için, önce onun nedenleri- ni belirtemek gerekir. • • • Bu iki lider de ilk politikaya atıldıklannda böyle miydiler? Hayır! Tam tersine, ikisi de genç, dinamik, çevreleriyle sıcak ilişki kuran, güvenilir, çalışkan, sempatik ki- şilerdi. Peki bugün, toplumdan ve hatta kendi partilerin- deki arkadaşlanndan bile uzak, soğuk, güvenilmez liderler nasıl oluştu? Işte bu sorunun yanrtı esas olarak "kişisel" de- ğil, (belli kişilik özelliklerine bağlı görünse de) "sos- yoiojik" ve "sosyal-psikolojiktir". Yani, Ecevit ve Baykal'ın bugünkü "hoşgörüsüz ve kapalı lider kimliklerini" oluşturan öğeler "çev- relerinden" gelmektedir. Genel olarak toplum ve özel olarak çevrelerinde- ki politikacılar onları bu noktalara getirmiştir. • • • Her ikisi de, yıllarca yaşadıkları politik ortam için- de çevrelerindeki malzemeden (ve beraber politi- ka yaptıklan için tabii ki birbirterinden de) şu lider- lik ilkelerini öğrenmişlerdir: 1) Lider her zaman güçlü olmak zorundadır. Çün- kü azıcık tökezlese, herkes hemen üzerine saldırır. 2) Bunalım zamanlannda kimse partiyi, ilkeleri ve lideri düşünmez. Herkes kendi paçasını kurtarma- ya çalışır. 3) Politikada ilke ve vefa yerine, kişisel çıkarlar egemendir. 4) Iktidar, mutlaka çıkar paylaşmasına ve bu pay- laşma sırasında kavgalara neden olmaktadır. 5) Bir lider için, tabanda güçlü politikacı "baş be- lasıdır". Çünkü Türkiye'de ilkeler değil, kaba kuv- vet egemendir. Tabanına güvenen her politikacı, ki- şisel çıkarlan için lidere şantaj yapıp partiyi genel doğrultusundan bile saptırabilir. 6) Parti içi demokrasi, esas olarak disiplinsizlik kaynağıdır. Yerim uygun olmadığı için, bu genel sosyolojik ve sosyal-psikolojik ilkelerin, her iki liderin kişisel tarihlerindeki somut örneklerini vermeye girişmiyo- rum. • • • Liderlik, insanların kötülükleri ve hırslan değil, güzellikleri ve idealleri üzerine kurulu olarak işletil- diği zaman anlam kazanır. Bu ise hem zor hem de uzun ve yorucu bir iştir. Ancak yorgun ve bıkkın liderler, Bülent Tanla gi- bi, Osman Ozgüven gibi mensup olduklan parti- lere, yine o partilerin ilkeleri doğrultusunda hizmet etmeye çalışanlan ihraç eder ya da görevden alır. Benim tanıdığım eski Ecevit, Tanla ve arkadaş- lannı ihraç etmek yerine, bu taze gücü, bu potan- siyeli, partiyi büyütmek için kullanabilecek nitelik- te ve yetenekteydi. Benim tanıdığım eski Baykal, Osman Özgüven ve arkadaşlarını, görevden almak yerine, baştacı ederek, yeniden siyasal umut haline gelebilecek bir liderdi. Benim özlediğim sosyal demokrat liderlik, (tabii ki parti içi disiplini sağlayarak) kollannı, parti için- deki ve dışındaki tüm "doğal müttefiklere" açan, onlan biryük, bir bela değil, bir kazanım olarak gö- ren lideriiktir. Böyle bir liderlik için de, gençlik, umut, iyimser- lik, sıcaklık ve en önemlisi "insan sevgisi" gerek- mektedir. Liderierin, yorulmaya, bıkmaya, insanlara duy- duklan güveni ve daha önemlisi, sevgiyi kaybetme- ye haklan yoktur. Insanlan sevmeyen ve onlara güvenmeyen lider- ler, takipçilerini ve ülkelerini ancak felaketlere gö- türür, aydınlıklara değil. Evet, hem bu iki liderin (ve daha pek çok siyasal liderin) tarih boyunca yaşamış olduklan ihaneti, ve- fasızlığı, çıkarcılığı yaşamış olacaksın, hem de iyim- seriiğini ve insan sevgini koruyacaksın. Bu duygulan korumadan, liderlik koltuğu" ko- runabilir mi? Tabii korunabilir; eğer bugün oturduklan koltuğa "lider koltuğu" denilebilirse. Medya Notu: Mustafa Ekmekçi, sözcüğün her anlamıyla "temiz" bir insandı. Tüm topluma, ama özellikle gençlere "ömek olması gereken" bir in- sandı. Yaşamının kitaplaştırılması, geride bıraktığı arkadaşlan açısından zevkli ve topluma yararlı bir görev olabilir. Sanınm, Balbay ve Akın, bu konu- da ciddi katkılarda bulunabilir. Alman gençler Cumhııriyet'te Haber Merkezi-Alman- ya'daki Clauberg Lisesi 10. sınıf öğrencileri, Cumhuri- yet'i ziyaret ettiler. Gazete yöneticilerinden; Cumhuri- yet'in yaym ilkeleri, haber- cilik anlayışı ve Türkiye'de- ki gelişmeler konusunda bilgi alan öğrenciler, daha sonra gazeteyi gezerek gün- lük bir gazetenin nasıl yayı- na hazırlandığını gördüler. Ögretmenleri Margh Heit- zer ve Ahmet Şener Özcan ile birlikte Türkiye'ye ge- len 16 öğrencinin amacı, Türkiye'yi daha yakından tanımak. Clauberg Lisesi, Almanya'da Türk öğrencı- lerin çoğunlukta olduğu lı- selerden biri. Burada oku- yan 500 öğrencinin yüzde 70'i Türk. Almanya'daki Türk öğrencilerin ancak yüzde 6'sının lise öğrenimi görebildiğini vurgulayan Ahmet Şener Özcan, dört yıldır tanıtım amacıyla Tür- kiye'ye gezi düzenledikle- rini belirtti. Lise aynı za- manda Türkiye'de Hacı Bektaş Lisesi ile kardeş li- se. Gezinin. sadece Alman öğrenciler açısından değil, Türk öğrenciler açısından da oldukça ilgi çekici oldu- ğunu vurgulayan Özcan, "Çünkü ontar da burada yaptığımız görüşmelerde ülkeleri hakkında daha de- taylı bilgi edinebiliyorlar" dedi. Clauberg Lisesı'nde Türk dilınin seçmeli ders olarak okutuldugunu vur- gulayan Özcan, bu uygula- manın tüm Almanya'ya ya- yılması için çaba harcadık- lannı belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear