23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 1997 CUMA 12 KULTUR Nuri Bilge Ceylan'rn iki kişilik; sezonun en küçük bütçeli filmi bugün gösterime giriyor 'Kasaba, tıpkı ada gibi bir film' ESRA ALİÇAVUŞOĞLU "Mektup", "Hamam", "Masumi- yef^UstaBeniÖMürsene" ve "Kuşat- ma .AJtında Aşk"tan sonra bugün "Ağır Roman" ile birlikte yeni bir Türk fılmi daha gösterime giriyor. Yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan'ın yaptığı "Kasaba", yönetmenin uzun metrajlı ilk fılmi. "Kasaba" ile 1997 Antalya Altın Porta- kal Film Festivali'nde Jün Özel Ödülü ve Adana Altın Koza Film Festivali'nde Yılmaz Güney Özel Ödülü'nün sahibi olan Nuri Bilge Ceylan, "Koza" adlı kısa metrajlı filmi ile 1995 Cannes Film Festivalı dahil 17 uluslararası festivalde yer aldı. 1995 "te Kültür Bakanlığı Başa- n Ödülıi'nü de alan "Koza", aynca Mı- sır'da Ismailia Film Festivali'nde en iyi film, tstanbul Kısa Film Festivali'nde de en iyi film ödülünü aldı. 1970lerde küçük bir kasabanın kır- gın insanlannın hikâyesini. çelişkileri- ni ve ıç dünyalannı anlatan filmin öy- küsüfotoğrafsanatçısı Emine Ceylan'a, senaryosu ise Nuri Bilge Ceylan'a ait "Kasaba" tam bir aile filmi olarak ad- landınlabilır. Çünkütıpkı "Koza"da ol- duğu gıbı yönetmenin annesi ve babası da filmde rol alan oyunculardan. tki ki- şilık bir ekıple gerçekleştirilen "Kasa- ba". sezonun en küçük bütçeli filmi. Yaklaşık bir buçuk yıl içmde çekimleri tamamlanan film, Çanakkale'nin Yeni- ce kasabasında dört mevsimden görün- tülerle gerçekleştırilmiş. Filmin müziklen ise klamet ustası Ali Kayacı'ya ait. "Kasaba"nın belki de en önemh fark- lılığı siyah-beyaz olması. Yönetmenli- ğinin yanı sıra fotoğraf sanatçısı da olan Nuri Bilge Ceylan. filmin siyah-beyaz olmasını hem fotoğrafçılıktan gelen bir alışkanlığa hem de teknik olarak daha kolay olmasına bağlıyor. "Fotoğraflan- mı da siyah-beyaz çekrv'onım. Siyah-be- yaz tekniğini iyi biliyoruın, ama filmin böyle olmasında birinci koşul bu değil- di. Film 1970'lerde geçtiği için eskiyi da- ha doğnısu geçmişi daha iyi çağnştırdı- ğı için kullandım. Aynca siyah-bevazm ışıklandırmada birtakım teknik kolay- hklar getirmesi de söz konusu. Muüaka siyah-beyaz olmalı diye düşünmüyor- dum, ama iki kişilik bir ekiple bu daha kolavoMu." • 1970'lerde küçük bir kasabanın kırgın insanlannın öyküsünü, çelişkilerini ve iç dünyalannı anlatan film, siyah-beyaz ve her karesi tıpkı bir fotoğraf estetiği içinde. Antalya ve Adana festivallerinde ödüller alan 'Kasaba", tıpkı 'Koza' gibi bir aile filmi. İki kişinin yanı sıra yönetmenin ailesi, amatör oyuncular ve yöre halkı da rol alıyor. Çanakkale'nin Yenice kasabasında dört mevsimden görüntülerle 1.5 yılda tamamlanmış 'Kasaba'. "Kasaba"da profesyonel oyuncular yerine, amatör oyuncular ve yöre halkı- nın rol alması yeğlenmiş. Filmin çekim süresinde Çanakkale halkı desteklerini esirgememişler. Yenicelilerdahadoğru- su oyuncular eşyanın taşmmasından oyunculuğa kadar her şeye yardım et- miş. Ceylan, profesyonel oyuncular ye- nne yöre halkını kullanmasını, bu in- sanlann doğal olmalanyla açıklıyor. Fil- min dıkkat çeken bir dığer özelliği ise her karesinin tıpkj bir fotoğraf estetiği içinde olması. Oysa Ceylan bu gözle- min, yüzde doksan sabit kamera kulla- nılması ve kendisinin fotoğrafçı geçmi- şiyle birleştirilerek ortaya çıktığmı söy- lüyor. Ceylan, filmdeki çerçevelerin sa- dece olması gerektiği gibi, özellilde gü- zel görüntü oluşsun diye değil, sadece gerçekçi olsun diye gerçekleştirildiğini vurguluyor. Nuri Bilge Ceylan, filmin iki kişilik bir ekiple cekilmesinin nedenini şöyle açıklıyor: "Eldbin özellikk iki Idşiyle gercekteşmesi organizasyona üşenmek- ten kaynaklandj. Bir sürfi insanı tstan- bul'da bir araya getirmek hem zaman hem de para kaybL Filmin çekim süre- sinde boş zamanianmız hep aniden or- taya çıkdğı için iki kişilik bir ekip isinu- ze geldi doğrusu. Az insanı toparlamak daha kolay oiuyor. Zaten fazlasına da ih- tiyaç duymadım. Çünkü filmi çektiği- miz yerlerde de yardımcı bulabildinı. îşi çok iyi bilen insan istemiyordum zaten. Örneğin bir sanat yönetmenine ihtiyaç yoktu, onu zaten ben yapmak istiyor- dum. Film. gerçek mekân ve insanlardan oluştuğu için çok fazla önemli bir etken değüdi kalabalık bir ekiple çahşmak." "Kasaba". Nuri Bilge Ceylan'ın ço- cukluğunun geçtiği Yenice kasabasında bütünüyle otobiyogTafık olmasa da, oto- biyografik öğeler kullanılarak gerçek- leştirilmış. Daha çok 1970'lerin atmos- ferini canlandırmaya yönelik olarak ta- sarlanan filmdeki konu, yönetmenin ve ablasının beraber yaşadıklan olaylardan yola çıkılarak oluşturulmuş. "Kasaba", Amerikan ve aksiyon fılmlerine alıştınlmış izleyicinin biraz yadırgayacağı bir fıkn. Nuri Bilge Cey- lan çok hızlı yaşamaya alıştığımız şu günlerde insanlan biraz daha yavaş ol- maya davet etmek istiyor: "Kasaba'nm günümüzün fUmlerine uymavan bir film olduğunu biliyonım. Bu yüzden şansı el- bette çok yüksek değil. Aynca çok seyir- ci çekecek bir füm de değiL FUmdeseyir- cinin talep ettiği eğlence, hız, teknolojik şaşırtmacalar ya da seksyok. Antalya'da bir seyirci 'Ben neden böyle bir fılmi seyredeyim ki, bu zaten benim hayatım' diyerek çıkmış. Demek ki seyirci smema- ya, kendi hayatından kurtulabiIeceğL, kendi sorunlannı örtbas edebileceği bir eğlence aracı olarak yaklaşıyor daha çok." 'Festivalleri hedefledim' Beyoğlu Pera Sınemasında yahuzca bir hafta süreyle gösterilecek olan fil- min, özellikle festival firsatlannı kaçır- maması gerektiğini söylüyor Nuri Bil- ge Ceylan ve festivallerin kendisi için çok önemh olduğunu vurguluyor. "Fes- trvaller, bu tip filmlerin bütün dûnyada izleyicilerle buluşma yeıieri. Zaten en basta da festivalleri hedefleyerek bu fD- miyapüm ve bunlara da katıhyorum. Şu anda sadece Antalya ve Adana'ya kaül- dım, ama bundan sonra yurtdişındaki festrvallere de kaOhnayı amaçlryonım. Antalya'da film diğer funüerden çok farkh görfindü gözüme. Tıpkı bir ada gi- biydi diğer filmler arasında. Aslında bu- na sevindim, zaten öyle olmalı diye dü- şünüyordum. Çok farkh bir film vapü- ğunı bihyordum, daha iyi ya da daha kö- rü değil, ama daha farkh. Zaten öyle de bulundu. Jürinin değerlendirmesinde de hep öne çıku farkhhğL" Nuri Bilge Ceylan'ın bundan sonra- ki projesi yine aynı bölgede, aynı öykü- ye benzer. yme yavaş ve kendi deyimiy- le yine 'sıkıcı' bir film; ama "Kasa- ba"dan daha tıtiz ve daha az 'yanhş' içe- ren bir film olacak. Eserin ortak restorasvonu 15 vılda tamamlandı. Büyük Saray Mozaiği etkinliklerie tanıtıltyor Kültür Servisi-T.C. Kül- tür Bakanlığı Anıtlar ve MüzelerGenel Müdürlüğü, Avusturya Bilimler Akade- misi, Ayasofya Müzesi Mü- dürlüğü ve Avusturya Baş- konsolosluğu Kültür Ofisi, Büyük Saray Mozaiği res- torasyon ortak projesinin ta- mamlanması nedeniyle bu- gün saat 11.00-13.00 arası Büyük Saray Mozaikleri Müzesi'nde bir tören dü- zenlenecek. Proje. sanat tarihi açısın- dan büyük bir değer taşıyan Büyük Saray mozaiğinin bilımsel olarak incelenme- si. korunması, uygun bir müze yapısı altında, güncel koruma ilkeleri kapsamında ziyarete açılarak Istanbul'a yeniden kazandınlması amacını taşıyor. Arkeoloji. restorasyon ve müzecilik bilim dallann- dan, Türk ve Avusturyalı uzmanlarca ortaklaşa yürü- tülen çalışmada, Avusturya- lılar mozaiğin incelenmesi, kurtanlması, yeni koruma yöntemlerinin geliştirilerek uygulanması ve bu konular- da Türk uzmanlann eğitil- mesini üstlenirken, Türkler ise mozaiğin saklanmasına uygun, yeni müze yapısının planlanıp kurulmasını yü- rüttü. 1983-1997 yıllan ara- sında 20 değişik çalışma ba- samağını ve 26 ayı kapsa- yan bir çalışma sonucu ta- mamlanan proje, Aya trini Kilisesi'nin ıkincı katında oluşturulan geçici işlikte sağlamlaştınlarak yeniden buluntu yerine geri götürül- dü Açılışım Ayasofya Mü- zesi Müdürü Ali Kıbçka- ya'nın ve Avusturya Baş- konsolosluğu Kültür Ofisi Müdürü Dr. Envüı Luci- us'un gerçekleştireceği tö- rene, Prof. Dr. VVferner Wd- zig, Prof. Dr. Ender Varin- Boğlu. Dr. Johann Plattner ve Kültür Bakanı tstemihan Talay da konuşmacı olarak katılacaklar. Büyük Saray Mozaiği sergisinin de açılışının yapı- lacağı etkinlikte. Prof. Dr. VVerner Jobst ve Behcet Er- dal ise Büyük Saray Moza- yıği'nin tamtımını vıdeo gösterisi eşliğinde gerçek- leştirecekler. Avusturya Başkonsolos- luğu Kültür Ofısi Büyük Saray Mozaiği restorasyon ortak projesinin tamamlan- ması nedeniyle aynca ak- şam etkinlikleri de düzenli- yor. Bugün saat 19.00-22 arasında düzenlenecek et- kinlikler. Palais Yeniköy Köybaşı Cad. 44, Yeni- köy'de gerçekleştirilecek. Saat 19.00'da Büyük Saray Mozaiği restorasyon ve konservasyon çalışmalan- nın sunulduğu video göste- risi, saat 19.30'da Avustur- ya Lisesi öğrencilerinin re- sim çahşmalanndan oluşan 'MozaikTasanmlan' sergi- si ve W.Jobst-B. Erda! ve Chr.Gurtner'inyazdığı 'ts- tanbul Büyük Saray Moza- iği' adlı kitabın tanıtımı da yapılacak. Gece de aynca Roland Batik ve Bridges üçlüsü- nün katıldığı bir konser de izleyicilere sunulacak. Yunanistan Ulusal Tiyatrosu, Niketi Kontouri'nin yorumuyla 'Medea'yı sahneledi derin duygıılar evrenseldir' GÜLERÇETtN Yunanistan Ulusal Tiyatrosu, pa- zartesi akşamı tstanbullu sanatsever- lerle, perşembe akşamı da Ankaralı sanatseverlerle buluşarak antik tiyat- ronun en tutkulu kadınlanndan Me- dea'nın öyküsünü paylaştı izleyici- lerle. Devlet Tiyatrolan'nın girişi- mıyle gerçekleşen etkinlik kapsamın- da Ankara Devlet Tiyatrolan'nın bir yapıtmın da önümüzdeki günlerde Yunanistan'da sahnelenmesi bekleni- yor. Yunanistan'ın önde gelen topluluklanndan biri olan Ulusal Tiyatro, antik drarnalan sahnele- me, sergileme geleneğiru sürdürüyor.Euripides'in en önemli yapıtlanndan biri olan "Medea"yı Ni- keti Kontouri sahneye koyuyor. Başrollerini Karyfyina Karabcti. Maya Lymbesopoulos, Yan- nis DaÛanis ve Nikos Hatzopoulos'un paylaşükla- n oyun. ihanete uğrayan aşkının intikamını alabil- mek için çocuklannı öldüımeyi bile göze alan Medea'nın öyküsünü anlatıyor. Güçlü ve tutkulu bir kadın Medea. Altın Postu aramak için ülkesi- ne gelen Argonotlara yardım ederek kendi ailesi- ne ihanet eder ve Jason ile birlikte Korint'e kaçar. Ancak Jason kendisine iki çocuk veren Medea yerine kralın kızı ile evlenmeyi tercih etmiştir. Kral Kreon bu zeki ve tutkulu kadından rahatsız olarak onun şehri terk etmesini istemesi üzerine ihanet, sevgı, fedakârlık hesaplaşmalan ile örülü olan metin, dünya tiyatro tarihının en acımasız tra- jedisiyle noktalanır. Oyunun yazılışından bu ya- na 2500 yıldır tiyatro dünyasını rahatsız eden ko- nu, Yunanistan Ulusal Tiyatrosu'nun yorumunda dabürün açıklığıyla ele alınmıyor. tkı çocuğun an- neleri tarafindan öldürülüşünü iki kukla aracüı- ğıyla aktaran yönetmen Niketi Kontouri ile pro- valar sırasında görüştük. Metin, klasik oyunlarda en önemli öğe - Tiyatro geçmişiniz hakkında bdgi verir misi- niz? NİKETt KONTOURİ - 1980 yılında Ulusal Tiyatro'nun drama bölümünden oyuncu olarak mezun oldum. New York'a giderek tiyatro ve film yönetmenliği üzerine master yaptım. Ancak okul bittikten sonra sınemayla hiç ilgilenmedim. Ulu- sal Tiyatro üe Medea'yı sahneleyene kadar da Yu- nanistan'da pek çok klasik ve modern oyun sah- nelemiştim. Umarım Medea son antik oyunum olmaz. -1 lusal Tiyatro, antikoyunlarabüyük önem ve- riyor. Bunun nedeni nedir? Yunanistan'da küçük yaşlardan itibaren Antik Yunan tıyatrosuyla iç içe büyüyonız. Bu yapıt- lann Yunan halkı için anlamı çok büyük. Kök- lerimiz bu oyunlara dayandığı için çok yakın buluyoruz onlan kendimize. Ulusal Tiyatro da bu geleneği korumak, geleneklerin derin- liğinı yakalayarak bu derinliği modern za- mana taşımaİc zorunda. - Peki klasik yapıtiann günümüzdeki yeri ne- dir sizce? Hâlâ kalbimize seslenebilen bu yapıtlarda her zaman sorulması gereken sorularbuluna- bilir. Bu yapıtlann günümüz insanı için söy- leyecekleri çok şey var. Yunan halkı olarak antik yapıtlann prototipini anlama aynca- lığına sahibiz. Modern Yunancanın antik • "Hâlâ kalbimize seslenebilen bu yapıtlarda her zaman sorulması gereken sorular bulunabilir. Bu yapıtlann günümüz insanı için söyleyecekleri çok şey var. En derin olan duygular da evrenseldir ve zamanla yitmez." dille kökenleri kopmadığı için bu kültürle doğru- dan iletişim kurabiliyoruz. Bu oyunlar bınlerce yıl önce yazıldı. Ancak biz bugün onlan modern dıl- de sergileyip içlerinde banndırdıklan büyünün keyfıne varabiliyoruz. Çünkü bu oyunlar; en de- rin sevgileri, en derin nefretleri, en derin ihanet- leri konu alıyorlar. En derin olan duygular da ev- renseldir ve zamanla yitmez. Bu nedenle bürün dünya tiyatrolan klasiklere yer ve- riyor. -Pekibume- tinlerin modern çoirileri, bu de- rinliği taşıyabüi- yor mu günü- müze? Çevirmenlerin hassaş ve duyarh da\Tanması gerekiyor. Örneğin ben kendi yorumuma en uygun çeviriyi bulabilmek için yüzyılın başından be- ri yapılan bütün çevirileri okumak zo- runda kaldım. Klasik oyunlann met- nin gücüne dayandığırun, bu oyunla- nn sahnelenişinde en önemli öğenin metin olduğunun unutulmaması gere- kiyor. -Medea'yı sahnelerken neieri ön plana çıkardımz? Dekorda ve kostümlerde oldukça yalın bir yol seçmek istedim. Antik bir trajediyi sahnelerken metnin içindeki anlam ve simgelen aktarabilecek seçimleri yapmak oldukça güçtür. Benim tercihım mümkün olduğunca geometrik bir sahneleme tekniğine başvurmaktı. Ancak be- nim yorumumu ayakta tutan şey oyuncular. Euri- pides'in güçlü dilini yorumlayacak güçlü ses ve vücutlara ihtiyacım vardı. Canlı çocuklar yerine kuklalar -Metindeherhangibirdeğişjktiğebaşvunlunuz mu? Hayır metne hiç dokunmadım. Sadece sahne- de canlı çocuk oyuncular kullanmak istemiyor- dum. Çocuklann sahnede öldürülmesini isteme- dığim için kukla kullandık. Bu nedenle de iki di- zeyi atmamız gerektı metinden. - Medea'yı sahnelerken onun kişiliğine ve yaşa- dığı trajediyc yaklaşımınız nasıl oldu? Medea'yı kendi kalbimle görmek istedim. Knk yaşındayım ve pek çok güçlükle karşılaştım. Me- dea'yı yönetme ayncalığına sahip olunca kendi kendime 'neden' sorusunu sormaya başladun. Bu da beraberinde 'nasıl' sorusunu getirdi. Oyunda- ki karakterlerin en güçlüsünün Medea olmasını is- tedim. Bunu da başardık sanınm. Oyunun başın- da bütün erkekler Medea ile aynı güçteler. Ancak bu erkekler sahneyi terk ettiği zaman, Medea bü- tün gücüyle tek başına ayakta kalabiliyor. O gü- neşın torunu, krallar ne yaparsa yapsın onun ken- disine yardımcı olacak tannlan var. Ben de bunun altını çizmek istedim. Euripides'in Medea'ya er- keksi özellikler verdiğini düşünüyorum. Kanlı bir savaşı başlatan, ihanete uğramış aşkı adına erkekler gibi savaşan birkadın... Oyundaki öte- ki karakterler gibi o da gerçek bir kişi değil, prototip. Bu nedenle bir noktadan sonra içgü- düleriniz devreye giriyor. Ben de yorumum- da çoğunlukla ıçgüdülerimle hareket ettim. Zaten bu tür oyunlarda nelerin olup bittiğini anlamak için gerçeklere başvurmanız imkân- sız. - Kadın bir yönetmen obnanız metni yorumla- yışınızda etkili oldu mu? Herkes Medea'ya feminist bir bakış açısıyla yaklaşacağımı düşünüyordu. Ancak kesinlikle ka- dın bakış açısıyla yaklaşmadım metne. Bir kadı- nın erkeklerin hissetmediği şeyleri hissetmesi ya da bir erkeğin birkadırun hissetmediği şeyleri his- setmesi oldukça doğal. Çünkü söz konusu olan şey akıl değil. Medea ise içgüdüler üzerine kurulu bir metın. Benim Medea'yı anlamam çok güç. Daha çok Medea'nın tutku ve ıntıkam gücünün kurban- lan açısından yaklaştım olaya. Medea'da adalet duygusu yok. Bu nedenle Euripides'in en radıkal yazarlardan biri olduğunu düşünüyorum. lnsanlı- ğa en temel gerçekleri en yalın dille aktanyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Bugünü Görebilmek Yazılanmdan yakınanlar, zaman zaman şöyle di- yorlar: Yalnızca geçmişten söz açıyorsunuz. Dün- kü yazarlar, dünkü kitaplar, dünkü konular... Bu- günü göremiyor musunuz? Ben bugünü görebilmek uğruna geçmişten 'de' söz açtığımı düşünüyorum oysa. Yazılanmı sev- meyenleri kırmak istemediğimden susup kalıyo- rum yine de. Dünkü yazarlar diye andıklan kişiler, edebiyatı- mızda a. bırakmış, bugün de yaşamalan gerekli şa- irler, hikâyeciler, romancılar olsa gerek. Gerçi bir dönem önemsenmiş o yazarlanmız, iyi kötü okun- muş, üzerlerinde çaJışılmış. Ne var ki 1980 sonrasının büyük kültür çökün- tüsünde büsbütün silinip gitmişler; adeta yoğun bir karanlığa terk edilmişler. Günün modalanna yenik düşürdüğümüz bu adlar, bir şiirin iki dizesin- de, bir öykünün birkaç paragrafında, bir romanın üç beş sahnesinde hâlâ yaşamaya çalışıyorlar, hiç olmazsa benim için. Ben de 'yaşayan' soluk alıp veren varlık kırpın- tılannı başkalanyla paylaşmaya çalışıyorum, üste- lik, salt bugünü anlayabilmek için. Arada bir Yakup Kadri'nin Kiralık Konak'\n\ dü- şünürüm. Bugünün değişmiş kültür değerlerini ilk haber verenlerdendir Kiralık Konak. Okullarda 'ödev' niyetine okutuluyorsa okunan Kiralık Ko- nak. Geçenlerde Yolpalas Cinayeti'rim yeni basımı- nı (Özgür Yayınlan) okuyordum. Kiralık Konak ka- dar etkiledi beni. Haiide Edib'in bu kısacık ama özlü romanına öteden beri duygusallıkla bağlanmışımdır. Yolpa- las Cinayeti'ni 1936 yılının haftalannda yayımlan- mış Yedigün dergilerinde 'görmüştüm' ilk kez. Bu dergiler ciltlenmiş olarak bir akraba evinde durur- lardı. Her gıdişimizde açıp açıp bakardım. Münif Fehim her sayı tefrikalara birbirinden kıv- rak Mlüstrasyonlar armağan etmiş. öyle bir dö- nemmiş işte; dergilerde, gazetelerde romanlar tef- rika ediliyor, romanlar resim sanatıyla kaynaşıyor- muş... Haiide Edib, Yolpalas Cinayeti'nde altmış yıl ön- cesinin 'Şişli sosyetesi'ni anlatıyor. Rey Kardeş- ler'in Lüküs Hayat'\ tam üç yıl önce ilgi odağı ol- muş; Şişli'de apartman hayatını operet dünyasın- da dile getiriyor. Bugün o Şişli'nin yerinde yeller esmektedir. Semt dönüşüme uğramış ama ne Haiide Edib'in yazdıklan, ne Rey Kardeşler'in sahne rüyasına alıp götürdükleri 'dönüşebilmiş.' Onlar yerli yerinde duruyor. Şimdi adı Şişli sosyetesi değil. Şuralar-buralar sosyetesi. Kentin vartıklı semtlerini Şişli'nin yerine dilediğinizce oturtabilirsiniz. Söz konusu sosyete- lerin kişileri fotoğraflarda boy gösteririer. Kendile- ri için dergiler bile basılmaktadır; ithal kâğıda, bü- yük boy, rengârenk fotoğraflı dergiler. Bazen tele- vizyon programlarında boy gösteriyorlar. Ne yer- ler ne içerier, nerede otururlar, ne giyinirier, nasıl yaşartar; istemesek bile öğrenmek zorunda kalı- nz. Haiide Edib, Karagümrük'ün çetin hayat koşul- larından bir 'izdivaç'la Şişli'ye gelen Sacide'yi ve ailesini şöyle tanımlıyor: "Bu kadar sefil ve güç şartlar içinde yetişen ve birdenbire bu kadar başdöndürücü birhayata atı- lan genç bir kızın azıcık kendini etrafa göstermek istemesi tabiidir. O, evvela kendini ailesine gös- termekle işe başladı. Kudretin ilk tadını babasına tahakküm ettiği gün tattı. Esasen Agâh Efendi, ya- malı pantolonu, dirseklerinin havı gitmiş ceketiy- le berabereski itikatlannı süprüntülüğe atmış, da- madın terzisine yaptınlan yeni kostümüyle, yeni r7- kirler giymişti. Düğünden bir ay sonra Karagüm- rük'e ayak basmaz olmuştu. Hatta eski günlerde, haftada birkaç defa sille tokat patakladığı Saci- de'nin zelil bir dalkavuğu oluvermişti." Romancı abartısı diyeceksiniz. Acaba? Haiide Edib daha da amansız çıkıp ekliyor: "Fakat ne de olsa bu yeni hayat içinde o, ya- bancı görünüyor, tavırlan uymuyordu. Bunu Sa- cide, kocasından evvel sezdi. Dertıal Agâh Efen- di'yi şımartmamak lazım geldiğini, kibar misafir- ler arasından çekilmesi elzem olduğunu söyledi." Sacide'nin babası şimdi zengin evinin kâhyası- dır ve kızı kendisinden "Bizim kâhya Agâh demek istiyorsunuz..." biçiminde söz açmaktadır. Attmış yıl öncesinin bu saptayımlan bugün için eskimiştir diyebilir miyiz? Belkı sadece "kibar mi- safirler" ortadan kaybolmuş, sırra kadem basmış- tır. "Dünkü yazahar''ımızı okumayanlar, günümüz- de, onlann yazdıklannı hep yaşamak durumunda- lar. Benden söylemesi... Takvimde İz Bırakan: "Hem peder filan lazım değil. Sadece Agâh.. Onu dairemize kâhya tayin edeceğim. Aylık veri- riz, burada yatar kalkar. Sen bilmezsin Murat'çı- ğım, sonradan görmelere pek yüz vermeye, ba- şa çıkarmaya gelmez." Haiide Edib Adıvar, Yolpa- las Cinayeti, Ozgür Yayınlan, 1997. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear