22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunwt Matbaacılık ve Gazctccılık Turk ^ o n ı m Şırkelı adına Nldir Nadı 0 Gcnel Yavın MudUrlı Hasan Ont»l. Vlucsscsc Mudurj EınİM ls.Ui(U, Yazı I>ler, Muduru Oltıj Gonenan. # Haber Merkez; Muduru Yalçın Bı>«f, Sa>fa Duzenı Yön«menı AH Arar 0 Temsılcıter ANKARA Ahmn T™, IZMİR Hikmet Çetııık»™, ADANA Çetin Vl«tno(lu ]> Polıtıka Criai h ] k w , Dış HabCTler t/fH Iricı. Ekonomı Ccaglt İBftM. !ş Sendika >«fcnn l*Mci. Küllur CeU Litcr Utanbul HaberSen KMMJ Kacak. Egmm G«*ai $*!tM. Habe' Araşmma Isael Bcrkam >-r' Habe' erı Necdct DofM Spor Danjjmanı AMalk»*% Yactlm». Dızı Yazılır l n > Çalıskn. »nı ırma >•» Upat. DuKİı-nc AMaliah t u n 0 koordınaıor Akacl kor.Ha. 0 Mılı Iskr En>l Eıt« 0 Muhatcbr B«fc(ic toacr 0 Bo ,c Pianlaîna «.p QsaMbe*««i> # RckLam V» Tona 0 Ek tovınla' Haln U>ol % Idarc H m > Canr 0 ijltın» Ogafcr Çrtik 0 Bılgı ls tat \aıl lul 0 Pmo«c Sr>gı > M m o | l ı yavm kunıh Baîluın Nadtr \a«lı Basan >* Uyan Cuırıhur-ve! vialbaaolm ve Gazeıeçılık T A ^ Türk OcagJ Cad 39.41 Cagftkıtlu Okut AkİMİ. talon B » " Haıaı 343M Isl Pk 246 Is.aobul Tcl 512 0' 05 {20 hatl Te!e» 2224«. Fax ll) 5 » 60 72 0 trnul. Hıknd Çttfh»* Oka> 5urr><d r Aakvi Zı>a G6kaJp ^ Inkılap S No ] 9 t TeJ 133 1] 41-47, Tricx. 41)44. Fu. (4> ]33 Coansu L«ur M m llku 05 65 % itmir. H Zıya Blv I3S2 S 2 3 fel 13 12 30, Tcln. 523S9. F u (511 19 53 60 Srtc.k. Alı Smmt. tikmrt I . . 0 Attaa: İMou Cad 119 S No 1 K»l 1 Td 19 î" 52 (4 tıall THcx 62155. Faı (71) |9 25 78 TAKVİM: 27 EYLUL 1990 Imsak: 5.24 Guneş: 6.49 Oğle: 13.00 Ikindı: 16.21 Akşam: 19.01 Yatsı: 20.21 58. DilBayramı kutlandı Dil Bayramı'nda 'kurukarh yoğun eleştiri Dil Derneği Başkaru Prof. Turan, Kurultay'da Atatürk'ün çabalarıyla gerçekleştirilen dilde sadeleştirme çabalarının aşırı tasfiyecilikle suçlanmasını eleştirdi. SHP Genel Başkanı İnönü de Türk Dil Kurumu'nun 12 Eylül'den sonra kapatıldığını hatırlatarak "Ancak bazı kurumlar, dernekler halkın desteğiyle yeniden canlanmıştır" dedi. ANKARA (Cnmhuriyet Bü- rosn) — 58. Dil Bayranu kut- landı. Dün sabah Anıtkabir'i ziyaret eden Dil Derneği yöne- ticileri, akşam da bir tören du- zenlcdi. Törende konuşan SHP Genel Başkanı Erdal tnönu, 12 Eylül'ün mevcut ban gelişme- leri durdurduğunu belirterek, "Ancak başka knramlar, der- nekler halkın desteğiyle yeniden canlanmıştır" dedi. DU Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Şerafettin Turan ise, Kiiltür Bakanbğı'nın düzenledi- ği kurultayda Atatürk'ün çaba- lanyla gerçekleştirilen dilde sa- deleştirme çabalarının "aşın tasfiyecilikle suçlanmasını eleş- tirdi. TUran, 1932'den bu yana dil bayramlannın Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu ça- tısı altında yapıldığını belirte- rek, "Onun vasiyetinin yok sa- yılması ve TC yasalanna aykı- n olarak knnımun bir devlet dairesine dönüştüriilmesinden, mal varüklanna ei konulmasın- dan sonraki 7 ba>ramı ise dil devriminin gonüOü ydmaz yol- culanna kapdarmı açan kunı- lıışların yapıları içinde kutluyoruz" dedi. Turan, Kül- tür Bakanbğı'nın daha önce düzenlenen kurultaylan yok sa- yarak 1. Dil Kurultayı adı altın- da düzenlenen etkinliklerde res- mi dil kurumunun suskun kal- masını eleştirdi. Daha sonra söz alan SHP Genel Başkanı Erdal İnönü 12 Eylül'den sonra kapa- ülan Türk DU Kurumu'ndan sonra bu görevi DU Demeği'nin başanyla yürüttüğünü söyledi. İnönü, geçmişteki dil kurul- taylannm "hiçe saydarak", "1. Dil Kurultayı" adı altında ku- rultay düzenlenmesini de saygı- sızlık olarak niteledi. Törende daha sonra Hürriyet gazetesinden Doğan Hızlan, gazetemiz yazarlanndan Mus- tafa Ekmekçi, Anayasa Mahke- mesi Başkanvekili Yekta Gün- gör özden de söz aldılar. Konuşmalardan sonra Dil Derneği ödülleri dağıtıldı. Ozan Ceyhun Aüf Kansu'nun ödülünü eşi Muzaffer Kansu, Berke Vardarın ödülünü eşi Engin Vardar, Yaşar Nabi Na- yır'ın ödülünü de Ekin Sağıroğ- lu aldı. Dil Demeği'nin diğer ödülleri ise, Melih Cevdet An- day, Talip Apaydın, Samim Ko- cagöz, Cemil Yener, Oktay Ak- bal, Fazıl Hiisnö Dağlarca, Ne- cati Cumalı, Giıngör Dflmen ve Keritn Afşar'a verildi. Kerim Afşar, ayrıca, ödül alan sanat- çıların yapıtlarından örnekler sundu. A N T I K A T A L A N I Havadan fotoğraf, kaçak kazıhizmetinde ÖZGEN ACAR ELMALI/ANTALYA/AN- KARA/NEW YORK — Ba- harda, tarlalardaki ekinlerin birkaç santim yüksekliğe ulaş- tığında hiç pırpır uçakla uçtu- nuz mu? Toprak o anda ne ka- ra topraktır ne de yemyeşil bir örtüyle kaplıdır. Hangi çiftçi- nin, hangi tarlayı birbirine pa- ralel çizgiler halinde hangi yön- de sürdüğü görülür. Güneş ışın- lannın yatay geldiği bir sırada uçmuşsanız tarlaların içinde yürürken göremeyeceğiniz deği- şik çizgiler, lekeler derhal göz- ünüze çarpar. Nasıl bir madeni paranın üzerine ince bir kâğıt koyup kurşun kalemle izini çıkartırsa- nız, alçaktan uçan uçaktan baktığıruzda sanki tarlanın üze- rine bir kâğıt koymusçasına alt- taki izleri görmeniz mümkün- dür. Toprağın altında bir taş yı- Günümüz Anadolusu'nda tapu kadastro haritaları çıkanrken kullanılan hava fotoğrafı yönteminin, kaçak kazı yapılabilecek yerlerde uygulandığı söyleniyor. Bir höyük, bir tümülüs ya da antik mezarlar bu tür hava fotoğraflan ile kolaybkla belirlenir. Bundan sonra yapılacak şey kazma kürek sallayacak kişileri ayarlamaktır. ğıntısının üzerine gelen bitkiler daha bodur. Bol topraklı yerde- kiler ise daha çok boy atarlar. Bu farklı büyüme uçaktan çıp- lak gözle dahi rahatlıkla görü- lür. Tabii uçaktan çekilecek ha- va fotoğraflan daha sonra dik- katle incelenecektir. Bu yöntemden yararlanarak ilk kez 1934'te Suriye çöllerin- de Romalılann izleri aranmış- tır. Günümüz Anadolusu'nda ise bazı finnalann tapu kadast- ro haritaları çıkanrken çektik- leri fotoğraflar özellikle kaçak kazı yapılabilecek yerlerde bu yöntemi kullandıkları söyleni- yor. Bir höyük, bir tümülüs ya da antik mezarlar bu tür hava fo- toğraflan ile kolaylıkla belirle- nir. Bundan sonrası kolaydır. Kazma kürek sallayacak kişileri ayarlamaktır. Artık modernleş- miş Türkiye"de defıne için me- tal dedektör, hazine için hava fotoğraflan kullanılıyor. Eski Eserler ve Müzeler Ge- nel Müdürlüğü yapmış arkeo- log Dr. Nurettin Yarduncı, An- kara'da bir konferansta anlatı- yordu: "Elmalı ilçesinde belediye başkanlığı yapmış Hasan San- baş (60) ile Tavşan Hakkı'dan Elmah'da çok çektik. Bir kere- sinde adamlan ile Karaburun Tepesi denilen bir tümüliise gir- diklerinde iyice şaşırmış olma- ldar... Çiinkiı hazine bulma umuduyla kırdıklan antik me- zara kendilerinden önce Romalı hırsızlar girmişti." Sarıbaş cin gibi bir taşra po- litikacısıdır. Niliat Kolasın na- sıl hayata DDT, Mustafa Mer- zifonlu sabun satarak başlamış- sa, Hasan Sanbaş'ın da köy köy dolaşıp, kınk camları top- layıp satarak atıldığı ve beledi- ye başkanı bile olduğu söyleni- yordu. 6 yaşındayken babasını yitiren Hasan Sanbaş, kendisi- nin bana söylediğine göre "1952'de askerden döner dön- mez Elmalı'daki iki kamyon- dan birinin sahibi" olmuştur. 1960-68 yıllan arasında tica- ret odasına kayıtlı "eski eser tüccan" olur. Bana, "Ben bu işi yapnysam ruhsatb antikacı ola- rak yaptım. Kazandığımın ver- gisini de devlete verdim. Hiçbir zaman kaçakçı ohnadını" diye- cektir. Sanbaş, bu sıralarda Elma- h'nın girişinde hayır olsun di- ye cami yaptınyor. Kazandığı- nın vergisini devlete, günarumn bedelini Allah'a ödüyor. Elmah defınesi olayından adını belki ammsamıyor olabi- lirsiniz. Hasan Sanbaş, 1900 adet antik Yunan gümüş sikke- sinden birkaçını ele geçirmişti. Bu definede "dekadrahmTler- den 14 adet bulunmuştu. Dün- yada sayıca az olan bu gümüş sikkelerin bir tanesi 43 gram ağırlığındadır. Sanbaş, bu sik- kelerden birini, kadim dostu Hataylı Abdulgani Huzmeli aracıbğı ile New York'ta pazar- lar. Huzmeli'nin son yıllardaki başarılan arasında Serik'te çı- kan Pehlivanlı Aspendos defı- nesini pazarlaması yer ahr. Sikkeyi daha sonra Afrodis- yas ve Herkül lahtinin parçala- nmn Elmalı defınesinden 10 gümüş sikkeyi geri veren Bru- ce McNall, Merv Griffin adlı bir TV şöhretine 600 bin dola- ra pazarlamıştı. "Yüzyüın definesi" olayında bu gerçekleri yazdığımda Ha- san Sanbaş'ın beni fellik fellik aradığını duydum. Tekzip ede- cekti, ama tekzipten önce ko- nuşmaüydı. Eline birden yarım milyar li- raya yakın bir para nereden mi geçmişti? Finike ve Fethiye"de gayrimenkul yatırımları vardı. Son altı yılda yarım milyarlık arazi satmıştı. Kendisine böyle (Arkası 19. Sayfada) 1. TürkDilKurultayı'nda 27 Türk lehçesi konnşan Belçikalı Vandewalle'nin önerisi 6 Dili rahat bırakın'Dil Kurultayı komisyon çalışmalarında Atatürk dönemindeki "dil devrimi" üzerine farklı yaklaşımlar tartışmalara yol açtı. Bir grup bunun bir yana bırakılmasını isterken, Recep Bilginer bu kurultayın yapümasının dil devriminden kaynaklandığını söyledi. Türk dili üzerine araştırmalar yürüten ve 27 Türk lehçesi ile birlikte Osmanlı Türkçesi de konuşan dilbilimci Belçikalı Johan Vandevvalle şöyle dedi: "Dili doğal gelişim sürecine bırakmak gerek. Yeni kavramlara yerel karşılık aranmalı, ancak aceleci olunmamalı!' ANKARA (Cnmhuriyet Bii- rosn) — Kültür Bakanlığı'run düzenlediği 1. Türk Dili Kurul- tayı'mn ikinci gününe komisyon çalışmalanyla devam edildi. Türkiye Yazarlar Birliği Başka- nı Mehmet Doğan, Atatürk'ün başlattığı dil devrimi sürecinin gerilerde kaldığmı savunarak bu tartışmalara son verilmesini is- tedi. Tiyatro yazan Recep Bilginer ise bugünîcü Türkçenin oluşu- munda dil devriminin önemli bir yer tuttuğunu belirterek Do- ğan'a sert tepki gösterdi. Kurul- tayın yapılabilmesini dil devri- mine borçlu olduğunu belirten Bilginer, komisyonlann bu gö- rüş doğrultusunda çalışması ge- rektiğini ifade etti. "Türkiye Türkçesinin Bugün- kü Meseleleri" konusunun ele alındığı 1. komisyonda görüşle- DlL KURULTAYFNDAN NOTLAR Ecevit'inArapçasıMUSTAFA BALBAY ANKARA — Kultur Bakanlığı'nın düzenlediği Türk Dili Kurultayı'nda Türkçenin sorunlarından çok "Tiirkçülüğün" sorunları gundeme getiriliyor. Ataturk'un "Öztürkçe" çabaları ve harf devrimi artık üstü kapalı değil, açıkça eleştiriliyor. Önceki gun başlayan kurultaya daha once programda belirtilen olçüde katılımcı yoktu. Özellikle Sovyetler Birliği sınırları içindeki Türklerin yaşadığı cumhuriyetlerden katılım beklenenin çok altındaydı. Kurultayın dil konusundaki diğer kurumları kucaklamaması da dikkati çekiyordu. O kadar ki Turk Dil Kurumu'nun bir temsilcisi kurultayın düzenleneceğini • basından öğrendiğini, son anda işbirliği teklifi yaptıklarını kuliste yakınarak anlatıyordu. Turk-Islam sentezi temsilcilerinin ağırhkta olduğu kurultayda konuşmacılann çoğu eski Turkçeden, Osmanlıcadan adeta "özlemle" söz ediyordu. Onlara göre yeni kelimeler "uydurmaydı" ve bunca "bombardımana" karşın halk arasında tutmuyordu. Prof. Şaban Karatas, ilk gün akşamı verilen yemekte Öztürkçe konuşmaya ozen gösterenlerin bile bunda başanlı olamadığını, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'i ornek gostererek anlatıyordu: — Bulent Bey, yeni kehmeleri kullanmayı sever, sürekli kullanmaya çalışır, kullanır da. Ama dikkat edin biraz sinirlenince dili değişiyor, Arapça kelimeler kullanmaya başlıyor. "Muhafazakâr" olduklarını da gizlemeyen konuşmacılar bunu savunurken "Dil konusunda başarı saglayan her ülke muhafazakâr olmuştur" diyorlar. Ataturk'e ve harf devrimine yönelik eleştiriler de şöyle sıralanıyordu: • Ataturk iki konuda başarıh olamadı. Biri dil, diğeri müzik. Her iki konuda da yasaklama bir işe yaramadı. Nitekim Ataturk 1936'dan sonra dil konusunda ısrar etmediği gibi kendisi de eski kelimeleri kullanmaya başladı. • Türkçe, Arapça kadar zengin değil. Bütun Türkler arasındaki dil birliği ancak Türkçenin ana yapısı korunarak sağlanabilir. Yeni 'uydurma' kelimeler de buna uygun değil. Dil Derneği yöneticileri ve dilde sadeleşmeyi savunanlar ise bu eleştirilerin ardında 'harf devrimine saldırı' yattığını ve bugun bu iddiaları ortaya atanlann yann Arapçaya dönülmesi için açıkça ortaya çıkacaklannı iddia ediyorlar. rini açıklayan Bilginer, Türkçe- deki "diksiyon" sorununun da gundeme alınmasını istedi. Bil- giner, günümüzde Türkçenin çok kötü telaffuz edildiğini be- lirterek dil birliği yaratılması için bir çalışma başlatılmasını öner- di. Komisyon başkanı, lstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Kemal Erarslan ise konunun Ataturkçü-Atatürk karşıtı dü- şünceler boyutuna getirilmemesi gereğine dikkati çekti. Ancak Türkiye Yazarlar Birliği Başka- nı Doğan, Atatürkçü görüş adı altında, "yanlış hurafelerin" gundeme getirildiğini öne sürdü. Komisyonun öğleden önceki oturumundan sonra Cumhuri- yet'in sonılannı yamtlayan Re- cep Bilginer, Dil Derneği ve es- ki Türk Dil Kurumu'nun çalış- ma ve görüşlerinden yararlaml- madığı takdirde, kurultayın amacına tam olarak ulaşmaya- cağını söyledi. Bilginer, dilde ba- nşın yaratılabilmesi için dil dev- rimi sürecinin iyi irdelenmesi ge- rektiğini bildirdi. Belçikalı dilbilimci Johan Vandewalle ise dilin gelişiminin doğal sureci içine bırakılması ge- rektiğini söyledi. Vandewalle, günümüzün değişen koşullanyla birlikte günde 10 kavram üretil- diğine dikkat çekerek bunların yerel dillerde karşıhğını arama- nın doğal olduğunu, ancak "aceleci" davranılmaması gerek- tiğini söyledi. Belçika'da yabana dil destekli bilgisayar programı üzerine çalışan Vandewalle, Türk dili üzerine arastırmaları- m da yıirütüyor. Vandevralle, 27 Türk lehçesi ile Osmanlı Türk- çesini konuşabiliyor. Kurultayın birinci ve ikinci günü kürsüden yapılan konuş- malarda, harf devrimine ve öz- türkçe hareketlerine yönelik eleştiriler, kuliste ve ikili görüş- melerde oldukça ileri gidiyordu. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'ndan Prof. Dr. luran Yaz- gan'a göre bütün Türklerin ay- nı dili konuşması (dış Türkler dahil) mümkundü, ancak bu- nun için iç ve dış olumsuzluklar vardı. Şöyle diyordu Prof. Yaz- gan: — Kırguca, Azerbaycanca di- yorlar. Hayır degil, bunlann hepsi Turkçe. Orada (Sovyetler Birliginde) 70 yüdır işlemişler, konuştuğun ayn dil demişler. Turkçeden ayırmaya çalışmışlar. Ama başaramadüar. Azerbay- can'da kısa sure sonra yan diliy- le de birlik saglanabüir, ama di- ğer cumhuriyetlerde zor göriinii- yor." Yann sona erecek kunıltayın Türk dilinin sorunlannı çözme- de ciddi bir katkısı bulunacağı- na inananlann sayısı oldukça az. Ancak özellikle harf devri- mine yönelik eleştirilerin yakın gelecekte hangi boyutlara ulasa- cağını kestirmek zor. Bu yd bol hamsi yiyeceğizBalıkçı da bilim adamı da aynı görüşte: Bu yıl hamsi bol olacak. Hamsi avlayacak olan balıkçı motorları hazırlandı, temizlendi, elden geçirildi. Karadenizlinin hgr şeyi hamsinin çıkmasına bir ay kaldı. MOTORLAR HAZIR — Balıkçılar motorlannı temizledi, elden geçirdi. Hamsi avına hazırlar. CEMİL CİĞERİM SAMSUN — Karadeniz sof- ralannın baş tacı, türkü ve fık- ralann tükenmez kaynağı, Kara- denizlinin aşkı, gözağnsı olan hamsinin çıkmasına şunun şura- sında bir ay kaldı. Hamsi avla- yacak olan balıkçı motorlan ha- zırlandı, temizlendi, elden geçi- rildi. Hamsinin çorbası, pilavı, ızgarası, haşlaması, sebzeli- si, köftesi, tuzlaması, içli pilavı, kâğıt kebabı, diblesi, ekmeği ise buram buram burunlarda tüı- meye başladı. Balıkçısından bilim adamına kadar konuştuğumuz herkes "hamsinin bol olacagı" müjde- sini verdiler. Kimileri palamut akınının iyi oimasının hamsi akınına da yol açacağım söyle- di. Hamsi balığı ve diğer balık türlerinin iki yıl Karadeniz'de ol- mayışı 1988'de Ermenistan'da meydana gelen depreme mal edildi. Yunus bahklannın iri hamsileri yiyerek insanoğluna ince hamsiyi bıraktığı ileri sürül- dü. Hamsiye getirilen 7 santim boy sımrlamasının ülke ekono- misine büyük zararlar vereceği de ortaya atılan iddialar arasın- da yer aldı. Ancak her şey yine bir noktada birleşti: Hamsi bu yıl bol olacak. Karadeniz'de balık türlerinin son yülarda giderek azahnasın- dan sonra balıkçı tekneleri bu kez de akaryakıt sıkıntısı ile kar- şı karşıya kaldı. Giresun Balık- çüık Kooperatifı Başkanı Ahmet NecipogJo, son zamanJarda or- taya çıkan mazot yokluğunun balıkçılan olumsuz yönde etki- lediğdne dikkati çekti. Başkan Necipoğlu, geçen yıla göre da- ha bol miktarda hamsi avı ger- çekleştireceklerini tahmin ettik- lerini de söyledi. Tanm, Orman ve Köyişleri Bakanhğı'nda yapılan toplantı- da hamsi boyunun 7 santim ola- rak karara bağlanması eleştiri konusu oldu. Samsun Balıkçılar Kooperatifi Başkanı Mehmet Öksüz, "7 santim hamsi ekono- mik degildir. Bu şekilde avlan- ma ulusal ekonomive büyük za- rar verir" dedi. 25 no.lu sırkulerle Dalık boy- lannın küçülmesi, ağ gözlerinin de büyümesinin bahkçılara mil- yarlarca lirahk zarar vereceğini söyleyen öksüz, "Bu Umamen ters bir karar" şeklinde konuş- tu. KTÜ Su Ürünleri Yüksek Okulu Müdürü Prof. Sumnı Ünsal ise bu yıl hamsiden çok umutlu. Prof. Ünsal "Geçen yıl olmayan hamsi döllendi, çogal- dı, büyüdü. Bu yıl f azla cıkacak. Öyle umuyoruz" dedi. Karadeniz'de yaşanan hamsi yokluğuna 1988 yıhnın aralık ayında Ermenistan'da meydana gelen depremin yol açtığını söy- leyen balıkçı reisi Gürcan Ham- sici, "Depremin etkisiyle Kara- deniz'de 150-200 metre derinlik- te olduğu bilinen hidrojen sül- für gazı jiikselerek balıklann yaşam ortamJanna kadar çıktı ve Karadeniz'i zebiıiedi" dedi. Turk balıkçıhk filolanrun güçlenene kadar Rusya, Roman- ya ve Bulgaristan'ın bilimsel esaslara dayalı avcılık yapmadığı için Karadeniz'i talan ettikleri- ni söyleyen Et Balık Kurumu Genel Müdürlüğü Müşaviri Prof. Ersnral Sunal, "Dotayıay- la bugün bize de Karadeniz'in bu fena kullammı sonundaki varlıgı kalmıştır" dedi. Süperiletkende yeni adını İngiltere'dekiiki firmarun ortak çalışmasıyla süper iletkenlerin ticari amaçla kullanılmasına dönük bir deneme yapıldı. Denemede polimer ve plastisinlerin kullanıldığı ve yüksek ısılı süper iletkenle insan beyninin manyetik görüntüsünün elde edildiği bildiriliyor. Dış Haberler Servisi — Elek- trik iletiminde devrim yaratma- sı beklenen "süper iletkenler"in ilk ticari uygulaması geçen pa- zar Londra'da yapıldı. "The Independent" gazetesinde yer alan habere göre iki îngiliz fir- masının ortak çalışmasıyla üre- tilen "yüksek ısılı süper iletkenlT beyin dedektörüyle in- san beyninin manyetik görüntü- su elde edildi. Halen elektrik iletiminde kul- lanılan kablolar, elektriğe karşı belli bir direnç gösteriyorlar. En iletken metallerden biri olan al- tında bile meydana gelen direnç, elektriğin bir yerden bir yere ile- tilmesi sırasında ciddi kayıplara yol açıyor. Oysa süper iletken materyaller elektriği sıfır direnç- le ve hiçbir kayba uğratmaksızın istenen yere iletebilecekler. Süper iletkenlik özelliği bun- dan >ıllar önce bulunmuş, an- cak çeşitli güçlukler nedeniyle bir türlü uygulamaya geçirileme- mişti. Süper iletkenliğin uygula- maya geçirilememesinin en önemli nedeni, materyallerin "mutlak sıfır" olarak tanımla- nan -273 santigrad dereceye yak- laştıkça süper iletkenlik özelliği- ni kazanması, dolayısıyla oda sı- caklığında süper iletkenlik özel- liğinin elde edilememesiydi. Bundan üç >ıl önce IBM'nin tsviçre*deki laboratuvarlannda çalışan iki bilim adamı, oda sı- caklığında çalışacak ilk süper iletkeni duyurmuşlar ve bu bu- luşlanyla Nobel Fizik Ödulü'nü almışlardı. Ancak IBM'nin bul- duğu süper iletkenler de iki te- mel nedenden ötürü ticari uygu- lamaya geçirilememişti. Bu ne- denlerden birincisi, maddenin seramik kökenli ohnası nedeniy- le tel gibi kullanılması oldukça zordu. tkinci neden ise güçlü manyetik ortamlarda karşılaşıl- dığında ya da sıcaklık arttığın- da maddenin süper iletkenlıği bozuluyordu. Bir kimya grubu olan ICI ile elektronik şirketi GEC'nin bilim adamlarınca ticari üretimi ger- çekleştirilen yeni tip süper ilet- kende kullanılan materyallerin özelh'kleri titizlikle saklanıyor. Bilim adamlarının verdiği bilgi- ye göre yeni süper iletkende se- ramik kökenli maddeler yerine polimerler ve plastisinler kulla- nıldı. İngiliz bilim adamlannın ge- liştirdiği yeni super iletken, ön- ceki gün ABD'de başlayan ulus- lararası süper iletkenlik konfe- ransında da tartışılıyor. — SAVAŞ NEDENİ — BiıgünDünya TurizınGtinti • ANKARA (AA) — Turizm Bakanı llhan Aküzüm, Türkiye'nin turizmde genç bir ülke olduğunu belirterek "Ama ülkemiz turizm alanında, özellikle 6-7 yıl içinde hiçbir rakip ülkeye nasip olmayacak bir gelişme göstermiştir" dedi. Aküzüm, "Dünya Turizm Günü" dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Turizm Bakanı Aküzüm, Dünya Turizm örgütü'nün en son yayınına göre Türkiye'nin 1980-1989 yıllan arasında turizm döviz ginüsinde yüzde 620 bin artış sağladığım hatırlattı. ABDli askere üıtil • İZMİR (Cumhuriyet Ege Biirosu) — Irak'ın Kuveyt'i işgalinden sonra bölgeye gönderilen ABD'li askerlerin Türkiye'de tatil yapmalarını sağlamak amaayla girişimJer sürüyor. Turizm Bakarüığı Müsteşar Yardımcısı Tankut Unal Club Med'in kendilerine getirdiği öneriye desteklediklerini, çalışmaların sürdüğünü behrtti. Club Med yetkilileri de Fransa'da bulunan genel merkezden ABD ve Turk hükümetleriyle göruşmelerüı yapıldığını, henüz kesinleşmiş bir durumun ortaya çıkmadığını söylediler, Akdeniz için birşans • İZMİR (Cumburiyet Ege Bttrosu) — Legacy International Kurucu Başkanı J.E. Rash, insanlığın günümüzde kendi kendini yok etme girişiminde bulunduğunu söyledi. Dünya Bankası temsilcisi Bradford Herbert ise hükümetlerin gelişme ve kalkınma uğruna kimi zaman çevreyi feda ettiklerini açıkladı. Uluslararası Çevre örgütü YES (çevre hizmetindeki gençler) tarafından tzmir'de düzenlenen "Akdeniz İçin Bir Şans" adlı gençlik forumu sürüyor. Forumun ikinci gününde Amerikan Kültür Merkezi'nde 'sürdürülebilir gelişme* konusu ele alındı. Rash, sürdürülebilir gelişmeyi "Gelecek kuşaklan da düşunerek kaynakları dengeli bir biçimde kullanarak günümüz gereksinimlerini karşılamak" biçiminde tammladı. 130 tarilıi çınar • BURSA (AA) — Bursa'da çoğu Osmanlı döneminden kalma taribi çınarların sayısımn her geçen gün azaldığı belirtilerek her biri doğal anıt niteliğinde olan 130 tarihi çınann koruma altına alındığı kaydedildi. Bursa'da koruma altına alınan 130 tarihi çınardan en ünlüsü Uludağ yolu uzerindeki Inkaya köyündeki Inkaya çınan. Isanıriznıi • BURSA (Cumhuriyet) — Isa peygamberin 2000. doğum yüdönümüne 10 yıl kala turizmciler "tsa Turizmi"ne umut bağladı. Güney Marmara Turistik Otelciler Birliği (GÜMTOB), Isa peygamberin doğum yıldönümünün, Hıristiyanlarca 'kutsal şehir' Uan edilen tznik'te kutlanması için girişimler başlattı. Birlik, konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sunulmak üzere bir rapor hazırbyor. latağan agaçsız • tZMtR (Cnmhuriyet Ege Bürosu) — Yatağan çevresinde termik santral etkisiyle ormanlar hızla kurur ve ağaçlar kesilirken, Orman Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen ağaçlandırma çabşmalanndan da başanlı sonuçlar alınmadığı bildirildi. Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Turhan Uslu, "Seçilen türler termik santral baca gazlanna dayanıkh olmadığı için milyonlarca lira boşa gidiyor. Termik santralm çevre ormanları üzerinde en şiddetb etkisini gösterdiği temmuz ayında santralın yıllık bakıma abnması yarariı olabilir, ayrıca ağaç türleri dikkatli seçilmeli" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear