18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 6NİSAN1991 Interesso Devlet politikalarının dış ilişkilerde aşağı yukarı tek ölçütünün (kriterinin) para olduğu görülüyor. Bunun günümüzdeki ölçüsü, ödemeler dengesini rahatlatacak bir araç olarak "güçlü devletlerin parasıdır". Yani "konvernbl" para. Bu dövizi ödeyen herkese, hatta çetelere, her devlet, istediği şeyi veriyor. En başta, insanlan yok eden nesne olan silahı! ÇELİK GÜLERSOY Bu sözcüğü ilk duyduğumda, henüz 18 ya- şındaydım. Şimdiki gençler bu kavramı çok daha erken öğreniyorlar ve 18 yaş için de "henüz" diye bir ek bile yapılmıyor. Yıldız'da, Serasker Konağı onanlmaktaydı. Iç kapı ve duvarlar için bir Italyan boyacı işe başladı. Adam bir Lövanten. Ailesinin işleri bozulunca, bunu okutamamışlar. Türkçesi de çok zayıf, o vakitler bu yadırganmaz, hatta Beyoğluluğun bir gereği sayılırdı. Konakta o durmadan fırça sallıyor, ben de bir yerlerde, aralıksız okuyorum. Sabahları, gazete Gün boyu ders kitaplanm olan hukuk. Akşamlan, gün batarken (ve ulu çamların o tabloyu sessizce seyre daldığı saatte) şiir. Bo- yacımız, bir gün çalışmasına ara verip bana soru yöneltti ve aramızda şöyle bir konuşma geçti: (Gerekli Türkçe sözcüğü bulamadığı za- man "Siz nâsin diyorsünüz?" diye bana so- rarak). "—Neden böyle hep okuyorsunuz? — Nedenini hiç düşünmedim. Bir ahşkanhk. Bel- ki dünyayı anlamak için! —Bunun için uzun okumanız gerekmez. Ben size hayatın özetini söyleyeyim. —Ya! Neymiş —Interesso! Interes- so! Hayatta sade o vardır (ve boşuna arama- yın) başka bir şey de yoktur!" Bir an, bu "Interesso"nun ne olabileceğini düşündüm ve Fransızca "interef'nin karşılığı olduğunu anladım. Yani çıkar (menfaat). Ama garibime de gitti, yaşamın bu kadar tekdüze ve gerçeğin de bunca yahn ve kaba olabilece- ği. Lafı o gün uzatmadım. Sonra aradan, işte yıllar geçti. Fakat geçen zaman, her alanda ve ne yazık ki hep Ludovik'i doğruladı. Şimdj, bu sütunun boyu oranında, olaylar ve örneklerle bir düşünelim. İşe, en üst ve esas kuruluş olan devlet kavramından başlayalım. Bilindiği gibi devlet, "toplumun genel yöne- tim için kurduğu yazıb kurallardan ve gelenek- Ierden oluşan, mekanizma"dır. Bu çark, na- sıl, neye göre ve neyi temel alarak işler? Diye- lim dış ilişkilerde? Sonra Sokrates yöntemiy- le sormayı sürdürelim: Neyi ya da neleri temel alabilirdi? Din birliği, dil ortaklığı, köken ya da ırk akrabalığı gibi kaba ve doğrudan çıka- ra en uzak öğeler akla gelir. Hayır! Uygulamada, devlet politikalarının dış ilişkilerde aşağı yukarı tek ölçütünün (kri- terinin) para olduğu görülüyor. Bunun günü- mUzdeki ölçüsü, ödemeler dengesini rahatla- tacak bir araç olarak "güçlü devletlerin para- sıdır". Yani "konvertibl" para. Bu dövizi öde- yen herkese, hatta çetelere, her devlet, istedi- ği şeyi veriyor. En başta, insanları yok eden nesne olan silahı! Körfez bunahmı, bunu dört dörtlük ortaya koydu. Sosyalist ve kapitalist, yelpazenin her ucu, bu bir tek konuda tam bir birlik sağlamışlar. Tarih boyunca... Gerisi, yani örgütler, antlaşmalar, demeç- ler, devlet ziyaretleri.. hepsi, Ludovik'in fırça ile salladığı boyalardan başka bir şey değil. Bu, filozofik ve etik açıdan, utamlacak bir durum. Ne var ki biz yine Sokrates gibi ana gerçeği bulmak üzere sormayı sürdürelim: Pe- ki bu niye böyle? Devletler neden böyle dav- ranır? Devlete yön veren temel nedir? Fransız toplumbilimciler (sosyologlar) "Toplum psikolojisi" gibi biraz soyut kavram- lar üretmişlerdir. Bireyci İngiliz toplumu ise her şeyi kişilere indirger. Ben de o anlayışa yat- kınım: Devletleri ve toplumları nasıl, kişiler oluşturmuşsa, onlann davranışını da yine en son planda, insan olgusu belirler. Devletler, döviz için ölüm kusuyor. Çünkü insanlar da para için ve çıkarları için her şeyi yapıyor. Şimdi bu insan psikolojisine biraz inelim. Neden insanlar, çıkarını her şeyden üstün tut- makta? Bunu analiz edince, şu olgular çıkı- yor: İlk çekirdek, insanın içindeki yabanıl (vahşi) doğaya karşı "kendini koruma içgüdüsü" ile başlayan bir dürtüdür. Sonra, bir yandan zaman ve yaş, öbür yandan toplu- mun örgüsü, bunu geliştiriyor. Durumu, bir çığ topuna benzetebiliriz. Bu çeşitli boylardaki kar yumaklarırun hepsinin ortasında, bir ilk çekirdek (nüve) vardır, de- ğil mi? İşte o, insan nefsi ve bencüliğidir. Son- ra çığın, düştüğü dağın yüksekliğine göre bo- yut kazanması gibi insan içindeki bu ilk ben- cillik de, adamın (ya da kadının!) yaşamdaki yerine ve gücüne göre büyüye büyüye, önüne çıkan her şeyi ezer-geçer hale geliyor. Buna karşı hiçbir baraj oluşamıyorsa, bu da çevre- dekilerin çıkar düzeninden kaynaklanıyor. Bu olgu, tarih boyunca, genel olarak hep egemen kaldı. Öyle ki peygamberler bile bütün savunca- larım (tezlerini) ve mesajlarını, iyi tanıdıkları insanların bu tutkusuna dayandırmış değiller midir? Cennette ruhları bekleyen nimetlerin anlatımlan ve listeleri, bu dünyada verilenle- ri bile geçer. Bu genel tablonun dışında kalan figürler vardır, ama tarihte örnekleri azdır, günümüz- de ise daha da eriyor. Toplum olarak Küçük Asya'da kurulan son bin yılın Türk gruplan ile sadece Endülüs'te- ki Arap devletinin, kendini maddi çıkardan, yine en çok soyutlamaya çalışmış örnekler ol- duğunu yazmak, duygusallık değil, bilimsel- lik gereğidir. "Vakıf olgusunun en yaygın ol- duğu toplum, yine şu bizim toprakta yaşayıp gitmiş olanlardır. Vakıfta çıkar öğesi hiç yok mu? Kimisinde var: Sultanın el koymasına karşı soy-sopunu korumak gibi. Ahreti kazan- ma amacı da var. Ama bu "cennete bilet he- vesi", dunyanın hazır tamahlarına oranla, da- ha az bir avanta beklentisi sayılmalıdır. Ayrı- ca pek çok vakıfta, bu motif de yoktur, top- luma hizmet amacı ağır basar. Vakıf ilkesine dayalı eski toplumun içinde, bir de mistik düşünce sahipleri, yani veliler, ermişler ve kendinden vajgeçenler vardı ki bunlar, ruhlarmı maddeden en çok arıtmış ve dogrusu en yüce kişilerdi. En başta da bugün- lerde adı biraz geçen Emre Yunus. "Ne var- hkla övünürüm/ Ne yokluğa yerinirim/ Aş- kın ile avunurum/ Bana seni gerek seni" de- yişi, tüm insanlığa onur veren, ve ahlakta eri- şilebihniş en uç noktadır. Bu yolun yolculan- nı ben, "elindeki görüneni, görünmezle değişenler" olarak nitelendiriyorum. "Interes- so"nun kökünden kazınabildiği en üst düzen buydu. Toplumdaki sancı Bu felsefeden, Türk toplumu, tarihte öbür diyarlara göre en çok etkilenmiş olan bir ci- han köşesiydi. 30-40 yıl var ki dış etkenler, bu eski yapıyı değişmeye zorlayıp duruyor ve gü- nümüz kuşağı da bu yeni dinamizmin sancı- larını yaşıyor. Bir süre önce bir Amerika ge- zisinin izlenimlerini yazan ünlü ve popüler bir işadamı, "Amerika'yı Amerika yapan, para kazanma hırsıdır. Bu tutku, ilerlemek isteyen her ülkeye ve bize, örnek olmalıdır" diyordu. Amerika ve ilerlemenin bir türü için bu göz- lem, doğru olabilir. Ama bize ne derecede "kabil-i Utbik"tir, ya da bu, ne denli doğru olur? Her malzeme, her işlemi kaldmnaz ki? Ba- na kalsa, cama, çimento sıva çekilmez. Olsa olsa, altın suyu ile nakış ya da boya ile resim yapılması gerekir. Aynca, birçok belirti açıkca gösteriyor ki üstünde yaşadığımız gezegen, mahvolmaya doğru hızla sürükleniyor. Buna da yol açan, temelde para hırsı değil de ya nedir? PENCERE EVET/HAYIR OKTAYAKBAL İki Önemli Konuda... TMMOB Orman Mühendisleri Odası Başkanı Sayın Prof. Dr. Tahsin Tokmanoğlu'ndan aldiğım bir mektubu okurları- ma sunmak istiyorum. Tokmanoğlu, 21 Mart Dünya Orman- cılık Günü'nde gazetelerde gereken yayınlar yapılmadığı için üzürrtü duymuş. Orman sorununun ülkemiz açısından önemli olduğunu belırtiyor. Tokmanoğlu nun mektubunu olduğu gi- bi sütunuma almakta yarar görüyorum: "Almanya'da yaşayan yurttaşlarımızla geniş çaplı konuş- malar yaptığınızı yazıyorsunuz. Herhalde çeşitli kademeler- de yaşayan veya çalışan yurttaşlanmızla görüşmüşsünûzdür. Çoğunluğunun, ülkemizdekine kıyasla oldukça yüksek gelir getiren işlerde çalışmaktan mutlu olduğunu, fakat içlerinde bir eziklik duyduklarını yakından algılamışsınızdır. Onlar eziklikterini içlerine gömerek belirtmemeve çaJışsalar dahi, sizin hissetmemenize olanak yoktur. Ağır ve beğenil- meyen işlerin yurttaşlanmızın üzerinde olduğunu, omeğin so- kaklardakı çöpçülerin birçoğunun Türk olduğunu görmek, in- sanı canevinden yaralıyor. Bu görüntüier insanı, ister istemer şu sorulara yanıt bulmaya zorluyor: Bu gençlerimizi biz kendi ülkemizde işlendiremez miyiz? Doğal kaynaktarımızı tam kapasrtede çalıştırıyoruz da bir mik- tar işgücü açıkta mı kalıyor? Bu sorulara olumlu yanıt vermeye olanak yok. Kendi mes- leğimden somut örnekler vererek düşüncemi açıklamak is- tiyorum. 45 yıkjır içinde bulunduğum ormancılık mesleği ve İÜ Or- man Fakültesi'nde yaptığım öğretim üyeliği, bana en önem- li doğal kaynaklarımızdan biri olan ormanlarımızdan, ileri ül- kelerdekine kıyasla çok az yararlandığımızı kesin olarak gös- terdi. Almanya ve Avusturya ormanlannda yakından tanıdı- ğım Türk işçileri, ülkemizdeki işçi ücretlerinin 3-4 katını alı- yorlardı. Oradaki ücretin yarısını verebilsek, hemen ülkemt- ze dönmeye hazırlar. Almanlar ve Avusturyalılar nasıl oluyor da ormandan sağladıkları gelirle. işçilerine bizdekinin çok üstünde ücret verebiliyorlar? Oradaki ormanlardan bizimki- lere kıyasla çok daha büyük bir verim sağlandığı kesin bir gerçek. Verimdeki fark, doğal koşulların farkından- ileri gel- memekte, sadece koruma ve işletme farkından ileri gelmek- tedir. Hatta doğal koşulların bizim lehımizde olduğu da bi- linmektedir. ileri ülkelerdeki orman koruma ve işletme yöntemlerini ni- çin ülkemize getiremiyoruz? Gerekli koşulları niçin oluştu- ramıyoruz? Sorun sadece orman mühendislerinin çalışma- sıyla çözümlenebilecek cinsten değildir. Bütün aydınların il- gilenmesi. ülke yöneticilerinin bazı sorunları "devlet problemi" olarak ele alması gerekmekiedir. Örneğin 20 mil- yondan fazla keçi, bugün ormanlarımızda otlamaktadır. İleri ülkelerın hepsi keçiyi kaldırmıştır, biz de kaldırabiliriz ve kal- dırmalıyız. Fidanları keçiler yiyince orman köylüsü işsiz kalmakta ve Avrupa yollarına düşmektedirler. Son birkaç gündür, işçi sim- sarlarınm Avrupa'ya gitmek isteyen işçilerimizi nasıl sömür- düklerini televizyon göstermektedir. Ormana ve diğer doğal kaynaklarımıza gereken önemi verirsek ve bu kaynakların ürünlerini işleyen sanayileri geliştirirsek insanlanmızın iş ara- mak için dtş ülkelere gitmelerine gerek kalmayacağı kantsın- dayım. Niçin Avrupa ülkeleri, birim orman alanından bizim sağla- dığımız verimin on katını sağlıyorlar? Bu sorun üzerinde hep birlikte düşünmeliyiz. Problem içtenlikle ele alınacak olur- sa, kesinlikle çözülebileceği kanısındayım. Bu ulus çok da- ha büyük problemleri çözmüştür. Ağaç bayramlarında diki- len fidanlann dahi korunamadığını görüyor ve çok üzülüyo- rum. 100 kg. odundan ortalama 60 kg. kâğıt yapıldığını, kâğıt fabrikalarının en önemli hammaddesinin odun olduğunu, acaba kaç aydınımız biliyor? Almanya ormanlarından elde edilen odunun % 95'i sana- yide kullanılıyor, % 5'i yakılıyor. Bizim ormanlarımızın verdi- ği odunun % 6O'ı yakılıyor, % 4O'ı sanayide kullanılıyor. Sa- nayide kullanılması gereken çok önemli bir hammeddeyi ya- kıyoruz. Almanlar, "Odunu yakıt olarak kullanmak vatana ihanettir" diyorlar. Ormanlarımızdan çok az üretim yapıyoruz, onun da bü- yük kısmını yakıyoruz. Böylelikle birçok sanayi kolunun, ör- neğin kereste, mobilya, kâğıt, kimyasal maddeler vb'nin ku- rulmasını ve yaşamasını engelliyoruz. Hem ormanda hem de bu sanayi kollannda çalışabilecek insanlarımızı Avrupa ülkelerine göndererek yollarda perişan ediyoruz. Doğal kaynaklarını bilimin gösterdiği şekilde işletmeyen bir ülkenin, gelişmesine ve ekonomisini düzeltmesine olanak yoktur. Bu bilimsel yöntemleri uygulayacak kapasitede tek- nik elemanlar ülkemizde bulunmaktadır. Aydınlarımızın, özel- likle ülkemiz yöneticilerinin, bilimin sesine kulak vermeleri zorunludur. Aksi halde daha çok uzun yıllar, çocuklarımız ve torunlanmız, Avrupa'ya çöpçülük veya diğer ağır işleri yap- maya gidecek ve aşağılanacaktır." * Konutbirlik Genel Başkan Vekili Sayın Oğuz Soydan'dan aldığım bir açıklamayı da okurlarıma sunmak istiyorum. Ko- operatifçilik gerçekten önemli bir sorundur. Bu alanda yararlı olanlar, başarılı sonuçlara ulaşamayan kooperatifler de var- dır. (Arkası /•:. Sayfada) TÜRKİYE İŞ B A N K A S I - B O R U S A N 0 T 0 İ Ş B İ R L İ Ğ İ Y L E . . . A K L I N I Z D A K İ B M W S İ Z İ N OLACAK! Lotaryaya Endeksli Devlet Olur mu?.. Corc İbni Buş. golf oynuyormuş. Meraklı gazeteciler çev- resini sarmışlar. Gazeteci — Özal'a 1 milyar dolar önerdiniz mi? Buş — Ne? Ne yapmışım ben? Gazeteci — Özal'a göre Türkiye'ye bir milyar dolar vermiş- siniz... Buş — Hayır. Gazeteci — Hayır mı? Buş — Hayır. • Gazeteler vazdı; biz de okuduk; Özal, Amerika dönüşün- de ayağının tozuyla Amerika'dan bir milyar dolar kopardığı- mızı açıklamıştı. Buş yalanlıyor. Ya tersi olsaydı, gerçekten Buş kesenin ağzını açıp Türki- ye'ye 1, bilemedin^, haydi bereket 3 milyar dolar verseydi, ne olacaktı? Ne mi olacaktı? Mr. Nono adıyla anılan bakanımız Amerikalılara açık se- çik diyesiymiş ki: "Bu parayı vermezsenız seçimi kaybederiz." V^llahi, ben yağdanlıkların, Köşkçülerin, dalkavukların ya- lancısıyım; bunlar bir umutla 'Özal 1 milyarı aldı'diye vaveyla koparıyorlar; ardından düş kınklığına uğruyorlar; 'aldımı, al- madı mı' tartışmasına gihyorlar; sonra bu iş yatıyor, başka kıyaklara girişiyorlar. • Neresınden tutsan dökülüyor. Kumaş çürümüştür, tutarsın, dökülür; ceset çürümüştür, tutarsın, dökülür; yönetim çürümüştür, tutarsın, dökülür; ba- sın çürümüştür, tutarsın, dökülür. Dökülüyoruz. Niçin? Çünkü Türkiye Cumhuriyefi'nde sorumsuz Cumhurbaşkanı, Amerika'dan dönüşte, uçaktan iner inmez 1 milyar dolar geliyor' diye hava basmaz, bu, onun ışi değildir, yetkisinde değildir, sorumluluğunda değildir; yasalara ve anayasaya gö- re bu.hükümet işidir. Cumhurbaşkanı 'kanun devleti'rim te- mel ilkelerini çiğniyor. Özal, ya 1 milyar dolar koparsaydı? Alkışlayacaktık... Oysa yanılgı bu noktada odaklaşıyor; hukuk devtetini bir yana itip, kanun devletini de çiğnemeye başladın mı, orta- çağ ılkelliğine çağrı çıkanrsın. * Körfez savaşında, Özal orta- ya atıldı, tek ayak üstünde ko- nuşmaya başladı: "1 koyup 20 alacağız." Kumar mı oynuyoruz? Amerika'dan çok Amerikan- cı dış politikayı, yetkisiz ve so- rumsuz Cumhurbaşkanı Özal, bildiği gibi yürütmeye başladı; anayasa, kanun viz geliyor; sır- tını ANAP Meclis Grubu'na da- yamış, sivil darbe yapmış, reji- mi değistirmiş, kimin umurun- da!.. Bir koyup yirmi alacağız ya!.. Amerikalı da saf Türk mille- tini yakalamış, boyuna gaza getiriyor; Çorc ibni Buş ve yar- dımcılan Özal'a kıyak çektikçe, bizim televizyon hop oturup hop kaJkıypr; gözü açılnaamış sığırcık yavrularının koltukları şişiyor; bizim Cumhurbaşkanı Buş'a akıl öğretiyor, Gorba- çov'a ders veriyor; vallahi 1 ko- yup 20 alacağız. Devlet yaşamında lotaryaya mı endekslendik?.. Kışilığinize uygun bir otomobil. Aerodinamık, şık ama yalın dizaynı tam sizın zevkinizi yansıtıyor. Sahip oldu- ğu teknolojık üstunlüklerıyle, gucuyle, konfor için en küçük ayrıntıların bile düşü- nülmuş olmasıyla, tam ıstediğiniz oto- mobil. BırBMVV... Evet, nıcedir aklınız BMVV'de... Siz BMW 3, 5 ve 7 Serileri dünyaca ünlü Auto Motor und Sport Dergisi'nin okurları tarafından, 3 yıldır olduğu gibi bu yıl da "en iyi otomobil" secildi. BMVV'ye simdi toplu para ödemeden, İş Bankası taşıt kredisiyle sahıp ola bileceksinız. Krediyi ödemek ıcın ise, faız oran- ları pıyasada gecerli faız oranlarının altın- da tutulmus 6, 9 ve 12 esıt taksıtlı sece- neklerden bırını tercıh edebılırsınız. Boylece hem paranızı ışınızde kul- de artık yeni bir BMVV'ye sahıp olmak... yeni BMVV'lerın lanmaya devam edecek, hem de BMW kullanma zevkinı sunduğu sürüş zevkıni yaşamak ıstiyorsunuz. j yaşamaya hemen baslayacaksınız. Bu isteğınızi sımdi kolayca gerçekleştırebıle- Lütfen bizı arayın, gorüselım. ceksınız. Çunku şımdi İş Bankası BMW almak isteyenlere BMW Türkiye Genel Mümessili 250.000.000 TL'ye kadar tasıt kredisi veriyor. 316ı'den Borusan Oto Servis ve Ticaret AŞ 750i'ye kadar... 3, 5 ya da 7 Serısı'nden diledığinız Istanbuhd) 152 44 05,Ankara:(4)128 25 69 Yollarda farkh bir dünya Sonuç?.. Sanıyorum ölüsü kandilli er- mişlerden Zekeriya Baba'nın ahı tuttu; 'Körfez savaşı kuma- n'nda kaybettik... Ya kazansaydık? İşte o zaman daha büyük lelakef olacaktı. Çünkü devlet yönetimini kumara bağlayan anlayış bir kez tuttu mu bu "sendronf ancak çok büyük bir felaketle iyileşebilir. Uygar dün- yada 'kanun devleti-anayasal devlet-hukuk devteti' boşuna icat edilmedi. Sorun 'Özal sorunu' değil. Soru şudur: Biz yasa devleti miyiz? Aşiret miyiz? Alışamadık Dr. İHSAIV ÜNLÜER'İ yitireli bir yıl oldu. Bir değil bin yıl da geçse sensizliğe alışamayacağız. Her an gönlümüzdesin. Yapıtların, gelecek kuşaklara çağdaş insan olmanın birer örneğidir. Eşi: Ecz. AYTEN ÜNLÜER Çocukları: AYSAN ve AYÇA ÜNLÜER TEŞEKKÜR EKtN'in kardeşi ÇAĞAN AYDIN'ın doğumunu gerçekleştiren İstanbul Tıp Fakültesi Kadın-Doğum Anabilim Dah'nın çok değerli öğretim üyesi Jinekolog Operatör Doç. Dr. ÖNAY YALÇIN'a Anesteziyolog Dr. AYLA AKMAN'a Anesteziyolog Dr. PINAR YAZiCIOĞLU'na ve servis görevlilerine sonsuz teşekkurler sunarız. ARIN-NECMİ NAMAL Türkiye Yazarlar Sendikası'nın 7. olağan Genel Kurulu'nun 2. kesin toplantısı 6.4.1991 cumartesi günü (Bugün) saat: 10.00 - 18.00 arası Cağaloğlu Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Salonu'nda 2821 sayılı sendikalar yasasının 10. maddesi gereği topfanacaktır. Üyelerimize duyururuz. T.Y.S. Yönetim Kurulu İSFALT-DÜZELTME 5 Nisan 1991 tarihli gazetemizde yayımlanan İSFALT A.Ş.'ye ait ihale ilanında son müracaat tarihi yanlışlıkla 17.4.1991 olarak belirtilmiştk Doğrusu 12.04.1991 olacaktır. Düzeltiriz. İ.Ü. İŞLETME FAKÜLTESİ İŞLETME İKTİSADI ENSTİTÜŞÜ MÜDÜRLÜĞÜ BORSA LZMANLIĞI PROGRAMI Akademik düzevde teori ve pratikte deneyim sahıbi uzman- lar tarafından, Enstitumoz bün- yesinde "Borsa Uzmanlığı Programı" dersleri verilecektir. — Dersler; 6 Mayıs 1991 gü- nü başlayacak ve 4 hafta (60 sa- at) sürecektir. — Ders saatleri, hafta içi gün- lerde oiup, başvuru sırasındaki taleplerin yoğunluğuna göre, 2 ayrı sınıf olarak ayrı saatlerde belirlenecektir. — En az lıse mezunu olan herkes bu programa katılabilir. — Seminer sonunda progra- ma katılanlara sertifika verile- cektir. — Dersler Şişli'deki binaraız- da yapılacaktır. Başvuru için: t Ü. tşletme Fa- kultesi tşletme îktisadı Enstitu- sü Avcılar - tSTANBUL Tel: 590 14 27/325-326, 591 39 64 / 591 44 91 / 591 99 78 SAYIN SATICILAR BİNLERCE ÇEŞİT KARTPOSTAL VE TEBRİKLERİNİZİ AND Kartpostal ve yayınlarından temin edebilirsiniz. Ankara Cad. 60/1 Sirkeci-İST. Tel.: 5224508-5191521 DİDİM'de BAYRAM TATİLİ 7 Gün 140.000 TL. Müstakil vlllalar Rez. (6355) 7437 Akşam: 362 98 67 LISKUR SÜRÜCÜ KURSU *Y*nl «mov dsfemin* göre' Devrelor: Hafta Sonu: 6rfeaı Hatalç»: 8rfeai KADIKÖY (SflöütlOçeşme Camti yani) 349 18 24-349 18 25 336 02 06-336 02 79 Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. METİN Y1LDIZ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear