Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 1997 PAZAR
HABERLER
TMMOB
Demokrasi
Kurultayı
• ANKARA (AA) - Türk
Mühendis ve Mimar
Odalan Birliği
(TMMOB) Genei
Başkanı Yavuz Önen,
"Askeri otoritenin en
önemli çalışma
ortamlanndan biri de
MGK'dir. Bu kunıl 28
Şubat müdahalesiyle ve
belırlediği yenı milli
güvenlik konseptleriyle
toplumu yönlendirmekte,
ülkeyi yönetmektedir"
dedi. TMMOB'nin
düzenlediği "Demokrasi
Kurultayı "nda konuşan
önen, "Yasama ve
yürütmenin bu yeni
biçimine yargı erki de
eşlik etmektedir. Yargı,
yûrütmeye bağımlı ve
kararlannda yanlı duruma
düşürülmüştür. Adil
yaıgılama ortamı
kalmamıştır" diye
konuştu.
İşsizlik
sigortası
• ANKARA (AA)-
Türkiye Işveren
Sendikalan
Konfederasyonu (TtSK),
işsizlik sigortasının,
kıdem tazminatıyla
birlikte ele alınmasını
istedi. TlSK'ten yapılan
açıklamada, "Bu
düzenleme yapılmadan
gelecek bir işsizlik
sigortası, işyerleri için ek
kûlfet olacaktır.
Işletmelerin buna gücü
yoktur" denildi.
Açıklamada, işsizlik
sigortasından önce
istihdamı arttıncı
tedbirlerin ele alınması
istenerek "İşsizlik
sigortasının hem
sebebinin hem sonucunun
istihdam olduğu
unutulmamalı. Öncelikle
istihdam yaranlmah,
ondan sonra işsizlik
sigortasıyla
uğraşılmalıdır" denildi.
Cezaevindeki
hükümlülep
• ANKARA(AA)-
Adalet Bakanı Oltan
Sungurlu, cezaevlerinde
toplam 60 bin 415 tutuklu
ve hûkümlü
bulundugunu, bunlardan
9 bin 5'inin terör suçlusu
oldugunu açıkladı. RP
Grup Başkanvekili'nin
soru önergesini
yanıtlayan Sungurlu,
Kasım ] 997 iribanyla
cezaevlerinde toplam
tutuklu ve hükûmlü
sayısının60bin415
oldugunu kaydetti.
Bunlardan 9 bin 5'inin
terör suçlusu oldugunu da
belirten Sungurlu, 113
sağ terör hükümlüsü, 4
bin 487 de sol terör
hükümlüsü bulundugunu
büdirdi.
ftemen tutukkı'
kampanyası
• İZMİR(AA)-
Uluslararası Af Örgütü,
eski Yugoslavya'daki
savaş suçlulannın hemen
tutuklanması için
başlattıgı kampanyada,
uluslararası camiayi
konuya duyarlı olmaya
çağırdı. Merkezi
Londra'da bulunan
örgütün tzmir Girişim
Grubu'ndan yapılan
açıklamada, Uluslararası
Savaş Suçlulan
Mahkemesi tarafından
savaş suçlusu olduğu
iddia edılen 51 kişiden
bugüne kadar ancak
9'unun yargı önüne
çıkanldıgi belirtilerek
"Bu durum devletlerin de
taraf olduğu savaş
kurbanlannm koranması
için düzenlenen Cenova
Konvansiyonu 'nun
ihlalidir" denildi.
Demirel'den af
• ANKARA (AA)-
Cumhurbaşkanı
Süleyraan Demirel'in, bir
mahkûmun cezasını
sürekli hastahğı
nedeniyle kaldırdığma
ilişkin karar Resmi
Gazete'de yayımlandı.
Kararda, hırsızlık
suçundan bir yıl hapis
cezasına çarptınlan
Mustafa Karaağaç'm
cezasınm, Adli Tıp
Kurumu'nun rapomna
göre tespit edilen sürekli
hastahğı ve sakatlığı
nedeniyle, anayasanın
104. maddesinin2.
fikrasmın (b) bendi
hükmü uyannca
kaldınldjğı belırtildı.
Başbakan Yardımcısı Ecevit, Susurluk'ta gelinen aşamayı Cumhuriyet'e değerlendirdi
'Ağar ve BucakTa smırh değiPANKARA (Cumhuriyet Büro-
su)-DSP Genel Başkanı \e Baş-
bakan Yardımcısı Bülent Ecevit,
dokunulmazlıklan kaldınlan DYP
Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar
ile Şanlıurfa Millervekili Sedat
Edip Bucak'ın, dev let yapısında-
ki kökleşmiş "h&stahklardan" so-
rumlu olmadıklannı belirterek
"Onlar o hastalıklar içinde yerle-
rini almışlar. En azından açılacak
dava vesilesiyle. devletin içindeki
karanlık ilişkikr ağı aydınlığa çı-
kanisın" dedı.
Cumhuriyet'in sorulannı yanıt-
layan Bülent Ecevit, Türkiye'de
sorunlardan sürekli şikâyet edildi-
ğini anımsatarak "ÖnetnJi olan çö-
züm bulmak veonlan uygulamak.
Kamuoyundan, gönüllii kuruiuş-
lardaıu medyadan destek geune-
dikçe, öneriİerimizi ne Meclis'in
ne hükümetin gündemiııe getirebi-
• DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, dokunulmazhklan kaldınlan Ağar ve Bucak'ın
devlet yapısındaki kökleşmiş 'hastalıklardan' sorumlu olmadıklannı söyleyerek "Onlar
o hastalıklar içinde yerlerini almışlar. En azından açılacak dava vesilesiyle, devietin
içindeki karanlık ilişkiler ağı aydınlığa çıkanlsın" dedi.
liyoruz'4
görüşünü dıle getirdi.
Emniyet örgütünde baa ilişkilerin
örtbas edilmesine ilişkin soru üze-
rine, aynı meslek grubundakılenn
birbirlerini korumasının doğal ol-
dugunu anlatan Ecevit şunlan
söyledi:
"DeneÖeme kurullanndan hiç
değilse birinin özerk duruma gel-
mesi gereldr. Adli kolluk kurulma-
yınca polis polisi koruyor. Me-
murin Muhakematı Kanunu bu
durumda kaldıkça ntemur menıu-
ru koruyor. Dokunulmazhklar sı-
lurlandınlmayınca nûlletvekiii
millefvekilini korumaeğifimine gj-
riyor."
Soruşturma kanallannın önü-
nün açılması gerektiğine dikkat
çeken Ecevit, "Çözümleri çok
açık. YıHardan beri dile getiriyo-
ruz. Anayasa degişikügini, yasa
önergelerini hazııiayıp TBMM'ye
sunduk. Anıa ne komisyonlann ne
Meclis'in gündemine getirebildik*"
dedi.
Ecevit, Ağar ve Bucak'ın do-
kunulmazlıklannın kaldınlması-
nı degerlendirirken, iki milletve-
kilinin, ülkenin devlet yapısında-
ki kökleşmiş hastalıklardan so-
rumlu ohnadıklannı kaydederek
şunlan söyledi: "Onlar o hasta-
hklann içinde yerlerini almışlar.
Dünyanııı neresindegörülmüştür,
bir devlet, 30 köy sahibinin adam-
lannı devlet adına silahlandırsın.
Devietin güvenliğini ondan bekle-
sin. Ama devlet bunu yapmış. So-
run bir Ağar, bir Bucak somnıı
değiL Ama en azından açılacak da-
va vesilesiyle devletin içindeki ka-
ranlık ilişkiler ağı aydınlığa çıka-
nlsın. Buna yarayacağuıı temenni
ediyorum."
Memurlann ış bırakma eylemi-
ni de değerlendiren Başbakan Yar-
dımcısı Bülent Ecevit, "Şikâyetle-
rinde hakhlar. Büyük bir kısnu sı-
kıntı çekiyor. Biz önümüzdeki yıl
memuru da işçiyi de köylüyü de
enflasyona ezdirmemeye kararb-
yız. Hükümet kamu görevlileri-
nin sendikalaşmasryla ilgili yasayı
kararlaşürdı. Gündemdeki görüş-
meler tamamlandı. Biraz daha
beldenirse TBMM'yegelecek" di-
ye konuştu.
Ecevit, DÎSK'in tepkisine de
hak verdiğini belirterek, özel sek-
törün, sigorta primlerini ödeme-
mek için genç yaştaki işçileri iş-
ten çıkardığma dikkat cekti. Ece-
vit, "DİSK özel sektörde. Ve özel
sektördeo şikâyetci. Onun için hü-
kümetin muhatap alınması çok
doğnı değil. Hükümetin yapabile-
ceği şeyter var. İşsizlik sigortası
başta geliyor. Onu ilk defa tasarv
yadönüştürmüşdurumdayız" de-
di.
DSP lideri, Türk Dil Kurumu
ve Türk Tarih Kurumu'nun ba-
ğımsızduruma getirilmesi için ge-
rekli anayasa değişikliğini de ge-
lecek günlerde gündeme getire-
ceklerini açıkladı.
Kayip eyleminde
öğrenciyegözaltı
Cumartesi Anneleri 135'inci
haftada diin yine bir
aradaydılar. Vlusa Anter
Banş Treni yolculan ile
Berlin Cumartesi Anneleri de
kayıp yakınlanna destek
verdiler. tHD
İstanbul Şube Başkanı Ercan
Kanar, kayıplann ve insan
hakian ihlallerinin
sürdüğûnü betirterek
"İnsan Hakian
HaftasTnda kayıplann
sona ermesini isteyen
Cumartesi Anneleri'yle
birükteyiz. Kayıplar sona
erene kadar oturma
eyleminüz sürecek" dedi
Ev lem dağıldıktan sonra
golis, 2'si Karadeniz Teknik
Universitesi öğrencisi ve 2'si
de lise öğrencisi olmak iizere
4 kişivi gözalüna aldı.
(Fotoğraf: ALPER
TURGUT)
KSP lideri Burkay'la güncel politik gelişmeler üzerine söyleşi -2-
'Şeriatçı düzeneisarşıyız'METİNGÜR
KÖLN -
RP'nin ka-
pmlmasıda-
vası için ne
düşünüyor-
sunuz?
- "Oh ol-
sun" demi-
>oruz. Er-
bakan ve ar-
kadaşlan gi-
bi çifte standartlı değiliz. Reji-
min iç kavgalannda elbet taraf
olamayız. Ama demokratik ilke-
leri savunmak da görevimiz. Biz,
göriişlerinden. siyasal çalışmala-
nndan dolayı partilerin kapatıl-
masına karşıyız. Hiçbir görüş ya-
sak olmamalı. Demokrasi budur.
Biz sosyalistiz, elbet halkın di-
ni inançlanna saygılıyız; ama şe-
natçı bir düzeni istemeyiz. Bu-
nun mücadelesi ise siyasal plan-
da venlmeli. Siyasal kanailar
açık oldukça şeriatçı akımlann
başan şansı olmadığı kanısında-
yım. Kitlelerin dini akımlara yö-
nelmesine neden olan, baskı re-
jimlerinin kendisidir. Iran'da, Ce-
zayir'de, Afganistan'da böyle ol-
du.
Türldye'de de rejim, demokra-
tik kanallan ükayarak, ısrarla kit-
leleri başka kanallara yöneltiyor.
Sonra da kendi yol açtığı sonuç-
larla savaşıyor. Kürt sorununda
böyle oldu, baskı ve şiddet poli-
tikası karşı şiddete yol açtı. Dev-
let yıllardır Kürtlerle savaşıyor.
Şimdi de şeriatçılık gündemde.
Ote yanda, devieti bir ağ gibi sa-
ran çeteler var. Bunlann tümü re-
jimin kendi eseri.
Çözüm RP'nin kapatıbnası de-
ğildir. Şeriatçı harekete karşı şid-
det de değildir. Önemli olan ne-
denleri ortadan kaldırmaktır.
Halkın önü açılmalıdır. Bu da an-
cak banş ve demokrasiyle olur.
Türkiye sorunlannı ancak böyle
çözer ve ancak böyle çağdaşjaşır.
- Sayın Burkay, bildiğiniz gibi
Sedat Bucak ve Mehmet Ağar'm
dokunulmazhklannın kaldınl-
ması doğrultusunda Meclis'ten
karar çıkt. 1970'Ii yıllarda Sive-
rek bölgesinde Rızgari'nin önde
gelen yöneticilerinden olan, şim-
di ne yapüvsa devlet adına y apü-
ğını sövieyen Bucak'ın, aynı za-
manda Ağar'ın, Susurlukolayma
bagb olarak dokunulnıaznklan-
nın kaJduılması çauşmalannı na-
sıl yorumluyorsunuz?
^Savaş, çeteleri doğurdu'
- Kürt ağalannın, aşiret reisle-
rinin. duruma, güç dengesine gö-
re hızla yer ve taraf değiştirme-
leri yeni bir olay degil. Bucak son
dönemlerin tek örneği de değil.
Böyle olmasında devletin yıllar-
dır sistemli şekilde izlediği poli-
tikalann rolü büyük. Rejim, ken-
di ajan ve provokatörleri eliyle
yurtsever örgütleri, aşiretleri, ay-
n mezhep ve din grupiannı çatış-
tırmak, halk muhalefetini böl-
mek için ne lazımsa yaptı. 12 Ey-
lül sonrası ise bölge tümüyle te-
rörize oldu ve toplum. savaşanla-
ra göre kutuplaştı. Kürtler de bö-
lündüler. Kimi PKK'nin. kımi
devletin yanında yer aldı.
Uyuşturucu kaçakçıltğı
Savaş, çeteleri de doğurdu. Ya-
sadışı işler yapan. provokasyon-
lar ve cinayetler düzenleyen. kit-
leleri terörize edenler zaten var-
dı. Bunlara korucular ve "özel
timler'' de eklendi.
Aynca devlet, OHAL bölge-
sınde insan haklannı askıya ala-
rak ve özellikle 1991 "de tüm bu
güçleri. Kürtlere yönelik sindir-
me savaşında başanya ulaşmak
için dilediklerini yapmakta ser-
best bıraktı. 3-4 bin köy böyle
boşaltıldı, milyonlar böyle sürül-
dü, binlerce aydın katledildi ve
katiller yakalanmadı. Kara para
Türkiye'yi fınanse etri ve ekono-
rrüyi tam bir yıkımdan kurtardı!
Ancak söz konusu güçler, za-
manla bol parayı görünce uyuş-
turucu ve silah ticaretini kendi
adlanna yapmaya ve kendi he-
saplanna vuruşmaya başladılar.
Çeteler büyüdü, devlet ve siyasi
partiler içinde dal budak saldı ve
denetlenemez oldu. Işte bu aşa-
mada toplumsal yaşam ve devle-
tin kendisi tehlikeye girdi, yoz-
laştı. Çetelere karşı tedbirler bu
aşamada gündeme girdi.
Ağar'ın. Bucak'ın üstüne gidil-
mesi bundandır. Bu da aynen "şe-
riat tehükesi" gibi. baskı ve şid-
det politikalannın. yıllardır süren
savaşın ürünüdür. Ağar, Bucak
ve tüm ötekiler, "Devlet bize gö-
rev verdi, biz ne yapnksa devlet
için yapük" diyorlar.
Devlet ise onlann sımn aştık-
lannın, işin şirazesinden çıktığı-
nın farkında. Ne var ki geç kahn-
mıştır. Bu aşamadan sonra temiz-
lik kolay değil. Çeteler güçlü.
Belki bazılan, artık gereksiz ha-
le geldiği için törpülenecek veya
harcanacak. Örneğin Sedat Bu-
cak'ın aşireti silahlıdır, küçük bir
ordu gibidir. Ona göz yummaz-
lar. Işi bitenJeratılır... Temiztop-
lum içinse toplumun kendisinin
harekete geçmesi gerek. Halk
meydanlara inmedikçe, hüküme-
te kim gelirse gelsin bir şey de-
ğişmez.
İÎTTİ
Cazi davası
Tanıklar
dinlenecek
AHMETŞEFİK
TRABZON - Gazı olay-
lan sırasmda 7 vatandaşın
ölümüne neden olduklan
gerekçesiyle 8'i tutuklu,
20 polisin yargılanmasına
Trabzon Ağır Ceza Mah-
kemesi'nde yann devam
cdilecek. Dördüncü duruş-
mada görgü tanıklan ile
olay lar sırasmda çekim ya-
pan gazetecilerin dinlen-
mesi ve daha önceki duruş-
maya katılmayan üç sanık
polisin de yannki duruş-
mada hazırbulunması bek-
leniyor. Öte yandan, Trab-
zon Ağır Ceza Mahkeme-
si'nin Adalet Bakanlıfı ve
Yargıtay'ayapnğı 'davanın
Istanbul'a yakın bir vere
afanmasına' yönelik başvu-
rusuna henüz yanıt gelme-
di.
Davanın İstanbul yakın-
lannda bir yere alınması
konusundaki mahkeme ta-
lebine şu ana kadar ne
Adalet Bakanlıgı ne de
Yargıtay'dan bir yanıt gel-
di.
Yannki duruşmaya, hak-
kında gıyabi tutuklama ka-
ran bulunan, ancak henüz
teslim olmayan Isa Bostan
ile tutuksuz olarak yargıla-
nan, ancak daha önceki du-
ruşmaya katılmayan AH
Doğan ile Orhan Dur-
muş'un da katılması belde-
niyor. Yine duruşmada,
dokuz görgü tanığınm din-
lenmesi ve olaylar sırasın-
da çekim yapan ya da olay-
lan izleyen gazetecilerin
ıfadelerinin de okunması
bekleniyor. Geçen duruş-
ma nedeniyle başta İstan-
bul olmak üzere Türki-
ye'nin çeşitli yerlerinden
Trabzon'a gelen mağdur-
lara karşı bazı ülkücü
gnıplann yaptığı gösterile-
rin tekrarlanmaması ve
gerginliğin azaltılması için
polis çok geniş güvenlik
önlemlen alıyor. Geçen
duruşma öncesinde. kente
gelenlerin kimlik kontrolü
gerekçesiyle sık sık yolla-
nnın kesilmesinin Cumhu-
riyet Başsavcılığı'na bildi-
rilmesi karan nedeniyle,
bu duruşma öncesinde
benzeri bir olayın gerçek-
leşmeyeceği belirtiliyor.
MtKRO
TIKNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar(gTaksnet.com
Sayın Bülent Ecevrt,
Siz deneyimli bir politikacı ol-
manın yanında gazetecisiniz.
Gazeteciliği çok sevdiğinizi ve
bu mesleğe özel bir önem ver-
diğinizi de biliyorum. Özel TV
kanallannın çoğalmasıyla, ga-
zetecilik, yazılı olmanın yanın-
da, bir de görsel boyut kazan-
dı. Bu nedenle basın sözcüğü
yerine medya sözcüğünü kul-
lanmaya başladık.
Size iki konuda başvurmayı
gerekli gördüm. Birincisi pro-
mosyon, ikincisi şu anda
TBMM komisyonlarında görü-
şülmekte olan Radyo ve Tele-
vizyon Kuruluş ve Yayınlan
Hakkındaki Kanun'a ilişkin hü-
kümetin yasa tasansı. Biliyor-
sunuz, 1995 yılı içinde "pro-
mosyon ç//g;n/;ğ/"nı önlemek
amacıyla bir kanun çıkanldı.
Halen hükümetinizin de Sana-
yi ve Ticaret Bakanı olan Yalım
Erez, bu kanun çıkarıldığında
da aynı bakanlık görevini yeri-
ne getiriyordu.
Yalım Erez, bu kanun çıkarı-
lırken çok net şekilde, gazete-
lerin asJİ görevlerine döneceği-
ni, tencere tava satmak işinin
DSP Genel Başkanı'na Mektup
engelleneceğini belirtmişti.
Gerçekten de sizden önceki
hükümet döneminde, tencere
tava kampanyalan büyük ölçü-
de sona ermişti. Kanun, pro-
mosyonu yalnız kültür ürünle-
riyle sınırlandırarak çok doğru
bir şekilde yürüriüğe girmişti.
Sizin dikkatli bir gazete oku-
ru olduğunuzu biliyorum. Ga-
zetelerin sürmanşetlerinin ta-
mamının, tabak ve çanak pro-
mosyonlarıyla dolu oldugunu
da sanırım görüyorsunuz. Bu
manzara bizim mesleğimizi cid-
di olarak yaralıyor. Çûnkü gaze-
telerin tirajını ve etkinliğini, ha-
ber ve yorumları değil, dağıttı-
ğı promosyonlar belirler hale
geldi.
Gazetelerin eskiden en temel
toplantısı yazı işleri toplantısı
olur, hangi haberin nasıl venle-
ceği, gelişmelerin nasıl yorum-
lanması gerektiği tartışılırdı. Si-
zin zamanınızda da, bizim mes-
leğe başladığımız dönemde de
böyleydi. Şimdi büyük basın
adını verdiğımiz kuruluşların,
haberden çok tüketim eşyası
pazarfamak amacıyla toplantı-
lar düzenlediği, gazetenin en
yetkili ve etkili kişilerinin bu pa-
zarlama işiyle uğraştığı görülü-
yor.
Sayın Ecevrt, şimdi etkili bir
yerdesiniz, gazetecilik mesle-
ğini ciddi olarak yaralayan
"promosyon savaşlan"nı önle-
yecek girişimlerde bulunun.
Mesleği gazetecilik olan herke-
sin bundan rahatsız oldugunu
biliyorum. Ya bu kanun, ruhuna
uygun bir şekilde uygulansın ya
da kanunun boşluklan varsa
doldurulsun.
•••
Ikinci konu ise TBMM komis-
yonlanndaki Radyo ve TV yasa
taslağı. Biliyorsunuz, 1994 yı-
lında ilk kez bir yasa çıkanldı,
özel TV ve radyolann çalışma
koşulları bir düzene bağlandı.
Şimdi bu yasa değiştirilmek is-
teniyor.
Hükümetiniz tarafından ha-
zırlanan taslağın, bu alana şef-
faflık getirmeyi amaçladığı be-
lirtiliyor. Hisse senetlerinin na-
ma yazılı olması esasıyla bunun
sağlanacağı da kanunun genel
gerekçesinde vurgulanıyor. TV
kanallannın kime ait olduğunun
bilinmesı iyi biradım. Ancak de-
ğişiklik bununla kalmıyor. Yü-
rürlükte olan kanundaki yüzde
yirmiden fazla paya sahip ola-
mama sınınnı ortadan kaldın-
yor.
Yani yeni taslağa göre; bir ki-
şi eskiden ancak bir kanalın,
yakın akrabalanyla birlikte an-
cak yüzde yirmisine sahip ola-
bilirken, şimdi tamamına sahip
olabiliyor. Bununla da kalmıyor,
yeni kanun izlenme oranında
yüzde otuz sınınnı getirerek, bir
kişinin birden fazla kanala sahip
olmaanın olanağını da getiriyor.
Bir kanalın izlenme oranının
yüzde onlann biraz üzerinde ol-
duğu Türkiye'de, en büyük üç
kanala birden sahip olma şan-
sı da ortaya çıkıyor. Yine yasa
taslağında, yüzde onun altında
izlenme oranı olan kanallardan
istenildiği kadar sahip olma yo-
lu açılıyor.
Bu sınırların kalkması ciddi
bir tekelleşme ve kartelleşme
tehlikesini beraberinde getiri-
yor. Daha da dikkat çekici bir
nokta vartaslakta: Eskiden her-
hangi bir TV kanalının yüzde
onundan fazlasına sahip olan
kişi devlet ihalelerine giremfyor-
du, şimdi bu engel de kalkıyor.
Yani TV sahipleri devlet ihalele-
rine girip, istedikleri ihaleyi ala-
bilecekler. Arkalarındaki med-
ya gücüyle diğer rakiplerini ko-
laylıkla alt edebilirler. Devletten
aldıklan ihale nedeniyle, siyasi
iktidara bağımlı hale gelirler. Bu
da haber alma ve haber verme
özgürlüğünü ciddi olarak zaafa
uğratır.
Sayın Ecevrt,
Bu sorunları çok yakından
bildiğinize inanıyorum. Meslek-
ten gelen bir siyasetçi olarak,
gerekli duyarlılığı göstermenizi
bekliyorum. Hükümet taslağı-
nın bu haliyle yasalaşması çok
büyük sakıncalar doğuracak.
Tekelleşme, medyanın önem-
li sıkıntılarından birisi. Değişiklik
taslağı bu gelişmeyi azdıncı
özellikler taşıyor.
DEVÇ TAYAJVÇ
Yazgı Olmasın Olüm
Gece gelen telefon iki kelimeydi: Baban öldü!
Yanrtım, tek kelime olabildi: Geliyorum!
Ben, o günden beri nefret ediyorum gece ça-
lan telefonlardan...
Gün ortasında gelen telefon da iki kelimeydi
(ve Fransızca): Doktor geldi mi?
Yanıtım gene tek kelime olabildi (ve Fransız-
ca): Öldü!
Telefonun beri yanındaki kadının attığı çığlık,
doktorunu yrtirmiş bir hastanın değil, çocuğu-
nu yitireceğini anlamış bir ananın çığlığıydı...
Ben, o günden beri nefret ediyorum çocuklan
ölüme yazgılanmış anaların umarsız çığlıklann-
dan...
Babam Muin Tayanç, çocuklarda toprak ye-
me hastalığının demir eksikliğinden kaynaklan-
dığını "tanılamış"' ve uluslararası tıp tarihineTa-
yanç Hastalığı'nı "tedavisiylebirlikte"armağan
etmiş bir hekimdi. Uzmanlığı kan hastalıklan,
ustalığı kan kanserini yenmekti...
Babamın ölümüyle, çocuğunun da ölüme
yazgılandığına çığlık atan Fransız hanımı hiç ta-
nımadım; çocuğunun ölümcül yazgısından kur-
tulup kurtulamadığını da bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, hastalıklar arasında en çok
kan kanserinden nefret ettiğim!
• • •
Günlerden cumartesi, ikindi saatieri, yağmur
bardaktan boşalıyor... Altıyol sinemalanndan bi-
rine sığınmaya çabalıyorum ki, yolumu bir grup
genç kesiyor: "Kan kanseriolan birarkadaşımız
var. Yardım eder misiniz?"
Günlerden pazar, öğlen saatleri, yağmur ko-
vadan boşalıyor... Ev keyfine hazırlanıyorum ki,
kapımı bir grup genç çalıyor: "Kan kanseri olan
birarkadaşımız var. Yardım eder misiniz?"
Günlerden pazartesi, sabah saatleri, yağmur
Istanbul'u tutsak ediyor. Kadıköy Iskelesi'ne sı-
ğınmaya koşturuyorum ki, bir grup genç "her-
kesin" önünü kesiyor: "Kan kanseri olan birar-
kadaşımız var. Yardım eder misiniz?"
Günlerden salı, çarşamba, perşembe, cuma,
gene cumartesi, gene pazar; yağmur çamur,
güneş rüzgâr, sıcak soğuk... Altıyol, Kadıköy Is-
kele alanı, Carrefçur alışveriş merkezi, Taksjrrı
Alanı, lstiklal Caddesi...
Gençler hızla "örgütleniyor"'... Kiminin elinde
A4 kâğıtlar "Kadir'i kadere terk etmeyeceğiz";
kiminin elinde boyunca pankart "Kadir'in kur-
tuluşu 60 milyar liraya bağlı. Yardım edin"; ki-
minin elinde megafgn "Bir haftada 15 milyar
topladık. 60'ı buluncaya kadar yılmayacağız!
Arkadaşımızı ölüme yenik düşürtmeyeceğizJ";
kimileri el ele, gönül gönüle halay çekiyor, göz-
yaşından boğuklaşmış seslerinde "Seninle be-
raberiz arkadaş" türküsü!
Ve; devieti "derinlik sarhoşluğu"ndan kurtar-
mak istercesine; bordro hükümlüsünden ev ka-
dınına, resmi giysilisinden beli bükük emeklisi-
ne, şık şıkırdamından pejmürdesine "yurttaş-
lar" ceplerinde ne "bırakılmışsa" yardım kutu-
suna atıyor...
Kenan Evren Lisesi'nin yerini bile bilmiyorum.
Ne Aydoğdu ailesini ne yazgıya yenilmeyeceği-
ne inandığım Kadir'i ne de gençliklerini yaşat-
maya adayan genç "insanlar"\ tanıyorum. Da-
hası; Dr. Muin'in ölümünden bu yana geçen 31
yıl içinde, yerini dolduracak yeni ustalar yetişip
yetişmediğini, hatta kan kanserine karşı tıbbın
nasıl yenilikler ile donatıldığını bile bilmiyofum...
Bildiğim tek şey, ben artık yalnızca kan kan-
serinden değil; 60 milyariık hastane giderlerini
karşılayacak sosyal güvenlik sistemini kurama-
yıp da "yaşatma" görevini vatandaşlannın sır-
tınayükleyen "derin" devlet kafasından da nef-
ret ediyorum!
Ana fikir "Her şey bir insan yaşatmak için!"
Ana fikrin ana fikri: Ziraat Bankası Fikirtepe
Şubesi; 0848-000300030-11120-2 (sffır sekiz
dört sekiz - srfır sıfır sıfır üç sıfır srfır sıfır üç srfır
- bir bir bir iki sıfır - iki) No'lu hesap...
DinozoRH A F T A L I K M İ Z A H D E R G İ N İ Z
Kan basmcını düzenler,
şekeri düşürür,
pekliği giderir.
ÇIKTl