19 Mayıs 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 MART 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Pencerede Tüpk- Yunan işbirliği • Ekonomi Servisi - • Pımapen markasıyla PVC r pen>cere sistemlerini üreten " Pimaş firması. Atina'daki Eurotrades S.A şirketıyle bayilik anlaşması yaptı. Yunanıstan'daki PVC pencere sektöründe faaliyet gösterecek tek Türk firması olan Pimapen'in Atina'yla birlikte >r urtdışındaki ' bayilikJerinin sayısı 46'ya çıktı. Pimaş'ın Türkiye'den göndereceği Pimapen profillerle Atina'da üretîlecek pencereler ıçin Halkida ve Atina'da iki shovvroom açılacak. FazJa harcayan yöneticiye soruşturma •ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bayındırlık ve Iskân Bakanı Cevat Ayhan. dün Iller Bankası Bölge Müdürlen toplantısında yaptığı konuşmada, belediyelenn yaptıklan ihalelerin şeffaf ve halka açık olmasını istedi. Belediyelenn. ihale fınasmanı ıçin aldıklan kredilerin faiz oranlannın çok yüksek olduğunu belirten Ayhan, "Bazı kadamedeki arkadaşlann harcama ve davranışlan anormalse servet araştirmasına gidin" dedi. Küçüklerde büyük istihdam • ANKARA (ANKA)- Imalat sanayii sektöründe çalışanlann yüzde 35.2'si, eleman sayısı 1 ile 9 arasında değişen çok kûçük işyerlerinde istihdam ediliyor. Bu işyerleri sektörün toplam katma değerinin. ancak yüzde 5.7'sini yaratıyor. DlE'nin küçük ve orta ölçekli imalat sanayii tanımına göre açıkladığı anket sonuçlanna göre, Türkiye'de 1994 yılı itibanyla toplam 198 bin 265 sektör imalat sanayi işyeri bulunuyor. Toplam 1 milyon 445 bin 935 kişinin istihdam edildiği bu işyerleri 1994 «ythnda-966.4 triryon liralık katma değer yarattılar. Taşkömiipüne zam • ZONGULDAK (AA)- Türkiye Taşkömürii Kurumu ürünlerine yüzde 5.45 ile 5.65 arasında değişen oranlarda zam yapıldı. Dün uygulamaya konulan yeni fiyat uygulamasına göre, Zonguldak üretimi parça kömürün ton fiyatı 10 milyon 680 bin liradan. 11 milyon 270 bin liraya yükseldi. Bakan Söylemez, Uluslararası Para Fonu için 3 yıllık program hazırlanacağını söyledi IMF'ye 'geV mektııbuANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, Uluslararası Para Fo- nu'na (IMF). Türkiye'de incele- mede bulunmak üzere nisan ayı içinde gelmeleri için davet mek- tubu gönderdiğini bildirdi. IMF'ye 3 yıllık orta vadeli bir program sunmayı hedefledikle- rini, paket üzerindeki çalışmala- nn başlatıldığını söyleyen Söy- lemez. tüketici fiyat endeksli (TÜFE) yeni tahviller için bugün veya gelecek hafta ihaleye çıkı- lacağını söyledi. IMF'nin ekonominin ocak- mart ayındaki gdişimini görün- ce uluslararası kredi destekJi bir programı onaylayacagını savunan Söylemez. şöyle konuştu: "Heyetin mayıs ayında Tiir- kiye'ye gelerek dördüncü mad- de kapsamında bir konsültas- yon yapması gerekiyordu. Zi- yareti öne çekmelerini, hem de hiikiimetin ilk 3 aylık icraat- larını kendilerine anlatma fır- satı bularak. yaptıklanmıza uluslararası kredi desteği ver- meleri konusunda görüşme yapmamızın yararlı olacağını mekrupta belirttim. IMF mart sonu veya nisan başında Tür- kiye'de olacaktır. Zannediyo- rum, olumlu geçecektir." Merkez Bankası. Hazine ve DPT'den oluşan. ara ara Mali- ye'nin de katılacağı bir çalışma komitesi oluşturdukJannı belir- ten Söylemez, şu bilgileri verdi: "Hükümette de orta vadeli bir program hazırlanması konu- sunda prensip birliğine var- dık. Hükümetin yapacağı ilk Ekonomik Kurul toplantısın- da kontıyu gündeme getirece- giz. Türkiye'nin orta vadeli bir programla enflasyonu düşür- mesi, en az 3 yıl vadeli bir prog- ramın hazırianması konusun- da hükümetten destek isteye- ceğiz. Hükümet bu konuda prensip karanıu verirse, bu ko- nuda IMF ve Dünya Banka- sı'ndan da destek isteriz." Hazme'nin, mevcut iç ve dış borçlanma yöntemlerine ek ola- rak, yetişmesi halinde "TÜFE çarpı risk primi" uygulaması- na bugünden itibaren geçeceği- ni bildiren Söylemez, "Tüke- tici fiyat endeksiyle bir risk priminin çarpımıyla buluna- • Söylemez. Halk Bankası Kazan Şubesi'nin açıhşında yaptığı konuşmada, IMF'ye nisan ayı içinde Türkiye'ye gelmeleri için davet mektubu gönderdiğini söyledi. Söylemez, IMF'nin ekonominin ocak-mart aymdaki gelişimini görünce uluslarası kredi destekli bir programı onaylayacağını savundu. cak ve bunu da serbest ibale yöntemiyie bulacak yeni bir borçlanma yöntemi. Bu yön- temde vade 2 yü olacak, faiz- ler enflasyona göre 3 ayda bir tasarrufçulara ve borç veren- lere ödenebüecektir. Bu ko- nuda Bankalar Birliği ile ya- pılan görüşmeler nihai safha- ya gelmiştir. Amaç mali enst- rümanları çeşitlendirmek ve piyasaları derinleşrirmek, Ha- zine'nin uzun vadeli borçlan- masına imkân tanımak, yatı- rımcıların ve tasarrufçulann da ana para ve yatırımlarını enflasyona karşı birgüvence al- tına almaktır. Hem borç veren tasarrufçu ve yatırımcı hem de borç alan açısından ortak bir denge vardır" dedi. Söylemez, bir soru üzerine, yeni borçlanma yöntemiyie il- gili vergi sorunu konusunda bir yasal düzenleme gerektiğinı ve bu konuda bir çalışma yapıldı- gını belırterek, "Şu anda, di- ğer bonolann dahil olduğu ver- gi uygulanacak. Maliye ile Ha- zine'nin görüşmeleri sürüyor. Eğer gelecekte vergi açısından bir avantaj sağlanabilirse, bu- na talebin çok daha yükselece- ğini düşünüyoruz. Ekonomi- ye de Hazine'ye de olumlu kat- kılarını göreceğiz" dedi. Fransız Renault, servisi iyi olanın müşteriyi kazanacağına inanıyor Rekabet lıizmeti doğurdu HULYA GENÇ PARİS - Renault kendi ülke- sinde tüketiciye "Fransız" de- gil. Avrupalı tüketıcinin marka bağımlılığmın azalması ve oto- mobil seçimlerinde titiz dav- ranmaya başlaması RenauJt'yu tüketici beklentilerine daha du- yarlı hale getiriyor. Otomobil pi- yasasında kıyasıya bir rekabet olduğu görüşünden hareket ede- rek. bu yanşta hizmet ve satış sonrası servisi en iyi veren fir- malarm kazanacağını savunan Renault, müşteri istekleri ve şikâyetlerine öncelik tanıyor. Renault Mais Motorlu Araçlar lmal ve Satış AŞ ile Oyak Re- nault geçen hafta Renault'nun tüketici haklan tanıtım politi- kalannı anlatmak amacıyla Pa- ris'e gezi düzenledi. Merkezi Fransa'da bulunan Renault'nun Uluslararası Ile- tişim Sorumlusu Jacques Po- isson, bu yanşta satış sonrası hizmet ve yetkıli servis ağına ağırlık veren firmalann kaza- nacağını dile getirdi. Müşteri- lerin beklemeye tahammülü ol- madığını belirten Poisson, u Av- rupa ülkeierinde otomobil sa- tışları sipariş üzerine yapılı- yor. Rengini ve modellerini söylüyorsun. Eğer siparişler gecikjrse, müşteri vazgeçi- yor" diye konuştu. Otomobil sektörünün 1994 yılında krize girdiğini hatırla- tan Poisson. Avrupa ülkeleri- nin sektörii desteklemek ama- cıyla vergi indirimine gittiğini belirterek, "Fransa hiiküme- ti otomobil satışlarını canlan- dırmak amacıyla 10 yaşın- dan büyük aracını mezartığa Renault firması Paris'te tüketici hakJarı tanıtım polirikalarını tanırb. atana 5 bin frank vergi indi- rimi yapmaya başladı" dedi. Poisson, Renault'nun Arjan- tin ve Türkiye'ye büyük önem verdiğinı kaydetti. Güney Ame- rika ekonomisinin istikrar ka- zanmaya başladığını ifade eden Poisson, Brezilya'da büyük bir otomobil pazan bulunduğunu ileri sürerek, "1998'de Brezil- ya'ya 1 milyar dolarlık yatı- rım yapılacak. Megane ve kü- çük bir modelimiz üretile- cek" dedi. Üretim hatası bulunduğu tes- pit edilen otomobilleri piyasa- dan toplayıp, gerekli değişik- likleri yaptıklannı behrten Fran- sız Renault Müşteri llişkileri Departmanı Sorumlusu Robert Gillier, tüketicilere istediği za- man gerekli değişikliği yaptır- ma şansı verdiklerini vurgula- dı. Bu gibi durumlarda garan- ti kapsamı dışında otomobille- re 12 aylık garanti süresi daha verildiğıni belirten Gillier, Av- rupa başta olmak üzere Rena- ult'nun gittiği bütün ülkelerde aynı titizliğin gösterilmesi ge- rektiğini savundu. Müşteri talebi merkezi Renault'nun 26 kişiden olu- şan müşteri talepleri merkezi bulunduğunu belirten Gillier, görevleri arasında yetkili satı- cılarağının geliştirilmesi, tüke- tici taîeplerinin dikkate alın- ması, bütün şikâyetlerin değer- lendirilmesi bulunduğunu vur- guladı. Ülkelerin yerel ve ge- nel koşullanna göre Renault otomobillerinin donanımlan- nın ayarlandığına dikkat çeken Gillier, Fransa'da yollann çok güzel olduğunu, lastiklerin 4 yıl dayandığını dile getirdi. Gillier. geçen yıl Fransa'dakı Renault Müşteri Hizmetleri bö- lümüne 29 bin 400 müşten baş- vurusu geldiğini hatırlattı. Gillier, "Müşteri ilişkileri birimi olarak, her konuda yardımcı olmaya çalışıyoruz" dedi. Fransa'daki tüketici ör- gütleri vasıtasıyla kendilerine iletilen tüketici şikâyeti başvu- rusunun 165 olduğunu belirten GillieT, bu rakamın müşterile- rin direkt üretıci firmaya baş- vurmayı tercih ettiğinin bir gös- tergesi olduğunu vurguladı. Memura ek zam Bakanlar Kurulu'nda ANKARA (AA) - Kamuda ça- lışan memurücretlerinde yapılacak ek zam (iyileştirme) için Maliye Bakanlığf nca sürdürülen hazır- ltklann son aşamaya geldiği öğ- renildi. Konuya ilişkin Bakanlar Kurulu'na bnfıng verildi. Maliye Bakanlığı yetkilılerin- den alınanbilgilere göre, Türk Si- lahlı Kuvvetlen ve Emniyet Mü- dürlüğupersonelıneyapılan ek iyi- leştirmeler sonrasında. başta yar- gı mensuplan ve öğretım eleman- lan olmak üzere. öğretmen ve me- murlara daek iyileştirme konusun- da bir dizi çalışmalar başlatıldı. Maliye Bakanlığı üst düzey yet- kililerince başlatılan çalışmalann son aşamaya gelmesi üzerine ko- nu hakkında Bakanlar Kurulu'na bir brifing verildi. TSK ve emni- yet çalışanlanna iyileştirmede bu- lunulduğunu, diğer kamu perso- neline hangi kapsamda ve hangi oranda ek iyileştirme yapılacağı çalışmalannm son aşamaya geldi- ğini belirten yetkililer. "Konuya ilişkin Bakanlar Kurulu üyele- rine brifing verildi. Ek iyileştir- menin kapsam ve oranları, Vet- ki Kanunu'na istinaden çıkarı- lacak KHK ile siyasi idarenin ve- receği karara göre belirlenecek" dediler. Kamu personeline, temmuz 1996'da yüzde 50, Ocak 1997'de ise yüzde 30 artış verildiğini ha- tırlatan yetkililer. ortalama artışm yüzde 95, aynı dönemde tüketici fiyatlanndaki artışın ise yüzde 35- 36 olduğunu kaydettiler. Yetki- liler, ek iyileştirme yapılırken, "geçmiş yıl kayıplarının telafi- sinin, kamu kesimindeki ücret dengesini bozulmamasının" göz önünde tutulduğunu söylediler. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SOJVER Çarpık Manhk "Insan iki ayaklı hayvandır. Tavuk da iki ayaklı hayvandır. Insan tavuktur" desem "Olurmu hiç öyle mantık, bu mantık çarpıkmantık" diye kolayca itiraz edersiniz. Ama içinde bu- lunduğumuz siyasal kıskaçta, çarpık, ters işletilen mantığa karşı çıkmak öyle görüldüğü gibı kolay değil. Yanlışların için- de doğrular, doğruların içinde yanlışlar kaynayıp gidiyor. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak çok kolay oluyor. Milli Güvenlik Kurulu istişari bir organ. Milli Güvenlik Ku- rulu'nun dayatması ile hükümetin, parlamentonun karar al- mak zorunda olmasını savunmak, içine sindirmek, bırakın demokrasi bilincine varmış, özenti olarak kendisine "de- mokratım" diyen insan için, dar hukuk kalıpları içinde bile öyle kolay değil. Peki "Demokrasilerdeyetkili ve sorumlu kararorganlan hü- kümet ve partamentodur" doğrusundan yola çıkarak, Milli Güvenlik Kurulu'nun hükümetin ve partamentonun yerine ge- tirmesini istediği kararlara karşı çıkabilir miyiz? Hele de bu kararlara karşı diretmek isteyen, "okuspokus" yöntemleriy- le, bu karariarın gereğini yerine getirmeden ıktidarda kalma- nın yollarını bulmaya çalışan REFAHYOL hükümetini, Erba- kan ve Refah yönetim kadrolannı onaylayabilir miyiz? Anayasal ve yasal hukuk düzeninin, cumhuriyet ve laik- liğin güvencesi olan, "olmazsa olmaz" niteliğinde kimi hu- kuk dışı uygulamalann ortadan kaldınlmasını isteyen Milli Gü- venlik Kurulu uyarılarının eksiksiz yerine getirilmesini iste- mek, sahiplenmek, "çağdaş ınsan ve demokrat" olmanın gereği değil mi?.. Demokrasiye inanan bireyler olarak, doğrularla yanlışla- nn, haklılıkla haksızlığın birbirine kanştığı çelişkiler, sonuç- lan birbirinden daha kötü seçeneklerle karşı karşıya bırakıl- dığımız için boşuna sızlanıp duruyoruz. Toplum olarak içine düştüğümüz çıkmazın sorumlusu biziz. Gelişmiş ülke/er, Batı dtinyasının kendi çıkar hesaplan içinde, Türkiye üzerindeki oyunlan ne kadar doğru ise Tür- kiye'nin insan haklan, demokrasi standartlanna uymadığı ve bu nedenlerle de Avrupa Birliği içinde almak istediği yeri de alamayacağı, o ölçüde bir başka gerçek. Batılı ülkeler ka- sıtlı olarak "insan haklan kartını" kötü amaçlı kullanıyorlar ge- rekçesi ile ülkemizde insan hakları, demokrasi standartlan- nın eksiksiz, ödünsüz uygulanmasını istemekten, bunu yü- kümlülük, zorunluluk olarak görmekten vazgeçebilir miyiz? Ülkemizde evrensel ölçüler içinde insan haklan, demok- rasi ilkelerini yerteştirmek, 12 EylüPün yasaklı anayasa ve hu- kuk düzeninden kurtulmak savaşımını vermemiz gerekir- ken. 17 yıl sonra yaşamsal gündemimıze bir bakın hele. 12 Eylül'ün yasaklı anayasası, hukuk düzeninin heryandan bir- den çiğnenmesi ve yitirilmesi tehdidi ahndayız. Bir yanda kirlilik ıttıfakı üzerinde kurulmuş, Susurluk gibi kapatılamayacak çeteler olgusunun bile üzerine sünger çek- meye çalışan, Türkiye'yi hızla bir uçuruma doğru; çağdışı, şeriat düzenine, ilkel toplum yaşamına sürüklemekte olan bir hükümet. Diğer yanda bunların korunması adına, adına ne dersek diyelim, bal gibi "muhtıra" niteliğinde bildirimde bulunmuş ve gücünü askerlerden alan Milli Güvenlik Kurulu. "Milli Güvenlik Kurulu kararlan, askeherin isteklen, arka- da silah gücü var, istemler bal gibi de muhtıra anlamına ge- liyor.." diye hükümetin zorlandığı, bugünkü yetersiz, geri anayasal düzende bile uyulması zorunlu ilkelerin, koşullann eksiksiz yerine getirilmesini istemekten vazgeçebilir miyiz? Çarpık mantık gelıştırmelerinden, bağlamlarından, içinde bulunduğumuz çelişkiler yumağından nasıl kurtulabiliriz? Tabii ki öncelikle ve ivedilikle elmalarla armutları toplama, çarpık mantık kurma hastalığımızdan kurtulup bütün doğ- ruları ödünsüz savunma alışkanlığı ve yürekliliğini kazana- rak. Milli Güvenlik Kurulu'nun istemleri bugünkü yetersiz ana- yasal düzende, çağdaş yaşam ve hukuk için "olmazsa ol- maz" koşullar olduğuna göre, hükümetin bunlann gereğini yerine getirme zorunluluğundan, askerlerle, darbelerle aynı çizgıye düşme kaygısı ile vazgeçme lüksümüz yok. Kirlilik ittifakı üzerine kurulmuş, ülkeyi hızla uçuruma, şe- riatla yönetilen demokrasi, çağdışı çizgiye sürükleyen hü- kümetten kurtulma adına da Milli Güvenlik Kurulu kararları- na, silahlı güç gölgesine sığınmak gibi bir hakkımız da yok. Işin içinden çıkmanın tek yolu, Milli Güvenlik Kurulu ka- rarlannı, muhtıra, darbe tehdidi altında bir zorunluluk olarak değil, hükümet olmanın "olmazsa olmaz" kurallan olarak görecek bir hükümete sahip olmak. Ne yazık ki toplum olarak eskisinden daha bilinçlendiği- miz yolunda umutlu pek çok gelişmeyi sayabilirsek de siya- si partilerimizin, parlamentonun, sendikaların, meslek ör- gütlerinin, kendiliğinden oluşan toplumsal tepkilerimizin bu- nu başarma noktasına geldiğınden söz edemiyoruz. Hâlâ Türkiye'yi çağdışı tehlikeli bir çizgiye çekmekte, ay- nı zamanda askeri müdahale ve muhtıralara kapı açmakta olduğu için, yarattığı riskler katmerlenen, bir karabasan REFAHYOL iktidarından, demokratik yollardan kurtulmayı beceremedik gitti. ÇIFTÇİ DOSTU / SADULLAH USUM! Köylüyü Sevmek Lafla Olmaz T anm kesiminin en önemli sorunlarından birinin "ör- gütlenme" olduğunu artık bilmeyen kalmadı. 1980 yılından sonra çıkanlan yasalar, ge- liştirilen uygulamalarsürekli olarak tanm kesiminin ezilmesine, sana- yici ve ışadamlannın büyük para- lar kazanmasına neden oldu. Bu yüzden gelir dengesi bozuldu, hol- dingler ve bankalar yüzlerce trilyon lira kazanırken geçimini topraktan sağlayan milyonlarca insan açlık tehlikesi ile karşılaştı! İki binli yıîla- ra üç kala bile bu haksız piyasa or- tamı. ne yazık ki Türkiye'de devam edıyor. Anlaşılan, iktidar ANAP, DYP ve Refah arasında gkjip getdikçe de değişen bir şey olmayacak! Tanm kesimi kaderini değiştiımek için adeta çırpınıyor... Tek kurtuluş yo- lunun da "güçlü bir örgütlenme" olduğunu biliyor. Tanm kesimi Batılı anlamda birör- gütlenmeye kavuşsa özel sektöre karşı haklannı koruyacak ve gelişe- cek. Ancak, tüccar ve sanayiciden yana polrtikalar izleyen hükümetler, çiftçinin örgütlenmesine fırsat ver- miyor. 1980'den önce Köy-Koop özel sektöre karşı tanm kesimini başanlı biçımde koruyordu. Türki- ye'nin çeşitli yöreterindeki 52 koope- ratif ile Ankara'daki "Merkez Birti- ^/"veyöneticileri, "soygun"yapmak isteyenlere nefes aldırmıyordu. Tanm kesimi bu nedenlerle Köy- Koop'u unutamadı. Nitekim uzun bir süreden beri bu başanlı modeli ye- niden hayata geçirmek için ciddi bir mücadele vermeye başladı... Ancak hükümetler, bu konuda ya- pılan her başvuruya akıl almaz en- geller yarattılar... En son örnek de 7 Köy-Koop birliğinin başvurusu... Önceki yazımda da belirttiğim gi- bi Erdoğan Kantürer (Kırklareli), Bayram Gök(Kastamonu), Hasan Macit (Burdur), Ali Soydan (Edir- ne. Nurettin Almasulu (Malatya), Durmuş Ali Sazak (Muğla), Alpas- lan Çetinel (Ayfyon), Köy-Koop benzeri "Türkıye Tanmsal Amaçlı Kooperatifler Birtiklen Merkez Bir- iiğı'riı oluşturdular ve Tanm Bakan- lığı'nın onayına sundular. Bu başvurunun üstünden tam bir yıl geçti. Ancak, hâlâ olumlu bir so- nuç alınamadı. Türkiye'nin ve Türk tanmının kaderini değiştirecek böy- le bir kuruluşun oluşumu oyalanı- yor! 1988'de ANAP'ın iktidar döne- minde 1163 sayılı Kooperatifler Ya- sası'ndayapılan birdeğişiklikle, ta- nmsal kooperatiflere büyük bir dar- be indirildi. O sıralarda Türkiye'de 8 bin olan kooperatif sayısı 4 bin- lere kadar düştü. Aynca, "merkez biriikleri"r\\n kurulması zorlaştırıldı. Tanm Bakanlığı, şimdi bu yasa- ya dayanarak "merkez birtiklen "n\n oluşturulmasına engel olabilıyor. Tabii bu bahane... Asıl Tanm Bakan- lığı 'nın yapısı "merkez birlikleri"nin kurulmasına karşı... Eğer öyle olma- sa Türk tarımını kalkındıracak ve Türk çiftçisini sömürüden kurtara- cak bir oluşum için yapılacak ya- sal değişiklikler iki gün bilesürmez. Üstelik anayasamızın 171. mad- desi aynen şöyle diyor: "Devlet, milli ekonominin yaraıiannı dikkate alarak, öncelikle üretimin arttınlma- sını ve tüketidnın korunmasını amaç- layan kooperatifçilığin gelişmesini sağlayacak tedbirieri alır..." Anayasamızdaki hüküm, taysi- ye niteliğinde değil, emredicidir. Halbuki, 15 yıla yakın bir süreden ben mevcut sistem ve yasalar ta- nmda üretimin hızla düşmesine ne- den oluyor. Bir yandan çiftçiler fa- kirleşiyor ve tanm çöküyor! Buna karşılık anayasamızın öngördüğü gibi tarımda üretimin arttınlması için yapılması gerekenlerin neler oldu- ğuna bir göz atmakta yarar var: 1. Ürettığinı değerine satabıle- cek 'pazartar' yaratmak. 2. Bilinçli üretim için eğitim... 3. Düşük faizli kredi... 4. Girdileri ucuzfiyatasağlamak. 5. Özel bankalarlatanmı destek- lemek. Çiftçilenn bu beklentilerini ancak tanmsal kooperatifler ve onlann oluşturacaklan güçlü "merkez ö/r- //7c/en'"gerçekleştirebilir.Batılı ülke- lerde olduğu gibi bu tür koopera- tifler ve 'merkezbırlikleri", Türkiye'de kurulabilse Türk çiftçisi girdilerini alırken de üretbğini satarken de sö- mürülemez. Onun sırtından kimse servet yapamaz. Hatta, onlara da- nışmadan tanm ürünlerinin piya- sası oluşamaz. Böylece üretici de tüketici de soyulmaz! 70 milyona yakın insanımızın bir kısmı üretici, bir kısmı tüketicidir. Mevcut düzen 70 milyona yakın üretici ve tüketicimizin özel sektör tarafından sömürülmesine imkân vermektedir. Tüccar ve sanayici, tanm ürünlerini çiftçiden düşük fî- yatlarla almakta, tüketiciye de akıl almaz yüksek fiyatlaria satmakta- dır; Türkiye'de kısa süre içinde olu- şan büyük servetlerin temelinde de bu uygulamalar yatmaktadır. Hiç eveleyip gevelemeye gerek yoktur. Üreticilerin ve tüketidlerin ör- gütlenmesi engelleniyorsa, soygun ve sömürü düzeninin sürmesi iste- niyor demektir. Üretici ve tüketici- lerin sömürülmesini istemeyen hü- kümetler, örgütlenmeye köstek ol- mazlar, aksine destek olurlar... Şimdi, Erbakan hükümeti de sı- nav vermektedir. 70 milyona yakın insanın hakkını korumak istiyorsa "merkezbiriikleri" oluşumlanna kar- şı çıkmamalıdır. Yasalar yeterti de- ğilse değiştirilmelidir. Yasalar yetki verdiği halde, Tanm Bakanlığı Des- tekleme ve Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü "merkez birliği" oiuşuru- lannı zorlaştınyorsa sorumlular der- hal görevden alınmalı ve tanm kesimine iyi gözle bakanlar görev başına getirilmelidir. • DOSYA: OZBEKİSTAN YABANCI YATIRIMCILARI BEKLİYOR .Ekonomide Mart •••••. ^ beklentileri BONOSUj 77 Ulkeye acılma olanağı Ra«/ralrtar Batıi\/o bayraKtar Bakuye Boiak'tanönemii serbest bolge kuruyor açıkiamaiar Küçük yatırımcının borsa serüveni Paranıza yön veren dergi P " ~ m — ^ E K O N O M I I K TREISTDHER PAZAR BAYİNİZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear