Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17KASIM 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Alışılmıştan farklı, konuşma ağrrlıklı bir bağımsız sinema örneği
4
Go Hoıııe YankeeP muhabbeii
SUNGU ÇAPAN
Barcelona'daki bır Amerikan firması
nın tican ataşesi olan pazarlamacı Ted
(Taylor Nichols), efendi den, yalnız ve ta-
luntılı. aşk kırgını bir Amerikalıdır. Ço-
cukluklan birlikte geçmiş, hatta kan kar-
deşi olmuş, kendinden emin, zeki, ateş-
lı Amerikancı, uyanık denizci kuzeni
Fred (Chris Eigeman), görevli bulundu-
ğu. Akdeniz'deki 6. Filo'yu beklemek
üzere, ansızın Ted'e konuk gelerek kü-
çükken hayatını da kurtarmiş olduğu ku-
zeninin evine postu seriyor günün birin-
de Günün birinde dediğimiz, köşe dön-
menın yükselen değere dönüştüğü,
1980"li zevk-sefa yıllannın başlan. so-
guk savaşın son dönemlen. Kendini dün-
yanın jandarması sayan Amerika. Ikınci
Dünya Savaşı sonrasmda kurtancı kah-
raman olarak iyice yerleştiği Avrupa'da
(özellikle Akdeniz ülkelerinde). eski po-
pülerlığini çoktan yitirmiştır artık. Hat-
ta ABD'ye ve patronluk ettiğı NATO'ya
karşı çıkan ku\r
vetJı bıranti emperyalıst
daljça sarmıştır ortalığı.
Ozelikle 6. fıloya karşı düzenlenen
(bızım hayatımızda yer etmiş) protesto
hareketleri. kışkırtılmayaelverişli. kıvıl-
cımın her an ateşe dönüşeceği, şiddetli
nümayışler. IBM gibı güçlü-kuvvetlı. te-
kelleşmiş bazı Amerikan firmalanna
bombalar atılarak yapılan sabotajlar ve
yürütülen kanlı eylemlerle hat safhaya
çıkmış Amerikan düşmanlıgından, bey-
•ik deyişle "Go Home Yankee!" muhab-
betinden fena halde gıcık kapan. sık sık
'Avrupa'yı faşizmin pençesinden btz kur-
tardık' diye şişınen ve emperyalist ola-
rak kabul edilmeyi hiç hazmedemeyen
Fred'ı. Barcelona'nın kaymak tabakası-
na tanıtır Ted. Barcelona kütüphanesin-
den. cafe-barlara, gece kulüplerinden
diskolara. caz konserlerinden partilere
ve şık semtlere kadar gezdirir kuzenini.
Birbirinin zıddı karakterlerdeki iki kar-
deş çocuğu Amerikalının ortak ilgi ala-
nı da yaşlan gereği, karşı cinstir. Sürek-
li kadınlan. Barcelona'nın güzel, alımlı,
uysal kızlannı konuşurlarbiteviye. Özel-
likle Fred, gözleri fildır fıldır kızlann pe-
Yönetmen,
Senaryo: Whit
Stillman/
Kamera: John
Thomas/' Müzik:
Mark Suozzo/
Oyuncular:
Taylor Nichols,
Chris Eigeman,
Tushka Bergen,
Mira Sorvino,
Pep Munne,
Hellena Schmied
Nuria Badia, Jack
Gilpin. Thomas
Gibson/ 1994
ABD(Özen
Fılm) Beyoğlu
Alkazar,
Cemberlitaş
Şafak. Bakırköy
încirlı. Kadıköy
Broadvvay
sınemalannda.
şindedir. Barcelona'daki yaşamını altüst
ettiği Ted hakkında. Marki De Sade hay-
ranlığından ahlakçılığına kadar, kızlara
sürekli uydurduklannı anlatır durur. İki
kuzen de aynı Katalan kızına tutkundur
aslında.
İspanya'daki ktiHiir şoku
Geçirdiğibiraşkacısınıunutmak üze-
re. Barcelona'ya kapağı atmış. evliliğin
eşiginden dönmüş, kalbı yaralı Ted'se,
aşkı, güzellik ve şehvetin kıskacından
kurtarmak isteyerek dıne yönelmıştır.
Kimseyle yatmamaya karar % ermiş. sıkı
bir cinsel perhize girmış, "romanrik ya-
nılsanıasorunundan" mustarip Ted, "sa-
tış biliminin kurallannı aşka uygulaya-
rak" gözlerine bakıp ruhunun derinlik-
lerini görebileceği, sade ama mükemmel
kadınını aramaktadır. Filmin ortalanna
kadar gösterişli denizci üniformasıyla
ortalarda dolanarak herkesi sinir ettik-
ten sonra sivil giysilere bürünen Fred,
Amerikan karşıtı protestolardan nasibı-
ni alacaktır... ClA'nın Amerikan sendi-
kacılığını çökerttiğınden dem vıırup, ça-
ğımızın önünde giden "flrsarJar ülkesi"
ımparatorluğunun emperyalıstlığmi vur-
gulayarak günümüzde ABD'nin şiddet,
ırkçılık ve her türlü yolsuzluğun sarma-
Iınadolanmış. külrürsüzbirtüketimtop-
lumuna dönüştüğüne dikkati çeken, hız-
lı solcu gazeteci Ramon'un. Fred'i C1A
ajanı olmakla suçladığı ve sonradan özür
dilediği yazısının da etkisıy le, güpegün-
düz motosikletlı bır terönstın kurşunla-
nna hedef olur Fred. derken.
Her sabah ters yönde tıraş olması gibi
hep kendıne aşın güvenlı. çenesi kuv-
vetli \e muhalıf Fred, kemikleşmişanti-
Amerikanizmle fena halde ters diişer, kı-
sacası Amerikan karşıtı duvar yazılan-
nı filan silıp değiştirecek kadar ateşli bir
şekilde. Barcelona'da. Amenka'yayeni
bir gözle bakılmasinı sağlamaya uğraş
venrken kurşunu yıyıp tek gözünü yiti-
ren ve hastanede başucunda savaş ve ba-
nş okunan Fred'imızi. sağlığına kavuş-
muş. ama gözü bandlı olarak seyrederiz.
Ted'in görkemli bir katedralde evlendi-
ği fılmin fînalinde.
Amerikancı veanti-Amerikancı zıhni-
yetin çarpıştinldığı bir fonda, son tahlil-
de "aşkın soğuk savaşı yendiğf" "Barce-
lona'"y! yazıp yöneten VV'hit Stillman,
1952 doğumlu. Harvvard-hukuk eğitim-
li. "The Vülage Vofce", "Harper's" vb
yayın organlannda röportajlan çıkmış ve
1990'da Nevv York Film eleştirmenleri-
nin en iyi film ödülünü kazanmış ilk fil-
mi
i
*Metropolitan"la ilgi toplamış.aydın
bir'bağımsızsinemaa' Yazar-yönetmen
WhitStillman'inbizzatyaşadıgı veken-
di "Amerikan hesaplaşmasını" yaptığı
lspanya'daki kültürşokundan kaynakla-
nan "Barcelona". tıpkı filmdeki gibi
Barcelonalı bır kızla evlenmiş yönerme-
nı entelektüel bakışmı içeriyor baştan so-
na. İlk fılmı "*Metropolitan
r
'ın karakter-
leriyle diyaloglarını, psıkolojık durum-
larını, görüntülediği, bir grup mızmız,
züppe yuppie'nin Mnırlı dünyasından çı-
kararak bu kez A\Tupa kültürünün kök-
lü beşiği olan kentlerden Barcelona'ya
taşıyan Stillman, Amerikan sinemasının
alışılmış hikâyeleme kurallanna, beylik
kahramanlanna, bıldik anlatım klişeleri-
ne hiç rağbet etmiyor.
HolIyvvootTdan uzak bir film
Günün geçerli modalanndan. hız- ha-
reket ve özel efekt gözboyayıcılığından,
tican kaygılardan ve Holly wood'un ide-
olojik baskılanndan uzak duran. bağım-
sız bir sinema anlayışının ürünü. yalın.
düz bır film "Barcelona". Görsel çarpı-
cılıktan çok, düşünce ve duygulan açık-
lamayı yeğleyen konuşma ağırlıklı, bol
tıraşa dayanan bir tarzı var Stıllman'ın
esasolarak. Eğlenceli. mizahibiryol tut-
turarak iki kuzen kahramanını habıre ko-
nuşturan yönetmenin dolambaçsız. sade
anlatımında komedı tonu ağır basıyor
"Metropolitan" da da oynamış. yönet-
menin iki gözde aktörünün. Taylor Nic-
hols'le. Chris Eigeman" ın canlandırdığı
iki baş karaktenn dışındakılerin kaba
hatlı, derinliksiz bırakildıgı filmde ge-
nelde. Ispanya'nın, özellikle Katalon-
ya'nm o kendine özgü. tutucu ve esraren-
giz atmosferi de lafta kalmış ne yazık kı
Barcelona'nın bazı benzersiz mekânla-
nnındışında. Filmlerde. romanlarda sık-
ça, şişınerek işlenegelmiş. o malum, >e-
ni bırdünya panltısıyla. rüm Avrupa kız-
lannın yanıp tutuştuğu Amenkan erke-
ği imajını yineleyerek kahramanlanvla
dalgasinı da geçen filmde. Montserrat,
Aurora. Marta isimlı Ispanyol fıstıklan
olarak Tushka Bergen, Mira Sorvino,
Hellena Schmied. \ b gibı dılberler de boy
gösteriyor.
Tipik Wasp (Beyaz. Protestan, Anglo
sakson ya da beyaz Amerikalı) özellık-
leri gösteren. zıt yönlere yalpalayan ıkı
kuzenin, Barcelona'daki özel \e sosyal
yaşamlanyla, döneme sinmiş Amerikan
karşıtlığı davasını güden akımların ger-
ginliğini. bir arada ele alarak işleyen.
Whit Stıllman'ın "Barcdona"sı sonuç-
ta, iki değişik Amerikalı porrresi çizen,
alışılmıştan farklı \eesprili bir bağımsız
sinema ürünü olarak seyrediliyor seyre-
dilmesine. Ancak konuşmalann, yer yer
tıraştan da öteye geçerek iç bavdırdığı,
filmin Stillman"den daha fazlasını bek-
leyenlen biraz hayal kınklığına uğrattıgı
da muhakkak.
Uyduruk ve tekrarcı
bir aşk serüveni
Yıllar önce, uzaylı yaratıkla dost
olan, melek gibi, küçük, şirin bir kız
çocuğu rolünde boy gösterdiği, Steven
Spielberg klasiği "E.T" filminde ta-
nıştığımız Drew Barrvmore,Hollywo-
od'un efsanevi oyuncu ailelerinden, iç-
kicilikleriyle ünlü Barrymore'lann,
1975 doğumlu. son kuşak temsilcisi.
Dünün bu küçük. güzel, sanşın bebe-
ği zamanla büyüdü ve yaşayamadığı
çocukluğunun sorunlu. mutsuz yıllan-
nın ardından, boylu boslu, etıne dol-
gun, kalem kaş, ak gerdan, kiraz du-
dak. dolma yanak. hoppa, fettan ve
seksi. yaman bir Hollyvvood dılberi ol-
du çıktı bugün. Daha 9'unda alkol,
12'sinde kokain bağımlısı olup 14 ya-
şında ıntihara kalkışan. tedavisınden
sonra, sarsıcı bır otobıyografi ("Lhtle
Girl Lost") yazıp erkek dergilerine çıp-
lak pozlar da veren ve son yıllarda iz-
ledıgimiz. küçük bir
psikopat Lolita'yı
oynadığı "Poison
Ivy", aklı bir kanş
havadaki. delişmen
kovboy kız olduğu
"Bad Girb" ve ya-
kınlarda gösteril-
miş, Herbert
Ross'un yönettiği,
AIDS'lı Man Loui-
se Parker, lezbiyen
Whoopi Gold-
berg'le aynlmaz,
canciğer bir üçlüyü
oluşturduğu "Boy-
son the Side".vb gi-
bı filmleriyle aile
genlerinden gelen
oyunculuğunu gös-
terebilen gencecik
yıldız, ailesinin
(özellikle dedesi
John Barrymore'la
babası John Drevv
Barrymore Jnr.'dan
kaynaklanan) kötü
şöhretinı de kambur
gibi taşıdı omuzla-
nnda. Artık. Juliet
Lmts, Wlnona Ryder, Sandra BuDock,
vb gibi, geleceği parlak genç Hollyvvo-
od starlannın kulvanna girebilen Drevv
Barrymore. yaşından daha olgun ve
dolgun görünmesine karşın henüz sa-
dece 21 y aşında. Yine son 3 yılın "3
Silahşörler", Kadın Kokusu", "Bat-
man Daima" gibi parlak filmlenyle
yıldızı parlayan. yeni bir Paul New-
jnan olarak lanse edilen, Hollyvvo-
od'un genç yeteneklerinden, temizço-
cuk' Chris Ö'DonnelTle Drevv Barry-
moTe'u bır araya getiren "Mad Love-
Çügın Â$ık", romantizm katkılı, bey-
lık bir aşk ve gençlik öyküsü özetle.
Kadın yönetmen Antonia Bird'ün bu
klişe aşk öykûsünün geçtiği Seattle de-
konından kaynaklanan 'grunge' esin-
tileriyie yüklü. yumuşak, rahat anlatı-
mı ve yeni. genç bir çift oluşturan
Drevv Barrymore'la Chris O'Donnell
ikilisi. yer yer vıcık vıcık melo sahne-
leriane, sulugöz bölümlere de yer veren
bu sıradan duygusal 'ilk aşk' çeşitle-
mesıniçekilırİcılıyorsada aslında hay-
Çılgın Aşk
Yönetmen: Antonia
Bird / Senaryo: Paula
Milne / Kamera: Fred
Tammes / Müzik:
Andy Roberts '
Oyuncular:
Drevv Barrymore,
Chris O'Donnell,
Joan Allen, Kevin
Dunn. Jude Credella /
1995ABD(ÜIP)
Beyoğlu Fitaş,
Kadıköy
Süreyya, Osmanbey
Gazi, Etiler
Akmerkez, Istanbul
Princess, Altunizade
Capitol
sinemalannda.
li yavan, tekrarcı ve önemsiz bir film
"Çılgın Aşk" doğrusu sonuçta. Teles-
kobuyla yıldızlan (arada bir, komşu
kızını da) gözleyen. tam zamane vele-
di, çok bilmiş ikiz kardeşlerine kol ka-
nat geren. annesinin terketmiş olduğu,
silik babasına hep yardımcı olan, evi-
ne, ailesine karşı sorumluluklannı bı-
teviye yerine getirmiş. üniversite sı-
navlanna hazırlanan. parlak öğrenci.
örnek genç. karşı cinsle fingirdeşme-
ye pek fırsat bulamamış, biraz saf ve
tertemiz delikanlı kahramanımız Chris
O'Donnell, san Volksvvagen'iyle or-
talarda dolaşarak çok canlar yakan.
aşın ve densiz davranışlanyla. akıl
sağlığının. hekimlık ve hastanelik ol-
duğunu çok geçmeden ögreneceğimız
güzel. seksi ve başına buyruk komşu
kızı Drevv Barrymore'a körkütük, ilk
aşka özgü. yakıcı bir tutkuyla abayı
yakarsa, görün seyreyle-
yin neler olur? Bir baş-
ka kadının. yazar Paula
Milne'nin yazdığı senar-
yo. karşıtlann çekicili-
ğinden yola çıkarak, ge-
çerli formüllerivebildik
kalıplan yineleyen. sıra
işi, basmakalıp bir me-
tin. Aşın uçlarda yaşa-
yan, örneğın 'Ölecegin
anı önceden bilmeyi mi,
bilmemeyi mi veğkr-
sin?' gıbisınden sorular
soran, güzel. asi ve den-
siz genç kızın çekicıliği-
ne kapılınca, o vakte ka-
dar üniversite sınavına
çalışıp geleceğini hazır-
lamaya uğraşan, sorum-
luluklanyla görevlerini
hiç ihmal etmeyen. 'iyi
evlat' Chris O'Donnell
aşkı uğruna. mantığı fi-
lan boşlayıp her şeyi ter-
kederek, ailesinin tedavi
ettirmek üzere bir psıkı-
yatri kliniğine yatırdığı
Drevv Barrymore 'u ka-
çınyor. Ve birlikte Mek-
sika yollanna düşüyor Seattleh çılgın
âşıklanmız. 2laten filmin ıkinci yansı,
giderek çeşitli engellere takılan genç
çiftın kaçışıru aktaran, alışılmış bır yol
filmi atmosfenne bürünüyor bütünüy-
le. Kıytınk birtakım serüvenlenn so-
nunda, delikanlının çaresiz. sevdiği
ama kafadan problemli kızı tekrar ai-
lesine (ve tedaviye) teslim edişiyle so-
nuçlanıyor "Çügın Aşk". Bazı kadın
müzik topluluklannın şarkılan eşliğin-
de, çiftimizin her fırsatta sevişmesine
çanak tutan bu özentili, uyduruk, ro-
mantik aşk filmi hayli yavan geldi bi-
ze. Yönetmen Antonia Bird ne yazık
kı, kahramanlannın hep sınırda yaşa-
dığı, son yıllann "•Caltfornia*', "True
Romantk",( hatta "ıNarural Bom Kil-
lers"), vb. gibi kimi ilginç filmlerini,
biraz romantizm sosuyla tekrarlamak-
tan öteye gidememiş doğrusu Tabii
Drevv Barrymore-Chris O'Donnell
tutkunlan içinse, yine de çekici bir
film sayılabilir "Çılgın Aşk", ne kadar
uyduruk ve şişirme olsa da.
Su Dünyası
(\Vaterworld)
Yönetmen. Kevın
Reynolds' Senaryofc
Peter Rader, Davıdf
Tvvohy.' Kamera:
Dean Semlen'
Müzik: James
Nevvton. Hovvard'
Oyuncular: Kevin
Costner, Jeanne
Tripplehom, Tina
Majonno, Dennıs
Hopper. Leonardo
Cımino,' 1995 ABD
(U1P) Maslak
Princess.
Osmanbey Gazı.
Nişantaşı AFM,
Kadıköy Süreyya.
Etiler Akmerkez.
Altunizade Capitol,
Bakırköy Renk.
Avcılar Standard.
Aksarav Yıldız
sinemajannda.
Deııizck% gökte abuk sabuk
bir ko\ alaıımca akrobasi
Dünyanın parası harcanarak
çekılmiş, sinema tarihinın
şimdilık en pahalı filmi
"Waterworld - Su Düm-ası",
bu hafta Istanbul
sınemalannda da taze taze
afışe çıkmasından çok önce.
uzayıp gıden çekim serüveni.
inanilmaz boyutlara varan
giderleri. yönetmenle baş
oyuncusu arasında yılların
dostluğunu bozan gerginlik
öykülen, v b türünden
medyaya malzeme olagelen
sansasyonelliğiyle çoktan
meraklısının kanına girmiştı.
bilindiği gibı. Bunca para
acaba nereye gitmiş
merakıyla, pek fazla bir şey
beklemeden gidip
gördüğümüz "Su Dünvası".
kabaca. gelecek yüzyıİlarda
kutuplann enmesiyle bütün
karalan su altında kalmuş bır
dünyada, kuru topraklara
ulaşma yolunda mücadele
edenlerin hıkâytsinı anlatan,
uzun bir macera üstün
yapımı. Hollyvvood sinema
fabnkasının en son teknik
becerileriyle. 134 dakikaiık
bir su akrobosisi ve
cambazlığını. alabildiğine
şiddete, vur-kır temposuna
bulayarak sürükleyıci kılan
"Waterworld", baştan
belinmek gerekırse. büyük
seyirci kıtlesini hedeflemiş.
basmakalıp ve abuk sabuk bır
"büyük macera filmi"
fiyaskosu. Daha doğrusu
yıllar öncesinin Mel
Gibson'ını üne kavuşturan.
Avustralya yapımı "Mad
Max" filmlerini şiddet ve öz
olarak neredeyse aynen
tekrarlayan. büyük bütçeli.
oyalayıcı bır serüven yapımı;
tek fark her şey bu kez
karada degil. suda (denizde)
geçiyor! Peter Rader. David
Tvvohy ikilisinın imzasını
taşıyan senaryodan başlıyor
filmin saçma sapanlığı.
Yönermenliğini de üstlendıği
"KurUann Dansı"yla 5 yıl
öncesinde. kuşkusuz
Amerikan sinemasının
doruğuna demirlemiş. ünlü
oyuncu Kevin Costner'ın tüm
kariyerini ve parasını
yatırdığı "Waterworld'",
doğrusu hiç de insanın,
neredeyse her şeyinı riske
sokacağı bır film degil.
Ke^in Costner, tek
kişilik ordu gibi
Neyse. Filmin başında deniz
ortasındaki acayıp
teknesınde, mecburen çişıni
damıtıp içerken tanıdığımız
ve bu kez kötümsü. haşin bir
kahraman-su adamı rolüne
soyunmuş Kevın Costner
hazretleri. yedi denizin yalnız
gezen kov boyu olarak su
üstünde ve aîtında. önüne
geleni dümdüz edıyor! Atı
düldül de dönen
bucurgatlarla. gızli toplarla,
anında boşalan. kocaman
yelkenlerle donatılmış. tuhaf
teknesi. Filmin ötekı stan
Dennıs Hopper da kendince
bildığinı okuyarak rolüyle
kafa bulan. bıçkın, görmüş
geçirmiş. sıkı bır kötü
kovboy kompoztsyonu
çizıyor. Komuta ettiği, su
motorlanyla denizde kuş gibi
uçarak atolleri yağmalayan
ve korsanlık eden. çapulcu,
vahşi ve gaddar adamlanysa,
bir çeşit, Kalifornıa'nın ünlü
"Cehennem Melekleri"nin,
gelecektekı ürkünç uzantılan
olarak boy gösteriyorlar, siz
onlara filmde Smokers
(Dumancılar) dendigine
bakmaym. Kevin Costner'ın
tek kişilik ordu gibi bütün
dumancılan. esır satıcılannı,
korsanlan sılkelediği, şiddet
ve şamatadan geçilmeyen.
mantıgın filan iplenmediğı
filmde sıkı yuzücü, denizci
kahramanımız, kulak arkalan
solungaçlı, ayaklan palet gibi
su altında yaşayabildigi bir
değişim geçirmiş, benzersiz
ve türünün biricik örnegi.
katı. sevgisiz bir yaratık.
Omuzunda haritamsı bir
dövmenin bulunduğu küçük
kızla, kıza kol kanat gerip
annelik eden genç kadını
(Jeanne Trippleharn)
sonunda kuru topraklara
ulaştıran denizci
kahramanımızın baştan sona
çizgi roman boyutlannda
seyreden su serüvenleri,
seyirciyi aşın suya gark edip,
boğma raddelenne getirerek
ambale eden. sürekli
hareketlı, patırtılı-gürültülü,
büyük bır metal şamata.
Başta da belintiğimiz gibi
"Mad Max"in şemasını ve
formülünü. birtakım
gösterişli ve irkiltici trükler
eşlığinde, en yeni
teknolojiyle destekli olarak
(bütün seyirciyi de çocuk
yenne koyarak) uygulayıp
tezgâhlayan bir şiddet ve
actıon gösterisi düpedüz
"WaterHorld". Akıl yaşı az
biraz olgunlaşmış seyircıye,
iki saatlik bir kaçıştan fazla
bir şey vermeyen, devasa bir
spektakl. Ciddiye alınacak
pek bir yanı yok.
Yine de tüm film süresince
ali kıran baş kesen kesilerek
denizde, gökyüzünde düşman
tanımaz, engel bilmez, aman
vermez ve yenilmez bır süper
kahramana dönüşen Kevin
Costner'ın elinden geleni
yaptığı "VVatenvorM",
herhalde ancak Kevin
Costner hayranlanna salık
verilebilir. Hazret film
boyunca yüzmenin,
dalmanın, atlamanın,
sıçramanın kralını yaparak
acayip enerjık ve akrobatik
bir performansa döktüriiyor
ama gelgelelim harika,
panoramık görünrülerle
ritmik bir müziğın öne çıktığı
filmin bayağı ve bomboş
özünün pek ıpe sapa gelir
yanı yok sonuçta. Sadece
Kevin Costner'la (belki varsa
Dennis Hopper) tutkunlannın
katlanabıleceği bu
eğlencelik, tam çocuklara
göre kotanlmış. gürültülü
patırtılı bır macera filmi
kısacası. ikna edicı olamasa
da sürükleyici bır Amenkan
eğlenceliğinın bütün
çekiciliğini kuşanmış
"Haterworld"da, çalışıp
çabalamış, parasını, emeğını
ortaya dökmüş amansız ve
benzersiz deniz kurdumuzun
(GluGlu Kevin
Costner'ımızın yani) iki
saatlik. cambazvarı dansının
sonucu bu kez felaket özetle!
KEDİGOZU
VECDİ SAYAB
To Have' ile
l
To Be'
Istanbul'un sanatsever kedileri bugünlerde bir et-
kinlikten diğerine koşturuyor. Sevgili Onat Kutlar'ın
deyimi ile gerçek birer "bıtktnlik"e dönüşüyor bu et-
kınfikler. Olsun varsın, böyle bitkinliğe can kurban.
Politık yaşamın içerıksiz tartışmalarmdan (ve de uz-
laşmalarından) birazcık da olsa uzaklaşma, nefes al-
ma olanağını getiriyor bırbıri ardına gelen sanat etkin-
liklen: TÜYAP'ın duzenlediği Kitap Fuarı, İstanbul Kül-
tür ve Sanat Vaktı'ntn duzenlediği Bienal, Efes Pil-
sen'ın Caz Festivali, tiyatro, opera, sinema galaları...
Geçenlerde bir yolunu bulup Kitap Fuan'nın kapı-
sından ıçerı suzüldüm, ezilmemek ıçin binbir çaba
sarfederek toplantı saionuna ulaşabildim. Zorunlu ol-
masam, hafta sonu böyle bir çılgınlık yapmak, akhmın
ucundan geçmezdı elbet. Ama, ne yaparsın kı, Çetin
Altan'la söyleşim var. Koskoca yazar, bir kediyle söy-
leşmeyi kabul etmiş, siz dsanız gitmez mlsiniz?
Tahmin edeceğıniz üzere. son derece keyıfli birsöy-
leşı oldu. "Her gün yeni baştan boğayı boynuzlann-
dan tutup yere çökertmeye" yazgılı sanatçının dün-
yasını tüm boyutlan ile sergıledı sevgili Altan. Sanat
alanında evrensel ölçütler kulianmaktan başka bır se-
çeneğimız olmadığını, "meselenın özgüriüğü kullan-
mak değil, sorumluluğu kullanmak olduğunu" bir gü-
zel anlartı.
"To have" fiılı ile "To be" fiıli arasındakı farktan söz
edıyordu usta yazanmız. Yanı "variıklı olmak"\a, "var
oimak" arasındakı farktan. Kediler ıçin son derece an-
laşılır bir tanımdı bu. Ama, varlıklı olmayı, yaşamları-
nın ana hedefi yapmış ınsancıklann -ve de bı kısım ke-
dinin- pek bır şey anladığını sanmıyorum bu sozler-
den. Hazır kalıplarla düşunme rahatlığına sığınma-
yanlar için sayısız boyutlar içeren bır konuşmaydı bu.
Özgürluk sorununu. "duşunüp de söyleyemedıkleri-
mız"e indirgemenın yanlışlığını, esas sorunun "duşü-
nememek" olduğunu vurguluyordu koca yazar. Üze-
nnde duşunmeye değmez mı?
"Varolmak" yenne "varlıklı olma"yi seçen insanla-
nn sayısının giderek arttığı bır ortamda yaşayan kedi-
lerın ıçını en çok acrtan nedır bilir mısinız? Kendı ara-
larından kayıp gidenleri saşkınlıkla izlemek. Bu kayıp-
ların nedeninı mi soruyorsunuz? Bakın, Çetin Altan ne
dıyor: "Hazıne'den geçinmek ıçin", "başka Türkıye
yok!" çığlıklannı şoyle açıklıyoryazar: "Başka geçıne-
ceklerı yer yok da ondan..."
Çetin Altan, umudunu devlet desteğine bağlamış
sanatçılan kıyasıya eleştirıyor. "Hazine'den geçin-
me"y\ seçenlerin sanatçılıkla ılışkılerını sorguluyor.
Üzerınde düşünmeye değmez mı?
Bılıyorum, aklınıza hemen geçen hafta sozünü etti-
ğım Pirosmanisvili geliyor Ve tabıı daha yüzbinlerce
sanatçı. Varlıklı olmayı elının tersıyle ıten. varolmayı se-
çen onurlu ınsanlar
Sanat tanhinın en parlak sayfalan. ıktidara yakın ol-
mak yerine yalnızlığı seçen bu onurlu ınsanlann sava-
şımlan ile dolu değil mıdır zaten? Amaaa. sevgili Al-
tan'ın bu değerlendinmesını genel olandan özele ın-
dirgersenız, birtakım alanlann kendine ozgu sorunla-
nnı göz önüne aiırsanız. bazı parantezlere ıhtiyaç ol-
duğu gerçeğı karşımıza çıkar gıbime geliyor. Kuşku-
suz yazariık. ressamlık gibi sanatçının üretımde tek ba-
şına olduğu alanlar için "Hazıne'den geçinmek" bü-
yük bir ayıptır da; sinema gibı, opera, tiyatro gibi üre-
tımi büyuk bütçelere bağlı sanat alanları için devlet
desteğine sırt çevirmek o kadar kolay mı?
inanıyorum ki, Çetin Altan da hak verecektır bu ke-
di parantezıme. Sırtını salt devlete dayamış bir sine-
ma olmaz, olmamalıdır elbet. Ama. seyircinın(kı, mev-
cut eğitim sistemi ve kıtle ıletişim araçlannın oluştur-
duğu beğeni düzeyi ve estetık olgunluğunun hangi
aşamada olduğu konusunda pek farklı duşündüğü-
müzü sanmıyorum) taleplerine teslim olmuş bir sanat
alanının, örneğın sinemanın daha savunulur bir yanı
var mı?
Tabıi, gelişmış, demokratik ülkeler bu işin çözümü-
nü çoktan bulmuş, hem sanatçıya geresındiği kamu-
sal desteği sağlayacak, hem de onu gelıp-geçıci si-
yasal iktidariann sultasından koruyacak yontemler ge-
liştirmişler. Kamusal desteği, özerk sanat kurumlan ile
yönlendiriyorlar. Bız ıse bekliyoruz. "vuslat gene bir
başka bahara mı kalacak" dıye.
Bir sorumlu arayacaksak bunu polıtikacılarda de-
ğil, kendi meselelerıne sahıp çıkmak yerine, "Hazı-
ne'den geçinmeyi" seçen kedilerde mi arasak aca-
ba?
AKA/rde fuaye söyleşileri
Kültür Senisi - İstanbui Dev let Sentbnı
Orkestrası'nın duzenlediği. Fuaye Söyleşileri
çerçevesinde bu akşam pıyanıst. bestecı ve müzik
araştıncısı Şahan Arzruni. ^ağımızda değişikliğe
. uğrayan pıyanoyu anlatacak. Uygulamalı olarak
sunacağı söyleşide pıyanonuıı çağlar öncesinden
günümüze dek geçırdığı değişımi ve bugünkü tınısını
duyuracak. Danışmanhğını Evın llya^oğlu'nun yaptığı
söy leşıler her cuma akşamı İDSO konserinden önce
saat 18.00'de AKM'nin büyük fuayesınde yeralıyor ve
halka açık yapıhyor. . • «• * ; .
Altmtaş ve Erkmen'in afişleri
uluslararası sergilerde
Kültür Servisi - Sofya I Uluslararası Sahne Sanatlan
AfişTrienal'ınde, Mımar Sınan Ünıversıtesi
profesörlerinden Yurdaer Altıntaş ve Bülent
Erkmen'in çalışmaları. Helsınkı Uluslararası Afış
Bienali'nde ise Bülent Erkmen'in bırafişi
sergileniyor. Sofya Ulusal Galeri'de 16 ekımde açılan
ve 16 aralığa dek sürecek Afiş Trienal'ınde. Yurdaer
Altıntaş'ın, 'Bır Anarşıstın Kaza Sonucu Olümü",
'Nalınlar', 'Karmakarışık" ve 'Uşak Ne Gördu' oyun
afışlen sergileniyor Tnenalde Bülent Erkmen'ın
Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı Tiyatro. Müzik. Caz
Festivalleri afiş dızısı yeralıyor. 22 ekımde açılan ve
31 aralığa dek sürecek olan Helsınkı Uluslararası Afiş
Bienali'nde ise. Bülent Erkmen'in "AIDS" Konulu
afişi sergileniyor.
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
-k-kick Aşçı, Hırsız, Kansı ve Âşığı
• •
•••
•
•
• •
•
•
• •••
• ••
•
•
Apollo 13
Barcelona
Cesur Yürek
Çılgın Aşk
Denizde Isyan
Dolores
ilk Şövalye
Su Dünyası
Ulısin Bakışı
Ülke ve Özgürluk
Yasak İlişki
Zor Ölüm 3