23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 KASIM 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZI YAZI 1 Türkiye reform ihraç etmeli mi? Kuzey/Batı Avrupa Kara/Demir Yollarında CUNEYT AKALIN M al ve hizmet ihracı dışmda. çeşitli siyasal ve kültürel anlayışlann ülkeden ülke- ye gönderilmesi genellikle hoş karşılanmaz. "Ulusla- nn Kendi Kaderini Tayin Hakkı"na ters düştügüne inanıltr yaygn bır biçimde. Ne var ki inanmak başka. yapmak başkadır. Pek çok ülke, siyasetini ve kültürünü ihraç etmek içın elinden geleni yapar. Hıristiyan bir geçmişe sahip olan ve laik- liğin iyice kurumsallaştığı A\Tupa"nın. son kırk yıl içinde önemli bir Müslüman kitle ile iç içe yaşıyorhale gelmesi, Avrupa'nın önü- ne yeni yeni kûltürel sorunlar getiriyor. Müs- lûmanlar haklı olarak bir kimlik, ibadet ve inanç özgürlüğü mücadelesi verirlerken, Is- lamcılar bu sorunlan kullanmaya çalışıyor- lar... Fransa'da patlak veren '•türban" krizi bunlardan biri. Eğitim. daha doğrusu zorun- lu eğitim de bir başka sorun olacak gibi gö- rünüyor. Sorun aslına bakılırsa bizdeki "imam hatip okulu" sorununa da benziyor... Bütün Avrupa'da olduğu gibi İsveç'te de "laik okul" zaman içinde iyice kurumsal- laşmış. "Halk okullan" (resmi okullar da deniyor) biçiminde yerleşmiş. yaygınlaşmış. fsveçlilerin ezici çoğunluğu çocuklannı bu okullara yolluyor. Sosyal devlet de bu okul- lann giderlerini karşılıyor. Bu yılın şubat ayında isveç'e göçmen ola- rak gelen Araplann (Sudan, Filistinli Arap- lar, Etiyopya)başını çektiği tslamcılar, lsveç hükümetine başvurarak Türkiye'de bızlerin • 8 yıllık kesintisiz, zorunlu temel eğitim tartışması Avrupa'daki Türkler arasında da önem kazanıyor. Ashnda Avrupa ülkeleri 8-9 yıllık temel eğitime çoktan geçmişler. Ancak bir kısım Türk İslamcılann, özellikle Faslı Araplarla birlikte İslamcı okullar kurma girişimleri, Avrupalılann ise "demokrasi adına" bocalamalan, ülkemizdeki "imam hatip okullan" benzeri tartışmalann yakında Avrupa "ya da taşınacağını düşündürtüyor insana. Uppsala'nın görkemli katedrali uçsuz buçaksız ağaç denizinin ortasında yükseliyor. iyi bıldiği bir hikâyeyı anlatıyorlar. Diyorlar ki: "Biz de burada yaşıyoruz, vergi ödü- yoruz, İsveç eğitimine de sizin müfredat programınıza da saygıbyız, ancak çocuk- İanmıza dinimizin gerektirdiği manevi de- ğerleri vermek istiyoruz. Çocuklarımızı kötii etkilerdcn korumak istiyoruz. Kato- liklere ve Yahudilere Unıdığınız hakkı bi- ze de tanıyın." Ve Marsta semtinde bir İs- lamcı okul kuruyorlar. Çocuklan otobüsler- le evlerden topluyorlar. Bir süre sonra aynen bizde olduğu gibi "beden eğitimi. müzik" gibi derslere itiraz etmeye başlıyorlar. Ülke çapında bir tartışma patlak veriyor. tsveçliler ve kamuoyu şaşınyor. Ama "in- san haklan ve başkalarının kültürüne say- gı" gibi gerekçelerle Avrupa'nın yüzlerce yıl uğraşarak geliştirdiği evrensel değerler- den geri adım atarak bu İslamcı okullan ka- bul ediyorlar. Dahası, lsveç yasalanna göre okulun giderlerinin yüzde 85'i de kamu (dev- let, belediye vb.) tarafindan karşılanıyor. lsveç'teki tslamcılar sorunu kurcalayan gazetecilerebol bol "Bütün inançlarasay- gılıyız, Hıristiyanlara da. Musevilere de" yanıtını veriyorlar. "Peki ya ateistler" so- rusu karşısında ise susmayı tercih ediyorlar. Bu tavır kimi kuşkulann doğmasına yol açı- yor. lsveç'in ünlü gazetesi Tagens Nyheter iki hafta arka arkaya bu konuyu kapak yapı- yor. "Başka kültürlere kuşkusuz saygılı davranmak gerekir; insan haklan önem- lidir. ancak bunun sınırı nerede başlar, nerede biter" sorusu, lsveç kamuoyunun kafasım kurcalıyor. Bir mahkeme karan Is- veçlilerin bu konuda kafalannın ne kadar ka- nşık oldugunu ortaya koyuyor. Bir yabancı kansını öldürüyor. Yargılanıyor. Savunmasın- da cinayete neden olarak kendi kültürünü gösteriyor. Bunun üzerine lsveç mahkeme- si, saruğa "hanfletici hükümler" uygulu- yor. Yani Isveçli "yabancılara anlayışlı dav- ranayım" derken, Batı kültürünün geliştir- diği evrensel değerleri reddeder duruma dü- şüyor. Yaklaşık 4-5 bin Türkün yaşadığı Kopen- hag'da ve 20.000'den fazla Türkün yaşadığı Danimarka genelinde de benzer sorunlar ya- şaruyor. Son on yılın içinde önce Araplar, Fas- lılar kendi okullannı açıyor, onlan Türkler izliyor. Kimisi Milli Görüş'e, kimisi de Nurcula- ra ait olmak üzere 6-7 Türk okulu var Dani- marka'da. Bu okullar Ahi Evren, Hoca Ah- met Yesevi, El Hüda, Selam vb. gibi isimler taşıyorlar. İsveç'te olduğu gibi bu İslamcı okullann giderlerinin yüzde 85'i Danimar- ka hükümeti tarafindan karşılanıyor. 9 yıllık temel eğitimin zorunlu olduğu bu ülkede, Danimarka'da yaşayan bazı Türklerin temel eğitimi, İslamcı okullar tarafindan karşılanı- yor Islami okullara Hollanda'da, Rotterdam 'da da rastlanıyor. Amsterdam'da iseböyle bir oku- la rastlanmamasına karşılık kimi dinsel ör- gütler, tarikatlarla işbirliği yaparak yılda 300 HFL gibi bir ücret karşılığında gençleri An- talya'daki tarikat yurtlanna yolluyorlar. Bu- nun bizim paramızla yaklaşık 20 milyon yap- tığmı düşünürseniz, olayın mahiyeti daha açık ortaya çıkar. Belçika'da Katolik/resmi okullar Belçika " Katolik okullar" vb gibi so- runlar yüzünden geçmişte bu sorundan çok çekmiş ülkelerden biri. Bunun için, uzun ça- balardan sonra ortaya çıkan "58-59 Okul Yasası" çok daha kaü, daha doğrusu açık ka- pı bırakmayan bir düzenleme getirmiş. Ka- tolik okullar ile resmi okullar arasında ufak tefek farklar kalmış. Ders programlan aynı. Yani Katolik okul ile resmi okul arasında pek bir fark kalmamış. Bu yüzden Türk ai- leler arasında çocuklannı Katolik okullara gön- dermeyi tercih edenlere bile rastlanıyor. Tıp- kı bizde çocuğunu gönül rahatlığı içinde "Notre Dame de Sion"a yollayan Müslü- man aileler gibi. Yasa açık kapı bırakmadı- ğı için Islami okullar sorunu Belçika'da ya- şanmıyor. Buna karşılık söz konusu yasaya göre res- mi okullar, yani devlet okullan, başka din- lerden tek bir çocuk bile olsa o çocuk için din dersi sınıfi açmak zorunda. Belçika'daki res- mi okullar Türk gençlerinin gittiği okullara hoca bulmak için elçiliklerden ve müftülük- lerden yardım istiyor. Belçika'da bütün dinler gibi Müslümanlık da devlet yardımı aldığı için, müftülükler din öğretmenleri bulmada devreye giriyor. Bu noktada iş artık Belçika 'dan çıkıyor. Türkle- re geçiyor. Eh bizim Diyanet de çocuklan- mıza nasıl bir din dersi hocası layık görürse, öyle bir hoca Belçika'dan aldığı maaşla baş- lıyor bildiğini okumaya. Belçika'da islamcı okullar yok. buna kar- şılık Kuran kurslan yaygın. Kuzey Avrupa'run pek çok ülkesinde 9-10 yıllık zorunlu temel eğitim uygulaması, yıl- lardan beri devam ediyor. Burada sorun, Is- lamcılann yarattığı kanşıklık. İslamcılann em- sal gösterdiği Katolik okullarda gerçekten de "Hıristiyanlığın doğuşu" vb. gibi ders- ler var. Fakat bunlar zaman içinde genel bir ah- lak ve felsefe dersine dönüşmüş, herhangi bir "dinsel ayrım" sorunu yaratmıyorlar. Is- lamcılar ise "demokratik haklar"dan ya- rarlanarak genç dimağlara kendi ideolojile- rini aşılamaya çalışıyorlar. Sonuç olarak demokratik bir ülkede, insan- lann çocuklannı istedikleri gibi eğitmeleri, kuşkusuz onlann bileceği bir şeydir. Ancak genel olarak benimsenen temel, zorunlu eği- tim anlayışından ve bu eğitimin laik-bilim- sel karakterinden vazgeçmemek kaydıyla. Hele "yabancı kültürlere saygı" vb. gibi ge- rekçelere yaslanarak gençleri "tslamcı eği- time" teslim etmek doğrudeğil. Dahası var; bu okullara yüzde 85'lere varan oranda dev- let desteğinin verilmesine göz yummak, bu- nu görmezlikten gelmek, hiç mi hiç doğru de- gil. Islamcılar çocuklannı nasıl isterlerse öy- le eğitirler. Ama bu tüm toplumlarca kabul edilen temel zorunlu eğitimin dışında kalan bir eğitim olmalıdır ve tslamcılar bunu ka- munun olanaklanndan yararlanarak değil, kendi olanaklanyla finanse etmelidirler. Diğer bir deyişle bizdeki "8 Yıllık Temel Eğitim" tartışması, Avrupa'daki Türkler ve bütün Müslümanlar açısından önem taşıyan bir tamşmadır. Türkiye "8 Yıllık Temel Eği- tim Reformu"nu deyim yerinde ise "Avru- pa'ya ihraç etmeli mi?" Işin gerçeği şu: Tıpkı bizde olduğu gibi, günün birinde Avrupa da bu sorunla karşı kar- şıya gelecek. Apaçık bir biçimde. Bilinçli Türkiye içine sürüklendiği şaşkınhğı aşma konusunda Avrupa'ya yardımcı olabilir. Sürecek GÖRÜŞ ÜMİT ZtLELİ Dans Ederek KatletmekL. Dehşetle, nefretle, utançla izledim görüntüleri... Ingiliz haber ajansı Reuters'in abonelerine geçtiği ham gö- rüntülerde yaprak gibi titreyen, sessiz hıçkırıklarla sarsılan Isviçreli genç kızı yüreğim parçalanarak dinledim. Tek su- çu, o lanet olası anda, orada turist olarak bulunmak olan Rose- Marie Douce anlatıyordu: - Bizi dizlerimizin üzerine çökertipateş açtılar. "Allah, Ak- ,- /ato"diye bağrışıyor, dans ediywtardı.Yarafîkortalanların ka*' fasına kurşun sıktılar. Eşarbımı çevremde biriken kanlara ba- tınp alnıma bağladım. Öldüm sandılar.. Mısır'ın tarihi Luksor kentinde dinci fanatiklerin alçakça katliamında, savunmasız insanları silahla öldürmekten tat- min olmayan saldırganlardan bazıları da kurbanlarını bıçak- larla parçalamışlardı.. Tabii yine dans ederek ve "Allah Allah" nidalarıyla!.. Allah adına, din adına masum insanları alçakça katletmek hangi kitapta yazıyordu acaba? • • • Dünyada dehşet ve tiksintiyle karşılanan katliama, şu sı- ralarda bol bol demokrasi, insan haklan nutuklan atan bi- zim dinci basın nasıl yaklaştı dersiniz?!.. - Akit gazetesi; "Mısır'da eylem.." Bu gazete, hunharca bir terör saldırısını eylem olarak göstermenin ne denli va- him bir hata oldugunu kavrayınca hemen ertesi gün 180 de- recelik bir dönüşle, "Katliamda cunta parmağı" başlığını atarak bu insanlık suçunu Cezayir yönetimine yükleyiver- di!.. - Milli Gazete ve Yeni Şafak gazetesi haberi iç sayfaların- da "Turist otobüsüne saldın" başlığıyla verdiler. Yani dün- yayı ayağa kaldıran bir olayı tam anlamıyla çarpıttılar. Erte- si gün Yeni Şafak gazetesi yine iç sayfalarında terör örgü- tü Hamas'ın katliamı kınadığı haberini verirken Milli Gaze- te katliamı unutmuştu bile!.. Dinci basında yalnızca Zaman gazetesi olayı "terör" baş- lığıyla duyurmuştu. Son zamanlarda ılımlı Islam, ılımsız Islam, entelektüel Is- lam diye yazılar yazıp, bazı "efeno7"lerde keramet arayan birtakım numaracı cumhuriyetçi ve omurgasız aydınlarımı- za önemle duyurulur!.. • • • Içeriye dönersek.. Bu hafta yine Erbakan Hoca ile yatıp Erbakan Hoca ile kalkıyoruz. Bu satırlaryazıldığı sırada RP lideri beş bin say- falık savunmasını okumayı sürdürüyordu. Hoca gerçekten harikalar yaratıyor!.. Anayasa Mahke- mesi Başkanı'nı bile yerinden hoplatan şu lafa bakın: - Sözlerim partimi bağlamaz!.. Mahkeme Başkanı Yekta Güngör Özden şaşırmış, "Doğ- ru mu duyduk" diye sormuş. Düşünebiliyor musunuz, Erbakan parti grubunda, mey- danlarda, törenlerde konuşuyor, "Kanlı mıgeleceğlz, tatlımı?" diye kükrüyor, "Refah Partisi'ne oy vermeyen patates dinin- dendir" diye celalleniyor, "cihat çağnlan" yapıyor ve bun- ların hiçbirisi partiyi bağlamıyor!.. Hoca mahkemede savunmasını yaparken, Refah grubun- da konuşan Oğuzhan Asiltürk ise yeni bir cevher yumurt- luyor, "Cihat deyince adam öldürmek anlaşılmamalı. Cihat hayırlı iş yapmaktır" diyordu!.. Türkçe, ingilizce, Fransızca, Rusça ya da Çince.. Dünya- nın tüm ansiklopedi ve sözcüklerinde cihat "savaş" anla- mınagelir!.. Acaba bu zevat, müritleri dışındaki Türk halkını zekâ özür- lü mü zannediyor?.. Bu sorunun yanıtını gerçekten merak ediyorum.. Bir şeyi daha merak ediyorum; dinci kesim, ga- zetesiyle, televizyonuyla, politikacısıyla, tarikatıyla, şeyhiy- le, şıhıyla, hocaefendisiyle bunca yalanı, bunca takıyyeyi yü- zü kızarmadan nasıl beceriyor?!. ••• ÖNEMLİ NOT: Dokunulmazlıkların sınırlandırılması ile il- gili anayasa değişikliği teklifi Meclis'te görüşülüyor. Şayet bu teklif yasalaşırsa yolsuzluk, rüşvet, bölücülük, halkı ita- atsizliğe ve isyana sevketmek, devlet içindeki çetelerle iliş- ki içinde olmak gibi milletvekilliği ile hiçbir ilgisi olmayan suç- lardan yargı önüne çıkmanın yolu açılacak. Ama bu yasa- nın geçeceğine hiç ihtimal vermiyorum. Tansu Hanım, Meh- met Ağar, Sedat Bucak ve dokunulmazlık fezlekesi reko- runu elinde tutan Refah Partisi'nin değerti milletvekillerinin katkılarıyla bu yasa geçmez!.. Yanılırsam kocaman bir özür dileyeceğim.. Email: ertac&superonline.com HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ KÎM İÜME DUM bUMA BEHIÇAK . > -. A, ÇİZGİLİK KÂMİL MiSARACI H A R B I SEMİH POROY .. «KKAT 5AHA5I n fi * TARİHTE BLGÜN MLMTAZARIKAN 20 Kasım SIKIYÖNETİM VE KARARTMA.. 1S4O'V1 BUSÛN, T8MM, 6 tU>£ S/KrYÖNETTM /LAMHUA V MRAeTHIA mPrt-MAStMA tcARAB VEBbf. /T.ÛÜMM S1M4 ŞJ SffZAÇrHM, S^nDMCİ KOMŞU ÛL/eELSRİ İÇJNE ALAN MAt/A HÜOJAJLARt VS f^SALLER HE&SNİYLE VE&LBH KARAR, H£K4£N UYGULAUATA söz Yeıti ânkmlert UygtMi olarak. ıştkları , İLL£Rİ AU G/2A ABTUUKAL 77. KEMTLEepetCJ KAKABTAAA fŞLEMİNe O£ CAPPE IS Ç MlÇ,EVLEK£ SİYAH PEM£>£ VEYA KAĞIT- LAR AatMtşrı. ÇALIŞANLARIN/SORULARI SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Emekli kesenekleri ve zanıanaşımı SORl: l971-19S0yıllan arasında9yıl 5 avFmekJİSandığı'aa kesenek ödedim. 1982 yılında işimden aynlmak zorunda kaldım. Bir süre işsiz kaldıktan sonra 1984'te özel bir işyerinde SSK si- gortalısı olarak çahşmaya başladım. Bu çalışmam 1996 yılııa kadar sürdü. 1996'da SSK'ye emeklilik başvunısu yaptım ve hizmetlerimin birleşririlmesini istedim. Vapılan uzun yazışma- lar sonucu, Emekii Sandığı'ndaki keseneklerimin zamanaşımı- na uğradığını öğrendim. Bu nedenle emeklilik başvurum kabal edilmedi. Alınmayan kesenekler için zamanaşımı söz konusu mu? (R. Y.) YANIT: Emeklı Sandığı Yasasrnın 117. maddesine göre: "Bu kanun gereğince çeşitli adlarta ödenecek paralardan; istihkak kes- bedildiği tarihlerden itibaren beş yıl sonuna kadar alınma\ an ve- ya yazı ile müracaat edilerek aranmayanlar sandık lehine zama- naşımına uğrar" denılmektedir. Ancak. bu uygulama "hakkın düşmesi" anlamında değildir. 2829 sayılı Hızmetlerin Birleştirilmesine llişkin Yasa ve Yasanın Uygulama Yönetmeliği'nde. zamanaşımına uğrayan Emekli Sandı- ğı keseneklerinın bazı koşullarla yeniden "ihya edileceği" (geçer- li sayılacağı) vurgulanmaktadır. 2829 sayılı yasanın "hizmetlerin ihyası" ile ilgili 5. maddesinde bu koşullar belirlenmiştir. "Bir ku- rumla ilişiği kesildiktcn sonra diğer kurumlardan birinde sigor- talı olanlann, önceki kummlarda birikmi) prim ve kesenekleri geri verilmez ve toptan ödemeleri yapılmaz. Ancak; a) Kesenek, prim veya toptan ödemelerini aldıktan sonra diğer kurumlar- dan birinde sigortalı olanlar aldıklan paralan: 1 - tstekleri üze- rine a\ lık bağlanacak olanlann. istek tarihinden en az altı ay ön- ce. 2 - Malullük veya ölüm, 60 yaşın doldurulması. TC Emekli Sandığı'na tabi görevlerden kurumlannca resen veya yaş had- dinden emekliye sevk edilme nedenleriyle görevleri ile ilgileri ke- silenlerin görevlerinden a\ nldıklan tarihten itibaren altı ay için- de, kendileri veya hak sahipleri tarafindan, aldıklan günden ya- tıracakları güne kadar hesaplanacak yüzde 5 faizi ile birlikte, al- dıklan kuruma. b) Kesenek. prim iadesi veya toptan ödeme hak- kı doğduğu halde paralan zamanaşımına uğrayanlann. zama- naşımına uğrayan paralan faizsiz olarak (a) bendinde > azılı sü- reler içinde kendileri veya hak sahipleri tarafindan ilgili kuru- ma, toptan ödedikleri takdirde bunların da bu hizmetleri 4'ün- cü madde gereğince birleştirilir. Ölüm halinde, toptan ödeme ih- yalannın vapılabilmesi, hak sahiplerinin bu kanuna göre birle- şik hizmet süresi üzerinden aylığa hak kazanmalan şartına bağ- lıdır. Ancak, kurumlardan birinden aylık bağlanmış (malullük ile vazife malullüğü aylığı bağlananlardan kontrol muayeneleri sonunda. aylığı kesilmiş bulunanlar hariç) veya aylık alma hak- lannı kaybetmiş olanlann, söz konusu devrelere ait hizmet sü- releri yapılacak birleştirmede dikkate alınmaz." 2829 sayılı Yasanın Uygulama Yönetmeliği'nin 3. maddesinde, "görevlerinden aynlmalan nedeniyle, durumlanna göre kese- nek, prim iadesi veya toptan ödeme hakkı doğduğu halde bu pa- ralannı kanunlannda yazılan süreler içerisinde almadıklanndan ve bu süreleri geçirdikten sonra başka sosyal güvenlik kurum- lanndan birine tabi bir işe girenler de bu paralan faizsiz olarak yatırmalan halinde yukandald hizmet ihyası ve birleştirilmesi imkânından yararlandınlırlar" denilerek, zamanaşımına uğra- mış sürelerin yeniden değerlendirilmesi için, sosyal güvenlik ku- rumlanndan birine prim ya da kesenek ödemek gerekmektedir. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Can Yücel'in bir şiir kitabı. 2/ Birgıda mad- desi... Bir gerçeğe ta- nıkJık eden yazı, fo- 2 toğraf, resim. fılm gi- bi şey. 3/ Doğaüstü yollardan gizlı, bilin- 4 meyen şeylen, gelece- ği bilme savında bulu- nan kimse... Eskıden Roma kentine verilen ad. 4/ Çiçeksiz bitki- lerde üreme organı... Jane Austen'in. fil- medeaktanlanbırro- 9 manı. 5/ Eski Yunan kentlerinde pazar yeri. 6/ Tey- ze, dayı, hala ya da amcanın erkek çocuğu... Üflemeh bir çalgı. 7/ lskambilde bir renk... Eski Mısır'da güneş tannsı. 8/ Gizli yer, köşe bucak... Arri- 4 ka'da bir ülke. 9/Bir renk... Ta- ze soğan ve marulla pişirilmiş kuzu eti yemeği. YÜKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Julio Cortazar'ın. dilimizede 8 çevnlmişbirromanı.Uzaklık g işareti. 2/ Bir yanşın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri... "Ala gözlü benli dil- ber / - - - söyle söz ederler" (Karacaoğlan). 3/ Güney Amerika'da yaşayan bir kuş. 4/ lşini bilen. ölçülü ve hesaplı iş gören. 5/ Teki! ikinci kışi adılı... Avrupa'nın, Ladoga'dan sonra ikinci büyük gö- lü. 6/ Notada durak işareti... Rütbesiz asker... Uygun, tıpatıp ge- len. II Kale, tıisar. Olumsuzlukbelirtenbıröfipk 8/Biravnrlı... B.r işe gönlüolma. 9/ B;> : ı-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear