25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyettmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatörü: Hîkmet Çetinkaya 9 Yazıışlen Müdürien İbrahim Yüdız - Dinç Tayanç • Sorumlu Müdür. Fikret tlkiz • Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara#GörselYönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danrşoğlu • lsûhbarat Ceogiz Yıldınm • Ekonomı Mehratt Sarsrç • Kültür Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yücdman % Makakkr Sami Karaören # Düzehme: Abdullah Yaaa#Fotoğraf ErdoğaaKöseoğ]u #Bdgı-Belge- EdibeBuğra#YurtHaberlen Mehmet Fanrç Yaym Kurulu. tfcan Selçuk (Başkan». Ortıan Eriırç, Okta> Kurtböke. HikmetÇetinkaya. Şükran Sooer. Ergun Baka DmçTayanç, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbav. Hakan Kara. Ankara Temsılcısi: Mustafa Balbav Atatürk BuK an No 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks.4195027»lzmirTeınsılcisı:SerdarKızık,H Zı>a BK 1352S İ3Tel-4411220, Faks.4419117»Adana Temsılcisı Çetin Ytğenoğiu, înönüCd \ 19 S. No: 1 Kac 1, Tel-363 12 ll,Faks:363 12 15 Muesse^e Müdûrû' Üstun Akmen # Koordınalor Ahmct Korulsan V Muhasebe Bûknt Vewr«lciare Hüsevio Gürtr • Işletme Önder Çefik • Bılgı- tşletn Nail tjıal 9 Bılgısayar Sıstem Mürmet Çiler • SaO$. Fazilet Knza MEDYA C: • Yonetım Kurulu Başkanı - Genel Müdur Gölbin Erduran # Koordınatör Refaa Işıtman 0 Genel Mudür Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 51395S0-513846O-61.Faks 5138463 Yayırolavan ve Basan: Yenl Gun Haber \jansı, Basm ve Yayıncıhk A Ş Türlvouai! Cad 39 41 Cağaloğlu 34334 Isı PK 246 Istanbul Tel (CIUl 512 05 05 (20 hat) Faks (0.212) 513 85 95 14ARALIK1997 lmsak: 5.41 Güneş:7.14 Öğle: 12.16 tkindi: 14.23 Akşam: 16.43 Yatsı: 18.11 Ebeveynler ve eğitimciler, bilgi eksikliği nedeniyle çocuklan yanlış değerlendiriyorlar Arman'm koleksiyonu • İstanbul Haber Servisi - Dümanın en değerlı mücevher ve pırlantalannı mücevher tutkunlanyla buluşturan Arman, temsılcisi olduğu Harry Wiston'ın takı ve saatlerinden oluşan 98 koleksiyonunu Çırağan Sarayı'nda düzenlenen özel bir geceyle tanıttı. Önemli müştenleri arasmda, Fransa'da geçirdiğı trafik kazasında yaşamını yitiren Lady Diana'nın yanı sıra Hollywood ünlülennden Elizabeth Taylor. Demı Moore, Sophie Marceau, Sharon Stone ve Madonna'nın da bulunduğu Harry Winston mücevherlerini, geceye özel danslanyla renk katan Şebnem Dönmez sundu. Öğrencilerden kampanya • İstanbul Haber Servisi - Göztepe llhamı Ahmet Ömekai Ilkokulu öğrencileri ile gazetemiz yazan Deniz Som'un girişimlenyle Hakkârili öğrenciler içın toplanan 400koli gıyecek \e kırtasiye malzemesi diin yola çıktı. Som, Ûrnekal tlkokulu'nda okuyan çocuğunun. Hakkâri'de zor şartlar altında yaşayan çocuklara yardım etme isteğmin okul müdürünün de katkısıyla kampanyaya dönüştüğünü söyledi. Oğrenme iniııe dikkat FtGENATALAY îlkokul ikinci sınıf öğrencisi Ali, derslerde ve teneffüslerde oldukça hareketli. yerinde oturmakta zorluk çeken bırçocuk. Öğretmenin gözü sü- rekli Ali'nın üzerinde. Ali'yı zaman zaman arkadaşlannın önünde olmak ûzere sık sık eleştiriyor. Ali'nin sı- nıfta pek yakın arkadaşı yok. Ali'nin okuma-yazma alanında yaşadığı bü- yük zorluklar var. Yazısı hatalarla dolu ve oldukça okunaksız. Noktalı ve noktasız harfleri bırbirine kanş- tınyor; benzer ses ve görüntü veren harfleri ayırt etmekte zorlanıyor. So- nuçta ömeğın,u gülür> yazması gere- kırken *4 kulu"yazabiliyor. Ali okur- ken sık sık yerini kaybediyor, hece- liyor. Ali'run matematikle de başı pek hoş değil. Ali, henüz okuma- yazma ve matematik sorunlannı çö- zemediği için sınıf arkadaşlanyla arasındaki bilgi boşluğu gün geçtik- çe büyüyor. Ali'nin okul başansıy- la çevresindekı kişilerin beklentile- ri arasında büyük bir fark vaT. Onlar Ali'nin "tembel ve yaramaz" oldu- ğunu düşünüyorlar. Oysa Ali'nin ze- kâ testinden aldığı puanlar, onun nor- malin üzerinde bir zekâsı olduğunu gösteriyor ve Ali okulla ilgili otma- yan bilgisayar kullanımı. mekanik aletleri yapıp bozma, spor gıbi alan- larda oldukça başanlı. Davraniş Bilimleri Enstitüsü'nde görevli klinik psıkolog Şeniz Pamuk, verdıği bu örnekle, "dfeieksia'' yani "öğrenme gûçlüğû" ya da "öğren- mebozukluğu" denilen durumun ne- redeyse tüm özelliklerini anlatıyor. Pamuk'a göre gerçekte öğrenme güçlüğû olan bir çocukta, bu sorun- lann hepsine birden bu yoğunlukta rastlamak pek mümkün değil; bu ço- cuklarda genellikle yukandaki so- runlardan bir ya da birkaçı gözlem- leniyor. ABD Ulusal Öğrenme Güçlüğü Bileşik Komitesi'ne göre öğrenme güçlüğü, "dinleme, kendini ifade et- me, okuma, yazma, muhakeme ya da matematiksel yetenekJeriıı kaza- rumındavekullanımındaöncmö güç- lükkrie kendini gösteren beterojen bir grup bozukluğıT. Öğrenme güç- lüğü, aslında oldukça sık rastlanan bir durum. Ama gerek anne-babalann, gerekse eğitimcilerin bu konudaki bilgi eksıkJıği nedeniyle bu çocuk- lar '^aramaz". "tembeT, "geri ze- kâh" gibi damgalar yıyor ve uzma- na gereksinme duyduklan bir dö- nemde bundan mahrum kalıyorlar. Şeniz Pamuk, öğrenme güçlüğü- nün genellikle çocuk ılkokula başla- dığında fark edildiğini ama çocuk- lann okul öncesi dönemde gösterdi- ği bazı özelliklerin bu durumun ha- bercisi olabileceğine dikkat çekıyor. Ne yapmah? Şeniz Pamuk, bu sorunun yanıtı- nı şöyle veriyor: "Oğrenme güçlüğü olan çocukla- ra yaklaşımda tek bir 'özel* yöntem yoktur. Öncelikle çocuğun yaşadığp zoıiuklann gerçekien öğrenme güç- lüğü olup otmadığının bu konuda uz- manlaşmış kişilertarafından saptan- ması gerekir.Çocuğayaklaşımda hiç akıldan çıkarümaması gereken bir nokta,bu sorunun kesin bir çözümü- nün olmadığıdır. Herhangi bir yön- temle çocuğun bu sorunlanndan ta- mamen kurtulması değil. bu sorun- la başetmesi ve özeiBkk1 okul yaşan- üsuu kendisi açısından daha \ erimli hale getirmesi amaçlanır. Ozeilikle çocuğun çevresindeki yctişkinlerin çocuğun sorununun kendi iradesi içinde obnadığını iyice kavramalan gerekir. Daha sonra çocuğun içinde bulunduğu ortamlann çocuğun özel- liklerinegöre ayarlarunası çocuk aç>- sından yararlı olur. Örneğin ukulda. çocuğun daha rahat öğrenebilmesi içinbirdençok algıkanafcnahitapeden yöntenüerkullanılabilir. Oğretilecek malzeme net bölünılere aynlmalı ve kolaydan zora doğru ele aiuunahdır. Suıa\iarda bazı çocuklann yalnızca sözlü olarak sınanmalan ya da hesap makinesigjbi birtakım > anlınta araç- tardan yararlanmalan sağlanabair. Bu çocuklara herhangi bir talimat veri- lirken kısa ve öz ifadeler kullanılma- 9, dersçakşmalannın bir program da- hilinde yürütülmesi >e yardınıdan kaçınılmaması da önemli noktalardır. Çocuğa yaklaşırken onun yaşadı- ğı zorluğun kaynağuu iyi bilmek ya- runda. onu sürekliteş\ikedici biryak- laşım içinde bulunmak da son dere- ce önemüdir." İsveçli sanatçı Sonja Böhlander Tanrısever Hedefi çocuklan aktif eğitimin öznesi yapmak BAR1ŞDOSTER Adı Sonja BöhlanderTannsever, tsveç'te doğmuş ama 27 yıldır Türkıye'de. Ağır- lıkla kolaj ve dokuma çahşmalan yapan bır sanatçı ama bir özelliği daha var. Tan- nsever, 1978 yılından beri ılkokul çağın- daki çocuklann sanat yoluyla aktif eğitimin öznesi olmalan yönünde uğraş \eriyor. Tannsever şöyle diyor: " Yenşkin bu-sanatçıolarakçocuklardan her gün yeni şeyler öğreniyorum, kuralla- n unutmayı anırasıyorum. Çünkü onlann dogmalan yok ve çok daha cesurlar." Tüm çalışmalannın omurgasmı çocuk- lann yaratıcılıklannı, düş güçlerini olabil- dığince özgür biçimde kullanmalanna yar- dımcı olmak üzerine kuran Tannsever'le, çocuklarlabırlikte çahşttğı, çocuklann eser- lerinin sergilendiği bir ortamda. Marmara Üniversıtesı Göztepe K.ampusu"ndakı Re- sim-tş Bölümü'nde bir salonda söyleşiyo- ruz. Bir yandan projelenni dinliyor, bir yandan da çocuklann düşgüçlerinı kullan- malanna nasıl coşkuyla yardımcı olduğu- nu izlıyoruz. Çocuklarla birlikte resim ya- pıyor, boyuyor ve bunlan küçük mıknatıs- lar yardımıyla metal bir zemin üzerine tut- turuyor. Mavi yeşıl zemin üzerine düşleri- ni yapıştınyorlar çocuklar. özlemlerini, ge- leceklerini. Kimi bir astronot asıyor, kimi bir ağaç, kimi de bir bulut iliştiriyor pano- nun köşesine. Aynı anda yaklaşık 50 çocuk- la ilgilenen Tannsever, böyle bir çalışma- ya bir ünı\ ersitenin ev sahipliğı yapması- nın çok önemli bir adım olduğunu, kurum- lann bir araya gelebilmesinin önemini vur- guluyor önce ve sonra eklıyor: "Böylesi bir çahşmayı İstanbul dışında, özellikİe de Güneydoğu'da yapmak istiyo- ruz. Çünkü bu yöntem aktif egitim kavra- mını destekliyor ve her alanda uygulanabi- o 9 Ocak 1998 'de Ruhi Su Kültür Merke- zı'nde kolaj sergisıni açacak olan Tannse- ver. Türkiye'de çok çeşıtli kurumlarda ça- lıştığını ve yaratıcı etkinlik mekânlan oluş- tunnaya çaba gösterdiğini vurguluyor. Aynı anda vaklaşık 50 çocukla ilgilenen Tannsever, tüm çahşmalannm omurgasnu onlann düşgüçle rini özgürbiçimdekullanmalannayardımcıolmakamacıy\akuruyw.(Fotoğraf. KUBİLAY TÜNTÜL) Tıp kurultayı '15 bin hekim işsiz kalacak' İstanbul Haber Servisi - Politik kaygı- larla gereksiz tıp fakülteleri açıldığmı vur- gulayan hekimler, "Bunun sonucunda önemli bir hekim tşsizliği olacak" dediler. Türk Tabıplen Birligı'nin hesaplamalan- na göre 2000 yılında 15 bın hekim işsiz kalacak. Türk Tabipleri Birliği (TBB) Uzmanhk DemekJen K.oordinasyon Kurulu tarafın- dan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde düzen- lenen TV. Tıpta Uzmanhk Eğitimi Kurul- tayı"nda konuşan istanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Orhan AnoğuL hekim- lerden meslekleriyle ilgılı konularda ka- tılımcı olmalannı istedi. Anoğul, gerek- siz açılan tıp fakülteleri ve fazla konten- jan nedeniyle hekim işsizliğinin yaşan- maya başladıgına dikkat çekerken İstan- bul Üniyersitesi Rektörü Bülent Berkar- da da "Özelflniversitelerdetıp fakülteleri kumlmanıalı. Çünkü kadrolan zayıf. Bu- ralarda tıp fakültesi kurmaya izin vermek hem günah hem de avıpür" diye konuştu. TBB Başkanı Dr. Füsun Sayek ise Türlci cumhuriyetlerde üç yera tıp fakültesinin ku- rulma planlannın yapıldıgını belirtti. İstanbul Tabip Odası Uzmanhk Eğiti- mi Çalışma Grubu tarafindan yaklaşık bir yıldır sürdürülen "UzmanhkEğtthnitstan- bul Raponı" başlıklı çalışma da kunıltay- da sunuldu. Dr. Semih Halezaroğlu, çalış- manın amacını "Kunımlar arasında kar- şdastınnayapmak,veritabanıoluşturmak ve TUS adayianna bilgi sunmak" olarak sıraladı. Tıp fakültelerinin kontenjanlannda ya- ratılan şişkınligin kaliteyi düşürdüğü vur- gulanan Uzmanlı Eğitimi İstanbul Rapo- ru'nda, bazı sorunlar ve yapılması gere- kenler şöyle sıralandı: • Aralık 1993'ten beri sınav yapılama- ması nedeniyle tıp fakülteleri dışında asis- tan yetiştiren eğitim hastanelerindeki çok sayıda bırimde şef, şef yardımcılan kad- rosu boş kalmıştır. • Her bır uzmanlık dalı içın oluşturu- lacak ulusal yeterlilik kurullannm sına- vından geçmesi gerekenler arasında, eği- tıcılerin ve eğitılmekte olanlann yanı sıra dalının uzmanı olarak mesleğini uygula- yanlar da bulunmalıdır. • Uzmanlık eğitimınde yapılacak dü- zeltmeler. Türkiye Avrupa Birliği 'ne alın- sın diye değil, toplumun ciddi bir gerek- sinimi olduğu için düzenlenmeli. SAK USTUNDE Başlık Artık bu kbşenin başlığında ne Müjdat ne Gezen, ne M ne G harfleri var. Sadece Sak Üstünde yazıyor, o kadar. Kolay olmadı canım bu isimden kurtulmak. Şaka bir yana,kuşkusuz bu simgesel bir yaklaşımdı. Ne oradan ismimizi kaldırmakla ben ortadan kalktım, ne yeniden ismimizi koyarsak artı bir şey olacak?.. Bu bir fantazya idi. Ama bır şey denedik. Bir insanın magazin haben olmaktan kendi isteği ile uzaklaşıp daha nitelıkli işlere yönelmek için yıllarca alışageldiği lüksü elinin tersiyle itmesi o denli kolay bir iş değil. Profesyonel olarak otuz yedi yıl içinde yaptığım pek çok şeyden pişmanlık duyuyor değilim. Ama daha nıtelikli, daha içerikli şeyler yapılabilırmiş. Zararın neresinden dönsek kârdır. Kendimizi eleştirirsek bir yeriere varabiliriz. Yoksa say babam say olduğun yerde... Aziz Nesin İlköğretim Okulu Odenli sevindiricı mektuplar aldım ki kampanyayı buradan sürdürmeye karar verdim. Eğer faks veya mektuplan elime geçmeyen ve duyurmakta geciktiğim kişiler olursa şimdiden hoş karşılasınlar. Bakırköy'den Tolga Özdemir, "Aziz Nesin Ilkokulu için gerekırse tuğla taşır işçilikyapanm" diyor... Sağ ol sevgili Tolga. Diğer konuya gelince, ben mektup yazamıyorum. Saim Bugay ise heykelcikleri çoğalttı, edinebilirsin. Kuşadası'ndan Necdet Ecer beni okul konusunda yüreklendirmiş ve elli milyonu Kuşadası Vakıfbank aracılığı ile göndeımiş. Diyor ki: "Acaba para gönderenlere bir teşekkür mektubu yazılamaz mı?" Ne kadar doğru olur bu. Ama Ali Nesin'in yatınlan paralardan günü gününe haberi olmuyor Sonra hepsi birıktiğınde, yardım yapanlara hem birer teşekkür plaketi hem de okulun kapısına ısımleri yazılacak. İzmır Foça'dan 8 yaşındaki Gözde Sultan Tunç harçhğı olan elli bin lirayı Aziz Nesin İlköğretim Okulu'na bağışlamış. Parayı zarfın içine koyup bana göndermiş. Çok duygulandım. VAKIFLAR BANKASI ÇATALCA ŞUBESİ adresine dilediğiniz kadar bağış yatırabilirsıniz. Temel atmaya hepinizi bekleyeceğiz. Şimdiden teşekkürler. Sarmaşık Öyle bir boşluktayım / Düşüyor muyum ağlıyor muyum / Belli değil yanım yörem / Sesini gönder tutunmaya / Sanlıp sesine kurtulayım. AZİZ NESİN, 1984 Ocak. Kışın tadını çıkartın, sel sulanndan yararlanın. Çümü bu yöneticiler yazın sizi susuz bırakabilirter. Okuyun: Oğlum Nasıl Fenerbahçeli Oldu? / Canan Tan - Izleyin: Bir Demet Tiyatro Sevin: Kusurlannızı. Telefonum çaldı. Aktüel dergisinden bir genç kız: "Üç yıl önce Mevlana Vakfı'ndan bir ödül almışsınız, acaba bize biraz bu konuda bilgi verebilir misinız" diye sordu... Böyle bir ödül aldığımı, ödülü veren kurumun Mevlana Vakfı olmasının dışında bir bilgim olmadığını söyledim. Aktüel dergisi çıktı. Doğrusu ne söyledimse aynen yazmışlar. Ama yazının asıl amacı farklı. Haşim Akman ve Şirzat Bilallar imzalanyla yazılan yazıda bir amaç var. Bu vakrf aslında bir tarikatmış. O ilk yıl verilen odüllen alanlar arasında Sezen Aksu, Yaşar Nuri Öztürk, Uğur Mumcu gibi isimler var. Iki gazeteci yazılarının bir yerinde şöyle bir yorum yapıyoriar "Aktüel'in ulaşabildiği bu isimleri Aktüel aynı çatı altında görmek şaşırtıct gelebilir. Onlar durumlannı açıklıyor açıklamasına, ama her iki tarafın da yaşananlardan habersizliğıni kabullenmek biraz saf olmayı gerektiriyor." Sonunda hepimiz yakayı ele verdik. Bu Haşim'le Şirzat'ı atlatabileceğımizi sandık, ama yanılmışız. Bizim bu yeni tarikat veya dinin gizli mensuplan olduğumuzu meydana çıkardılar... Zaten Uğur Mumcu ölmeden önce bu vakfa uzaydan gelen habeıieri bana söylemişti. Ikimizin de bu konudaki inancı tartışılmaz. Anımsadığım kadanyla o gece Diyanet işleri Başkanı da vardı. Demek ki o da bunlardanmış, anlaşıldı. Haşim'le Şirzat... Bu haberi yaparken kuşkusuz bir hesabınız var. Onun ne olduğu yakında çıkar. Benim bir tarikata üyeymişim imajını veren yazı mizah yazısı olursa olur, ama ciddi ciddi yazarsanız, gene olur... Olur da bana güleceklerine size gülerier... Akıllı olun, Atatürk uzaylıymış, yok yemekli toplantıda bunlar anlatılmışmış.. falan filan... Bana bakın, ben de uzaylıyım, sizi çarpıveririm, görürsünüz bizim tarikatla uğraşmayı... Sevgili okurum... Beni tanıdınızsa tanıdınız. Adı geçen vakfı ne tanınm ne de merak ettim. Ama Aktüel'in yazısında "aklı boş cüzdanı dolu" mensuplanndan söz ediliyor. Bu tarif bana ilginç geldi. Yoksa birileri bunlardan para sızdıımak istedi de alamayınca... A\ / n O ^ n a ^ e r z a m a n t a m doğruyu / A y I IC* yansrtmaz. Örneğin sağ eliniz sol el gibi görünür aynada. Sonra ıraksak, yakınsak camlarla yapılan aynalar doğruyu göstermez. Bir de yamuk yumuk eğri büğrü gösteren lunapark aynalan vardır. Yani anlayacağınız artık aynalara bile güven yok. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. insan kendini nasıl görüyor?.. Aynaya bakmaya gerek olmadan sizin gerçek kimliğiniz, içiniz nasıl?.. Bu önemli. Yoksa aynalara güvenmemek için ille de cadı kraliçe olmak gerekmiyor. Görüyorsunuz işte, aynadan daha önemli gösterge insanın kendi düşünceleri, kendini nasıl gördüğü. Yani göründüğü gibi olmayı ya da olduğu gibi görünmeyi biliyor mu insanoğlu?.. Biliyorsa mesele yok. insan kendinin aynası bence. Kendinin aynı(sı) ise. Pazarın Fıkrası Nikâh memuru nikâhı kıyacak, ama damadın ayakta duracak hali yok. Zurna gibi sarhoş. - Size haftaya gün veriyorum, ayıl öyle gel, demiş memur ve nikâhı ertelemiş. Ertesı hafta damat gene zurna gibi. Nikâh memuru gelin adayına dönmüş: - Ben damat beye ayık gel demedim mi, bu ne hal, gene sarhoş, deyince kız: - Ne yapayım efendim, ayıkken getiremiyorum, demiş. Otoyol O'ndan hep sevgi gördüm ve tam arkadaş olmaya başladığırrnz yıllarda aynldık. Tiyatroyu çok seviyordum ve bu yüzden sınrfta kaldım. İşte ilk ve son tokadımt o zaman yedim. "Ne yapmak istiyorsun sen?" dedi bana. "Tîyatrocu olmak istiyorvm" dedim. "Okumadan tiyatrocu olunmaz, okulunu bitir, etimle götüreceğim seni" dedi. Okulumu bitirdim. O da bana verdiği sözü tuttu ve eliyle götürdü beni ŞehirTiyatrolan'na. "Eti senin kemiği benim" diye teslim etti sahne amiri arkadaşına... Böylece ben mesteğime ilk adımımı O'nun bana Karadeniz otoyolunun ihalesini kim yaptı?.. Bizim parti yaptı. Hayır biz yaptık... Bizim zamanımızda ihale edildi... Yalan, bizim zamanımızda... Siz milletvekilleri milletle kafa mı buluyorsunuz?.. Kim merak ediyor ihaleyi kimin yaptığım?.. Sonunda parayı bu millet vermedi mi?.. Neyin kavgasını yapıyorsunuz siz?.. Parayı biz verecegiz. Sahibi siz olacaksınız. Nerede bu bolluk?.. O yolu biz yapük, yapıyoruz. Siz sadece bize vekâleten işleri bozuyorsunuz o kadar. Bırakın bu yolları da yolu bir an önce yapın. verdiği sözü tutması sonucu attım... Öldüğü gün sahnede korrtedyenlik yapmam gerekiyordu. Çıktım sahneye, yapabildiğim kadanyla yaptım bir şeyler. Sahne komisi geldi yanıma: "Abi, bugün pek neşen yoktu" dedi. "Babam öldü de ondan" dedim. Başladı gülmeye... Inanmadı. Hiç bir komedyenin babası ölür mü? Babamı çok severdim. Çok iyi adamdı. Babam, adamdı... Ünlü bir sanatçı olmasına karşm alabıldiğine alçakgönüllü idi. O'nu sevmeyen yoktu. Umanm, O'nu çok özlediğimi duyumsuyordur. Beni Güldürenler "Artız Mektebı" oyununa bir sahne fınali yazmıştım. Savaş Dinçel okulun hademesi. Mehmet Ali Erbil de oğrenci. Savaş bir ara tüm öğrencileri toplayıp onlara opera, bale, tiyatro, halk müziği konusunda bilgiler venp gösteri yapıyor. Sahnenin sonunda Mehmet Ali, Savaş'a soruyor: "Senin asıl mesleğin ne?" Savaş yanıtlıyor: "Hademelik." "O zaman kendi işıni yapsana, okulu mok götürüyor." Savaş sahne finali olan repliğini söylüyor: "Sen bana, bu memlekette kendi işini yapan bi kişi göstersene." Burada ışıklar söner ve iyi bir alkış gelirdi. Çünkü 12 Eylül dönemıydi ve ülkede herkes her işi yapar olmuştu... Bu sahne nereden aklıma geldi?.. Istanbul'u sel almış, insanlar mahsur ve evsiz kalmışlar, Belediye Başkanı Siirt'e gitmiş, siyaset yapıyor... Oradan aklıma geldi. istanbul'u sel götürüyor, başkan minarelerde... Dario Fo Bir komedyen, oyun yazan, mizahçı, Nobel ödülü alınca kendi ülkesindeki tutucular dahil, tüm dünyanın gericileri ayağa kalktı. Önce böyle azılı bir komünistin Nobel almasına, sonra da komedi gibi hafıf bir meslek erbabının bu denli ciddi bir ödüle layık görülmesine başkaldırdılar. Oysa Fo'nun umurunda bile değildi bu insanlar. Çünkü onlar olmasa Fo mesleğini yapamaz, onlan ti'ye alıp yazamazdı. Üç yıl önce Fo'nun "AçıkAile" adlı oyununu sahneye koymuştum. iki öğrencim çok başanlı olmuşlardı. Oyunun çevirmeni ve Fo'nun ülkemizdeki temsilcisi Füsun Demirel, oyunun yorumuna, oynanışına bayılmış ve Italyanları davet etmişti. Onlar da aynı yorumu yapmışlar ve oyunculan kutlamışlardı. Bu Fo'nun ve kansının iyi yazarlığından kaynaklanan bir sonuçtu. Tıpkı Nobel'in Fo'nun hakkı olduğunu kabullenmek gibi doğal bir şey bu. Erdal'ın Dizisi Erdal Özyağcılar iyi bir tiyatro oyuncusudur. Televizyonda yeni bır dızinin çekimlerine başladı. İyi sanatçılardan oluşan bir kadroyla işe başlayan Erdal'ın setinden gelen haberiere göre bomba gibi bir dizi gelıyor ekranlara. Şarkıcı, türkücü, arabeskçi aktörleri arayacağız ama ne yapalım. Tüm ekibe şimdiden başarılar diliyorum. Sevgi Değışık bır kavramdır bu. Kimi, neyi, hangi nedenle sevdiğimizi pek düşünmeyiz. "Severim, seviyorum" deriz, olur brter. Derinine inilmez bir konudur sevgi. Oturdum, Ahmet Altan'ı neden sevdiğimi düşündüm. O'nu kadınlar çok seviyor. Akıllı ve hoş buluyorlar. Benim bu tip eğitimlerim yok. Demek ki O'nu sevmenin başka nedenleri olmalı. Buldum. Biliyordum zaten ama ifade edememişim bugüne dek. Ahmet nitelikli bir insan. Genetik yoluyla akıllı ve zeki, ailevi yolla edepli, kültürlü olabtlir. Ama O'nu sevmemin temelinde başka önemli nedenler de var. Ahmet iyi adam. Günümüzde fenerie aranan özelliklerden en önemlisi bu insanda var. Kalite-kandite ikilisinde, O kaliteyi simgeliyor... Birini, bir şeyi seveceksek, nedenini bilmemiz gerekir. Çoğu kez bildiğimiz halde ifade edemeyiz. Düşündüm ki Ahmet salt sevilmek ve beğenilmekten öte, ifade edilmek durumunda biri. Çünkü nefis bir yazar olduğu halde, hiçbir gazetede günlük sütunu yok. Ben buna şaşınyorum. Köşemi O'na vermeye hazınm. Böylesine iyi bir kalemin, hangi nedenle olursa olsun, gazetesiz olmasına inanamıyorum. Pazarlık ve duvarlık sözler Ağacın en tepesine tırman, ama dalları kırmadan... Gelenler: Türk Kalp Vakfı Başkanı Çeön Yıldınmakın ve 20 arkadaşı bir vakrf kurdular. Bağımlılığı Engelleme ve Mücadele Vakfı. Özellikİe gençler arasında son yıllarda yaygınlaşan uyuşturucu bağımlılığı ile mücadelede bu vakfı desteklemeliyiz. Bir toptumun gençleri zehirlenirse, geleceği tehlikededir. • Eczacı Selahattin Batur bana -ilaç- göndermiş. Beni iyi tanıyor. Sağ olsun. • Canan Tan kadın gülmece yazarlanmızdan. "Oğlum Nasıl Fenerbahçeli Oldu" ve ister Mor Ister Mavi" adlı kitaplan harika. • Spor Sağlık El Krtabı ve Dırim Tıp Gazetesi geldi. Sn. Batur'a teşekkürler. • Istanbul'dan Yonca Aslan 10 Kasım kutlamalanyla (öyle diyor) ilgili olarak yakınmış. Sevgili Yonca en azından biz MSM olarak O'nu andık ve en aandan bizce "bir başka kutlandı". Eğer siz de bir başka andıysanız sorun yok. Öyle yapmayanlar utansın. • Bağcılar'dan Atal Erdoğan. Mektubunu aldım. Bana detaylı yazarsan yardtmcı olmaya çalışınm.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear