25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 1995 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Eyvah, globalleşiyoruz!..Bu dizi yedi gün önce şu soruylabaşlamıştı: "Türkiye ile üç Latin Amerika iilkesi, Arjantin, ŞUi ve Brezilya ara- andadizininbaşkğının içerdi- ği'paralellik' ilk bakısta biraz zoriama. Getenekleri, göre- nekleri, tarihleri, dinsel kül- tûrleri bu kadarfarkta ülkeier arasında 'az gelişmışlik' ya da 'gelişmekte oları ülkeler' niteiemesini aşan bir betıze- şim, bir 'aynılık' kurulabilir mi? Bu ne kadar gerçekçi olur" Kuşkusuz birebir paralel- liklerden, "ayıusının tıpkısı" benzerliklerden söz etmiyo- ruz. Ancak her dört ülkenin özellestirmeye bağladığı umutlar, scrbest piyasa eko- nomisini tek ve mutiak kur- tuluşreçetesiolarak benimse- meteri, içeriği iyi tanımlan- mamış, aslında tek kutuplu dünyada çokulushı tckellerin mutiak egemenliğini tartış- masız kabuUenmek ilk agız- da göze çarpan paralellikler. Bir de ABD, Japoma ve Av- rupa Biriiği'ne gönüllü ba- ğımlılıklan. Komşu değil. düşman Türkiye'nin komşulanyla ilişkilerine bakın. Neredey- se bütûn komşular milli düs- man. tran, Türkiye'ye şeriat düzeni ihraç etmek üzere komplolar içinde; Irak, Tür- kiye'yi bölmek için Kürtko- zunu sürekli oynuyor; Suri- ye, Hatay sorunundan su so- rununa kadar bir dizi anlaş- mazlığı habire diri tutma ça- basında; Yunanistan için bir şey söylemeye bile gerek yok; Bulgaristan'ı er geç te- peleyeceğız, ama hele bir nü- fusumuz 100 milyona varsın; Rusya ise zaten ezeü ve ebe- di düşmanımız. Şimdi gelin Brezilya'ya bakalım. Tam on ülkeyle sı- nırdaş. Türkiye için attığımız 360 derecelık turu Brezilya için de atabiliriz. Güneyde Arjantin 'den başlayıp ataca- ğımız turda tek bir dost ül- keyle karşılaşamıyoruz. Ay- nı olgu Şili ve Arjantin için de geçerli. Bu benzeşmenin salt in- sancıl. ahlaki ve siyasal öne- mi yok. Ekonomik sonuçla- n da var. Olkelerin az geliş- mişlik zincirini kırmalannı sağlayacak iyi komşuluk te- meli üstünde. Bu göstergele- re bakıldığında Latin Ameri- ka ülkelerinin kendi aralann- da güçlü ekonomik birlikler oluşrurarak. bunu ileride si- yasal bırliğe dönüştürerek makûs talihlerini değiştire- cekleri umut edilebilir. Tıpkı Türkiye'nin de kom- şulan ile çekişmeyi ve çatış- mayı bir yana bırakıp girme- ye hazırlandığı Avrupa Birli- ği'nde daha rahat davrana- bilme, daha esnek davrana- bilme ve filk yatağa giren her ülkenin başına geîecek tehli- kelere karşı güvenceler üret- mesi beklenebilir. Gelin görün ki ne Brezil- ya, Şili, Arjantin üçlüsünün, ne Türkiye'nin yüzü yakınla- nna, komşulanna değil, sırasıyla ABD'ye, Avrupa Birliği'ne ve Japon- ya'ya dönük. Önce ekonomik alanda bu böyle. Şili'yi ele alalım. Şili'nin ihracatının yüzde 54.4'ü ABD, Japonya ve Avrupa Birliği ülkelerine yönelgin. Ithalatta 42.7'si gene aynı ülkelere yönelmiş du- rumda. Yani Şili'nin en büyük ticaret or- taklan ABD, Japonya (Uzakdoğu ülkele- ri) ve Avrupa Birliği ülkeleri. Arjantin de du durum farklı değil. lt- halatın yüzde 66.7'si ABD, Japonya ve AB'den. thracatta aynı oran yüzde 41.2. Brezilya'da oranlar, ithalatta yüzde 63.3'e, ihracatta yüzde 50.4'e ulaşıyor. md-M^^^^- • Türkiye özelleştirme yarışına üç Güney Amerika ülkesinaen biraz geç başladı. Nitekim Türkiye'de özelleştirme için kamuoyu yaratılırken Şili, Arjantin ve Brezilya, Meksika ile binikte bize örnek ülkeler olarak sunuldu. Ne var ki özelleştirme gelirleri tükenen bu ülkeler yeniden darboğazların ya içinde ya eşiğindeler. • Bir de globalleşme modası var. Elbette bilimsel devrimin yeni bir aşamasındayız. Bu, halkların refahını arttırmakta zengin olanaklar sunuyor. Ancak bugünkü dünyada globalleşme övgüleri, ulusal sınırların kısıtlayıcı çemberine sığmayan sermayenin uluslararası hareketinin önündeki ideolojik ve hukuksal engelleri kaldırmaya hizmet ediyor. mrr \ Insanın unutulduğu bir kent: Brasilia Brezilya. Rio de Janeiro demek. Tangaiı kızJann. ap- tal zengin avına çıkükJan Copacabana plajlan, göz kamasnran zenginliklerie utanç smınnı aşmış yok- sulluğun iç içe (van yana değil, iç içe) yasadığı Rio de Janeiro. Brezilya demek. Sao Paulo demek. Cennete dönüşebilecek bir doğanın kimyasal atıklar, kükûrt gaz-lan ile cehenneme dönüştüğü 15 miryonluk bir sanayi kenti. Brezilya demek; renkli papağanlann, yaygaraci maymunların, binbir tropik bitkinin, dev boyutlu ağaçlardan oluşmuş yağmur ormanlannın ve uygariık kirlenmesine uğramadıklan için para ve mülkivefJe tamşmamış yerlilerin yaşadığı Amazon Havzası demek. Bizim payımıza bunlar değil, başkent Brasilia düştü. Yani Bre/iha'\a gittik \e Breziha'yı göremeden döndük. Gördüğümüz >apa\ bir kent Her şeyi planlanmış, ama içinde insanlann vaşama- sı gerektiği unu-tulmuş bir modern mimari anıtı. Bu tarihsiz kentte klasik olan hiçbir şey yok gibi. Fotoğ- rafta gördüğünüz de Brasilia'nın katedrali. Yansı yeraltında. yansı fotoğraftaki gibi modern heykelleri anımsatan biçimiyle yerüstünde bir Katolik tapınagL Dışardan görünüşü ilginç, içi pek hoş, pek buluşhı. Ama besbelli ki bir katedral değil. O yü/den de bir tapınaktan çok, turistik bir nesne değeri tasıyor. keler, anakaralar arası hare- ketinin önündeki ideolojik ve hukuksal engelien kaldırma- ya hizmet ediyor. Halklann mutluluğuna gıden yolu ge- nişletebilecek bir olgu, milli- yetçi önyargılann aşılmasına hizmet edebilecek bir geliş- me (globalleşme) neredeyse zıt amaçlara hizmet eder hale geliyor. Serbest bankalar ekonomisi Kısacası ekonomik ilişkiler alanında Türkiye'nin, Brezilya'nın, Arjantin'in ve Şili'nin temel tercihleri arasında bir fark yok. Sorunlar arasında fark olmadığı ise zaten bu yedi gün boyunca yeterince ser- gilendi. Cloballeşme diye bir şey... Türkiye özelleştirme yanşına bu üç Güney Amerika ülkesinden biraz geç başladı. Nitekim Türkiye'de özelleştirme yandaşlaruıın beyin yıkama düzeyine ulaşan kamuoyu yaratma çabalannda Şi- li, Arjantin. Brezilya, Meksika ile birlik- te bize ömek ülkeler olarak sunuldu. Ne var ki bu örnekler özelleştirme gelirleri rükendikten sonra yeniden darboğazla- nn ya içinde ya eşiğinde. Ancak bu ko- nuda biz tek bir ciddi satıra rastlayama- dık. Bir de globalleşme modası var. Ağzını açan politikacı globalleşmeden söz edi- yor. Bir içeriksiz kalıp halinde ha bire globalleşmeye övgüler düzülüyor. Dil olarak anlaşma olanağı bulduğumuz po- litikacılarla. gazetecilerle konuştuk. Tür- kiye'de kanıksadığımız globalleşme mo- dasının, o ülkelerdeki yansısını kasTama- ya çabaladık. Sonuç Türkiye'den farldı değil. Bilinen terane: Iletişim teknolojı- sindeki gelişmeler sonucu dünya küçül- dü, tek bir köye dönüştü. Herkesin her şeyden anında haberi oluyor. Artık hepi- miz aynı yıldızda (globus) yaşayan, or- tak çıkarlarla birbırine bağlanmış bir top- luluğuz, vesaire, vesaire... Elbette bilimsel teknik devrimin yeni bir aşamasındayız. Bu, halkJann mutlu- luğunu, esenliğinı, refahını arttırmakta zengin olanaklar sunuyor. Ama bir adım daha atıp ortak çıkarlar içinde birbirine kenetlenmiş insan topluluklan tanımın- daki yüzeysellik, abartılı indirgemecilik gerçeği pek yansıtamıyor. Esas olarak ulusal sınırlann kısıtlayıcı çemberine sığ- mayan çokuluslu tekellerin değirmenine su taşıyor. Vatansızlaşmış sermayenin ül- Reagan dönerrunde öne çı- kan monetarist politıkalar, günümüzde serbest piyasa ekonomisi dıye anılan salt ekonomik bir tanım olmaktan öte politik içerik de taşıyan biraşamaya sıçradı. Kimilen bunu "Bikiiğimiz kapitalizm eşeğini boyayıp yeni diye > ut- rurmak" diye değerlendiri- yor. Doğruluk payı taşısa da fazlaca yalınkatlaştınlmış bir değerlendirme bu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra artık tek kutuplaşmış dünyada (globus) serbest pi- yasa ekonomisi, ülkelerin ço- kuluslu tekellere bağımlılık ilişkilerinin yeni bir asaması- nı ifade ediyor. Bu dizinin sınırlan içine dönersek, serbest piyasa eko- nomisi gerek üç Güney Ame- rika ülkesinin, gerekse Türki- ye'nin çok derin ekonomik bunalımlarla sarsılıp, örsele- nip, sanayileşerek kalkmma düşlerinden vazgeçmek zo- runda kaldıklan bir döneme denk geldi. Dört ülkede de bugün artık sanayileşme he- defleri terk edilmiş, sanayi- leşmeyi savunanlar da dino- zor olarak damgalanmış bulu- nuyor. Ancak bunalımlar boyunca sarsılan, zayıflayan ulusal ekonomiler, bugün artık ço- kuluslu bankalann egemenli- ği altına girmiş durumda. Bu- nun bugünkü sonuçlannı ve yaratacağı sonuçlan aynntılı ele almak bu dizinin sımrlan- nı aşıyor. Ama okuyucunun yukanda çizdiğimiz olguyu zaten kendi öz gözlemleri ile kavradığı kanısındayız. Cünü kurtarma telaşı Bu dört ülkenin geleceğe ılişkin beklentileri artık uzun erimli planlara değil, "Şükûr, bugünii de geçirdik" darlığı- na indirgendi. Ulusal parala- nn dolar karşısında fazlaca değer yitimine uğramadığı her gün bir başan göstergesi olarak sunuluyor. Fiyatlann daha da çıldırmasına yol açan parasal dal- galanmalar ise bir kader olarak algılanı- yor. Bugün Şili'de gözlenen, yann Brezil- ya ya da Türkiye'nin başına gelebilecek ekonomik iyileşmeier ise kalıcılıktan uzak, hasta ekonomileri düze çıkarmak- ta etkisiz olgulardan ibaret. Türkiye'nin, üç uzak Güney Amerika ülkesinin eko- nomik ve politik deneyimlerinden çıka- racağı pek değerli dersler var. Brezilya, Şili, Arjantin'in de Türkiye deneyinden çıkaracaklan dersler olsa gerek. ÜTTİ Boğaziçi'ııi kurtarâbilme şansı üzerine Av. HÜLYA TAŞPOLAT İst.Büyükşehir Belediyesi eski 1. Hukuk Müşaviri Gazetenizin 20 Nisan 1995 tarihli nüshasında yer alan "Bogazici'ni Kurtarabilmek İçin Bir Şans" baş- lığını taşıyan ve Yücel Gürsel imzalı yazıda yer alan bazı hususlar yanlış ve açıklamaya muhtaçtır. Istanbul 1. Idare Mahkemesi, 12 Ocak 1995 ta- rihli karanyla yalnızca 20 Temmuz 1988 tarihli 1/5000 ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilen- me Bölgeleri Nazım Imar Planı'nı ıptal etmıştir, da- va halen Danıştay'da temyiz incelemesindedir. Ya- zıda ileri sürüldüğü gibi 21.11.1991 onanlı Beykoz, 17.9.1992 onanlı Osküdar, 20.5.1993 onanlı Beşik- taş, 1.11.1991 onanlı Sanyer, 1/5000 ölçekli Boğa- ziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgeleri Nazım Imar Planlan iptal edilmemiştir. Bu planlar halen yürürlüktedir. Yücel Gflrserin çetişkisi ldari işlemler. işlemi yapan organ tarafından yü- rürlükten kaldınlmadığı ya da idari yargı yerince ip- tal edilmedikleri sürece hukuksal olarak yürürlük- lerini korurlar. Mimarlar Odası Istanbul Şubesi 1. Idare Mahkemesi "nde açtığı davada yalnızca 20 Temmuz 1988 onanlı planın iptalini istediğine gö- re daha sonra yürürlüğe gıren ve her bin ayn bir ida- ri işlenı olan 1991-1992 onanlı imar planlannın da • Sayın Yücel Gürsel yazısında, kendi kendisiyle çelişmektedir. Yazısmda önce yapılaşmaya karşı çıkmakta, arkasmdan da ceza uygulamasıyla 150 trilyon liralık bir fon oluşturulabileceğinden söz etmektedir. Sayın Yücel Gürsel'e göre Boğaziçi'ndeki yasadışı yapılaşmanın para karşıhğı meşrulaştırılması, eğer sağlanan gelir faydalı işe harcanacaksa çok iyidir. Böyle bir mantığı anlayabilmek mümkün değildir. iptal edildiğini ileri sürebilmek ya hukuk bilmezlik- ten ya da kasıtlı olarak yanlış yorumlamaktan kay- naklanır. Sayın Yücel Gürsel yazısında, kendi kendisiyle çelişmektedir. Yazısında, 2960 sayılı Boğaziçi Ka- nunu gereği Boğaziçi'nde yapılaşmaya karşı oldu- ğunu belirtmekte. arkasından da henüz taslak halin- de ofan "İstanbuJ İçnıe Suyu Havzalan ve Boğaziçi Koruma İmar Dairesi Teşkilatı'nm Kuruluş ve Gö- revleri Hakkında Kanun İ asansı'nda yer alan Yük- sek İmar Cezalannın Uygulanması halinde 150 tril- yon liralık bir fon oluşturulabileceğinden söz etmek- tedir."ö Sayın Yücel Gürsel'e göre Boğaziçi'ndeki yasa dışı yapılaşmanın para karşıhğı meşrulaştınlması eğer sağlanan gelir faydalı işe harcanacaksa çok iyi- dır. Böyle bir mantığı anlayabilmek mümkün değil- dir. Sayın Yücel Gürsel 20 Temmuz 1988 onanlı Bo- ğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Alanlan İmar Planı'nın iptali isteği ile kendi başkanlığı dönemin- de Mimarlar Odası tstanbul Şubesi tarafından açı- lan davayı T.C. idari yargı tarihinin en önemli da- vası saymaktadır. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu davadan çok daha önemli imar davalannı Başbakanlık ve Bayındırlık İskân Bakanhğı'na karşı açmış ve Istan- bul kentinin imar planlannı merkezi yönetimin de- ğil, belediyesinin yapmasına ilişkin önemli ve cid- dı bir hukuk savaşı sürdürmüş, 3194 sayılı Imar Ka- nunu'nun 9. maddesine eklenen ve belediyenin yet- kilerini Bayındırlık Bakanı'na devreden yasa kura- lının Anayasa Mahkemesi'ne götüriilmesini ve ip- tal edılmesini sağlamıştır. İd^renin devamlıhğı ilkesi Sayın Yücel Gürsel açtığı davayı sessizce kabul etmeyerek hukuksal mücadeleyi sürdüren Istanbul Belediyesi Hukuk Bürosu'nun "yetersiz*' olduğunu iddia etmektedir. Son derece yanlış ve yakışıksızbu iddianın tek nedeni dava konusu imar plarumn Sa- yın Bedrettin Dalan tarafından yapıldığı halde Hu- kuk Müsavirliğince savunulmasıdır. Ancak, Sayın Gürsel'in göz ardı ettiği, idarenin devamlıhğı ilkesidir. Hukuk Müşavirliği Istanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin işlemlerini savunur. tş- lemleri, işlemin yapıldığı döneme göre değerlendir- mez; zaten böyle bir düşünce her yönerim değişik- liğinde bir önceki dönemde yapılan tüm planlann atılıp yerine yenilerinin yapılması sonucunu ortaya çıkanr. Bu durum da kentlerin planlı yapılaşması- nı ve gelişimini yok eder. tstanbul Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavir- liği, Sayın Bedrettin Dalan ve Sayın Nurettin Sözen- dönemlerinde kentin planlı gelişimi için yaptığı hu- kuk savaşını bugün de sürdürmekte olup idari yar- gı tarihine geçen davalan ile yeterliliğini fazlasıyla kanıtladıği gibi tstanbul'un imar planlanna bağlı gelişimi ve Boğaziçi konusunda Sayın Gürsel ve Mimarlar Odası Istanbul Şubesi'nden çok daha faz- la ve duyarlı olarak çalışmalannı sürdürmektedir. Açıkladığım nedenlerle Sayın Yücel Gürsel'in gazetenizin 20 Nisan 1995 günlü nüshasında yayım- lanan yazısında yer alan tstanbul Büyükşehir Bele- diyesi Hukuk Muşavirliği'nc yönelik sözlerinden şahsım ve arkadaşlanm adına üzüntü duyuyor ve kınıyorum. POLİTtKA VE OTESÎ MEHMED KEMAL Karışık Yağcılar... Bizim muhabir, Bayan Çiller'e ABD'de milyonlar- ca dolarlık malvarlığı için ne kadar vergi bildiriminde bulunduğunu soruyor. Bu soruya çok öfkelenen Ba- yan Çiller, elindeki kalemi kırıyor. The Ritz Cartton Oteli'nde bir basın toplantısı yapan bizim Başbakan, öfkesini kalemden alıyor. Kalem kırmayı görüntüleyen Anadolu Ajansı da ga- zetelere servis yapmıyor. Gezi başarıh geçti deniyor ama, ne kadar başarıh olduğu bellı. Metin Toker, geçende Menderes için bir yağcılık öyküsüyazdı. Menderes, yağcılık edenlere "mağşuş yağcı-kanşıkyağct" derdi. Şimdi medya deniyor. Menderes 1950'lerin başında Başbakan olarak Amerika'ya gitti. O zaman böylesi bol gazeteci yok- tu. Gazeteciler de TV ile cihazlanmamışlardı. Başı, Zafer ve AA çekiyordu. Zafer iktidann gaze- tesiydi. Anadolu Ajansı, Genel Müdürü Şerrf Arzjk'ın imzasıyla bir haber geçti. Efendim, Amerikalılar Men- deres'e hayran kalmışlardı. O ne çaptı, o ne idrakti, o ne zekâydı, o ne kavrayıştı, sezişti. Amerikalılar, AJ- lah bize de Menderes gibi bir devlet adamı ver diye yalvarıyorlardı. Haberi içerde hüzün, dışarda da gıp- ta ile okuyoriardı. DP borazanları, onlann radyo ve gazeteleri günlerce yaydılar. Böyle bir şeye inanan ol- du, inanmayan oldu. O zaman yağcılığın böyle suyu çıkmamıştı ama Şerif Arzık'ın adı bir gazetecilik ayı- bı olarak anıldı. 1950 Londra uçak kazasında da Şe- rif öldü. Bu olaylar eski.. yenisi de şöyle: Yıl 1980. Bir genç adam New York'ta bir arkadaşıyla taksi- ye biniyor. Konuşurlarken arkadaşı adama, "Mr. özal" diyor. Zenci taksi şoförü bu adı duyunca bü- yülenmiş gibi arkaya dönüyor: - Siz Türksünüz, özal'ın nesi olursunuz? özal Tür- kiye'nin Başbakanı. O dünyanın en ünlü devlet ada- mıdır. Amerika'da Turgut Özal'/ bilmeyen yoktur. Haber televizyonlardan dünyaya yayılıyor. Bir yıl- dız gibi parlıyor. New York'taki zenci şoförler arasın- da tanımayan yok. Oysa zenci şoförler bırakın dün- yayı, New York sokaklannı bile bilmezler. Bir çift, New York'ta taksiye biniyor. Gidecekleri ye- ri söylüyorlar. Burası Ankara'nın Kızılay'ı, yahut Istan- bul'un Taksim'i gibi bir yerdir. Şoför şaşkınlıkla bakı- yor: - Nereden gidilir anlatsanıza?.. p Kızılay, ya da Taksim'i bilmeyene buralan nasıl an- latılır. Yolcu, şoförü çekiyor: - Sen arkaya geç, ben kullanayım. Bu şoför caddeleri bilmiyor ama, Türkiye Başba- kanı'nı biliyor. Yağcılık dediğin böyle olur. Buna Adnan Mende- res 1957 yılında "mağşuş" yağcılık diyordu, günü- müzde medya deniyor. Vergi borcu yahut iadesi konusunda sorular geldi- ğinde Bayan Çiller, "çıt" diye kalemini kınp yere dü- şürüyor. Terörle Mücadele Yasası'nın 8'inci madde- sinden yargılanmakta olanlann sayısı yaklaşık 200 ki- şi, içerde 140 kişi var. Bunlan içeri tıkan kim? Kızın- ca "çıt" diye kalemi kıran kim? Bir bilene sormalı! B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Yüksek sıcak- lıklara ve kimya- sal etkılere daya- nıklı bir tür cam. 2/ Dinsel inançla- n olmayan... Omurganın bel ile kalça arasındakı bölümü. 3/ Tuzla- ma ya da duman- lama yoluyla elde edılen domuz bu- du... Bir soru eki. 4/Uğraş.. tkıtar- la arasındaki sı- nır... Bir gösterme sıfatı. 5/ Eskiden alkollü içkilerden alınan vergi. 61 Dayanma, yasianma. II Kuyruksokumu kemıği... Arjantin'in plaka işaretı. 8/ Kongo ilkellerinın inandıklan yeteneklilik gü- cü... Büyük bez ya da den torba. 9/ Bir büyük yetke sa- hibıni perde arkasından yö- neten kimse. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Orta yaşlı ya da yaşlı kadınlann kendilennden daha genç erkeklereduyduklan cinsel istek... tlave. 2/Birelçihğebağ- lı uzman... Muğla'nın bir ılçesı. 3/ Hayvan yiyeceği... En- siz olarak dokunmuş parçalann yan yana eklenmesiyle olu- şan nakışlı ince kilim. 4/ Güzel kokulu yapraklan yemek- lere konulan nane ve kekiğin ortak adı. 5/ Sıcağa ve soğu- ğa karşı dayaniklılığı kükürtle artınlmış kauçuk... Utanç duyma. 6/ Yaşamsal sıvı... Bir vidada ikı diş arasında kalan çukur bölüm. 7/ Nazi partisinin askeri polis örgütü... Olta ya da tuzağa konulan yem... Klorun sımgesi. 8/ Avustral- ya'da yaşayan bir cins devekuşu... Takımada. 9/ Küçük er- kek kardeş... Padışah ya da vezır kavuklannda bulunan tüy ya da püskül bıçımindeki sorguç. ÖDEME EMRİNİN İLANEN JE&lAĞİ İSTANBUL 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Sayı: 1994/13953 Alacaklı: Sinan Mercan Vekili: Avukat Rahman Özdemir Adresi: Cami Kebir Mah. Yeşil Tulumba Sk. No 3/2 Kasımpasa lst. Borçlu: Zekeriya Kartal Adresi: Yenımahalle Inönü Cad. No 182 Sultanmurat Küçükçekmece tstanbul Borç miktan masraflar hariç, 491.000.000 -TUdir. Yukanda yazılı alacaklı tarafından müdürlüğümüzün yukanda numarası yazılı ıcra dosyası ile hakkınızda yapılan ıcra takibınde, adına gönderilen ödeme emri tebliğ edilememiş ve zabıtaca yapılan adres tahkikinde de adresiniz tesbıt edilememiş olmakla, ış bu ödeme em- rinin gazetede ılanen tebliğine karar verilmiştir. Işbu ilanm gazetede neşnnden itibaren (-22-) gün içinde yukanda yazılı borcunuzu masraflan ile birlıkte ödemeniz, borcun tamamına veya bir kısmına veya ala- caklımn takibat icrası hakkına dair bir itirazınız varsa, senet altındakı imza size aıt değilse, yine bu (-22-) gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz, aksi halde icra tak- ıbindeki bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı, imzayı reddettiğıniz takdirde merci önünde yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vaki itirazınızın mu- vakkaten kaldırılacağı, senet veya borca itirazınızı yazılı veya sözlü olarak icra dairesıne (-22-) gün içinde bildırmedığinİ7 takdirde aynı müddet içinde 74.üncü madde gereğınce mal beyanında bulunmanız, aksi halde hapısle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakıkate aykın beyanda bulunursanız hapisle ceza- landınlacağınız. borç ödemez veya itiraz edılmezse ce- bri ıcraya devam edileceği, takibe itiraz ettığiniz takdirde itırazla bırlikte tebliğ giderlennı ödemeniz, aksi halde itiraz etmemış sayılacağınız ihtar ve ilanen tebliğ olunur. 08/03/1995 Basın: 19254
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear