18 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 KASIM 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Hükümet 'Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandınlması Projesi' hazırlıyor Yönetime ABD modeli ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ EMİNE KAPLAN ANKARA -55. hükümet, orta vadeli ıs- tikrar paketı çerçevesinde çalışmalan sür- dürülen "kamu >önetimi refonnu"nun projesınj hazırladı. ABD'de uygulanan sis- temden örnek ahnarak hazırlanan proje, yerel yönetımlere büyük ölçüde yetkı dev- rine gıdılerek bazı bakanlık ve kurumla- nn kaldınlmasını öngöriivor. Devletın iş- levlerinin "sa\aınma.dipk>masi. vargı,ma- liye ve iç güvenlik" olarak belırlendiği pro- jede, eğıhm. sağlık. trafık ve kültür hiz- metlen yerel yönetimlere bırakılıyor. Başbakanlık. "Kamuyönetiminin yeni- den yaptlandınlması2000 projesi" ıçın ha- zırlıkJannı tamamladı. Başbakan Mesut Yıhnaz'a verılecek brifıngın ardmdan Ba- kanlar Kurulu'na sunulacak projede. dev- letin küçültülmesı, yetkı de\Ti, personel ve mevzuat reformuna gidilmesi yer alı- yor. Devletin işlev lerinin "savunma, dip- lomasi. >argu maliye veiçgüvenlik" olarak sınırlandınldığı projede. devletin sanayı ve ticarete girmemesi öngörüldü. Devle- tin aşın büyümesinin, istihdam sonınunun devlet kadrolanna yapılan atamalarla çö- zümlenmesi politikasının yeni kunımlar oluşturulmasına neden oiduğuna dikkat çekilirken, kamu hizmetleri ve sorunlara verilen önemin gösterilmesi amacıyla De- ntzcilık Müsteşarhğı. Çalışma ve Sosya! GüvenJık Bakanlığı ve İşçı Sorunian Ge- nel Müdürlüğü gıbi hiyerarşik olarak bü- yüyen kurumlann oluşturulmasının alış- kanlık durumuna geldıği vurgulandı. Siya- si müdahaleler ve merkezi yönetımın ha- zır olmaması nedeniyle yerel yönetımlere yetkı de\Tİnın gerçekleştinlemediği vur- gulanırken. merkeziyetçiliğin giderek art- tığı. taşranın sorunJannın merkeze taşın- dığı. kaj-naklann rasyonel kullanılamaz duruma geldiğı ve yerel yönetimlenn gı- derek zayıfladığına işaret edildi. Projeve göre, merkezi yönetım ıçinde hiyerarşik kademe sayısı azaltılacak. yet- kıler en uç binmlere kadar devTedilerek halkla doğrudan ıletişimde olan persone- le karar alma ve sorun çözme yetkisi ve- rilecek. Türkiye'de kamu hızmetlerinin an- cak yûzde 12'sinin yerel yönetımler tara- fından yerine getınldığıne dikkat çekilir- ken. bu oranın Avrupa ülkelerinde yüzde 50-65 arasında olduğu belirtildi. Yerel yö- netimlere, spor. sosyal hizmetler ve çe\Te koruma tesislen, trafik, kültür, sağlık ve şehir ıçi hızmetlerin devredilmesinin ön- görüldüğü projede. yerel yönetimlere yet- kı devriyle Tanm \e Köyişleri Bakanlığı, Köv Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Bayın- dırlık ve Iskân Bakanlığı gibi bazı lcurum- lara gerek kalmayacağrna dikkat çekildi. Projeye göre. liyakat ve kariyer ilkele- rine uygun, hizmetin niteliğinin gerektir- diği sayıda personel istihdamı sağlanacak.. Her il kendi personel istihdamını yapabi- lecek. Illerdeki genel personel politikası için kadro tavanlan ve kıstaslan merkezi yönetim tarafından belirlenecek. Proje için hazırlanan ön raporda. Avustralya, Fran- sa, Hong-Kong, îngıltere, Japonya, Kana- da ve Mısır'da yeniden yapılanma proje- sine başlandığına işaret edilirken, ABD'denömeklerverilereksıstemin yüz- de 50 oranında tamamlandığı belirtildi. İHLAS YÖNETMELİK DİNLEMİYOR Tanm arazilerine fabrika • Düzce'de tanm arazileri ûzerinde yönetmeliklere aykın olarak otomobil fabrikası kurmak isteyen Ihlas Holding'e göz yumulduğu belirtildi. CEM ULLTAŞ Ihlas Holding'e bağlı Ihlas Motor A.Ş.'nin, Düzce'ye bağlı Islahiye Köyü Çayırlık mevkiinde satın aldığı 482 dönüm arazınm 2. sınıf tanm toprağı olduğu \e "Tanm Alanlannın Tanm Dışı Gaye ile Kullanılnıasına Dair V ö- netmefiğe" aykın olarak KİA marka otomobil üretmek için fabrika kurma çalışmalannı sürdürdüğü belirlendi Söz konusu arazının İstan- bul'a içme suyu sağlayacak Melen Barajı'nın uzun koru- ma sınırlan ıçinde bulundu- ğu, Çe\re Bakanlığı'nın söz Miting Kırşehir PETLAS'a sahip çıktı ÎŞÎKKÂNSÜ MEHMET ATTLGAN KIRŞEHİR - RE- FAHYOL iktidan döne- minde özelleştırilerek Kombassan'a satılan PETLAS'tan son gün- lerde 250'ye yakın işçi- nin çıkanlması üzerine dün Kırşehır'de "Kırşe- hir PETLAS'a Sahjp Çıkıyor" miringi dü- zenlendı. Yüzlerce Kirşehirli ve PETLAS işçisinin katrldığı mitingde "Vor vtır inlesin. Kombassan dintesin", "PETLAS kapatuamaz", "Suskun toplum istemiyoruz", "PETLAS bizündir,bi- zim olacak" sloganlan atıldı. Miting sırasında söz alan temsılciler, PETLAS'ınKırşehir'üı geleceği olduğunu be- lirttiler ve Kombassan şirketinin, işçi çıkarma ve gerekirse fabrikada üretimin durdurulması- na yönelik önerilerine karşı çtktılar. Konusma- cılar, PETLAS'ın satışı konusunda Kayseri Böl- ge tdare Mahkeme- si'nin yürûtmeyi dur- durma karan verdiğini belirterek yargı kararla- nnın uygulanması ge- rektiğini yurguladılar. Petrol-lş Genel Baş- kanı Bayratn Yıkhrun da PETLAS'ıa kurulu- şundan bu yana özellik- le lastik tekelleri tarafm- dan sistemli bir şekilde engellerle karşılaştığına dikkat çekerek şunlan söyledi: "KİTier biriierine baraç mezat sanuyor. Sorun yalnızca PET- LAS'ın ve Kırşehir'in sorunu değildir. Bu so- runlanmızı inanarak bir yerfcre taşınıalıyız." Türk-Iş Genel Sekre- teri Şemsi Denizer de PETLAS'ın ucuz ve ni- telikli lastik ürettiğine değinerek fabrikanın kapatılmasının müm- kün olmadığını, bu ko- nuda iktidan uyaracak- lannı sözlerine ekledi. konusu yatınm için hazırla- nan Çevresel Etki Değerlen- dirme (ÇED) raporunu ona\ - lamadığı, şirketın buna kar- şın yatınm çalışmalannı dur- durmadığı belirtildi. DSl'nın de şirketle yaptığı anlaşma gereğı bu arazide bulunan sulama kanallannı kaldırdı- ğı, Kö> Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün de yatınm için izin vermekten çekinme- diğı ortaya çıktı. TMMOB Ziraat Mühen- disleri Odası Genel Başkanı Prof. Gûrol Ergjn. DSt'nin thlas Motor A.Ş. ile anlaşa- rak buradaki sulama kanalla- nnı kaldınp bitişikteki par- sele taşıdığını bildirdı. DSl'nin, ilgili şirketin talebı üzenne verdiği H.07.1997 tarihlı yanıtta, arazinın "Düzce Ovası sulama sahası içinde kalan 2.sınıftanm ara- asi olduğunu, aynca İstan- bul'a içme suyu sağlayacak Melen Barajı'nın uzun me- safeli koruma alanı içinde kaldığım" bildirdı. Ancak buradaki sulama kanallannı bitişikteki parsele taşıyan DSİ, bununla da yetinmeye- rek verdiğı yazılı yanıtta, bu arazide tesis kurulmasma en- gel bir durum olduğunu da bildirmedi. Yönetmeliğe gö- re yapılacak uygulamalan gerçekleştirecek ve denetle- yecek olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de yıne söz konusu şirketin izin tale- bi üzerine verdiği 13.08.1997 tarihliresmı ya- nıtta, arazınin "sulu tanm kullanımlı 3. sınıfarazi oldu- ğunu, ancak sulama şebeke- si revizvono \apılarak drenaj kanalı. \edek sulama kanalı. servis yollan değiştiriküğin- den bıi arazide sulama ola- nağı kalmanuşür' 7 görüşünü savunarak >atınmı onayladı- ğını bildirdi. Ergin, söz ko- nusu arazinin Köy Hizmetle- ri 'nin verdiği yanıtta olduğu gibi 3. sınıf sulu tanm kulla- nımlı arazı olduğu kabul edilse bile. ilgili yönetmeli- ğe göre bu alanda otomotiv endüstrisi kurulamayacağını söyledi. Toyotasa'nın da 1. sınıf tanm topraklan üzerin- de kurulduğunu anımsatan Prof. Ergin "Ancak şeytanın akıl edebileceği yöntemleıie yönetmelik aşdmaya çalışılı- yor" dedi. KlA'nın ikıncı bir Toyotasa olayı olduğunu be- lirten Prof. Ergin. şunlan söyledi: "Devlet sulanabinr tanm arazisi nitefiğindeoklu- ğu için DSİ vasıtasıvla sulama olanagı götürdüğü alandan. sulama şebekesini çıkararak bu arazinin arük tanm alanı oünaktan çıküğını ifade ede- rek, \ önetmeliği resmen uy- gulanamaz duruma getiri- yor."' İhlas Motor A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Ömer Çardak ise söz konusu ara- zinin ımar planlannda sana- yi arazısı olarak kayıtlı bu- lunduğunu ve bu haliyle iha- le edıldiğinı savundu. Çe\Te Bakanlığı'nın otomobil fab- nkası için hazırlanan ÇED raporunu onaylamaması ile ilgili sorumuzu yanıtsız bı- rakan Çardak, "Bütün çahş- malanmı/ kanun ve yönet- melikler çerçevesinde devam ebnekteolup şartiann kanun ve yönetmeliklere uydurul- ması için zoıiama ve çerçeve- nin dışına çıkılması kesinlik- le söz konusu değjldir" dedı. Çalışma ve sosyal Cüvenlik Bakanlığı işçi ve işveren sendikalarıyla birlikte çalışıyor 'Kayıt dışı istihdam önlenmeli9 ANKARA (CumhuriyetBürosu) - Çalışma ve Sosyal Güvenlık Ba- kanlığı; Türk-tş, DtSK. Hak-lş, TİSK. TOBB, TESK, 3 sosyal gü- \enlik kuruluşu ve Maliye Bakan- lığı temsilcilennın katılımıyla kayıt dışı istihdamın önlenmesine yöne- lik çalışmalan başlattı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanı Nami Çağan. Türkiye'de yay- gın olan kav ıt dışı ekonomınin "ha- talı vergj politikalan, ücret üzerin- den yapılan kesintikrin vüksekliğl, bürokratik işlemlerin çokJu- ğu"ndan beslendiğını söyledi. Çağan, dün yapılan ilk kayıt dı- şı istihdamı önleme toplantısında, kayıt dışı ekonomınin ınsanlann sosyal hak ve güvencelen olmadan, • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çağan, Türkiye'de yaygın olan kayıt dışı ekonominin "hatalı vergi politikalan, ücret üzerinden yapılan kesintilerin yüksekliği, bürokratik işlemlerin çokluğu"ndan beslendiğini söyledi. Çağan, kayıt dışı ekonominin insanlann sosyal hak ve güvenceleri olmadan çahştınlmalanna neden olduğuna dikkat çekti. her türlü yasal korumadan yoksun olarak çalıştınlmalanna neden ol- duğuna dikkat çekti. Çalışma yaşa- mına ilişkm düzenlemelerin geli- şen koşullara göre yenilenmesi ve iyıleştirilmesi, Uluslararası Çalış- ma Örgütü (ILO) sözleşmelerine tam uyumun sağlanması gerektiğı- ni kaydeden Çağan, "Hükfimetimi- zjn ilke olarak benimsediği, zorun- hı tasamıf uygulamasınuı kakünl- nıası, işsizlik sigortasuun kurulma- sı ve sosyal güvenlik kunıluşlanna, işçi ve işveren primleri yanında, dev- letin iiçüncü bir taraf olarak viizde 10 prim katkısı sağlaması. kayıt dı- şı ekonomi ve kayıt dışı istihdamın önlenmesi bakımından da yarar sağlayacakür" dedi. Kayıt dışının önlenmesi için alı- nacak önlemler konusunda ilgili kuruluşlar ve sosyal taraflar arasın- daeşgüdüm gerektiğini vurgulayan Çağan. kayıt dışı ekonominin olum- suz sonuçlannı şöyle anlattı: "Ka- vıt dışı ekonomi. haksız rekabet, iş- çi ve işveren sendikacılığının güç kavbetmesL düşük verünlilik, eko- nomik kavnaklann etldn bir biçim- de kullanılamaması, devletin vergi. sosyal güvenlik kurumlannın prim gelirlerinden yoksun kalması gibi pek çok olumsuzluğa da kavnak oiuşturmaktadu-." Çağan, kamu görevhlennın sen- dikal haklan konusunda Bakanlar Kurulu'nda oluşturulan alt komis- yonda yapılan çalışmalann bu haf- ta sonuçlandınlacağını belırtirken, işsizlik sigortasının kurulmasına ilişkin yasa taslağı üzerindeki çalış- malann da son aşamaya geldiğini kaydetti. ODP'den dokunulmazlık referandıımu Özgürlük ve Dmanışma Partisi Cenel Başkanı l fuk Uras. millet- vekili dokunulmazlıklannın kal- dınlması için "Halkın Referan- dumu"nu başlatti. ÖDP Bevoğlu ilçe binasının bulunduğu Mis So- kak girişinde saat 12.00 sıralann- da dün partililer tarafından bir sandık kurularak yurttaşlar "MiDetveküIerinin Dokunulmaz- hk Zırhlannın Kaldmlmasr ko- nusunda "evet ya da hayır" şek- linde oy kullanmaya çağnidı. İlk oyu kullanan Uras burada yapO- ğı konuşmada. Meclis'in görevini vapmadığını, yargının ağır bir si- vasu poBsiye ve çete baskısı altm- da buJunduğunu belirtti. Uras u Bir yandan hâkimler baskılar nedeniyle görevden çekiH\ t or. Di- ğer yandan çete davalan ile ilgili çalışma yapan hâkim ve savcüann yerieri değiştirüh'or. Çete faaliyet- İeri nedeniyle yargılanan özel tim mensuplan tahlive ediliyor" diye konuşru. (HATİCE TUNCER) Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, bulunmasının şart olduğunu vurguladı Susuriukumııdu Ünut'in cesedbtde HULYATOPCU "Mafya-siyaset-emniyet" üçge- nini ortaya çıkaran Susurluk kaza- sı sonrasında Istanbul DGM'de gö- rülen davanın iki önemli ayağını oluşturan Topal davasında özel tim- cilenn tahlıye edilmesi, davanın es- ki MtT elemanı Tank Ünufin kay- bolması olayında düğumlenmesine neden oldu. Susurluk davasında ifade veren- lerin Tank Ümit'in kaybolmasına ilişkin ifadeleri Silivri Cumhuriyet Savcılığı'nın soruşturma dosyası- na konuldu. ancak soruşturma sav- cısı Abdülaziz Özatlan, ola\ ın çö- zümlenmesi için Ümıt'ıncesedinın ortaya çıkması gerektiğini vurgu- ladı' Istanbul 6 No'lu DGM'de görü- len Susurluk davasının iddianame- sinde "Kunıarhaneler Kralı" • Susurluk davasında ifade verenlerin Tank Ümit'in kaybolmasına ilişkin ifadeleri Silivri Cumhuriyet Savcılığı'nın soruşturma dosyasına konuldu. ancak soruşturma savcısı Abdülaziz Özatlan, olaym çözümlenmesi için Ümit'in cesedinin ortaya çıkması gerektiğini vurguladı. Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi ile MlT eski elemanı Tank Ümit'in kaybolması ûzerinde duruldu. To- pal cmayeti davasının görüldüğü Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkeme- si'ndeki son oturumda, delillerin büyük çoğunluğunun toplanmış ol- ması nedeniyle sanıklar Avhan Çarkın, Oğuz Yörulmaz, Ercan Er- soj' ile Topal'ın ortağı Ali Fe\7J Bir tahliye edildi. Böylelikle Susurluk davasının iki önemli ayağmdan bi- rini oluşturan Topal davasıyla ilgi- li daha fazla kanıt toplanamayaca- ğı da ortaya çıkmış oldu. "Devlet içinde faiH meçhul cinayetler işle- yen çetenin" yaptığı öne sürülen ıkinci olay ise MlT eski elemanı Tank Cmifin kaybolması. Hem emniyet, hem de MlT'le çalıştığı için bazı sorunlara neden olan ve o dönemde emniyette çalışan Yarbay Korkut Eken'le arası bozulan Ümit'ın otomobili 4 Mart 1995 ta- rihinde Silivri Kılıçlı Köyü yakm- lannda terk edilmiş olarak bulun- muştu. ümit son olarak 3 martta Erenköj'de bulunan Divan Pasta- nesi 'nde özel timcıler Ziya Bandır- maboğlu. Ayhan Akça ile birlikte görülmüş, daha sonra ortadan kay- bolmuştu. Ümit'in özel timciler ta- rafından kaçınlarak AbdullahÇat- lı'va teslım edildiği. Sami Hoş- tan'ın yazlığında sorgulandıktan sonra da öldürüldüğü öne sürül- müştü. Susurluk davasının gelişi- mini etkileyecek Ümit soruşturma- sının tamamlanabilmesi ve failler hakkında dava açılabilmesi için Ümit'in cesedinin bulunması ge- rektiği bildırildi. Silivri Cumhuri- yet Savcısı Abdülaziz Özatlan, Ümit'in cesedi bulunamadığı için ölmüş kabul edilemeyeceğini vur- guladı. Ümit olayıyla ilgili olarak Istan- bul DGM'de ifade veren MlT Kon- tr-Terör Daire Başkanı MehmetEy- mür , Ümit'in amcası Cenıalettin ÜmiL kızı Hande Birinci ile o dö- nem sonışturma yürüten Astsubay Ahmet .AJtmtaş'ın ifadelerinin so- ruşturma dosyasına alındığını söy- leyen Özatlan. ancak bu kişileri Si- livn'de ifade vennek üzere çağır- mayı düşünmediklerini belirtti. Manisalı gençlerin davası temyizde ' Yaptığımız örgütsel değil kültürel faaliyetlerdi' ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Manısa'da, yasadışı DHKP- C üyesi olduklan gerekçesiyle yargılanarak çeşitli hapis cezala- nna çarptınlan ve aralannda lise öğrencilerinin de bulunduğu gençlerin davasının temyiz duruş- ması Yargıtay 9. Ceza Dairesi 'nde dün yapıldı. Karar. 28 Ocak günü açıklanacak. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı- lığı tebliğnamesinde 1 sanık hak- kındaki hükmün aleyhte bozulma- sını isterken diğer sanıklar hak- kında verilen mahkûmivet karar- lannın onanması yönünde görüş bildirmışti. Duruşmada sanıklar suçiama- lan kabul etmeyerek ifadelerinin emniyette işkence ve baskı altın- da alındığını. bu baskı ve işkence- lerin yedek hâkimliğinde ifade ve- rirken de sürdüğünü söylediler. Savunması sırasında ağlayan ve sesi titreyen Jale Kurt, faaliyetle- rinin sanatsal ve kültürel olduğu- nu kaydetti. Avukat Pehn Erda da Izmir DGM'nin önyargılı hareket ettiğini. delillerin sağlıklı değer- lendirilmediğinı ıleri sürdü. Akdeniz Su Konferansı basladı Türkiye sularmm yüzde 40'mı kullanıyor İstanbul Haber Servisi - Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan AJnnbflek. Türkiye'de su- lann yüzde 40'ının kullanılabildi- gini belirterek "Gelecekte400ba- raja ihtiyacımız var" dedi. Avnıpa Topluluğu'nun "Avi- cenne Programı" kapsamında Ge- nova Üniversitesi ile ODTÜ tara- fından düzenlenen "Uluslararası Akdeniz Su Konferansı", dün The Marmara Oteli'nde başladı. Ak- deniz'deki su problemlennın tar- tışılacağı konferansın açılışını ya- pan Prof. Dr. Doğan Altınbilek, Türkiye'de kullanılabilir sulann dörtte bınnin Doğu Anadolu'da bulunduğuna dikkat çekti. Konferansın bilim komitesin- den Dr. M. Kayamanidou de ile- ride sulann ülke sınırlannm kont- rolünden kurtanlarak Akdeniz ül- keleri arasmda global kullanımı- nın sağlanması gerektiğini söyle- di. Toplam 14ülkeden 130 bilim adamı ve uygulayıcının katıldığı konferans, bugün ve yann da de- vam edecek. Jakobenizmin Anlamı Jakobenizm konusunu zaman zaman ele alıyo- rum. Zira hem yanlış bilıniyor ve hem de yanlış de- ğerlendiriliyor. Yıllarca önceydı. Bir gün derste tartışırken bir öğrencim, "Hocam siz Jakobensiniz" diye (aklın- ca) beni eleştirmek istedi. "Olabilir" diye yanıtladım, "Ama söyle bakayım, Jakobenizm nedir? Jakoben denınce ne anlıyor- sun?" Bizim delikanlı; "kem" dedi olmadı, "küm" de- di olmadı, "kem küm etti" tutturamadı. Sonunda "Her türlü otoriter düşünce Jakobenizmdir" de- di. Ve benim tebessümüm karşısında da "Galiba bilmiyonım Hocam" demek zorunda kaldı. Geçenlerde, muhafazakâr bir TV kanalında ka- tıldığım bir tartışma programında da benzer bir şeyler yaşadım. "Düşük markalı" bir konuşmacı, beni Jakoben olarak nıtelendirınce, "Elbette Ja- kobenim" diye kanştım söze, "elbette Jakobenim ve bununla övünürüm." Aradan bir süre geçtikten sonra. geçenlerde bu konuda yazmış olduğu bir yazıyı okudum. Isim vermemekle birlikte, benim Jakobenizmı sahiplen- memi şiddetle eleştirıyor ve kendınce, demokra- si sergilemesı yapıyordu. (Benden söz ederken profesöriüğümü, "markalı" diyedegerlendiriyordu. Kendisi de, akademik yaşamın daha geri bir nok- tasında bulunduğu için, "düşük markalı" olarak değerlendirdim). Bu zatın genelde savunduğu düşüncelerin, de- mokrasiyle hiçbır ilgisı yok. Ama eski MHP'liler, meydan sadece kendilerine kaldığı zaman de- mokrat görünmekten pek hoşlanıyorlar. Fakat farklı sesler duyulmaya başladığı zaman demok- ratlığı unutuyorlar. Demokrasinin böylesini herkes çok sever. Ama demokrat olmanın temel koşulu "farklılığa" ve "farklı seslere" tahammül edebil- mektir. Neyse, bunları bir yana bırakalım. Bugün- kü konumuz bu değil. Jakobenizm, devrım Fransası'nda. devrimin tüm "nimet" ve "kazanımlannı" kendi hanelerine yazmak isteyen sermaye sınıfına karşı, emekçi halkın haklannı savunmak için (belkı de umutsuz- ca) ortaya atılan insanlann düşünce ve inançlan- na verilen isimdir. Eskidüzenle, yanı monarşıyle "uzlaşarak", dev- rimi satmak isteyen döneklere karşı, devrimi sa- vunan ve yaygınlaştırmaya çalışan insanlann srfa- tıdır Jakobenlik. Bu "devrimciler", toplantılannı eski bir "Jakoben manastınnda "yaptıkları için "Ja/coben"sınfatını al- mışlardır. Sıfatlarıyla düşünce ve mücadeleleri ara- sında bir bağlantı yoktur. Devrim sonrasında esen liberal rüzgâriar altın- da sermaye sahipleri, "Devlet elini her şeyden çeksin"çağrısını yapıyorlardı. "Devletsadeceöz- gürlüklerı korusun. Insanlar zaten kendi çıkarlan- nın ne olduğunu bilırler ve bunu sağlayacak ka- dar akıllıdırlar. Devlet özgühükleri korursa; tek tek insanlar kendi yarartarına neyapılması gerekiyor- sa, onu yaparlar. Ve böylece toplum için de en ya- rariı olan şey yapılmış olur." Jakobenlerin gürsesi, bu anlayışı mahkûm edi- yordu. "Yaşadığımız toplumda ciddi bir eşitsizlik vardır" diyorlardı. "Devletin özgürlükleri sadece koruması demek, bu eşitsizliği koruması demek- tir. Devlet öncelikle; insanlann eşit olabilecekleri, en azından fırsat eşitlığine sahip olabilecekleri bir ortamı oluşturmak zorundadır. Ancak o aşamaya geldikten sonra özgürluklerin korunmasının bir anlamı olabilir." Jakobenlerin bu düşüncesi; "toplumcu düşün- cenin" ve günümüz anlamıyla sosyalizmin baş- langıcı olacaktır. Günümüzde kendini "so/cu"ola- rak ilan eden ve "mangalda külbırakmayan" kimi süper zekâlılar Jakobenızme saldırdıklan zaman, inanın çıldırıyorum... Lafta demokrat olmak kolaydtr. Üsteiik insan prim bile yapar. "Bravo adama" derler, "ne kadar demokrat..." Ama "gerçekten" demokrat olmak zor ve me- şakkatli bir şeydir. Gerçekten demokrat olmak, "demokrasi ortamının kurulması için mücadele etmekle" mümkün olur. Elbette bu mücadeleyi si- lahla ya da baskıyla yapmak gerekmez. Ama so- runu doğru teşhis etmek gerekir. Eski düzenin soylularının konaklannda, bezir- gân düzeninin nemalarını "lüpleten" burjuvalara karşılık; emekçi Paris halkının haklarını savunma- ya çalışan Robespierre, elbette çok daha de- mokrattır. O Robespierre kı; devlet başkanı konu- mundayken, evinde kahvesine konacak şekeri yoktu ve sırtında yamalı pelerinle dolaşırdı... Türkiye'de sınıflar arasında gitgide derinleşen bir uçurum var. Daha okul öncesinde başlayan bir "fırsat eşitsizliği" toplumumuzda demokrasinin önündeki en ciddi engeli oluşturuyor. işte Jako- ben olmak, bunu düzeltmek için mücadele etmek demektir. Bu mücadele aynı zamanda demokra- sinin mücadelesidir. Bir yanda normal besienemeyen, gıdasını yeter- li biçimde alamayan çocuklar; bir yanda bir eli yağda, bir elı balda yaşayan çocuklar. Bunlar ya- rın "yaşamyanşına"aynı noktadan mı başlayacak- lar? Okuluna gitmesi gereken saatte, cadde kavşak- larında yarı dilenen, yarı bir şeyler satmaya çalı- şan çocukla; sıcak arabasının ıçinde oyuncağıyla oynayan ve dışarda tıtreyerek, elindekı çamurlu bezle cam silmeye çalışan çocuğu korkuyla izle- yen çocuk, demokrasinin öngördüğü "eşitlik" il- kesini ne derecede yaşama geçirebilecekler? "Eşitlik" demokrasinin en temel ve en vazgeçil- mez ilkesidir. Kimileri buna karşı çıkarlar ve de- mokrasinin temel ilkesinın özgürlük olduğunu ile- ri sürerler. Elbette özgürlük de çok önemlidir. Ama eşitlik olmadan özgür olunabilir mi? Bunun örne- ği var mı? Jakobenler bundan iki yüzyıl önce yaşadılar. Bu- gün elbette iki yüzyıl önceki yöntemler kullanıla- maz. Bugün elbette özgürlükleri tümüyle askıya alarak ya da "üzerlerine birşal örterek" eşitlik mü- cadelesı yapılamaz. Ama günümüzde Jakoben olmak demek, Jako- benlerin uğruna mücadele ettikleri ve canlarını fe- da ettikleri, "insanlann eşit olacağı bir ortamın" mücadelesini sürdürmek demektir. Benim gibi düşünen pek çok insan gibi, ben bu çok onurlu mirası. severek üstlenıyorum. Bu mi- rasa, gurur duyarak sahip çıkıyorum. Türk Kalp Vakfı Muayene. Teşhis Tedavi 19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat Faks:(0 212)212 68 35
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear