Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 1997 PAZAR
PAZAR KONUGU
tktisadi Kalkınma Vakfi Başkanı Meral Gezgin Eriş'\e AB'den Kıbnsa, insan haklanndan, demokrasiye söyleşi
'Din faktörünün hiçbirbelirleyici yanı yok'ÇT T\[T JÇ Türkiye'de pek çoğumuzun merakla beklediği Lüksemburg'daki AB
*^ *-'-* * y zirvesi, sonunda bitti. Zirve öncesinde, AB'nin Türkiye'nin tam üye
adayhğı konumuna nasıl bir tavır alacağı, Kıbns Rum Yönetimi'nin tam üyelik sürecimn
nasıl işletileceği spekülasyonlan yapıldı. Şahinler, Kıbns Rum Yönetimi'nin tam üyelik
sürecinin işletilmeye başlanmasıyla birlikte KKTC'nin Türkiye'yle bütünleşmesinin
derhal ilan edilmesi isteklerini daha yüksek sesle dile getirdiler. Böylece hem Türkiye
hem de KKTC'nin, AB'ye iyi bir ders vereceği sanısı içindeydiler. Bir yandan da büyük
bir iştah içinde AB üyeliği için kulislerini yapmaktan da geri durmadılar; son ana kadar
kapılan açtırmaya çahştılar. Biz bütün bu gelişmeleri izlerken dikkatimizi; son
zamanlardaki gerüş vizyonlu projelere, demokratik standartlar ve insan haklan
çahşmalanna eğilen Iktisadi Kalkınma Vakfı (tKV) ve onun genç başkanı Meral Gezgin
Eriş'e çevirdik. Eriş, ayrıı zamanda vakfı adına AB'yle çok sık temasta olan bir kişiydi.
Lüksemburg zirvesinden birkaç gün önce onunla Türkiye'nin AB üyeliği
perspektiflerini, Kıbns Rum tarafının üyelik sürecinin işletilecek olmasını, Türkiye'deki
demokratik standartlar ve insan haklan sorunlannı konuştuk.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
İKV Başkanı olarak bir süredir AB ka-
püarını zoriamak için elinizden geleniyaptyorsu-
nuz. Sizce Türkiye 'nin AB 'ye tam üyelikşanst or-
ta vadede nedir?
- Ben Türkiye'nin orta vadede AB'yle bütünle-
şeceği kanısını kesinlikle taşıyorum. Bir zaman sı-
nırlaması koymak son derece yanlış. O zaman bek-
lentileri erteletmek ya da yapılması gerekenleri er-
teletmek gibi yanlış bir sonuç doğurabilir.
tmtmmm Bu kesin kanıya varmak için elinizdeso-
mut veriler var mı?
- Somut veriler AB'nin kendisi ve Türkiye'nin
kendisi. Cstelik Türkiye, AB" yle 35 yıllık bir orta-
lik ilişkisi içinde. Bu 35 yıl içinde çok ciddi deği-
şimler, gelişimler kaydetti. Bunların ekonomik
alanda olanlannı özellikle biliyoruz, ama onun dı-
şında sosyal ve siy asi alanlarda da aslında birtakım
önemli gelişmeler oldu. AB de bu süre içinde çok
ciddi bir değişim yaşadı. Ama AB'nin kuruluş ama-
cından bugün geldiği noktaya, Türkiye'nin geçir-
diği ve geçirmekte olduğu değişim sürecine bakıl-
dığı zaman Türkiye ile AB'nin 35 yıl önce karar
verdikleri biçimde yollannın kesişeceğinden hiçbir
kuşku duymuyorum. Bu, bir yandan Türkiye'nin
AB'yle bütünleşmek için göstereceği performan-
sın ne hızda olacağına bağlı. Kuşkusuz, aynı zaman-
da AB'deki karar alıcılann Türkiye'ye daha objek-
tif, daha gerçekçi ve daha akılcı bir gözlükle baka-
bilmeleriyle ilgili. Bir anlamda orta vade esnek bir
ifadedir diye düşünüyorum. Buna böyle bir zaman-
lama baskısı altında bakmak doğru değil. Gereken-
lerin bir an önce yapılması baskısı altına girsek çok
daha akıllılık ederiz.
•"•^•^ AB içinde de ilginçgörüşler var. AB 'nin
bir çekirdek üyeleri ve onun dışında da çeşitlipe-
riferlerde üyeleri olsun dendi Buna göre Türkiye
AB 'yetam üye olursa kaçına periferdeyerini alır?
- Şu anda hâlâ AB'nin kaç periferden oluşacağı
belli değil. Sanıyorum bu, önümüzdeki süreç için-
de biraz daha netlik kazanacak. AB'nin kaç peri-
ferden oluşacağını belirleyecek çok önemli bir fak-
tör para birliği.
Şu anda ikinci halkaya ya da perifere bile tam
olarak giremeyecek ülkeler var. Bunlara bir örnek
Yunanistan. Bunun ardından Türkiye'den daha ön-
ce AB'ye tam üye olmalan söz konusu olan ülke-
ler geliyor. Örneğin Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Polonyagibi... Bu ülkeler para birliği açısından na-
sıl bir performans sergileyecekler? AB, kendi ku-
rumsal yeniden yapılanmasını ne şekilde ve ne sü-
ratte gerçekleştirecek? Biraz bunlar AB'nin kaç
halkadan oluşacagını belirleyecek. Şu anda Türki-
ye'nin hangi halkada yer alacağını söylemek müm-
kün değil. Ama ben şuna dikkat çekmek istiyorum:
Türkiye, AB'ye tam üye olabilecek performansı
sergilediği anda ya da o kriterleri yerine getirdiği
zaman Türkiye'nin AB içinde son derece merkezi,
önemli bir rol oynayacağı açıktır. Yani Türkıye, nü-
fusunun. ekonomisinın büyüklüğü. sosyal zengin-
liği, siyasi heyecanıyla AB içinde gerçekten mer-
kezi bir rol oynayacaktır; daha başka bir deyimle,
belirleyici bir ülke olacaktır. Bu nedenle Türki-
ye'nin hangi halkada olacağı çok da önemli değil.
H I ^ H Şöyle klişeleşmiş bir söylem var: AB bir
Hıristiyan kulübüdür. Dolaytsıyla nüfusunun bü-
yük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'yi kendi
bünyesine almak istemiyor. Siz bu görüşe katllıyor
musunuz?
-Kesinlikle hayır. Bir kere AB'nin bir Hıristiyan
kulübü olduğu söylemi AB kaynaklı değil. Türki-
ye kaynakh bir söylemdir; bizim uydurduğumuz bir
laftır. Bu bakımdan AB'nin bir Hıristiyan kulübü
olduğu söylemi aynca AB'nin gerçekleriyle de
uyuşmaz. AB'nin kuruluş anlaşması ve kuruluş
amacıyla da bağdaşmaz. AB'yi kuran Roma Anlaş-
ması'nın hiçbir yerinde bir dini referans yoktur.
Üstelik AB'nin Hıristiyan yapısı da hiç homojen
değil. Katolikler. Ortodokslar. Protestanlar, Angli-
kanlar var.
Belki de insanlar din farkından söz edeıken as-
lında yaşam tarzı farkından söz etmek istiyorlar.
mmmmm Burada Huntington 'ın "\fedeniyetlerin
Çatışmast" teorisi etkiU oluyor mu?
- Medeniyet farkı. kültür farkı var. Ama ben bu-
nu genellestirerek bir yaşam tarzı farklılığı olarak
ele almayı daha yerinde buluyorum. Çünkü yaşam
tarzı insanların kültüründen, eğitiminden. ekono-
mik yapısından. gelir dağılımının eşitlik düzeyin-
den, kadınlann o toplum
içindeki yerinden, birçok
etkenden etkilenen bir bü-
tün.
Bu kastediliyorsa orada
bir haklılık payı var. Çün-
kü Türkiye, kişi basına yıl-
da yaklaşık 3 bin dolar ge-
liri olan bir ülke. AB ülke-
lerinde ise bu rakam 25-30
bin dolar düzeyinde. Bu da
tabii ki insanlann yaşam
biçimlennietkiliyor. Cste-
lik bu gelirin ülke içinde-
ki dağılımı çok bozuk.
^ • M H 12-13 Aralık'ta
Lüksemburg 'da AB zirve-
si yapılıyor. Orada Kıbns
Rum Yönetimi'nin AB 'ye
tam üyeliğigündemegele-
cek. Türkiye 'nin de duru-
mu ele alınacak. Sizce
Lüksemburg zirvesinden
ne gibi sonuçlar çıkar?
- Bir Türkiye, bir de Kjbns Rum Kesimi tarafı
var bu konunun. dedik.
Lüksemburg zirvesinde Türkiye'nin AB'ye aidi-
yeti nasıl bir ifadeyle yer alacak, onu henüz bilmi-
yoruz. Ama kesinlikle bildiğimiz bir şey var. O da
Lüksemburg zirvesinde Türkiye'nin AB'ye aıdi-
yeti ifade edilecek. Geçmişteki ıfadelerden farklı
bir şey söylenmesi söz konusu değil. Ama Türki-
ye'nin AB'ye aidiyetinin ne kadar kuvvetle ve ne
kadar netlikle ifade edilecegini 13 Arahk'ta ancak
metni gördüğümüz zaman öğrenebileceğız. Ama
ben Türkiye'nin AB'ye aidiyetinin Lüksemburg
zirvesinde de bir kere daha tescil edileceğinden
kuşku duymuyorum. Netlik ve açıklık açısından
bir nüans olabilir. Ama bunu önemsiz olarak değer-
lendirmek istemem. Artık AB'nin köşeli değil, yu-
varlak biçimde Türkiye'nin AB'ye aidiyetini son
derece netlikle telaffuz etmesi gerekır. Aslında AB
MERAL
GEZGİN ERİŞ
1957 îstanbul doğumiu. Ürtaöğrenimini
lstanbul'da Sankt Georg Avusturya
Lisesi ııde, yüksekögrenimini Vivana da
Wirschaftsuniverstaeı de (Eknnomi
Üniversitesi) tamamladı. Aynı üniversiteden
master derecesi aldı. Iş yasamına Kapsan
Ambalaj San. ve Tic. AŞ'de başladı. Halett
Hilal Ambalaj San. ve Tic. AŞ. Kapsan
Ambalaj San. ve Tic. AŞ Yönetim Kunılıı
üyesi ve genel müdürlük görevlerini
sürdürüvor. 1986'dunberi îstanbul Sanavi
Odası (İSO) meclis üyesi. 1993-95 vılları
arasında İSO Yönetim Kurulu üveligi yaptı
1995 'ten bu yana Iktisadi Kalkınma Vakiı
(İKV) başkanhğı görevini sürdüriiyor. Aynı
zamanda da Dış Ekonomik llişkiler Kurulu
(DEİK) Yönetim Kurulu ve lcra Kurulu
uvesı.
ve bütün dünya için Kıbns denıldiği zaman resmen
tanınan ve kabııl edilen Kıbns Rum Yönetimi'dır
(KRY). AB. Kıbns'la tam üyelik görüşmelennın
başlatılması karannı 1995'te almıştı. Burada yenı
bir karar alınmayacak. Bizim AB ve öbür Batılı ta-
raflarla temaslanmız sonunda edindiğimiz bilgi şu:
AB. sadece Kıbns Rum Yönetimi'yle sürdürülecek
tam üyelik müzakerelerine taraftar değil. Bunun,
Kıbns'taki bölünmüşlüğü çok daha arttıracağının
bilinci içinde. Mutlaka Türk tarafinın da bu müza-
kere süreci içinde yer almasını istiyor.
• • • ^ ^ Yani Kıbns 'ta ikitoplum arasında bir çö-
züm bulununcaya kadarbugörüşmelersürecek mi
sizce?
- Evet, öyle. Ya da iki taraf arasında bir çözüm
bulunmasını engelleyecek bir olumsuzluk günde-
me gelmediği takdirde, ancak iki bölgeli. iki top-
lumlu, eşit egemenlik haklan üzerine oturtulmuş bir
çözüm oluşmadan Kıbrıs' ın AB'ye tam üyeliği söz
konusu olmayacaktır.
M M M Yalmz şu anda güçlü taraf Rumlar gibi
görünüyor. Yılda kişi başına yılhk geliHeri 14 bin
doların üzerinde. Aynca AB 'ye tam üyelik süreci
işletilme aşamasına gelmiş. Rumlar bu pozisvon-
tartnda, Türk tarafinın egemenlik haklannı içle-
rine sindirirler mi?
- Ben Rumlann daha güçlü taraf olduklan fikri-
ne hıç katılmıyorum. Tam tersini düşünüyorum.
Aslında güçlü taraf Kıbns Türk tarafı. Hem de çok
büyük farkla güçlü. Türkiye de, KKTC de uzunca
bir süre aslında güçlü tarafın Türk tarafı olduğunun
ayırdına varmadv, ya da geç kaldı. Bence Kıbns'ta-
ki iki toplum arasında hangisinin daha güçlü oldu-
ğıınu belirlemek zor. Ama Türk tarafını güçsüz ola-
rak algılayıp Rum tarafını güçlü görmek de çok
yanlış.
Evet, Rumlann kişi başına yıllık gelirleri Türk-
lerinkınden çok yüksek. Ama Rumlarbu geliri mu-
hafaza etmenin kavgasını \eriyorlar. Kıbns'taki bu
bölünmüşjük ve çözümsüzlük devam ettıği sürece
Rumlann kişi başına yıllık 14 bin dolarlık gelirle-
rini muhafaza etmeleri mürnkün olmadığı gibi bu-
nun aşağı dü$mesı tehlikesi de var. Bölünmüş bir
Kıbns'ın. Rum kesimine. KKTC'dcn çok daha faz-
la malıycti var. Bunu hem ekonomik, hem siyasi.
hem güveniik açısından söyleyebiliriz.
H'ashington ve BM'deki söylemlerden,
Kıbns için Dayton türü birgörüşme süreci ve Day-
ton tipi bir anlaşmadan yana olduklan izlenimi
ediniliyor. Sizce Dayton tipi birgörüşme süreci ve
anlaşma Kıbns'ın koşullarına uyarmı?
- Anlaşmanın bir Bosna modeli üzerine inşa edil-
mesi konusunda soru isaretlerim var. Çünkü Kıb-
ns, Bosna'ya hiçbir bakımdan benzemiyor. Adada
bir savaş yok. tkı toplum 23 yıldan fazla zamandır
ayn yaşıyor. Bosna'daki gibi iç içe değiller. İki top-
lum arasında dini ve daha birçok farklılık var.
Ama ismi ister Dayton, ister başka bir şey olsun.
Kıbrıs'ta bir çözüme gidilecekse ne Richard Holb-
rooke'un, ne de çözüme katkıda bulunmak isteyen
taraflann ille de şu model kopya edilsin ısran için-
de olacaklannt sanmıyonım. Kıbns'a uyan çözüm
hangisıyle onun bulunması gerekir.
Aslında Kıbns'a çözüm
için çok uzun zamandır da
yeterinceçalışmalaryapıl-
dı, üzerinde düşünülüp ta-
şınıldı. Biliyorsunuz.
BM'nin son derece geliş-
miş bir çözüm modeli \ar.
Her iki tarafın kâğıt üze-
rinde kabul ettikleri birta-
kım noktalar da var. Bun-
da. üzennde henüz uzlaş-
maya varılamayan nokta-
lar bulunuyor. Aslında ek-
sik oîan da bu. Uzlaşma
sağlanamarmş hususlar
üzerinde bir mutabakata
vanlması gerekiyor. Yoksa
Kıbns'a yeniden bir mo-
del icat etme zorunluluğu
yok.
Öncelikle Kıbns Türk
kesiminin eşitliği ve ege-
menliğinin kabul edilmesi
lazım. Türkiye bu konuda
esnek de da\ranıyor ve
Türk tarafinın ılle de bir devlet olarak tanınması ko-
şulunu getirmiyor. Ama eşit toplum olarak kabul
edilmesinin yeterli olacağını söylüyor.
Bu sağlandıktan sonra zaten BM'nin oluşturdu-
ğu plan doğrultusunda çözüme vanlacağı düşünce-
sindeyim.
Burada tabii bir zamanlama sorunu var. Rum ke-
sıminde şubat ayında seçünler yapılacak. Seçimler-
den önce Rum kesimindeki herhangi bir siyasetçi-
nin çözüm doğrultusundabir deklarasyonda bulun-
masını beklemek aşın iyimserlik olur.
Şunu yinelemekte yarar görüyorum:
AB'nin tam üyelik müzakerelerini başlatmasıy-
la, bizim birdenbire heyecanlanıp KKTC'yle bütün-
leşme yoluna gitmemiz kendi kozumuzu karşılık-
sız bir biçimde karşı tarafa hediye etmemiz anla-
mına gelecektir. Bunu yaparsak hareket sahamızı
gereksiz yere daraltmış oluruz.
Türkiye'nin Batıhlaşma perspektifini
1
^___^__r||
—^^^^^J
sırfAB üyeliğine endekslemesi sizce ne kadar doğ-
ru bir politika?
- Orada bir aynm yapmamn gerekli olduğunu
düşünüyorum. Türkiye, .AB'ye tam üye olmaya,
özellikJe son yıllarda çok iştahla baktı.
•^•MHH Özellikle de Tansu Çiller'in Başbakanti-
ğı ve Dışişleri Bakanhğı dönemlerinde...
- Evet, özellikle o dönemlerde. AB'yle gümrük
birliği sürecinin hızlanması 1992 Kasımı'ndaki Or-
taklık Konseyi'nden sonra başladı. O dönemlerde
gümrük birliğiyle birlikte tam üyelik toplumun bel-
li kesimlerinin çok iştahlabaktığı birkonu oldu. Fa-
kat bu bakış daha çok AB tam üyeliği eriketini ta-
şımaya yönelik bir bakış oldu. Bu yanlıştı. Oysa
AB'ye tam üye olmanm içeriği hiç önemsenmedi.
Aynı şey gümrük birliğinde yapıldı. Gümrük birli-
ğini tamamlamış olmak etiketinin Türkiye'yi Ba-
tüılaştıracak bir damga olduğu inancı içine girildi.
Gümrük birliğinin tamamlanmasından sonra eksik
kalan birçok nokta, aradan iki yü geçmesine karşın
hâlâ askıda. Rekabet Kurulu ancak bir buçuk yıl
sonra, o da zorlayarak çalışabilir hale geldi; hâlâ
gümrük kanunu yok, hâlâ bir akreditasyon kanunu
yok. Bırakın AB'ye tam üye olmayı gümrük birli-
ğinin gereklerinin tam olarak yerine getirilmesi için
bir çaba harcanmadı. AB'ye tam üyeliğin içeriği
tam olarak özümsenmış olsaydı, evet, AB'ye tam
üye olma hedefi Türkiye için bir çağdaşlaşma pro-
jesidir, bir toplumsal projedir diyebilirdik. Çünkü
AB'ye tam üye olmak için gereken, Türkiye'deki
ekonomik, sosyal, siyasi yapıyı çağdaşlaştırmaktır.
O yüzden AB bizim ekonomik yapımızı zaman za-
man eleştiriyor. Türkiye AB'ye tam üye olmanın
gereklerine konsantre olsaydı o zaman hep birlik-
te AB'ye tam üye olmanın gerçekten bir ihtiyaç ol-
duğunu görecektik.
mmm^^ AB 'ye tam üyeliğin içeriğinden söz ettik.
Siz Türkiye'de insan haklan sorunuyla da uğraşı-
yorsunuz. Bu nedenle geçen hafta birsempozyum
düzenlediniz. Türkiye'de insan haklan konusun-
daki çalışmalannızla ilgili bilgi verir misiniz?
- tKV olarak, Avrupa'da birçok yetkiliyle sık te-
maslar içindeyiz. tKV olarak biz bir anlamda Türk
özel sektörünün Avrupa'daki avukatıyız. Türk özel
sektörünü AB içinde temsil etme gayreti içindeyiz.
Bütün bu temsil görevimiz boyunca Türkiye'ye
eleştirilerin büyük bölümünün insan haklan ve de-
mokratik standartlar konularında yoğunlaştığını
gördük. Aynca AB'nin, demokratik standartlar ve
insan haklan konusunu, sadece Türkiye gündeme
geldiği zaman önemsediğini sanıyoruz. Biz, AB'ye
Avrupalılann çok çifte standarth olduklan eleştiri-
sini yöneltiyoruz. AB'nin demokratik standartlar
ve insan haklanndan neyi anladığını ortaya koymak
istedik. Çahşmamız, AB'nin demokratik standart-
lar ve insan haklan konusundaki yazılı bütün refe-
ranslannı içeriyor. Burada gördük ki demokratik
standartlar ve insan haklan sadece Türkiye için
gündeme gelmiyor.
Bundan önceki AB zirvesinde, AB'ye tam üye
olan ülkeler AB'nin demokratik standartlar ve in-
san haklan konusundaki müktesebatıyla uyumlu
hareket etmezlerse bunlara cezai yaptınm uygu-
lanması karan alınmıştı. Bu. bu türden alınan ilk ka-
rardı. Çalışmamızda bunu ortaya koyduk. Bir de
AB'ye bugün tam üye olan tspanya, Yunanistan ve
Portekiz, demokrasileri pek de zengin olmayan ül-
kelerdi. Ama bunlar 80'li yıllardan itibaren çok cid-
di bir değişim yaşadılar. Bunda AB'ye tam üyeli-
ğin ne kadar etkin bir rol oynadığını tam olarak or-
taya koymak, hem de bu ülkelerin demokratik ge-
lenekleri az olmasına karşın bu kadarkısa süre için-
de AB'yle bütünleşmeden aldıklan destekle sağla-
dıklan ciddi gelişmeyi ve bugün geldikleri nokta-
yı da ortaya koymak istedik. Bir de orta ve doğu
Avrupa ülkeleriyle Baltık ülkeleri AB'ye tam üye
adaylandır. Bunlann ne kadar genç demokrasiler
olduklan üzerinde de çalıştık. Bu çalışma tama-
mıyla fotoğraf çekme oldu. Biz Türkiye'de herke-
srn çok kolay öneriler ürettiklerini görüyoruz. A-
ma önerileri üretmeden önce hastalığı doğru teşhis
edelim kı ardından doğru tedaviyi uygulayabilelün
düşüncesindeyiz. Buçalışmamızı28Kasım'daka-
muoyuna sunduk. O panele katılan herkes Türki-
ye'de demokratik standartlann ve insan haklan uy-
gulamalannın düzelrilmesi konusunda fikir birliği-
ne vardılar.
Account
Executive
Ideally. your universıty degree is in business,
economics, or communications. But, if you possess
the other qualıfications we re looking for, you may
just as well have scudied architecture, medicine, or
philosophy... we're still interested in you.
Naturally, you're a good communicator... a strategic
thinker... and a team player.
Your favorite sport is joscling creatıve ideas wıth your
colleagues... Your best nourishmenr, challenging
assignments to engage your energies until all hours...
Your sweetesr success, effectively solving a
communication problem.
In short, you thrive in a creative environment.
As a fınal poinr: your command of written and spoken
English would earn the admiratıon of our
multinational clients, with Turkish skills to match.
Please send your CV and a letter introducing yourself
to Manajans/Thompson, PK: 54, Levent, 80620
îstanbul.
All applications wıll be treated in strict confidence and
mdivıdually answered.
Manajans |Thompson
Cumhurbaşkanı Demirel'den AB değerlendirmesi
4
Akhn gereği yapdacak'
ANKARA (Cumhuriyet) - Cumhurbaş-
kanı Sütevman Demire^ Türkiye'nin. Avru-
pa Birliği'ne (AB) tam üyeliği konusunda
Lüksemburg'da yapılan toplantının sonu-
cunu "soğukkanlılıkla'" beklediğini söyle-
di. Türkiye'nin "milUgururveonunınuko-
ruyacağından
r
kimsenin endişe etmeme-
sinı isteyen Demirel, "Menfaatlann ve ak-
hn gereği neyse o >apılacakür" dedi.
Demirel, Çankaya Köşkü'nde Türk-İş
Genel Başkanı Bayram Meral başkanlığın-
daki heyeti kabulü sırasında. Türkiye'nin
dış ilişkilerine değindi. Lüksemburg'da ya-
pılan zirveyi değerlendiren Demirel. Türki-
ye'nin "dünyamn en nazik bölgesinde bu-
lunduğunu" vurguladı. Demirel, "Avnıpa
değeıieridenilen uygariıkdeğerteritehdh al-
tınday ken Türkiye bu değerlerin savunucu-
luğunu yaptı. Bunu Avrupa'ya yanınmak
için de yapmadı. Çünkü bu değetier, 1 ürki-
ye'nin de insan olarak, nıilfct olarak, halk
olarak, deviet olarak kabul ettiği değerkr-
<fir" diye konuştu. Türkiye ile Avrupa ara-
smdaki 1963 tarihli bir anlaşmada Türki-
ye'nin AB'nin tam üyesi olmasının öngö-
rüldüğünü kaydeden Demirel, Lüksemburg
toplantısmda verilecek karar hangi yönde
olursa olsun bu anlaşmanın halen yürürlük-
te olduğunu söyledi.
Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tür-
kiye 74 senedir banşçıbğını devam ettirmiş-
tir. Türkiye, uygarlığın değerlerini savundu-
ğu gil)'u onun kalesi olduğu gibi bugün köp-
riisüdür de. Türkiyebu uygarlığın bir taraf-
tan bir tarafa geçmesine de yarduncı obnak-
tadır. Bütün bunlan yaparken düşündüğü-
müz banştır. Barış. milli menfaatıınınn ge-
reğidir. Büyük Atatürk'ün gösterdiği istika-
met odur. Banşı korurkcn. milli menfaatla-
nmızın diger unsıırlannı korurken. milligu-
rurunıu/u. milli onurumuzu mutlaka koru-
ruz. Ondan hiç kimsenin endişesi olmasın.
Ama aklın kaplannı yapanz. diplomasinin
bütün incelilderini kullanınz. Türkiye, kar-
şdaşacağı durumu soğukkanlıtıkla bekle-
mektedir. Menfaatlann gereği. aklın gereği
neyse o vapılacaktır."
Demirel, Türkiye'nin Batı dışında da iliş-
kilen bulunduğunu belirterek İslam Konfe-
ransıÖrgütü'nü(lKÖ) örnek gösterdi. Tür-
kiye'nin. İKÖ'nün güçlü. büyük ve ıtibarlı
bir üyesi olduğunu kaydeden Demirel şun-
lan söyledi: "Türkiye,her zetninde olduğu
gibi bu zeminde de hukukunu çok iyi savun-
muştur. \önelebilecekeleşririleri çok iyi kar-
şılamıştır. Çünkü Türkiye. haksız bir işin
içinde olmaz. Yani Türkiye, kuzey Irak a
toprak kazanmak için geçiyor değil. Türki-
ye. eğer genişlemeci olsa, toprak peşinde ol-
sa. bu zamana kadar onu ortaya koyardı \e-
ya Türkiye'nin hangi ülkeyle. hangi ölçüde
işhiriiği yapacağı da kendi bileceği iştir. Kim-
senin de zararuıa değildir."
Se^in: AB'ye zarar verir
Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin de
dünyaptığı yazılı açıklamada. AB'nin Tür-
kiye ile ortak bir hedefte buluştuklarını bil-
dirdi. Sezgin, Türkiye'nin dışlanmak iste-
diğine ilişkin bir niyet olduğuna inanmak is-
temediklerini anlatarak, "Türkiye'nin ko-
nusu ile bu kadar meşgulolanAB üyesidost-
lanmızuı Türkiye'ye karşı husumet içinde
olduğunu düşünmek bi/i yanlış noktalara
götürür. Bu da bizier için düny anın sonu de-
nıek değildir. Kaldı ki Türkiye'nin AB'den
dışlanması. Türkiye'den çok AB'ye zarar
verir" dedi.
Fransa, AB zirvesinde Yunanistan'a karşı çıktı
ABD devreye girdi
LUKSEMBURG(Cumhuriyet)-Türki-
ye'nin adaylık istemini reddeden Avrupa
Birliği (AB) ile Ankara arasında son daki-
ka pazarlıklan yapıldı. ABD ise \Vashing-
ton'dan AB Dönem Başkanı Lüksemburg
ile temasa geçerek Türkiye'nin AB ile bü-
tünleşmesi yolundaki engellerin aşıhnası
için devreye gırdi. Ankara'nın, AB lider-
lerinin zirvenin ilk günü Türkiye konusu-
nu masaya yatırmadan önce bilgi notu şek-
linde çektikleri faksla birliği etkileme ça-
balan Lüksemburg'da garip karşılandı.
12-13 Aralık Lüksemburg zirvesine dö-
nem başkanı olarak ev sahipliği yapan Baş-
bakan Jean Claudc Juncker. birlik üyele-
rinin yemekli toplantısından bir gün önce
akşam saatlerinde Başbakan Mesut Yıhnaz
ile uzun bir telefon görüşmesi yaptı.
Juncker'in Yılmaz'a. "Cumartesi günü
(zirvenin son günü) Lahey'in yetkisini ta-
nryacağıııızı açıklayın, maliyardınu hemen
başlatalım" dediği öğrenildi. Türkiye'nin
birliğe dahil edilmesine karşı çıkanlann
başında gelen Almanya Başbakanı Heünut
Kohl'ün de Türkiye'nin konuşulduğu ak-
şam yemeğinde, "Bugün (cumartesi) La-
hey 'e gideceklerini açıklasınlar, paravı al-
suüar" şeklinde, Türkiye'nin ,\B'ye bakı-
şını parasal soruna indirgeyen bir yaklaşun
sergilediği belirtiliyor.
Yunanistan'ın kamuoyuna zafer diye
sunduğu yemekten çıkan kararlara, Anka-
ra'yı destekler görünen Fransa'nın dahi ye-
terince tepki vermediği öğrenildi. Fransa
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın; Baş-
bakan Liotıel Jospın ile Lüksemburg zirve-
sinde ele alınan bir konuda aralannda çı-
kan anlaşmazhk yüzünden enerjisini Tür-
kiye konusuna veremediğı yorumlan ya-
pıldı.
Ancak, Fransa Türkiye'nin gönlünü al-
mak için dün sabah genişlemeye ilişkin
taslakta yer alan Kıbns bölümune Yunanis-
tan'ın itirazına karşı çıktı.
Ankara'dan son dakika gjrişimi
Türkiye, zirvenin ilk günü akşamı lider-
ler toplanmadan birkaç saat önce henüz
onaylanmayan taslak üzerinde yorum ya-
pan bir bilgi norunu basma dağıttı. Dışiş-
leri Bakanhğı'nin bilgi notunda Ankara,
taslağın Türkiye bölümü üzerine yorum
getiriyor ve AB'nin Türkiye'yi genişleme
içine almasırun olumlu karşılandığı belir-
tiliyor.
Bilgi notunda, "Agenda 2000, Aralık
1997zirvesinde alınacakgenişleme karann-
da, sadece on bir ülkenin (10 Doğu Avnıpa
ve Rum kesimi) kablacağı kararhhğınıaçtk-
lanııştj. Zirve taslak metninde AB'nin ge-
nişleme karan kapsanuna Türkiye de ahn-
mışör'' deniyor. Oysa dün netleşen AB ka-
rannda Türkiye'ye yönelik koşullar ağrr-
laştınhyor \ e "global ucu açık bir genişle-
me stratejisi" veriliyor. Bilgi notunda, an-
cak, Türkiye'nin öteki adaylarlabenzerka-
tıhm müzakerelerine eşit noktadan başla-
ması beklentisinin gerçekleşmediği vur-
gulanıyor.
Komisyon Başkanı Jacques Santer ve
dışilişkilerden sorumlu üye Hans Van Der
Broek'un sözcüleri. Türk basın mensupla-
nna yaklaşarak, "hassas ounalannı" rica
ettiler ve yanlış yonımlardan kaçmılması-
m istediler. Sözcüler. "Bu metin, Ankara
hükümetinin büyükbir zaferidir. Gelişıne-
leri ve ifadeleri lütfen iyi anlayarak haber
yapm" dediler.