29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS1994 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Dinvevicdan özgürlüğü Bize göre 24. maddede bir değişiklik yapılmalıdır. O da laiklikle bağdaşmayan, din ve eğitim kültürünü zorunlu dersler arasına koyan 2. fıkranın maddeden çıkanlmasıdır. Laikliği koruyucu hükümler yürürlükte kalmalıdır. HALİT ÇELENK Hukukçu A anayasa sonınu' başhklı geçen yazı- mızda gündemde olan anayasa deği- şikliklerinin kimi yönlerine değin- mış ve parçalı anayasa değişiklikleri- nin halkırruzın beklentisine yanıt vere- meyeceği ve bunun sakıncalan üzerin- de durmuştuk. (Cumhuriyet 7/7/994) Bugün de anayasanın 'Din ve vicdan özgürlüğü" başhklı 24. maddesine iliş- kin tarüşmalan değerlendirmek isti- yoruz. Din ve \icdan özgürlüğü konusu ve giderek anayasanın 24. maddesi. özel- like Sıvas olaylanndan sonra şeriatçı- bk, laiklik, demokratik laik cumhuriyet tartışmalan biçiminde Türkiye'nin gündemine yerleşti. Bilindiği gibi 2/7/993 günü Sıvas'ta Madımak Ote- li'nde 37 yazar, sanatçı, aydın insan, şeriat yanlısı bir grup ve onun lahrik ettiği bir kalabahk tarafından yakı- larak öldürüldü. Bu yabanılca (vahşi- yane) olay, devletin üst yönetiminin inanılmaz edilgen tutumuna karşın kamuoyunda büyük yankılar yaptı, tepkiler yarattı. Bu olayın yasama hazırhk çalışma- lanna yansıması, SHP'nin. Terörle Mücadele Yasası'run düşünceyi ceza- landıran 8. maddesine laiklik karşıtı e\- kmlerin konulmasını tstemesiyie baş- ladı. Bu isteme göre 8. maddede yer alan "Devletin ülkesi ve miDetiyle bö- lünmez bütünlüğünü bozucu propagan- da" yapanlar yanında laiklik karşıtı eylemlerde bulunanlar da şiddet yön- temlerine başvuımalan haHnde ceza- landınlacaklardı. Anımsanacağı gibi hükümet ortağı DYP'nin karşı çıkma- sı ile sözü geçen madde bir sorun hali- ne gelmiş ve çalışma sonuçsuz kalmış- ü. Aradan aylar geçtikten, iktidar ve muhalefet partileri anayasa değişiklik- leri konusunda uzun süre suskun kal- dıktan sonra kimi anayasa maddeleri üzerinde parçah da olsa değişiklik ça- lışmalan başladı. Bunlann en önemlisi anayasanın din ve vicdan özgürlüğü başhklı 24. maddesi oldu. 24. madde şöyledir: "Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14. madde hükümJerine aykın olma- mak koşuluyla ibadet, dini ayin ve tö- renkr serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere kaülmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zortanamaz; dini inanç \e kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devle- tin gözetim ve denetimi altında yapdır. Din kûltürû ve ahlak öğretimi ilk ve or- taöğretim kurunüarmda okutulan zo- runlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak kişflerin kendi isteğine, kûçûkkrin de kanuni temsiJcisinin talebine bağlıdır. Kimse, devletin sosyal, ekonomik, si- yasi ve hukuki temel düzenini ktsmen de olsa, din kurallanna dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla, her ne suretle olursa oisun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayüan şeyleri istismar edemez ve kötûye kullanamaz." Bu maddenin son fıkrası, devletin sosyal, siyasal ve ekonomik yapısının din kurallanna dayandınlamayacağı hükmünü getirmiş ve böylece Tür- kiye'de teokratik bir devlet kurulması- ru başka bir deyişle şeriat devleti kurul- masını yasaklamiştır. Böyle bir devletin niteligini anlayabilmek için şeriaü açıklayan şu satırlan okuyahm: "Şeriat, AUah'm iradesini gösteren ve bütûn Islam toplumları için gecerli olan tek yasadır. Bu yasa ile Müslü- man toplumlar, evrensel bir tslam dev- leti hükümranhğı altında birleşecektir. Şeriat Allah'ın iradesini gösteren ilahi bir yasa olduğundan tartışılamaz ve in- sanlar tarafından değiştirilemez. Bu yasa insarun ya da inananlann nasıl ibadet edeceklerini göstermekle kal- maz, aym zamanda ekonomik ilişkiler- den politik yaşama, kadın erkek ilişki- lerinden yemek yemeye, giyinmeye ka- dar yaşamın her alanını düzenler. Bu düzenleme ilahi bir köke sahip olduğun- dan ınsanlann gehştıreceğı her yasa- dan, düzenleme ve kunımdan taıttsma- sız üstün olacaktır." (Cumhuriyet 9/7'994s.4) Bu açıklamalar, şeriatın. değiştiril- mesi olanaksız bir devlet yönetim biçi- mi ve bir yaşam tarzı olduğunu göster- mektedir. Basınımıza yansıyan son partiler arası tartışmalarda ANAP, anayasa- nın yukanya ahnan 24. maddesinden laiklik ilkesinin çıkanlmasını, din der- sinin zorunlu olmasını istemiş, "Biz 163. maddeyi kaldırdık, eserimize sahip çıkıyoruz" demiş; RP de ANAP'ı des- teklemiş; SHP laiklik konusunda ödün verilemeyeceğini vurgulamış; Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk da düşüncesini "Laiklik halkın temina- tı altındadır" biçiminde açıklamıştır. Böylece laiklik konusunda ortak bir görüş sağlanamayacağı anlaşılmıştır. (Cumhuriyet 17 6 994) Laiklik karşıtı bu düşünce ve politi- kalara nasıl gelindi? Bunun kaynağı- nın 1924 yıhnda kabul edilen öğretim birhği ilkesinden verilen ödünler oldu- ğu tartışmasızdır. 1947'lerdebaşlayan, 1950'lerde yoğunlaşarak günümüze kadar süren bu ödünler bugünkü so- nucu doğurmuş, imam-hatip okullan ve Kuran kurslan bu politikalann odaklannı oluşturmuştur. ANAP söz- cüleri anayasanın 24. maddesindeki laikliği koruyucu hükümlerin kaldınl- masını isterken "Biz 163. maddeyi kal- dırdık, eserimize sahip çıkıyoruz" de- mektedirler. 163. maddenin kaldı- nlması, laik ve demokratik Cumhuri- yet açısından, beraberinde büyük sa- kıncalar getiren bir girişim olmuştur. Değerli hocalanmız Hrfzı Vefclet VeK- dedeoğlu, Prof. Bahri Savcı, Prof. Mu- ammer Aksoy, Prof. Mustafa Altıntaş ve daha birçok değerli anayasa ve siya- set bilimi öğretim üyeleri, bu sakınca- lan açıklamışlar, girişime karşı cıkmışlar, Ceza Yasası'run 163,1. maddesinin kaldınlmaması gerektiği- ni savunmuşlardır. Bizim de katıldığımız bu değerlen- dirmelere karşın dönemin Cumhur- başkanı Turgut özal, düşünce suçlan- na son verme görüntüsü altında Te- rörle Mücadele Yasası'nın 23. madde- siyle Ceza Yasası'nın 140, 141, 142 ve 163'üncü maddelerini kaldırmışür. Girişimde temel amaç, laikliğin gü- vencelerinden birisi olan 163. madde- nin kaldınlmasıydı. Çünkü Sovyetler Bırliğı'nin dağılmasından sonra sağ si- yasal iktidarlar açısından 140, 141, 142. maddelere zaten gerek kal- mamıştı . Ama bu durum açıklanmadan, dü- şünce suçlannın türnü kaldınlmak is- teniyormuş görüntüsü altında, mak- satlı bir gerekceyle 163. madde de kaldınldı. Böylece laiklik karşıtı ey- lemler yaptınmsız bırakıldı. Bugünkü aşamada sağ partiler bir adım daha atarak anayasanın 24. maddesinin "Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel dü- zenini ktsmen de olsa din kurallanna dayandırma amacıyla, din duygularını istismar edemez ve kötüye kullana- maz" hükmünü de ortadan kaldırmak istemektedirler. Bu durumda din kül- türü de bu maddeye göre zorunlu dersler arasında kalacağına göre şeriat devletinin, teokratik devletin yollan tamamen açılmış olacaktır. Bize göre 24. maddede bir değişiklik yapılmahdır: O da laiklikle bağdaşma- yan din ve eğitim kültürünü zorunlu dersler arasına koyan 2. fıkranın mad- deden çıkanlmasıdır. Laikliği koruyu- cu hükümler yürürlükte kalmahdır. Konu yaşamsal önem taşımaktadır. önümüzdeki yasama çalışmalannda, iktidar ve muhalefet partileri, demok- ratik, laik, sosyal cumhuriyetin korun- masında önemü bir sınav verecekler- dir. ARADABIR CELAL BORATAV AtatürkçüDüşünce Demeği İzmir Şubesi Halkla İlişkiler KomBşk. Çajjdaşlaşma ya da?.. Ara yerel seçimler sonuclandı. Basın ve yayında çe- şitli yorumlar çıktı. Sol partiler için yazılanlar hep aynı; "Soldasorun var", "Birleşin", "Solunçöküşü", "Bubaş- kanlarileolmaz", "Kötü örgütyapısı" gibi. Bunlarıhepi- miz biliyoruz. Birleşmenin, bu kafalarla ne kadar zor ol- duğunu da biliyoruz. Hatta, çoğumuz birleştikten sonra da bu kafalann değişmeyeceğini ve yine solun Türkiye'- nin çehresini değiştirebilecek köklü kararlar alamaya- cağını da biliyoruz. Medyamız, bu mini seçimlerden sonra sağ için ne di- yor? "RP engellendi", "RP durduruldu", "Sağduyu ha- kim oldu ve oylar, kazanma şansı yüksek olduğu düşü- nülen bir merkez sağ partiye kaydı", "Ikili seçim siste- mine gidersek Refah, mümkün değil iktidara gelemez." Çok güzel! Bunu yazanların hepsi de geçmişteki ve şu andaki mevcut kendi düzenlerini, rantlarmı koruyabilme umudu ile sevinçliler. Bu kadar aymazlık görülür şey değil. Bu merkez sağ partilere RP korkusuyla oy verenler de aynı şekilde bir aymazlık içindeler. Yıllarca gericilere ödün veren hep bu merkez sağ par- tiler değil mi? Ezanı Arapçaya çevirmekle başladılar, imam-hatip liselerinin sayısını, Türkiye'ye daha gerekli olan meslek okullan sayısının üzerine çıkardılar. Dene- timsiz Kuran kurslan, öğrenci yurtları ve kamplar kura- rak gençlerin beyinlerini yıkayan, Atatürk düşmanı hatta daha önemlisi cumhuriyet düşmanı, sevgiden yoksun bir kuşak yetiştirmeye çalışan tarikatlara göz yumdular. mArkostlT.Sayfoda Oradabir köyvar; bizimdeğil AYŞEİLHAN B ir turizm mevsimi daha geldi; geciyor. Doldu. dolmadı; ne bıraktı ve başka... Falcıhkla olmaz; hesaph kitaph ince bir iş bu. Seçenekler arttıkca arti- yor. Bölgelerin gönlünde as- lanlar yatıyor; bu arada yayla, köy turiz- minden de sık sık söz edilir oldu. Anılanmda, belleğimde yer tutan bir köy var; onu anlatmak istiyorum: Uttendorf. Avusturya gezilerimizden birinde, Yukan Avusturya eyaletinden aynhp Salzburg'da birkaç gün dınlenerek kentin tepesinde taç gibi duran. Orta Avnıpa'nın en iyi korun- muş kalesini, Mozart'ı duyumsaya du- yumsaya seyrettikten sonra kenü' ikiye bölen Solzah ırmağı boyunca güneye ini- yoruz. Onuncu ay olmasına karşın her yer- de turist kayruyor. Zaten Avusturya'da turist mevsimi yok gayri, her zaman insan dolu. Eşimle birhkte, iflah olmaz tren dostlan olarak Avusturya'run o her bakımdan mü- kemmel trenlerini hiçbir taşıt türüne değiş- miyorduk. Salzburg dönüşü program de- ğiştirip bir köy görmek ve ucuz yaşamak için UttendorTta mola verdik yolculuğa; eski bir köy hanına (!) indik. Geniş, güzel, düzenü, iyi döşenmiş pansiyona (gasthaus) han demek geldi içimizden. Adı köy bura- nın; turistik açıdan korkunç bir aûlım ile kasabahğı bile aşmış. Yakmında hidroe- lektrik santrallan var ve önemli hayvana- lık merkezlerinden biri olduğundan, zaten canlı ve zenginmiş. Turistik hale gelince, Tann büsbütün yürü ya kulum demiş. So- kaklanndan hayvan pisliği yerine döviz akıyor. Sürülerle Montafon cinsi büyük- baş hayvanlar ve domuzlar (o zamanlar sevgili Ekmekçi'yi tanımıyordum ki kulak- lannı çınlataydım), bakımh otlaklarda sah- nıyorlar. Akşamlan memeleri süt dolu, kiminin boynunda asıh çıngıraklarla mü- zikli dönüşleri yüzleri güldürüyor; ama benim gözlerimi yaşartıyordu. Çünkü An- kara'da terminalden havaalanına giderken otobüsten gördüğüm bir sığır sürüsü gözle- rimin önünden gjtmiyordu: Takır takır kemikti herbiri. Otlaklanmızı kimler yok etmişti? Munr politikaalardan bir kez da- ha yaka silkiyordum. Ormanlara uzanan koyak (vedi) içinde- ki bir sırtı süsleyen bir güzel köyü unuta- mam. Odalarda köy işi tahta oymaahğını da gösteren karyolalar, yine yerh yapım gardroplar, güzel aynalar, konsol, tahta işi perde plaklan vardı. Yerlere, tıpkı bizdekı gibi bezlerden dokunmuş tertemiz yol ke- çeleri serilmiş, kimi yerleri bastıkça gıarda- yan merdivenler ve her yerdeki gibi garip- hkler getiren akşamlar... Nefıs, çeşith köy çorbalan, sıcak sebze garnitürlü pek lezzet- h şnitzeller, salatalar, köy çörek ve pastala- n ile sıkıca karnırruzı doyuruyorduk. Hele tadına doyutaıaz kahvaltılara diyecek yok- tu. Gezilerde her zaman böyle bol yiyemi- yorduk. Jlkemiz, yeterince yemek; çok gezip, çok görmekti. Çevreyi tanıtan otobüs gezileriyse kusur- suzdu. Hoşsohbet yerh' şpförlerin konuş- malan ayn tat katıyordu gezilere. Hele bir tanesi gülmekten kırdı geçirdi milletı. Ona sordular: Köyde görülecek şeyler?.. Yanıt: Papaz. Beni zaten gördünüz. Kızı kayakçı; kış olimpiyatlanna katılıyormuş... Ana sıradağ dikey, buzullann kazdığı basamak vadiler ve yine dikey dağlar ara- sından kıynla kıvnla çıkıldıktan sonra tele- feriklerle iki aşamah yüksehşler... O aşa- mah koyaklardaki buzul göllerine baraj- larla sulan topluyorlar. Bir yanda geniş buz alanlan, öbür yanda üzerimize vuran kızgın güneş; dağlar çelişkilerle dolu. Bir gün de, köyün batısındaki ünlü ko- yaklardan Pinzgau'ın sonundaki (Krimler Falle) Krimler Şelalesi'ne gittik. Orada ne kıyametler kopuyordu üç katta. Şelalelere yeterince yaklaşmak için göz, gönül doyu- ran orman yollan açılmış. Parmakhklarla çevrih, kürsü gibi yerlere kadar sokulup şe- lalelerin yağmuruna tutuluyor yüzler; nem- li bir serinÜk ve buğu içinde kahyor ürpe- ren vücutlar. Uzatmak gereksiz; şunu söylemeliyim ki doğa güzelliği yetmez tunzmde ilerlemek için; bu güzelliklere insanlann akılh elleri değmeli, sihirbaz gibi. Turizm sunuştur bir yerde; çekici, güzel sunuşlar gerekir. Han adım taktığımız köy pansiyonunun sahibi olan hanım ise bir başka alemdi. Az konu- şup az gülen bu bayan beni çok düşündür- müştür. Gevezelikle eksiklerini gidereceği- ni sanan cinsten değildi; dalavere ise defte- rinde yazmıyordu. Müşterilerini dıkkatle inceleyip, herkesin eğilimini saptayıp ona göre davranarak gönüller fethediyordu. Nedense bizi sevdi; aynhrken biraz hüzün- lü, "Blei ben sie" (sağhkh kahn) dedi. Si- nop'un sakin iç limanını anımsatmıştı bana yüzü... PENCERE Son YüzyıMa Nakşflerin Küometre Taşlapı... Başlangıçta din vardı. Mezhep ve tarikat yoktu. Araya toplum ve insan girdi mi, ister istemez dinler çatlayacak, ağaç dalları gibi mezhepler ve tarikatlar olu- şacaktır; üstelik hepsi birbiriyle hısım akrabadır; tümü de alacalı, sisli, gizemli, dallı-budaklı, pusludur; içlerine daldın mı, çıkamazsın; tümü de şeyhlerin kerametine dayalı olup, halifelerin tutumuna bağlandığından, za- man ve mekan içinde nereden başlayıp nereye gittikleri- ni kestirmek zordur. Nakşibendilik de Sünni mezhebinin bir tarikatıdır, ül- kemizde yaygındır. • Tarihimizdeki ünlü '31 Mart Vakası'nın kahramanı Derviş Vahdeti, Nakşibendi idi. 'Volkan' adlı gazeteyi çıkaran Derviş Vahdeti'nin arka- sında 'Ittihad-ı Muhammedi Cemiyeti' vardı. 31 Mart kı- yamı bastırılmca, 1908 Meşrutiyet inkılabına karşı ayak- lanan Vahdeti darağacına çekildi. 1923'te 'CumhuriyetDevrimi' gerçeMeşti; 1924'te/)/7a- fet kaldınldı... 1925'te de Şeyti SaK başkaldırdı.. Şeyh Saitde Nakşibendi idi.. 1930'da Menemen isyanı patlak verdi. Kıyam eden yo- bazlar öğretmen ve yedeksubay Kubilay ın kafasını kör testere ile kestiler. Mürtecilerin başında Nakşibendi tari- katının önderlerinden Derviş Mehmet vardı. Gençliğinde Derviş Vahdeti'nin Volkan gazetesineya- zan31 Martçı SaldNursi 1909da Isparta'yasürülmüştü; 1925'te Şeyh Sait isyanı nedeniyle mahkûm oldu; Nakşi- liğe dayanan Nurculuğu geliştirmeyeçalıştı; su katılma- mış bir şeriatçıydı; cumhuriyet, laiklik ve Atatürk düşma- nıydı. Said Nursi'den sonra Nakşi bayrağını Şeyh Mehmet Zahid KoHcu eline aldı... Mehmet Zahid Kotku, 1952'de Nakşibendi tarikatının başma geçti; Diyanet Işleri Başkanlığı'nın himayesinde gelişti; 1958de IskenderpaşaCamisi'neatandı. Bucami 1980e kadar devletin gözetimi altında Nakşi karargâhı oldu. Kotku, Erbakan'ı yetiştirdi. özal kardeşleri de... 1990'lar Türkiyesi'nde camiler tarikatlarca paylaşıl- mıştır; devlet memuru olan imamlar, Hazine'den maaş- larını alırlar; ama, Diyanet Işleri Başkanlığı'ndan çok, bağlı bulundukları tarikat şeyhinin gözünün içine bakar- lar... Nakşibendiliğin son yüzyılındaki kilometre taşları: Derviş Vahdeti.. Şeyh Sait.. Said Nursi.. Mehmet Zahid.. Ardından gelen Nakşilerin en yaman politikacıları da Erbakan ile özal... Refah Partisi, Nakşibendi partisidir. Ancak öteki partilerin üzerinde Nakşilerin etkisi cılız sayılmasm... RP-ANAP-DYP arasında sık sık görülen ortak tutum ve davranışlar bu yüzdendir... Türkiye'de işçi sendikalarının siyasal partilerle ilişki- leri 12 Eylül hukukuna göre yasaktır; üikemizde partiler, işçi sendikalarıyla. gençlik örgütleriyle, kadın kollarıyla değil, tarikatlarla işbirliği yapıyorlar. • Türkiye Cumhuriyeti'nde siyasete girip partinin başı- na geçmek isteyen lider adayının, önce tarikat şeyhinin elini öpüp ruhsat almasına ne buyurulur?.. Demokrasinin temel ilkesi olan laikliği koruyabilmek için, toplumun son kırk yılda çok değişen siyasal coğraf- yasının topografyasını yeni baştan çıkartmak gerekiyor. Eslcilerden, Kirlilerden Kurtulun! Santrifüjlü, merdaneli veya otomatik çamaşır makinenizi* Arçelik Yetkili Satıcısı'na verin, 3.500.000 lira peşinata sayılsın. Yepyeni FullAutomatic'lerden istediğinizi alın. (*) • Mini çamaşır makineleri uygulama kapsamı dışındadır. • Çalışır dunjmdaki her morka ve model merdaneli, santrifüjlü ve otomafik çamaşır makinesi karşılığında peşin alımlarda peşin fiyattan 3.500.000 TL düşülecektir. • Taksitli alımlarda ise, bu tutar peşinata sayılacaktır. • Eski çamaşır makinenizi Arçelik evinizden alacak ve yeni makineniz Arçelik Yetkili Servisi tarafından ücretsiz monte edilecektir. • Fiyaflorımıza KDV dahildir. KDV veya diğer vergi oranlarında olabilecek değişiklikler fiyatlanmıza yansıhlacaktır. • Bu Kampanyamız 31 Ağustos 1994 tarihine kadar geçerlidir ÇAMAŞIR MAKINELERI PESIN PESINAT+6 TAKSIT PESINAT+9 TAKSIT PESINAT+12 TAKSIT FUUAUTOMAT1C 1600 FULLAUTOMAT1C 3300 FUIİAUTC^ATIC 3500 FULLAOTONAATIC 2200 FULLAUTOMAT1C 2600 FULLAUTOAAATIC 2800 FUUAUTOMATIC 4500 FUUALJTOMAT1C 5500 E 24.650.000 16 300 000 21.300.000 26 100 000 19.250.000 24 000 000 26.250.000 31000.000 PtŞlNAT TAKSfT TOftAM FİYAT o° o o' 4? 4.230.000 2600 000 3.580.000 4515000 3.175.000 4 105 000 4.545.000 5 475 000 28.880.000 19100 000 24.980.000 30 590 000 22.550.000 28 130 000 30.770.000 36 350 000 PE5İNAT TAKSfT TOPIAM ^ A T O #• 3.295.000 2 045 000 2.795.000 3510000 2.485.000 3 200 000 3.535.000 4 245 000 33.155.000 21 905 000 28.655.000 35.090 000 25.865.000 32 300 000 35.315.000 41 705 000 PEŞİNAT TAKSIT TOPIAM FtYAT O o' Eski çamaşır makinesi getirenler, peşinat ödemayecekler. 2930.000 1835 000 2495.000 3120 000 2.220.000 2 845 000 3.140.000 3 760 000 38.660.000 25 520 000 33.440.000 40 940 000 30.140.000 37 640 000 41.180.000 48 620 000 Marlcası ne olursa olsun, eski çamaşır makinenizi verin,yepyeni bir Arçelik FullAutomatic alın! T ü k e t ı c ı D a n t ş m a S « r v t s ı O 8OO 211 40 21 - O 800 211 40 23 - O 800 211 40 23 • Kampanyamız, Sanayı ve hcarel Bokanlığı'nm 25 05 199i tarıMı, 21940 sayılı Reimi Gozete'de ı/on edilen lebliğe uygundur • Uronlenmız Arçelıi Veltı/ı Sotıcıhn ndantes/ımedıhr • Arçelık 'Sofıs", Karaoğoç Cod 2/6 80330 SOthce, hkjnbul ARÇEI-İIC
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear