13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 EYLÜL 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Flamenko ve karşı koyufanaz Karmen RANAEVCtM Karmen, Bizet'nin aynı adı taşıyan ün- lü operası (1875) ile dünya çapında ta- nınmış bir kadın kahramandır. Bu ope- rarun konusu, Prospcr Merimee'nin 1847'de yazmış olduğu 'Karmen' adlı romandan alınmıştı. Ama işin ilginç ta- rafi, daha ortada ne roman ne de ünlü op>era eseri varken, koreograf Marius Fe- tipa Madrid'de 'Cannen et son torero' (1854) adlı bir koreografi yapmıştır. Bundan da anla^ıldığı gibi, Karmen bir roman kahramanından çok bir anonim kahramandır Karmen'in temsil ettiği kültûrel değerler toplumun öylesine de- rinlerine işlemiş temel konulardır ki, ra- hatlıkia onun bir 20. yûzyıl mitoloji kah- ramanı olduğunu iddia edebiliriz. Fakat, Karmen mitinde tek ana tema 'kadın' değildir; cinsiyetinin ötesinde, 'yerleşik yaşam'la. onun 'kurai' ve 'dûzen'iyle lam uzlaşmamış. toplumun bûtûn ku- rumlanna başkaldırmış bir çingenedir, Karmen. tşte bu yüzden, insanoğlunun bastirdığı, dizgınledıği, bilinçaltma itti- ği bütün dürtüleri ve iç tepileri simgele- raek için son derece uygun bir kahra- mandır. Sigmund Freud insanoğlunu ego ve süperegosu arasındaki çatışmalarla perişan edeliben, 'kadın' ve 'erkek'ara- sındaki uzlaşmazlık da yeni bir boyut ka- zanmış oldu. Çünkü, 'erkek' düzeni ve 'otorite'yi simgelemekteyse, insanoğlu- nun süperegosuyla 'erkeklik' arasmda sıcak bir paralellik olması kaçınılmaz görünüyordu. Buna karşın 'kadm',doğa- ya, içgüdülere ve bilinçaltma çok daha yakın olmalıydı. Kuşkusuz günlük yaşamda bütün bu kavTamlar çok daha birbirinın içine kay- namış ve karmaşık bir biçımde yeralı- yorlar; iki cinsiyet iki düşman olmadiğı F lamenko dansçılan dansla öylesine bütünleşirler ki, dansçı ile dansı ve müziği birbirinden ayırmak olanaksızdır. El çırpışlar, ayakla tutulan ritmler ve çığlıklarla bütünleşen danslannda, adeta dansın kendisi, bütün doğal ve dayanılmaz dürtüleriyle yaşamın kendisi olurlar. gibi, erkekler bazen çok daha içgüdüsel, kadınlar da otoriteci olabiliyorlar. Ama mitolojik öykülerde kahramanlar birer prototiptirler: Karmen'in de böyle oldu- ğunu kabul ediyoruz. Bu durumda iki farklı bakış açısı söz konusudur. Binn- cisi, kadını dizginlenemezbirtehlike ve şiddet kaynağı olarak gören bakış açısı- dır. Ikıncısı ıse, Karmen'ı 'kendisi' ol- mak için mücadele veren bir 20. yüzyıl kahramanı olarak görmek isteyen alter- natif yaklaşımdır. Örnegin, eşcinsel bir koreograf olan JohnCranko, 1971 yılın- da ılk kez sahnelenen 'Karmen' adlı ese- rinde bu ikincı yaklaşıma daha yakın bir yorum getırmıştir. Roland Petit'in 1949'da sahnelenen koreografisındeyse, o dönemin ana temalanndan bın olan cınsel ozgurluk vurgulanmıştır. İşte insanın kendi kendisini, yaşam- daki yerini ve rolünü değerlendirişinde- kı bütün bu güncel değişiklikler, dans sa- natına da yepyenı boyutlar kazandırmış, onu ikinci sınıf ve önemsiz bir statüden en birincil planlara çıkarmıştır. Ulusla- rarası bir ansiklopedide dans şöyle ta- nımlanmaktadır: "Dans, yaşamın. hem Ballet Teatro Espanol Açıkhava'da Küitür Servisi- Pamukbank'ın 40. yıl etkinlıklen çerçevesinde, Türkiye'ye gelen Ballet Teatro Espanol topluluğunun baş dansçılan basına tanıtıldı. Adres Restaurant'ın bahçesinde gerçekleştirilen davetin açılış konuşmasını Pamukbank'ın Genel Müdürü Orhan Emirdağ yaptı. Pamukbank'ın 40. yaşına karşın. genç oluşunu vurgulayan Emirdağ, bu tür etkinlilderin devam edecegi müjdesini de verdi. Konuşmanın ardından, canlı müzik eşliğinde sahne alan Trinidad Artiguez ve Victor Muro, özel bir dekorda kısa bir flamenko gösterisi gerçekleştırdı. lkili, danslanna yansıttıklan Akdenız insanının sıcaklığı, canlılığı ve kıvraklığıyla, izleyenleri büyüledi. Çağdaş tspanyol koreograflanndan Rafael Augilar, aralannda Garcia Lorca'nın da bulunduğu birçok eseri uyarladı. Londra Kraliyet Balesi'nde dans ve koreografi öğrenimi gören Augilar, 1987'de iki yüzden fazla sahnelenen 'Bolero'balesini, 1980de 'Pasion'u ve 1990'da Ispanya Ulusal Balesi için Manuela Vargasıle 'Retrato De Mujer' balesini yarattı. 1986 yılında Ballet Teatro Espanol'u kurdu. Çağdaş baleyie klasik İspanyol dans figürlerini ustaca kaynaştıran Augilar, 1991 yılında "Yıhn Koreograft" ödülünü kazandı. Carmen rolüyle izleyeceğimiz Artiguez, 1987 yılında, Rafael Augilar'm daveti ile gruba katıldı. 1988 yılında "Carnavale Di Veneaa" festivalinde Algodre'nin "Bolero" yapimında dans etri. 1989'da "Carmen Omni Sports De Paris-Bercy" operasında, "El Rango" oyununda baş dansçı olarak görev alan Artiguez, "Antotogia Del Ftamenco"da ise, La Paterena'yı canlandırdı. g> Don Jose rolüyle izleyeceğimiz Victor Muro < da, gruba 1987 yılında katıldı. Aguılar 5 yönetiminde sahnelenen "Yerma" ve oo "Botero"daki yorumuyla eleştirmenlerden ^ büyük övgü aldı. "2 Rafael Augilar'ın geçtiğimiz mart ayındaki >; ölümü ardından, eşi Manuela Q AguUartarfından yönetilen topluluk, bugün lstanbul'a geliyor. Ballet Teatro Espanol, 3-8 , Eylül tarihlerinde Açıkhava Tiyatrosu'nda & 'Carmen' gösterisini sunacak. £ 1000 saııatçı doğuda Küitür Bakanı Ismail Cem, bu etkinlıkle Türkiye'nin en büyük sanat ve küitür organizasyonu'nu gerçekleştirdiklerini söyledi Küitür Servisi- Küitür Bakanlığı, 18 Eylül-7 Ekim tanhlen arasmda bugüne dek 'Türkiye'nin en büyük sanat ve küi- tür organizasyonu' olarak nitelendiren biretkinliği gerçekleştiriyor. "1000 sa- natçıyla doğuya gjdiyoruz" başlığıyla sunufan etkınlığın hedefı; Doğu ve Gü- neydoğu'da konserleri, sergileri ve gös- terileri turne olmaktan çıkanp, süreklı ve kalıcı kılmak. 1000 sanatçuun kah- lımıyla Ardahan. Ağn. Iğdır.Erzurum, F.rrincan. Bayburt Sivas, Siirt, \an. Di- yarbakır ve Kars'ta, gerçekleştınlecek olan 55 etkınlık 12 milyara malolacak ve halk tarafuıdan ücretsiz olarak izle- necek. (Bu arada Bitlıs, toplantı sıra- sında yerel yönetiminin başvurusu üze- rine programa alındı.) Bu etkinlikle ilgilı dün bir basın top- lantısı düzenleyen Küitür Bakanı Isma- fl Cem, bu projenin kendisinin başlattı- ğı bir olay olmadığını, bunun. daha kü- çük çaptaki bir benzerinin geçmış yıl- larda da yapıldığını belirterek. bu et- kinliğin iki manca dayandırdı: " İnsan- lanıruzın küitür yoiuyta birbirlerini da- ha iyi anlamasına ciddi bir katkı getire- cegimiz ve insanımızın her şeyin en iyi- sine layık olduğu inançlan." Büyük kentlerde olduğu gibi bu kent- lerde de türlü alt yapı problemleriyle karşılastıklannı, bu yüzden sadece ope- KÜLTÜR • SANAT ra salonuna sahıp olan Sı\as ve Van'a Senfonı Orkestrası götürebıldiklennı, diğer illerde küçük dinletılerle yetin- dıklennden yakınan Bakanlık Müste- şar Yardımcısı Gülşen Karakadıoğlu'da etkınlık sayısının süreklı arttığını. An- kara'dan bir tıyatro grubunu da etkinlik- lere kathklannı. fakat konser ve göste- nler ıçın yeterlı salon bulunamamasının sorun olduğunu söyledi. Kars Kalesi'nde başlayacak olan et- kınlıklerin bıtıminde son durak olan Di- yarbakır'da. tarihi Diyarbakır Suria- n'nın restorasyonuna ve hemen arka- sından surlar çevresınde turizme elve- rişli bir alan oluşturma çalışmalanna başlanacak. Üç aşamalıgerçekleştirile- cek bu çalışmalann beş yıl içinde ta- mamlanması ve ilk 1.5 yıl içinde surka- pılannın onarımınınbıtınlmesı amaçla- nıyor. 1996'da, Erzurum ve Sivas'ta Devlet Tiyatrosu, Gaziantep ve Van'da Devlet Operası ve Tiyatrosu açılması da ba- kanlığın planlan arasında. Kültür Baka- nı tsmailCem, bakanhğını çok şanslı buluyor. Ülkenin her köşesindekı ınsan- lann, kültûrel faaliyetler ıçın son dere- ce ıstekli olduklannı belirten Cem, "Bi- zim insanlardan bir talep yaratmak gi- bi bir problcmimiz \ok. O talep zaten oluşmuş. Ben, Türkiye'deki kültfir tale- binin bu kadar büyük olduğunu bilmi- yordum. Yurdun dört köşesindeki, CHP, Ana\atan, DSP \e hatta Refah Partisi teskilatiaruıdan taieplerab>oruz. Bizûn ülkemizde kültûrel faaüyetîerin i/Jenme oranı çok yüksek \e son derece bü\ük bir hızla arö\or"dedı. Geçtiğimiz günlerde Kültür Bakanlı- ğı'nın desteğiyle gerçekleştirilen tF- LA'yada değinen Ismail Cem, 2600 ki- şinin katılırruyla gerçekleştinlen bu or- ganızasyonun. Türkiye'ye çok büyük bir dövız getirisi( 2 milyon dolar) ve dış tanıtım sağladığını, bunun çok sevindı- rici olduğunu belirtti. Bakanlığın, gerçekleştırmeyi planla- dığı projelerin en önemlisi. kurulması planlanan ve dünyada Avustralya'daki pek de başanlı olmayan bir örneğtnden sonra ilk olacak bir "denizalra müzesi''. Ülkemiz denizlennin altında bulunan tarihi kalıntılann binni, müzeleştirme- vi hedef alan bu projenın yaşama geçı- rilebilmesı halinde. Türk tunzmıne ast- ronomık düzeyde katkı da buiunması beklenıyor. Bu tip kalıntılara sportif da- lışlann yasal olmadığını ama tunstik dalışlan engelleyen bir yasa bulunma- dığına söyleyen Kültür Bakanı, bu ko- nuda en büyük problemin eserlenn gü- venliği olduğunu, bu konuda çalıştıkla- nnı söyledi. zihin hem de bedeni harekete geciren yo- ğun bir anlaüm biçimiyle ifadesidir. Va- rotuşun onaylanışıdır; yaşama coşkusu- dur. Dans, evrenseldir vezaman ötesidir." Bütün dans bıçimlerı için kullanılan bu genel tanım, özellıkle flamenko dans- lanna son derece uygun düşmektedir. Sa- ura'nın aynı adlı fılminde de tartışıldıği gibi, Karmen'in gerçek müziği, Bizet'in- kinden çok flamenko müziğidir. çünkü o, Flaman kültürünün kahramanıdır. Gü- nümüz müzikologlan ve kültürbilimcile- ri Flaman kültürünün kökenleri konu- sunda bir fikir birliğine varamamakla be- raber, bağlantının Hint yanmadasındaki mistik dinlere kadar uzandığını savunan- lar vardır. Iran ve Mısır'da da izlerine rastlanmaktadır. En çok tartışmalara neden olan konu isc Avrupa kjtasına nasıl ve ne yoldan ayak basmış olabilecekleridir. Bunun önemsenmesinin nedenlerinden biri. Flamanlann diğer Çingenelerden daha önce Avrupa'ya gelmiş, 'daha Avrupa- h' bir kültür olup olmaması sorunudur!. Çingenebilimci Jean-Paul Clebert, An- dalusia'ya yerleşmiş olan Flamanlann 1447'de kuzey lspanya'ya gelmiş olan topluluklardan çok daha önceki tanhler- den beri orada bulunduklannı özellıkle vurgulamaktadır. Oysa hangi tarihte. ne- reye gelmiş olursa olsun, yerleşik düze- ni tercih etmeyen, tek tannlı dinlerden önce uygarlıklann çoğunda görülen Şa- manist kültürün uzantısı olarak kabul edilebilecek bir kültürü yaşatan çeşitli topluluklann hepsine birden 'Çinge- ne'denmiştir. Şamanist dünya görüşünde dans, en önemli ifade biçimiydi; büyüye inanılır, ateşe tapılırdı. Yerleşik düzenlerdekinin aksine, yazıyla iletişim önemsiz ve ikin- cildi. Bu durumda, özellikle ortaçağ Av- rupa kültürü genel olarak düşünülürse, Çıngenelerin neden pek sevilmedıkleri- ni anlamak zor değildir. Egemen düzene uyumsuz çingene topluluklannın katle- dilmeleri, işkence görmeleri genellikle uygun görülmüşfür. Kendi dillerini konuşmalan yasaklan- mış, giyinişleri kanunlarla kısıtlanmış, belli bir sayıdan daha kalabalık toplu- luklar halinde yaşamalan sakıncalı bu- lunmuştur. Yine Clebert'in anlatımıyla, ancak 1783'te 3. Charts'ın döneminde daha ılımlı bir yönetime kavuşan bu top- luluklar, daha rahat yaşayabilecekleri toprakJan aramaktan hiç vazgeçmemiş- ler, hatta denızciliği gelişmiş lspanya'nın fırsatlannı kullanarak Brezılya'ya, Pe- ru'ya ve Şili'ye kadar uzanmışlar. Özellikle flamenko adıyla anılan dans ve müzik kültürü de işte özünde diğer Çingene kültürleriyle ortak olan bu nite- likleri taşımaktadır. Flamenko dansçıla- n dansla öylesine bütünleşirler ki, dans- çı ile dansı ve müziği birbirinden ayır- mak olanaksızdır. El çırpışlar, ayakla tutulan ritmler ve çığlıklarla bütünleşen danslannda, ade- ta dansın kendisi, bütün doğal ve daya- nımaz dürtüleriyle yaşamın kendisi olur- lar. Tıpkı kendisi olmaktan başka bir su- çu olmayan, karşı koyulmaz Karmen gi- bi, kendilerini izleyenleri hem büyüle- meye. hem de altüst etmeye hazırdırlar. Yanndan itibaren Harbiye Açıkhava Ti- yatrosu'nda ızleyebıleceğimizRafael Aguilar'ın Ballet Teatro Espanol top- luluğu, bakalım bize flamenkonun tadını ne ölçüde verebilecek? Aydın Ilgaz, ünlü romanı klibine uyarlayan Ercan Saatçi'ye dava açıyor Telifsiz ^Hababam Sınıfi9 klibi çekildi ELİF ILGAZ Ercan Saatçi, Rıfat Hjjaz' ın ünlü romanı "llababam Suıı- fi"nı klibine uyarladı. Rıfat 11- gaz'ın oğlu Çınar Yaymlan sahıbi Aydın Hgaz, Ercan Sa- atçi 'ye da\ a açıyor. Saatçi. te- lıf haklan yasasma ait 'eksik bilgiye sahip" bir ızlenım ya- ratıyorsa da. geçtiğimiz se- çımlerde iki partiyi birbirine düşüren "Bütün EUer Hava- >-a" adlı parça için. kendi bes- tesi olmadiğı halde telıf ıste- miştı. Telıf Haklan Yasası daha ^rürlüğe girmeden yasanın açıklan gözönüne alınarak buna uygun kı1ıflar bulunma- ya başlandı. Bununla birliktc ortaya çeşitli tartışmalar çık- tı. Bunlardan bin de günlerdır basında ve medyada "Haba- bam Suun'nuı kfibi çekiüyor"' dıye tanıtılan Ercan Saat- 293 89 78 (3HAT) ANKARA SANAT TİYATROSU FARUKEREM CEZA AVUKATININ ANILARI 7-8-9-10 Eylül Saat21.00'de Rumelihisapı Yalnız 4 Gün RLTTKAYAZİZj Müzik :CEMİDİZ Bitetler: &?•: 28710 50 Vakkorama Taksım (2512888), Suadrye (350 8743, Rumeh (22440 30) EZGININ GUNLUGU "Sezonun Son Konseri" Harbiye AÇIK HAVA Tiyatrosu Tarih: 9 Eylül C.tesi Saat: 19.30 BEKSAV 349 9 1 5 5 - 5 6 Vakko'nun arkc sckoğı Kırtasıyea Sol No 21 Altıyol Davetiyeiar: VAKKORAMA'lar • EVRENSEL KÜL MERK. - BEKSAV - MEFİ5TO Taksim çi'nın "Kararsız Geceler" adıyla bestelediği şarlasınm klibı. Şarkının sözlennin Ha- babam Sınıfı'yla ilgisi olma- diğı gibi, sınıf ya da okulla da ilgisi yok. Buna karşın klıp bir çok tanınmış pop şarkıcı- sının öğrencı olarak rol aldı- ğı bir sınıfta geçiyor ve öğret- menı de Münir Ozkul oynu- yor. Ercan Saatçi, bu klibı ha- zırlarken Hababam Sını- fi'ndan yola çıkmadığını do- layısıyla klip için böyle bir te- lif tartışmasının konu olama- yacağını savundu ve Rıfat Il- gaz'a saygı duyduğunu söyle- yerek. "Anıacım onun roma- nından uvarlama yapmakol- saydı, bu konuyla ilgili yetldli IdşUerden izin alırdım. Bu ya- kışnrma basın tarafindan ya- pıldı. İnsanlannböytedüşün- raesine Münir Ozkul'un öğ- retmen rolünü oynayışı sebep o4du. Ovsa. sıradan biri oyna- saydı. böyle düşünmezler- di''dedi. A\TII zamanda, Ya- yıncılar Bırlıği Genel Sekre- teri de olan Aydın Ilgaz ise, son zamanlarda bır çok yapı- tın bu biçımde yozlaştınlıp kullamIdığına dıkkat çekerek, yenı çıkan yasaya 'Türk usu- lü birkılıf geçirildiğini söy- ledi: "Benzerivapıkuğıhalde, ben böyle birşey yapraadun diyenlerin sayısı gün geçtikce ardyor. Yeni çıkan teüfyasası- nuı bir şekilde b>-pass edilip. kenarından gecme>eçaiışıldı- ğı kanısındayım. lelif haklan yasası zaten yarabcıyı, taklit- lerinden korumak için dflşfi- nülmüşrür. Aynısını \apma- dun diye savunmak yersiz." Bu olayı Rıfat Ilgaz'a say- gısızlık olarak yorumlayan Aydın Ilgaz yapıtı koruma hakkını kullandığını belirtı- yor- "Biztelif haklan >-asasın- da yaratıcının cserinin çalın- mamaa, kııllanılfnanıag için savaş veriyoruz. Bir sanatçı- nın diğer bir sanatçı hakkut- da böyle duyarsız kalmasL sa- natçdığa >akışmaz. Bazı sa- natçılar, çağnşun volunu kul- lanarak reklamını vapünyor- lar. Her yerde Hababam Suu- fi'ıun klibi çekili\or diye çjk- madı mı? Neden Münir Oz- kul seçikii? Rastgele biri de oynayabOirdL Hababam Suıı- fi'nı anımsatacağını hiç mi dü- şünmedi? Eğer amacı bu de- ğüsc. Hababam Sınıfi damga- sını vuranlara neden hiç sesi- ni çıkartmadı?" Münir Özkul'un "sembolık öğretmen" oluşunun Haba- bam Sınıfi'yla ilişkisi olup ol- madığını sorduğumuzda, Sa- atçi şöyle yanıtlıyor "Kim- se. Münir Ozkul sadece Ha- babam Sunfi'nda öğretmen- di, başka hiçbir projede öğret- men olamaz. olursa para ah- nz diyemez. Hiç bir sınıfta küp çekilemez, sınıflar Haba- bam Sının'na aitrir ve okul ûnajı kuUanılamaz, okul da Hababam Sının'na aittir di- yemez. Bu, hiç kimsenin pa- tcnti altında değildir. Bu şekil- dehaklannı alacaklarına ina- nıyorlarsa, Aydın bana dava açsın. Ama çok komik dunı- ma düser, ben ona yardıma otanak için borç para verpyim, bu şekilde istemesi çok çir- kin." KJibın Hababam Sınıfı'nı çağnştırdığını ınkar etmeyen Ercan Saatçi, 3 dakıka 40 sa- niyelik klibinde Hababam Sı- nıfi'nı anımsatacak hiç bır rol olmadığını söyledıkten son- ra, "Münir Özkul'u kullan- mamıza kimse engel olamaz. Aydın Bey, Münir Özkul'un menajeri olsaydı, para verir- dik. Benzivorsa benziyor ben neyapayım!" şeklindekı açık- lamasıyla çelişki yarattı. DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT İçteki Boşluk Kapalılık içteki boşluğu ne kadar örtebilir? Diyelim hiç örtemiyor. Şairin açık açık anlatama- yacağı bir düşüncesı ya da duygusu olmadiğı, şiire tersten girdiği, bakar bakmaz sıntıyor. İç biçim öğe- leri, imge, eğretileme, simge, anlatımı güçlendirmek için değil de, kapalılığı sağlamak için kullanılmış. Ya- ni kapalılığın derinlikle bir ilgisi yok... İçteki boşluk ortada... Böyle bir durumda elinizdeki şiiri nasıl değerlendi- rirsiniz? Büsbütün işlevsiz mi bu şiir? Hayır, bir insana şiir yazma tadı vermiş, bir insanı mutlu etmiş... Aynca okuyanların da hoşuna gidebilir... Gerçi bir anlam iletmeyen iç biçim öğelerinin gü- zel olamayacağı söylenir. "Bir imgenin güzelliği ta- şıdığı anlamla ilişkisinden doğar," derler. Ama okuru da unutmamak gerek. iç biçim öğele- rinin tadını çıkarmayı bilen bir okurun yaratıcılığı şiiri yazanı aşabilir... Örnekse şair bir imgeyte belirii bir anlam iletmek ister, ama okur o imgeye başka bir anlam yükler... Bu durumda şairin anlatmak istediğini anlatama- dığı için başarısız sayılması söz konusudur, ama asıl söz konusu edılmesı gereken okurun etkinliğidir. Okur şairin anlatmak istediğini bambaşka anlaya- bileceği gibi, boş bıraktığı yeıien de bakarsınız ken- di gönlüne göre dolduruverir. Ustelik hangi okurun ne yapacağı da belli değildir. Bir okur içteki boşluktan tedirgın olur, başka bir okur o boşluğa kendince bir şeyler koyar, bir anlam iletmeyen iç biçim öğelerine birtakım anlamlar yük- leyerek güzellikler yaratır. Okurlann yazın yapıtlan karşısındaki bu etkiniiğini bilimsel eleştiri deneylerle ortaya çıkardıktan sonra, yazartann yoruma açık yapıt üretme özlemlerinin iyi- ce arttığı bir gerçek. Eskiden de vardı okuru yapıta katkıda bulunmaya çekme özlemi, ama böylesine bilinçli değildi. Bugün yoruma açık yaprtlarla nerdeyse okurun ya- ratıcılığına sığınılıyor. Kapalı şıirler. çetın şıırler, sıkı şiirleryazarlarının ak- tarmak istedıklerı anlamlardan çok, okurlann yakış- tırdığı anlamlarla donanıyorlar. Böylece gereci dil olan, anlam ileten sözcükler olan şiirin ana işlevinden çok uzaklarda bir yerlere taşını- yor oyun. Şair düşüncelerini söyleyerek, duygularını aktara- rak, yaşamı yansıtarak ya da yorumlayarak okurlan etkilemek isteyen bır kişi olmaktan çıkıyor. Üstelik de bunu kendi seçimiyle yapıyor. Çevrenizdeki insanlara bakın, başkalannı etkile- mek istemeyen, doğru olduğuna inandığı şeyleri baş- kalanna aktarmadan durabilen kimseler var mı? Susanlar hiçbir şey bilmeyen, hiçbir konuda doğ- ru dürüst düşüncesi olmayanlar... Şair de insan... Bilgisini, görgüsünü başkalarıyla paylaşmak, baş- kalanna iyilik etmeye çabalamak insanların kötü bir ahşkanlığı mı? Şair seçkin bir aydın oluşuyla bu kötü ahşkanlığı aşmak, iç biçim oyunlan dünyasına kapanmak mı is- tiyor? Yoksa şairler arasında da hiçbir şey bilmeyen, hiç- bir konuda doğru dürüst düşüncesi olmayanlar mı var? Şiiri toplumsal sorunlardan uzak tutmak isteyen- ler, sonunda insandan da uzağa düşmekten kur- tulamazlar. Anlamsızlık bataklığı az ilerde... Her türlü aldat- macaya açık şiir pazannın ise tam ortasındayız... Şiirde kapalılığın, iç biçim oyunlannm öne çıkışının, düzyazıyla anlatılamayan şeyleri anlatma çabasının sonucu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Ahırkapı'da bir Amerikalı Kültür Servisi- Armada Otel"in hizmete soktuğu Desoto marka. 1950 model. orijinal otomobil tstanbullulara ve turistlere hoş hizmetler sunuyor. Şöförüyle birlikte kiralanan otomobil. özel turlar ve evlilık törenlerinde lcullanılıyor. dinletisi Kültür Servisi- Bugün saat 19.30'da Evrensel Kültür Merkezf nde sokak çocuklan yaranna şiir dinletisi düzenlenecek. Sınan Karahan'ın hazırlayıp sunduğu dinletiye, şair tbrahim Şen ve Öztürk Uğraş katılacaklar. Yiizbir Dalmaçyab 1 sinemalarda ANKARA (A.A)- Yuzbir Dalmaçyalı adlı çizgi film, yakında Türkçe seslendirilmiş olarak Türk sinemaseverlere sunulacak. Yönetmeliğini VVolfang Reithermen'ın. senaryosunu da Bill Peet'in üstlendiği ve Dodie Smıth'in aynı adlı romanından sinemaya aktanlan film, bir çift dalmaçyalı köpeğin kaçınlan yavrulannı kurtarmak için verdiği mücadeleyi konu alıyor. HAYAL Kahvesi ÇmtmUmUmmm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear