Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25MART1997SALI
10 DIZIYAZI
Hilafetçi akımlar İstiklal Savaşı'nda bile TBMM'ye girebilmeyi başarmıştı
Şeriatın önündeki engel: Atatürk-2-
AYDIN OLGUN
II. Meşrutiyet
7
908 yılında saltanatının 32. yıltna ulaşan
Sultan 2. Abdülhamit özellikle
Balkanlar'daki milliyetçi hareketler ve
çeşitli dış başansızlıklar nedeni ile zor
günler geçinyordu. Bu arada özgürlûkçü
hareketler de son derece artmış Enver, Niyazi, M.
KemaL Talât ve Cemal beylerin önderlifındeki Türk
subaylan Meşrutiyet ı]anm\ istemeye başlamışlardı.
Olaylar sırasında. Padişah'ın ordudaki hareketleri
bastırmak ıçin gönderdiği Arnavut Şemsi Paşa
vurulmuş. Makedonya'daki ordu komutanı da dağa
kaldınlmıştı. Artık hiçbir ümit kalmadıgını gören 2.
Abdülhamit 23 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet'i
ilan etmek zorunda kaldı. Ancak Meşrutiyet'in ilanı
bazı padişah taraftan gerici unsurlarca bir türlü
hazmedılemedi. Şenatçı kesımin akıl hocası Derviş
Vahdeti ve Said-i Nursâ denilen şahıslar Volkan
gazetesinde padişah ve şeriat lehine, yenilikle
Meşrutiyet aleyhine makaleler yazmaya başladılar
ve tahriklenni gün geçtikçe de arttırdılar. Bu
tahriklenn sonucu olarak tstanbul'da bulunan
Rumeli'den düzeni korumak için getirilen altı Avcı
taburu isyan ederek okullu subaylannı öldürdü.
Hatta Asar-ı Tevfık Zırhlısrnın komutanı
Yarbay Ali Kabuli Bey Yıldız Sarayf nda padişahın
gözleri önünde süngülenerek öldürüldü.
Bazı bakan ve milletvekillen de delik deşik edildi.
İstanbul'da yönetim, ne yaptığını bilmeyen
Avcı taburunun şeriatçı lideri Hamdi Çavuş'un eline
geçti. Birliklerin başına yeniden alaylı subaylar
getirildı. Bunun üzerine Selanik'te hazırlanan
Mahmut Şevket Paşa komutasındaki
Hareket Ordusu, Enver, M. Kemal, Cemal ve İstnet
beylerle. Hamdi Paşa'nın yönetimınde harekete
geçerek Istanbul'a geldı. Asi Avcı taburlan
Taşkışla'da topa tutularak teslim olmak zorunda
bırakıldı. 40'tan fazla tahrikçı yobaz ile Hamdi
Çavuş ve Derviş Vahdeti asıldı.
Saıd-i Nursî ıse kacarak hayatmı kurtardı. 2.
Abdülhamit'ın her ne kadar ısyancılan
desteklemediğı anlaşıldı ise de yeni olaylara
meydan verilmemek üzere tahttan indirildi ve
Selanık'e sürgüne gönderildı.
Avcı taburlannın ısyanı konusunda yapılan
incelemeler bu tabur erlerine çok miktarda lngıliz
ve Rus altınının dağıtıldığını, yabancı güçlerin yanı
sıra şeriatçı kesımin de bu ısyanda başrolü
oynadığını ortaya çıkardı.
İstiklal Savaşında
gerici-şeriatçı isyanlar
Türk istiklal Savaşı'nı başlangıçta zorlayan
olaylann başında Iç Anadolu'da başgösteren gerici-
hılafetçi isyanlar gelmektedir.
Mustafa Kemal Paşa başkanuğında Ankara'da
kurulan Milli Hükümeti dağitmak için lstanbul
hükümeti Anzavur ısimli bir Arnavutun
komutasında 10 bin kişilik, toplu, makineli tüfekli
bir orduyu Anadolu'ya sevk etmıştir.
Anzavur ordusu; hilafetin, Mûslümanhğın elden
gittiğini, M. Kemal Paşa'nın ve arkadaşlannın
dinsiz ve komünist olduklannı yaya yaya Geyve
Boğazı'na kadar ilerlemiş, ancak burada AH Fuat
Paşa komutasındaki Milli Ordu birliklerince
darmadağın edilerek yenilmış ve Anzavur tstanbul'a
kaçmak zorunda kalmıştır. Anzavur kuvvetleri bu
çatışma sırasında birçok masum vatandaşın yanı sıra
Milli Ordu'nun en değerli subaylanndan Yarbay
Rahmi Bey'ın de şehit olmasma neden olmuştur.
Padişah hükümeti ve hilafetçiler bundan sonra da
rahat durmamışlar. gönderdikleri ajanlar ve
lngılizlerin dağıttıklan altınlar sayesinde Tokat,
Bolu. Düzce, Yozgat, Hendek, Konya. Bozkır'da
isyanlar çıkarmışlar, din elden gıdıyor bahanesi ile
saf vatandaşlan kandırarak isyana katılmalannı
sağlamışlardır. Refet Paşa komutasındaki Milli Ordu
bu isyanlan da kısa zamanda bastırmış, isyan
hareketlerinin elebaşılan olan hılafet ordusunun
Kurmay Başkanı Yarbay Hayri Bey ile asilerden
Sefer Koç, Abdülvehap, Erzurumlu Naim ve Şaki
Mustafa yakalanarak asılmışlardır.
lsyancılar çarpışmalar sırasında kendilerine nasihat
etmek ısteyen Yarbay Mahmut Bey'i de
parçalayarak şehit etmişlerdir.
Düzen yeniden sağlanmışken bu sefer de Çerkez
Etem gailesi başgöstermiştir. Çetelerin resmi
orduya, kendisinin de tsmet Paşa'nın emrine girme
talimatma uymayan Çerkez Etem Ankara
hükümetine karşı kazan kaldırmış, resmen isyan
etmiştir. M. Kemal Paşa, Refet Paşa'ya bağlı Derviş
Bey komutasındaki 1. süvari tümenini asileri yok
etmeye memur etmiştir. 1. süvari tümeninin Yüzbaşı
Kâmil Bey (Olgun) komutasındaki 11. süvari alayı
ile Yüzbaşı Şeref (Gûralp) komutasındaki 10. süvari
alayı Çerkez Etem kuv\ etlerini bozguna uğratmış ve
Çerkez Etem ile kardeşleri Yunanlılarla kaçmak
zorunda kalmışlardır.
Olaylann iç yüzünden haberdar olmayan Çerkez
Etem'in efeleri affedilerek resmi orduya katılmışlar
ve vatanın kurtanlmasında hizmet etmişlerdir. İç
Anadolu'dakı isyanlar ıçinde yalnız Demirci
Mehmet Efe M. Kemal Paşa'nın affına mazhar
olmuştur. Yunanlılara karşı büyük mücadeleler
veren Demirci Mehmet Efe bir hiddet anında
Denızli Askerlik Şubesi Başkam Albay Rıfat Bey'i
vurmuş ve dağa çıkmıştı. M. Kemal Paşa, Efe'nin
lkemizde ileri - geri kavgasının, daha açık bir deyişle
laiklik - şeriat kavgasının gelecekte devam edeceği şüphesizdir.
Her ne kadar gerici takım geçmişte olduğu oranda güçlü değilse de
gayretlerine ara vermeyeceği de açıktır. Gericiliğin tamamen yok
edilmesinin ülkenin kültür seviyesinin yükselmesi ile
1
bağıntılı olduğu da görülmektedir.
geçmiş hizmetlerini göz önüne alarak savaş
sonrasında kendisini affetmiştır.
1. TBMMde şeriata destek
hareketleri
İstiklal Savaşı'nda şeriatçı ve hilafetçi akımlar l.
TBMM'de de bazı milletvekillerinin desteğini
bulmuştur.
l. TBMM'de başlıca ikı grup mücadele halinde idi.
Bunlann birincisi; Milli Mücadeleyi ve M. Kemal
Paşayı destekleyen Devnmci ve Mıllicıler grubu
ıdi. Bu gruba "1. Grup" adı veriliyordu. Bu gruptan
başka aynca M. Kemal Paşa'nın talımatı ile ikinci
bağlı bir örgüt daha kurulmuştu.
"RumeB ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Grubu"
ile Rauf Bey \e Karabekir arasındaki anlaşmazlık.
cumhuriyetin ilanı ve halifeliğin kaldınlması
sırasında açık bir şekilde gün ışığına çıktı.
"Kursağunda hafifenin ekmeği var" diyecek kadar
hilafetçi olan Rauf Bey'e Kâzım Karabekir Paşa da
arka çıkmaktan çekinmemiştir.
Türk Kurtuluş Savaşı'nda büyük hizmetleri olan bu
iki insan, halifeliğin dünyada aslında var olmayan
etkisinı abartmışlar; 1. Dünya Savaşı'nda Necef ve
Suriye çöllerindeki 25 bin yaralı Türk askerinin
cahil bedevilerin cenbiyeleri ile parçalandıklannı
anımsamaz ve umursamaz görünmüşler, milletin
parası ile kursaklanna giren nımeti, halifenin
hediyesi saymaktan geri kalmamışlardır. Tek kelime
ile halifeyi ulusa tercih etmişlerdir ve böylece de bu
yanlış ve hatalı görüşleri sayesinde yaptıklan tüm
"Tekke ve türbelerin kapatılması, dini kıyafetlerie memurlann giyecekleri başlıklar"
ile ilgili 1925 tarih ve 671 sayılı yasa yürürlükte olmasma karşın Türkiye'de hâlâ
böyle görüntülerle karşılaşabiliyoruz.
ismini alan bu grupta Mahmut Esat, Mustafa Necati,
Kıbç Ali, Muhhtin Baha, Mazhar Müfıt gibı M.
Kemal'e ve Milli Mücadeleye gönülden bağlı
devrimci insanlar bulunuyordu.
Bu grubun ortak bir özelliğı de halifeye ve hilafete
kesinlikle karşı olması ıdi. Öte yandan padişah ve
halife taraftan mebuslar da boş durmuyordu.
Şeriatçı grubun 1. TBMM'deki adı "2. Grup"tu. Bu
grubun başında Hüseyin Avni. Miralay Selahattin \ e
sonralan Topal Osman tarafından öldürülen Ali
Şflkrü beyler bulunuyordu. 2. Grup hılafetı ve
padişahı savunuyor. zaferden sonra cumhuriyet
yönetiminin kurulmasına karşı çıkıyordu. 2. Grup
da fikirlerinı daha rahat savunmak ıçın "Muhafazayı
Mukaddesat Cemiyeti" isimli bir örgüt
oluşturmuştu. Bu grup tüm ülkede "şeriat ve hilafet"
lehine propaganda yapıyor. bu düzenden yoksun bir
Türkiye'nin çökeceğini savunuyordu. Bazı 1. Grup
milletvekilleri bu faaliyetlerden rahatsız olarak bu
müfrit milletvekillerinin TBMM'den atılmalan
yolunda bır karan M. Kemal Paşa'ya
götürdüklerinde şu anlamlı cevabı almışlardı: "Her
fıkrini beğenmediğimizi Meclis'ten çıkanrsak, bu
meclis meclis olmaktan çıkar ve dünya nazanndaki
itiban da sarsdır."
Zamanla Rauf Orbay \ e Kâzım Karabekir Paşa da
2. Grup'a taviz \ermeye başladılar. M. Kemal Paşa
yararlı hizmetleri unutturmuşlardır. Aslında yanılgı
içinde olanlar sadece Rauf Bey ile Kâzım Karabekir
değildi. Türk edebiyannın ve basınının mümtaz
sımalan olan Refik Ahmet, Refii Cevat ve Ali Kemal
de maalesef bu grubun içinde yer alrruş ve sonunda
ülkeden sürülen 150'liklerle kader birliği yapmışlar,
Ali Kemal ıse bizzat halkın linç etmesi ile hayatını
kaybetmiştir.
Cumhuriyetin ilanı
M. Kemal Paşa'nın lsmet Paşa ile birlikte
cumhuriyeti ilanı ve hilafetin kaldınlması bu
harekete karşı olan Rauf Bey - Karabekır grubuna
yeni katılımlan sağlamış, lsmet Paşa'nın
başvekilliğini ve Lozan'daki başansmı çekemeyen
Refet Paşa ile Cafer Tayyar Paşa da bu gruba
katılmışlardır. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte
TBMM'den tasfiye edilen hilafetçi grupla eski
Maliye Bakanı Cavit Bey'in liderliğindeki
Ittihatçılar arasında ortak bir dayanışma başlamış ve
kısa bir süre sonra Rauf Bey 'le üç paşa da bu gruba
destek vermeye başlamışlardır. Bunun sonucu
olarak da eskı Lazistan mebusu Ziya Hurşit'in
Atatürk'e karşı düzenlediği başansız tzmir suikastı
meydana gelmıştir. Suikast üzenne kurulan İstiklal
Mahkemesi hilafetçi suikastçılann yanı sıra tüm
Ittihatçılarla Karabekir, Cafer Tayyar ve Refet
Paşa'lan da tutuklamış ve yargılamıştır. Atatürk'ün
yakın arkadası Ali Fuat Paşa da bu hareketlerle hiç
bir ilgisinin olmamasına rağmen tutuklanmaktan
kurtulamamıştır. Ali Fuat Paşa olayı duyup da
hükümete haber vermemekle suçlanmıştır.
Yargilananlar arasında Atatürk'ün çocukluk
arkadaşı Albay Ayıeı Arif ile Hafis Turgut İsmail
Canbolat Rüştü Paşa, Şükrü Bey gibı Ittihatçılarla
Hafız Mehmet, Laz IsmaiL Gürcü Yusuf gibi halife
taraftarlan da bulunuyordu. Bu arada gene eski
Ittihatçılann liderlerinden laşe Nazın Kara Kemal
Bey ile eski Ankara Valisi Abdülkadir Bey de
kaçtıklan için gıyaben yargılanmışlardır. Sonuç
olarak; mahkeme Kâzım Karabekir, Refet. Cafer
Tayyar ve Ali Fuat paşalan beraat ettirmiş,
aralannda Cavit Bey ve Ziya Hurşıt ile İsmail
Canbolat'ın da bulunduğu 27 kişiyi idama mahkûm
etmiştir. Mahkemeden sonra gıyaben mahkûm olan
Kara Kemal ve Abdülkadir beyler de intihar
etmişlerdir. Böylece bu dava ile birlikte Ittihatçılar
siyaset sahnesinden çekilmişler, ancak gericılerin
faaliyetleri kısa bir durgunluk döneminden sonra
devam etmiştir. Gericiler; Atatürk'ün inkılap ve
devrimlerini bir süre sessizlik içinde izlemişler,
ancak tekke ve zaviyelerin kapatılması, Medeni
Kanun, Kıyafet ve Şapka lnkılabı ve Harf Devrimi
ile birlikte Menemen'de Kubilay'ın şehit edilmesi ve
şapkaya karşı hareketlerle yeniden sahneye
çıkmışlar ve bir kez daha devrimlerin tokadı ile
cezalannı bulmuşlardır. Bu olaylardan bır süre sonra
şeriatçılar bu kez de Ingiliz altınlan ve silahlan ile
talihlerini Doğu'da Dersim ve daha sonra Şeyh Sait
isyanlan ile denemek istemişlerse de gene Türk
ordusunun çelikten sinesine çarparak paramparça
olmuşlardır. Doğu isyanlannın önemli bir özellıği
de bu isyanlann, Musul petrollerinı tam olarak ele
geçirmek isteyen Ingilizlerin parasal ve silah
destekleri ile çıkanlmış olmasıdır. tngilizler
Atatürk'ün Musul'u Türkıye Cumhuriyeti'ne
katacağından daima korkmuşlar ve her fırsatta gerici
isyan ve akımlan desteklemeyi bir devlet siyaseti
saymışlardır. Bugün dahi Güneydoğu olaylannda
yabancı parmağı olduğu son derece açıktır.
Sonuç olarak:
Günümüzde medreseler, ulema ve mollalar yoktur.
Gerici takım halen çeşitli tarikatlardan destek
almakta ve durumun farkına varmayan bazı siyasi
partilere de sızmış bulunmaktadırlar.
Hiç şüphe yok 21. asır Türkiyesi'nde Atatürk ilke ve
devrimleri hiçbir şekilde yıkılmayacak kadar
sağlamdır. Tüm ülke; ordusu, gençliği.
ünıversıteleri, okullan ve tüm aydın kesimler ile bu
ilke ve devrimlerin ve özellikle laikliğin bekçisidir.
21. asra ulaşan Türk ulusunun; insan haklanm,
sevecenliği, bilgiyi ve hoşgörüyü gözardı eden:
kadını insandan saymayan, çağdaş hukuk yerine
şeriat kurallannı arzulayan, Mûslümanhğın insani
değerlere verdiği önemi. müspet ilmi ayaklar altma
alarak, tarikatçı emellere ve çıkarlara hizmet eden
gericî davranışlan fcabulüne irnkân ve ihtimal -
olmadıfi açıktır. Ancak özellikle gençlerimize ve
toplumumuza Allah ile kul arasına hiç kimsenın
giremeyeceği hususu tarikatlann, şeyhlenn
Kuramkerim'de yer almadığı açık ve kesin bir
şekilde anlatılmalı; özellikle okullarda hurafe ve
masallardan uzak, ciddı ve gerçekçi bir dini eğitimin
sağlanmasına önem verilmelidir. Türk ulusunun.
gericilerin tslamın pozıtif görüşlerinden alınan,
çağın gereklerine uygun yaşamsal kurallan gözardı
edişlerini de görmezlikten gelemeyeceği açıktır.
Hele Türk ulusu; dûnkû bedevilerin torunlan olan
şeriatın hamisi bugünkü Arap emirlerinin ve
özellikle dünün donsuz çöl eşkıyasının torunu
Kaddafi'nin ülke halklannın ekmeği olan petrol
gelirlerini Avnıpa'larda, Amerika'larda saİahat
âlemlerinde har vurup harman savurmalannı da
bilmezlikten gelemez. Ve Türk ulusu 1. Dünya
Savaşı'nda vatan uğruna çöllerde kalan binlerce
Türk evladının çöl fellahlannın cenbiyeleri ile
kalleşçe hayatlannı kaybedişlerinı ve şehit oluşlannı
hiç ama hiç unutmaz. Kanlı katıl PKK'ye yapılan
mali ve silah yardımlannm Suriye, Iran ve Irak'tan
geldiğini de hiçbir zaman gözardı etmez.
Kısacası; yüzyıllar boyunca peygamberimizin
söylediği gibi"AIlah'ın gerçek askeri olan" Türk
ulusu geçmişte olduğu gibi gelecekte de kara
cüppeli ve kara kafalı gericilere karşı gerekli
mücadeleyi verecek ve gerçek Islamın yüzyıllar
boyu bozulmayıp bilakis gittikçe güçlenen müstesna
değerlerini korumaya devam edecektir. Şeriatçılann
oynadıklan çeşitli oyunlar, Sincan'daki
provokasyonlar, son Aczmendi olaylan, bu olaylarla
ilgili olarak sergilenen tekke ve imam nikâhı
oyunlan, şeyh bozuntusu AH Kalkana ile Müslüm
Gflndüz'ün çevirdikleri dolaplar, tslamuı kutsal
mteliklerini birer çıkar tezgâhı haline getiren dın
bezirgânlannın içyüzlerini bir kez daha gündeme
getirmiş bulunniaktadır. Türk ulusu bu çirkın
oyunlan gördükçe büyük Atatürk'ün "Kıyafet, tekke
ve zaviyeler" konusundaki karannm ne kadar haklı
olduğunu bir kez daha anlamış bulunmaktadır.
Yazımıza son vermeden önce "Tekke ve türbelerin
kapatılması. dini kıyafetlerle memurlann giyecekleri
başlıklar" ile ilgili 1925 tarih ve 671 sayılı yasanın
yürürlûkte olduğunu hatırlatır, çeşitli acaib
kıyafetlerle sokaklarda ve TV ekranlannda boy
gösteren kişilerle ilgili olarak da yetkililerin
kulaklanru çınlatınz.
İÎTTİ
KJÖRÜŞITÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU
Bir büyük çevreci David Piercebir kitabında şöy-
le diyordu: "Çevre kirliliğinden sözedince berkes her
şeyi yapmalı diyor, bu ne iyi haber. Ama kötü haber
şurada, herkes dediğiyle kahyor ve kimse çevre için
bir şey yapmıyor.'* Bence son yıllann çevre polıtika-
lan en iyi şekilde böyle özetlenebilir. Bunun böyle
olduğunu bir de Ingilizlerin ünlü dergisi Econo-
mist'in 15 mart günlü sayısında yayımlanan "Too
much hot air" başhklı yazısından da anlayabıliriz.
Dergi çevre politikalan açısından çok önemli işaret-
ler vermektedir. Bu işaretleri üçe ayırarak irdeleye-
biliriz.
Birinci işaret ülkelerin göklere çıkan gürültülerle
topladıklan aldıklan kararlan ne ölçüde önemsedik-
lerini ortaya koyma çalışmasıdtr. Dergi bu konuda
şöyle fikir yürütüyor:
"Uluslararası çevre konferanslan politikacüann
bu konuda nasıl ikiyüzlü davrandıklannı ogrethor.
Beş yıl önce Rio de Janeiro'da zirve toplantısında
dünya liderleri dünyayı alıp götüren problemler. or-
man kıyımmdan yaşam çeşitliliğinin kaybolmasına
kadar nasıl da heyecanlı göriinüyoriardı. Bu eabala-
ruun en önemli noktasuu Globai Isuıma Antiaşmasu
protokolü oluşturmuştu. Burada zengin ülkelerin
Dünyada çevre politikalanGreenhouse gazlan denen ve uzayuı ısınmasına ne-
den olan gaztann 10 yıl sonunda 1990 düzeyine indi-
rilnıesi vaat ediliyordu. Sonra herkes evine döndü ve
bu konuda hiçbir şey yapılmadı: Zengin ülkelerin he-
men hepsi 1990'ın çok üstünde, bazılan )üzde40 da-
ha yüksek emmon hedefleri planlamakta...
Bu arada uluslararası çevre cümbüşü süre gidiyor.
Bu hafta hükümet dışı çevre kuruluşlan yine Rio'da
dünyamn gclcceğinin ne olacağını konuşmak üzere
bir toplantı düzenlediler. Haziran ayı içinde de hükü-
met temsikileri Rio donığundan bu yana kay dedilen
gelişmeleri görüşmek üzere vapılacak dc\ bir toplan-
tı da buluşacaklar. Aralık ayında da Japonya"nın Kyo-
to kentinde yeni Greenhouse gazlan hedefleri sapta-
mak üzere bir daha buluşacaklar. AB ülkeleri 2010
yılı için yüzde 15 oranmda kesinti öneriyoriar. Şim-
diye kadar arüşlara engel olunamadığı hesaba katı-
lırsa gerçekten hayret verici bir hedef™
İki önemli çizgi bu gibi konferanslarda bakanlann
boş vaat yumaklan ileri sürmesine cesaret veriyor. Bi-
rincisi, bir politikacının diğer ülkelerin hedeflerine
uymayışlanna dayanarak savunma olanağı bulabil-
mesi... Hiçbir ülkenin silahını tektarafü olarak bırak-
ma niyeti yok, kimse tek tarafiı olarak emisyonu azalt-
mak istemiyor. (Maüyctlerin yüksek olmasma karşı-
lık yarar, diğer ülkeler emisyonu sürdürürse sıfir.)
İkincisi ise konferanslara gelenlerin, maliye ya da sa-
nayi bakanlan yerine. çevre bakanı olmalan. Bilin-
diği gibi çevre bakanlannın tek göre\i bu gezegeni
kurtarmak-. Diğer icraatçı bakanlann bu hedefler-
den haberieri yok~"
Dergideki yazının ikinci ana fikri aslında globai
ısınmanın çevTe konusunda en önemli sorun olma-
dığı. Bu konudaki kanıt dizisi şöyle:
Gaz emısyonlannın globai ısınmaya. neden oluşu
konusunda çok önemli belirsizlıkler var. Acaba ik-
lim değişiklıklerınin ne mıktan ısmmadan ileri ge-
liyor? Orneğin bulutlar bu ısıyı daha yükseltip dü-
şürmüyor mu? Böyle belirsizlikler varken globai
ısınmadan kaçmmak için büyük ekonomik maliyet-
leri göze almak doğru olur mu acaba? Bugün tican
yakıtlann beşte dördü petrol, kömür ve doğalgaz gi-
bi fosil yakıtlardır. Güneş enerjisi gibi alternatif ya-
kıtlar hâlâ çok pahalıdır.
Dergiye göre eğer çevTe için illa çok para harca-
nacaksa moda alanlan bırakmalı ve örneğin fakir ül-
kelerdeki kirli sular gibi yılda iki milyon çocugun
ölümüne neden olan bir konu ele almmalıdır.
Dergi bununla beraber gaz emisyonunu çok az
maliyetle ya da bedava olarak azaltacak bazı önlem-
lerin almmasının olası ve yararlı olduğunu da ileri
süriiyor. Dergiye bakılırsa hükümetler enerji kulla-
nımına yılda 600 milyar dolarlık sübvansiyon yap-
maktadır. Bu sübvansiyonlar nedeniyle fosil yakıt-
lar olabileceğinden daha ucuza satılabilmekte ve is-
rafçı biçimde tüketilmektedir. Bu sübvansiyonlan
kaldırmada tek iyi örnek tngiltere hükümetinin kö-
mür için yaptığı sübvansiyonu kaldırmasıdır. Buna
benzer sübvansiyon indirim fırsatlannı zengin ülke-
ler kaçırmışlardır. Zaten bu gibi önlemlerin doğura-
cağı yakınmalardan hükümetler çoğu kez çekinirler.
Ama dünyayı da kurtaracak bundan iyi hangi reform
çabası düşünülebilir?
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Şevket Süreyya'nın ,
100. Yılı! 1)
Ankara'da üç gün süren, "Köktendinciliğe Karşı Ulus-
lararası Aydınlanma Konferansı," kanımca çok güzel
geçti. Konferansa katılan Avrupalı aydınların bıldirileri,
heyecan vericiydi. Bildirilerden kimilerini zaman zaman
okurlara sunmayı düşünüyorum. Kanımca, en çok yüz ki-
şinin izleyebildiği bu toplantılan, tüm Türkıye izlemeliydi.
Uzgöreçler, basın da bu konuda görevlerini yapmadılar.
"Köktendinciliğe Karşı Uluslararası Aydınlanma Kon-
feransı"ndan son gün haberim oldu. Konferans başlar-
ken verilecek bir akşam yemeğine çağnlıyordum.
- Yemekte kimler var diye sordum.
Adlan sayılanlann hiçbiri yemekte yoktu. Bir politika-
cının yemeğı olsa koşup giderler mıydı? Aziz Nesin'in
savunmanı, arkadaşı Veli Devecioğlu na haber verdim,
yemekte o da vardı.
"Toplantı güzel geçti" dedim ya. işler bir çeşit ha ba-
bam yöntemiyle düzenlenmişti. 30 Haziran 1995'te,
Aziz Nesin, İstanbul'da bu tasansına ilışkin basın toplan-
tısını yaparken toplantıda bulunan üç-beş gazeteciden
biri de bendim. Bana ne çağn gelmiş. ne bır şey isten-
mişti. Belki de:
- Onu geçelim, şimdı gelirse domuz etınden filan söz
eder, ortalık kanşır, nemize gerek demişlerdir ne bileyim!
Bildiri sunanlar arasında, Server Tanilli'nın adını gö-
remeyince şaştım da kaldım. Sordum soruşturdum, me-
ğer "unutulmuş" iyi mi? 12 Eylül karanlığında, Avrupa'da
"aydınlanma gıhşimini" başlatan O'dur. Aziz Nesin sağ
olsaydı, bunlar olmazdı... Yazariar Sendikası Başkanı
Ataol Behramoğlu, kendisinin çağnlmadığını söylüyor-
du. Pen Yazarlar Derneğı Başkanı Şükran Kurdakul da
yoktu. Pen Yazarlar Derneğı Yönetim Kunjlu Üyesı Se-
zer Duru, kendi olanaklan ile gelmiş, eleştirilennı düzen-
leyicilere söylemişti.
Çankaya'dan S.D.'nin gelmesıne bel bağlanması da
yanlıştı. Kafasında, islam Konferansı olan S.D., nıyegel-
sindi? Onun yerine, köktendinciliğe karşı ilk savaşımı
başlatan Mustafa Kemal Atatürk'ün gömütune giderek
bir çiçek koymak daha uygun düşmez mrydi?
• • •
Şevket Süreyya Aydemir'ın doğumunun yüzüncü yı-
lı bu yıl. 1897de doğmuş, ayı günü belli değil. Hasan Ali
Yücel'de olduğu gibı yıl sonuna dek Şevket Süreyya
Bey'i anımsayacağız demektir. Bugün 25 mart, O'nun 21
yıl önce, 1976'daaramızdan aynldığı, ölümsüzlüğe ulaş-
tığı gün.
Şevket Süreyya Aydemır'in ölümünden üç gün önce
22 Mart 1976'da Cumhunyet'te, karamsar bir yazısı çık-
tı. Şevket Süreyya, bu yazısında günümüzü, bugünlere
gelışı anlatıyorsanki sezgisiyle. Yazının başlığı "Olmak Ya
da Olmamak." Şöyle diyor
"Kötümserlik, yenilgi demektir. Fakat memleketimizin
gidişatı üzerinde kötümser olmasak bile, bu sütunlan te-
dirginliklerie yazıyoruz. Kuşkulu, üzgün, hatta ciddi sar-
sıntılar içindeyiz.
Çünkü Türkiye'de artık her şey, en son hızıyla heralan-
da, bır son hesaplaşmaya doğru sürüklenıyor. Bu hesap-
laşma; o alanlarda, bir olumluluk veya olumsuzluk ara-
sındaki sonuç hesabıdır. Yani bu alanlarda zaman, olum-
lu birgelişme içinde midir, yoksa ülkemizde, zamanın akı-
şı içinde, sağduyunun ve ümıdin yenılgisi, değerienn if-
lası, çağa ayak uydurmanın gücünü yitirişi ve müesse-
seterin /f/barsız/aşması mı bu sonuç hesabına damgası-
nı vuracaktır? Şimdi Türkiye'nin kader tayin edicı soru-
nıj budur. Hatta buna 'var olmamak sorunu' da diyebi-
liriz.
Bunun böyle olduğunu duşünmek, tartmak ve bu prob-
lemi ortaya atmak ise pariamentonun^ hükümetjn,ülke-
mizin vahığı için ant içeh/erin, kısacası, milli gıdfeahmızk
yön tayin edenlerin olduğu kadar ve belkı de onlardan zi-
yade, aydınlann, artık ön planda gelen, aydınca ve cesur
görevıdir. Çünkü bir ülkede aydın susarsa, orada artık ma-
cera adamı dile gelir ve demagog, milletin sözcüsüymüş
gibi konuşur. Aydınlann bu görevinin, tam ve uygar bir
cesaretle yerine getirilmesi, yani bizi, hem içımizde baş-
sız, güvensiz, hem dışanda yalnız ve itibarsız bırakan so-
rumsuzluklann, sahteliklerin ve kendı kendimizi aldatışın;
bütün tehlikeleriyle ortaya serilişi için ise sanıyorum kı ar-
tık kaybedılecek tek dakıkamız bile yoktur.
Çünkü bugün memleketimizde, kavramlar öyle kanş-
mış, akımlar öyle soysuzlaşmış ve adına politika denilen
sefaletle, politıkacı denilen şaşırmış insanlar öylesine
birbiıierine girmiş, öylesine itibarsızlaşmışlardır ki bu du-
rumuhatta 'Bizans'ın son günlen'ne benzeten kalem sa-
hipleri bile görülmüştür. Biz bu benzetişe katılmıyoruz.
Çünkü Bizans 'ın son günleri, gerçi sokağın harekete gel-
diği ve devlet otoritesinin bir tür iflas ettiği günlenydi. A-
ma o günlerde, yani devlet sorumluluğunun yenni, so-
nımsuzluğun, kavgalann aldığı o günlerde hem de güç-
lü bir ımparator görünen Justinyanus saltanatında alev-
lenen maviler-yeşiller kavgasında (\sa'dan sonra 170.
yıl) ve yalnız bir günde, lstanbul Hıpodromu 'nda (Sultan
Ahmet Meydanıj 30.000 kışi can verdi (Nika isyanı). O gün
orada, yalnız kan ve kılıç konuştu. Ve sokak kavgast, so-
kağın, meydanın sınırlannı aştı. Sebep neydi? Sebep
basitti: Sadece birkavram kanşıklığı!..
Gerçi bugün Türkiye'de söz, birçok olaylarda, artık
sonımsuz güçlerin gibidir. Ve kavgalann üzeriennde, her
türiü sorumluluk duygusundan yoksun, birtakım hasta
ruhlann estirdiği bayraklar dalgalanır. Cehalet ve çağdı-
şı ihtiraslar, sanki ideallermiş gibı kutsaliaştınlmak iste-
nir. Ama son güvencemiz olarak gene bir mıllet var. Bu
millet, kendi içinde coşan bütün sosyal çelişkileri, tari-
hinden aldığı o sağduyu uyanış ve direnışi ile bütün so-
rumsuz güçlere karşı eğer haykırabilirse?.."
(Şevket Süreyya Aydemir'in, ölümünden üç gün önce
yayımlanan yazısının kalan bölümünü, özetle de olsa per-
şembe günü yayımlayacağım. ME).
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
7 8 9SOUMNSAĞA:
1/ Bursa'daki ünlü
kaphca.2/ Eskiden
irtibat ve haberleş-
me hızmetlennde
kullanılan hızlı ve
hafif gemi... Ka- 4
yak. 3/ Evcıl bir
geyik... tkibağlan-
tı parçasıru birbıri- g
ne yakın olarak ek-
lemekte kullanılan
özel parça. 4/ Ağır
ve her ikı tarafı
keskin bir kılıç. 5/
Tuzağa düşürûlen
şey... Sümerlerde sağlık
tanrıçası... Adın durum
eklennden biri. 6/Eldiven
ve giysi yapımmda kulla-
nılan bir tür yumuşak de-
ri... Üzerine yapı yapıl-
mak için aynlmış yer. 7/
Güney Amerika'da yaşa-
yan, oldukça uzun gagalı
siyah tukan. 8/ Etı lezzet-
libırtathsubahğı.9/Mak- 8
bul bir sıcak ülke meyve- 9
si... Radyum elementinın
simgesi.
YUKARTOAN AŞAĞ1YA:
1/Anadolu'da yüzyıllardan bu yana göçerler arasında yapı-
lan bırtürensizdokuma. 2/Hav-va'nın Batı dıllerindekı adı...
Çok in bir kertenkele tûrü. 3/ Bır kâğıt oyunu... Bez parça-
lanndan dokunan adi kilim. 4/ Belirti... Sibirya'da yaşayan
Türk kavımlennden bir grubun adı. 5/ Ana motifin yınelen-
mesınden ıbaret canlı ve hareketli bestelere venlen ad...
Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. 6/ llkel
benlik... Doğu Anadolu'da bir ırmak. 7/Üstü kumaş, altı ke-
nevir ipinden yapılan hafıf ayakkabı. 8/ Büyük ve derin ka-
ravana... Şarkı, türkü. 9/Zahmet, sıkıntı... Bırmasal kuşu.