Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3 MAKT 1991
Laik Devlet
HIFZI VELDET VELIDEDEOGLU
Bugün, halıfehğın, şerıye mahkemelerının,
medreselerın kaldırılışının tam 67 yılına rast-
lıyor Dmsel nıtehklı bu kurum ve kuruluşla-
nn kaldırılması gıbı buyuk boyutlu tarıhsel
olaylan Cumhunyet gazetesmde, TBMM Tu-
tanak dergılenne dayanarak az çok aynntıh
bıçırade anlatmış olduğumdan (19 Mayıs 1989
Ekı) konuyu yenıden ele alacak değüım An-
cak Turkıye'de laıklık surecının başlangıcı
olan bu olguyu anımsattıktan sonra son za-
manlarda çok sözu edılen "laık dev let" kav-
ramını ele alacağım
Gerçı laık devlet uzenne çok konuşuldu,
çok yazıldı, paneller yapıldı, ama duşunceme
göre bunlar ne denlı yınelense yerıdır Laık
devletın ayn ayn öğelerını, orneğın hukuk bır-
lığı, öğrenım bırlığı ılkelerını ele almak, çok
kullaaılan bır benzetme ıle söylersek, orma-
nın ne olduğunu, onemını, ışlevmı bılmeden
onun ıçındekı ağaç turlennı ıncelemeye ben
zer Sıradan ınsammızın kafasına önce laık
devlet kavramını ıyıce yerleştırmek gerekır
• • •
Devlet bır kamu tuzelkışısıdır Bunun ıkı
yönü vardır Bınsı ve başta gelenı egemen kı-
şıbktır Bu kışılık uyarmca dev let organlan ul-
kenın yönetımı ıçın yasalar koyar, vergı alır,
uyruklannı askere çağırır, suç ışleyenlen ce-
zalandırır, v b Butun bunlar onun egemen-
hk nıtelığı gereğıdır tkıncısı ıse kışıhğının
öbur yüzüdur Burada devlet tıpkı gerçek kı-
şıler (ınsanlar) gıbı mal mulk sahıbı olabıhr,
bunları satar ya da kıraya verebılır Kısacası
malları uzerınde tıpkı ınsanlar gıbı tasarruf-
ta bulunabılır Ancak nıtelığı gereğı olarak,
aıle hukuku ıle ılgılı haklar, ılışkıler ve yu-
kumlulükler devlet ıçm soz konusu olamaz
Tuzelkışılığın, varsayım olmayıp bu- gerçek-
lık olduğunu belırtmek ıçın, hukuk fakulte-
sındekı derslerımde öğrencılere somut olarak
şu örneğı söylerdım Çeşmesınden aldığı su
mıktarınca dıbmdekı dehkten su yıtırdığı ıçın
hep dolu kalan bır havuzun, ıçındekı su her
zaman değıştığı halde onun dolu havuz nıte-
lığı nasıl değışmıyorsa, bır tuzelkışıyı oluştu-
ran kışıler, organlar yıllar boyu değışebılır,
ama tuzelkışıhk surer Hele devlette bu, hep
böyledır Orneğın krallık dönemınde, devnm
sırasında ve daha sonrakı ımparatorluk, res-
torasyon vb donemlennde Fransa devletının
tuzelİcışılığı ne ıse bugun de odur Bu sureç
ıçmde kraliar, ımparatorlar, cumhurbaşkan-
lan gelmış geçmış, devletı yöneten kuraüar de-
ğışmış, ama devletın tüzelkışıhğı değışmemış-
tır Tıpkı dolu havuzun suları hep değıştığı
halde onun dolu havuzluk nıtelığının değış-
medığı gıbı
Hukukçu olmayan okurlanm ıçın vermeyı
gerekb gorduğum bu kısa bılgıden sonra şımdı
laık devlet konusuna gelehm
Laık devlet, ulke yönetımınde pozıtıf bılı-
mın ve toplumsal gereksemelenn gösterdığı
doğrultuda akılcı kuralları temel alan devlet-
tır Bu kurallar arasında dınsel kurallara yer
yoktur Çunku dınsel kurallar ancak ıbadet,
tannva yakanş ve tapınmak konulannda ge-
çerh olup her kışı, daha doğrusu, ınanan her
kul ıle tanrı arasındakı ılışkıyı belırler Vıc-
dan özgurluğu denılen kavram ışte bu ınanç
özgurluğudür
Laık devletın kurallarma gelınce Bunlar en
başta anayasa olmak uzere, türlu alanlarda
konulan ve çağın değışmesıne göre yenı gö-
ruşler doğrultusunda değıştu-üebılen kurallar-
dır Bunlarda herhangı bır tanrısal kutsallık
duşunulemez Bu lcurallar, tekrar vurgulama-
lıyım kı kaynağını dınden değıl akıldan alır-
lar örneğınTurk Yuttaşlar Yasası, Ceza Ya-
sası, Kara ve Deruz Tıcaretı Yasalan, hava hu-
kukuna ılışkın anlaşmaların kökenı, akla ve
kımıleyın yuzyıllardan ben suregelen gelenek-
lere dayanır Bu gelenekler çağın gerek seme-
lerını karşıladıkları surece geçerhklerını ve
haklıhk nıtelıklennı koruyabvhrler Bunların
kaynağında da dınsellık yoktur Bununla bır-
hkte dınsel kökenlı olan Mecelle'nın başındakı
genel hükumler arasında, çok kısa tumceler-
le geleneksel kurala da yer verılmıştır Aynı
Mecelle'de, "Ezmanın tegayyuru ıle ahkamın
tegayyuru mkâr olunamaz" bıçımınde akılcı
bır kurala da yer verılmıştır
Gelgelelım ulkemızde bu akılcı kural hıç-
bır zaman uygulanmamış, hep "Kuran hü-
kumlerının bır sözcuğu, bır noktası bile
değıştırılemez" savı ılerı surulmuştur Oysa
kıtap dmlerının yaşaması ıstenıyorsa bu dın-
lerdekı butun kuralları aklın suzgecınden ge-
çırıp ıbadetle ılgılı olanlan bır yana, onların
dışında kalanlan bır yana ayırmak gerekır Iş-
te Mecelle'nın 39 maddesınde konulmuş olan
"çağın değışmesıyle kuralların da değışeceğı
yadsınamaz" hukmu Kuran'ın bu ıkmcı tur
kurallan ıçm geçerlıdır, ıbadetler ıçın değıl.
Kaldı kı Hırıstıyanlıktakı Reformasyon olgu-
su butun dunyaya, bu arada bıze de göster-
mıştır kı ıbadet kurallannda bıle çağın gerek-
semelenne göre değışıkhk yapüabüır Nıtekım
Protestanhk once ıbadetı mıllıleştırdı, sonra
da ıbadet yöntemlennde değışıkhk yaptı Mıl-
lıleştırmek sözcuğu ıle ıbadetın, her ulusun
kendı dılıyle yapılması gerektığını vurgulamak
ıstedım
Islamlıkta da bu yola gıdışın kapısını aça-
cak kural vardır Kuran'da Tann, "Ben, an-
layasınız dıye Kuran'ı Arapça ındrrdım" de-
mıştır O halde ıbadette temel olan nokta
onun hükumlerını anlamaktır Bu ıse her
Musluman ulkede ve bu arada Turkıye'de ıba-
detın mıllıleştırılmesı, yaru ulkenm dılıyle ya-
pılması ıle olanakhdır Kuran, yolu gösterdı-
ğı halde bağnaz yorumculuk bu yolu kapamış-
tır.
Oysa tarıhte bır Musluman toplumunda
ıbadetın ulusal dıl ıle yapıldığının orneğı var-
dır Afrıka'nın kuzey bölgelermde yaşayan
Berberıler, yedıncı yuzyılda Muslumanlığı ka-
bul ettıkten sonra, yaklaşık yuz yıl süreyle ge-
rek Kuran'ı gerek ezanı kendı dıllerıyle oku-
yup, ıbadetlerını kendı dıllerıyle sürdurmüş-
lerdı Gunumuzde de Cezayır'de resmı dılın
Arapça olarak ılan edılmesıne ve şenat yasa-
larına dönulmesıne karşı çıkıp, yüz bınlerce
ınsamn katıldığı mıtıngler duzenleyenler, bu
ulkede oturan Berberıler olmuştur
• • •
Başta belırttığım bütün konular ancak dın
ıle dünya ışlerım bırbırınden ayıran laık dev-
lette tartışılabılır
Laık devletın karşıtı, teokratık devlettır Bu
tur devlet totalıterdır. Böyle tartışmalara yer
vermez, şenat kurallarından başka kuralları
da uygulamaya koymaz. O halde laık olma-
yan devlette vıcdan özgurluğu -ınsan hakla-
rının en önemh öğelerınden bırı olan- duşun-
ce özgurluğu ve dolayısıyla çağdaş demokra-
sı de olamaz Laık devlet ıle teokratık (dın-
sel) devlet arasındakı ayrımı kısa çızgılerıyle
de olsa böylece belırtmış olduk
Yazıyı bıtırmeden önce şu noktayı da vur-
gulamak gerekır kı "laıklık" ılkesı anayasa-
mızda hemen yer almadı Osmanlı devletının
ılk anayasası olan 1876 tarıhlı anayasada dev-
letın dınının "dını ıslam" olduğu yazıh ıdı
Cumhurıyet'ın ılanından sonrakı ılk buyuk
anayasa olan 20 Nısan 1924 tarıhlı anayasa-
da da aynı kural yer almıştı Oysa, 3 Mart
1924'te hahfehk, şerıye bakanlığı, medrese-
ler kaldınlmış, 4 ekım 1926 tanhınde ıse Turk
Yurttaşlar Yasası (Medenı Kanun) yururluğe
konulmuş bulunduğundan, hâlâ adı konma-
makla bırlıkte Turkıye Cumhurıyetı eylemlı
olarak tam laık nıtehkh bır devlet durumuna
gelmıştı Bu eylemh durum ıle 1924 Anaya-
sası'ndakı "devletın dını, dını ıslamdır" mad-
desı çelışıyordu Zaten yazının başlannda dev-
letın tüzelkışıhğı uzerınde vermış olduğum bıl-
gıler de devletın bır dım olamayacağını gos-
tenyor Çunku devlet, bır tuzelkışıdır, ınsan-
lar gıbı ıbadet yapmaz, devletın oruç tutma-
sı, namaz kılması, Hac'ca gıtmesı, şehadet ge-
tırmesı söz konusu olamazdı Devletın
uyruklannın buyuk çoğunluğu Musluman ya
da Hırıstıyan olabıhr Onların dım vardır
Ama devletın ve organlannın dını olamaz Bu
gerçek, sonunda anlaşıldı 10 Nısan 1928'de
kabul edılen bır yasa ıle 1924 Anayasası' tun
ıkıncı maddesı değıştırılıp, bu maddeden
"Devletın dını, dını ıslamdır" ıbaresı çıkanl-
dı Böylece bır tuzelkışı olan devletın dmı ola-
mayacağı gerçeğı anayasada da belu-lenmış ol-
du Ama laıklık ılkesı anayasada yıne açıkça
yer almamıştı Bu boşluk 5 Şubat 1937'de dol-
dunıldu, 1924 Anayasası'nın ıkıncı maddesı
bır kez daha değıştırılerek şu bıçımı aldı
"Turkıye devletı cumhurıyetçı, mıllıyetçı,
halkçı, devletçı, laik ve ınkılapçıdır Resmı dılı
Turkçedır Makarrı Ankara şehrıdır "
Daha sonra kabul edılen 1961 ve 1982 ana-
yasalarında da laıklık ılkesı yer almış bulun-
maktadır
Göruluyor kı 3 Mart 1924'te halıfehğm kal-
dırılmasıyla başlayan tam laıkhk surecı
1937'ye kadar devam etmış ve laıkhk ılkesı bu
tarıhte anayasada yer almış, sonrakı ana>a-
saların da değışmez temel ılkelerınden bırı ol-
muştur
PENCERE
EVET/HAYIR
OKTSYAKBAL
Taormina'ya Gitmek...
Taormına Sıcılya adasında Messına yakınlarındatunstık
bır kent Nufus9100 Etna dağı eteklerınde
Ahmet Haşım 'O Belde yı duşler Ulaşılmayacak bır yer-
dır orası Butün kadınlar leylıdır' orda Bızı anlamayan ne-
sıl'den kaçmak ıçın sığınılacak bır hayal ulkesıdır Hep ada-
lardır şaırlenn, yazarların felsefecılerın sığınmak ıstedıkle-
n Dört yanı denızte çevrılı, kışıye kendı yalnızlığını daha çok
duyuran yerler
Oysa Taormına bır gerçek' Olanağı olan atlar uçağa ya
da vapura, gıder Sıalya'ya, ordan Messına ıle Katanya ara-
sında btı kuçucuk kentı buiur Nıtekım her yaz, her ılkyaz
dünyanın turıstlerı koşup gelıyorlar Taormina'ya Onceden
bu Kenti duşlemeden, hayal etmeden, kurgusal bır yaklaşım
duymadan turıstık rehberlerde, broşurlerde adını duyarak,
resımlerıne bakarak
Hılmı Yavuz, Taormina'ya hıç gıtmemış Taormına, onun
bır düş kentı Taormına Duşlerımın buyülu aynası Bunu
soyler söylemez de bır buyulu aynanın ağaçlıklı yollarından
geçtığımı, ağaçların dıkıldığı uzun çımenlığın şebboylar, gül-
hatmıler, taflanlarla kuşatıldığını ve bu kuşatmanın ıçınden
ınce bır çocuk yuzu olarak geçtığımı gorüyor gıbıyım "
Şıır dersenız de olur, öyku, deneme, felsefe de Ben hep
söylenm, yazında turtere karşıyım Öyku ıle deneme, romanla
oyun şıırle duzyazı nasıl ayırt edılebılır kı
1
Yok yok, şıır bam-
başka
1
Şıır tek başına ayrı bır turdur Romana da, oykuye
de, felsefeye de hatta resme de, muzığe de gırer Gırer ama
bambaşka bıçımde nıtelıkte
"Ah, benım çocukluğum Taormına da geçmedı Geçsey-
dı, bende, kuşkusuz, denız ve beyazlık ımgelerı olur, dağ
ve morluk ımgelerı olmazdı Insanın çocukluğu, o çocuklu-
ğun ımgelerınden başka bır şey olabıhr mı'"
Taormına sozcuğunu ellı ıkı yaşında bulmuş yazar
1988'de
1
Ne zaman bu kentın adını kendı ıcınde mırıldansa
aydınlığa boğulur, "uzak, guneşlı bır denız ve beyazlık Bır
yelkenlı belkı Taormına Bu sözcuk benı dınlendırıyor Bu
sozcük benım hem yaz'ım hem de yazlığım onun bu söz-
cüğun penceresınden şunları seyredıyorum Uzak guneşlı
bır denız (Ikındı guneşı'), beyazlık, kopukler ve bellı belırsız
bır yelkenlı, evet bır yelkenlı "
Kişı, zaman zaman bır sözcuğu sever O sozcukte tüm öz-
lemlerını bulur ya da bulmaya çalışır, bulduğunu sanır Hıl-
mı Yavuz harıtalara bıle bakmamış, gereğını de duymamış
Bır gun o kuçuk Sıcılya kentıne gıtse duşledığı şeylerın bırı-
nı bıle bulamaz Gerçı yelkenlıler mavı denız, dalgalar, gu-
zel ınsanlar, tatlı ruzgârlar vardır ama Taormına sozcuğu-
nun yaşattırdığı nıce anılar, hayaller yoktur Onlar ancak bız-
dedır Içımızde bır yerlerdedır
Hılmı Yavuz'u ben de Fatıh' sozcuğunu duyunca yıne-
leyınce karşımda bulurum hep Fatıh tramvay caddesı, kö-
şedekı gazete dağıtıcısı 'Avedısler' dıye bağıran yaşlı ba-
ba Adını hıçbır zaman bılmedım Her sabah gazete dağıtır-
dı Ben pencerede beklerdım IMe beklerdım' Her sabah er-
kenden gazetecıyı gozledığımı ızleyen bır komşu hanım 'Pa-
şalığını mı beklıyorsun'' demıştı Ben gazetemı beklıyordum
postayla oykulenmı yolladığım Ikdam' daha sonra Yenı
Sabah' gazetetennı Adımı basılmş gormek, benım kalemım-
den çıkmış bır olayın öykusünu başka bırıymışım gıbı oku-
mak
Yaşlı gazetecının oğullan babanın yerını aldı daha sonra
Dal gıbı bır çocuk da oralardaydı Gazetelerı dergılerı ka-
rıştırırdı Ahbaptı gazete satıcılarıyla Yıllar sonra o ıncecık
çocuğun Hılmı Yavuz olduğunu öğrenecektım Konuştuk mu,
ıkı söz söyledık mı, bılmıyorum Belkı obılır Bırkaç yıl sonra
önce gazete muhabırı, sonra şaır olarak yakından tanıyaca-
ğım bır ınsan Daha sonra da felsefe öğrenımı görmuş guc-
tü bır şaır, bır yazar, bır ekın adamı
Taormına'yı o ılkgençlık gunlerınde hıc kurmuş mudur'
Ya da Taormına gıbı bır yerı' Adı boyle olmasa da hep duş-
ledığımız bır 'o belde' vardır Olmuştur Olacaktır Olmalı-
dır Olmazsa, olamazsa neden yazılır dızeler, neden öyku-
ler duşlenır neden ınsanlar sevılır, neden yaşamda bır tat
aranır, bulunuri
Taormına (Afa Yayınları) bır oyku değıl Bır şıır de değıl
Ama her cumlesı bızı kendı dışımızda bır yere goturen
'başka' bır şey Bır anlatı' demış yazar yapıtına Bır anla-
tı Yazar kendını mı anlatıyor başka bırını mı' Ama kendı-
mız sandığımız da çoğunlukla başka bırı değıl mıdır? Hem
kım kendını, salt kendını, olanca gerceğıyle anlatabılmış?
Kendımızı tanımamız olası değıl de ondan
Heıne ne dermış Otobıyografı yazmak hemen hemen ım-
kânsızdır Insan kendınden bahsederken yuzde yuz bırta-
kım yalanlarsöyler " Hılmı Yavuz'un anlatı'sında Hılmı Ya-
vuz'a çok benzeyen bır anlatıcı var Her yazımızda bızler-
den bırşeyler yok mudur"7
Her bırımızın kendıne gore bır Ta-
ormına'sı yok mudur' Yavuz'un duşsel kentınde dolaşmak
öyle gelır kı bana gerçek Taormına da dolaşmaktan çok da
ha ılgı çekıcı, çok daha guzel Yazının ustunluğu ne dıye-
ceksınız'
Toplunı ve Partüer Bunahmı
Ister iktidar ıster muhalefet partileri olsun, ıçınde
bulundukları sıyasal ve temsili bunalımın toplumun içinde
bulunduğu durumun değışmesiyle ılgili olduğu
unutulmamalıdır.
Yfd. DOÇ. ALI AKAY Mımar Sman Ünıv Sosyolojı Bolumu
Toplumumuzu etkıleyen buyuk partıle-
nn ıçındekı hızıpler ve Körfez bunaûmı do-
layısıyla ortaya çıkan anlaşmazlıklar sıya-
sal >aşamımızı olduğu kadar toplumsal ya-
pımızı da etkılemektedır Bırer partı ıçı ça-
tışması şeklınde ortaya çıkan durum, aslin-
da mutasyon halındekı toplumun temsıl
edılme bıçuıunın meşrulugunun kaybolma-
ya yuz tutmasından kaynaklanmaktadu
Aynı şekılde sosyal demokratların ya da
sosyalıstlerın de bırçok partıye bölunmesı
asunda büyuk B ıle yazılı büyuk partılenn
meşruluğunun sonuna gelınmesını göster-
mekte değıl mıdır'' Asken darbeler ve onu
ızleyen sıkıyönetım dönemlennın "sunu"
şeklındekı sıyasal rejimıne karşın "temsılı
bır demokrası"run demokratık dönemler-
de ortaya çıkışı hep büyuk partılenn halk
ıle bütunleşmeye çalıştıklan konumlarda
populerlık kazandılar Dönemın toplumsal
yapısına aıt olan buyük partıler dönemının
kapanmakta olduğu ızlemlmekte ve vatan
daşlar bu partılerde kendılennı bulup tanı-
yamamaktadırlar
Kitle yerine kuçuk gruplar
Sıyasal bunalımın toplumsal bunalıma
yansunasının nedenlerı arasında, öyleyse
"temsılı demokrası" sıstemının yetersız kal-
masuıda arayıp bu sorunsallaştırılabıkr du-
nıma dıkkat çekmekte yarar olacaktır Bu
yük kıtle partılennuı "kitk toplum"un ye-
rıne 'kuçuk gruplar'ın var olduğu toplum
sal yapıya denk duşecek bır sıyasal yapıyı
düşunmelerının zamanı gehnış gıbı gözuk-
mektedır Toplumun hâlâ bır kıtle toplu-
mu olduğunu duşunup bır arada var ola-
rak yaşayan kuçuk aynşık gruplan göreme-
yen sıyasal partılenn bunalıma gumesınden
daha doğal bır şey olamaz Elbette kı se-
çımsız, seçmensız bır demokrası duşunmek
olanaksızdır Fakat bu seçım pohtıkasını
kıtle toplumu uzenne kuran bır demokra-
tık partı, olmavan bır kıtlenın temsıl edıle
mezlığı ıle karşılaşacaktır Batı ulkelerının
yaşadıkları bu sıyasal bunalımın toplumu
muza da yansımakta olduğu ızlenebılmek-
tedır Gıtgıde daha az, toplumun buyuk so-
runlan taröşılmakta, kuçuk sonınlar vatan-
daşlann daha önsel soronlan haJıne gırmek
tedır Içınde bulunduğumuz toplumsal ya
pının sıyasal yansıması "temsılı bır sıstem-
den başka temsılı bır sısteme geçmenın
zorunluluğunu" haber vermektedır Daha
"dolaysız" ve daha mıkro bır demokrası
sıstemı ancak bu ,parça parça gruplann var
olduğu toplumsal yapının sorunlarına ça-
re bulacak nıtelıktedır Partılenn kendıle-
nne nazaran akımlar (gerek ana muhalefet
partısı ıçındekı Inönu ve Baykal kanatlan,
gerek ıktıdar partısının ıçındekı uçlu ıttıfa-
kın değışık akımlan) daha çok kuçuk grup-
lann ve lobılerın temsılcılerı durumunda-
dır Bu buyuk partılerın aralarındakı tar-
tışmalar ve hatta aynı sıyasal çızgıdekı bıı-
den çok partıler, sıyasal stratejıler peşınde
koşarken toplumun gıdışatını takıp edemez
duruma gırmekte ve hatta sosyal hareket
len boğar duruma getırmektedırler
Gelışmış ulkeler ve Üçuncu Dunya ulke-
len tenmlerının eskımeye yuz tuttuğu "me-
gapoller dönemınde" daha yatay geçışlı bır
toplum katmanlan ve partılen söz konusu
oimaktadır Kuçuk gruplar arasındakı ya-
tay geçışlılık de yıne bu katı sıyası çızgılerı
koruyan partılenn yapılanna ters duşmek-
tedır Yanı toplumsal konum ıle sıyasal par-
tıler arasında bır paralellıkten çok bır ay-
rışıkhk söz konusudur Bu aynşıklık bugün
hâlâ sıyasal çızgının bunalımlı bu- şekılde
de olsa surekühğını sağlasa bıle yapısının
eskı konumdan çıkmış bır konum kazan-
ması halınde tamamen eskıyecekkr ve hıç-
bır kesımı temsıl edemez duruma gelecek
lerdır Yıne ıdeolojılenn eskı etküenrun ge-
çersız olduğu, meşruluğunu yıtu-dığı du-
rumlarda bu konumdan yararlanacak olan
"arkaık butunlüklerı" savunan ve toplu-
mun parça parçalığım gözden kaçırarak es
kı söylemlerı yuklenen dını partılerın ışıne
yaramaktan başka bır durum oluşturmaya
caktır
Sonuç
Sıyasal partılerın butuncu rollerının ye-
rıne daha kuçuk bınmlerde örgutlenıp so-
runlan mıkro analız bıçınuyle gözlemle> ıp
çareler arayacak yenı oluşumlar, ancak
"temsılı" demokrârik sıstemm katüımah
ğı sayesınde sıyasal temsılcılık rollennı top
lumla bütunleşerek sunabıleceklerdır Bu
açıdan bakıldığında toplumun bu parça
parça yapısına karşılık olacak bazı öğele
rın İ%1 Anayasası'nın hazırlanışında* bu-
lunduğunu anımsatmak gerek Barolar, ba-
sın, esnaf kuruluşlan, gençlık kuruluşları,
ışçı sendıkalan, sanayı ve tıcaret odaları,
unıversıte, yargı organlan vb Partılenn tek
merkezındekı, yekpare konumun temsılıyetı
yenne yenı teknolojılenn, üetışım ağlannın
ulusal sınırlann bıle dışına çıkan bılgısayar
ağlannın ışlev kazandığı toplumsal duruma
aıt, kamuoyunun etkısının kuvvetlendığı
dolaysız bır temsılcı sıstem duşunulmehdır
Bazı Batı toplumlannda yapılan tartışma-
lann parlamentodan önce televızyon kame-
ralan önunde, kamuoyunu etkıleyerek ya-
pılması, çok kanallı bır Turk toplumunun
da geleceğını haber vermektedır Partiler-
den çok partı ıçı akımların bır "koahsyon
hukumetı" tıpındekı bır temsılcı sısteme yö-
nelmesı olasılıkları hesaplanmahdır lletı-
şım ağlannın zengınlığı, uydu antenlenn az
da olsa etkmlığı, toplumumuzu ıster ıste-
mez bu yone doğru suruklemektedır
Uyan Karakafa!..
Karşıdan gelırken baktım, karakafanın yuruyuşu değışmış,
her zaman badı badı yurürdu, ıkı kolu peşreve çıkan pehlı-
van gıbı dırseklerınden yana açıktı, gobeğı bır karış önun-
den gıderdı, bu kez sankı Holıvut'un maket kasabasında bar-
dan çıkmış kovboydu, bır anda çıfte tabancasını çekecek, sa-
ğa sola ateş edecek
— Ne oldu sana'
— Kazandık
Spor-Toto'da mı' Mıllı Pıyango ya da at yarışlarında mı'
Kımbılır belkı de lıg maçlarında veya bır gazetenın lotarya-
sında kazanmıştır dıye duşunurken bağırmaya başladı
— Zafer* Zaferi
— Hangı zafer'
— Saddam'ı yendık'
— Kım'
— Bız<
Kendınden geçmış şıkır da şıkır oynuyor sevıncınden gö-
bek atıyor
— ZaVer bızımi
Zaferı kazanan George Bush değıldı
Bızımkıydı
•
Sırtında bır tışort var, göğsunde kocaman harflerle
'Calrfornıa" yazıyor, yenı yetme, kendını Anadolu'da değıl,
Amerıka'da doğmuş sanıyor Bacaksız göğsunde "Süper-
men"\n kocaman resmı var dıye yumruğunu uzatıp uçacak,
duşmanlarının tepesıne gökten ınecek
Çeyrek yuzyıl once Amenka'nın orta yerınde Belçıka Kon-
gosu'ndan bır sıyaha rastlamıştım, "Sabena"yı nasıl da be-
nımsemıştı' Belçıka Havayollan'nın duvardakı afışı onunde
fotoğraf çektırmıştı Çok gulmüştum
Yuzyıllar boyu Buyuk Brıtanya Imparatorluğu'nun buyur-
ganlığında yaşamış renk renk ınsan, Ingılız kral ya da kralı-
çesını bağrına basmamış mıydı'
Emperyalızm kendı ınsanını gozetır, korur, harcamaz, "gur-
te'iarı kullanır Gurkalık yalnız parayla yapılmaz Turkıye'de
beynı yıkanmış nıce kışı, Mezopotamya'da ınsanın vetarıhın
yıkımına üzuleceğı yerde gobek atmaya başladı mı guler mı-
sınız, ağlar mısınız' Yoksa azgelışmış ulkelerde çok rastla-
nan ılkellığe mı yorarsınız'
Amenkalı ya da Ingılız anasının gozudur, emperyalızmın
doruklanna tırmanmak kolay değıl, somuru uygartığının rahle-
ı tednsınden geçmek gerekıyor Batı nın kodamanı, hem Irak-
ın canına okur, Mezopotamya nın altını ustune getırır, hem
yapttğı ışten uzuntulu gorunur, savaşmak zorunda kaldığı ıçın
tımsah gözyaşları döker, sozde soylu gıbı davranmak ıçın rol
yapar
Bızde o da yok, kendısını Bush'la, Schvvarzkopf'la, Körfez-
dekı Amerıkan askerıyle ozdeşleştırmış karakafalı, şımdı zıl
takıp oymaya kalkışıyor Hem de daha oluler gömulmeden,
cesetler çollerde ust üste yığılı dururken
•
Irak'ın Kuveyt'ı ezıp geçerek ışgal etmesı bır "zafer" de-
ğıldı
Amerıkan-lngılız-Fransız guçlerının Irak'ı havadan yıkma-
sı da "zater
1
değıl
Saddam zalım, dıktator Irak a yalnız acı ve yıkım getırdı
kendısınden kat kat üstun kuvvetlere gereksız yerde meydan
okuyarak halkını ateşın ortasına attı Dort yandan kuşatılmış
17-18 mılyonluk bır kuçuk ulkenın gezegemmtzm super guç-
lerı karşısında yenılgıye uğrayacağı bellıydı, savaşı değıl, bır
'operasyonu' ızledık Ancak Turkıye Saddam'ın yenılgısını
sennkanlılıkla karşılamak, komşu Irak halkına da dostluk ve
sevecenlıkle yaklaşmak soylulugunu gostermelıdır Amenka^
nın komşumuzu ezmesı nedenıyle duğun bayram yapacak
değılız
Vıetnam'ın arkasında Sovyetler, Afganıstan'ın arkasında
Amerıka vardı
Her ıkışı de gerılla savaşıdır
Sırtını bır "süper"e dayamamış "Uçüncu Dünya" ulkesıyle
ılk kez "klasık teknotojik, elektronık" bır savaşın deneyımı ya-
pıldı denk olmayan guçler arasındakı catışmada kazanan
Amerıka'dır
Turkıye'de, George ıbnı Bush'ü kendı başkanı sayan kara-
kafa, kıçına bır çımdık atıp uyanmalı
(•) Kurucu Mechs'ın yapuğı buydu (Bkz MümlsaSoy
sal, Anayasanın Anlamı Gerçek Yay, 1974, s 69
DAVUT
PEKAK'ı
28.2.1991 gunu kaybettık.
Uzuntumuz sonsuzdur.
AİLESI VE SEVENLERI
RÇELIK ,
FIRSATIAHaftaya acıklamyor Bekleyın!
ROMANVE
\AZARUK
ONURU
Samim Kocagoz
5 000 lıra (KDV ıçınde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı
Cad 39-41 Cağatoğlu tstanbul
Odemelı goödenlmez
Orduevı uye gınş kartımızı
kaybettık Hukumsuzdur
AHMET SAYA-
MELDA SAYA
SPOR TOTO - SPOR LOTO
OYNAYANLARA DUYURU
En son Alman bılgısayar teknığı ıle gelıştınlen Spor Toto Spor
Loto formüllen Spor Totoda, 3 banko ıle dereceyı 32 kolonda 13+11
garanti edıyoruz
Spor Lotoda 2 banko ıle dereceyı 28 kolonda 8 ı garantı edıyo-
ruz Toto65sayfa Loto 60 sayfadır ısteğınız kıtap odemelı gonde-
rılır
Isteme adresi
Halıl Çakmak PK 949 Ulus/ANKARA
Telefonumuz yoktur
DARÜŞŞAFAKALILAR
9 mart cumartesı gecesı "Babara Merbaba1
"
demek ıçın Ramada Otelt'ne davetlıstmz.
DARÜŞŞAFAKALILAR DERNEĞİ
YÖNETİM KURULU
Rez 169 31 14 168 74 59 (Mıne Aydın)
Davetıyeler adresınıze elden ulaştırılacaktır
DU5UIICE
67. YıldönümOnde
TEVHID-I TEDRISAT KANUNU
VE ATATURK DEVRIMLERI
PANEL
Yonetıcı Prof Dr Orhan Ulutın
Katılanlar Prof Dr Toktamıs Ates
Doc Dr Turkel Mınıbas
Prof Dr Cahıt Tanyol
3 Mon 1991 Paıor Soat U 00
Atoturl. Kıtaplığ TAKSIM
ECEde
TANGOLAR
HER PAZAR
ENGİN EGE ORKESTRASI
ŞECAAHİN TANYERLİ
Rezervasyon: 16B 66 60-61
O
EMrERVlLIZME VE OLİCAHŞIVE RABŞI
MÜCADELE
HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ
TEKNİKLE DONANMIŞ
EŞKIYALARIN KATLİAMI
~if Bugun emperyalıst savaşın sonuçları daha açık or-
taya çıkıyor Kuveyt gıbı bır Irak ısteyen ABD em-
peryalızmı Ortadoğuya kan vahşet ve katlıam getır
dı Halklara karşı Napalm kullanmaktan bıle çekın
meyen emperyalızmın kırlı yuzu bır kez daha gozler
onune serıldı
* Son gunlerde karakol ve şubelerdekı olumlerın art
ması dıkkat çekıcı bır boyırt kazandı Toplumsal mu
halefetı pasıfıze etmeyı hedefleyen olıgarşının bu
tavrı kendı çozumsuzlugunu ve halk muhalefetının
kısasurede yenıden yukselışınıengelleyemeyeceklır
INSANLIK ONURUIŞKENCEYİ YENECEK!
15. SAYIMIZÇIKTI