Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 27EYLÜL 1990
ı'da çok kanlı, ıstıraplı bir dönüşümö içeren monarşi/teokrasi mücadeksinde, kadın sorunu, yine dun Pakıstanda, bugun Cezayir'de oldnğn gibi önemli bir rol oynamıştır. (Fotograf? Rıza Ezer)
Ülkedeki Islami hareketin en ilginç noktası kadınların da cinsler arası ayrımcılığın yasalaşmasından yana olmalarıydı
İran'da kadın da 'ayrım'dan yanaPakistan'da peygamberin
ölümünü izleyen ilk elli yılı geri
getirmek iizere 1977-88 yıllan
arasında askeri bir rejitnle pe-
kiştirilen cinsiyete dayalı ayınm-
cıhk politikası, Iran'da değişik
bir biçimde sahnelendi. Bu ul-
kede Ortadoğu ve özellikle Kör-
fez ülkeleri arasında hızlı bir
modernleşme politikası Ue yo-
ğun bir silahlanma yarışına gi-
rişen Şah'ın yaratmış olduğu
baskıcı, otoriter rejim, geniş
halk yığınlannın katılması ile yı-
kıldı. Mutlakiyetçi monarşiye
karşı gerçekleştirikn bu devrim,
Homeyni'nin liderliğinde molla-
lann egemenliğine dayalı bir te-
okrasiye yol açtı.
Çok kanlı, ıstıraplı bir dönü-
şümü içeren bu mücadele sıra-
sında kadın sonınu yine dün
Pakistan, bugün Cezayir'de ol-
duğu gibi önde gelen bir rol oy-
namıştır. Bu devrim hareketinin
en ilginç tarafı, cinsler arası ay-
nmcıüğın yasalaştırılmasında
bu radikal göruşü içtenlikle be-
nimsemiş, alt smıfa mensup ye-
Şii doktrinine göre 'imam' doğrudan peygamber soyundan
gelen kişidir ve bu özelliğin verdiği bir tür ilahi güçle sürekli
bir 'yol gösterme'yi temsil eder. İmam bunun yanı sıra yorum
yapma otoritesine de sahiptir. îmama atfedilen 'ilahi' görev
ve bilgi konusundaki 'yanılmazlık' sıfatı, günümüzde
gerçekleştirilmiş bulunan teokratik siyasal iktidar modelinin
temelinioluşturur.
Humeyni'nin 1979'dan sonra tamamladığı siyasal sistem
gerçi şekli olarak cumhuriyettir. Fakat bu sistem bir
demokrasi sayılamaz, çünkü demokrasi çoğunluk
görüşünün doğrultusunda çıkanlan yasalara uyma
zorunluluğu getirmektedir. Oysa İslam'da insan ürünü
yasalara değil, değişmez, mutlak, ihali yasalara uymak
gerekir.
ni kentleşmiş kadınların başro-
10 oynamış olmalandır.
Bu konuda Türkçe dilinde
çok kapsamlı bir doktora çalış-
ması hazırlamış olan Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa-
kültesi öğretim üyelerinden Dr.
SerpU Üşür, "Siyaset Bilimi
Açrsından trm Devrimi: Neden-
leri, Sonuçlan ve Kadın Konu-
muna Etkisi" adlı tezinde,
tran'daki gelişmeleri olağanüs-
tü titiz bir yöntemle çok aynn-
tılı biçimde ortaya koymuş bu-
Iunmaktadır. (1).
Dr. Üşür, bir siyasal hareket
olarak Islam'ı sınıflandırabil-
mek için tslam dünyasını
"Batı" ile olan üişkileri açısın-
dan ele almak gerektiğini ileri
sürmektedir. Pakistan'dan
farklı olarak gerçek bir sömür-
ge yönetimi altında yaşamamış
olan İran'da, yirrninci yüzymn
basından itibaren Batı'ya yöne-
lik bir kısım seçkinci aydın ve
yönetici ulkeyi "tepeden inme"
yöntemlerle değiştirmek istemiş-
lerdir. Bunlara karşı Ban ile bü-
tünleşmek yerine Batı'dan kop-
mak isteyealer tslam'ın kendi-
ne özgü kaynaklanna dayana-
rak bir Islam sistemi yaratmak
isteyen öze-dönüşçü (funda-
mentalist) lslamalar, Ortado-
ğu'da faaliyet gösteren Müslü-
man Kardeşler'le Pakistan'daki
Cemaat-ul Islam gibi siyasal ör-
gUtlerin çizdikleri yola gitmişler-
dir. (2)
İran'da 1979'da devrimi ger-
çekleştiren bu siyasal güç, dini
gerek laik gerekse reformist ve
gelenek tslam anlayışından
farklı tanımlamıştır. öze-
dönüşçü ya da köktendüıci ts-
lamcıhk açısından din, tanrı Ue
birey arasındaki dua, ibadet, tö-
ren gibi şekli eylemlerle dile ge-
tirilen bir ilişki değildir. Onla-
ra göre din, siyasal, sosyal, eko-
nomik alanda yol gösterici olan,
tümcü bir yaşam biçimidir. Bu
anlamdaki tslamcılığın butüncü
(totalist) özelliği, devletin, top-
lumsal yaşamın ve "ablak"ın
tslamın temel kurailan olan
"seriaı"a göre yeniden yapılan-
dınlmasıdır.
Kısacası köktendinci tslamcı-
hğın siyasal programımn ana
hedefi, Islami bir devlet kur-
maktır. Bu açıdan gelenekçi /
muhafazakâr Islam'dan aynl-
maktadır. Gelenekçi Islam apo-
litik olmasuıa karşın köktendin-
ci tslam, meşruıyetini şeriattan
almayan bir siyasal otoriteyi ka-
bul etmez. (3)
Bilindiği üzere tslam dini için-
deki en büyuk iki mezhep olan
Şiilik ve Sunnilik, peygamberin
görevlerinin kimin tarafından
üstlenileceği sorunundan kay-
naklanmıştı. Şii doktrinine gö-
re "imam" doğrudan peygam-
ber soyundan gelen kişidir ve bu
özelliğin verdiği bir tür ilahi
güçle, sürekli bir "yol göster-
me"yi temsil eder. (4) İmam ta-
şıdığı bu ilahi misyonun yanın-
da Islam hukukunu en iyi bilen
kişi olarak yorum yapma otori-
tesini de beraberinde getirir.
Îmama atfedilen "ilahi" misyon
ve bilgi konusundaki "ya-
nılmazlık" sıfatı, gunumuz-
de gerçekleştirilmiş bulunan te-
okratik siyasal iktidar modeli-
nin temelini oluşturmuştur.
Şiilikte, din konusunda uz-
man olanlarla olmayanlar şek-
linde bir aynm söz konusudur.
Uzman olmayanlar, dini konu-
larda uzmanlara danışmak ve
onların gösterdiği yolda yürü-
mek zorundadır. Bu gelişme 19.
yüzyılda "mercii taküd" (nihai
yorum yapma makamı) kuru-
munun doğmasuıa yol açmıştır.
(5) Bunun sonucunda Şii din
adamlan Hıristiyan ruhban sı-
nıfından farklı olarak gevşek ve
yapılanmamıs bir ilişki sistemi-
ne rağmen merkezi bir liderlik
yaratma fırsatını bulmuşlardı.
Iran devrimini gerçekleştiren
Humeyni işte bu önderlik sıfa-
tını kazarunak suretiyie Islam
teokrasisini kurabilmiştir.
Humeyni'nin 1979'dan sonra
tamamladığı siyasal sistem ger-
çi şekli olarak bir cumhuriyet-
tir. Fakat bu sistem asla bir de-
0 E V L E T V E K A D I N ŞÜKRANKETENCİ
'Laikliğe Çağrı Grubu'nun kurucularından Demet Işık:
Kadın Türkiye'de gündem dışıLaik hukuk duzeninin geçer-
li olduğu Türkiye Cumhu-
riyeti'nde, bazı insanlar bir
araya gelerek "Laikliğe Çağ-
n Grubu"nu oluşturmuşlar. La-
ikliğin olmadığı ya da çok cid-
di tehlikelerde olduğu düşünce-
sini yansıtan grubun kurucula-
rından Demet Işık'tan öncelik-
le böyle bir grubu kurma gere-
ği duymalannın nedenini öğren-
mek istedik..
— Son on yılda köktenci ts-
lam eğitimi gelişti. Laik eğitim
sistemi değiştirüerek dogmaya
bağlı yetiştirilen insan gücunün
iktidar erkini kazanması sağlan-
dı. öncelikle devletin emniyet,
eğitim, yargı, idari mekanizma-
lanrun önemli yerlerine yerleş-
tirildiler. Ekonomik guç ve gü-
vence sağlamaları yolunda iç
ekonomik politikalar ve dış kay-
naklar kullanıldı. Türkiye Cum-
huriyeti'nin geleceğini laik ve
çağdaş bir devlet olmada gören,
duyarh kişi ve yapılann bir ara-
ya gelmesi zorunluluğu doğdu.
— Tjiltligin konınması önce-
UkJe devletin, siyasi iktidann
görevi, sonımlulugu degil mi?
— Devletin laikliğe sahip çık-
madığının guncel örneklerini
yaşıyoruz. En başta eğitünin la-
iklik ilkesinden saptırıldığını,
hukukun üstünlUğünun tahrip
edildiğini görüyoruz. tnsan hak
ve özgürlüklerinin, demokratik-
leşmenin güvencesi laiklikten
vazgeçildiğini izliyonız. Biz bu
grubu, bu konudaki tespitleri
ortaya koyabilmek üzere, du-
yarhlığj olanların giderek bir
araya gelme gereksinmeleri ile
kendiliğdnden oluşturmuş ol-
duk. Sivil toplum ve aydınlann
bir şeyler yapmaları gerekiyor.
Sivil toplum örgütlenmeleri ola-
rak demokratik platformda mü-
cadele gereğine inanıyoruz..
Demet Işık son on yılda
Türkiye'de aydınlann öncelik-
le moral bakımdan yalnızlastı-
nlmak istendiklerini, buna eko-
nomik güçsttzlüğun de eklendi-
ğine işaret ederek YÖK araab-
ğı ile Türkiye konusunda tartış-
mak, düşunmek ve çözümler
aramak zonında olan gençliğin
engellendiğini vurguladı. Yargı
bağımsızlığının zedelenmesi,
sendikalara, demokratik örgüt-
lenmelere getirilen yasaklarla
suskun insan yetiştirme çabala-
rının pekiştirUdiğini söyledi. En
tehlikelisi olarak da dincilik uze-
rine inşa edilen ve dış kaynak-
lara açık bir kurumlaşma hare-
nıtladı: "1980'den sonra bir as-
keri iktidar dönemi, toplumu
birçok yönden geri götürmüş-
tür. Ama topluma en pahalıya
mal olan, terör ve sol güçlerin
önlenmesi adı altında, dinin
karşı güç olarak kullanılmak is-
tenmesidir. Devlete ait işler,
devlet büyükleri tarafından Ku-
ram Kerim ve hadislere göre
izah edilir olmuştur. Atatürkçü
olduğunu söyleyen askeri rejim,
Atatürk ilkelerinin yılmaz savu-
nucusu kurumlan kapatarak,
şükliiğtinü de eklemek gereki-
yor. Tarkiye'nin aydınlanması,
ya da cahil kalması işte bu nok-
talardan başlar. Çağdaş, akla ve
biUmsel bilgiye dayanan, tekno-
loji üreten ve kullandıran bir
eğitimde eşitliktir aslotan. 'Akıl-
la değil, şeriatla' vanlacak tek
hakikata dair, dogmacı ve
kökten-dinci bir egitimde eşitlik
bizi başka noktalara goturür."
— Konumuz kadın taaklan
iken neden soruna laiklik tehli-
kesinden girdik? Laiklik soru-
birey olarak kadının yetiştiril-
mesi yoktur. Bugün Türkiye'nin
gündeminde kadm yoktur. Bu
gündemi kadın kendisi belirle-
mek zorundadır. Kökten-
dincilik karşısmda kadm, bugün
kendi somut sorunlanm belirle-
mek, geliştireceği somut çözüm-
leri tartışmaya açmak, Türki-
ye'nin gundemini kendisi oluş-
turmak zorundadn-.
Bugün Türk kadını, dinci
baskı ve eylemlerle, laik eğiti-
min çözülmesi ile başı kendi
gündem dışına çıkararak kadı-
nı daha da ayıracak, ikinci sınıf
vatandaş konumuna getirecek
bir mücadele, kadm haklan pa-
ravanasında yürütülmek isteni-
yor.
— Kadın, kendi haklannın
gİDdemini nasıl saptayabilir?
— Yapılacak pek çok iş var.
örneğin eğitimin dışına çıkan-
lan kız çocuklanndan başlana-
bilir. Bu konuda basın pek çok
ipuçlan verdi. Küçük kasabalar-
da, yoksul yörelerde kız çocuk-
Demet Işık:
Bugün Türkiye'de
kadın, dinci
akımların hedefi.
Türk kadını şeriatm
kendisini kapatmak
istediği, özgürlük,
çağdaşhk ve insan
olma kapılarını
kendisi açık tutmak
zorundadır.
Türk kadınmın kendi
bilinci ve gücü ile
siyaser.* yüklenmesi
gerekir.
ketine girildiğini anlattı.
Anadolu'nun aydın, sağdu-
yulu ve Müslüman halkırun la-
ikliğe karşı olmadjğını, lslami-
yeti Arap etkisinden uzak, Or-
ta Asya Türk gelenekleri ile, ci-
han imparatorluğu kurumlan
ile zengınleştirdiğini belirtti.
"tslam dini ile laikliğin birlik-
teligini 60 yıl yaşamışlır. Belli
bir dinin sahibi olan hallun la-
ik bir devletten çıkan oldnğunu
anlamıştır. Hangi Müslüman
kişi, Anadolu'nun kurtuluşu,
uluslaşmak, özgiir ve laik bir
devlete sahip olmak ile dini
inanç özgürlugunü kaybetmiş-
Ur" dedi._
Demet Işık, bugüne nasıl ge-
lindiği sorusunu özetle şöyle ya-
kişisel mülkiyetlerine el koyarak
yol almıştır. Askeri yönetimin
getirdiği geriye dönüş ve dine
yaslanış, tankatçı bir havanın
içindeki sivil iktidann işbaşına
gelişi ile yavaş ve temkinli adım-
larla Uerleme ve yerleşme imkâ-
nı bulmuştur."
Demet Işık, egitimde gelinen
tehlikeli boyutlan ortaya koyan
TÜSİAD raponma karşı Cum-
hurbaşkanı'nın imam-hatip
okullarını savunması, din okul-
larmı açmakla eğitim eşitsizligi-
nin giderildiği tezine karşı gö-
rüşlerini şöyle özetliyor:
"Eiitimde cografi bölgelere
de baglı çok bü>ük eşitsizlik ve
kalite farkı vardır. Buna egitim
harcamalaruia aynlan payın dü-
nu, kökten-dincilik neden önce-
likle kadınlar ve kadın haklan
sonınu olarak duşünnlüyor?
— Türkiye'de bugun kadın,
dinci akımlann hedefidir. Türk
kadını şeriatın kendisine kapat-
mak istediği, özgürlük, çağdaş-
hk ve insan olma kapılarını,
kendisi açmak zorundadır.
Ekonomik olarak güçlendirilen,
eğitimle desteklenerek irtica gü-
cü haline getirilen, dinci, şeriatçı
büyumelerin, kadını bütünü ile
kapsayıp kapatmaması için ka-
dının kendi bihnci ve gücü ile si-
yasete yüklenmesi gerekir.
Türkiye'nin gündeminde, öz-
gür düşunce ile eğitihniş, çağdaş
değerlere sahip, büim ve tekno-
lojiden payını almış, gerçek bir
kurtuluşu için kendisince bağla-
nan, özgurluğunu eve kapana-
rak elde eden, çalışma hayatını
evin dört duvan arasında çocuk
bakmakla sürdüren kadindır.
Tıp fakültesine, don giydirilmiş
erkek kadavrada çahşmak şartı
getirüiyor: 12 yaşından büyük
erkek çocuğuna bakmamakta
direniliyor; bilim ve fizik âlimi
olacağız deniyor, ancak erkek
öğrenci ile yan yana otunnak
reddediliyor...
Arap-lslam emperyaüzminin,
kadını en iyi kullanan dinci si-
yasal rejimin, kendi tutsaklığı-
nın bayraktarhğını, sürekliliği-
ni yaptırdığı miUtanlann haklan
geliştirüiyor. Türk kadınmın
gerçek haklan ve sorunlanm
lan, mahalle vakıf öğrencisi ya-
pılacak, din öğretilecek, diye
toplamyor. Sonra ailenin gö-
zünden kaybettiriliyor. Çocuk
korkutuluyor, başka şehre ka-
çınhyor, din eğitimi ile sersem-
letiliyor, bir hocanın dergâhın-
dan, tezgâhından geçiriliyor.
İmam-hatip okullanna kız öğ-
rencilerin alınması, imam ya da
müezzin yetiştirihneleri için de-
ğil. "Çaltşan kadm aile dözeni-
ne yanunaz" diyen kökten-
dincilerin, tslam topiumunda
Türk kadmımn yeri nedir soru-
sunun cevabının bu okullarda
nasıl öğretildiğinin uzerinde du-
ruhnası gerekir. Çocuk Esirge-
me Kurumu'ndaki sahipsiz ço-
cuklara verilen din eğitimini
araştırmak ve tek tek bütün bu
uygulamalara karşı mücadele
vermek durumundayız.
Ve devlet okullarında, Türk-
tslam sentezinin resmi eğitim
politikası olmasına karşı çıka-
lım. Ben tek kişiyim. Bir başı-
ma ne yapabilirim demekten
vazgeçelim. Evimizin içinden
başlayarak özgür ve demokrat
olalım. Kul-kadın değil, vatan-
daş, kadm olalım. Çocuklanmı-
zı, kendimizi insanlaştırahm.
tnsanlaşmak, yani öğrenmek,
düşunmek, bUmek, tartışmak,
aydınlanmak, seçmek, bugunü-
miizün ve yannımızm ne olaca-
ğma karar vermek, siyasal ve
toplumsal haklarda söz sahibi
olmak. Bağunsız ve özgür, ken-
dimiz olmak. Türkiye'nin gun-
demi toplumun demokratikleş-
mesi, laikleşmesi olmalıdır.
— Bu arada siyasi iktidar ne-
ler yapıyor?
— Siyasi iktidar içinde yer
alan kökten-dinci siyaset, her
türlü şekli ile ailenin önemini
vurgulamaktadır. Kadını bütü-
nü ile buraya yerleşürmektedir.
Oysa, öncelikle kökten-dinci si-
yasetin okulda, mahallede, va-
kıfta, camide, birtakım kurslar-
da, universite mescitlerinde,
dinci-İslamcı devlet sentezi ile
yetiştirdiği çocuk, aile içinde
parçalayıcı rol oynamaktadır.
Bugün iktidar olan güçler çı-
karlarını dine dayamakta, dini,
bir siyaset aracı olarak kullan-
maktadırlar. Oy korkusunun
egemen olduğunu soyleyebUiriz.
Bir gun onlann da bu tutsaklık-
tan kurtulacaklarma, yıktıklan
ilkelere; laikliğe ve demokratik-
leşmeye sığınacaklaruıa inan-
mak istiyoruz. Ama o güne ka-
dar, duşünen, laik ve demokrat
güç sahibi kadını gündeme ge-
tirmeyerek gelişen kadm haklan
ve hareketlerine karşı her tur
hukuk ve uygulama engelini çı-
karacaklardır.
Y a n n : Kuran k n r s l a n
mokrasi sayılamaz, çünkü de-
mokrasi, çoğunluk görüşünün
doğrultusunda çıkanlan yasala-
ra uyma zorunluluğu getirmek-
tedir.
tran'da 196O'lı yıllardan iti-
baren Iiberal ve laik duşüncele-
ri temsil eden siyasal gruplann
hepsi sustunılmuştu. Çeşitli Ii-
beral ve merkez partilerin koa-
lisyonunu oluşturan "Ulosal
Cephe Hareketi" orgütsel zaa-
fı nedeniyle hıçbir zaman gerçek
bir muhalefet rolu oynayama-
mıştı. Başta dinci grupları des-
tekleyen Sovyet yanlısı Orto-
doks komünist TUDEH partisi
ile bir çeşit şehir gerillası gücü-
nü temsil eden Fedaini Hak ise
Şah'ın düşürtflmesinde öncu bir
rol oynamakla beraber daha
sonra iktidan ele alan lslamcı
gruplar tarafından kısa bir sü-
re içinde tasfıye edibniştir. Is-
lamcı aydınlann oluşturduklan
"Mücahidin-i Halk" ise savun-
duklan "yeni Islam topluma"
fikrini devrimden sonra kamu-
oyuna benimsetememişlerdir.
Humeyni yanlısı köktendinci ts-
lamcılann baskısı nedeniyle bu
reformcu grup, gunumüzde var-
hğını ancak surgünde devam et-
tirebılmektedir.
Böylece tran Şahı'na karşı en
etkin ve sonuçta devrimi gerçek-
leştiren siyasal güç, din adam-
lan tarafından örgütlenmiştir.
Mollalar en önemli sosyal des-
teklerini büyük toprak sahiple-
ri ile geleneksel orta sınıftan
sağlamışlardır.
tran Şahı tebasına hoş görün-
tnek için aldatıcı bir biçimde
gerçekleştirmiş olduğunu iddia
ettiği toprak reformu ve "Ak
Devrim" politikalan yüzünden
1960 öncesi destekçisi sayılan
toprak sahiplerinin sem-
patisini de yitirmiştir. Şah,
1970'li yıllarda tüm dikkatini
uluslararası sanayi ve mali çev-
reler ile olan bağlanna yönelt-
mişti. Modem orta sınıf ile sa-
nayi işcileri ise siyasal karar ver-
me mekanizmalarından tama-
men dışlanmış sayılıyorlardı.
Üst smıflann egemenliği yoğun
bir "depolitizasyon"a dayam-
yordu. Pehlevi ailesinin 5-20
milyar dolar olarak tahmin edi-
len mal varhğı ile petrol gelirle-
ri uzerinde uyguladıkları dene-
tim yüzünden uluslararası kuru-
luşlarda görünürde güçlü bir
"imaj" veriyorlardı. Gerçek
halde ise büyük yığmlann sö-
mürüsü uzerinde kurulmuş olan
iktidarlan devrimden çok önce
içten oyulmuştu.
Ynruı: İran'da
kadmın statnsâ
(1) Dr. SerpU Üşur'ua doktora ttn bn-
giM kadır Turkçe dBiadc vayımlaanıış
otaa {al^malır ınsuub oknyucuva sun-
nuş olduğu aynnblı bilgikr. Narmış ol-
dugn sentezcı gonış ve yarmriajımış olda-
ga çok zengin bibliyografya ıwdcııiylc
önemli bir yer işgad elmektedJr. Bu )apı-
tto gunamııze dek lütap olarak )iyımiaıt-
majnı; otnusı, ulkemÛ çok yakındaM 0-
gVeDdirra siy«Ml, sosy») ve kaJtrird Hr
olgsyu geregi (pbi deterlendiımeDÜzi
giflestinMktedir.
(2) Oıe-dooa^çUak (fundameatalizm)
aslmda Hıristiyaıı kulturusde kuUuılan
bir kavran oldngu için 1970'lerdea son-
n bu hareket "Islamalık" ya da "kök-
tendincı Islan)" olarak betimlenmeye
bsştanmıştır. Aynca bkı. Bruno Etiea-
ne, L'Islamume RadıcaJe. Hacbette, Pa-
ris 1987, Serie Bfclio Ess«i.
(3) WUUam E.Shepard, -Idaııı awi Ide-
otogy: Towarts a Typology." Internati-
onal Journal of Mıddte East Studıes,
19.3.19T7
(4) Hımid, Algar, "Iraıı and Soj'ism".
The Idaauc Rrvotation in Iraa. Der. Ka-
Um Sıddıqal, Londra, Opea Preas, 19M,
s.2
(5) Nikki R.Keddie, Tbe Roote of LTe-
ma's Power in Modern Iraa" u> Scho-
Uıs, Saınts and Sufıs, Der. N.R. Keddie,
Uaiversily of Cılifornia, 1972,
s. 211-29.