25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S/VFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 1996 PERŞEMBE 14 KULTUR 5 3 . V E N E D İ K F İ L M F E S T İ V A L İ ' N D E N N O T L A R Yoksa 'Cenaze' Altın Aslan'ı kapacak mı? SLNGL ÇAPAN YENEDİK- Bır kez daha dünyanın en esk. ve köklü festivalinde, yan bölirnlerle birlikte yanşmanın başı çekriğı proeram. her gün sabah S.3)'dan gece 24.00'e dek ger;ekleştinlen fılm gösterileriyle tıkır tıkır işler. oy uncusundan yönetmenine bu •"ilmlerin yaratıcılan mitolojik tannlar gibi boy gösterir, Palazzo del Cinema ya da E\celsıor salonlannı daljalandıran. medyanın gözbebeğı stariarortalığı şenlendınr. Venedık'e özgü şenlık ateşi ve coşkusu gitgide yükselir. eleştirmeninden sınemaseverine, alıcı-satıcısından sandvıççisine kadar tüm festival ahaiisınin malum koşuşturmacası bıtev ive sürer ve kımse hiç bir şeyden eksık kalmamaya uğraşırken biz de tabiı ki bütün olan-bitenden nasibimize düşeni almaya balayoruz, alışıldıği üzere! 53.Venedık Filtn Festivali'ni yanladığımız hatta sonuna yaklaştıgımız bugün (çarşamba). amiyane tabirle vitrine çıkanlan mallann kalitesindeöyle aman aman bir fevkaladelige rastlamadığımızı belirtebiliriz, şimdiye dek Kalan 3-4 gün, belki sürprizlere gebedır ancak şu ana kadar seyredebıldığimiz yanşma filmleri arasında bızi çarpan 2 ya da 3 film çıktı sadece, "Basquiat~. "The Funeral" \e "Carla'nın Şarkısı" gibi.. Mafyaya değişik, alışümadık bir yaklaşım Nerdeyse Hollyvsood'un tüm ltalyan asıllı oyunculannı bıraraya getıren kendi de İtalyan-lrlanda kırması olan, 1980'lerdekı "FearCjrv". "China GirT. "Kingof Newyork" gibi kara filmlennı doğrusu pek önemsemedıöımiz ama Harve> Claude Lelouch, İtahan eşi Akssandra Martiez ve Bernard Tapie • Abel Ferrara'nın 'The Funeral-Cenaze'si, 1980'li yıllarda çektigi 'Miami Vice'. 'Crime Story' gibi TV dizi ve filmleriyle de iyice pişen bu yönetmenin, Mafya'ya degişik bakışını, alışılmadık yaklaşımını içeren bir atmosfer filmi. Sert ve şiddet dolu bu trajik hesaplaşma öyküsü çeşitlemesınin oyuncu kadrosu Isabella Rosselini. Chris Penn, Christopher VValken, Vincent Gallo, Annabella Sciorra, John Ventimiglia ve Benicio Del Toro'dan oluşuyor. • 1930'larda, grev kırmak için patronlarca önerilen yüklü paralan reddedecek kadar işçi yanlısı küçük kardeşlerinin öldürülmesi üzerine. aile içinde, eşlerin. dostlann katıldığı bir cenaze töreni düzenleyen Tempio kardeşlerin intikam öyküsü olarak özetlenebilecek "The Funeral'de, beylik mafya-gangster filmi tiplemelerine, entrika ve yapısına yeni bir soluk ve trajik bir boyut getiren Ferrara'nın. sürpriz finale doğru yükselen düzeyli anlatımı, dinamik. esnek ve canlı bir tempoda seyrediyor baştan sona. Keitellı "Bad Lieatenant" (1991) ve "Snake Eyes"ına (1993) ilgisız kalamadığımız. 1951 Newyork-Bronx doğumlu yönetmen Abel Ferrara'nın "The Funenü-Cenaze"si, 1980 lı yıllarda çektigi "Miami Vke", "Crime Storj" gibi TV dizı \e filmleriyle de ıyice pişen bu yönetmenin, Mafya'ya değişik bakışını. alışılmadık yaklaşımını içeren bir atmosfer filmi. 1930'larda. grev kırmak için patronlarca önerilen yüklü paralan reddedecek kadar işçi yanlısı küçük kardeşlennın (V.Gallo) öldürülmesi üzerine. aile ıçınde, eşlerin. dostlann katıldığı bir cenaze töreni düzenleyen Tempio kardeşlerin (C Vvalken. C.Penn) intikam öyküsü olarak özetlenebilecek "The FuneraTin oyuncu kadrosu Isabella Rosselini, Chris Penn, Christopher VValken, Vincent Gallo, Annabella Sciorra, John Ventimiglia ve son dönemdekı gözdemiz (meraklısının 'Lsual Suspects'den anımsayacağı) Benicio Del Toro'dan oluşuyor Martin Scorsese'nın benzeri durumlan betımleyen ustalığını çagnştınrcasına. beylik mafya-gangster filmi tiplemelenne, entrika ve yapısına yeni bir soluk ve trajik bir boyut getiren Ferrara'nın. sürpriz finale doğru yukselen düzeyli anlatımı, dinamik. esnek ve canJı bir tempoda seyrediyor baştan sona. Sert ve şiddet dolu bu trajik hesaplaşma öyküsü çeşitlemesi, 1995'te Berlin'de yanşan. görmediğimiz "The Addiction" dışında. Abel Ferrara'nın \e türün en başanlı yapıtlanndan biri sayılabilir şimdiden Basın toplantısında, ödül almanın kendisini pek de ilgilendirmediğini vurgulayacak kadar mütevazı bu vönetmenın aslında ödül alması değıl de. ödül almaması şaşırtıcı olur sanırız sonuçta! Claude Lelouch''un sığ ama sürükleyici filmi Birkaç ay önce Istanbul sinemalannda "Sefillerr ıni izledigımiz Claude Lelouch'un vanşmada Fransız sinemasını temsil eden son filmi "Hommes Femmes: Mode d'Emploi- Erkekler Kadınlar: Kullanma Kılavuzu"ysa, bu yönetmenin geniş seyirci yıgınlarına çekici gelen. göstenşli. cafcaflı, .sığ. ama sürükleyici sinemasının yeni bir örneğiydi. Üstelık herzaman işini bılır, uyanık Lelouch, Son yıllarda yolsuzluklan nedeniyle itibannı yitirmiş. eskı bakan, şike yaptığı için ikinci lıge düşünilmüş bir futbol kulübünün ha^kanı ve karizmatik bır politıkacı olan Bernard Tapie'ye. Fabrice Luchini'yle birlikte başrolü vererek gışey ı \ e medya> ı sağlama almış. Görsel açıdan renkli \e gözalıcı niteliklere sahip Lelouch'un yıne birbırleriy le ıçıçe geçişen öykücukler aracılığıyla. alınyaztları çakışan (bırı güçlü, varlıklı - adeta kendını oynadıgından olsa gerek. degme aktörlere taş çıkartan- avukat- ışadamı Tapie, öteki gözü aktörlükteyken polis olmuş Luchinı) ıkı erkeğın ve çevrelerindekilenn öyküsünü anlattıgı bu fılm yönetmenin her zamanki yüzeysel ukalalıklarını sergileyen ucuz diyaloglarına katlanıldıgı ölçüde neşeyle seyredilen. hafıf ve tipık bir Claude Lelouch fılmı. 'Tiiıidye'de iMstratör zor yetişiyor' Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nun American Spectator dergisinde yayımlanan çaüşması.(Fotoğraf: KADERTUĞLA) DUYGUDtRGUN Kapak çalışmalan ve ıllüstrasyonlan The Nevv Yorker ve Forbes dergilennde, karikatürleri The Nevv York Times gaze- tesınde yayımlanan, bu yıl içerisinde Ja- ponya'da düzenlenen 17. Yomiuri Ulus- lararası Karikatür Yanşma- sı'nda *Excellency Prize' ile ödüllendirılen Gürbüz Do- ğan Ekşioğlu, yurtdışındaki ajanslar ve çeşitli sektör dergileri için ıllüstrasyon çalışmalanyla dikkat çeken birsanatçı. Bu yıl içinde Financial Vv'orld'sdergisinin 1996Ba- har sayısında bir kapak ça- lışması ve iç sayfalarda bır illüstrasyonu yayımlanan, aynca 'American Specta- tor' dergisinde Türkiye ko- nulu bir yazıyı ve 'Diversi- on' dergisinde Dennis Bit- ton'un 'The Light the Kitchen' başlıklı öyküsünü resimleyen Ekşioğlu. halen Marmara Üniv ersitesi Güzel Sanatlar Fa- kültesi Grafik Bölümü'nde yardımcı do- çent olarak görev yapıyor. Nevv York'ta bulunan Sally Heflin, Ar- tıst Agent'e bağlı olarak çalışan Ekşioğ- lu ile Moda'da atölye olarak kullandıgı evinde. 'Ulüstratörlük' mesleği ve yurt- dışındaki çalışma olanaklan üzerine gö- rüştük. Ekşioğlu, yurtdrşt çalışmalannı, Ba- tı'da çok yaygın olan, ancak Türkıye'de henüz işlev kazanmamış bir kurum olan • Çalışmalannı yurtdışında yayımlanan çeşitli dergilerde izlediğimiz illüstratör, karikatürist Gürbüz Doğan Ekşioğlu için "karikatür de illüstrasyon da, görsel sanatlann bir parçası. Her ikisinde de kitlelere yönelik bir ürünü, bir düşünceyi sunuyorsunuz. Sadece formüller farklı. Karikatür daha çarpıcı, illüstrasyon daha yumuşak ve şematik." menajerlık kanalıyla gerçekleştiriyor. ABD'ye gıdiş gelişleri sırasında çalış- malannı izleyen bir menajer aracılığıyla yurtdışına 'işyapmaya'başlayan Ekşioğ- lu. uluslararası çapta bir illüstratör olabil- menin ıki koşulu olduğunu belirtiyor: Özgün yaratıcılığa ve başanlı bir tekni- durumda'' Çelik Gülersoy, Büyükada'da kurulacak üniversitenin birçok sorun yaratacağını savunuyor 'Adalar eğitim yeri olmamalıdır' ZEYNEPSAVG1 "Dünyalı bir sanat egitimi" sloganıyla. ekim ayında açılması planlanan Yedıtepe Üniversıtesi'nın. eğıtım ye- ri olarak Büyükada'yı seçmesı tunzm çevrelennce eleş- tirilıyor. Cumhunyet'te 2 Eylül 1996 Pazartesi günü ya- yımlanan, Yeditepe Ünıversıtesi Güzel Sanatlar Fakül- tesı Dekanı Süleyman Saim Tekcan'la yaptığımız söy- leşıde. Büyükada'nın bütünüyle bır akademiye dönüş- türülmesının amaçlandığı belirtilıyordu. Tunng'ın baş- kanı ve Gülersoy Vakff nın kurucusu Çelik Gülersoy da bu projenın birçok sorunu birlikte getıreceğını vurgula- yarak. adalann tunzme açılması gerektığinı söyledı. Geçen yıllarda. lstanbul Ünıversıtesi Su Ürünlen Fa- kültesı'mn Yassıada'yataşınması, ancak çok geçmeden ulaşım veteknıksorunlardandolayı İstanbul Lalelı'de- kı 10 Fen Fakültesı bınasına gen dönmesı gi- bi bır deneyım sonucunda, Adalar'da çaplı bır eğıtım yapılamayacağı ınancı güçlenmıştı. Bu kez de Yeditepe Cniversıtesi'nın ekım ayında eğıtıme başlayacağını açıkladı. Proje- nın, öncekı örneğı gıbı. zorluklarla karşılaşa- bileceğı ve daha da önemlısı Büyükada'nın kültürel dokusuna getıreceğı değışımler ko- nusunda Çelik Gülersoy'la görüştük. Adada kurulacak bir üniversitenin başta öğrencıler olmak üzere. ada sakınlen ve tu- rizm açısından birçok sorun çıkaracagını be- lırten Gülersoy. Adalar'ın doğası ve kültür dokusu nedenıyle eğıtım yeri olmaya uygun olmadığı düşüncesınde. "19. yüzyıl mimarisinin bir sergisi olarak bugünkü Adalar eğirime. ancak bir etüt gezi- si çapında elverir. Bunun nedenlerini savma- mız gerekirse. öncelikle öğrenciler açısından elverişsiz bir ulaşım ortamı var. Hıncahınç do- lu vapurlar >e çoğu kez işlemeven, işlese bile av da en azından 10 mih on liranın üzerinde vol batıvorken ünrversite bovutunda bir taşımacılık adanın kültürel dokusuna kesinlikle zarar verir." Gülersoy'un Büyükada'da genış çaplı bır eğıtım ku- rumunun yer almaması için öne sürdüğü bır başka ge- rekçe ıse "ada peyzajı r 'na ujTtıayan modern ve kunt ya- pılar. lleride ortaya çıkacak gereksinımler doğnıltusun- da İSTEK \'akfı'na aıt bınalara mutlaka eklemeler ya- pılacağını vurgulayan Gülersoy, ayncaokulun yakjt ge- reksinimının, özelİıkle konuşlandığı tepede, şehırdekin- den ıkı üç kat fazla olacağını sövlüyor. "Adalan turizme sokmak gerek' Eğitim kalabahgı. eğitim ıhtıyaçlan bütün teknık ve berabennde sürükleyecegi diğer faktörler göz önüne alındığında, adanın tunzm ve kültür için kullanım şan- sınm ortadan kalkacağını öne süren Gülersoy. Adalar'a. Gülersov Büyükada'da eğitime karşı çıkıyor. (Fotoğraf: DEVRİM BARAN) masrafı gerektiren deniz otobüsleri ile lodosta \e siste ke- silen ulaşım için, öğreacinin günde en azından bes saati göze alması gerekir. llaşım sorunu bu kadarla da bitmi- yor. Hele karda ve vağmurda adaya çıktıktan sonra yü- rümek pekolası olmadığı gibi, kışıntaşıt denecek hali kal- mavan fmtonlar da çözüm değH." Gülersoy'a göre, bu durumda motorlu taşıtlann dev- reye gınneleri söz konusıı. "Adada bekdiye başkanı bi- le faytonla gezerken ve ka>makamın otomobili bile göze bellı bır kesimin yazlık uğrak yeri olmasının ötesınde bir ışlev jüklenmesınm zamanının geldiğinı. kültür ve sa- nat açısından dış tunzm kullanımma açılması gerektığı- ni söylüyor. Bugüne kadar Soğukçeşme Sokağı, Hıdiv Kasn ve ls- tanbul'un kültürel geçmişıne aıt birçok mekânı günümü- ze kazandıran Gülersoy'un, Büyükada'nın dış tunzme açılmasıyla ılgili bazı projeleri var: "Türkiye ve İstanbul imajının düzelmesi için Adalan turizmesokmak lazım. Turistiilgilendiren sergiler vegös- teriler oraya kavdınlabilir. İstanbul'daki kış turizminin içerisinde Adalar kesinlikle yok. Av asofva, Kapalıçarşı ve birkaç müzeyi görmek üzere tstanbul'a gelip, değil Ada- lan. Boğazı bile görmeden giden ttırist var. Turizmdeki bu katı yapı\ ı kırmak gerekli." Bu katı yapı> ı kırmak için Gülersoy neler düşünüyor? "Müştcriv i adalara taşımavı, yemek servisini orada vapmavı. faytonla gezdirmevi ve bövlece ruristi ada kül- türünün ve doğasının içine sokmayı amaçlıvonız. Bu rip bir kullanımın daha da v av gınlaşması için ciddi bir prog- ram gerekli." Adanın tanhınm ve kültürünün devreye sokuiacağı bu programa örnek olarak Venedık'ı göstenyor Güler- soy: " Amerika'yı \eniden keşfetmenin âlemi yok. Vene- dik'e gelen turist müzeleri. kilistk'ri gezer: konserierde bulunur, sabahtan geceyansına kadar San Marco meydanında nıüzisvtnk-ri dinler. Ama turizm yöneticilerine bu yetmez, tekne tekne volculan çevxe adalara taşır\eorada da cam- İann nasıl vapılacağını gösteriıier. Bu çıplak adalar. bu amaçla \enedik açıklannda kıya- met kadarturistçeker. Hazır orava gitmişken cam eşvanm satışını da vaparlar. Bi/inı ada- lanmızın hiçbireksiğJ yok, bilakis fazlası var. Bu cennet adalar yemek ve konaklama dışın- da kültür ve turizm için sayısız şans içeriyor- lar." " ' 'Akademi için referandum yapılsm" Görüşlerınin adada büyük bır çoğunluk tarafından paylaşıldıgından emin olan Güler- soy. şu ana kadar akademi projesınin yalnız- ca lafını ışıttiklerını ve bunun bile kaygı uyandırdıgını v urgulay arak. bir anket yapıl- masını, referanduma gıdılerek. demokratik bir yola başvurulmasını önenyor. "Elinizde bir servct. kırk odalı bir konak var. Bir tek odasuu kul- lanarak bu konağı harcamayalun"1 benzermesinı yapa- rak. akadenıık eğıtım düşüncesının ada koşullanyla ör- tüşmedigini ve ilerıde yetersızlikler doğrultusunda -su ürünlen fakültesı örneğınde olduğu gibi- son bulabıle- cek bır projenin Adalar'dakı. kültürel yapıyı koruyarak bugünkü durumundan çok daha ıleriye götürebılecek turizm sektörü gibi bır fırsatın önünü tıkamaması gerek- tığı konusunu kamuoyunun dıkkatine sunuyor. ğe sahip olmak. "Bir illüstrasyonda ya- rabcüık ve tekniğin yan y ana gelmesi ge- rekir. Yani yararıcılıgını/ çok iy i. ama tek- niğiniz zayıfsa iyi bir illüstratör olnıa ko- şulu ortadan kalkar. Eğer seslendiğiniz kitle için yeni bir sesseni/ çalışmalannız değeriendirilir." Yurtdışına yaptığı ışlenn hepsinde menajerlerle çalı- şıyor Ekşioğlu. Kurum ile sanatçı arasındakı ilişkileri yürüten menajer, yüzde yır- mi beş oranında bır komıs- yon ücreti alıvor. Türkiye için henüz yabancı bir kav- ram olan 'menajerlik', y urt- dışında, insanlann düzenli olarak gelir elde ettiğı. ge- lışmış bır kurum. Yurtdışına ış yapmak sa- nıldığı kadar zor değıl Ekşi- oglu'nagöre. Sadece dısiplin ve yaptığınız işı sevmek ge- rekiyor Peki Türkiye'de bu alanda çalışma koşullan ne İUüstratorlük Batı'daki gibi gelişmiş bir konumda değil Türkiye'de. Çünkü dergiler, iliüstratörün çalışmasına Batı'daki ölçülere göre çok düşük ücret ödüyoriar. Böylelikle iliüstratörün yetiş- mesi zoriaşıyor." Gerekli bağlantılan ku- rabilen ve *\eni bir ses' getırebılecek ça- lışmalara imza atan ıllüstratörlenn tek şan- sı ise yurtdışına açılmak. Bu yolda karşı- lanna çıkan olanaklan değerlendirmek. Ekşıoğlu'nun illüstrasyon çalışmalan- nın temelinde karikatür yatıyor. Sanatçı. bu ıki alanın aslında birbinne çok yakın ol- dugu görüşünde. "Karikatürde, illüstras- yon da görsel sanatlann bir parçası. Her ikisinde de kitlelere yönelik bir ürünü. bir düşünceyi sunuyorsunuz. Sadece formüller farkk Karikatür daha çarpıcı, illüstrasyon daha yumuşak \e şematik." Yalnız karika- tür ve illüstrasyon arasında değıl, görsel sanatlann her İcolunda benzerlıkler, etki- leşimler söz konusu Ekşioğlu'na göre. En önemli ortaklık, sunulan yapıtın arkasın- daki düşüncede yatıyor. Bu yüzden, sanat- çı her şeyden önce bir düşünür, bir felse- feci olmak durumunda Ekşioğlu'nun de- yişiyle. Karikatür ilk gözağnsı tlk gözağnsı karikatür. "tşık yakan. yol gösteren bir deşarj alanı" olarak ayncalık- lı yerini her zaman koruyor. "Dünya ça- pında çok başanlı bir illüstratör her şey- den önce çok iyi bir karikatür sanatçısı- dır"diyen Ekşioğlu. karıkarürde. kendı başına ve çok kişisel bır alanda ürettığını belirtiyor. İllüstrasyon ıse pazara yönelik, ticari boyutu olan bvr çalışma alanı. "Piyasaya çaiışmak zor bir uğraş. Art direktöriin \e piyasanın sizden istediği biçimin yanında sizin hoşunuza giden, içini/e sinen bir iş çı- kartmak kolay değil. Hiçbir zaman sami- mi olmuyor. Ticari olduğu için sıkıcı. .\n- cak Türkiye'de sanat ile para kazanmak mümkün olmadığı için ister istemez, sanat- sal yaraücüık bu sektörde kullanılıyor. Ne yazik ki kimi istisnalar dışında, hiçbir za- man sanatçı bir sanat ürünü üreterek ya- şayamıyor.." Ekşioğlu'nun önümüzdeki dönem ça- lışma programı yoğun. tstanbul'da bir ki- şisel sergi açmayı ve uluslararası yanş- malarakatılmayı planlıyor. Üniversıtede- ki öğretım üyehğinın yanı sıra çeşitli ya- nşmalardajürı üyelikleri de devam ediyor. Geleceğe yönelik projelerın temelini ise piyasa kurallannın dışında, kendi benliği- ne dönmek, 'kendine ait' çalışmalar yap- mak oluşturuyor. IŞILDAKVE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Gecikmiş Bir Yapıt Bizde "ansiklopedi çağı" on-on beş yıl kadar ön- ce başlamıştı. 12 Eylül sonrasında işsiz kalan aydın- lar, oğretim üyelerı, yazarlar, şairler bir ansiklopedi için bulunmaz elemanlardı. Henüz Güneş gazetesi yayımına başlamamış; pro- mosyon çılgınlığı etrafı sarmamış, televizyonlar ana- yasayı delerek çoğalmamıştı. İyi kötü Türkiye'de an- siklopedi satılıyor: dolayısıyla da ansiklopedi hazır- lanıyordu. Bunların arasında, ansiklopedi basın pro- mosyonu "mertebesine" getirilene kadar çok çok iyi- leri da hazırlanmıştı. Basın patronları ya da medyatik öğeler, ansiklope- diyi promosyon olarak sevgili okurlarına sunmaya başladıktan bir süre sonra da ansiklopedi üretimi do- ğal olarak durdu. Yaklaşık on yıllık bir süreç vardı ki -galıba bunu 12 Eylül'e borçluyuz(!)- bır ansiklopedi dönemi yaşadık. Daha önceden ansiklopediler hazırlanmıyor muy- du; çevrilmiyor muydu? Tabiı kı hazırlanıyor ve çev- riliyordu. Ancak bu dönem kadar yoğun değildi. Bu gecikmiş bir ansiklopedi dönemıydı ve şimdi o yıllardan eser kalmadı. • Işin en garibi, ünlü Ansiklopedi'nin dilimize, son cil- dinin yayımlanış tarihinden iki yüz otuz yılı aşkın bir süre sonra çevrilmesiydi. Yani, modernizme ilişkin başyapıtlar, romantizm, gerçeküstücülük, sembo- lizm vb. sanatsal ve edebi akımların başyapıtları hep Ansıklopedi'den önce çevrilmışti. Yirminci yüzyılın varoluşçuluk gibi felsefi akımları, yapısalcılığa, göstergebılime ılışkin temel metinler de önce çevrildi. Hatta ve hatta postmodemizme ilişkin yapıtlann da Ansiklopedi'den önce dılımıze çevrılmesi, üzerinde iyice düşünülecek bır durum. Cumhurıyet sonrasında, Aydınlanma'ya dört elle sarılan aydınların ve bazı kurumların bu yapıta çevir- mek için el atmamalan oldukça ilginç. Kuşkusuz ki Ansiklopedi kültür tarihinde çok önemli bır yapıt olmakla birlikte, simgesel bır anlamı da vardı. Bir yandan modernitenin düşünsel yapısı- na ilişkin daha demokratik görüşü sağlamlaştırırken, öte yandan kendinden sonrakı görüşlere de kaynak oluyordu. Fransız aydınlarının, filozoflannın ve bilim kişileri- nin kaleme aldığı Ansiklopedinin başında Diderot ile d'Alembert vardı. Diderot ve arkadaşlan. çağlarının ileri düşüncelerini ve bilimsel buluşlannı sunuyorlar ve geçmışı sorguluyorlardı. Ansiklopedi, böylece Ay- dınlanma hareketinin ve felsefesinın önemli odakla- rından birı oluyordu. 1751-65 yılları arasında yayımlanan Ansiklope- di'nin yayımına hem devletten hem de kilıseden sert tepki gelmıştı. Birçok cıldı gızlice basılmış, son on cil- dinde yayımcı ve basımevı sahte ad kullanmış; An- siklopedi'yı hazırlayanlar ve yazanlar. yıllarca polıs- çe izlenmiş, baskı ve sansür belasından kurtulama- mışlardı. Nıtekım, basımının bittığınde Diderot, "Büyük ve lanetli yapıt tjitti" diye haykırmaktan kendini aiamı- yordu. • Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan yapıtta, Diderot'un yazıları ile d'Alembert'in "Ansiklopedi"n\n amacını ve hedeflerini betımlediğı derinlıkli "Ûndeyiş" yazısı ve Ansiklopedi'den seçılen maddeler yer alıyor. Ansıklopedi'nin Türkçeye bunca yıl gecikerek çev- rilmesinin belki de biryararı oldu. Çünkü Ansiklope- di'yi, felsefeyi ve dili çok iyi bılen, kuran, yazan Se- lahattin Hilav'ın çevirisinden okuma olanağını elde ettik. Selahattın Hılav, kıtabın başında yer alan "Ansık- lopedi ve Aydınlanma Felsefesi" başlıklı kapsamlı sunuş yazısında, Ansiklopedi'yi ve aydınlanmayı açımlarken, bır yandan da ansiklopedistlerin aydın- lanma içındeki yerlerinı belirliyor: kısaca da olsaTür- kiye'dekı aydınlanmanın eksikliklerini, özellikle de özgür düşünce ve eleştirı gıbı temel boyutlarından yoksun kalışının altını çiziyor. TOPOS Canavarı Londra'da Kültür Servisi - Levcnt Kırca - Oya Başar Tiyatrosu. Aziz Nesın'ın 'Toros Canavarı' adlı oyununu Londra'da sahneleyecek. 29 eylülde aynı gün içinde iki seansta sergılenecek oyunda Levent Kırca ve Oya Başar, Zey nep Tedü, Tekin Siper ve Fatma Murat rol alıyor. Geçen yıl Bostancı Gösteri Merkezi'nde ve Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda beğeni ile izlenen oyun 15 kişılık kadrosu ile önümüzdeki günlerde Londra'ya gıdecek liyatro eğitimi kursları başlıyor Kültür Servisi- Sarıyer Halk Eğıtım Merkezı Tıyatro Kolu, 19% - 1997 sezonunda bir yıl boyunca sürecek tıyatro kursu açıyor. Tıyatro kuramlan. reji, dramaturji üzerine çalışmaların yanı sıra çeşitli seminerlerin yer alacagı kurs için son başvuru tarihı 13 eylül Aynntılı bilgı için hafta ıçi 463 06 74-75 ve hafta sonu 271 28 78 numaralı terefonlararanabilir. TOBAV'dan 'sezona merhaba' Kültür Senisi - TOBAV İstanbul Şubesı. 6 eylül cuma günü Atatürk Kültür Merkezı Aziz Nesin Salınesı bahçesinde \ ereceğı bır kokteyl ile sezona merhaba dıyecek. Efes Pılsen'ın sponsorluğunu üstlendiğı kokteyl, sanat dünyamızın birçok ünlüsünü buluştururken TOBAV İstanbul Şubesı Başkanı Murat Karasu da konuklara yapacağı konuşmayla Afife Jale Sahnesi ile ılgili çağnsını yineleyecek. Bilindıği gibi TOBAV, İstanbul'a bir sahne kazandırmaya çalışıyor. Afife Jale adının verıldiği sahnenin tamamlanabilmesi için ekonomık destek gerekiyor. BUGUN StPetersburg Bale Tiyatrosu, Don Kışot'u sergiliyor. Gösteri bu akşam saat 21.00"de Harbiye Açıkhava Tıyatrosu'nda yer alıyor. Sahaf Cafe Kültür Merkezi'nde bugün saat 18.30'da şiır sevdalılan kendı şiırlenni okuyacaklar Saat 19.30'da ise İlhamı Mısıroğlu'nun katılacağı müzik sohbetıne katılabilirsınız. Conrad İnt. İstanbul Açıkhava Sineması'nda saat 22.00'de 'Yasak llişkı" adlı film yer alıyor. Aksanafta bugün saat 12.30 ve 18.30'da Laser Disc'ten Dame Kın Te Kanavva'nın 'My World of Opera' adlı arya derlemesi ızlenebılir. Evrensel Kültür Merkezi'nde saat 15.00'te 'Arkadaş'. saat lc ).00'da ıse 'Agıt' fılmlen göstenlıyor. BEKSAV'da bugün saat 18.00'de Daniel Day Levvis'in başrolünü üstlendigi "Babam İçin' adlı fılm yer alıyor. İFSAK'ta saat 19.00 ve 20.00"de Öktem Küstü'nün 'Fas' konulu saydam gösterisi yer alıyor. Beyoğlu Sineması Yaz Şenligi'nde bu akşam saat F.F. Coppolla'nın filmi 'Siyam Balığı'nı izleyebilirsiniz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear