25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 EYLÜL 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 GRAMOFON İCNESİ SELİM İLERt Bir iki wl önce, Belgin Domk havattay ken bir senar\o tasansıvla günlerce avunup durmuşrum. Acı gtilünç bir övkihdü... Belgin Doruk idolünün bin bir çeşit değişmeceyle yok edildiği, kiiçük- haıumefendilerin yerine pek yayik hanımlann. hele o televizyon afetlerinin başı çektiği topiumsaJ ortamda senaryo ve film tasanm, yine ancak, kendi hayallerim arasında kalmaya mahkûmdu. Öyle de oldu. M asalsı duyarhğını çok sevdiğim Türk sineması, uzun yıllar, yaşı geçkin. güzelliği eprimeye koyulmuş, yakışıklılığı sönmüş, albenisini ancak oyunculuk kudretinde billurlaştırmış oyunculara yan roller vermekle yetinmiştir. O 'karakter oyuncusu' deyişi de o günlerden kalma. Böylece sinemamızda orta yaşlı, yaşlı insanların öyküleri hemen hiç belirememiş, ya da, pek ender, bir iki filmde bu öyküler belirip kaybolmuştur. atırladığım 'KarakterOyunculan'... Ahmet Cemal'in Aliye Ronayla do- nanmiş yazısını. bilmem okudunuz mu? Ünlü 'karakter oyuncusu'nun ölümün- den iki giin sonra gazetemizde yayınlan- dı. Ahmet Cemal o "karakter oyuncusu' sözü üzerinde duruyor, sinemamızın tu- haf tutumunu saptıyordu: alıntılıyorum: "Bugün Türk sinemasının neden bir türlü "istenen düzeve' gelemediğini, ne- den 'bunalımda' olduğunu tartışaniar, önce Aliye Rona gibi bir 'karakter o> un- cusu'na başrolün \erildiği bir filnıin bu- güne kadar neden çekilmediğini sorma- lıdırlar." Gerçi tecimsel sinema genç, güzel. alımlı oyunculara başrol vermekte dıre- tirama. Ahmet Cemal'in yönelttiği so- ru da sinema sanatının bir ülkede ne öl- çüde var olabıldıgıni açık se- çik dile getinr. Masalsı du- yarlığını çok sevdiğim Türk sineması, uzun yıllar. yaşı geçkin. güzelliği eprimeye koyulmuş, yakışıklılığı sön- müş. albenisini ancak oyun- culuk kudretinde billurlaştır- mış oyunculara yan roller vermekle yetinmiştir. O 'ka- rakter oyuncusu' deyişi de o günlerden kalma. Böylece sinemamızda orta yaşlı. yaşlı insanlann öykü- leri hemen hiç belirememiş. ya da, pek ender. bir iki film- de bu öyküler belirip kaybol- muştur. Basrol oynayan "ka- rakter oyuncusu', sözgelimi bir tiyatro standır. Yıldız Kenter'dir. Yıldız Kenter adı bu filme yıne belli bir seyır- ciyi çekebilir düşüncesi başı çekmiştir. Oysa Yıldız Kenter'le daha ne filmler gerçekleştırilebi- lir! Cumhuriyetin ilk kuşa- ğından aydın bir kadını can- landırdığı Hanım'ı nasıl unu- tabilirim... Hem Halit Re- fig'in, hem Yıldız Kenter'in en güzel fılmleri Hanım, bence. Ya ötekı karakter oyunculanmız? On- larla yepveni duyarlıklara açılabilecek öyküler devşırmek büsbütün imkânsız mıydı? | Yarım kalan tasan Bir iki yıl önce, Belgin Doruk hayat- tayken bir senaryo tasansıyla günlerce avunup durmuştum. Acı gülünç bir öy- küydü: Şişman Küçükhanımefendi, dünün vualetli şapkalı. sıyah ta>yörlü giysile- rini şimdiki bedenıne göre yeniden yap- tırmış, yüksek ökçeli siyah iskarpinlen ayağında, sete gelıyordu. Sette arkadaş- lannı soracaktı. Sözgelimi, şoförü ro- Iünde yine Ayhan Işık'ı görmek istiyor- du. Kendisine: "Ayhan Bey öldü Küçük- hanımefendi". denecektı. "SadrTBey nerde?" "Sadri Bey Amerikan Hastanesi'nde komada..." "Övle mi?.. Ya Suphi Bey?" "Suphi Kaner'in ıntıhar ettiğinı bıl- mıyor musunuz?" "Suna PekuysaJ?" "Tehlikelı birkemik hastalığı geçirdı; ikıbüklüm." Sonra Avni DilligU? Yanıt: "Öldü .." Arap Bacı rolünde DursuneŞirin? Ya- nıt: "Öldü.." Ötekiler. Aliye Rona'lar, Necdet To- sun'lar, Nubar terziyan'lar. koskaca Şa- ziye Morai'lar... Kimı ölmüş, kimi yata- Sevgili Belgin Doruk. son yıllar.. da- ha doğrusu çok uzun y ıllar. aşın kilo al- dığı için ınsanlardan. toplum hayatından kaçmıştı. Imge korunsun dıye mi? Ote > andan bu senaryo önerisiyle Bel- gin Hanım'a gitmeyi çok isterdim. Yal- nız 'yapımcı'yı nereden bulacaktım? Başka bir ülkede. sanatçısına. idollerine saygılı bir ülkede yaşasalardı. Belgin Doruk, Sadrı Alışık. Ayhan Işık \e ka- rakter oyuncuları. elbette pek çok >a- pımcı bulabilirdım. Sanat eserinden tat alabılme kültür re- fahıdüzeyineerişmisbır ülkede yasasay- dık, elbette böylesi fantezıler seyırcınin ılgısıni çekebılirdi. Böylesi tantezilerin ardındaki trajedi muhakkak ki gönül ya- kabilirdi... li de onlann, Şaziye Moral'lann. Nubar Terziyan'lann. Dursune Şirin'lerin var- lığı değil miydi? Şazıye Moral'ı birçok filmde, ya an- ne, >a yaşlı bir büyük, ya yaşlı bir emek- tar rolünde hatırlıyorum. Türk tiyatro- sunun gelmiş geçmiş en güçlü oyuncu- lanndan olan Şaziye Moral, nasıl birta- lihse, tiyatroda da hiçbir zaman hak et- tiği yerde görülmemış. sinemadaysa hiç görülmemişti. Onun. adeta Brecht'ın ti- yatro anlayışına yatkın, yepyeni. taptaze oyunculuğu kımbilir hangi eserlerle se- yirciye sunulabilirdi. Geçmiş ola! Birgeçıttörenineçıkartmayaçalışıyo- rum rahmetli karakter oyunculanmızı. Senaryosunu yazdığım Bir Demet Me- nekşegözümün önüne gelıyor: Kısacık- Muallâ Sürer Suphi Kaner Diclehan Baban Vahi Oz ğadüşmüş... Küçükhanımefendi, hayaller ülkesine bir kez daha gidebileceğini sanmışken, yıkımlar ülkesınde kalakalacaktı. Geç- miş güzel günlenn anılanndan. yine de cayamıyordu. Belkı de asıl ben geçmiş güzel günleri anmak ıstıyordum. Ama bugünün gerçekligi. bugünün koşulla- nyla. Tasanyı Aüf Yılmaz'a anlartım. Atıf Bey: "Çok hainsin", demiştı. fnanın hainlik söz konusu değıldi. Bel- gin Doruk'u tam düşündügüm. düşledı- ğim giysiyle bir margarin reklamında gördüğüm zaman içim burkulmuştu. Iş- te o görünrüyü sanatın potasında eritip yeniden şekillendirebılınz umudunu ta- şıyordum. I Hl E\etama. nelerdeğişmedi kı! Bırakın karakter oyuncularını, bir zamanların başrol oyunculan da 'tecimsel değer' ta- şimıyor bugün. İşte. Belgin Doruk idolünün bin bir çeşit değişmeceyle yok edildiği. küçük- hanımefendilerin yerine pek yayık ha- nımlann. hele o televizyon afetlerinin başı çektiği toplumsal ortamda senaryo \e film tasanm, yine ve ancak. kendı ha- yallerim arasında kalmaya mahkûmdu. Ö> le de oldu. Gelelim karakteroyunculanna: her bı- rınin emeği nasıl da ziyan olup gitti... Küçükhanımefendi dizilenni o kadar sı- cak, sevımli kılan, onlann her birine bir 'salon komedisT havası sağlayan bir hay- tı rolü Muallâ Sürer'in; bir iki kez pen- cereden baktı, mahallenin genç kızı kaç- ta eve giriyor diye gözetledi, sonra da sezdirili, dokundurmalı bir kahve falı baktı. Hepsi bu kadar. Ama Bir Demet Menekşe, onun göründüğü sahnelerle anlam kazanmıştır. Muallâ Sürer'i anınca VahiÖz'den söz açmak gerekir. İkisı. yıllarca birlikte oy- nadılar. bir çift oluşturdular Bu çift. bir zamanlar o kadar çok sevılmış romantik Belgin Doruk-Göksel Arsoy çifti kadar se\ ildı. benimsendi. \'ahi Öz. Ahmet Ce- mal'in ıstihzayla sorduğu gibi. acaba ne- den tek bir filmde başrol ov namamıştır? Oysa, ilk örneği taa Cemal Nadir'in ka- rikatürlennde işlenmış yenı zengin tipi- nin tam karşılığıydı. Hem yalnız güldü- Y A Y I N E V L E R İ N İ N Y E N İ D Ö N E M İ Turan Dursun ve îlhan Arserin mektuplan ÇMYA2URI Çivıyazılan. önümüzdekı yayın döne- minde 'yajin ya^amını muhalif bir top- lumsal pratik olarak kavravan, üzerinde yaşadığımız dün>a\ı. tarihsel geçmişi ve bugünkü karmaşası içinde daha iyi ania- mava, tanıma>a \e vorumlamaya katkı ge- tireicek' yapıtları yayımlamayı esas alıyor. Yayınevı yetkilısı Ozcan Sapan'dan al- dığımız bılgıye göre toplumsal-sı\ asal ya- şamın her alanında eşitliksizci-egemen- lıkçı yapılar üreten anlayışlara karşı eleş- tirel birsöylem kurmayı nıyetedınmış me- tınler, Çivıyazılan kitaphgının yapıtaşla- nnı oluşturacak. Etnık azınlık kültürleny- le ılgıli metınlerin yanı sıra roman. dene- me, şiır, mızah ve edebıyat metınleri de yayınevinın programı kapsamında tutulu- yor. Çıvıyazıları'nın 'Kamera' dızısinde okurla buluşacak kitaplar şöyle: Demok- rasmin Geleceğı NorbertoBobbio. Get- to-Cehennemde Gezınlı' Günther Schwarberg, 'Oğlıını Che' Emesto Gu- evara Ljııch. 'Gençlik ve Şiddet- Yeni Kıt- şak Çatışması ya da Shil Toplumun Çu- İMJM'G.Bissenserg'R.Granemeyer, 'La- ıın Amenka Sokaklannda Çocııklara Karşı Savaş ' l we Pollmann. Irkçdık ve ModerniteMichelWie\iorka, Gue\ara- Ekonomık. Sosyal ve Polilık Göıiişlen Üzerinc'. 'Dan\. m, Marx. H'agner Jac- ques Barzun. Marksistler-Starh,. Troı- aky. Lerim, Stahn, Mao Tse-Tımg. Knış- çex\ Che Guevaru vedığerlen C. Wright Mills. 'Kadın Erkek £}irst:liğinde fktıda- rın İzlen ' Günter Dux. Şiddet ve Polıti- ka ' Yves VVeimar 'Gözaltmda Teçavüz' MeryemErdaL .-Inf/anm'TomrisOzden. Reqıııem- Insanhğın Bitmeyen Ki)i' Öz- can Sapan. Dınle Yankee' C. VV'right Mills. 'Şeyhühslum Fenalannda Kadın ıv Cınsellık' GökçeoAn, 'Erotizmm Ede- bıyan Der. Alıce K. Turner. 'Sanatın Ta- rihi' Pierre Du Colombier. Sosval Dii- zerıdeSanat DAV.Gotshah. Faşızm Ja- mes D. Forman. Calvın e Karşı Casrello Ya da Kolelığt' Karşı Özgiir Düşiince' StefanZvveig. 'Avnıpa Tarihi' JohnBon- le. 'Anti Faşist A\mpa Tarihi 1923- 1939' Jacaues Droz. Faşıznım Gölgesınde Av- ntpa Tarihi John VVeiss. SanalçılarHit- ler 'e Karşı' Gerhard Schoenberner. Littera Dızısı kapsamında ıse Roben Johnson'BırBlues Efsanesı 'PeterGural- nkk, Müzık L'zennc Düşüncelerım ' Ber- nard Shaw, 'Öykiilenyle Türküler' Mu- zafîer Ozdemir. Ake- Çocukiuk Yılları' VNoleSoyinka, Röporrajlar' Sezai Sanof- lu vayımlanıyor. Çivıyazılan'nın Insan Haklan Dizısı'nde yenı dönemde karşıla- şacağımızyapıtlar şö> le: 'Gözaltmda Ka- yıplar' Ercan Kanar, 'Ctopya ve Özgiir- liik. Insan Haklan. Bir Ideolojı' M. Be- nasayag. Etnık azınbk kültürlenyle ılgıli araştırma ve edebı yapıtlan kapsayan Mjora Dızısı'nde ise Lazlar' M. Recai Ozgün, 'Kafkasya Kültür Kökenlı Bır Topluluk Lazlar İhsan Aksamaz. Giırcü Yıgıdı Elguca de Çerkes Giizelı M:ağo' A. Kazbegi. Karadenız ' N. Ascherson, Lazıın Tekstepe' İskender Bitaşi gıbı ki- taplar yayıma hazırlanıyor. KflYNAK YAYMJUy I996'da 'Müslümanlık ve biurculuk' Turan Dursun. 'htıhat ve Terakkı' Feroz Ahmad. 'Imhatçıhktan Kemalızme' Feroz Ahmad. Kolları Bağlı Doğan ' Osman Şahin. 'Edebıvat Mılzik ve Felsefe İ'zen- ne AA.Jdamn. Cemul Siireya Şairuı Havatı Şııre Dahıl' Feyza Perinçek- Nur- selDurueL 'Şenat'tanKıssalar IlhanAr- sel. Dıyanet 'e Cevap İlhan Arsel gıbı kı- taplan yayımlayan Kaynak Yayınlan. önü- müzdekı aylarda şu kıtaplan okur karşısı- na çıkanyor: Turan Dursun'a Mektup- lar İlhan ArseL 'İlhan Arsel 'e \fektup- lar' Turan Dursun. Dın t'zenne' Ata- türfc Çıvıyazılı ve Arkeolojik Belgelere Göre Ibrahım Peygamber Muazzez llmi- yeÇığ, Deılet ve Ben ' SeBm Lslu. Tür- kivede Sosval Sımflar' Şefîk Hüsnü. 'Mehmet Aİaf" Zeki Sanhan (bıyografi), 'Tuhaf Şeylenn Kökeru ' Burçay Anger, Modern Çağda Asurlar veAsurSorunu' K.P. Mattijet (çe\: Vahap Kelat), Asur Soykırımı' Gabriele Vbnan (çev: Erol Se- ver). Azerı Gülmeceleri ve Sasreddin Ho- ca' Nejat Birdoğan, Kötvğlu Bır Toplum- sal Dıremşm Destanı' Nejat Birdoğan. KızılKayalar', SBKP,Bolşe\ık Tarihi\ Partı Gıin Işığı ı\'ar Dalı' Ganı Bozars- lan. TKP-ML Nereden Nereye' Arslan KJIJÇ. tslaımn Kaynaklan 2 'Erol Sever, Özel Savaş Teorısi' Adnan Akfirat 'Eş- ref'Bıtlis Suıkastı'. CIA nın Büyük Ope- rasyonları' Mark Zepezauer, De\let ve L'lus Yazıları' Hikmet Gökalp \e 'Ata- rürk iin Gezı Sotları'. rü mü? Vahi Öz'ün realist anlayışla çi- zilmış görgüsüz işadamını ne kadar gü- zel canlandırabıleceğıni hâlâ düşleyebi- lıyorum. Lç Arkadaş elbette Muhterenı Nur'la Fikret Hakan'm aşkla arkadaşlığıydı Bununla birlikte filmin unutulmazlığın- da Salih Tozan'la Semih Sezerii'nin hıç mi payı yok? Salih Tozan'a hep, Istan- bul'un kıyı köşe semtlerine sığınmış, yoksulhayatına bır gurursebebi gibi ba- kabilen o soylu yaşlı büyüklenmizden birileriyle özdeş sayarak bakıyorum. Şa- şakalıyorum... | Ikinci kemanlar... Sonra 'ikinci kcman'lar var. Birincı kemanlara oranla daha usta- lık.lı oyunlar sergilemelerine karşın başrolde görünmemiş- ler. kendileri için öyküler ya- zılmamış. Oysa her biri top- lumbilinisel anlam taşıyan kesıtlerin temsılcisi. Örnekse, Serpil Gül. Pek çok filmde izledinı Serpıl Gül'ü. Mahallenin 'ikinci' gençkızıydı. Birincı gençkı- zın aşkına tanıklık eder, ba- zen mektup taşır. bazen aşk acısından yıkılan arkadaşı bi- rinci genç kızı teselli ederdi. Pekı ama. bu ikinci genç kızın hiç mı hikâyesi yoktu? O da se\emez miydi, onun da hayallen, özlemleri, 'birjıı- va kurmak' arzusu olamaz mıydı? Gözlerinden tuhaf bir se\ecenlik fışkıran Serpil Gül. sinemamızda. HalidZi- ya'nın ünlü "MahalleyeMev- k u f öyküsü gibi. hep bırın- ci gençkızlar ve onlann mut- lulukları için yaşadı. Şimdi nerede yaşıyor? Rum madamdan büyücü- ye. bin ayn kompozisyonda izlediğimiz Muazzez Arçay, ömrünün son günlenni. Aliye Rona'nın- krnden de acı biryalnızlık ve yoksuzluk içinde tüketti. Bırakın filmlenn devingen görüntülerini. film karelerinın donuk gö- rüntülerinde bile. Muazzez Arçay bir 'primadonna' canlılığıyla ayakta duru- yor. Muazzez Arçay'a ikinci keman şan- sı da tanınmamıştır... Hiçbir Gece'de orta yaş eşiğindeki bir sinema 'jilda'ının yalnızlık serüveninı ışlemeye çahşıyordum. Biryandan kişı- sel hayatında yaşlanma korkusu çekıyor. biryandan da sönen sinema ortamına ta- nıklık ediyordu bu yıldız. Tek bir sahne- de emektarkomedyen CevatKurtuluş'la karşılaşacak, Cevat Kurtuluş kınk dö- kük bir diyalog silsilesi içinde Hüha Koçviğit'e Yeşilçam'ın tadı tuzu kalma- dığını söyleyecekti. Önermediğim halde. "Eskigünler bi- rer hayal oldu..." derken ağladı Cevat Kurtuluş. Bir film sahnesi miydi, kendi- sinden daima yetenefi altında gülünç- lükler talep edilmiş bir aktörün sahici gözyaşlan mıydı?.. | Vamp kadınlar Anmamız gereken ne kadar çok karak- ter oyuncusu var! Meselâ vamp kadın- lar... Bu 'vamp' sözcüğünün anlamını pek bilmezdik de, o hep bol makiyajlı vamp kadınlann evler barklar yıkmak için yerli filmlerdegöründüklerini bilir- dik." Limon kabuğu sansı saçlan, kalemle çizilmiş kaşlan, gözlerinin kuyruklu sür- mesı ve dudaklannın kıpkırmızı rujuy la kimbilir kaç filmde vamp kadın oluve- renMuzafferNebioğluoncaevbarkyık- tı da, bir kez olsun, hayattaki vamp ka- dınlann dramınr söyleyemedi. O kadar güzel gözlerini ille vamp ka- dınlık uğruna yılan bakışlarla kısmış Diclehan Baban'ın gerçek yaşamöyküsü başlı başına bir sinema olayıdır. Büyük bır eşraf ailesınden geldiği. prenseslik karşılığı bir unvan taşıdığı söylenirdi. Hangi serüven onu Yeşilçam'ın vamp kadınlığına getirmiştı? Kaybolup gittiler. Haklan yendi. Nasıl üzülmezsiniz? ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bertolt Bnecht'in Gerçek Mirası Bertolt Brecht'ın 1989 yıl/nda, Suhrkamp Yayıne- vi tarafından bütün eserleri kapsamında olmak üze- re gerçekleştırilen büyük Berlin/Frankfurt yorumlu basımı, yazann eserlerine ilişkin zengin yan bilgileri de içeriyor. Örneğin bu baskının 5. cildinde, "Gali- lei'nin Yaşamı"na aynlan bölümde, eserın Brecht ta- rafından ayn tarihlerde kaleme alınan her üç metni- ne, Danimarka, Amerika ve Berfin metinlerine yer ve- rilmiş. Bu metinlere eklenen bılgiferin yardımıyla, ça- ğının sorumluluğunu bütünüyle taşımayı amaçlayan bir oyun yazannın belli bir oyununu, konuya ilişkin ilk düşüncelerinden metinlere kadar uzanan süreçte adım adım izleyebilmek olası. Galilei öncesi dönemınde, Berlin'de antık çağdan o güne kadar tarihe geçmiş büyük davaların drama- tizasyonlarını sergileyen bir tiyatro kurmayı amaçla- yan Brecht, otuzlu yılların başından ıtibaren Galilei üzerine bir oyun yazmayı planlamaya başlar. Bu dö- nem, aynı zamanda yazann faşist Almanya'dakt bi- limin ve bılim adamlarının konumuyla yoğun düzey- de hesaplaştığı dönemdir. Bılimin toplumsal ilerleme bağlamında hangi koşullar altında bir değer taşıya- bileceği, sorumluluğunu çalıştığı alanla sınıriayan bi- limadamının, toplumun birparçası kimliğiyle sorum- luluğunu ne öJçüde yerine getirmış sayılabileceği gi- bi sorular, anılan dönemde Brecht'in düşüncelerinin odak noktalarıdır. 1937 Kasımı'nda, "Aklın Direnme Gücü Üzerine Söylev" başlıklı ünlü söylevinde. faşist AJmanya'da- kı bilim adamlannın konumuyla hesaplaşmasını açık- ça dile getiren Brecht, bu soylevin bir bölümünde Ga- lilei'ye de üolaylı bır atıfta bulunur: "Fizikçı, savaş için çok uzakları görmeyi sağlayan optik aygıtlar tasanm- layabilmelidir; ama aynı zamanda da en yakınında, diyelim çalıştığı üniversıtede gerçekleşen, kendisi için tehlikelı olabilecek olaylan görmemeyı de başa- rabilmelidir." 1933'te, Galılei'nin Roma'daki engizısyon tarafın- dan mahkûm edilişinin 300. yıldönümünde, ber- lin'deki Reichstag yangını davasının sanığı ve kendi kendisinin avukatı olan Georgi Dimrtroff, Galilei ola- yı ile o zamanın güncel olaylan arasında koşutluk ku- rar. Savunmasında, Galilei'ye atfedilmiş olan "Ama dünya yıne de dönüyor" söylemiyle yargıçlarını kı- nar; tıpkı bir zamanlarki engizısyon yargıçlan gibi, onlann da gerçeğın zaferini engelleyemeyeceklerini söyler. Davayı dikkatle izlemekte olan Brecht, o sı- ralarda kaleme aldığı 'Dimıtroff' adlı şiırinde Bulgar işçi liderinin savaşçı tutumu ve düşünce düzlemin- deki üstünlüğü ile Rönesans büyükleri arasında ilin- ti kurar; Friedrich Engels, Rönesans büyükleri için "düşünce gücünün devlen" söylemini yerleştirmiş- tir. Brecht de adı geçen şiirde şöyle der: "Ama ne öğ- renci, ama nasıl da dev bir öğrenci!" Bu arada Brecht, Almanya'daki antifaşist direnişe katkı olmak üzere yazmayı planladığı bir oyun için ne- den tarihsel bir arka plan seçtiğini de yine kendisi açıklar. 1934/35 yıllarında kaleme aldığı "Gerçeği Yazmanın Beş Güçlüğü" başlıklı yazısında, yazarla- ra düşünce adına yapacakları propagandayı görü- nüşte zararsız öykülenn maskesiyle sunmalannı öne- rir ve şöyle der: "Gerçeğin öncü savaşçılan, kendi- lerine pek göze çarpmayan savaş alanlan da seçe- bilirler. Herşey, doğrv bir düşünme yönteminin, bü- tün nesnelerin ve olaylann geçici ve değiştirilebilir yanlannı sorgulayan bir düşünme yönteminin öğre- tilmesine bağlıdır. Iktidar sahipleri köklü değişimlerr den hiç hoşlanmazlar. Onlar her şeyin, haıtaen iyi- si bin yıl boyunca, olduğu gibi kalmasını isterier. On- lara göre en iyisi, Ay'ın durması ve Güneş'in de ar- tık hareket etmemesidir." Bugün çoğu Brecht uzmanlarına göre yazarın oyunlan arasında başyapıtı olan "Galilei'nin Yaşamı", yaşamın güncelliğıni yakalamayı sanatçı olarak taşı- dığı sorumluluğun gereğı sayan bir büyük tiyatro ada- mının, bir düşünceyi çok büyük bir bilgi birikimınin yardımıyla ne denli sonrasız ve evrensel yörüngele- re oturtabildiğinin en yetkın örneklerinden biridir. Brecht, gerek "Galilei'nin Yaşamı"nda, gerekse han- gi türden olursa olsun- öteki bütün eserlerinde ya- şadıklarına tanıklığın, çevresinde ve dünyada olup bi- tenleri sanatın diliyle belgelemenin çabasını yansıtır. İşte bu çaba ve bu çabada ifadesini bulan sanatçı sorumluluğu bilinci, belki de Brecht'in kendisinden sonraya bıraktığı asıl önemli mirastır. Zaman zaman 'nerede' olduğunu irdelemek gere- ğini duyan Türk tiyatrosu ıçın bu mirasın yeterince de- ğerlendirilebilmesi, gerçekten sağlam birölçütün ka- zanılmasını sağlayabilir. Çünkü "Brecht'ten etkilen- mek" ya da "onun mirasına sahip çıkmak", yalnızca onun yazdığı oyunlan çok yetkin düzeyde oynamak- la eşanlamlı değildir. Daha önce de birkaç kez belirt- tiğim gibi, yabancı yazarların kaleminden çıkma oyunlan iyi yorumlamak, bizim ortamımızın tiyatro- suna "kendi tıyatromuz" dememize yetmez. Yalnızca son kırk yılda üç darbe ve bu doğrultuda sayısız gelgit yaşamış, daha Osmanh'dan Cumhuri- yete geçiş sürecini bilgi temelınde içtenlikle sorgu- layamamış bir toplumda, kaç oyun yazannın kaie- minden kaç tarihsel toplumsal tanıklık çıkabilmiştir? Bir ölçüte götürebilecek yol, sanırım bu sorunun yanıtından geçiyor... Adalet Ağaoğlu ikinci kez ameliyat oluyor Kultür Servisi - Temmuz ayı sonunda bir trafik kazası geçirerek başından, göğsünden ve sağ bacağından yaralanan ünlü yazar Adalet Ağaoğlu. önümüzdeki hafta sağ bacağından ikinci kez ameliyat olacak. Sışli Etfal Hastanesi Ortopedi Servisi'nde yatan Ağaoğlu'nun bir önceki ameliyatı sonrasında ,\arası geçici deriv le kapatılmıştı; bu nedenle önümüzdeki hafta yazann sağ bacağına, sol bacaktan alınacak deri nakledilccek. Sağlığı eskisine göre daha iyi olan Ağaoğlu'nun başındaki ve göfsündeki ağnlan sürüyor. ancak doktorlar bu ağnlann iyileşme sürecinin aşamalan olduğunu bildiriyorlar. İlhan Irem, Bursa'da resim sergisi açıyor Kültür Servisi - Ünlü sanatçı İlhan trem. Bursa Oto AŞ Kültür Etkinlıkleri çerçevesınde "Işık \e Sevgiyle' adlı kişisel resim sergisi açıyor. Besteci. söz yazan ve yorumcu olarak 1973 yılında müzık dünvasına t;iren ve yalnız kendi yapıtlannı seslendirerek kendine özgü bir ekol oluşturan İlhan trem, sanatın hemen bütün dallannda üriinler veriyor 80'li yıllarda uzun soluklu müzik yapıtlanvla "senfonık rock" tarzında çalışmalara yönelen sanatçı. aynı dönemde yazı çalışmalanna da başladı. İlhan Irem bugüne kadar hikâye. deneme ve şiirleinni ıçeren dört kitap yayımladı. Bunlann yanında soyut resim çahşmaları da yapan sanatçı. kişisel resitn sergileri açıyor. ilhan lremin Bursa'da düzenlenen sergisi 9-19 eylül tarihleri arasında gezilebılecek. (Bursa Oto AŞ; 267 05 HO)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear