17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3 MAKT 1991 Laik Devlet HIFZI VELDET VELIDEDEOGLU Bugün, halıfehğın, şerıye mahkemelerının, medreselerın kaldırılışının tam 67 yılına rast- lıyor Dmsel nıtehklı bu kurum ve kuruluşla- nn kaldırılması gıbı buyuk boyutlu tarıhsel olaylan Cumhunyet gazetesmde, TBMM Tu- tanak dergılenne dayanarak az çok aynntıh bıçırade anlatmış olduğumdan (19 Mayıs 1989 Ekı) konuyu yenıden ele alacak değüım An- cak Turkıye'de laıklık surecının başlangıcı olan bu olguyu anımsattıktan sonra son za- manlarda çok sözu edılen "laık dev let" kav- ramını ele alacağım Gerçı laık devlet uzenne çok konuşuldu, çok yazıldı, paneller yapıldı, ama duşunceme göre bunlar ne denlı yınelense yerıdır Laık devletın ayn ayn öğelerını, orneğın hukuk bır- lığı, öğrenım bırlığı ılkelerını ele almak, çok kullaaılan bır benzetme ıle söylersek, orma- nın ne olduğunu, onemını, ışlevmı bılmeden onun ıçındekı ağaç turlennı ıncelemeye ben zer Sıradan ınsammızın kafasına önce laık devlet kavramını ıyıce yerleştırmek gerekır • • • Devlet bır kamu tuzelkışısıdır Bunun ıkı yönü vardır Bınsı ve başta gelenı egemen kı- şıbktır Bu kışılık uyarmca dev let organlan ul- kenın yönetımı ıçın yasalar koyar, vergı alır, uyruklannı askere çağırır, suç ışleyenlen ce- zalandırır, v b Butun bunlar onun egemen- hk nıtelığı gereğıdır tkıncısı ıse kışıhğının öbur yüzüdur Burada devlet tıpkı gerçek kı- şıler (ınsanlar) gıbı mal mulk sahıbı olabıhr, bunları satar ya da kıraya verebılır Kısacası malları uzerınde tıpkı ınsanlar gıbı tasarruf- ta bulunabılır Ancak nıtelığı gereğı olarak, aıle hukuku ıle ılgılı haklar, ılışkıler ve yu- kumlulükler devlet ıçm soz konusu olamaz Tuzelkışılığın, varsayım olmayıp bu- gerçek- lık olduğunu belırtmek ıçın, hukuk fakulte- sındekı derslerımde öğrencılere somut olarak şu örneğı söylerdım Çeşmesınden aldığı su mıktarınca dıbmdekı dehkten su yıtırdığı ıçın hep dolu kalan bır havuzun, ıçındekı su her zaman değıştığı halde onun dolu havuz nıte- lığı nasıl değışmıyorsa, bır tuzelkışıyı oluştu- ran kışıler, organlar yıllar boyu değışebılır, ama tuzelkışıhk surer Hele devlette bu, hep böyledır Orneğın krallık dönemınde, devnm sırasında ve daha sonrakı ımparatorluk, res- torasyon vb donemlennde Fransa devletının tuzelİcışılığı ne ıse bugun de odur Bu sureç ıçmde kraliar, ımparatorlar, cumhurbaşkan- lan gelmış geçmış, devletı yöneten kuraüar de- ğışmış, ama devletın tüzelkışıhğı değışmemış- tır Tıpkı dolu havuzun suları hep değıştığı halde onun dolu havuzluk nıtelığının değış- medığı gıbı Hukukçu olmayan okurlanm ıçın vermeyı gerekb gorduğum bu kısa bılgıden sonra şımdı laık devlet konusuna gelehm Laık devlet, ulke yönetımınde pozıtıf bılı- mın ve toplumsal gereksemelenn gösterdığı doğrultuda akılcı kuralları temel alan devlet- tır Bu kurallar arasında dınsel kurallara yer yoktur Çunku dınsel kurallar ancak ıbadet, tannva yakanş ve tapınmak konulannda ge- çerh olup her kışı, daha doğrusu, ınanan her kul ıle tanrı arasındakı ılışkıyı belırler Vıc- dan özgurluğu denılen kavram ışte bu ınanç özgurluğudür Laık devletın kurallarma gelınce Bunlar en başta anayasa olmak uzere, türlu alanlarda konulan ve çağın değışmesıne göre yenı gö- ruşler doğrultusunda değıştu-üebılen kurallar- dır Bunlarda herhangı bır tanrısal kutsallık duşunulemez Bu lcurallar, tekrar vurgulama- lıyım kı kaynağını dınden değıl akıldan alır- lar örneğınTurk Yuttaşlar Yasası, Ceza Ya- sası, Kara ve Deruz Tıcaretı Yasalan, hava hu- kukuna ılışkın anlaşmaların kökenı, akla ve kımıleyın yuzyıllardan ben suregelen gelenek- lere dayanır Bu gelenekler çağın gerek seme- lerını karşıladıkları surece geçerhklerını ve haklıhk nıtelıklennı koruyabvhrler Bunların kaynağında da dınsellık yoktur Bununla bır- hkte dınsel kökenlı olan Mecelle'nın başındakı genel hükumler arasında, çok kısa tumceler- le geleneksel kurala da yer verılmıştır Aynı Mecelle'de, "Ezmanın tegayyuru ıle ahkamın tegayyuru mkâr olunamaz" bıçımınde akılcı bır kurala da yer verılmıştır Gelgelelım ulkemızde bu akılcı kural hıç- bır zaman uygulanmamış, hep "Kuran hü- kumlerının bır sözcuğu, bır noktası bile değıştırılemez" savı ılerı surulmuştur Oysa kıtap dmlerının yaşaması ıstenıyorsa bu dın- lerdekı butun kuralları aklın suzgecınden ge- çırıp ıbadetle ılgılı olanlan bır yana, onların dışında kalanlan bır yana ayırmak gerekır Iş- te Mecelle'nın 39 maddesınde konulmuş olan "çağın değışmesıyle kuralların da değışeceğı yadsınamaz" hukmu Kuran'ın bu ıkmcı tur kurallan ıçm geçerlıdır, ıbadetler ıçın değıl. Kaldı kı Hırıstıyanlıktakı Reformasyon olgu- su butun dunyaya, bu arada bıze de göster- mıştır kı ıbadet kurallannda bıle çağın gerek- semelenne göre değışıkhk yapüabüır Nıtekım Protestanhk once ıbadetı mıllıleştırdı, sonra da ıbadet yöntemlennde değışıkhk yaptı Mıl- lıleştırmek sözcuğu ıle ıbadetın, her ulusun kendı dılıyle yapılması gerektığını vurgulamak ıstedım Islamlıkta da bu yola gıdışın kapısını aça- cak kural vardır Kuran'da Tann, "Ben, an- layasınız dıye Kuran'ı Arapça ındrrdım" de- mıştır O halde ıbadette temel olan nokta onun hükumlerını anlamaktır Bu ıse her Musluman ulkede ve bu arada Turkıye'de ıba- detın mıllıleştırılmesı, yaru ulkenm dılıyle ya- pılması ıle olanakhdır Kuran, yolu gösterdı- ğı halde bağnaz yorumculuk bu yolu kapamış- tır. Oysa tarıhte bır Musluman toplumunda ıbadetın ulusal dıl ıle yapıldığının orneğı var- dır Afrıka'nın kuzey bölgelermde yaşayan Berberıler, yedıncı yuzyılda Muslumanlığı ka- bul ettıkten sonra, yaklaşık yuz yıl süreyle ge- rek Kuran'ı gerek ezanı kendı dıllerıyle oku- yup, ıbadetlerını kendı dıllerıyle sürdurmüş- lerdı Gunumuzde de Cezayır'de resmı dılın Arapça olarak ılan edılmesıne ve şenat yasa- larına dönulmesıne karşı çıkıp, yüz bınlerce ınsamn katıldığı mıtıngler duzenleyenler, bu ulkede oturan Berberıler olmuştur • • • Başta belırttığım bütün konular ancak dın ıle dünya ışlerım bırbırınden ayıran laık dev- lette tartışılabılır Laık devletın karşıtı, teokratık devlettır Bu tur devlet totalıterdır. Böyle tartışmalara yer vermez, şenat kurallarından başka kuralları da uygulamaya koymaz. O halde laık olma- yan devlette vıcdan özgurluğu -ınsan hakla- rının en önemh öğelerınden bırı olan- duşun- ce özgurluğu ve dolayısıyla çağdaş demokra- sı de olamaz Laık devlet ıle teokratık (dın- sel) devlet arasındakı ayrımı kısa çızgılerıyle de olsa böylece belırtmış olduk Yazıyı bıtırmeden önce şu noktayı da vur- gulamak gerekır kı "laıklık" ılkesı anayasa- mızda hemen yer almadı Osmanlı devletının ılk anayasası olan 1876 tarıhlı anayasada dev- letın dınının "dını ıslam" olduğu yazıh ıdı Cumhurıyet'ın ılanından sonrakı ılk buyuk anayasa olan 20 Nısan 1924 tarıhlı anayasa- da da aynı kural yer almıştı Oysa, 3 Mart 1924'te hahfehk, şerıye bakanlığı, medrese- ler kaldınlmış, 4 ekım 1926 tanhınde ıse Turk Yurttaşlar Yasası (Medenı Kanun) yururluğe konulmuş bulunduğundan, hâlâ adı konma- makla bırlıkte Turkıye Cumhurıyetı eylemlı olarak tam laık nıtehkh bır devlet durumuna gelmıştı Bu eylemh durum ıle 1924 Anaya- sası'ndakı "devletın dını, dını ıslamdır" mad- desı çelışıyordu Zaten yazının başlannda dev- letın tüzelkışıhğı uzerınde vermış olduğum bıl- gıler de devletın bır dım olamayacağını gos- tenyor Çunku devlet, bır tuzelkışıdır, ınsan- lar gıbı ıbadet yapmaz, devletın oruç tutma- sı, namaz kılması, Hac'ca gıtmesı, şehadet ge- tırmesı söz konusu olamazdı Devletın uyruklannın buyuk çoğunluğu Musluman ya da Hırıstıyan olabıhr Onların dım vardır Ama devletın ve organlannın dını olamaz Bu gerçek, sonunda anlaşıldı 10 Nısan 1928'de kabul edılen bır yasa ıle 1924 Anayasası' tun ıkıncı maddesı değıştırılıp, bu maddeden "Devletın dını, dını ıslamdır" ıbaresı çıkanl- dı Böylece bır tuzelkışı olan devletın dmı ola- mayacağı gerçeğı anayasada da belu-lenmış ol- du Ama laıklık ılkesı anayasada yıne açıkça yer almamıştı Bu boşluk 5 Şubat 1937'de dol- dunıldu, 1924 Anayasası'nın ıkıncı maddesı bır kez daha değıştırılerek şu bıçımı aldı "Turkıye devletı cumhurıyetçı, mıllıyetçı, halkçı, devletçı, laik ve ınkılapçıdır Resmı dılı Turkçedır Makarrı Ankara şehrıdır " Daha sonra kabul edılen 1961 ve 1982 ana- yasalarında da laıklık ılkesı yer almış bulun- maktadır Göruluyor kı 3 Mart 1924'te halıfehğm kal- dırılmasıyla başlayan tam laıkhk surecı 1937'ye kadar devam etmış ve laıkhk ılkesı bu tarıhte anayasada yer almış, sonrakı ana>a- saların da değışmez temel ılkelerınden bırı ol- muştur PENCERE EVET/HAYIR OKTSYAKBAL Taormina'ya Gitmek... Taormına Sıcılya adasında Messına yakınlarındatunstık bır kent Nufus9100 Etna dağı eteklerınde Ahmet Haşım 'O Belde yı duşler Ulaşılmayacak bır yer- dır orası Butün kadınlar leylıdır' orda Bızı anlamayan ne- sıl'den kaçmak ıçın sığınılacak bır hayal ulkesıdır Hep ada- lardır şaırlenn, yazarların felsefecılerın sığınmak ıstedıkle- n Dört yanı denızte çevrılı, kışıye kendı yalnızlığını daha çok duyuran yerler Oysa Taormına bır gerçek' Olanağı olan atlar uçağa ya da vapura, gıder Sıalya'ya, ordan Messına ıle Katanya ara- sında btı kuçucuk kentı buiur Nıtekım her yaz, her ılkyaz dünyanın turıstlerı koşup gelıyorlar Taormina'ya Onceden bu Kenti duşlemeden, hayal etmeden, kurgusal bır yaklaşım duymadan turıstık rehberlerde, broşurlerde adını duyarak, resımlerıne bakarak Hılmı Yavuz, Taormina'ya hıç gıtmemış Taormına, onun bır düş kentı Taormına Duşlerımın buyülu aynası Bunu soyler söylemez de bır buyulu aynanın ağaçlıklı yollarından geçtığımı, ağaçların dıkıldığı uzun çımenlığın şebboylar, gül- hatmıler, taflanlarla kuşatıldığını ve bu kuşatmanın ıçınden ınce bır çocuk yuzu olarak geçtığımı gorüyor gıbıyım " Şıır dersenız de olur, öyku, deneme, felsefe de Ben hep söylenm, yazında turtere karşıyım Öyku ıle deneme, romanla oyun şıırle duzyazı nasıl ayırt edılebılır kı 1 Yok yok, şıır bam- başka 1 Şıır tek başına ayrı bır turdur Romana da, oykuye de, felsefeye de hatta resme de, muzığe de gırer Gırer ama bambaşka bıçımde nıtelıkte "Ah, benım çocukluğum Taormına da geçmedı Geçsey- dı, bende, kuşkusuz, denız ve beyazlık ımgelerı olur, dağ ve morluk ımgelerı olmazdı Insanın çocukluğu, o çocuklu- ğun ımgelerınden başka bır şey olabıhr mı'" Taormına sozcuğunu ellı ıkı yaşında bulmuş yazar 1988'de 1 Ne zaman bu kentın adını kendı ıcınde mırıldansa aydınlığa boğulur, "uzak, guneşlı bır denız ve beyazlık Bır yelkenlı belkı Taormına Bu sözcuk benı dınlendırıyor Bu sozcük benım hem yaz'ım hem de yazlığım onun bu söz- cüğun penceresınden şunları seyredıyorum Uzak guneşlı bır denız (Ikındı guneşı'), beyazlık, kopukler ve bellı belırsız bır yelkenlı, evet bır yelkenlı " Kişı, zaman zaman bır sözcuğu sever O sozcukte tüm öz- lemlerını bulur ya da bulmaya çalışır, bulduğunu sanır Hıl- mı Yavuz harıtalara bıle bakmamış, gereğını de duymamış Bır gun o kuçuk Sıcılya kentıne gıtse duşledığı şeylerın bırı- nı bıle bulamaz Gerçı yelkenlıler mavı denız, dalgalar, gu- zel ınsanlar, tatlı ruzgârlar vardır ama Taormına sozcuğu- nun yaşattırdığı nıce anılar, hayaller yoktur Onlar ancak bız- dedır Içımızde bır yerlerdedır Hılmı Yavuz'u ben de Fatıh' sozcuğunu duyunca yıne- leyınce karşımda bulurum hep Fatıh tramvay caddesı, kö- şedekı gazete dağıtıcısı 'Avedısler' dıye bağıran yaşlı ba- ba Adını hıçbır zaman bılmedım Her sabah gazete dağıtır- dı Ben pencerede beklerdım IMe beklerdım' Her sabah er- kenden gazetecıyı gozledığımı ızleyen bır komşu hanım 'Pa- şalığını mı beklıyorsun'' demıştı Ben gazetemı beklıyordum postayla oykulenmı yolladığım Ikdam' daha sonra Yenı Sabah' gazetetennı Adımı basılmş gormek, benım kalemım- den çıkmış bır olayın öykusünu başka bırıymışım gıbı oku- mak Yaşlı gazetecının oğullan babanın yerını aldı daha sonra Dal gıbı bır çocuk da oralardaydı Gazetelerı dergılerı ka- rıştırırdı Ahbaptı gazete satıcılarıyla Yıllar sonra o ıncecık çocuğun Hılmı Yavuz olduğunu öğrenecektım Konuştuk mu, ıkı söz söyledık mı, bılmıyorum Belkı obılır Bırkaç yıl sonra önce gazete muhabırı, sonra şaır olarak yakından tanıyaca- ğım bır ınsan Daha sonra da felsefe öğrenımı görmuş guc- tü bır şaır, bır yazar, bır ekın adamı Taormına'yı o ılkgençlık gunlerınde hıc kurmuş mudur' Ya da Taormına gıbı bır yerı' Adı boyle olmasa da hep duş- ledığımız bır 'o belde' vardır Olmuştur Olacaktır Olmalı- dır Olmazsa, olamazsa neden yazılır dızeler, neden öyku- ler duşlenır neden ınsanlar sevılır, neden yaşamda bır tat aranır, bulunuri Taormına (Afa Yayınları) bır oyku değıl Bır şıır de değıl Ama her cumlesı bızı kendı dışımızda bır yere goturen 'başka' bır şey Bır anlatı' demış yazar yapıtına Bır anla- tı Yazar kendını mı anlatıyor başka bırını mı' Ama kendı- mız sandığımız da çoğunlukla başka bırı değıl mıdır? Hem kım kendını, salt kendını, olanca gerceğıyle anlatabılmış? Kendımızı tanımamız olası değıl de ondan Heıne ne dermış Otobıyografı yazmak hemen hemen ım- kânsızdır Insan kendınden bahsederken yuzde yuz bırta- kım yalanlarsöyler " Hılmı Yavuz'un anlatı'sında Hılmı Ya- vuz'a çok benzeyen bır anlatıcı var Her yazımızda bızler- den bırşeyler yok mudur"7 Her bırımızın kendıne gore bır Ta- ormına'sı yok mudur' Yavuz'un duşsel kentınde dolaşmak öyle gelır kı bana gerçek Taormına da dolaşmaktan çok da ha ılgı çekıcı, çok daha guzel Yazının ustunluğu ne dıye- ceksınız' Toplunı ve Partüer Bunahmı Ister iktidar ıster muhalefet partileri olsun, ıçınde bulundukları sıyasal ve temsili bunalımın toplumun içinde bulunduğu durumun değışmesiyle ılgili olduğu unutulmamalıdır. Yfd. DOÇ. ALI AKAY Mımar Sman Ünıv Sosyolojı Bolumu Toplumumuzu etkıleyen buyuk partıle- nn ıçındekı hızıpler ve Körfez bunaûmı do- layısıyla ortaya çıkan anlaşmazlıklar sıya- sal >aşamımızı olduğu kadar toplumsal ya- pımızı da etkılemektedır Bırer partı ıçı ça- tışması şeklınde ortaya çıkan durum, aslin- da mutasyon halındekı toplumun temsıl edılme bıçuıunın meşrulugunun kaybolma- ya yuz tutmasından kaynaklanmaktadu Aynı şekılde sosyal demokratların ya da sosyalıstlerın de bırçok partıye bölunmesı asunda büyuk B ıle yazılı büyuk partılenn meşruluğunun sonuna gelınmesını göster- mekte değıl mıdır'' Asken darbeler ve onu ızleyen sıkıyönetım dönemlennın "sunu" şeklındekı sıyasal rejimıne karşın "temsılı bır demokrası"run demokratık dönemler- de ortaya çıkışı hep büyuk partılenn halk ıle bütunleşmeye çalıştıklan konumlarda populerlık kazandılar Dönemın toplumsal yapısına aıt olan buyük partıler dönemının kapanmakta olduğu ızlemlmekte ve vatan daşlar bu partılerde kendılennı bulup tanı- yamamaktadırlar Kitle yerine kuçuk gruplar Sıyasal bunalımın toplumsal bunalıma yansunasının nedenlerı arasında, öyleyse "temsılı demokrası" sıstemının yetersız kal- masuıda arayıp bu sorunsallaştırılabıkr du- nıma dıkkat çekmekte yarar olacaktır Bu yük kıtle partılennuı "kitk toplum"un ye- rıne 'kuçuk gruplar'ın var olduğu toplum sal yapıya denk duşecek bır sıyasal yapıyı düşunmelerının zamanı gehnış gıbı gözuk- mektedır Toplumun hâlâ bır kıtle toplu- mu olduğunu duşunup bır arada var ola- rak yaşayan kuçuk aynşık gruplan göreme- yen sıyasal partılenn bunalıma gumesınden daha doğal bır şey olamaz Elbette kı se- çımsız, seçmensız bır demokrası duşunmek olanaksızdır Fakat bu seçım pohtıkasını kıtle toplumu uzenne kuran bır demokra- tık partı, olmavan bır kıtlenın temsıl edıle mezlığı ıle karşılaşacaktır Batı ulkelerının yaşadıkları bu sıyasal bunalımın toplumu muza da yansımakta olduğu ızlenebılmek- tedır Gıtgıde daha az, toplumun buyuk so- runlan taröşılmakta, kuçuk sonınlar vatan- daşlann daha önsel soronlan haJıne gırmek tedır Içınde bulunduğumuz toplumsal ya pının sıyasal yansıması "temsılı bır sıstem- den başka temsılı bır sısteme geçmenın zorunluluğunu" haber vermektedır Daha "dolaysız" ve daha mıkro bır demokrası sıstemı ancak bu ,parça parça gruplann var olduğu toplumsal yapının sorunlarına ça- re bulacak nıtelıktedır Partılenn kendıle- nne nazaran akımlar (gerek ana muhalefet partısı ıçındekı Inönu ve Baykal kanatlan, gerek ıktıdar partısının ıçındekı uçlu ıttıfa- kın değışık akımlan) daha çok kuçuk grup- lann ve lobılerın temsılcılerı durumunda- dır Bu buyuk partılerın aralarındakı tar- tışmalar ve hatta aynı sıyasal çızgıdekı bıı- den çok partıler, sıyasal stratejıler peşınde koşarken toplumun gıdışatını takıp edemez duruma gırmekte ve hatta sosyal hareket len boğar duruma getırmektedırler Gelışmış ulkeler ve Üçuncu Dunya ulke- len tenmlerının eskımeye yuz tuttuğu "me- gapoller dönemınde" daha yatay geçışlı bır toplum katmanlan ve partılen söz konusu oimaktadır Kuçuk gruplar arasındakı ya- tay geçışlılık de yıne bu katı sıyası çızgılerı koruyan partılenn yapılanna ters duşmek- tedır Yanı toplumsal konum ıle sıyasal par- tıler arasında bır paralellıkten çok bır ay- rışıkhk söz konusudur Bu aynşıklık bugün hâlâ sıyasal çızgının bunalımlı bu- şekılde de olsa surekühğını sağlasa bıle yapısının eskı konumdan çıkmış bır konum kazan- ması halınde tamamen eskıyecekkr ve hıç- bır kesımı temsıl edemez duruma gelecek lerdır Yıne ıdeolojılenn eskı etküenrun ge- çersız olduğu, meşruluğunu yıtu-dığı du- rumlarda bu konumdan yararlanacak olan "arkaık butunlüklerı" savunan ve toplu- mun parça parçalığım gözden kaçırarak es kı söylemlerı yuklenen dını partılerın ışıne yaramaktan başka bır durum oluşturmaya caktır Sonuç Sıyasal partılerın butuncu rollerının ye- rıne daha kuçuk bınmlerde örgutlenıp so- runlan mıkro analız bıçınuyle gözlemle> ıp çareler arayacak yenı oluşumlar, ancak "temsılı" demokrârik sıstemm katüımah ğı sayesınde sıyasal temsılcılık rollennı top lumla bütunleşerek sunabıleceklerdır Bu açıdan bakıldığında toplumun bu parça parça yapısına karşılık olacak bazı öğele rın İ%1 Anayasası'nın hazırlanışında* bu- lunduğunu anımsatmak gerek Barolar, ba- sın, esnaf kuruluşlan, gençlık kuruluşları, ışçı sendıkalan, sanayı ve tıcaret odaları, unıversıte, yargı organlan vb Partılenn tek merkezındekı, yekpare konumun temsılıyetı yenne yenı teknolojılenn, üetışım ağlannın ulusal sınırlann bıle dışına çıkan bılgısayar ağlannın ışlev kazandığı toplumsal duruma aıt, kamuoyunun etkısının kuvvetlendığı dolaysız bır temsılcı sıstem duşunulmehdır Bazı Batı toplumlannda yapılan tartışma- lann parlamentodan önce televızyon kame- ralan önunde, kamuoyunu etkıleyerek ya- pılması, çok kanallı bır Turk toplumunun da geleceğını haber vermektedır Partiler- den çok partı ıçı akımların bır "koahsyon hukumetı" tıpındekı bır temsılcı sısteme yö- nelmesı olasılıkları hesaplanmahdır lletı- şım ağlannın zengınlığı, uydu antenlenn az da olsa etkmlığı, toplumumuzu ıster ıste- mez bu yone doğru suruklemektedır Uyan Karakafa!.. Karşıdan gelırken baktım, karakafanın yuruyuşu değışmış, her zaman badı badı yurürdu, ıkı kolu peşreve çıkan pehlı- van gıbı dırseklerınden yana açıktı, gobeğı bır karış önun- den gıderdı, bu kez sankı Holıvut'un maket kasabasında bar- dan çıkmış kovboydu, bır anda çıfte tabancasını çekecek, sa- ğa sola ateş edecek — Ne oldu sana' — Kazandık Spor-Toto'da mı' Mıllı Pıyango ya da at yarışlarında mı' Kımbılır belkı de lıg maçlarında veya bır gazetenın lotarya- sında kazanmıştır dıye duşunurken bağırmaya başladı — Zafer* Zaferi — Hangı zafer' — Saddam'ı yendık' — Kım' — Bız< Kendınden geçmış şıkır da şıkır oynuyor sevıncınden gö- bek atıyor — ZaVer bızımi Zaferı kazanan George Bush değıldı Bızımkıydı • Sırtında bır tışort var, göğsunde kocaman harflerle 'Calrfornıa" yazıyor, yenı yetme, kendını Anadolu'da değıl, Amerıka'da doğmuş sanıyor Bacaksız göğsunde "Süper- men"\n kocaman resmı var dıye yumruğunu uzatıp uçacak, duşmanlarının tepesıne gökten ınecek Çeyrek yuzyıl once Amenka'nın orta yerınde Belçıka Kon- gosu'ndan bır sıyaha rastlamıştım, "Sabena"yı nasıl da be- nımsemıştı' Belçıka Havayollan'nın duvardakı afışı onunde fotoğraf çektırmıştı Çok gulmüştum Yuzyıllar boyu Buyuk Brıtanya Imparatorluğu'nun buyur- ganlığında yaşamış renk renk ınsan, Ingılız kral ya da kralı- çesını bağrına basmamış mıydı' Emperyalızm kendı ınsanını gozetır, korur, harcamaz, "gur- te'iarı kullanır Gurkalık yalnız parayla yapılmaz Turkıye'de beynı yıkanmış nıce kışı, Mezopotamya'da ınsanın vetarıhın yıkımına üzuleceğı yerde gobek atmaya başladı mı guler mı- sınız, ağlar mısınız' Yoksa azgelışmış ulkelerde çok rastla- nan ılkellığe mı yorarsınız' Amenkalı ya da Ingılız anasının gozudur, emperyalızmın doruklanna tırmanmak kolay değıl, somuru uygartığının rahle- ı tednsınden geçmek gerekıyor Batı nın kodamanı, hem Irak- ın canına okur, Mezopotamya nın altını ustune getırır, hem yapttğı ışten uzuntulu gorunur, savaşmak zorunda kaldığı ıçın tımsah gözyaşları döker, sozde soylu gıbı davranmak ıçın rol yapar Bızde o da yok, kendısını Bush'la, Schvvarzkopf'la, Körfez- dekı Amerıkan askerıyle ozdeşleştırmış karakafalı, şımdı zıl takıp oymaya kalkışıyor Hem de daha oluler gömulmeden, cesetler çollerde ust üste yığılı dururken • Irak'ın Kuveyt'ı ezıp geçerek ışgal etmesı bır "zafer" de- ğıldı Amerıkan-lngılız-Fransız guçlerının Irak'ı havadan yıkma- sı da "zater 1 değıl Saddam zalım, dıktator Irak a yalnız acı ve yıkım getırdı kendısınden kat kat üstun kuvvetlere gereksız yerde meydan okuyarak halkını ateşın ortasına attı Dort yandan kuşatılmış 17-18 mılyonluk bır kuçuk ulkenın gezegemmtzm super guç- lerı karşısında yenılgıye uğrayacağı bellıydı, savaşı değıl, bır 'operasyonu' ızledık Ancak Turkıye Saddam'ın yenılgısını sennkanlılıkla karşılamak, komşu Irak halkına da dostluk ve sevecenlıkle yaklaşmak soylulugunu gostermelıdır Amenka^ nın komşumuzu ezmesı nedenıyle duğun bayram yapacak değılız Vıetnam'ın arkasında Sovyetler, Afganıstan'ın arkasında Amerıka vardı Her ıkışı de gerılla savaşıdır Sırtını bır "süper"e dayamamış "Uçüncu Dünya" ulkesıyle ılk kez "klasık teknotojik, elektronık" bır savaşın deneyımı ya- pıldı denk olmayan guçler arasındakı catışmada kazanan Amerıka'dır Turkıye'de, George ıbnı Bush'ü kendı başkanı sayan kara- kafa, kıçına bır çımdık atıp uyanmalı (•) Kurucu Mechs'ın yapuğı buydu (Bkz MümlsaSoy sal, Anayasanın Anlamı Gerçek Yay, 1974, s 69 DAVUT PEKAK'ı 28.2.1991 gunu kaybettık. Uzuntumuz sonsuzdur. AİLESI VE SEVENLERI RÇELIK , FIRSATIAHaftaya acıklamyor Bekleyın! ROMANVE \AZARUK ONURU Samim Kocagoz 5 000 lıra (KDV ıçınde) Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad 39-41 Cağatoğlu tstanbul Odemelı goödenlmez Orduevı uye gınş kartımızı kaybettık Hukumsuzdur AHMET SAYA- MELDA SAYA SPOR TOTO - SPOR LOTO OYNAYANLARA DUYURU En son Alman bılgısayar teknığı ıle gelıştınlen Spor Toto Spor Loto formüllen Spor Totoda, 3 banko ıle dereceyı 32 kolonda 13+11 garanti edıyoruz Spor Lotoda 2 banko ıle dereceyı 28 kolonda 8 ı garantı edıyo- ruz Toto65sayfa Loto 60 sayfadır ısteğınız kıtap odemelı gonde- rılır Isteme adresi Halıl Çakmak PK 949 Ulus/ANKARA Telefonumuz yoktur DARÜŞŞAFAKALILAR 9 mart cumartesı gecesı "Babara Merbaba1 " demek ıçın Ramada Otelt'ne davetlıstmz. DARÜŞŞAFAKALILAR DERNEĞİ YÖNETİM KURULU Rez 169 31 14 168 74 59 (Mıne Aydın) Davetıyeler adresınıze elden ulaştırılacaktır DU5UIICE 67. YıldönümOnde TEVHID-I TEDRISAT KANUNU VE ATATURK DEVRIMLERI PANEL Yonetıcı Prof Dr Orhan Ulutın Katılanlar Prof Dr Toktamıs Ates Doc Dr Turkel Mınıbas Prof Dr Cahıt Tanyol 3 Mon 1991 Paıor Soat U 00 Atoturl. Kıtaplığ TAKSIM ECEde TANGOLAR HER PAZAR ENGİN EGE ORKESTRASI ŞECAAHİN TANYERLİ Rezervasyon: 16B 66 60-61 O EMrERVlLIZME VE OLİCAHŞIVE RABŞI MÜCADELE HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ TEKNİKLE DONANMIŞ EŞKIYALARIN KATLİAMI ~if Bugun emperyalıst savaşın sonuçları daha açık or- taya çıkıyor Kuveyt gıbı bır Irak ısteyen ABD em- peryalızmı Ortadoğuya kan vahşet ve katlıam getır dı Halklara karşı Napalm kullanmaktan bıle çekın meyen emperyalızmın kırlı yuzu bır kez daha gozler onune serıldı * Son gunlerde karakol ve şubelerdekı olumlerın art ması dıkkat çekıcı bır boyırt kazandı Toplumsal mu halefetı pasıfıze etmeyı hedefleyen olıgarşının bu tavrı kendı çozumsuzlugunu ve halk muhalefetının kısasurede yenıden yukselışınıengelleyemeyeceklır INSANLIK ONURUIŞKENCEYİ YENECEK! 15. SAYIMIZÇIKTI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear