18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 24NİSAN1991 Bedelsiz Konut A^azîlerî Varken... / Zonguldak maden işçilerinin konut yapmak için arsa-arazi satın almasına hiçbir gerek yok ki. Zonguldak işçisinin esasen kendisine özgülenmiş (tahsis edilmiş) planlanmış. ve... ve bedelsiz olarak sahip olacagı konut arazileri zaten var. TULUİ SÖNMEZ Hukukçu 30 Mart 1991 günlü Cumhuriyet gazetesin- de çıkan bir yazı insanı kara kara düşüncele- re sürükleyecek bir içerikte. Sayın Ali Doğan'- ın bir haber-röportaj biçimindeki bu yazıda- ki haber kısaca şöyle: "Genel Maden-İş Sen- dikası, Sanyer'de (İstanbul Sanyer) koopera- tif için 146 milyar liraya arsa aldı." Bu kısa- cık haber başlıgı, bırakın işin içinde olanları, olmayan sade vatandaşın dahi aklını karıştı- racak türden, hem de kaç bakımdan... önce soralım: 1) Zavallı çilekeş Zonguldak maden işçisinin Istanbul'un Sarıyeri'nde (Türkiye'nin en pa- halı semtlerinden biri) işi ne? (Şaka olarak da sorulsa: -vardiyaya nasıl yetişecek? yine de bir gerçek payı yok mu?) 2) Zonguldak'ta 50 bine yakın maden işçi- si var. Konut yapımı içinse 2 bin kişilik arsa satın alımyor; kim bu seçkin (mümtaz), yeğ- likli (riiçhanlı) 2 bin işçi? Işçiler arasına da mı ayrıcalıklar sokuluyor? Bizim bildiğimiz Zon- guldak 'ın 48-50 bin işçisi çoluk çocuklarıyla birlikte tek bir vücut gibidirler. Ve bunu Türkiye işçi hareketleri tarihinde eşi az görü- lecek bir olgunlukla kanıtlamışlardır. Daha dün kış kıyamet demeyip Ankara yollarına döküldüler tek bir yumruk gibi de çağ atla- dık deyu böbürlenenler, bu emekçi insanlar selini Eskiçağdan Yeniçağa geçirtmemişlerdi. Bu yeğlikli 2 bin kişi, bu bilinçli, yürekli yti- rüyüşün neresinde yer alıyordu acaba? Tepe- sinde mi? Omuzlan üstünde mi? 3) Onlann yıllarca çok yakınında olduk. Zonguldak işçisi dünyanın en çilekeş, o oran- da da en özverili işçilerindendir. O maden ku- yularının içüıe, toprağın kilometrelerce altı- na, mutlak karanhğa girmeyenlerin, onların çektikleri meşakkati düşünebilmeleri olanak- sızdır. Bu insanlann hak ettiklerinin, çok in- safsızca aJtında kazandıkları paralann, lüks denebilecek bir yatınma aynlması hangi ak- lın, hangi mantığın, hangi vicdanın eseridir? 146 milyar lira!.. Bunun içinde vatandaşların gönüllü olarak sendikaya yatırdıkları yardım paralan da var. Nedir bu hovardalık? Kimin kesesinden? Şimdi gelelim bu olayın asıl trajik noktası- na: Zonguldak maden işçilerinin konut yap- mak için arsa-arazi satın almasına hiçbir ge- rek yok ki. Zonguldak işçisinin esasen ken- disine özgülenmiş (tahsis edilmiş) planlanmış ve... ve bedelsiz olarak sahip olacağı konut arazileri zaten var. Zonguldak Metropoliten Alan Planlamasf nın başta gelen ereklennden, amaçlarından biri de işte budur: Zonguldak maden işçisini hiçbir kuruş ödemeksizin ko- nut arsası iyesi (maliki) yapmak. Neden mi? Zira "Zonguldak kömür hav- zası"nm kapsadığı topraklar (bazı çok eski mülkiyet durumları dışında) hemen tümüyle devletin malıdır. Ve devletin egenimi altında buiunan topraklar, 1972 yüından sonra hazır- lanan metropoliten planlar uyannca Zongul- dak maden işçilerine (başka birçok hizmete pl- duğu gibi) 'özgülenmiştir' (tahsis edilmiştfr). Ve planlar gerek metropoliten alan belediye- lerince, gerek Imar ve Iskân Bakanlığı'nca onaylanarak kesinleşmiş, yürürlük kazanmış ve... şimdi de herhalde rafa kaldırılmıştır. (Devlet ve belediyeler bu planlar için milyon- larca lira harcamıştır.) tşte insanı karanhk dü- şüncelere, karamsarlığa sürükleyen dramatik olgu da budur. "Zonguldak Metropoliten Alan" Nâzım Planı 4.6.1976 gününde onaylanarak yürür- lüğe girmiştir. Dört belediyeyi kapsayan (Koz- lu, Kilimli, Çatalağzı ve merkez Zonguldak) bu nâzım plaala, elbette başta işçi meskenle- ri olmak üzere tüm dar gelirli Zonguldaklılar için 7 bin 200 hektarlık 'konut alanı' özgü- lenmiştir. Nâzım planın onaylanmasından sonra da, 1/1000 ölçekli uygulama planları hazırlanarak 1983 yılına kadar bu işler de so- nuçlandu-ılmıştır. Aynca bu metropoliten alan için yine 4.6.1976 gününde onaylanan ilk ağız- da 8 bin 300 birim konut kapasiteli (1975-1995 yıllan için önce 22 bin, daha sonraki yıllar için de 31.304 ek konut kapasiteli) bir 'konut programı' kabul edilmiştir. Bu ZMA konut programı revize edilerek 24 Şubat 1977 gü- nünde o zamanki yetkili bakanlık olan îmar ve Iskân Bakanlığı'nca onaylanarak kesinleş- miş, dahası, bu konutlann yapımı da bakan- hğın 'Mesken Genel Müdürlüğü'nce yüküm- lenilmiştir. Kesinlik kazanarak yürürlüğe gir- miş olan bütün bu plan ve programlar bilin- diği gibi hukuksal normlar hiyerarşisinde ya- salar, tüzükler düzeyinde değer taşımaktadır- lar. Şimdi artık soralım, ortada bunca büyük, kesin yasal olanaklar varken, belediyelerde- ki yetkililerden tutun da Maliye Bakanhğı'n- dakilere, Genel Maden-İş yönetimindekilere kadar resmi sorumluluklar taşıyan görevliler, Zonguldaklı işçilerin ve halkın analannın ak sütü gibi helal ve yasal hakları olan bu devlet topraklannı onlardan esirgeyip de kimlere da- ğıtacaklar? EreğJi'yi de içine alan Zonguldak kömür havzasının garip bir yazgısı vardır. Havza içinde bulunan topraklar, Osmanlı Impara- torluğu'nun son zamanlarında, 1910 yıhnda yürürlüğe konan bir sadaret tezkeresi ile (Tezkere-i Samiyye) 'Amme emlaki' niteliği- ne alınmış, devletin ekonomik yararlan göz önünde tutularak havza arazisi üzerinde özel mülkiyete son verilmiştir. Saltanat devrinde- ki bu 'kamu yaran' ağırhkh anlayışa karşın cumhuriyet dönemimizde 19 Haziran 1986 gü- nü yürürlüğe giren "Taşkömürii Havzasında- ki Taşınmaz Mallann Iktisabına Dair Kanun" adında bir yasayla, tüm havza içindeki kamu taşınmaz]arının 'zilyedleri' adına tescili yolu açılmıştır. Pek çok hukuksal sorun yaratacak olan bu yasa (öteki birçoklan gibi), kamu ya- ran ve kamu hizmetlerinin görülmesinde de önemli aksaklıklar yaratacaktır. Ama uygulayıcılar yukanda açıklanan met- ropoliten planlann yürürlükte bulundukları- ru da asla gözden uzak tutamazlar; hele hele Zonguldak'ın tüm maden işçileri ve sendika yöneticileri, yasalarm kendilerine tamdığı bu haklardan asla vazgeçemezler herhalde. PENCERE jnsanlaşma ve llkelleşme... EVET/HAYIR OKTflfAKBAL 82 Anayasası'nı Savunan Kalmadı "Şu anayasayı değiştirelim çok şeyler yapacağız" Çankaya'nm geçici konuğu Bay Turgut Özal, "Bir şeyler yapmak istiyoruz, anayasa engel oluyor" demektedir. 82 Ana- yasası son zamanlarda hemen herkesin sıkıntısı! Bütün si- yasal partiler. liderler, politikacılar, iktidardakiler, muhalefet- tekiler, herkes 82 Anayasası'nın değiştirilmesini istiyor O ka- dar ki "Ben bu anayasaya kefilim" diyen bir başka Çankaya konuğu, daha doğrusu zoraki konuğu Bay Kenan Evren bile kendi yapıtı olan 82 Anayasası'nı savunmaktan vazgeçmiştır. Oysa 81, 82 yıllarında bu anayasa taslağını eleştiren, bu anayasanın Türk ulusuna yakışmadığını yazanlar. soyleyen- ler vardı. Ama çoğunluk korkudan, anlayış yoksunluğundan, iktidardakilere yaranmaktan gerçek düşüncelerını söyleye- miyordu. Aradan sekiz dokuz yıl geçti geçmedi basın, politi- ka dünyası başladı, "Bu anayasa ile ülke yönetilemez" de- meye! Bay Turgut Ozal bunlardan biridir. Oysa 80 sonrası- nın başbakan yardımcısı koltuğunda otururken hiç de bugün- kü görüşünde değildi. Anayasa yapılırken, oylanırken sesini bile çıkarmamıştı. 82 Anayasası'na olumlu oy verenlerin ba- şında Bay Ûzal'ın yer aldığına hiç kuşku yoktur. Danışma Meclısi üyelerinden dört kişinin bu konudaki gö- rüşlerini not etmişim. Anayasa taslağına karşı oy verenler- den biri şimdiki Tunceli SHP Millervekili Kamer Genç bakın ne demiş: "Bu anayasa ile katılımcı demokrasiden geniş bir suretle vazgeçilmiştir. Oernek, sendika kurmak, meslek kuruluşla- rına üye olmak, hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalarla anlamsız kılınmıstır. Bundan böyle siyası parti kurmak sadece zenginlerin tekeline bırakılmıştır." Danışma Meclisi üyelerinden emekli Albay Ertuğrul Alat- lı'nın sözleri de şöyle: "Tasarı çok partili parlamenter demokrasi düzenini benim- semiş görünmekte ıse de bu düzenin denge kurma potansi- yelini isabetle kullanmak becerisini gösterememiştir. Bu yüz- den bozuk düzenin sebep olacağı kargaşayı ve yıkıntıyı kol- lamak için Silahlı Kuvvetlerimiz gelecekte de harekete geç- mek zorunda kalacaktır. Bugün bu haliyle Aldıkaçtı tasarısı- nın hemen hiçbir demokratik savunucusu yoktur." DM üyelerinden Mustafa Alpdündar da şu görüştedir: "Kabul edildiği şekliyle tasarının demokrasiyi sağlıklı, ge- leceği güvenii yapacagı ileri sürülemez. Tasarı, Atatürk'ün 'İmtiyazsız sınrfsız bir millet olma' ilkesine aykırı düşmekte- dir. Belli bir kesimin egemenliğini kuran ve tahkim eder nite- liktedir Bu tasarı ile çalışanlara haksızlık edilmek istenmek- tedir. Sözde bir 'denge' politikası uğruna iktisadı açıdan güç- süz olanlar feda edilmekte, sosyal devlet' ılkesi kâğıt üstün- de kalmaktadır. Bu tasanyla çoğulcu sendikacılık her yönüyte ağır bir tehdit altındadır. Toplu pazarlık, grev âdeta kaldırıl- makta, toplu sözleşmeler uygulanamaz hale getirilmektedir. Üaha acı olan, tasarıdaki tüm kısıtlamalann işverenlerin is- (Arkası 17. Sayfada) ATOLYE CIMİTLER ANFOROLAR - SERAMİK - KÜPLER VE ARTİSTİK SERAMİK KAPLAMALAR lcodiye Cod. No: 86. PK 5 KUZGUNCUKtfST. Tcl: 343 02 52 (ev) 342 36 32 (atölye) İLAN TEKKEKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESÎ'NDEN E. 1990/106 K. 1991/225 Davacılar Şefık Deli üe Yüksel Deli tarafından Tekkeköy Nufus 1da- resi aleyhine açılan soyad tashihi davasında; Davaaların Deli olan soyadlannın Ersoy olarak tashihine karar ve- rilmis, mahkememizce veriJen 20.3.1991 tanh ve 1990/106 esas, 991/225 sayılı kararının hüküm fıkrasının ilanına karar veritmiş olmakla; da- vacıların soyadlannın Ersoy olarak tashih yapıldığına dair ilandır. Basın: 46736 SATILIK TATIL EVI "Bodrum Akçabük Tatil Köyü" 2. Devre (2-16 Nisan/Temmuz/Ekim) 178 No'lu Tatil Evi satlıktr. Tel: 146 30 26 / 27 Gündüz 166 49 22 Gece ÇağdaşYayınlan HIFZI V. VELİDEDEOĞLU İLK MECLİS 15.000 luv (KDViçinde) Ödemeii gönderümez ÇAGDAŞ YAYINLARI Türk Ocngı Cad. 39/41 Cağaloglu-lstanbul ARÇELİK $ A B İ T F İ Y A T G A R A N R CELİ Puşkin demiş ki: "Kürt ozanının şiirleri değil mü.. Sonuçta Doğu edebiyatı- dır; pekbaslt özellikler taşırf' (Kürtler, V.Minorski, rfemal Ya- yınları). Puşkin'e kızmayalım. Çoğu Batılı yazar ve şair Doğu'yu azımsar, Kürtü de Türkü de küçümser; bu eğilimı düşmanlık düzeyine tırmandıran ön- yargılısı da eksik değildir. Ancak tümünü hoşgörüyle karşılamalıyız. Kişi, büyük ya- zar ya da şair olmakla yanılgılardan soyutlanmaz. Batı'nın oğretim çarkından geçmiş bir edebiyatçı, genelde Doğu halk- larına soğuk bakıyor, yüreğinde kuşku tohumlanıyor, İslama az çok korkuyla yaklaşıyor; Grek-Hıristiyan kültürüne Yuda- izmin büyüsü de eklenince kafalar koşullanıyor. İnsanlar ve halklar arasında korkunun ve diişmanlığın ekini bitip tükenmiyor. Çağdaş insan, düşmanlığın kaynağını, kökenini, gerekçe- sini, nedenlerini araştınp bulan, körgüdülerine ve önyargıla- rına benliğini kaptırmayan kişidir. Düşmanlığın kölesi olan, ilkelleşir. • Son günlerde televizyonumuzu izledikçe ve gazetelerimi- zi okudukça düşünüyorum: —V& Kürt olsaydım? Doğru düşünebilmek için bu tür zihin cimnastiği yararlı- dır; kendini bir başkasının yerine koyacaksın, onun gibi dü- şünmeye çalışacaksın. Kimdir o başkası? Eşindir, çocuğun- dur, annendır, Bayan Mitterrand'dır, Türkiye'de yasayan Rum- dur, Araptır, Ermenidir, Kürttür, patronundur, karşıt partinin lideridir, apartıman kapıcısıdır, evinde çalışan gündelikçidir, Bush'tur, Saddam'dır, Kral Hüseyin'dir; ya da bir başkasıdır. Evet, ya Kürt olsaydım? Ne yapardım? Çok yakınım, canım ciğerim, kafa yoldaşım Kürt dostlarım var; ama insan bir başka insana ne kadar sıcak olursa ol- sun, yüreğinde küllenen ateşi bilebilir mi? Bağnazlık ve şo- vinizm, herkesin benliğınin bir köşesınde közlenir; sonra bir gün eşelenince ortaya çıkar. Ben de çarkından gectiğim eği- timin mantığında, kimi zaman geniş ufuklu insanlık gerçeği- ni atlıyor muyum, görmezlikten geliyor muyum? Düşünüyorum: —Ya Kürt olsaydım? 1991 yılında, Anadolu'da Kürtün yüreğini incitecek laftan sakınmalıyız. Kimi zaman insan bilmeden bu işi yapar, bir söz, bir ba- kış, bir deyim, bir tutum, bilinç dışına taşmış bir eğilim, ya- ralı bir yüreği büsbütün dağlar. • Kendisini feleğin çarkından geçmiş sanan politikacıya bu sorun belki romantik gelebilir; siyasette duyguya yer olma- dığı söylenir; insancıllığa bıyık altından gülünür... Yanılgıdır. Üstelik Anadolu'da köyde, kasabada, mahallede, kapı kom- şu, yan yana, iç içe yasayan Türk ile Kürt arasına her gün taş üstüne taş koyarak duvar örmeye çabatayanlar var; bu işi yurtseveıiik uğruna yaptıklannı sanıyorlar... Çok yanlış... Anadolu'yu yurt belleyen insanlann benliklerine düşman- lık tohumlannı serpmek, emperyalizmin oyununa gelmek de- mektir; bunun için herkes lafı- nı söylerken dokuz kez yutkun- malı, düşünmeli, düşüncesini tartmalı. Ortadoğu'da halkların birbi- rinin boğazına sarılmasıyla akacak kandan büyük yarar sağlayacak uluslararası tekel- ler, holdingler, şirketler gözle- rini açmış bekliyorlar; Anado- lu'da her çatışma, onların bi- lançolarına kâr diye yazılacak. FIRSATIICIN SON G U Bugün yakmmızdaki bir Arçelik yetkili satıcısma gidin, Arçelik'leri size uygun taksitlerle hemen olın. Seçim sizin, korar sizin, fırsat sizin. Değerlendirin! Çağdaş insan, düşmanlığın nedenlerini araştınp bulan, kör- güdülerine ve önyargılarına benliğini kaptırmayan kişidir; düşmanlık duygusunun kölesi olan, ilkelleşir. Anadolu'da ne Türk ilkelleş- meli... Ne de Kürt. Çünkü ilkelleşmenin bedeli- ni çoluk çocuğumuzla hepimiz birden öderiz. Ehliyetimi kaybettim. Hukümsuzdur. TUSÇ ATA YÖN Nufus cuzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ZÛHRE ÖZTÜRK Gece Mavisi PARLIAMENT I m. wMfmJL •F?T LJ I PARLIAMENT f, moderrı. 1 &36 1.L. v£86/10911 SAYILI BAKANL^R KURULU KARARINA GORE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear