28 Mayıs 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURfYET 4MART1997SALI 12 KULTUR Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfı'nda 'Tek Yapıt / Tek Dizi' sergileri yann başhyor Nur Koçak'tan w Mııdıı]ıık Resinûerimz' ZEYNEP RONA Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfı (AEKV) bu yıl Ercümend Kalmık Mü- zesi'nin açıhşıyla birlikte etkinliklerini çeşitlendirmektedir. 1971'deyitirdiğimiz temel sanateğitimcisi ressam Ercümend Kahnık'ın adına, eşi AyşeKahnıktarafın- dan ktırulan AEKV ve müze, sanatçııun eğitirnci yanını \urgulamak ve yaşamı boyunca kesintisiz yürüttügü eğitim ça- lışmalannı başka bir düzlemde sürdüre- bilmek amacıyla etkinliklerinin tümünü güzel sanatlar öğrencileri ve genç sanat- çılan içine alabilecek biçimde planla- maktadır. Bu etkinliklerin yanşma, burs- lar ve sergiler gibi bir bölümü sanat öğ- rencilerini ve genç sanatçılan doğrudan destekleme biçiminde, bir bölûmü de gençlere daha geniş bir bakış açısi ka- zandırmasını umduğumuz paneller, kon- feranslar, söyleşilerve başka sergiler ara- cılığıyla dolaylı olarak yetişmelerine kat- kıda bulunacak niteliktedir. Gençlerin eğitimine doğrudan ve dolaylı destek ve- receğıni umduğumuz sergiler arasında "Tek Yaprt / Tek DizT adını verdiğimiz bir dizi var. 16 yıl sonra yeni kuşaklar için Bu yıl gençleri, aynı kuşağın dört k»- dın sanatçısı ile tanıştırmayı ve diyaloğa girmelerini sağlayacakbirortam yaratma- yı amaçlıyoruz. Bu sanatçılann dördü de 1950'lerin ortası ile 60'lann ortası arasın- da Istanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) eğitim görmüş. Türk sanatındayeni ifade bıçim- lerinin ortaya çıktığı bir dönem bu. Bu dö- nemin bir başka özelliği de kadın sanat- çılann bir önceki kuşağa oranla çok da- ha yoğun biçimde kendilerini ifade etme olanağına kavuşmuş olmalandır. Dördü de akademide edindikleri temel sanat eği- timlerini yurtdışında pekiştirmiş, hatta olgunlaştırmış sanatçılar. Nur Koçak, ABD, lsviçre ve Fransa'da; BflgcAJkor AJ- manya ve ttarya'da; SeyhunTopuzABD'de; MeKkeA. Kurtiçde Danimarka ve Alman- ya'da çalışmış. Nur Koçak ile Bilge AJ- kor, akademinin resim, Seyhan Topuz heykel, Melike A. Kurtiç de dekoratif sa- natlar bölümünden. Dört sanatçı da aynı akademik eğitim sistemı içinde yetişmiş ve en önemlisi aynı toplumsal ortamı pay- laşmış. Düşünce sistemlerini, değeryar- gılannı, sanat dillerini bu ortamın olum- lu olumsuz koşullan üzerine temellen- dirmiş, sınırlan zorlamış, sanatı sorgula- rruş ve kendilerini sanata adamış. Bu dizinin ilk sanatçısı olan Nur Ko- çak, 1941 Istanbul doğumlu. Ankara Ko- leji'nde Turgut Zaim'in, ABD'de de so- >u yıl gençleri, ayrr kuşağın dört kadın sanatçısı ile tanıştırmayı ve diyaloğa girmelerini sağlayacak bir ortam yaratmayı amaçhyoruz. Bu sanatçılann dördü de 1950'lerin ortası ile 60'lann ortası arasında tstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) eğitim görmüş. Türk sanatında yeni ifade biçimlerinin ortaya çıktığı bir dönem bu. Bu dönemin bir başka özelliği de kadın sanatçılann bir önceki kuşağa oranla çok daha yoğun biçimde kendilerini ifade etme olanağına kavuşmuş olmalandır. u sergilerin bir amacı da izleyicinin ahşıldık sergi düzeni dışında tek bir yapıtı görebilmesini, okuyabilmesini ve anlayabilmesini sağlamak. Bu dizinin bir başka özelliği de her yıl tanıtmayı umduğumuz sanatçılann ortak bir yanı olması. Bu yıl aynı kuşağın farklı alanlarda çalışan dört kadın sanatçısını seçtik. yut dışavurumcu ressam Leon Berko- wite'in öğrencisi olan Koçak, sanat eği- timini 1960-68 arasında Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (tDGSA) re- sim bölümünde Adnan Çoker,Cemal Tol- lu ve Neşet Günal atölyelerinde yaprruş. 1964-67 arasında Lozan'da, 1968-70 ara- sında da tstanbul'da teknik ressam olarak çalışmış. 1970'te devlet bursu ile gittiği Paris'te dört yıl Ulusal Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nda (Ecole des Beaux-Arts) eğitim görmüş. 1975-81 arasında IDG- SA'da öğretim üyeliği yapan Koçak, Fo- to-Gerçekçilik akımının Türkiye'deki en önemli temsilcisidir. Özellıkle kadınm toprom içmdeki konumunu sorgulayan sanatçının resimlerinde bu özellik kendi- ni güçlü bir biçimde ortaya koyar. Nur Ko- çak, 1981de 3. İstanbul Bayramı çerçe- vesinde düzenlenen Yeni Eğilimler Ser- gisi'nde altın madalyayla ödüllendirilen "Muthıhık Resimlerinİ2"ı 16 yıl aradan sonra 5-15 mart arasında AEKVde ser- gileyerek genç kuşaklara tanıtacak, 11 martta da bu dizisi üzerine bir söyleşi ya- pacak. Bilge Alkor'un sergisi 8 nisanda Dizinin ikinci sanatçısı Bilge Alkor, 1936 İstanbul doğumlu. 1971 'den 198 l'e değiııRoma'da. 1981'den 1988'e değin Al- maHyVmn Lüneburgkenöndeçahşan Al- kor, 1978'de ıtalya'da Sassoferrato 28. Resim, Heykel ve Baskı Sergisi'nde ikin- cilik ödülü almış. Sanatçı insanın acırna- sızlığını, çelişkilerini ve düşlerini işliyor resim ve baskılannda. Figüre dışavurum- cu ve soyutlamacı bir tavırla yaklaşarak "evrensel ohış"un karmaşık ve açık süre- cini mitik ve metafizık göndermeler ya- parak aktarmaya çalışır. Alkor, ilk kez 199S'te sergilediği "DüştdoDerTni 8 ni- san - 3 mayıs arasında AEKVde sergile- yecek, 29 nisanda da "renkdünyası'' üze- rine bir söyleşi (Renk Dünyasında Bana Aract Olanlar) yapacak. Dört tuvalden oluşan, ama yan yana asılarak 520 x 150 cm boyutlannda yatay bir pano oluşturan IDOB 'Kuğu Gölü'nü sahneliyorKültür Servisi- İstanbul Devlet Opera ve Balesi P. I. Çaykovs- ki'nin ölümsüz yapıtı "Kuğu Gö- lü" balesini on yıl aradan sonra tekrar sahneliyor. tngiliz Ulusal Ba- lesi Artistik Direktörü Derek De- ane'nin koreografısini yaptığı ve sahneye koyduğu balede orkestra- yı şef Elşad Bagirov yönetecek. Sümerbank ve The British Coun- cil'in sponsorluğunu üstlendiği Kuğu Gölü dün İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni YektaKara,ko- reograf DerekDeane, şef Elşad Ba- gırov, İDOB'unbaşkoreografi Öz- kan Arston, Sümerbank Genel Mü- dür Yardımcısı Metin Berk ve Bri- tish Council temsilcisi MartinFre- yer'inkatıldığıbirtoplantryla ba- sına tanıtıldı. Toplantıda söz alan Yekta Kara, Çaykovski 'in ölümsüz yapıtını kla- sik balenin başyapıtı olarak değer- lendırerek balenin sahnelenişinin tarihçesi hakkındabilgi verdi. Ku- ğu Gölü bestelendikten sonra ilk olarak 1877 yılında Bolşoy Bale- si taraftndan sahnelenmiş, ancak ko- reografı, dekor, kostüm hatalan ve dansçılann teknik yetersizlikleri gibi nedenler sonucundabu göste- rim fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Ku- ğu Gölü'nün günümüzde ünlü ba- le topluluklannın reperruvannda yer almasını saglayan, yapıt günü- müze taşıyan ilk önemli gösterimi ise 1895'te St. Petersburg Balesi ta- rafindan gerçekleştirildi. tngBiz koreografin yprumuyla İstanbul Devlet Opera ve Bale- si 'nin son birkaç yıldır sponsorlar aracıhğıyla nitelikli yapıtlara im- za attığını hatırlatan Kara, bu tür çalışmalara sıcak baktıklannı be- lirtti. Kara aynca ünlü besteciÇay- kovski'yi, bu besteciyi en iyi şekil- de yorumlayabilecek, Çaykovski okulundan yetişme bir Rus orkest- ra şefıni, bale sanatının en önem- li merkezi olan Ingiltere'den gelen bir koreografı ve Türk sanatçılan- nı bir araya getiren bu anlamlı ça- lışmaya destek verdikleri için Sü- merbank ve The British Council'e teşekküretti. lDOB'un son dönemlerde mo- dern ve yan klasik yapıtlara önce- lik verdiğinin değinildiği toplantı- da, Kuğu Gölü'nün klasik bale re- pertuvanna katkılanna da değinil- di. tngiliz koreograf Derek Deane Türkiye'ye gelmeden önce bu ül- kedeki bale sanatı ve sanatçılan hakkında fazla birbilgiye sahip ol- madığını, kendisinin ve yardımcı Fotttfflaf; KAPER TLĞL.4) | Ozkan Arslan, Martin Freyer, Derek Deane, Yekta Kara, Metin Berk ve Elşad Bagirov. koreograflannın iyi bir kaliteyi ya- kalamak için çalıştığmı ve Türk sanatçılann da bu konuda olduk- ça büyük çaba harcadıklannı be- lirtti. Türkiye'ye gelmeden önce sanat- çılann heyecanına karşın ülkede- ki teknik ve ekonomik olanaklann sınırlı olduğu yönünde bilgi aldı- ğını belirten sanatçı, Türk balesi- nin gelişmesini artık bir sorumlu- luk olarak gördüklerini belirtrj. Sümerbank Genel Müdür Yar- dımcısı Metin Berk. Türkiye'nin güzel şeylere ihtiyacı olduğunu ve bu tür çalışmalan desteklemeyi sürdüreceklerini belirtirken Bri- tish Council adına konuşan Mar- tin Freyer, sanat programlannda özellikle Türk ve lngiliz sanatçı- lann bir araya geldiği etkinliklere öncelik verdiklerini, Kuğu Gö- lü'nün bu konuda iyi bir örnek olu- gunu söyledi. Orkestra şefı Elşad Bagirov ise Çaykovski' nin bir Rus bestecisi olarak değil, bir dünya bestecisi olarak değerlendirilmesi gerektiğine değindi. Dekorlannı Seiçuk Tollu, kos- tümlerini Şanda Zİpçı ve ışık dü- zenini Ahmet Defhe'nin üstlendi- ği balenin kordobale şefi Yüksd Er- sin. Kuğu Gölü'nde'Odette-Odile rolünü Hülya Aksubr,A>*rZeren, Çigdetn Tezeür, Prens Siegfıed ro- lünü de Oktay Keresteci, Deniz Ber- ge ve Alkış Peker dönüşümlü ola- rak oynayacak. Meriç Sümen Ka- nan, Barias Kobaner, Ender Sa- vaşkurt, Behan Başar da balede başlıca rolleri paylaşıyor. Prömiye- ri 6 mart perşembe günü gerçek- leşecek olan Kuğu Gölü, 8-12-15- 19-26 mart tarihlerinde tekrarla- nacak. tstanbuldaki gösterimleri se- zon sonuna kadar sürecek olan ba- le 9 haziran günü Aspendos Ope- ra-Bale Festivali'nin açılışında ve yine haziran ayı içinde Bursa Fes- tivali'nde de sahnelenecek. bu diziyi sanatçı bu kez AEKV sergi me- kânının taş duvarlan önünde tek tek ser- gileyecek. Dizinin üçüncü sanatçısı Seyhun Topuz 1942 Balıkesir doğumlu. Sanat eğitimi- ni 1962-71 arasında tstanbul Güzel Sa- natlar Akademisi Heykel Bölümü'nde Hüseyin Gezer Atölyesi'nde yapmış. 1974-78 arasında akademiye bağh Uygu- lamah Endüstri Sanatlan Yüksekoku- lu'nda asistanlık yapan Topuz, 1977'de "Çağdaş HeykeldcSa>damhk vç tç-lşık" başlıklı tezıyle "yeteriik" derecesı almış. 1978-80 arasında Nevv York'ta Sanat Öğ- rencileri Birliği'nde (Art Students Le- ague)heykelcıJo8edeCreeftne, 1983-84'te de aynı kentte serbest olarak çalışan sa- natçı 1974'te 35. Devlet Resim Heykel Ser- gisi'nde başan ödülü, Aü Hadi Bara adı- na düzenlenen yanşmada mansiyon ka- zanmış, 1990da da Sanat Kurumu tara- findan "Yıhn Heykel Sanatçısı'' seçilmiş- tir. Topuz, minimalist anlatımın ağır bas- ttgı geometrik soyut bir dil geliştirmiştir. Kütlesel soyut biçimler yerine geometrik yüzeylerle çalışan sanatçı üçüncü boyu- tu bu yüzey lerin farklı açılardan kıvnlma- lanyla elde eder. Sanatçı, ilk kez 1994'te sergilediği bu yapıtını 27 mayıs - 7 hazi- ran arası AEKVde sergileyecek ve izle- yicilerle 3 haziranda "HeykeJde Vlateme" konulu bir söyleşi yapacak. Topuz'dan sonra Kurtiç Dizinin bu yılki dördüncü ve son sanat- çısı Melike Abasıyanık Kurtiç, 1930 Ada- pazan doğumlu. Sanat eğitimini 1952- 55 arasında tstanbul Güzel Sanatlar Aka- demisi Dekoratif Sanatlar Tekstil Bölü- mü'nde yapmış, 1960-62 arasında Ecza- cıbaşı Seramik Fabrikası'nda çahştıktan sonra 1963'te Kopenhag'a gitmiş ve 1966'ya değin Danimarka Kraliyet Por- seten Fabrikası'nda (bugûn Royal Co- penhagen) biçim üzerine, 1967-68'de de aynı kenrteki Güzel Sanatlar Akademi- si'nde sır üzerine çalışmalar yapmıştır. Sırçalışmalannı 1968-72 arasında Anka- ra Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü' nde sürdüren sanatçı, 1971 -75 arasında Alman- ya'nın Bad Godesberg kentinde Heinz Theo Dietz Seramik Atölyesi'nde çalış- mışör. 1989-93 arasında Lizbon'dayaşa- yan sanatçı 1962'de Prag Uluslararası Se- ramik Sergisi'nde onur belgesi, 1982'de Milli Savunma Bakanlığı Devlet Mezar- lığı Ulusal Proje Yanşması'nda "Mezar TaştanDalTndabirincilik ödülü, 1986'da da 1. Uluslararası Asya - Avrupa Sanat Bienali'nde seramik dalında Dostluk ve Banş Ödülü'nü almıştır. Belleklerde kü- resel formlu seramikleri ve denizkestane- si çizimleriyle yer alan Kurtiç, küresâ formdan hareketle önce ça- naklar gerçekleştırmiş, daha sonra kapalı küresel form üzerinde yoğunlaşmış, yüze- yi yanklar ve kıvnmlarla ha- reketlendirmiş, yanklan de- rinleştirerek küreyi dilimle- rebölmüş. 1970'lerde bu de- neylerinden hareketle deniz- kestanelennin iç dünyası ile hareketh dış yüzey dokusu arasındaki ilişkileri irdele- miş, daha sonra seramik - çi- zim - kolaj tekniklerini birlik- te kullanmış, boya - resim yapmış, fotoğraf ve film cek- miş. tzleyicilerle 17 haziran- da "sürekfifik" kavramını tar- üşacak olan sanatçı 10-21 ha- ziran arası AEKVde sergile- yeceği "Seramikten Deniz Kestaneferine" dızısinde de bir anlamdabu süreklilik kav- ramıru işleyecek. 'Deneysel tiyatroya deneysel eleştiri'Kültür Servisl-Alman Kültür Merkezi'nin 1 mart cumartesi günü AKM Oda Tiyatro- su'nda gerçekleştirdiği panelin başlığı; 'Tiyat- ro eleştirisinin işlevi ne olmah?' Prof. Dr.Zeh- ra İpşiroğtu'nun yönettiği panele, Alman- ya'dan ChristianeDössei, Dr.C. Bemd Sucfaer üeülkemizde tiyatro alarunda isim yapmış eleş- tirmenlerden Prof.Dr. Ayşegül Yüksel, Faki- ye Ozsoysal Çavuş ve Emre Koyuncuoğhı ka- tıldılar. Türkiye ve Batı basmmda tiyatro eleştiri- sinin tartışıldığı panelde, deneysel tiyatro ve eleştirisi de ele alınan konular arasındaydı. Almanya'da gazetelerin kültür eklerinin pa- ra kazandırmadığını, gazeteyi kültür sayfala- n için, hele hele tiyatro eleştirilerini okumak için alanlann sayısmın yüzde 4'ü aşmadığı- nı söyleyen Dr.C.Bernd Sucher, "Ekştirmen- ter yalnızca gazeteci değiL aynı zamanda ede- biyatçı da olmak isterkr. Her eleştirmenin en büyük hayali, eleştirilerinjn bir gün toplanıp kitap haline gethitmesidir. Daha da önemlisi bu kitaplann yabancı bir dile çevTİlmesidir" dedi. Almanya'nın genç tiyatro eleştirmenlerinı temsil ettiğini belirterek söze başlayan Chris- tiane Dössei; Almanya'da tiyatro eleştirisi alanında erkeklerin hâkim olduğunu. kadın tiyatro eleştirmenlerinin çok az sayıda olduk- lanru söyleyerek. Türkiye'de tiyatro eleştiri- si alanında kadınlann ön planda olmasından etkilendiğini söyledi. Dössei, aynca genç eleş- tirmenler olarak içerik ve idealler bakımın- dan yeni bir eleştiri tarzı getirmediklerini de sözlerine ekledi.Prof.Dr.Ayşegül Yüksel. okur sayısmın ve kimliğinin belirsizliği nedeniy- le, Türkeleştirmeninin, herdüzeyden okurun anlayacağı türde ve gelişmekte olan Türk ti- yatrosunubaltalayıcı bir tarzda olmayan eleş- tirilere yöneldığini dile getirdi. Emre Koyuncuoğlu; Türk tiyatrosunun ya- şadığı sıkıntılann olumlu sonuçlar da doğur- dugunu, bunlardan bırinin de son 5 yılda ge- • 'Tiyatro eleştirisinm işlevi ne olmah' başlıklı panelde Türk ve Batı basmında tiyatro eleştirisi tartışıldı. Christiane Dössei, Almanya'da tiyatro eleştirisi alanında erkeklerin hakim olduğunu belirterek, Türkiye'de kadınlann ön planda olmasından etkilendiğini söyledi. Emre Koyuncuo|lu da 'Deneysel tiyatronun eleştirisi de deneysel olmah' dedi. lişen alternatif tiyatro olduğunu vurguladı. Ancak bu gelişmenin eleştiri alanında yaşan- madığıru ve eleştirinin sanatçının gerisinde kal- dığını söyledi. Ülkemizde eleştirel alanda ya- şanan boşlugun acilen genç eleştirmenlerce doldurulması gerektiğini söyleyen Koyuncu- oğlu, "Sanatsal kıpırtılara yol açmak ve yön vermek bizlerin elinde. Bugün Kültür Bakan* lıgı'nın kültür ataşeterini geri çektiğini oku- dum. Bence hepimiz birer kültür ataşesryiz" şeklinde konuştu. Prof. Dr. Zehra tpşiroğlu da eleştirinin ye- ni gelişmeleri yakalayamadığı, çünkü bugü- nün tiyatro anlayışının disiplinlerarası birça- lışma olduğu saptamasında bulundu. Fakiye Çavuş 'sa yaptığı konuşmadayeni ti- yatroyu. izleyicinin otomatik algılayışını bi- linç düzeyine çıkarmak olarak yorumlarken, bu yeni dilin izleyiciye öğretilmesi gerekti- ğini savundu. Deneysel tiyatro yapan sanatçının yapıtını temellendirmesi gerektiğini söyleyen Ça- vuş'a, Dr.C. Sucher, "Eleştirmen ebedi bir düşünceye varamaz. Eleştirmen gözüyie ba- kınca şehir ve devlet tiyatrolan kendilerini te- mellendirryoriar nu? Yapıt başansız olabilir. Ancak neyi kurtarabilirim sonısu somlmah" şeklinde yanıt verdi. tpşiroğlu, Sucher" in sözlen üzerine "Yapı- lan işin hesabının hesabı verilmiyor, verilme- si gerekmiyor denince tehlikeli bir dunım or- taya çıkar" şeklinde yorumda bulundu. Panelin ilerleyen dakikalannda Christiane Dössei, deneysel tiyatro eleştirisi için en bü- yük sorunun, bu dalın disiplinlerarası özelli- ğinden kaynaklandığmı ve deneysel tiyatro eleştirmeninin hangi disiphn dalında uzman olması gerektiğinin tartışıldığını söyledi. Emre Koyuncuoğlu'nun yorumuysa tüm tartışmayı özetliyordu: "Deneysel tiyatronun eleştirisi de deneysel oimaİL Sanatçının kendi kendine hesabuu verdiği ürün, kendi eleştiri- sini de üretecektir". Aynı kuşakta ama farkh alanlarda "Tek Yapıt / Tek Diri" ser- gilerinin bir amacı da iz- leyicinin alışıldık sergi düzeni dışında tek bir yapıtı görebil- mesini, okuyabilmesini ve an- layabilmesini sağlamak. Ay- nca AEKV'nin iki yanı taş, iki yanı cam, yüksek tonozlu, geçirgen, içinde yer aldığı bah- çeyle bütünleşen sergimekânı bu tür bir sergileme düzenine çok çeşitli olanaklar tanıyor. Bu dört sanatçı da bu yıl AEKVde sergi açmayı kabul ederekvakfadestek verdi. Vak- fin Türkiye'de güzel sanatlann yaygınlaşmasına katkıda bulunabilmek umuduyla düzenlediği bu dizide gelecek yıllarda başka sanatçılar yer alacak Her yıl gençlere bugüne kadar yakından tanıma olanağuu bulamadığı sanat- çılan tanıtmayı amaçlıyoruz. Bunedenle seçimlerimizi daha çok akademik eğitim veren kurumlarda öğrenci ile yakın ilişki içinde olan sanatçı hocalardan çok "dtşarda" et- kinlik gösteren sanatçılardan yapmaya özen gösterdik. Bu dizinin bir başka özelliği de her yıl taıutmayı umduğumuz sanatçılann ortak bir yanı ol- ması. Buyıl aynıkuşağın fark- lı alanlarda çalışan dört kadın sanatçısını seçtik. Gelecek yıl etkinliklerini yurtdışında sür- düren sanatçılan da dizimize dahil etmeyi tasarlıyoruz. An- cak hepsinde temel hareket noktamız izleyicilerin, özel- likle de sanatçı adayı genç- lerin bir yapıt ya da dizi üzerin- de odaklaşabilmelerine ve sanatçı ile diyaloğa girebil- melerine yardımcı olmak. YAZIODASI SELIM ILERI Onca Roman... OncaHazine... (1) Izmir'den Sn. Refia Türkkan aradı, tetefonda konuş- tuk: Geçmişin eserlerini seviyorsunuz, bize sık sık ha- tıriatıyorsunuz, diyordu. Şurdan burdan sonunda, genç kuşaklann,gençedebiyatsevef1erin "dünkü"... dahadün- kü romanlan bile bilmediklerinde karar kıldık. Şiiri, öy- küyü unuttuğumuz sanılmasın, şiir ve öykü hazinemiz için de yakındık. Ama romanlara ulaşmak daha kolay. Kolay da, ula- şılıyor, okunuyor, özümseniyor mu? Refia Hanım genç kuşaklann hangi romanlara yön- lendirilmeleri gerektiği konusunda pek bir çalrşma ya- pdmadığını söyledi. Gerçi son yıllarda inceleme kitap- lan, seçkiler yayımlandı ama, demek yeterii değil. Zaman elbette bazı eserleri eliyor, bazılannı geçici bir kış uykusuna yatırtyor, bazılannıysa yeniden gündeme getiriyor. Dilerseniz, gündemdetutulabtlecekler üzerin- de kısaca duralım. Şair, araştrmacı, sözlük ustası Ali Püsküllüoglu'nun Türk Dili dergısı Roman Özet Sayisı (Temmuz 1964) kpin hazıriadığı "Türk Romanlan Kısa Kronolojısı "ne başvur- dum. Okuduğum, okuyamadığım nıce romanla bir kez daha yüz yiize geldim. Onca emek... onca hazıne... 1872 tarihlı Taaşşuk-/ Talât ve Fitnat'm -tarihî değe- ri dışında- bugünün okuruna seslenebileceğini ileri sü- remem. Bu 'ilk romanımız' masaldan bir adım öteye git- meye çalışıyor, gelgelelim artık zamana yenik düşüyor. Bununla birlikte 1881 tarihli, Ahmet Mithat Efendi imzalı Henüz On Yedi Yaşında alaturka bir Kamelyalı Kadın kimliğiyle hâlâ nefes alıp venyor. Vaktıyle beyaz- camada uyarianmıştı; yeniden uyarlanabilır. Irdelemek istediğı sorun, cınsel seçim yaşına gelmeden bedeni satolan genç kız öyküsü günümüzde büsbütün anlam kazandı. Efendi'mize gelince, o, birazdadüşseverkur- tuluş yollannı gösteriyordu... Pek sevdiğim Sergüzeşt'\} hele Zeynep Kerman'ın ölçülü, o kadar başanlı sadeleştırmesınden okuyacak olanlar, 'canyelik' kurumunun büyük trajedisıni kavra- makla kalmayacaklar, geçen yüzyıl sonunun Istan- bul'unda pıtoresk bir geziye çıkacaklar. Samipaşaza- de Sezaı'nın sonradan roman yazmamış olmasına ye- rinmek gerekir. 1896 yılı, Recaizade Mahmut Ekrem'in gizli baş- yapıtıAraba Sevdası'ru müjdelıyor. Araba Sevdası ben- ce ilk 'moctem' romanımız. Berna Moran'ın Türk Ro- manına Eleştirel Bir Bakış çözümlemelerine satır satr bağlı kalamıyorum ama, Araba Sevdası'na ilişkin en il- ginç yorum, çözümleme onun yazısında. Romanla bir- likte Berna Moran'ın yazısı okunsa, Araba Sevdası ta- şıdığı önemi daha çok yansrtacak. Keşke okunsa... Ertesi yıl Halid Ziya Uşaklıgil goz kamaştıncı Mai ve S/yah'ıyla, Hüseyin Rahmi Gürpınar Mürebbi- ye'siyle çıkageliyorlar. Her ikisi de bugün yuz yaşında, asır devirmiş iki roman. Mai ve Siyah satır satır ince- lenmeyi gereksiniyor. Hem de değişik yorumlarla, baş- ka başka yazarlarca. Mürebbiye'nin itiraz ettikleri, kılık değiştire değıştıre günümüze kadar ulaşmış. Hatırla- yacaksınız, son dönemlerde, Filipinli dadı modası alıp yürümüştü. Yüz yıl adeta pek bir şey degiştirmemtş. 1899da Hüseyin Cahit Yalçın'ın çevrimyazısı bu- gün bıle gercekleştirılmemiş, Hayal içınde's\ var. Be- nim okuyamadığım bir roman. Güzellikler içerip içer- mediğıni eski yazımızı bılmeyenler hiçbir zaman öğre- nemeyecek. (Kültür Bakanlığı Yayınlan bu soy eserleri bilmem neden bir sistem içinde genç kuşaklara kazan- dırmaz. Her dönemde bir başka 'oy avcılığı' çekici ge- liyor. Şimdilerde Ayasofya Müzesi'nin tatil gününü cu- maya almak pek çekici gelmiş olmalı.) 1900 roman açısından verimli bır yıl. Saffet Nezihi'nin Zavallı Necdetine edebiyat tarihçilerimiz pek yüz ver- memişlerdir ama bu roman yerli bir 'romans' niteliğiy- le okunsa, hayli şaşırtıcı ruh çözümlemelerıyle karşıla- şılacaktır. Romanın baş kişiterinden Meliha'nın kötü- cüllüğe varan o tuhaf, yadırgatıa tutkusu duyumsayış- lar tanımak açısından enikonu ilginçtir. italyanca yazıl- saydı Zavallı Necdet, başta Visconti, kim bilir kaç hal- yan film yönetmeninin dağarcığında yertutardı... Biz- de de filme alındı, ama Mediha'nın sivri tımaklan ryice törpülenerek... 1900'de Hüseyin Rahmi de büyük eserieriyte boy gös- teriyor Falcı kumkumalığının iç yüzü eşsiz Tesadüf, getenek-görenek eleştirel anıtı Şıpsevdi, evlılik kurumu- nu çarpıcı bir yorumla deşen Metres... Doksan yedi yıl sonra aynı sorunlann kısırdöngüsünde debelenip dur- muyor muyuz? Sorunlar mı hortladı, yoksa Hüseyin Rah- mi toplumsal özü mü bütün bütüne sezinlemişti?! Halid Ziya'nın görkemli>Aş/f-; Memnu'u dayüzyılımı- zın ilk yılında yayımlanmış. Bu eser için o kadar çok yaz- dım ki, arök bir şey eklemek istemiyorum. Bir de Eylûl. Talihsiz Mehmet RauTun Boğaziçi ve sonbahar şiiri... Görüyorsunuz, ancak 1900'e ulaşabil- dik. Onca roman... onca hazıne... kıymetini bilenler için. Duygu Asena Adam Kitabevi'nde • Kültür Servisi - Gazeteci-Yazar Duygu Asena, 8 mart cumartesi günü saat 15.00'te Adam Kitabevi'nde okurlanyla buluşacak. Asena "Kadın, Aşk, Evlılik ve Cinsellik" konulu söyleşinin ardmdan kitaplannı imzalayacak. (293 41 05) Sertab Erener'in yeni ppogramı • Kültür Servisi- Uzun süredir yeni aibümünün hazırlıklanyla ilgilenen Sertab Erener, 5 Mart 1997 tarihinde Cool Bar'da "Sertab Erener in English & Turkish" adı altındaki programla dinleyicileriyle buluşacak. Bir ay boyunca çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi geceleri saat 23.00'te, hafta sonlan ise saat 24.00'te sahne alacak olan sanatçı, programında tngilizce parçalara, kendi parçalanna ve yakında çıkacak olan albümünde yer alan parçalara yer veriyor. (269 52 4 7j DDT'de 'Canlı Maymun Lokantasr 1 • Kültür Servisi - Güngör Dilmen'in "Canlı Maymun Lokantası' adlı oyununun prömiyeri 6 mart tarihinde , Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda gerçekleşecek. Yetkin Dikinciler'in yönettiği oyunun kostüm tasanmını Sevgi Türkay, dekor tasanmını Behlüdane • Tor, ışık tasanmını da fzzetin Biçer üstleniyor. • Oyunda Elvin Beşikçioğlu. Erdal Beşikçioğlu, Çetin . Azer Aras, Umut Karadağ, Mert Tanık ve Veda ; Yurtseverrol alıyor. Canlı Maymun Lokantası'nda olaylar balayını doğuda, Hong-Kong'da geçiren Batılı Bay ve Bayan Jonathan çiftinin, uygar müşterilerine kendi ülkelerinde bulamayacaklan bir lezzet sunan canlı maymun lokantasına gelmesiyle başhyor. Gültekin Çizgen'den Çin Gezisi' • Kültür Servisi - Barometre Sanat Merkezi'nde 7 martta Gültekin Çizgen'in 'Çin Gezisi' başlıklı saydam gösterisi yer alıyor. 14 martta Fahriye Kadıoğlu, Nezaket Yavuzer ve Murat Germen'in 'tşte Pakistan, tşte Hindistan", 21 martta Günsel Yıldınm'ın "Kaçkarlar', 28 martta Erman Koparan'm 'Bale' konulu saydam gösterileri yer alacak. Barometrede bu ay 15-30 mart tarihleri arasında Nurten Sözeri'nin resim sergisi de izlenebilir. (293 02 87)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear