25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 EYLÜL1995 PAZAR • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 HAFTAY4BAKIŞ Saym UvaneU CHP'li mi? • Baştarafi 3. Sayfada Solculuk, milliyetçilik bayrağını MHP'ye, dindar- lan RP'ye, sol görünüm altında sağ vurma hakkını da "numaracı cumhuriyetçi"\ere bırakmak mıdır? Kemalizmin emeği "en yüce değer" sayan, her türtü toplumsal ayncalığa karşı çıkan Halkçılık ilke- si midir solculuğa ters düşen? Yoksa bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi, din ve ırk aynmı gözet- meksizin, aynı ulusun bireyleri sayan Ulusçuluk il- kesi midir "Nazizm" olarak nitelendirilmesi gereken? Ve son bir soru: Sayın üvaneli'nin solculuk anlayışına göre, aca- ba Soysal mı solcudur yoksa Boyner mi? ••• CHP doğduğu günden beri, hep "ulusal ve ulu- salcı so/"u temsil etti. Çoğulcu bir demokraside, elbette ki "Kemalist so/'a karşı olanlara da yer vardır. Ama karşı olanla- nn, o hareketin yarattığı bir partinin genel başkanlı- ğına aday otmaya haklan yokturi Elbette, eğer o harekete inananlara biraz saygıla- n varsa... Ve elbette, eğer kenditerine birazcık olsun saygı- lan varsa... Büleııt Ecevit'in gözii • Baştarafi 1. Sayfada Dr. Toktamı? Ateş, köşe ya- zarlan ile parti ûyesi 700'den fazla genç katıldı. DSP'li gençler, "Ecevit gençiik eJ ete", "Deneyimli Hdernnizle dinamik gençJe- rimizle ülke > önetimine tafr- biz", "Genciz, güçlüyüz, Atatürkçüyüz" yazılı pan- kartlann asıldığı salonda sık sık "Ecevit, gençiik el ele", "Türkiye'de tekyol, demok- ratik sol", -Başbakan Ece- vit'' diye slogan attı. Genç- lerin, Atatürk'ûn Gençliğe Hitabesi'ni yûksek sesle okumasıyla başlayan kurul- tayda konuşan Bülent Ece- vit, parti için örgütlenme modelinin önemli olduğu- nu, katılımcı, demokratık bir örgütlenme için tabana yayılmak gerektiğıni söyle- di. 1961 yılı öncesinde var olan "ocak" ve "bucak" ör- gütlenme modellerinin önemli bir gereksinimi kar- şıladığını öne sûren Ecevit, "OcaklarvebocaklardaüJ- ke sorunlan tarbşıiınİL Ka- patJtbktan sonra parti baş- kaıdan tembeffiğe ahjö* de- di. Konuşmasmda DSP'nin örgütlenme modelını de an- latan Bülent Ecevit, her ma- halleden temsilci olarak iki genç seçikfiğini, bu kışilerin daha sonra ilçe ve il kurui- lannda yer aldığını belirtti. Bu örgütlenme modeli ile oluşan il ve ilçe gençiik ku- rullannın parti tüzüğü içeri- sinde kendi kendini yönetti- ğini vurgulayan Ecevit, söz- lerini şöyle sürdürdü: "Biz kadınlar ve gençleri kollara hapsetmek istemiyo- ruz. Daha geniş bir örgüt- lünme modeli düşünüyonız. DSP bugün iktidara aday bir parti haline gelmişse bu titiz ve ödünsüz örgütlenme modefi sayesindedir. DSP'ye oy vermeyen insanlar bile partimizegüven duymakta- dırlar. Ajnacımız önümüz- deki genel seçbnlere kadar topiumun en uç noktasına kadar örgütlenebilmektir. Çünkü böyle bir örgütlen- me modeli yapılmadan ne demokratlık taslanabiür. ne desotcu olunabilir. Bu model sayesinde çöplerden çıkacak ovbann oranı da azalacak- tû? Konuşmasında anayasada yapılan son değişıkJikleri de anımsatan Bülent Ecevit, birçok maddenin gençlerin siyasete katılmasını engel- ledığini ya da sınırlandırdı- ğını savundu. ANAP, DYP ve diğer partileri bu madde- lerin değiştirilmesi için ye- terli çabayı göstermemekle suçlayan Ecevit, "Her biri topu birbirine atO. Türki- ye'deyetiştrînpolitikacılarui çoğu gençlerle aynı kuJvarda yanşmayı göze alamıyor" diye konuştu. DSP'nin anayasada var olan ve gençlerin siyasete katılmasını sınırlandıran maddelerin değiştirilmesi için bir kampanya başlata- cağını söyleyen Bülent Ece- vit. bazı kesimlerin bu deği- şikliklerin RP ve MHP'nin işine yarayacağı yolundaki ıddialannı da yalanladı. Türk gençliğinin önemli iki sorunu olduğunu savu- nan Bülent Ecevit, şunlan söyledi: "Bunlardan birisi eghim konusudur. Eğitim ne yazık Id gittikçe yozlaşıyor. Diğeri de Güneydoğu Anadolu BöJgesi'nde bulunan gençle- rin durumu. Bu gençler eğt- tüemiyor. hatta çoğu Türk- çeyi öğrenetneden büvüyor. Bu gençler terör örgütfine katılabiliyor. Bölgeye yatılı bölge okullan yaptlsaydı bu sonınun önüne geçOirdi." Kurultayda daha sonra DSP'li gençler tarafından hazırlanan "Eğitim, kültür ve Gençiik, Çahşan Gençli- ğin Sorunlan, Gençiik ve Siyaset" konulu raporlar iz- leyicilere sunuldu.. Peşmergeye kış desteği • Baştarafi 1. Sayfada lecek. Cnmhurivet'e bilgi vereıı kaynaklar, önceki gün Silo- pi'de Türk askeri ve Dışişle- ri Bakanlığı yetkilileriyle bulikte Mesud Barzani li- derliğindeki KDP yetkilile- ri arasında geçen perşembe günü yapılan görüşmelerde, PKK saldınlanna karşı acil önlemler konusunu ele aldı- lar. Diplomatik kaynaklar, şu aşamada KDP'nin duru- ma egemen olduğunu ve or- tak hareketi gerektirecek bir durum olmadığını belirtti- ler. PKK, Kuzey Irak'ta ilk kezrakipKürt gruplarından birine karşı geniş çaplı bir saldınyı geçen hafta sonun- da başlatmıştı. • Türkiye ve KDP arasında Süopi'de yapılan temaslar- da. PKJC'nin KDP'ye yöne- lik saldınlanyla ilgili iki ko- nu üzerinde uzlaşmaya va- nldı. Bunlardan ilki, Barza- ni güçleri bölgeyi terörist- lerden temizleyecek, bu amaçla KDP önceki gün PKK'ye karşı "tarama" operasyonlan başlattı. tkin- ci uzlaşma noktası da, uzun vadede PKK teröristlerinin bu bölgeden uzak tutulma- sına yönelik olarak belirlen- di. Bu uygulama için strate- jik noktalarda peşmergeler yaklaşan kış koşullanna da uygun biçimde konuşlandı- nlacaklar. Türkiye, son anda taraf- lardan birinden bir talep gel- memesi durumunda 6-7 ey- lül tarihleri arasında Iran'ın Isfahan kentinde tran ve Su- riye dışişleri bakanlan ile I- rak'ın toprak bütünlüğünün teyit edileceği bir toplantıda bir araya gelecek. Ankara, bu toplantjda Kuzey Irak'ta sayılan 2 bini aşan PKK te- röristlerine başta Suriye ile Iran'ın destek verdiği yo- lunda alınan duyumlan da iki ülke dışişleri bakanlanna aktaracak. Harç zaııuıııııa protesto lZMtR(Cumhuriyet Ege Bürosu)- Eğitim-Sen Izmir şu- belen, eğitimde katkı payını ve yükseköğrenim harçlanna yapılan zamlan protesto etmek amacıyla imza kampanya- sı başlattı. Kampanyanın Izmir'de 6 bölgede üç gün süre- cegi açıklandı. Silahlanma ve savaşa aynlan bütçenin eği- time ve sağlığa aynlması gerektiğini belirten Demokrasi ^larfcrmu dönem sözcüsü Caner Caalı. uygulamayı özel- leşmenin biradımı olarak değerlendirdi. Canlı, "Kampan- yaaııı amaa eğitimde özeUeştirmeye karşı çıkmakür. Çün- kükadapaylan özeUeştirmenin bir adımıdır" dedi. Eğitim- Sec Izmır şubeleri adına bir açıklama yapan Caner Canlı, kaiı payının 50 bin lira ile sınırlı kalmayacağını, bu mik- tarnı artunlması için baa okullarda öğretmenler kurulun- dagörûşmelere başlandığını vurguladı. Gamze Tezer Üe Olcay Karamehmedoğlu evlendiler. 2 Eylül 1995 / Avşa G U N D E M MUSTAFA BALBAY H Baştarafi 1. Sayfada li'ye bir arkadaşımızı sokamadık. Bundan 56 yıl önce 1 Eylül günü Ikin- ci Dünya Savaşı başlamıştı. 40 milyonu aşkın insanın ölümüne neden olan sa- vaşın ardından 1 Eylül, "Dünya Banş Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 56. yilda her şey var. Bir şey eksik: -Banş... Dünya Banş Günü'nün kutlandığı şu günlerde, televizyon haberleri, gazete manşetleri kan dolu. 31 ağustos sabahı, gazetelerin mah- şetlerine göz attım. Birinde kocaman harflerle, "Oh bee... Nihayet..." Aklıma ilk şu geldi: Herfıalde Çiller'in beyaz haberlerin- den birini manşet yaptılar. Ekonomi ra- yına girdi, düzlüğe çıkıyoruz falan... Diğer iki büyük gazetede, "Elinize sağlık..." Bunun da çok başarılı bir ameliyat gerçekleştiren ve "ilk kez bir Türkün" yaptığı bilimsel çalışma olabileceğini düşündüm. Değilmiş. NATO uçaklannın, Sırp he- deflerini bombalamasını duyuruyoriar. Bir gece önce televizyondan bütün ay- nntılanyla izlediğimiz gelişmeler gazete manşetlerinde. önce şu sorunun yanıtını vermemiz gerekiyor: Boşnaklann alçakça saldırılara uğra- masına, kadın çocuk demeden siville- Yurtta Yuh, Cihanda Yuh... rin pazaryerinde, cadde ortasında öldü- rülmesine niçin karşı çıkıyoruz? insan oldukları için mi Müslüman ol- duklan için mı? Türkiye'deki tepkilerde ikinci şık ön plana çıkıyor. Tam bir intikamcılık çığırt- kanlığı hâkim. O zaman biz Balkanlar'da banş iste- miyoruz. Boşnaklarin lyi durumda ol- masını ve Sırplara unutamayacaklan bir ders verilmesini istiyoruz. Burada bir diğer durum daha var. Sa- raybosna'da vahşet 2 Nisan 1992 gü- nü başladı ve üç yılı aşkın süredir de- vam ediyor. Sırp nişancılar, tüm insan- lık değerlerini hiçe sayarak Saraybos- na tepelerinden kente doğru kime nişan alırlarsa öldürüyorlar. Dünya soruyor: - Körfez savaşındakiler nerede, NATO, BM nerede? Bu kuruluşlann karar organlannda et- kin olan ülkeler, üç yıldır şu gerekçeyi öne sürüyon - Balkainlar, Körfez gibi değil. Her şey iç içe girmiş durumda. Hava müdaha- lesi olanaksc NATO perşembe günü hava harekâ- tı düzenledi ve Sırplar çekilmeye baş- ladı. O zaman sormaziar mı: - Peki, bunu üç yıldır niye yapmıyor- dunuz? Bugün gerçekleştirdiğinize gö- re ısteseydiniz bu katliamların ilk gün- lerinde de yapabilirdiniz. Bugün dünyamızdaki çelişkileryuma- ğının biri şu: Gelişmiş ülkelerde, bu ülkelerin bu- lunduğu kıtalarda ilericiliğin, yeni dün- ya düzeninin adı, sınırian ortadan kal- dırmak, olabildiğince ortak değerlerya- ratmak. Azgelişmiş ya da gelişmemiş ülkelerde ise ilericiliğin, yeni dünya dü- zeninin adı, olabildiğince çok sınır ya- ratmak. Hangisi doğru? Dünyanın yönetimini elinde bulundu- ran egemenler, nerede ne çıkariarına gelirse onu savunuyoriar. Bu anlayışın dünyaya banş getirme- diği, binlerce yıldır yaşanan savaşlarta ortada. Ne var ki insanlann belleği, ya- şadığı yıllann dışına çıkamıyor. Hatta değil tarihten ders almak, tanık olduğumuz çağı bile anlamaktan uza- Bir ülkeler topluluğu düşünün ki ken- di aralanndaki sınırlan kaldınp, ortak pa- ra ve kimlik kullanmaya kadar varan adımlar atabiliyorlar. Aynı ülkeler dış po- litikalarında, olabildiğince bölünmüş devletleri savunabiliyorlar. Bu çelişkiyi bile anlamakta güçlük çekiyorsak, baş- ka ne diyebiliriz? Atatürk'ûn o ünlü sözünden yola çı- karsak bugünkü dünyayı şöyle tanım- layabiliriz: "Yurtta yuh, cihanda yuh..." özlediğimiz yeryüzü banşı, insan ol- mayı her şeyin ama her şeyin önüne ko- yabildiğimiz gün gelecek. Bir haksızlı- ğa, bir zulme karşı çıkarken, önce hak- sızlığa uğrayanın dinini, ırkını sorduğu- muz sürece, "Banştan yanayım" de- mek, ikiyüzlülükten başka bir şey değil. Ülkelere. dinlere, ırklara değil, savaş- lara düşman olmalıyız. Savaş deyince ilk aklıma gelenlerin başında Homeros'un llyada 'sındaki öl- me-öldürme tanımlamaları olur. Home- ros, Akhalarta Troyalılann savaşında sır- tından okla vurulan ve kanı toprağa ka- nşan bir askeri şöyle tanımlryor: - Şu anda gül yüzlü kansına akbaba- lardan daha uzak... Ana Britannica ansiklopedisinde ak- babalaria ilgili özetle şu bilgiler yer alı- yor: "Leş yiyen yırtıcı kuşlann ortak adı. İki familyaya aynlır; eskidünya veyenidün- ya akbabalan. Eskidünyanın 21, yeni- dünyanın 7 türü vardır. Içlerinden biri can çekişen canlı bulursa diğeheri ki- lometrelerce uzaktan gelir. Besinipay- laşırken, gövdesi büyük gagası güçlü olana öncelik tanıyan bir topluluk dü- zeni vardır. Ama kendilehni alt edebile- cek başka yırtıcı hayvan avlanna göz dikerse, en güçlüleri bile geri çekilir. En pariak renkli olanına 'kral akbaba' de- nir." Akbabasız bir dünya dileğiyle... Türk-îş'ten CHP'ye mektup: Eıııek düşmanlığuıa ortak ohııayuı ANKARA (Cıımhuriyet Büro- su)-CHP il ve ilçe yönetimleri ile partili delegelere mektup gönde- ren Türk-Iş, 9 eylülde yapılacak kurultay sonrasında, CHP'nin hü- kümetten aynlmasını isteyerek "CH P, demokrasiye ve emeğe kar- şı işlenen suçlarda ortaklığı bırak- mabdır" görüşünü savundu. Türk- lş mektubu. 9 eylülde yapılacak CHP kurultayında da salonda da- ğıülacak. Türk-Iş Genel Başkanı Bayram Meral ve Genel Sekreter Şemsi Denizer imzasıyla CHP'li delege- ler ile il ve ilçe yönetimlerine gön- derilen mektupta, SHP ve CHP'nin 1991 yılıKasımayından bu yana iktidarda olduğu anımsa- tılarak CHP kurultayında iktidar ortaklıgının yeniden değerlendi- rilmesi gerektiği savunuldu. SHP ve CHP'ye damgasını \-uran birin- ci özelliğin, emperyalizme karşı ilk başanlı ulusal kurtuluş savaşı- na önderlik etmek ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını her şeyin üstünde tutmak olduğu vurgulanan Türk-lş mektubunda, bu partilere damgasını vuran ikin- ci ve üçüncü özelliğin de demok- rasiye bağlılık ve emek ağırlıklı olmalan gösterildi. SHP ve CHP'nin dört yıllık ik- tidar ortaklıgının, kendi temel an- layışı ve ilkeleri açısından tam bir başansızlık örneği olduğunun ile- ri sürüldüğü Türk-lş mektubunda. şöyle denildi: "SHP ve CHP, diğer konulann yanı sıra. öncellikk ve özeflikle ba- ğunazhk, demokrasi ve emeğe say- gı konularuıda, D\'P ile imzalanan koalisyon protokolleri ve eklerine, hükümet programlanna, demok- ratikleşme ve yeniden yapılanma uygulama planına uyulmasını sağ- layamamışdr. SHP "ve CHP, parti programlannda ve yetkili organ- lannda yer alan temel ilkelere ay- kın bir çizgi içindedir. Bu tavır CHP'yi yiprattığı gibi, muhakfet gfîçlerini zayıflatmakta, demokra- si mücadelesine zarar \ermekte. çalışanlann daha da ezflmesine ne- den olmaktadır. Halkımıza, çalı- şanlara ve CHP'nin geçmiş Ukele- rine karşı suç işleıunektedir. CHP, bağunsızlığa, demokrasiye ve eme- ğe karşı işlenen suçlarda ortaknğı bvakmahdır." "Türkiye Cumhuriyeti'nin ba- ğunsızlığuiın. demokrasinin ve emeğin savunucu olması gereken CHP, IMF'ye \erilen sözleri yeri- ne getirmekten başka sonımlültık tanıma>an bir hükümette daha fazla kalmamaİHÜr" görüşü savu- nulan Türk-lş mektubunda, vaat edilmesine karşın, hükümetin 12 Eylül 'de çıkanlan çalışma yaşamı- na ilişkin yasalan değiştirmediği belirtildi. DYP-CHP hükümeti dö- neminde enflasyonun cumhuriyet döneminin rekor düzeyine çıktığı kaydedılen mektupta, şu görüşle- re de yer verildi: "Türkiye Cumhuriyeti tarihin- de ilk kez, kamu kesiminde imza- lannuş toplusözieşmeierin dördün- cü dilim zamlan iptal edilmek is- tendi. Hükümet, 680 bin kamu ke- simi işçisinin toplusözleşme görüş- melerinde, IMF'nin isteklerine uy- du. Enflasyonun yüzde 150'lere nr- mandığı bir dönemde, bir yıl için yüzde 5.4 oramnda zam önerdi. 'Işçiyi ve memuru enflasyona ez- dinmeyeceğiz' diyen hükümet; iş- çiyi, memuru, emeküyi dar gelir- liyi ve işsi/i enflasvon canavaruun eline teslim etti. Kamu çauşanlan- na grevli toplu pazariık ve siyasi fa- aliyette bulunma haklan tanınma- dı. Onurlu CHP'liler; koalisyon hükümetleri döneminde bağımsız- lık, demokrasi ve emek adına yapı- fauılar CHP'ye yaraşmaz. Hükü- metten aynlın, suça ve ayıba ortak olmaym." Türk-Iş Başkanı Bayram Meral, dün Yol-lş Sendikası Ankara 3 No'lu Şube Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada da, ülkedc ça- lışan kesimin gösterdiği iyi niyete ve gayrete karşın, sorunlann azal- madığmı, yaptıklan fedakârlıkla- nn yenni oulmadığını öne sürdü. Başta işçiler olmak üzere tüm ça- lışanlann ülke çıkan için yeteri ka- dar fedakârhkta bulunduğunu be- lirterek "Işçinin, arük yapacak fe- dakârlığıyok'' dedi. Ülkede bir sı- kıntı söz konusu olması halinde. hükümetin öncelikle çalışanlann gelirini kısmaya çalıştığım savu- nan Türk-lş Genel Başkanı Meral, 5 Nisan Kararlan ile birlikte çalı- şanlann 100 lirasının 28 liraya in- diğini belirtti. Hükümetin, vaatlerinin tersini yaptığını anlatan Türk-lş Genel Başkanı Meral, hükümetin çeşitli uygulamalan ile işçinın elini ve kolunu bağlamaya çalıştığım öne sürdü. Meral şunlan söyledi: "Tıkanma aşamasında bulunan 680 bin kamu işçisinin toplu iş söz- leşme görüşmelerinde, kamuoyu- na yanhş bilgi veriliyor. 'Kamuda çahşan işçiler fazla ücret alıyor' diye bir hava yaradlmak isteniyor. Böyielikle işçiyi memura, dul ve ye- time kanı düşman etmeye çahşı- yortor." OLAYLARIN ARDINDAKÎ GERÇEK • Baştarafi 1. Sayfada sistem, Türkiye'deki eği- tim kurumlarının başarılı öğrencilerine "Derslerine girme, ama işte sana ki- taplık, bilgisayar merkezj, spor salonu... Zamanını buralarda değehendir" di- yecek altyapıya sahip ol- maması yüzünden çök- müştür. Çünkü, yukandaki ola- nakları bulamayan ve derslere girme zorunlulu- ğu kalmayan gençleri, okul dışında zaman geçi- recekleri yerlerde bekle- yen terilikelerin büyüklüğü ve bunun toplum açısın- dan ne denli acı sonuçlar vereceğı, yaşanılarak ka- nıtlanmıştır. Altyapı yetersizliği ve yokluğunun giderilebilme- si amacıyla getirildiği ileri sürülen "eğitime katkı pa- yı ödemeleri" ise çocuk okutan aileler açısından tam anlamıyla bir umut- suzluk kaynağı olmaya başlamıştır. Katkı payının, açıklandı- ğı gibi 50 bin lirayla sınırlı kalmayacağı ve ek pay ödemeleri için okullann şimdiden yol aramaya başladıklan, Eğitim-Sen'in Izmir şubeleri tarafından dile getirilmekte ve bunun önlenmesi için imza kam- panyası açılmaktadır. Üniversite harçlannın yüzde 300'e varan oran- larda arttırılması ise eğiti- min özelleştirilmesi yolun- da atılmış bir başka adım olarak değerlendirilmek- tedir. Bütün bunlara bakıldı- ğında, Türkiye'nin gelece- ğini aydınlatacak gençle- rimizin, bunun için gerekli eğitimi alabileceklerinden kaygı duymamak ğildir. Erozyonla savaş kutsaldır. T.E.MA. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Konıma Vakfi Tel.: (6212) 281 10 27 268 09 85 Bakü, Moskova tezine H Baştarafi 1. Sayfada Süleyman Demirel ile te- maslan sırasında ülkesinin bu yöndeki eğilimini Türk tarafına hissettirdiği kayde- dildi. Azerilerin, kasım ayında yapılacak cumhur- başkanlığı oylaması ve ilk demokratik seçimlerde Ruslann olumsuz etkisini kırmak için erken üretim konusunda Moskova'ya göz kırptığı yorumlan yapıldı. Aralannda Türkiye Pet- rolleri Anonim Ortaklı- ğı'nın da (TPAO) bulundu- ğu Hazar havzası petrolleri- ni işletecek olan yabancı şir- ketler topluluğu (YŞT), ger- çekleştirilecek ana petrol üretimi öncesinde yapılacak erken üretim konusunda Türkiye'nin destek verdiği Gürcistan'ın Supsa Limanı güzergâhı ile Rusya'nın No- vorossisk Limanı tezleri ko- nulanndaki çalışma rapor- lannı kısa süre önce tamam- ladı. Erken üretim hattının seçimi konusunda YŞT'nin ve Azerbaycan'm birer oy hakkı bulunduğuna dikkat çekildi. Supsa ve Novo- rossisk hatlannın ekonomik ve siyasi açıdan değerlen- dirmesini değişik açılardan sürdüren YŞT'nin, güzer- gâh seçiminde Azerbay- can'm tercihini göz önünde bulunduracağı kaydedildi. Teklifler yanşıyor Türkiye'nin, 20001i yıl- lann önemli bir stratejik kaynağı olarak nitelendiri- len Hazar petrolleri konu- sunda sergilediği "politika- sızuğuun", Novorossisk te- zinin güçlenmesinde, Rus- ya'nın bölgedeki ağırlığınm yanı sıra önemli rol oynadı- ğı belirtildi. Türkiye'nin, er- ken üretim için destek ver- diği Gürcistan'ın Supsa Li- manı seçeneği için yapıla- cak hattın 200 milyon dolar harcama gerektirdiği öğre- nildi. Türkiye. tezini YŞT'ye çekici kılmak için finans desteği de verdi. Tür- kiye'nin finansman desteği vermesi sonucu Gürcis- tan'ın topraklanndan geçe- cek petrol için Tiflis'in ala- cağı tarife, varil başına 50 sente kadar düştü. Gürcis- tan'ın varil başına 1.5 dolar talep etmesınin, Supsa seçe- neğinde Türkiye'nin Novo- rossisk'e karşı rekabet şan- sını azalttığı da bıldirildi. Yılda 5 milyon tonu bul- ması beklenen erken üretim petrolü için Rusya'nın 40 ile 50 milyon dolar dolayında bir harcama yapacağı bıldi- rildi. Ancak Rus sisteminin eski olmasının, petrolde meydana getireceği kayıp- lar sonucu petrolün varilı- nin 2.5 dolara kadar çıkabi- leceği kaydedildi. Rus- ya'nın yapacağı yaklaşık 50 milyon dolarlık harcama- nın. mevcut boru hattı siste- minin Azerbaycan bölü- mündeki pompalama siste- minin tersine çevrilmesi için gerektiği ifade edildi. Boğazlar endişesi Diplomatik kaynaklar, Rusya'nın Karadeniz'deki Novorossisk hattındaki 32 milyon tonluk kapasitenin şu anda dolu olduğunu anımsattılar. Rusya, büyük bölümü Kazak petrolleri ol- mak üzere yılda yaklaşık 30 milyon ton petrolünü Bo- ğazlar'dan geçiriyor. Türki- ye, geçen yıl yayımladığı Boğazlar Tüzüğü'nde, Bo- ğazlar'dan geçişe önemli öl- çüde sınırlama getirdi. Kay- naklar, erken üretim petro- lünün Rusya'ya verilmesi halinde, Novorossisk hattın- daki kapasitenin dolu olma- sı nedeniyle, petrolün bü- yük olasılıkla Boğazlar'dan geçirilmeyeceğini belirtti- ler. Rusya'nın Bakü üzerin- den alacağı erken üretim petrolünü iç tüketim için kullanacağı, böylece Novo- rossisk'e ek petrol gönderil- meyeceği de dile getirilen olasıhklar arasında yer aldı. YŞT'nin stratejisi Petrol kaynaklan, YŞT'- nin erken üretim petrolünü daha ucuza taşıttırmak için müşteri kızıştırma taktiği uyguladığına da dikkat çe- kerek şu görüşleri dile getir- dıler: "Finnalar ana petrol üretimine geçene kadar er- ken petrol üretimi yoluyla dünyadaki petrol taleplerin- de meydana gelen arz ve ta- lebi gözlemiş olacaklar. Bu çerçevede, piyasadaki talep- lerin düşük olması halinde 2000'li yıüarda geçilmesi beklenen ana üretimi düşük seviyede de tutabilecekler- dir. Böylece Türkiye'nin Ba- kü-Ceyhan tezinin uygula- maya konması çok uzun bir zaman alabitecek." TEMEL DERS KİTAPLARI İNGİLİZCE DERS KİTAPLARI MÜKEMMELE DLAŞMANIN GDRDRD (DefjerCi İngüizce Öjfretmenkri! $imdi artıl^etinizde, siziyabancı basım fqtap(ara imrendirmeyecelç eğitim te/çniğiyk, resimkriyk, bas(qsıy(a, ciCdiyk daha üstün, daha nitefi/çü, daha fçaûteti \ bir dizi var. ttem de, temeCders (çitabı, aCısürma kitabı ve \ öğretmen fçitabıyla efçşifçsiz... Tümü, TaCim ve Terbiye IÇuruCu (çaramita iyL%$ %İc rA( Bî otarai^kabutediimiş. A MODERN ENGLISH COURSE FOR TÜRKS ELEMENTARY I (Orta I) ELEMENTARY 2 (Orta 2) INTERMEDIATE I (Orta 3) DERS KİTAPLARI, ALIŞTIRMA KİTAPLARI VE ÖĞRETMEN KİTAPLARI */ (Bu dizi size müİçemmel bir eğitim tefqıiği sunuyor. JÇçnuCan sanatsal bir zevfçk çaâfifmıs resimkrk işkyereiç^adetayaşataraf^öğretiyor. %/ ISaştan sona renkti resimkrk, birinci fıamur kağıda dört renft ofset tefaiğiyk, en mü/çemmef şekitde basıfıp ciftkîîere/^efinize uCastırıCıyor. • OKDLLARA ÜCRETSİZ NUMUNE 6ÖNDERİLİR. ALIŞTIRMA KİTAPLARI ÖĞRETMEN KİTAPLARI MİLLİ EĞİTİMDE 4 5 YILLIK DENEYİM DERS KİTAPLARI ANONİM ŞİRKETİ Babıâli Cad. No: 39 Cağaloğlu - İstanbul Tel: (0212) 522 73 15 - 527 76 49 Fax : 513 70 21
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear