22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 27EYLÜL 1990 ı'da çok kanlı, ıstıraplı bir dönüşümö içeren monarşi/teokrasi mücadeksinde, kadın sorunu, yine dun Pakıstanda, bugun Cezayir'de oldnğn gibi önemli bir rol oynamıştır. (Fotograf? Rıza Ezer) Ülkedeki Islami hareketin en ilginç noktası kadınların da cinsler arası ayrımcılığın yasalaşmasından yana olmalarıydı İran'da kadın da 'ayrım'dan yanaPakistan'da peygamberin ölümünü izleyen ilk elli yılı geri getirmek iizere 1977-88 yıllan arasında askeri bir rejitnle pe- kiştirilen cinsiyete dayalı ayınm- cıhk politikası, Iran'da değişik bir biçimde sahnelendi. Bu ul- kede Ortadoğu ve özellikle Kör- fez ülkeleri arasında hızlı bir modernleşme politikası Ue yo- ğun bir silahlanma yarışına gi- rişen Şah'ın yaratmış olduğu baskıcı, otoriter rejim, geniş halk yığınlannın katılması ile yı- kıldı. Mutlakiyetçi monarşiye karşı gerçekleştirikn bu devrim, Homeyni'nin liderliğinde molla- lann egemenliğine dayalı bir te- okrasiye yol açtı. Çok kanlı, ıstıraplı bir dönü- şümü içeren bu mücadele sıra- sında kadın sonınu yine dün Pakistan, bugün Cezayir'de ol- duğu gibi önde gelen bir rol oy- namıştır. Bu devrim hareketinin en ilginç tarafı, cinsler arası ay- nmcıüğın yasalaştırılmasında bu radikal göruşü içtenlikle be- nimsemiş, alt smıfa mensup ye- Şii doktrinine göre 'imam' doğrudan peygamber soyundan gelen kişidir ve bu özelliğin verdiği bir tür ilahi güçle sürekli bir 'yol gösterme'yi temsil eder. İmam bunun yanı sıra yorum yapma otoritesine de sahiptir. îmama atfedilen 'ilahi' görev ve bilgi konusundaki 'yanılmazlık' sıfatı, günümüzde gerçekleştirilmiş bulunan teokratik siyasal iktidar modelinin temelinioluşturur. Humeyni'nin 1979'dan sonra tamamladığı siyasal sistem gerçi şekli olarak cumhuriyettir. Fakat bu sistem bir demokrasi sayılamaz, çünkü demokrasi çoğunluk görüşünün doğrultusunda çıkanlan yasalara uyma zorunluluğu getirmektedir. Oysa İslam'da insan ürünü yasalara değil, değişmez, mutlak, ihali yasalara uymak gerekir. ni kentleşmiş kadınların başro- 10 oynamış olmalandır. Bu konuda Türkçe dilinde çok kapsamlı bir doktora çalış- ması hazırlamış olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa- kültesi öğretim üyelerinden Dr. SerpU Üşür, "Siyaset Bilimi Açrsından trm Devrimi: Neden- leri, Sonuçlan ve Kadın Konu- muna Etkisi" adlı tezinde, tran'daki gelişmeleri olağanüs- tü titiz bir yöntemle çok aynn- tılı biçimde ortaya koymuş bu- Iunmaktadır. (1). Dr. Üşür, bir siyasal hareket olarak Islam'ı sınıflandırabil- mek için tslam dünyasını "Batı" ile olan üişkileri açısın- dan ele almak gerektiğini ileri sürmektedir. Pakistan'dan farklı olarak gerçek bir sömür- ge yönetimi altında yaşamamış olan İran'da, yirrninci yüzymn basından itibaren Batı'ya yöne- lik bir kısım seçkinci aydın ve yönetici ulkeyi "tepeden inme" yöntemlerle değiştirmek istemiş- lerdir. Bunlara karşı Ban ile bü- tünleşmek yerine Batı'dan kop- mak isteyealer tslam'ın kendi- ne özgü kaynaklanna dayana- rak bir Islam sistemi yaratmak isteyen öze-dönüşçü (funda- mentalist) lslamalar, Ortado- ğu'da faaliyet gösteren Müslü- man Kardeşler'le Pakistan'daki Cemaat-ul Islam gibi siyasal ör- gUtlerin çizdikleri yola gitmişler- dir. (2) İran'da 1979'da devrimi ger- çekleştiren bu siyasal güç, dini gerek laik gerekse reformist ve gelenek tslam anlayışından farklı tanımlamıştır. öze- dönüşçü ya da köktendüıci ts- lamcıhk açısından din, tanrı Ue birey arasındaki dua, ibadet, tö- ren gibi şekli eylemlerle dile ge- tirilen bir ilişki değildir. Onla- ra göre din, siyasal, sosyal, eko- nomik alanda yol gösterici olan, tümcü bir yaşam biçimidir. Bu anlamdaki tslamcılığın butüncü (totalist) özelliği, devletin, top- lumsal yaşamın ve "ablak"ın tslamın temel kurailan olan "seriaı"a göre yeniden yapılan- dınlmasıdır. Kısacası köktendinci tslamcı- hğın siyasal programımn ana hedefi, Islami bir devlet kur- maktır. Bu açıdan gelenekçi / muhafazakâr Islam'dan aynl- maktadır. Gelenekçi Islam apo- litik olmasuıa karşın köktendin- ci tslam, meşruıyetini şeriattan almayan bir siyasal otoriteyi ka- bul etmez. (3) Bilindiği üzere tslam dini için- deki en büyuk iki mezhep olan Şiilik ve Sunnilik, peygamberin görevlerinin kimin tarafından üstlenileceği sorunundan kay- naklanmıştı. Şii doktrinine gö- re "imam" doğrudan peygam- ber soyundan gelen kişidir ve bu özelliğin verdiği bir tür ilahi güçle, sürekli bir "yol göster- me"yi temsil eder. (4) İmam ta- şıdığı bu ilahi misyonun yanın- da Islam hukukunu en iyi bilen kişi olarak yorum yapma otori- tesini de beraberinde getirir. Îmama atfedilen "ilahi" misyon ve bilgi konusundaki "ya- nılmazlık" sıfatı, gunumuz- de gerçekleştirilmiş bulunan te- okratik siyasal iktidar modeli- nin temelini oluşturmuştur. Şiilikte, din konusunda uz- man olanlarla olmayanlar şek- linde bir aynm söz konusudur. Uzman olmayanlar, dini konu- larda uzmanlara danışmak ve onların gösterdiği yolda yürü- mek zorundadır. Bu gelişme 19. yüzyılda "mercii taküd" (nihai yorum yapma makamı) kuru- munun doğmasuıa yol açmıştır. (5) Bunun sonucunda Şii din adamlan Hıristiyan ruhban sı- nıfından farklı olarak gevşek ve yapılanmamıs bir ilişki sistemi- ne rağmen merkezi bir liderlik yaratma fırsatını bulmuşlardı. Iran devrimini gerçekleştiren Humeyni işte bu önderlik sıfa- tını kazarunak suretiyie Islam teokrasisini kurabilmiştir. Humeyni'nin 1979'dan sonra tamamladığı siyasal sistem ger- çi şekli olarak bir cumhuriyet- tir. Fakat bu sistem asla bir de- 0 E V L E T V E K A D I N ŞÜKRANKETENCİ 'Laikliğe Çağrı Grubu'nun kurucularından Demet Işık: Kadın Türkiye'de gündem dışıLaik hukuk duzeninin geçer- li olduğu Türkiye Cumhu- riyeti'nde, bazı insanlar bir araya gelerek "Laikliğe Çağ- n Grubu"nu oluşturmuşlar. La- ikliğin olmadığı ya da çok cid- di tehlikelerde olduğu düşünce- sini yansıtan grubun kurucula- rından Demet Işık'tan öncelik- le böyle bir grubu kurma gere- ği duymalannın nedenini öğren- mek istedik.. — Son on yılda köktenci ts- lam eğitimi gelişti. Laik eğitim sistemi değiştirüerek dogmaya bağlı yetiştirilen insan gücunün iktidar erkini kazanması sağlan- dı. öncelikle devletin emniyet, eğitim, yargı, idari mekanizma- lanrun önemli yerlerine yerleş- tirildiler. Ekonomik guç ve gü- vence sağlamaları yolunda iç ekonomik politikalar ve dış kay- naklar kullanıldı. Türkiye Cum- huriyeti'nin geleceğini laik ve çağdaş bir devlet olmada gören, duyarh kişi ve yapılann bir ara- ya gelmesi zorunluluğu doğdu. — Tjiltligin konınması önce- UkJe devletin, siyasi iktidann görevi, sonımlulugu degil mi? — Devletin laikliğe sahip çık- madığının guncel örneklerini yaşıyoruz. En başta eğitünin la- iklik ilkesinden saptırıldığını, hukukun üstünlUğünun tahrip edildiğini görüyoruz. tnsan hak ve özgürlüklerinin, demokratik- leşmenin güvencesi laiklikten vazgeçildiğini izliyonız. Biz bu grubu, bu konudaki tespitleri ortaya koyabilmek üzere, du- yarhlığj olanların giderek bir araya gelme gereksinmeleri ile kendiliğdnden oluşturmuş ol- duk. Sivil toplum ve aydınlann bir şeyler yapmaları gerekiyor. Sivil toplum örgütlenmeleri ola- rak demokratik platformda mü- cadele gereğine inanıyoruz.. Demet Işık son on yılda Türkiye'de aydınlann öncelik- le moral bakımdan yalnızlastı- nlmak istendiklerini, buna eko- nomik güçsttzlüğun de eklendi- ğine işaret ederek YÖK araab- ğı ile Türkiye konusunda tartış- mak, düşunmek ve çözümler aramak zonında olan gençliğin engellendiğini vurguladı. Yargı bağımsızlığının zedelenmesi, sendikalara, demokratik örgüt- lenmelere getirilen yasaklarla suskun insan yetiştirme çabala- rının pekiştirUdiğini söyledi. En tehlikelisi olarak da dincilik uze- rine inşa edilen ve dış kaynak- lara açık bir kurumlaşma hare- nıtladı: "1980'den sonra bir as- keri iktidar dönemi, toplumu birçok yönden geri götürmüş- tür. Ama topluma en pahalıya mal olan, terör ve sol güçlerin önlenmesi adı altında, dinin karşı güç olarak kullanılmak is- tenmesidir. Devlete ait işler, devlet büyükleri tarafından Ku- ram Kerim ve hadislere göre izah edilir olmuştur. Atatürkçü olduğunu söyleyen askeri rejim, Atatürk ilkelerinin yılmaz savu- nucusu kurumlan kapatarak, şükliiğtinü de eklemek gereki- yor. Tarkiye'nin aydınlanması, ya da cahil kalması işte bu nok- talardan başlar. Çağdaş, akla ve biUmsel bilgiye dayanan, tekno- loji üreten ve kullandıran bir eğitimde eşitliktir aslotan. 'Akıl- la değil, şeriatla' vanlacak tek hakikata dair, dogmacı ve kökten-dinci bir egitimde eşitlik bizi başka noktalara goturür." — Konumuz kadın taaklan iken neden soruna laiklik tehli- kesinden girdik? Laiklik soru- birey olarak kadının yetiştiril- mesi yoktur. Bugün Türkiye'nin gündeminde kadm yoktur. Bu gündemi kadın kendisi belirle- mek zorundadır. Kökten- dincilik karşısmda kadm, bugün kendi somut sorunlanm belirle- mek, geliştireceği somut çözüm- leri tartışmaya açmak, Türki- ye'nin gundemini kendisi oluş- turmak zorundadn-. Bugün Türk kadını, dinci baskı ve eylemlerle, laik eğiti- min çözülmesi ile başı kendi gündem dışına çıkararak kadı- nı daha da ayıracak, ikinci sınıf vatandaş konumuna getirecek bir mücadele, kadm haklan pa- ravanasında yürütülmek isteni- yor. — Kadın, kendi haklannın gİDdemini nasıl saptayabilir? — Yapılacak pek çok iş var. örneğin eğitimin dışına çıkan- lan kız çocuklanndan başlana- bilir. Bu konuda basın pek çok ipuçlan verdi. Küçük kasabalar- da, yoksul yörelerde kız çocuk- Demet Işık: Bugün Türkiye'de kadın, dinci akımların hedefi. Türk kadını şeriatm kendisini kapatmak istediği, özgürlük, çağdaşhk ve insan olma kapılarını kendisi açık tutmak zorundadır. Türk kadınmın kendi bilinci ve gücü ile siyaser.* yüklenmesi gerekir. ketine girildiğini anlattı. Anadolu'nun aydın, sağdu- yulu ve Müslüman halkırun la- ikliğe karşı olmadjğını, lslami- yeti Arap etkisinden uzak, Or- ta Asya Türk gelenekleri ile, ci- han imparatorluğu kurumlan ile zengınleştirdiğini belirtti. "tslam dini ile laikliğin birlik- teligini 60 yıl yaşamışlır. Belli bir dinin sahibi olan hallun la- ik bir devletten çıkan oldnğunu anlamıştır. Hangi Müslüman kişi, Anadolu'nun kurtuluşu, uluslaşmak, özgiir ve laik bir devlete sahip olmak ile dini inanç özgürlugunü kaybetmiş- Ur" dedi._ Demet Işık, bugüne nasıl ge- lindiği sorusunu özetle şöyle ya- kişisel mülkiyetlerine el koyarak yol almıştır. Askeri yönetimin getirdiği geriye dönüş ve dine yaslanış, tankatçı bir havanın içindeki sivil iktidann işbaşına gelişi ile yavaş ve temkinli adım- larla Uerleme ve yerleşme imkâ- nı bulmuştur." Demet Işık, egitimde gelinen tehlikeli boyutlan ortaya koyan TÜSİAD raponma karşı Cum- hurbaşkanı'nın imam-hatip okullarını savunması, din okul- larmı açmakla eğitim eşitsizligi- nin giderildiği tezine karşı gö- rüşlerini şöyle özetliyor: "Eiitimde cografi bölgelere de baglı çok bü>ük eşitsizlik ve kalite farkı vardır. Buna egitim harcamalaruia aynlan payın dü- nu, kökten-dincilik neden önce- likle kadınlar ve kadın haklan sonınu olarak duşünnlüyor? — Türkiye'de bugun kadın, dinci akımlann hedefidir. Türk kadını şeriatın kendisine kapat- mak istediği, özgürlük, çağdaş- hk ve insan olma kapılarını, kendisi açmak zorundadır. Ekonomik olarak güçlendirilen, eğitimle desteklenerek irtica gü- cü haline getirilen, dinci, şeriatçı büyumelerin, kadını bütünü ile kapsayıp kapatmaması için ka- dının kendi bihnci ve gücü ile si- yasete yüklenmesi gerekir. Türkiye'nin gündeminde, öz- gür düşunce ile eğitihniş, çağdaş değerlere sahip, büim ve tekno- lojiden payını almış, gerçek bir kurtuluşu için kendisince bağla- nan, özgurluğunu eve kapana- rak elde eden, çalışma hayatını evin dört duvan arasında çocuk bakmakla sürdüren kadindır. Tıp fakültesine, don giydirilmiş erkek kadavrada çahşmak şartı getirüiyor: 12 yaşından büyük erkek çocuğuna bakmamakta direniliyor; bilim ve fizik âlimi olacağız deniyor, ancak erkek öğrenci ile yan yana otunnak reddediliyor... Arap-lslam emperyaüzminin, kadını en iyi kullanan dinci si- yasal rejimin, kendi tutsaklığı- nın bayraktarhğını, sürekliliği- ni yaptırdığı miUtanlann haklan geliştirüiyor. Türk kadınmın gerçek haklan ve sorunlanm lan, mahalle vakıf öğrencisi ya- pılacak, din öğretilecek, diye toplamyor. Sonra ailenin gö- zünden kaybettiriliyor. Çocuk korkutuluyor, başka şehre ka- çınhyor, din eğitimi ile sersem- letiliyor, bir hocanın dergâhın- dan, tezgâhından geçiriliyor. İmam-hatip okullanna kız öğ- rencilerin alınması, imam ya da müezzin yetiştirihneleri için de- ğil. "Çaltşan kadm aile dözeni- ne yanunaz" diyen kökten- dincilerin, tslam topiumunda Türk kadmımn yeri nedir soru- sunun cevabının bu okullarda nasıl öğretildiğinin uzerinde du- ruhnası gerekir. Çocuk Esirge- me Kurumu'ndaki sahipsiz ço- cuklara verilen din eğitimini araştırmak ve tek tek bütün bu uygulamalara karşı mücadele vermek durumundayız. Ve devlet okullarında, Türk- tslam sentezinin resmi eğitim politikası olmasına karşı çıka- lım. Ben tek kişiyim. Bir başı- ma ne yapabilirim demekten vazgeçelim. Evimizin içinden başlayarak özgür ve demokrat olalım. Kul-kadın değil, vatan- daş, kadm olalım. Çocuklanmı- zı, kendimizi insanlaştırahm. tnsanlaşmak, yani öğrenmek, düşunmek, bUmek, tartışmak, aydınlanmak, seçmek, bugunü- miizün ve yannımızm ne olaca- ğma karar vermek, siyasal ve toplumsal haklarda söz sahibi olmak. Bağunsız ve özgür, ken- dimiz olmak. Türkiye'nin gun- demi toplumun demokratikleş- mesi, laikleşmesi olmalıdır. — Bu arada siyasi iktidar ne- ler yapıyor? — Siyasi iktidar içinde yer alan kökten-dinci siyaset, her türlü şekli ile ailenin önemini vurgulamaktadır. Kadını bütü- nü ile buraya yerleşürmektedir. Oysa, öncelikle kökten-dinci si- yasetin okulda, mahallede, va- kıfta, camide, birtakım kurslar- da, universite mescitlerinde, dinci-İslamcı devlet sentezi ile yetiştirdiği çocuk, aile içinde parçalayıcı rol oynamaktadır. Bugün iktidar olan güçler çı- karlarını dine dayamakta, dini, bir siyaset aracı olarak kullan- maktadırlar. Oy korkusunun egemen olduğunu soyleyebUiriz. Bir gun onlann da bu tutsaklık- tan kurtulacaklarma, yıktıklan ilkelere; laikliğe ve demokratik- leşmeye sığınacaklaruıa inan- mak istiyoruz. Ama o güne ka- dar, duşünen, laik ve demokrat güç sahibi kadını gündeme ge- tirmeyerek gelişen kadm haklan ve hareketlerine karşı her tur hukuk ve uygulama engelini çı- karacaklardır. Y a n n : Kuran k n r s l a n mokrasi sayılamaz, çünkü de- mokrasi, çoğunluk görüşünün doğrultusunda çıkanlan yasala- ra uyma zorunluluğu getirmek- tedir. tran'da 196O'lı yıllardan iti- baren Iiberal ve laik duşüncele- ri temsil eden siyasal gruplann hepsi sustunılmuştu. Çeşitli Ii- beral ve merkez partilerin koa- lisyonunu oluşturan "Ulosal Cephe Hareketi" orgütsel zaa- fı nedeniyle hıçbir zaman gerçek bir muhalefet rolu oynayama- mıştı. Başta dinci grupları des- tekleyen Sovyet yanlısı Orto- doks komünist TUDEH partisi ile bir çeşit şehir gerillası gücü- nü temsil eden Fedaini Hak ise Şah'ın düşürtflmesinde öncu bir rol oynamakla beraber daha sonra iktidan ele alan lslamcı gruplar tarafından kısa bir sü- re içinde tasfıye edibniştir. Is- lamcı aydınlann oluşturduklan "Mücahidin-i Halk" ise savun- duklan "yeni Islam topluma" fikrini devrimden sonra kamu- oyuna benimsetememişlerdir. Humeyni yanlısı köktendinci ts- lamcılann baskısı nedeniyle bu reformcu grup, gunumüzde var- hğını ancak surgünde devam et- tirebılmektedir. Böylece tran Şahı'na karşı en etkin ve sonuçta devrimi gerçek- leştiren siyasal güç, din adam- lan tarafından örgütlenmiştir. Mollalar en önemli sosyal des- teklerini büyük toprak sahiple- ri ile geleneksel orta sınıftan sağlamışlardır. tran Şahı tebasına hoş görün- tnek için aldatıcı bir biçimde gerçekleştirmiş olduğunu iddia ettiği toprak reformu ve "Ak Devrim" politikalan yüzünden 1960 öncesi destekçisi sayılan toprak sahiplerinin sem- patisini de yitirmiştir. Şah, 1970'li yıllarda tüm dikkatini uluslararası sanayi ve mali çev- reler ile olan bağlanna yönelt- mişti. Modem orta sınıf ile sa- nayi işcileri ise siyasal karar ver- me mekanizmalarından tama- men dışlanmış sayılıyorlardı. Üst smıflann egemenliği yoğun bir "depolitizasyon"a dayam- yordu. Pehlevi ailesinin 5-20 milyar dolar olarak tahmin edi- len mal varhğı ile petrol gelirle- ri uzerinde uyguladıkları dene- tim yüzünden uluslararası kuru- luşlarda görünürde güçlü bir "imaj" veriyorlardı. Gerçek halde ise büyük yığmlann sö- mürüsü uzerinde kurulmuş olan iktidarlan devrimden çok önce içten oyulmuştu. Ynruı: İran'da kadmın statnsâ (1) Dr. SerpU Üşur'ua doktora ttn bn- giM kadır Turkçe dBiadc vayımlaanıış otaa {al^malır ınsuub oknyucuva sun- nuş olduğu aynnblı bilgikr. Narmış ol- dugn sentezcı gonış ve yarmriajımış olda- ga çok zengin bibliyografya ıwdcııiylc önemli bir yer işgad elmektedJr. Bu )apı- tto gunamııze dek lütap olarak )iyımiaıt- majnı; otnusı, ulkemÛ çok yakındaM 0- gVeDdirra siy«Ml, sosy») ve kaJtrird Hr olgsyu geregi (pbi deterlendiımeDÜzi giflestinMktedir. (2) Oıe-dooa^çUak (fundameatalizm) aslmda Hıristiyaıı kulturusde kuUuılan bir kavran oldngu için 1970'lerdea son- n bu hareket "Islamalık" ya da "kök- tendincı Islan)" olarak betimlenmeye bsştanmıştır. Aynca bkı. Bruno Etiea- ne, L'Islamume RadıcaJe. Hacbette, Pa- ris 1987, Serie Bfclio Ess«i. (3) WUUam E.Shepard, -Idaııı awi Ide- otogy: Towarts a Typology." Internati- onal Journal of Mıddte East Studıes, 19.3.19T7 (4) Hımid, Algar, "Iraıı and Soj'ism". The Idaauc Rrvotation in Iraa. Der. Ka- Um Sıddıqal, Londra, Opea Preas, 19M, s.2 (5) Nikki R.Keddie, Tbe Roote of LTe- ma's Power in Modern Iraa" u> Scho- Uıs, Saınts and Sufıs, Der. N.R. Keddie, Uaiversily of Cılifornia, 1972, s. 211-29.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear