Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 1995 PERŞEM
14 KULTUR
Bifle August'un
yeni projesi:
Jerusalem
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Son za-
manlarda peşpeşe yaptığı
film çalışmalanyla dikkat
çeken BUIe August, yine
uluslararası bır projesinı
açıkladı. Selma Lagerlöf ün
romanı "Jerusalem'" (Ku-
düs), bir Iskandınav ortak
yapımı olarak beyaz perde-
ye getirilecek. 1996'nınılk-
bahannda tamamlanması
tasarlanan filmin bütçesi
açiklanmadı ama tskandi-
navya'da bugüne dek ger-
çekleştirilen ortak yapımla-
nn en pahalısı olacağı söy-
lendı
Selma Lagerlöf ün ro-
manının konusunu, 194O'Iı
yıllann orta Isveç'teki kü-
çuk bir yerleşim yerinden
Kudüs'e göçen genci yaşh-
sı 40 kadar kişinin serüve-
nı oluşturuyor.
Yönetrnen Bille August,
çekimine 8 martta Fas"ta
başlanacak fılm konusunda
basina şu açıklamayı yaptı:
"Bir an önce çekime baş-
lamak için sabırsızlamyo-
rum.
Böyle bir yapıtın filmini
çevirme görevi bana düştü-
ğü için kendimi ayncalıklı
hissediyorum. Jerusalem,
aşkın giiciinü işleyen bir ro-
man. Ahlak ve dürüstlük
kavranılan tarüşıhyor."
Selma Lagerlöf, Kudüs'e
yaptığı bır gezide. Isveç'te-
kı birarkadaşına bır mektup
yazarak. "Kudüs'ün, en sa-
kin insanlan bik fanatikleş-
tiren yoğun bir dinci havaya
sahip olduğunu ve çeşitli
inançlardaki kişilerin bir-
birieriyle çaüşmalanna yol
açüğuu" dile getirmişti.
Bılle August. filmin baş-
rolleri için iki yeni \e genç
adı uygun görmüş:
Stockholm Devlet Tiyat-
rosu'ndan UlfFriberg,'ıng-
mar'ı. sahrıe okulu öğrenci-
si Maria Bonnevie de 'Gcrt-
rude'u canlandıracak.
Bılle August, bundan ön-
cekı filmı "Ruhlann Evi"
(Isabel Allende'nm roma-
nından) çekılirken Ameri-
kalı kadroyla çalışmanın
kolay olmadığını, yeniden
lskandinav oyunculara dön-
mekten mutlu olduğunu
söyledi. August şöyle ko-
nuştu:
• Bille August,
Selma Lagerlöf ün
romanı 'Jerusalem'i
bir îskandinav yapımı
olarak beyazperdeye
aktanyor.Romanın
aşkın gücünü
işlediğinı belirten
August, filmin
çekimine 8 martta
Fas'ta başlayacak.
"tskandinav oyuncular
özgün kişiler. Kendilerini iş-
lerine gönülden veriyorlar;
kip olarak çalışmayı sevi-
yorlar. Aynca çok da alçak-
gönüllüler."
Yine de bır Amerikalı
oyuncuya, filmin önemli
rollennden bıri uygun gö-
rülmüş: Oscar sahibi Otym-
pia Dukalds. Filistin'de ko-
lonı sahibinin kötü huylu
kansı Mrs. Gordon'u can-
landıracak. Jerusalem fil-
minde. Türk sinemasever-
lenn Türkan Şoray ve Ya-
vuzer Çetinkaya'yla rolleri
paylaştıgı, "Menekşe Ko-
yu"ndan tanıdığı Isveçli
oyuncu Sven Woher de
önemli bır role sahip. Film-
de aynca Bergman fîlmle-
rinden tanıdığımız Max von
Sydovv da ıyi kalplı rahip ro-
lünde. Jerusalem, aynı za-
manda TV dızısı olarak da
çekılecek. 1997noelineye-
tistınlmesı tasarlanan dizi-
nin bu nedenle doğacak ek
giden 250 milyar TL.
Erkmen'de süreklilik ve değişim
1. lstanbul Caz Festivali afışL
6. İstanbul Tıyatro Festivali afışi.
AYKUTKÖKSAL
Bülent Erkmen, dört yıldır Grafikerler Meslek
Kuruluşu'nun sergilenne katılmıyor ve
çalışmalannı kışısel sergilerinde sunuyor.
Erkmen, ilk sergisini 1992 sonunda açtı. Bu
sergi 1991-1992 yıllannın üretimini biraraya
gehriyordu. Bugünlerde ise 1993-1994
çalışmalannı Millı Reasürans Sanat
Galerisi'nde sergiliyor. Erkmen'in bu ıki
sergisi, bır yandan sanatçının sergıyi
biçimlendirirken de altını çızerek vurguladığı
süreklilıği taşıyor, ama bir yandan da
yapıtındakı değişimı anlatıyor.
Süreklilik, özellikle sergileri tanımlayan
göstergelerde okunuyor: Her sergiyi. sergi
kitapçığının görüntüsünün oluşturduğu bir
gösterge tanımlıyor. Bu kıtapçıklann tasanmı
ise, kapak renkleri dışında değışmiyor.
Kitapçıklann görüntülerinin kullanıldığı sergi
davetiyeleri ve sergi afışleri de yine aynı
tasanmı sürdürüyorlar. Bu denli kuvvetle
vurgulanan bu süreklilik, aslında sergilerin
içeriğindeki süreklıliğı yansıtıyor: İlk sergıde
yer alan işlenn önemli bir bölümünün süreğini
ıkinci sergıde de görüyoruz. ama bu süreklilik
doğal olarak Erkmen'in yapıtındakı değişimi
de daha belirgın kılıyor.
Kendini sürdüren çalışmalar arasında
Arredamento Dekorasyon kapaklan (tümünün
sergilere girmemesine karşın) ağırlıklı bir
toplam oluşturuyor. Bu kapaklann bütününde,
Erkmen, kapak konusu olan rnimar ya da
tasanmcının görüntüsüne yer veriyor. Ancak
bu değişmez izlek, hemen güçlü bir değişimi
de gösteriyor: İlk sergıde yer alan kapaklarda
Erkmen. kapak konusu olan kişiyi kendi
üretımiyle hesaplaşmaya sokarken bu sergide
görülen son çalışmalannda bu kez kendısi,
kapak konusu olan kışınin görüntüsüyle
hesaplaşmaya giriyor. Aslında bu, Erkmen'in
yapırının bugün geldiğı yeri anlatan
göstergelerden bin.
Tekfenbank faaliyet raporlan da her ıki sergide
kendini sürdürüyor. Görünüşte ana konsept
aynı: Faaliyet raporuna konu olan, seçilen bir
resmin görüntüleri Ne \ar ki Erkmen, ilk
çalışmalannda resmin aynntılara ulaşan bir
okumasını yaparken, son çalışmasında (1993
faaliyet raporu), resmi farklı bir gerçekliğe
dönüştürüyor. Başka bir deyişle resmi
parçalayarak yeniden üretirken resmin
kendisinı ortadan kaldınyor. yok edıyor. Bu
kez Erkmen'in ürettıği yeni gerçeklik, faaliyet
raporunun ana konusu oluyor.
Bir dizi oluşturan sergi ve sanat fuan gibi
etkınlikler de yine Bülent Erkmen'in
üretimindeki süreklilıği taşıyan öğeler
arasında yer alıyorlar. A, B ve C sergilerine
bağlanan D sergisı broşürü ve afişi. lstanbul
Sanat Fuarlan'nm işaret tasanmlan ve afışlen
kesintisız bir sürekliliğin örneklerini
oluşturuyor Bülent Erkmen. tasanmcı
kimliğinı dışa vururken sürekliliğe büyük bir
önem veriyor. Ama. ilk bakışta bütünü
tanımlar gözüken bu "sürekKKk", Erkmen'in
yapıtının bugün geldiği yerde, bu denlı güçlü
bir belirleyicilik taşımıyor. Bu görünür
süreklılığm daha da belirgin kıldığı "değişinı",
Erkmen'in üretıminın asıl ağırlık noktasını
oluşturuyor. Arredamento Dekorasyon
kapaklannda ve Tekfenbank faaliyet
raporlannda gördüğümüz bu değişim,
Erkmen'in tasanmcı etkinliği içinde
bağımsızlaşmasının. giderek özerkleşmesinin
sonucu. Bu özerkleşme. Erkmen'in son
işlerinde, bir yandan dergi kapağı. tıyatro afışi
gibi tasanm çalışmalannda, bir yandan da
tasanm disiplıni dışına çıkan ve dışandan
tanımlanmış bir programla belırlenmeyen
özgür çalışma alanlannda görülüyor.
Bu yüzden, 1993-1994 sergısınde yer alan.
lstanbul dergisinin Ütopya özel sayısı için
yapılmış çalışma, "Avrup» Nerede Bitiyor?"
kitabı için gerçekleştirilmiş "Ahnü" adlı
çalışma ve Helsınkı'de düzenlenmış "F«x
Art/Just Novv" sergisi için yapılmış proje,
Bülent Erkmen'ın yapıtındakı değişimi
doğrudan aktaran işler arasında bulunuyor.
Bülent Erkmen, sergilennın kabuğunu
tasarlarken değişmezliği öne çıkanyor, ama
üretimı, (başka bir yazıda daha aynntılı olarak
ele alacağım) "özerkleşme" süreciyle ortaya
çıkan değişimi göstenyor.
Bir tasanm dergisi için kapak.
VBDÜLCANBAZ
'Abdükanbaz' oyunu için afîş.
\ DiT /\ KUI ı ı K fLTuşıırm a s ı j
'D' sergisi için katalog. 'A\ 'B' ve ' C sergilerinin kataloglan ile birlikte. 'Bezik Oynayan Kadınlar' denemesi için afîş. (Vüzler Dizisi)
6
MDT EnterîiasyoııaP 11 martta
başlıyor Modern Dans Topluluğu, tümüyleyabancı
koreograflann yapıtlanylaperde açıyor
Kültür Servisi- Yurtiçinde ve
yurtdışında ulaşmış olduğu sa-
nat düzeyı ve seyirci potansiye-
lı ıle üçüncü yılında emın adım-
larla ilerleyen Ankara Devlet
Opera ve Balesi Modern Dans
Topluluğu, 11 martta bütünüy-
le yabancı koreograflann yapıt-
lanndan oluşan 'MDT Enter-
nasyonal' programı ile perde
açacak. 'MDT EnternasyonaJ"
programı, her cumartesi Opera
Sahnesi'nde sergilenecek. Top-
luluğun bu gösteriyle maddi
olanaklara bağlı olarak yurtiçi
ve yurtdışı tumelere çıkması
planlanıyor.
MDT'nin Batfnın çağdaş
anlayışını Türk dansçılanyla
yoğurarak sahnelerimize yeni
bir heyecan getirmeyi amaçla-
Modern Dans Topluluğu, 11 marttan başlavarak her cumartesi Opera Sahnesi'nde.
dıği bu programda Amanda
Mffler, Mark Bakhvin.Yair Var-
di ve Ashle> Page MDT için öz-
gün eserler yaratıyorlar.
MDT son iki yıl içinde başta
Ankara olmak üzere tzmir,
Mersin, Adana, Bursa, Antal-
ya, Eskişehir, Marmaris, Van,
Kocaelı, lstanbul, Samsun ve
Trabzon'da verdiği temsillerle
geniş çapta bir seyirci kitlesi
oluşturdu. Sistemli bir eğitım
programı çerçevesinde, Ba-
tı'nın ünlü koreograf ve eğit-
menleri ile birlikte çalışan top-
luluk. bu alanda çeşitli sefaret
ve kültür ataşeliklerinden de
destek alıyor. Bugüne kadar
MDT dansçılannı çalışrıran ki-
şilerin arasında Richard Alston,
Mkhael Popper, Gan Galbra-
ith, Lvıın Somour, Siobban Da-
vies, Llovd Newsoa, MarkBald-
win gibi tanınmış isimler var.
Sanat yönetmenliğini ve baş-
koreograflığını Beyhan A.
Murphy'nın üstlendiği toplu-
luk, Ekim 94'te Israil Suzanne
Dellal Sanat Merkezi'nden al-
dığı bir davet üzerine uluslara-
rası bir turne gerçekleştirdi. Bu
festivalde Brezilya, Polonya,
lngiltere, Japonya, Macaristan,
ABD, Güney Kore, îspanya,
Fransa ve Kanada'dan seçkin
sanatçılar yer alıyordu. Toplu-
luk, önümüzdeki nisan aymda
da ABD'de, Houston'da düzen-
lenen "Sahrte to Turkey" festi-
valinin davetlisı olarak Ame-
rika yolculuğuna hazırlanıyor.
ADLI FtLMtYLE ALTIN AYI^YI KAZANAN TAVERNtER:
Tartışma yaratmak istedimKültür Servisi- "tnsanlar bir şok yaşasuılar is-
tedim" diyor Bertrand Tavernier, Berlin Film Fes-
tivali'nde Altın Ayı ödülünü alan filmi "L'Ap-
pat" için. Film, izleyenlerüzerinde gerçekten şok
etkisi bırakıyor. Sinemadan çıkanlann adeta kan-
lan donmuş oluyor.
Sinir bozucu bir tempo, karakterlen kendi çe\-
relerinde görüntüleyen bir kamera ile Tavernier,
Valerie Subra ve suç ortaklannın (Filmde Mark
GiUain, Olivier Shruk ve Bruno Putzulu) gerçek
öyküsünü anlatıyor.
Bu küçük hırsızlar. neredeyse farkında bile ol-
madan önemli suçlular haline geliyorlar. Düşün-
meden, hissetmeden, kendılerine
hiç soru sormadan bilinçsizce suça
sürüklenıyorlar.
"İstedim ki izleyiei film bo>ıınca
onlan durdurmak. sürekli' Durun''
diye bağırmak ihtiyacı duysun" dı-
ye anlatıyor Tavernıer ve devam
ediyor "Onlan başta normaL hat-
ta sempatik insanlar olarak görü> o-
ruz. Sonra yBvaş yavaş denetimden
çıkıyorlar çünkü hiçbir sınırlan,
hiçbir çıkış noktalan, amaçlan yok.
Açıklama ya da kolav bir çıkış yolu
venni>'orum. L 627 gibi, bu da ger-
çeklerden vola çıkılmış bir kurgu.
Zaman zaman röportaj tekniği kul-
aile yok olmuş. Bunda >erişkinlerin sorumluluğu
büyük. Çocuklar tekdeğerin para olduğu bir dün-
yada. ahlak eksikliği içinde, Amerikan rihalany-
la büymorlar. Gerçek hayattan tamamen kopuk,
tele\1z>r
on karşısında vaşiTOrlar.
Bir polise arama emrinin olup olmadığını
sorduklarında, tablolann arkasında çelik ka-
sa aradıklarında. görüyoruz ki kafaları gerçek
yaşamla hiç ilgisi olmayan şeylerle dolu. Ve
böyle soyut bir biçimde hareket ediyorlar. Kur-
banlann gerçek çığlıkları genç kızın kulakJa-
rına ulaşmıyor. Çünkü kulagına nalkman tak-
mış ve sadece müziği duyuyor. Hepimiz bövle
Filmin çekimlerinde Marie Cillain ve Bertrand Tavernier.
landım.Bu ola> 1984'te olmuş \e Morgan Spor-
tes 'L'Appat' adlı kitabında genişçe yer ayır-
mıştı. Senaryoya bunu temel aldım ve arşivler-
den de yararlandım. Aradan geçen zaman çok
ilginç: 1984'te olağanüstü kişilerdi, bugün sı-
radan suçlular oldular. Toplum bu yönde ha-
reket etti. Mitterrand yılları Fransa için kor-
kunç oldu ve daha da kötüye gidiyoruz".
Bertrand Tavernier, bu gençlenn öyküsünden
yola çıkarak toplumun bılinçsizliğini ortaya koy-
mak istiyor: "Bir gün bir yargrç bana demisti ki
'Toplum her zaman hakettiğı suçluları doğu-
rur'.Bu çocuklann amaçlan yok, çünkü çevrek-
rindeki yaşam onlara bunu vermemiş. Din, ahlak,
değil miyiz? Dehşet ve haksızlık karşısında
gözlerimizi. kulaklarunızı tıkamayı tercih ede-
riz."
Filmde herhangi biryargılamanın bulunmama-
sı, sonuçta kocaman bir soru işareti bırakıyor. So-
nunda Marie Gillain'in aydınlık. güzel yüzünü
görüyoruz. Yakalanmış. her şeyi iüraf etmıştir ve
der kı: "Peki şimdi Noel için bâbama gidebilecek
y
Kurbanlannınkini görmediği gibi kendi kade-
nni de göremez. "Bir sonuç çıkarmak istemedim"
dıyor Tavernier: "FUm, bir tartışma başlatmak
için yapıldı. Sanınm tchlikenin yakınüğuıı açık bir
biçimde gösteriyor.''
'Tîyatroyla karikatür metres hayatı sürdürüyor'
Dev let Tıyatrolan tarafından sahnelenen ~Abdülcanbaz" hak-
kında konuştu. "Abdülcanbaz ri> atroya yatkın bir komıyu ice-
riyor belld. Hayatın içinde. halkın içinden, halkı savunan bir
tip. Zaman zaman Türkiye'nin geçirdiği bunalımlan >ansıö-
yorT diyen Selçuk, daha çok boyutlu olduğu ıçın sinemayı ti-
yatroya tercıh ettığinı de belırttı.
Bütün sanatlann bırbırleriyle yakın akrabalıklan olduğu-
nu sav unan Oğuz Aral ise. görsel sanatlann daha da 'sıla fi-
kı' olduğunu, hatta tiyatroyla kankatürün bir 'metres haya-
ü'sürdüğünü sö> ledi' "Karikatürü karikatüryapanenönem-
H unsur, içinde taşıdığı mizah çekirdeğidir. Tiyatro ile kanka-
türün tçindeki mizah dozu aşağı yukan aymdır".
Aral, ıki sanat arasında anlatım teknıkleri bakımından da
benzerlikler, hatta 'eşlikler' olduğunu da sözlerine ekledi:
Kültür Servisi- Bırbınnden çok farklı ıki sanat dalı olan ka-
rıkatürle tiyatro arasında nasıl bir ılışkı vardır? Hangi nokta-
larda bırleşırler? Şehır Tiyatrolan'nın 80.yıl etkinliklen çer-
çe\esınde gerçekleştınlen "Tiyatro ve Karikatür" konulu
söyleşıde ıki sanat dalının ustalan bu sorulara yanıt aradılar.
Ferruh Doğan'm yönetıciliğini üstlendiği söyleşıye Oğuz
AraLTurhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Savaş Dinçel ve Erdo-
ğan Bozok katıldılar.
Ferruh Doğan, karikatürle tıyatronun bır-
leştıği en önemli noktalardan bırinin portre-
ler olduğunu, ünlü tıyatro sanatçılarının
portrelennin hep çızildığıni söyledi. Doğan.
tiyatronun tüm öğelennm zaman zaman ka-
nkatürü etkiledığinı Shakespeare'ın "Ham-
lefını her karikatünstın bır kez çızdığını be-
lirttı. "Önemli olan oyunun gündemde ol-
ması. Her secim döneminde Ce\at Fehmi
Başkut'un "Reyımı Sana Venyorum'u mut-
laka çtrilirdi. 70'li yıllarda Güngör Dılmen'in
'Canîı Maymun Lokantası' sıksıkkarikarür-
lere konu olurdu".
ICankatünstlenn konuşmaktan pek hoş-
lanmadıklannı. çünkü eleştınlerinı çızgıler-
leyaptıklannıdılegetırenTurhan Selçuk ise, Oğuz Aral, Erdogan Bozok Ferruh Doğan, Savaş Dinçel ve Semih Bakmğlu, Turhan Selçuk. (Fotograf: UĞUR GÜNYÜZ)
"Çizgi roman, karikatürün nyatrosudur, sincması değil. Süıe-
ma insanlara düşünme şansı fazla tanımaz, her şeyi gösterir.
Oysa tiyatro ve karikatürde seyirci aralan tamamİar".
Semih Balcıoğlu da tıyatro ve kankatürün ıç ıçe olduğunu
düşünüyordu.
Yabancı basında tıyatronun karikatür üzerin dekı etkisi-
nin daha büyük olduğunu belirten Balcıoğlu, Türkıye'de de
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi tiyatro karika-
türlen kıtaplan basılmasını ıstedığını söyledi.
Pandomımi 'yazısız karikatür' dıye tanımla-
yan Balcıoğlu, sözlennı "Hepimizin hayatı ti-
yatro. Bütün meseie sonunda yumurta yeme-
mek ve alkış tşitmek" dıye noktaladı.
Her ıki sanat dalında da ürünler veren Savaş
Dinçel. farkında olmadan kankatür yaparken
tıyatrodan, tiyatro yaparken de kankarürden
etkilendığını söyledi: "Oyun koyarken hepsol-
dan sağa doğru hareket ertiririm mizansenleri.
Bant karikatüıieri gibi. Bazı aktöriere 'karika-
tür gibi adam' derler. Niye? Ikisi de birbirinden
etkfleniyor".
Erdoğan Bozok ise söyleşi sırasında fuayede
açılan tiyatro karikatürlen sergisi hakkında bil-
gı verdı.
Nilüfep, Bostancı
Gösteri
Merkezi'nde
• Kültür Senisi- Bostanc
Gösteri Merkezi konserler
Nilüfer'le başlıyor. Sanatçı
iki yıl aradan sonra, ilk ke;
Bostancı Gösteri
Merkezi'nde hayranlanyla
birlikte olacak. 24 ve 25
şubat saat 20.30,26 şubat
saat 16.30'da üç konser
verecek olann sanatçıya
kendi özel orkestrası eşlik
edecek. Sanatçı "Ne Masa
Ne Rüya'" adlı son
albümünde yer alan
şarkılannı seslendırecek.
Opera ve Bale
Vakfı kuruldu
• ANKARA (AA) - Opera
ve Bale Sanatlannı
Geliştirme Vakfi kuruldu.
Resmi Gazete'nin dün
yayımlanan sayısında,
kurulan vakfı n amacı,
"Türkiye'nin demokratik v
laik dogrultuda gelişmesinc
katkı çerçevesinde. opera,
bale, dans. çokseslı müzik •
benzen görsel. işıtsel
sanatlan değerlendirerek,
yurtçınde ve yurtdışında
tanıtılmasını,
yaygınlaştınlmasını ve
geliştırilmesini
desteklemek" sözleriyle
tanımlandı. Malvarlığ^ 150
milyon lira olarak belirleneı
vakfin kuruculan arasında;
Hikmet Şimşek, Rengim
Gökmen, Hüsnü Göksel,
Cevat Geray. Asım Ünal
Algm, Bülent Ateşoğlu, -,
Mehmt Beğendik, Reha
Börekçioğlu, Murat Bozkur
Taceddin Cıvan, Vefa
Çıftçioğlu. Hakan Erdoğan,
Nilgün Fıratlı, Selmin
Günöz, Hüsnü Göksel, Kay.
Güç, Ayşe Yeketa Taygun,
Handan Öralay, Aydın Yavu
Renda. Melih Seskır, Atilla
Taçoy, Emıne Handan
Taşçıer, Mahmut Tuncer
Tercan ve Seniha Cihan
Yöntem yer alıyor.
Devlet
Tiyatroları'ndan
'Git-Gel Dolap'
• Kültür Servisi- Absürd
tiyatronun kılometre
taşlanndan bin olan "Git-
Gel Dolap" AKM Oda
TiyaÇrosu'nda sahneleniyoij'j
' Onfü îngiliz oyun yazan i
Harold Pinter'ın yazdığı
oyunu. Ergun Sav dilimize
kazandırdı. Metin Beyen'in
yönettıği oyunda, sahne
tasanmını Ethem Özbora,
kostümleri Gülhan Kırçova,
ışık tasanmını ise Önder
Ank gerçekleştirdi. Konusu
"iki kiralık katilin, susuşlar,
kınk dökük tümcelerle, sevg
ve kırgmlıklarla verilen
bunaltısı" olarak
özetlenebilecek oyunun
yazılış amacım Pinter şöyle
anlatmış: "Oyunu siyasal bir
eğretıleme olarak yazdım.
Dış dünya ile ilintisi yokmus,
gibi görünse de, aslında
gerçeklik duygusuna
eğlenerek yaklaşan bır
oyun..." Yönetmen Metin
Beyen, oyunu irdelerken
Engin Civan olayından
Kennedy'ye kadar uzanan biı
zincir üzerinde sallandığım
belirtiyor ve oyunu "erkin
koyduğu kurallar
sorgulandığında,
başkaldınnın acımasızca
ezilişini ve varoluşun özünü
sorgulayan bir kara güldürü"
olarak yorumluyor. Oyunda
Halil Doğan ve Osman
Wöber rol alıyor.
Kültür
Bakanlığı'ndan
Ikjbinlî Yıllar DizisT
• ANKARA (ANKA)-
Kültür Bakanlığı Yayımlar
Dairesı Başkanlığı. okuyan,
yazan, düşünebılen,
düşündüğünü özgürce ıfade
edebilen. ınsan haklanna
saygılı, demokratik bir
toplum oluşturma
doğrultusunda "tkibinli
Yıflar Dizisi" başlattı. Kültür
Bakanlığı'ndan yapılan
açıklamaya göre, ikibinli
yıllarda çağdaş bir Türkiye
yaratma amacına yönelik
olarak başlatılan dızinin
yayınlan arasında, Cafer
Tayyar Sadıklar tarafından
hazırlanan "2000'li Yıllar
Dünya ve Türkiye" adlı kitap
da yer alıyor.
Şişli Etfal'de klasik
gitar dinletisi
• Kültür Servisi- Şişli Etfal
Hastanesı Konferans
Salonu'nda sanat, edebiyat
ve iletişım konulanndakı
söyleşilerin yanı sıra
konserler de sürüyor. Şişli
Etfal Hastanesi 'müzik
akşamlan'nın
dördüncüsünde Gökşen
Taşkıran pazartesi günü saat
20.00'de" Klasik Gitar
Evrenine Çağlar Boyu
Gezintı" adındakı klasik
gitar dinletisini sunacak.