22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 NİSAN 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYGARLIKLARIN IZINDE OKTAYEKİNCİ Doğayla kucaklaşan bir dünya kültürünün eşsiz birikiminden yararlanamıyoruz Kısa adı EASA olan Avnıpa Mimar- lık Öğrencileri Birliği, her yıl değişik ülkelerde dûzenlediği geleneksel yaz okulu kamplan için önceki yıl Kapa- dokya'yı seçmişti. Aralannda Türkiye'den katılımcıla- nn da bu kez ev sahibi olarak bulun- duklan Avrupalı öğrenciler, Ürgûp ve Avanos belediyelennin sağladığı ola- naklarla bu bölgede birkaç haftalık eği- tim ve inceleme çalışması yaptılar. EA- SA'nın yine her yıl değişik içerikte saptadığı çalışma konulan arasında özel olarak Kapadokya kampı için yeğ- lenen tema ise "21. yüzyıiın mimarb- ğTidi... Tûrkiye'de kimi kesimler, geleceğin mimarisi dendiğinde akıllanna hemen gökdelenleri ve örneğin New York, Tokyo gibi modern kentleri getirirken lngiltere'den, Almanya'dan, Fran- K Perfler Vadisi'nden gecerken, insan kendini başka bir dünyada sanki rüyalar aleminde hissediyor. •Duyarlı mimarlann doğaya ve kültüre saygılı bir gelecek için "esin kaynağı" olarak gördükleri, yağmacılann ise salt "kazanç kapısı" anlayışıyla göz diktikleri Kapadokya, koruma amaçlı bir bölge planmm eksikliğinden ötürü uygunsuz yapılaşmanın tahribatından kurtulamıyor... sa'dan, Italya'dan ve diğer tüm Avru- pa ülkelerinden mimar adaylan aca- ba neden bu konuda Kapadokya'nın esin kaynağı olabileceğine karar ver- mişlerdi? Aslında bu sorunun yanıtı, Türki- ye'nin de 3 Ekim 1985 tarihinde imza- ladığı ve Bakanlar Kurulu'nun 18 Ma- yıs 1989 tarihli onayıyla kanun gücün- de yürürlüğe giren Avrupa Mimari Mi- rasının Korunması Sözleşmesi'nde çoktan yer almıştı. Resmi Gazete'nin 22 Temmuz 1989 günlü sayısında yayımlanan bu sözleş- menin giriş bölümü, devletlerin ve böl- gelerin ekonomik, sosyal ve kûltürel açılardan topyekûn kalkınabilmeleri için, gelecek nesillere bir kûltürel kay- naklar sisteminin devredilmesi gereği- nin alünı çiziyordu. Aynı sözleşmenin örneğin 15. mad- desi de bu gerekliliğin mimarlık ala- nındakı yükümlülüğünü şöyle vurgulu- yordu: "Mimari mirasın korunmasınuı bir kûltürel kişilik unsuru olduğu ka- dar, bugünün ve geleceğin ncsilleri için de bir flham ve yaratacıhk kaynağı ola- rak değertendirümesi-." Kapadokya bölgesi ve bu yöredeki mimari miras, gelecek için acaba nasıl bir ilham ve yaratıcılık kaynağı olabi- lirdi. Insanlar artık kayalara oyulmuş evlerde ya da penbacalannın içerisinde yaşayamayacaklanna göre Avrupalı mimar adaylan, 21. yüzyılın mimarisi için Anadolu'nun bu gizemli köşesin- den ne gibi sonuçlar çıkarabilirlerdi? Bu sorunun yanıtı da doğrudan doğ- ruya Kapadokya'nın kendi tarihsel kimliğinde ve bu kimliği oluşturan do- ğayla uyumlu yerleşme ve yapı kültü- rûnde yatıyordu. Yine Avrupa Mimari Mirasıru Koru- ma Sözleşmesi'ndeki SÎT alanlan tanı- rrunda yer verilen "insan emeğifledo- ğal değerierin birtestiği alanlar" deyimi sanki özel olarak Kapadokya için söy- lenmişti. Örneğin Fransa'daki Mimar- lık Yasası'nda belirlenen "mimarlığın doğal ve kûltürel çevreye uyumlu ka- tılımı" ilkesi de benzer şekilde sanki Kapadokya'daki tarihsel birikimin baş- ka bir ülkede yasal zorunluluk olarak benimsenmesi gibiydi... Sûrdürülebilir mimariık EASA'ya bağlı öğrenciler, o yaz Ür- güp, Göreme ve Avanos bölgesindeki yüzlerce yıllık doğaya ve yaşama kûl- türüne saygılı mimarlığm eşsiz ömek- leriyle mesleki duyarlılıklannı gelişti- rirken, Türkıyeli mimarlar da 1993 yı- lmda Nevşehir'de toplanarak yeni mi- marlık meslek düzeni ilkelerini belirle- diler. Ülkenin hemen her ilinden gelen de- legelerle toplanan Mimarlar Odast Nevşehir Genel Kunılu'nda kabul edi- len bu ilkelerin başında, Uluslararası Mimarlar Birliği'nce yine 1993'teki Şikago Dünya Kongresi'nde karar altı- na alınan "sürdürülebilir bir gelecek için mimarhk" kavramına bağlı kalın- ması koşulu geliyordu. Ülkemiz mimarlannın demokratik meslek örgûtü, Tûrkiye'de mimarlığın ülke ve toplum yaranna uygulanabil- mesi için öncelikle yine Türkiye'nin tarihten gelen zengin mimarlık gelene- ğinin sürekli kıhnmasına yönelik dav- ranış karannı, bu geleneğin birikimiyle kişilik kazanan Nevşehir'de almıştı. Mimarlar Odası'nın aynı ilkeler doğ- rultusunda bu kez yeniden yapılanması ve mimarlığın uygulanma kurallanna ilişkin yeni yasal düzenlemelerin tartı- şılması için dûzenlediği yine genel ku- rul niteliğindeki 500 kişilik son büyük mimarlar buluşması da geçen günlerde bu kez Ürgûp'te yapıldı. Plansızhk ve duyarsızlık 16-19 Mart 1995 tarihinde Ürgûp Belediyesi Kongre Salonu'nda topla- nan genel kurulun sonuç bildirgesinde, bu toplantının Kapadokya'da yapılmış olmasının mimarlığın ulusal ve evren- sel sorumluluklan açısından büyük an- lam taşıdığı vurgulanarak bölgede göz- lenen sorunlann kökeninde plansızh- ğın ve duyarsızlığın yattığı belirlendi. Bildirgeye göre plansızhk, Kapadok- ya'nın 21. yüzyıla da ilham kaynağı olan doğal ve kûltürel kimliğini hızla zedeliyordu. Duyarsızlık ise yme Ka- apadokyamporu Ürgüp '95 bildirgesinden... " Kapadokya bölgesi dört il ve çok sayıda yerei yönetimi kapsamakta olup bölgenin korunması yönündeld yetki kopukluğu ve karmaşasını ortadan kaküracak, özellikle planlama ve imar konusunda demokratik katihmı ve biHmselliği de gözeten bir Kapadokya Koruma Örgütlenmesf nin oluşturulması giderek önem kazanmaktadu*. Bu nedenle, beürtilen gereksinmenin karşılanması yönünde hazuiandığı bilinen Kapadokya yasası taslağuun, ügili kurumlann da katılacağı forumlarda son şekü verilerek bir an önce yürürlüğe girmesi önemle tavsiye edilmektedir. * Kapadokya bölgesinde, özellikle yerieşim alanlan dtşmda ve doğal StT alanıyla milli park sınırlan içerisinde, mevzi imar planlarry la yapılanma izni verilmesi durdurulmah, bölgenin çevre düzeni ölçeğinden başlamak üzere planlama kademeleri, yine koruma niteiikli olarak bir an öne tamamlanmadaiL, bu tür mevzi imar taleplerine onay verilmemelidir.'' (19 Mart 1995 - Ürgüp Mimarlar Odası Olağanüstü Genel Kurul Bildirgesi'nden. padokya'ya doğal ve kûltürel kımliğıy- le çelişen yapılaşmalan taşıyarak, sûr- dürülebilir bir geleceğin şimdiden önü- nü tıkıyordu... Göztemler ve kaygüar UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'ne yıllar önce girerek "evrensel öiçekte bir SİT" niteliği kazanan Kapa- dokya'da, özellikle son yıllardaki çok yıldızlı turizm politikasının yaratüğı ve sadece dövize endeksli yatırun anlayışı yûzünden ciddi bir yozlaşma ve yıp- ranma yaşanıyor. Mimarlar Odası Genel Kurulu nede- niyle Ürgûp'te olduğumuz günlerde yaptığımız son gözlemler ve edindiği- layacak bir imar ve kullanım denetimi- ni gerçekleştirmek üzere oluşturulan Nevşehir Koruma Kurulu ise olan bıte- ni engelleyememenın sürekli gerilimini yaşıyor. Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raci Bademli,bölgenin hâlâ 1/25000 ölçekli bir çevre düzeni planı- nın bile bulunmadığından yakınarâk bu eksikliğin yarattığı boşluktan kimlerin nasıl yararlandığını çarpıcı bir örnekle şöyle anlatıyor: "Bayındıruk Bakanhğı bir yandan çevre düzeni planı üzerinde çalışma yaparken, öbür yandan hem doğal SİT hem de milli park olan böige- de mevzi imar planı ona>layarak çarpık yapılaşmaya ön ayak oluyor," Prof. Bademli'nın sözünü ettiği ba- yıne Raci Bademlfnin başkanlığmda yûrürlüğe sokulan 5.8.1988 gün ve 264 sayılı ilke karan özel bir önem taşıyor. Kapadokya'daki kültür varlığı olarak tescillenen yapılann eskı eser kayıtlan- nın sılinmesı ve yine bu SİT bölgesin- de yeni yapılaşmalara izin verilmesi yönündeİci isteklere nasıl yanıt verile- ceğini belirleyen ilke karannda, koru- ma amaçlı bir bölgesel nazım plan ol- madan bu tür uygulamalann tarihi ve doğal zenginliği ortadan kaldıracağı vurgulanıyor. Benzer şekilde bölgenin hem simge- sı hem de kûltürel kimliğin en önemli unsurlan olan "peribacalan" hakkın- daki 1994 yılının Aralık ayında alınan Ürgüp'ün tarihi Esbelli Mahallesi, vüzJerce yıl insanlara en sağhkh yerleşme olanağını sunduktan sonra u afet böigesi" Oan edflerek metrukluğa ve >ıpranmaya terk etüldi_. (Fotoğraflar: OKTAY EKİNC1) miz bilgiler, kısa sûrede önlem ahnma- dığı takdirde bu dünya StT'inin gide- rek turistik cazibesini bile yitirebılece- ği kaygısını güçlendiriyor. Çünkü özellikle bölgenin eşsiz ka- rakterini oluşturan doğal peyzajma ay- kın dev otel yapılan, yine o eşsiz ve et- kileyici güzelliği parçalayarak yükse- lirken, geleneksel dokuyu zedeleyen uygunsuz gelişmeler de yöresel mimar- lık kültürünün örneklerini ve birikimini yitirmesine neden oluyor. Bu olumsuzluklara dur demek ve Kapadokya'nın yeryüzündeki eşsiz özelliklerini koruyarak yaşamasını sağ- kanlıktan onaylı yapılaşma alanını in- celemeye gittiğimizde, gerçekten de "Kapadokya Milli Parkı"tabelasıyla "Alnnevler Yapı Kooperatifr tabelasını yan yana görûyoruz. Avanos-Ürgüp ka- rayolunun hemen kenarında. Aktepe Köyû yakınında başlayan inşaatlar, bölgenin o çok özel ve korunması ge- reken peyzajının tam ortasında rant ya- pılaşmasının tüm çirkinlıklerinı taşıyor. Koruma Kurulu, bu tür duyarsızhk- lan önleyebilmek için aslında oldukça kapsamlı bazı kararlar da alrmş. Örne- ğin kurul henûz Nevşehir'de değüken ve bölgeye Kayseri Kurulu bakarken, ilke karannda da doğanın bu binlerce yılda yaratarak emanet ettiği armağan- lann artık bannak ve turizm amaçlı kullanılamayacağı belirtiliyor. 17.12.1994 gün ve 121 sayılı bu ilke karannın bir başka önemli yönlendir- mesi ise yine penbacalannın yöre gele- neğindeki tanmsal amaçlı depo işlevle- rinin sürdürülebileceği, ancak bu yapı- lırken eklentiler ve tahrip edici diğer müdahalclerin olamayacağı şeklinde. SİTaJanındald'afe^L Kapadokya'nın tarihten gelen ve do- ğasının özgünlüğuyle kımlik bulan yer- leşme kültürünün büyük oranda zede- lendiği bir başka talihsiz gelişme ise özellikle Ürgûp kenti yamaçlanndaki tarih boyunca yaşamın sürdüğü kentsel StT dokusunun afet bölgesi ilan edile- rek insanlardan boşaltılmış olması. Nevşehir Koruma Kurulu Müdürû Mevlüt Coşkun, heyelan tehlikesi ge- rekçesiyle başlatilan bu anlamsız uygu- lama sonucunda metruklaşan Yumak ve Esbefli mahallelerindeki durumu bi- ze gösterirken, "Vaktiyle insanlardan oy toptamak için bu özgün yerieşmeyi gözden cıkardılar" diyor. Ne var ki yamaçlardaki geleneksel dokuda ve kayalarla kucaklaşan me- kânlarda yaşamayı ilkellık sayıp ovaya inen çoğu Urgüplü aile, son yıllarda yeniden o "Heyelan var" denilen eski evlerine dönüyor. Çünkü, yeni konutlar hem çok sağ- lıksız hem de Yumak ve Esbelli artık turistik değer taşıyor. Yine Mevlüt Coşkun'un belirttiğine göre son iki yıl içinde o eski ve terk edilmiş kaya evle- rin değeri artık milyarla ölçülüyor ve en değerfi mülkler arasında yer alıyor. Çokfaaşh duyarsızfak Duvarlı mimarlann doğaya ve kültü- re saygılı bir gelecek için esin kaynağı olarak gördükleri, yağmacılann ise sa- dece kazanç kapısı olarak göz diktikle- ri Kapadokya'da, temel sorunlardan bi- rini de yetki karmaşası ve çok başlı yö- netim düzeni oluşturuyor. Kayseri, Nevşehir, Aksaray ve Kırşehir illerine yayılan bölge, bu nedenle 4 valilik ara- sında üleşilirken çok sayıda belediye yönetimi de farklı duyarhhklarda imar uygulamalan sergiliyorlar. Dünya kültürû mirasında yer alan böylesine önemli ve hassas bir bölge- nin, yine böylesine dağınık ve aralann- da korumaya dönük hemen hiçbir eş- güdüm süreci yaşanmayan bir yönetim kargaşası içerisinde bırâkılması ise tah- ribatı ve çarpık gelişmeleri sürekli kö- rüklüyor. Prof. Raci Bademli, başka hiçbir ül- kede rastlanamayacak bu tür bir yetki kaosunun ortadan kaldınlması için ge- çen yıllarda Kültür Bakanhğı 'nca ha- zırlanan "Kapadokya koruma geliştir- me yasası taslağr'nın bir an önce TBMM'de görüşülmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü taslağa göre bölgede- ki tüm imar ve korumaya dönük karar ve uygulama yetkileri, yine bölgeden sorumlu tek bir kunıla bağlanıyor ve bu kurul, Kapadokya'da yer alan tüm yerel yönetimler arasında "yağmaya karşı bir davranış birtiğinin" sağlanma- ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Savunmasız Ölüler... Bias Canetti'nin 'Yazann Uğraşı' başlıklı dene- mesi, çağımızın insanlık durumu karşısında yaza- nn kimliğinde bütünüyle aydın kavramının sorgu- lanması temeline dayanır. Yazaıiığı, "Gerçekte bu- gün yazar olma hakkından ciddi olarak kuşku duymayan kimse yazar sayılamaz" diyecek kadar ciddiye alan Canetti, edebiyatı da "Bugün edebi- yatı temsH eden kişinin yaşamının amacı ve vere- bilecekleri ne olmalı" sorusunu soracak kadar toplumsal bir temete oturtur. Ama yazar için bu te- mele dayanarak öngörülen sorumluluk, ashnda yaman bir sınavdır:"Büfün bu çabalayışlann ardın- da, yazann kendisinin her zaman bilmediği bir şey gizlidir, çoğu kez zayıf, ama kimi zaman da yazan paramparça edebilecek kadar güçlü bir şey, söz- lerle dile getirilebilen her şeyin sorumluluğunu üstlenme ve sözün başansızlığa uğradığı yerde kendi kendini cezalandırma iradesL olup bitenle- rin sorumluluğunu yüklenmek, bu olup bitenlerle kurulabilecek en büyük yakınlık ve en derine inen ilişkidir." Yazann bu satıriaria tanımlanan ve aslında genel olarak aydın insanın sorumluluğundan başka bir şey olmayan sorumluluğu, olup bitenlerin hiçbirini görmezlikten gelmeme, böylece de yaşananları nesnel değerlendirme yükümünü içeren bir ko- numdur. Yazar, eğer tnsan yaşamından, insanı in- san kjlan değeıierden yana, insanın öldürülmesi- ne, temel haklanndan yoksun kıhnmasına karşıy- sa, o zaman bu tutumunu ancak bir bütün olarak savunabilir, sözde böyle bir tutum adına bazı ölümleri, yaşama haklan ellerinden alınan bazı ke- simleri görmezlikten gelmek, gösterişli medyatik protestoları, örneğin köylerinde daha konuşma çağına bile gelemeden teröristlerin kurşunlarına kurban giden çocuklann yazgılanna yeğlemek, sa- vaşa karşı oluşu, bazı savaşlara hiç ses çıkartma- yarak inanılırlıktan yoksun kılmak, bir aydın tavn- nın değil, fakat kendine özgü bir içinden pazartıklı- lığın ürünü diye nitelendirilebilir. Geçen günlerde Alman Küttür Merkezi'nce Is- tanbul'da düzenlenen bir toplantıda, yüzyılımızda Canetti'nin sözünü ettiği sorumluluk sınavını en parlak biçimde vermiş yazarlardan biri olan Hein- rich Böll anıldı. Bütün romanlannda, denemele- rinde ve konuşmalarında başı çeken, köklü top- lum eleştirisinin kapsamına kendi toplumundaki bütün aksaklıkları almış olan Böll, savunduğu in- sanı ve insanca değerieri her insanda arama ça- basının en onurtu temsilcilerindendir. Bu toplantı- ya davet edilen yazarlarımızdan Aziz Nesin, 2 Ni- san 1995 günü Milliyet gazetesınde çıkan konuş- masından izleyebıldığim kadarıyla, her zamanki ödünsüz aydın tavnnın yent bir örnegini sergilemiş ve bir zamanlar Mustafa Kemal'in, kendisıni ma- salanna davet eden yüksek rütbelı Ingiliz subayia- nna unutulmaz bir ders verdiği aynı mekânda, Pe- rapalas'ta, âri ırk olma adına altı milyon insanı öl- dürdüklerini unutup, insanlık tarihinin en kanlı te- rör örgütlerinden birini etkisiz kılmaya çalışan Tür- kiye'ye birbiri ardına tehditler savuran Alman poli- tikacılanna gereken yanıtı vermiştir. Aynı mekânda ve son günlerde Türkiye'yi kara- lamak için fırsat arayan bir devletin kültür(!) temsil- cilerinin önünde, yazar Orhan Pamuk'un -yine Milliyet'ten okuduğum kadanyla- Irak'a girmekle rezil olduğumuzdan, insan haklannın ayaklar altına alındığından, bu durum karşısında kimsenin gıkı- nın çıkmadığından söz etmiş oluşu ise her şeyden önce karşı tarafın ekmeğine yağ süren, talihsiz bir taktik yanlışıdır. Aynca, romanlannın satış oranlan- nın yükselişiyle birlikte medyada kendine siyasal bir kimlik geliştirme çabasına gıriştiği de gözlem- lenen bu yazarımızın, bugüne kadar Güneydo- ğu'da terörist kurşunlarıyla can vermiş yûzlerce çocuğu, genci, yaşlıyı, askeri ve güvenlik görevli- sini görmezlikten gelmesinin, ellerinden yaşama hakları alınan bu insanlann durumu karşısında kendi deyişiyle 'gıkını bile çıkartmamasının' nede- nini merak etmek, Tûrkiye'de yazar ve aydın kav- ramlan üzerine düşünenlerin herhalde en doğal haklandır! Savaşlara ve ölümlere karşı olmak, el- bet özgür bir seçimdir. Ama bunu yaparken bazı ötüleri savunmasız bırakıp, medyada insan haklan savunuculuğuna soyunmak, böylece de olmaması gereken bir yazar ve bir aydın imgesi sergilemek, en azından böyle savunulan haklan tartışmalı ko- numa sokacağı için sakıncalıdır. İnsan yaşamı, ancak bütün öldürmelere ve yine insanoğlunun uğrayabileceği bütün aşağılanmala- ra aynı kararlılıkla karşı çıkıldığı takdirde gerçekten etkin biçimde savunulabilir. İnsanın tek ölçütü, yi- ne insandır ve kimin olursa olsun, insan yaşamının ölçüt olmaktan çıktığı yerde pek çok şey de yitiril- miş demektir... Asaf Koçak amsma karikatür yarışması • Küitür ServisH Karikatür Dergisi, Sivas olaylannda yaşama veda eden karikatürcü Asaf Koçak anısına bir karikatür yanşması dûzenledi. Bu yanşma ile Asaf Koçak adı altında Sivas'ta yitirdikleri dostlannı ve tüm demokrasi şehitlerini anan dergi yetkılileri, bu noktadan hareketle kahluncı sanatçılan özgür bıraktı ve konuyu 'serbest' olarak belirledi. Yanşmanın seçici kurulu Turhan Selçuk, Ali UIvi Ersoy, Ferruh Doğan, Tonguç Yaşar, Mengü Ertel, Erdoğan Başol ve Metin Peker'den oluşuyor. Tüm amatör ve profesyonel kankatürcülere açık olan yanşmada çızim tekniğı sıyah- beyaz olacak. Son katılma tarihi 17 hazıran olarak belirlenen yanşmada 51 büyük ödül ve 5 başan ödülü verilecek. Ödüller Karikatür Dergisi plaketi. 1 yıllık dergi aboneliği ve mimar heykeltraş Mükremin Mungan tarafindan hazırlanan özgün heykeller olacak. Seçici kurul tarafindan sergılenmeye de|er görülen yapıtlar bır albümde derlenerek yanşmacılara göndenlecek. Aynca ödül kazanan yanşmacılann seyahat ve konakİama giderleri dergi tarafindan karşılanacak. (Karikatür Dergisi, Konak sok. 31/10 Kızılay- Ankara. Tel: 0312-417 37 28) Kültür varlıklannı koruma sempozyumu düzenleniyor Knlrür Servisi - Kültür Bakanhğı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Genel Mü- dürlüğü ile Türkiye Ekonomik ve Toplum- sal Tarih Vakfi, 20-22 nisan tarihlen arasın- da Ankara'da 'Kültür ve Tabiat Varhklannı Koruma Uygulamalan ve Sorunlan Sem- pozyumu' düzenlıyor. Milli Kütüphane'de gerçekleştınlecek sempozyumun programı şöyle: 20 Nisan: 9.30 Açılış (Kültür Bakanı ve KTVK Ge- nel Müdürünün konuşmalan) 10.00 Binncı Oturum (1): Boğaziçı (Otu- rum başkanı: Prof. Dr. Metin Sözen) Sunucu/Tartışmacı: Prof. Dr. Nuran Ze- ren/11.15 Birinci Oturum (2): Boğaziçı Sunucu/Tarhşmacı: Prof. Dr. Nur AJan 12.15 Genel tartışma'12.30 Öğle yemeği 13.30 lkinci Oturum: Tekirdağ Koruma Amaçlı İmar Planı (Oturum başkanı: Prof. Dr. Gönül Tankut) Sunucu: Mine Kangal - Şöhret Şensoy Tartışmacı: Doç. Dr. Güzin Konuk 15.00 Genel tartışma 15.30 Üçüncü Oturum: Muğla Koruma Amaçlı İmar Planı (Oturum Başkanı: Prof. Dr. Rad Bademli) Sunucu: Oktav Ekinci Tartışmacı: Muğla Belediye Başkanı Or- han Çakır ve Muğla Belediyesi Planlama Ekibi/17.00 Genel tartışma 21 Nisan: 9.00 Dördüncü oturum: Antalya Kale- içi'nde Iki Konut (Oturum başkanı: Prof. Dr. Mete Tapan) Sunucu: MüceUa Uyar Tartışmacı: EmreMadran 10.30 Genel tartışma 11.00 Beşincı Oturum: Birgi Çakırağa Konağı (Oturum başkanı: Prof. Dr. Ayşıl Ya- vuz) Sunucu/Tartışmacı: Ziyaettin Bflgin 12.15 Genel tartışma 12.30 öğle yemeğı/13.30 Altıncı Otu- rum: Çırağan Sarayı (Oturum başkanı: Y. Mimar Oktay Ekinci/Sunucu: Ernan lşözen Tartışmacı: Prof. Dr. Erol Türkgenç 15.00 Genel tarüşma 15.30 Yedıncı Oturum: Ankara Sulu han (Oturum başkanı: Prof. Dr. Ffliz Yenise- hirlioğlu) Sunucu: Filiz Oğuz Tartışmacı Prof. Dr. Ayşıl Yavuz 17.00 Genel tartışma 22 Nisan: 9.00 Sekızıncı Oturum: tstanbul Surlan (Oturum başkanı: Prof. Dr. Nur Akm) Sunucu: Prof. Dr. Mete Tapan-Prof. Dr. Zeynep Ahunbay/Tartışmacı: Güven Birkan 10.30 Genel tartışma 11.00 Dokuzuncu Oturum: Pamukkale (Oturum başkanı: Y. Mimar Emre Madran) Sunucu: Nnrettin Çetem Tartışmacı: Prof. Dr. Nreati (nceoghı 12.30 Genel tartışma/12.45 Öğle yemeği 14.00 Panel - Genel Değerlendirme Prof. Doğan Kuban/Prof. Dr. Gönül Tan- kut Prof. Dr. Hande Suher/Prof. Dr. Metin Sözen/Prof. Dr. Rad Bademta' 17.00 Sempozyum sonu - Kapanış konuş- ması: Prof. Dr. Emre Kongar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear