Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27 EYLÜL
İlk w s o n 0İİ7J>1
D o g u
^"»any
8
Cumhuriye-j-uv T C B U U g ı ı ^ ı c ı ^ birleşme öncesi ilk ve son
güzellik kraliçesini Antalya'da seçecek. Side Grand Prestige
Hotel, tstanbul Hava Yolları işbirliği ile gerçekleşecek olan
yanşmanın resmi olduğunu belirten IHY yetkilisi Tuğrul Ya-
da, Doğu Almanlann yıllardır böyle bir şeyi gerçekleştire-
mediklerinden tam birleşme öncesi kraliçeyi seçmek
istediklerini söyledi.
1. Akdeniz
Kaplumbağa
Şenliği
ANTALYA (AA) — Akdeniz
Fbku-Kaplumbağa Şenliği, 6
ekimde Antalya'nın Finike ilçe-
sinde gerçekleştirilecek.
Belediye ve Türkiye Tabiatını
Koruma Derneği Antalya Şube-
si'nce gerçekleştirilecek şenlik
dolayısıyla Finike'de özel bir et-
kinlik düzenlenecek.Antalya ve
Finike'den şenliğe katılanlar,
yatlar ve balıkçı tekneleriyle Ak-
deniz foklan ve denizkaplumba-
ğalannı gözlemleyecekler. Daha
sonra Finike pazar yerinde, Fi-
nike halkı ve üreticilerinin de ka-
tılacağı forum düzenlenecek.
Şenlik programında aynca say-
dam gösterileri ve gitar dinleti-
si de yer alacak.
CUMHURİYET/19
' ı n L r a f a s ı D o
« u
Almanya'da, komünist yö-
III K a i U f e l n e ü m s ı r a s ı n d a Karl Marx Stadt
olarak biünen Chemintz kentinde Alman filozof Karl Manc'ın
başının heykeli sorun oldu. İki Almanya'mn birlik ilan etme-
lerine birkaç gun kala kent sakinleri ikiye aynldı. Bir kısmı
Marx'ın heykelinin derhal indirilmesini savunurken diğerleri
Manc'ın başının kentin merkezinde korunmasından yanalar.
(Fotograf: AP)
Doğum kontrol
hapları
enfarktüse
neden olabilir
ANTALYA (Cumhuriyet) —
Mısır asıllı, ünlü kardiyoloji
profesörü, Cleveland Klinik'te
görevli Rasavi, Antalya Dede-
man Oteli'ndeki 4. Uluslararası
Akdeniz Kardiyoloji ve Kalp
Damar Cerrahisi Kongresi'nde
yapuğı konuşmada kalp damar-
lan tamamen normal olan genç
kadınlarda doğum kontrol hap-
lannın enfarktüse neden olabil-
diğini söyledi. Prof. Rasavi ko-
nuşmasında sıcak havalarda ya-
püan ağır sporun, bürger ve ray-
nau hastalıklan olanlarla, kan-
lan pıtatılaşma eğilimli olan genç
hastalarda da damarlar tama-
men normal olsa bile meydana
gelen spazmlar sonucu enfark-
tüsün gelişebileceğini belirtti.
ASYA
OYUNLARINBV
DEVİ — Çin'ln
baskenti Pekin'de
süren Asya
Oyunlan'nda
2.31 metre
boyuyla Kuzey
Koreli
basketbolcu 15
yaşındaki Myong
Hun Li bütün
dikkatleri
iizerinde
topluyor. Li,
Kuzey Kore-
Güney Kore
maçında rakip
takım
oyunculanna
sıkıntılı anlar
yaşattı.
(Fotograf:
Renter)
Türk futbolu gelîşiyor
(Baştarafı Spor'da)
"garanti" gözü ile baktığuu söy-
ledi. Fenerbahçe Teknik Direk-
törü Hiddink, takımının Porte-
kiz'deki maçta "cesaretlT oyna-
ması gerektiğini ve bu yolla 2.
tura çıkacaklannı belirterek şöy-
le konuştu: "Guimares karştsın-
da her an go) atacak izlenimi
vermemiz gerekir. Portekiz'de
cmnla başla mttcadele edeceğiz."
F.Bahçe Teknik Direktörü, Be-
şiktaş'ın da 2. tura çok yakın ol-
duğunu vurgularken, Trabzon-
spor"un da Barcelona'yı yenerek
büyük iş yaptığını söyledi.
Mfine, Denizü ve Hiddink, di-
ğer jüri üyelerinin (A) Milli Fut-
bol Takımı'nın Avrupa Şampi-
yonası elemelerinde ne yapaca-
ğı şeklindeki sorusuna "ohûnhı"
yanıtlar verdiler. Galatasaray
Teknik Direktörü MnsUfa De-
nizli, milli takımın son oynadı-
ğı ve 4-1 kaybettiği maçın eleme-
ler için ölçü olamayacağını söy-
leyerek "Takımlanmızın Avnıpa
kupalannda aldığı sonuçlar el-
bette milli talumı etkileyecek.
Fener farkı
(Baştarafı Sporda)
ran "skorboard" anzalandı ve
süre sıfırlandı ardından da
19.1l'de kaldı. Skorboard anza-
landığında skor 26-21 Pepinster
lehineydi. Salondaki seyircilerin
önce saşkın bakışlan, sonra yu-
halayıp "rezalet" şeklinde bağı-
rarak salonu inletmelerinin ar-
dından 5 dakikalık duraklama
ile maça 19-11'den devam edil-
di. San-Lacivertli ekip Can'ın
hemen hemen oyunda hiç olma-
masına rağmen Larry, Hüsnii ve
Levent ilk skorda rakibine yetiş-
meye çalıştıysa da başaramadı
ve ilk yanyı konuk ekip 42-40
galip kapadı. Maçın 2. yansın-
da FeDerbahçe daha hırslıydı ve
.Levent hücumda tek başına ta-
kımını sırtlarken Richard da al-
dığı savunma ve hücum ribaunt-
larıru sayıya çevirdi ve bloklar-
la seyirciyi coşturdu. Pepinster-
in en iyi oyunculanndan Lema-
ire'nin 5 faulle çıkması ve Stag-
gers'ın faul sayısmın yükselmesi
ile 27. dakikada skor 57-47 Fe-
nerbahçe lehine oldu. Bu daki-
kalarda Fenerbahçe'nin savun-
mada aldığı toplan, hücumda
aceleci ve beceriksizce kullan-
ması farkın açılmasma engel ol-
du. Maçın 32. dakikasında ise
San-Lacivertli ekip 72-61 öne
geçti
Maçın kalan bölümünde Le-
vent yorulmasma rağmen takı-
mının skor yükünü taşıdı ve Fe-
nerbahçe coacta Çetin Yılmaz-
ın seyirciyi coşturması ile maçı
83-77 kazanırken yeterli sayı far-
kmı bulamadı.
Dün oynanan karşılaşmalar-
da alınan sonuçlar şöyle: Efes
Pilsen: 90 - Tunsgram: 70, Çu-
kurova: 86 - Honved: 96, İbfaş
Sas: 74 - Caserta: 86, Brisa: 90
- Metalul: 108, Yükseliş: 68 -
Sarabon Zeledniçar: 83,
İÜSBK: 45 - BSE Budapeşte:
95
Fener'in işi
(Baştarafı Sporda)
önce seyirci sayısı tam Lütfı Kır-
dar'ı dolduracak kadardı. Bu
kadar seyirci ise Abdi tpekçi'de
hiç etkili olamadı. İkincisi, Ab-
di Ipekçi biiindiği gibi sabit şu-
törlerin sahasıdır. Çünkü zemin
kaygandır. Fenerbahçe'nin en et-
kili hücum silahı Levent, kaygan
zeminden olumsuz etkilenirken,
Fenerbahçe'nin sabit şutörleri
Can, Ferhat, Hüsnü ve Aliço bu
tür pozisyonlardan hemen he-
men hiç faydalanamadj. Buna
karşın rakibin sabit şutörleri bu
tür pozisyonlan çok iyi değer-
lendirdi ve bu da farkı önledi.
Son olarak da belki maç öncesi
havadan olacak, oyunculann
çoğu maça hazır değildi.
Fenerbahçe'nın rövanş maçın-
da işi zor. Rakip bir kez daha
güçlü olacak! Bu maça lisansı
yetişmeyen James Gulley fazla
kilosuna rağmen etkili bir
NCAA kariyerine sahip oyuncu.
Sanıyoruz ki ikinci maçta Gul-
ley oynayacak. Buna seyirci ve
saha avantajı da eklenince, Fe-
nerbahçe'nin dezavantajlan or-
tada. Ancak rakibin de fark at-
ması sadece üçlüklere bağlı.
Yüksek temposu yok, bu sebep-
ten fast-break'ten sayı üretemi-
yor. Eğer üçlüklere gereken ön-
lem alınırsa ve Levent ile Ric-
hard'a birkaç oyuncu ayak uy-
durabilirse Fener turu yine atla-
yabilir. Ancak gereksiz yere işi
zora da soktuğu bir gerçek.
Milli takım iç saha maçlanm
kaybetmez ve deplasmanda pu-
an kovalarsa başanlı olabilir.
Rakiplerimizden Polonya ve S.
trlanda, eski güçlerinden uzak-
lar. Yani Avrupa seviyesinde de-
ğiller. lngiltere ise değişim için-
de. Bundan yarerlanabilirsek
büyük işler başannz" dedi. F.
Bahçe'nin Hollandalı çalıştıncısı
Hiddink, milli takımda oynayan
futbolculann "guvenerek" mü-
cadele etmesi gerektiğini vurgu-
ladı. Hollandalı çalışüncı, "ln-
giltere bir sürprize ugraülabilir.
Türk futbolcusu bu maçlarda
kendisine guvenerek oynamalı.
Türkiye'de böyttk bir futbol po-
tansiyeli var. Bu potansiyet de-
geriendirilmeiL Bu futbol sevgisi
çogu iilkede yok" dedi. Beşiktaş
Teknik Direktörü Gordon Mil-
ne, milli takımın "pozitir' dü-
şünce ile başarıya ulaşacağını
söyledi. lngüiz ve trianda futbo-
lunun belli bir kariyeri olduğu-
na değinen Milne, "İlk maçın
kazamlması halinde Türkiye,
elemelerdeki yerini belirler. Bu
maç cok önemli" dedi.
Fenerbahçe Teknik Direktörü
Hiddink, F. Bahçe ile ilgili so-
ruya, "Şn an en büyük sorun
uyumsuzluk" dedi. Bir soru
uzerine, "Henüz Türk futbol
kültüriine alışamadım" diyen,
ancak daha sonra bu sözün
"tercüme yanılgısı" sonucu ak-
settirildiğini vurgulayan Hid-
dink, Fenerbahçe'de savunma-
nın hücuma dönük oynaması
halinde sorunlann biteceğini be-
lirtti. Defans, orta alan ve for-
vet arasındaki mesafenin azaltıl-
ması ile daha aktif bir futbol
sergileneceğini söyleyen Hiddink
şöyle konuştu: "PSV'de de ay-
nı sorunlan yaşadım. Zamana
gereksinimim var. Hadar arasın-
daki yakınlaşma randımanı art-
tınr. Oguz, Hakan gibi süper
oyunculann daha başanlı olma-
sı da savunmadao gelecek
desteğe' bağlı."
Parsan Makina parçalan
A.Ş. tarafından ilk kez düzen-
•lenen '11 Altın Adam" yarış-
masının ilki yapıldı. Beşiktaşlı
Mehmet Özdilek ile G.Sarayh
K.Bülent *ayın altın adamları'
seçildiler.
Şikekararı
(Baştarafı Sporda)
runa yazdı. Daha sonra maçın
tescili için Futbol Federasyonu
1
nun yaptığı girişim raporda yer
aldı. Federasyon Tahkik Kuru-
lu'nun karan üzerine maçı tes-
cil ettiğini duyurdu.
28.5.1990 tarihinde verilen di-
lekçe ile 6 Mayıs 1990 tarihinde
oynanan maçta şike vardır iddi-
asını inceleyen Tahkim Kurulu
19 Eylül 1990 tarihinde şikenin
kabulüne 2'ye karşı 3 oy ekseri-
yetle karar verdi. Değerlendir-
mede teyp bantı ve maçın 275
veya 274 milyon liraya anlaşmalı
olduğu iddiası kabul edilmedi.
Genelde futbolcular ile Adana-
demirsporlu yöneticilerin suçu
kabul eden ifadeleri Tahkim Ku-
rulu'nu karara götüren neden ol-
du.
Olumlu
(Baştarafı Spor'da)
sı Turnuvası'run sponsörlüğünü
kabul edeceğini ve başta Nas-
tase olmak üzere ünlü tenisçi-
lerin gelmesini sağlayacağını,
basm mensuplan önünde açık-
layarak söz vermesi oldu.
Milletvekillerine
6
kıyak' ıııaaş
BURSA
HIPODROMU'NDAN
BÜLENT DÜZYA TAN
1. KOŞU: F: Ege 1 (3), P: Pa-
paya (4), S: Azrak (1).
2. KOŞU: F: Efsane (1), P:
Dilay (2), S: Karacadağgüzeli
(3).
3. KOŞU: F: Pampilla (9), P:
Pardon (6), P: Esenyurt (1), S:
İlayda (5).
4. KOŞU: F: Sun Rise 1 (2),
P: Yelkut (1), P: Vera 1 (5), S:
Tornado 1 (4).
5. KOŞU: F: Bürsagüzeli (7),
P: Birtaç (6), P: Elhan 1 (3), P:
Akkor (11), S: Fatih 7 (8).
6. KOŞU: F: Leyla 456 (5), P:
Altuğbey (1), P: Gülay 3 (4), S:
Gemlik Güz (3).
(Baftarafi 1. Sayfada)
Erdem'in girişimiyle hazırlanan
öneri, Maliye ve Gümrük Baka-
ru Adnan Kahveci'nin başvuru-
su üzerine, emekli maaşlan ke-
silen 1218 eski parlamenterin de
bu olanağa yeniden kavuşması
sağlandı. Yasayla, milletvekille-
rinin maaşı da 6.5 milyon lira-
dan 9.5 milyon liraya yükseltil-
di.
Yasamn yürürlüğe ginnesi
için 15 gün icinde cumhurbaşka-
runca onaylanarak Resim Gaze-
OLAYLARIN
ARDtNDAKI
GERÇEK(Baştarafı 1. Sayfada)
sakathkla 'malul' olması, olağa-
nüstü kurultayda bütün partiyi
ve partilileri hiçbir aynm gözet-
meden kucaklayan bir yöneti-
min kurulmasını 'hayati' zorun-
luğa dönüştürmüştür. Parti ör-
gütünün ve SHP'ye oy veren kit-
lelerin açıkça gördükleri bu ger-
çeği kurultay delegelerinin gör-
memesi olanaksızdır.
Erdal İnönü'nün kurultayda-
ki üstünlüğü nereden geliyor?
İnönü'nün SHP'liler arasmda
hiçbir aynm gözetmeden genel
başkanlık yapması, belirli bir
güvence yaratmış, kişiliğinin bü-
tünleştirici ve birleştirici simge-
sini oluşturmuştur. inönü'nün
delege kesiminde önceden yap-
tığı hiçbir kişisel çalışma ve ku-
lis yoktur; sadece 'Kurultayın
sağduyusuna' guvenerek genel
başkanlık seçimine katıl-
maktadır.
'Manzara' böylece ortaya çı-
kıyor. Delegelerin kimisini hizip
çahşmalanyla önceden ayarla-
mış olan Sayın Baykal ve böyle
bir çalışmayı partinin çıkarlan
için ters ve sakıncalı bulan Sa-
yın tnönüL.
Sonuç ne olacaktır?
SHP'nin iç sorunu gibi görü-
nen konu, Türkiye'de demokra-
sinin gerçekleşmesi bakımından
ülkenin yazgısım ilgilendiriyor.
Ana muhalefetin parçalanıp
ufalanması ve bir hizip görün-
tüsüne girmesi parlamentodaki
partiler arasında en demokraük
programa sahip SHP'nin ağırlı-
ğını yitirmesi anlamını taşır.
Parti örgütü ve SHP'yi des-
tekleyen halk kitleleri kurultaya
katılacak delegelerden sağduyu-
ya saygılı bir karar bekliyorlar.
Olağanüstü kurultay, bu bek-
lentinin sorumluluğu altında ta-
rihsel bir anlam kazanmıştır.
• • •
te"de yayımlanması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Turgut özal'ın'
ABD gezisi nedeniyle Cumhur-
başkanlığı'na vekâlet eden
TBMM Başkanı Kaya Erdem1
in yasayı onaylama yetkisi bulu-
nuyor. Ancak Erdem'in Cum-
hurbaşkam'mn dönüşünü bek-
leyeceği öğrenildi. Erdem'in
emeklilikle ilgili hükümlerin bu
yasama yılında uygulanmasma
karşı çıktığı, ancak milletvekil-
lerinin ısrarlı davranarak yasa
metnine bu maddeyi de koyduk-
lan belirtildi.
TBMM Danışma Kurulu, ön-
ceki akşam Başkanvekili Halim
Aras'ın başkanlığında toplana-
rak, "ayncalıkh emeklilik" ya-
sa önerisinin görüşülmesini sağ-
lamak için genel kurul gündemi-
nin değişmesini kararlaştırdı. Üç
parti grup başkanvekilinin yanı
sıra bu toplantıya SHP'nin Ana-
yasa Mahkemesi'ne yaptığı baş-
vuruları hazırlamakla tanınan
eski Ankara Milletvekili Seyfi
Oktav'ın da katılması dikkat
çekti. Üç partinin danışma ku-
rulunda anlaşması üzerine,
TBMM, denetleme çalışmalan-
na ara vererek, irtica konusun-
daki Meclis araştırmasını görüş-
mek yerine "kıyak emeklilik"
konusunu ele aldı.
Maddelerin ve önergelerin gö-
rüşülmesi sırasında, milletvekil-
leri söz almadan oturdular. Al-
tıncı maddenin görüşulmesi sı-
rasında ise SHP Tunceli Millet-
vekili Kamer Genç, "Söz
istiyorum" deyince, HEP millet-
vekili Salih Siimer ve yanındaki
SHP'li milletvekillerince sustu-
ruldu. Bu sırada hazırlanan
önergelerin çoğunda imza sahi-
bi olan ve ANAP'lılarla birlik-
te hareket eden Sürt Bağımsız
Milletveküi Zeki Çeliker, Genç1
-
in yanına gelerek konuşmama-
smı istedi. Genç, konuşacağını
söyleyince tartışma çıktı. Bunun
üzerine Çeliker, Genç'e yumruk
atmak istedi. Araya giren millet-
vekillerince bu hareketi önlendi.
Çeliker, uzaklaştınhrken, "Asa-
gılık adam" diye bağınnca,
Genç de "Paranın yüzünii gö-
riince gevşiyorsun" karşıhğmı
verdi.
Tartışmalann sona ermesi
üzerine öbür maddeler üzerinde
konuşulmadan ve karşı çıkan ol-
madan kabul edildi. 1.5 saat sü-
ren görüşmeler sonunda dördü
geçici olmak üzere toplam 15
maddelik öneri, 9"a karşı 212 oy-
la kabul edildi.
Önerinin içeriği
TBMM'de kabul edüen öne-
ri milletvekillerine şu olanakla-
n getiriyor:
• Yasa 1 Temmuz 1990'dan
itibaren yürürlüğe girecek. Ad-
nan Kahveci'nin başvunısu üze-
rine idari yargı ile emeklilik ma-
aşı almalan durdunılanlar da
bu olanağa yeniden kavuşacak.
Bu parlamenterier, birikmiş ma-
aşlannı alırken. yeni olanaklar-
dan da yararlanacak."
• Milletvekilliği sona erenler-
den, emekli aylığı bağlanacak
olanlar ile başka bir işte çalış-
mayanlar, TBMM'de "yasama
müsarirliği" kadrosuna atana-
rak, buradan beş yü süreyle ma-
aş alabilecekler.
• Milletvekillerinin maaşlan,
aylık ödenek ve yoüuklan, eski-
den olduğu gibi "en yüksek dev-
let memurunun kadrosuna
göre" değil, "en yüksek sözleş-
meli devlet memurunun aldığı
ücrete" göre belirlenecek, böy-
lece miUetvekiUerinin aylıklan
Başbakaulık müsteşannın aldı-
ğı 6 milyon 145 bin liraya yük-
seJecek. Bu rakam ek ödenek ve
yolluklaria birlikte ayda 9^ mil-
yon liraya yaklasacak.
• Milletvekilleri üç aylık pe-
şin olarak alacaklan söz konu-
su ödenek ve yolluklan ölüm ve
çeşitli sebeplerle genel seçimle-
rin yenilenmesi halinde geri öde-
meyecekler.
• Milletvekili obnamalanna
karsın dışardan bakan olarak
atananlar ile milletvekillerine
yaklaşık 1^ milyon lira temsil
tazminatı ödenecek.
• Emekli milletvekilleri ile ya-
kınlarının tedavi giderleri
TBMM bütçesinden karşılana-
cak. Emekli milletvekilleri de
parlamenterlere tanınan proto-
kol, ulaşım, haberleşme gibi
maİi ve sosyal ayncalıklardan
yararlanacaklar.
• Emeklilik keseneğine esas
olan ek gösterge raluunhui, 1995
yılına kadar, bütceden bağımsız
hale getirilerek, yasayla düzen-
lendi. Bu ek gösterge rakamı
4500den 1995 yılına kadar her
yıl artünlarak 10.000 olarak uy-
gulanacak.
Alberto Moravia öldtiKnltür Servisi — Italya'nm en
büyük yazarlanndan Alberto
Moravia, dün sabah geçirdiği bir
kalp krizi sonucu öldü. ttalyan
ANSA Haber Ajansı'nın verdi-
ği habere göre Moravia, ölü-
münden iki gün önce sağlık
kontrolünden geçmiş ve sağlığı-
mn iyi olduğu bildirilmişti. Mo-
dern dünyada yabancılaşma ve
düşkınklığını konu alan yapıt-
larıyla tanınan Moravia 82 ya-
şındaydı.
1947'de yayımlanan ve bir Ro-
mah fahişenin öyküsünü anla-
tan "Romalı Kadm" adlı roma-
myla üne erişen Moravia, yirmi-
yi aşkın kitap yazmış ve yaban-
cı dillere en çok çevrilen ıtalyan
yazar olmuştu. Gerçek adı Al-
berto Pincherle olan Moravia,
son olarak ülkemizde
"Georgette" adlı kitabı yayım-
lanan Carmen Llera ile evliydi.
"Diktatöriin Kadım", "Hain",
"Kalbimdeki Dişi", "Meçhul
Tann" gibi birçok kitabı Türk-
çeye de çevrilen Moravia, yazar-
lık açısından en verimli yıllan-
m 1940*lar ve 1950*lerde yaşa-
mıştı. Ünlü yazann otobiyogra-
fisi ise önümüzdeki ekim ayın-
da yayımlanacak. Moravia'run
bir Italyan gazeteciyle günlerce
süren söyleşiler sonucu ortaya
çıkan otobiyografıde yazann
cinsellikten var oluşçuluğa ka-
dar çok çeşitli konulardaki gö-
rüşleri de aynntılı biçimde yer
alacak.
Yapıtlarında toplumsal ya-
banalaşma ve ahlaksal çökun-
tüyü işleyen, aşksız cinsellik ko-
nusuna özel bir önem veren Mo-
ravia'nın kitaplan, Vatikan tara-
fından hiçbir zaman olumlu
karşılanmamış, yazann bütün
yapıtlan Vatikan tarafmdan ha-
zırlanan "Katoliklere yasak
kitaplar" listesinde yer almıştı.
Yetmişlerindeyken etkin poli-
tikaya giren Moravia, 1984'te
Italyan Komünist Partisi'nin
desteğiyle Avrupa Parlamento-
su'na seçilmişti.
1986 yüında 78 yaşındayken
32 yaşındaki tspanyol reklamcı
ve yazar Carmen Llera ile evle-
nen Moravia, özel yasarmnda da
birçok eleştiriye hedef olmuştu.
24 yıldır ayn yaşadığı ilk kansı
ünlü romancı Elsa Morante'nin
ölümünden iki ay sonra kendi-
sinden 46 yaş küçük Llera ile ev-
lenmesi, başta Vatikan olmak
üzere çeşitli ttalyan kurumlan-
nm şiddetli tepkisini toplamıştı.
Moravia geçen yıl kendisiyle
yapılan bir söyleşide, "Gücüm
yettiği sürece yazmaya devam
edeceğim. Başka türlü vakit ge-
çirebflecegimi düşünemiyorum"
demişti.
G O Z L E M UĞUR MUMOJ
(Baştarafı 1. Sayfada)
tak toplantısında bu karar oylanacak.
Dünkü kurultayda Sosyal Demokrat Parti Onur Başkanı
VVilly Brandt ile yeni başbakan adayı Oscar Lafontaine bi-
rer konuşma yaptılar.
Brandt, son gelişmeler karşısında sosyal demokrasinin
önemli işlevini vurguladı.
Sosyal demokratların yeni başbakan adayı Lafontaine de
zaman zaman delege ve konukların ayakta alkışlarla kar-
şılanan konuşmasında savunma harcamalannın kısılmasını,
Körfez'e asker gönderilmesi konusunun iyice düşünülme-
sini istedi.
Lafontaine, konuşmasında sosyal demokrasinin olmadı-
ğı ve güçlü sendıkacılığın olmadığı düzenlerde "piyasa eko-
nomisi"r\in işlemeyeceğini de söyledi.
Alman sosyal demokratlann bu yeni lideri Saarlend eya-
leti Başbakanı yeni "şansölye" adayı SDP'nin "genç
sosyalistler" dıye adlandırılan gençlik kollarında yetişmiş.
6O'lı yıllarda Brandt tarafından desteklenen ve korunan genç
sosyalistler Lafontaine'in kişiliğinde devlet yönetimine aday
oluyorlar!
Lafontaine örneği şu bakımdan ilginç:
Alman Sosyal Demokrat Partisi, Alman Sendikalar Birli-
ği ile iç içe. Bu örgütsel bütünlük sendika bankası BFG ile
bir halka oluşturuyor. SDP 1959 yılında yaptığı "Godesberg
Kurultayı"nöan sonra "kitle partisi" olma kararı almış; o ta-
rihten bu yana bu sıyasal ve ideolojik doğrultuda örgütlen-
miştir.
SDP'nin yeni başbakan adayı Lafontaine, bu yapıdaki bir
sosyal demokrat partide "Genç Sosyalistler" grubuyla 6O'lı
yıllarda siyaset sahnesine çıkıyor ve 9O'lı yıllarda da baş-
bakan adayı olabıliyor.
Partinin gençlik kesimı ve sol kanadından çıkan bu par-
lak siyasetçi, parti tabanında adım adım yükselerek bugün-
kü konumuna ulaşıyor.
Ne partide önü kesiliyor, ne partiden atılıyor ne de ken-
disi parti yönetimir.e kızıp partiden ayrılıyor.
Lafontaine, SDP 1965 yılında "kitle partisi" olmaya karar
verirken "genç sosyalistler" ile birlikte partiden ayrılmıyor;
adım adım örgütlenerek parti tabanından parti tavanına doğ-
ru tırmanıyor.
Bir sosyal demokrat parti olsun, ama bu partinin sendi-
kalarta ilişki kurması yasaklansın!.. Bir sosyal demokrat parti
kurulsun ama bu partinin gençlik kolları olmasınl
Bu bizdeki sosyal demokrat partilerdir.
Sosyal demokrat partilerin sendikalar ve gençlerle ilişki-
leri yoksa parti bir avuç "profesyonei siyasetçi"nm elinde ka-
lır. Bu sosyal demokrat partilerin işçi sendikaları ve genç-
lik kolları varsa, işte Lafontaine örneğinde görüldüğü gibi
parti toplumda kök salar ve işçi kanadından yetişen bir si-
yasetçiyi de başbakan adayı olarak seçer.
Dünkü kpngreyi Batı Alman Sosyal Demokrat Partisi Ber-
lin Eyalet Örgütü Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen Merih
Ünel ile birlikte izledik. Merih Ünel de SPD'de adım adım
yükselerek partinin Berlin'dekı on iki yönetıcisi arasına gi-
rebilmiş. Ünel, Türkiye'de partıcilik yapsa Baykalcı veya İnö-
nücü olmadığından parti yönetimine giremeyecekti!
Dünkü kurultaydan bütün bunlardan başka çıkan bir bü-
yük ders daha var:
Doğu ve Batı Alman Sosyal Demokrat partileri birbirin-
den tümüyle farklı iki dünya görüşüne ve felsefeye dayanı-
yorlardı. Bu iki ayn dünya görüşü ve felsefe, sosyal demok-
ratlann aynı çatı altında toplanmasına engel olmadı. Tersi-
ne, ortak noktalar arandı ve bulundu. Bulunduğu için de
bu iki parti bir araya geldi.
Bizde SHP'nin DSP'den bir ideolojik farkı var mı? Ya da
HEP'in SHP'den? Yok. İnönü ve Baykal arasında temelli bir
görüş ayrılığı var mı? O da yok... Nedir bizim sosyal demok-
ratları bu kadar sert tartışmalara iten? Bölen ve parçalayan?
İki ayn dünyanın sosyal demokrat partileri birleşirken biz-
deki sosyal demokratların bölünüp parçalanmalarının an-
lamı nedir?
Havadan fotograf, kaçak kazı hizmetinde
(Baştarafı 20. Sayfada)
bir soru yöneltmediğim halde
her nedense Sanbaş, bana yanm
milyann hesabını veriyordu. Bu
arada bana, dediklerinin doğru
olduğunu göstermek için Elmah
Savcüığı'nca 3 Şubat 1986'da ya-
yımlanmış 1986/49 sayılı takip-
sizlik kararının bir fotokopisini
de verdi.
Sanbaş'tan yurtdışına yaptı-
ğı gezileri belirlemek için pasa-
portunu görmek istediğimde
göstermekten kaçındı. Daha
sonra pasaportunun kopyasını
postaladığı takdirde yazdığım
haberi düzelteceğimi ve hakkm-
daki araştırmalanmı da sürdü-
receğimi söyledim.
Bu arada Adıyaman'da bir ci-
nayetle sonuçlanan antika ka-
çakçüığı olayı ile bağlantısını ya-
lanladı. Yakın bir gelecekte Adı-
yaman'daki olay hakkında daha
ilginç açıklamalar yapacağım.
Yalmz bu arada Hasan Sarı-
baş'ın Elmah Ağır Ceza Mahke-
mesi'nde eski eser kaçakçılığına
ilişkin bir başka suçtan 1982 yı-
VEFATLAR
İÇİN
Yurtiçi, yurtdışı cenaze nakle-
dilir, cenaze ilaçlama, malze-
me, ta^ıut, bütün işlemler has-
sasiyetle, süratle yapılır. işlet-
mede ayrıca 18 ambülans
mevcuttur. Cenaze ilanlarında
hizmet bedeli alınmaz.
İSLAM CENAZE İŞLERİ
147 20 06 - 140 68 86
Mesul Müdür
Hafız VELİ ERDEMİR
lında "aklandığını" da belırt-
mek zorundayım.
Bu davada iki ayn bilirkişinin
eserler hakkmda farkh karar
vermesi üzerine üçüncü bilirki-
şiye gidilmişti. Yenisi, bunlann
eski eser olmadığma karar verin-
ce kaçakçıhk suçundan aklan-
mış, eserler de kendisine geri ve-
rilmişti.
Sanbaş'ın bu davasında mıy-
dı, yoksa bir başkasında mıydı
şu anda anımsamıyorum. Lehi-
nizde rapor veren Ankarah bi-
lirkişinin adım anımsıyor musu-
nuz? (Ankara'daki benzeri da-
valarda müze yetküilerinin bilir-
kişi kabul edilmeyip bu kişinin
gösterilmesini bir türlü anlaya-
mamışımdır) Neydi o bilirkişi-
nin adı? Dihmin ucunda...
• • •
Elmalı defınesi olayında dai-
ma kafamı kurcalayan bir soru
vardı. Yaklaşık 26 kilo ağu"lığm-
daki bu definenin kaçınlmasın-
da kimleT kuryelik ya da koru-
macılık yapmıştı?
Yolum sık sık Antalya'dan
geçtiği için bazı otellerde ince-
leme yaptım. Definenin satın
alınmasında rol oynayan Fuat
Aydıner ve Erdoğan Atak'ın ad-
larını kayıt defter ve kartlann-
da araştırdım. Bazı oteller yar-
dımcı oldu, bazılan püskürttü.
Bu arada Yayla Palas Oteli-
nin kayıt defterinde Fual Aydı-
ner'in adım gördüm. 27-28 Ni-
san 1984 tarihinde 1170 numa-
raya ka>ıthydı. 209 numaralı
odada kahyordu. Aynı gün ay-
nı otelde kalan bir tanıdık isim
aradım.
Rasim Gümüş ismini gör-
düm. Kendisiyle 10-15 gün ön-
ce görüşmüştüm. Dostlan tav-
siye etmişlerdi. Araştırmalanm-
la ilgili herkesle konuşuyor, bil-
gi ve belge topluyordum. Bu
umutla kendisini telefonla ara-
dım. Cumartesiydi, bürosunda
buldum. Harita subaylığından
aynlmıştı. Eski eser politikası-
nı şöyle özetledi:
"Kültür Bakanlığı'nın bu zih-
niyetiyle bu işler yüriimezdi.
Birkaç gün önce polis işyerinde
arama yapmıştı. Bir şey bulama-
mıştı. Bu işleri düzeltmek ama-
cıyla bazı politikacı arkadaşla-
ra yasa önerisi bile hazırlayıp
vermişü."
Birdenbire bu garip rastlantı-
ya şaşırdım. "Başka bir Rasim
Gümüş olabilir mi?" diye dü-
şündüm. Otelin kayıt defterin-
de subay yazıyordu. Bu tutuyor-
du. Konuşmamızda bir arahk
aynı yaşta olduğumuzu belirle-
miştik. Kayıttaki doğum tarihi
de tutuyordu. 214 numaralı oda-
da kalmıştı. Nüfus cüzdanı dı-
şmda 1981 yılında verilmiş
(1901131) numaralı bir kimlik ile
otelde kalmıştı.
Haydaaa... O da ne? 214 nu-
maralı odada bir kişi daha kah-
yordu Rasim Gümüş ile birlik-
te. Doğan Onat adlı bu kişi de
otel kaydına göre subaydı. Do-
ğum yeri üstelik ElmalTydı. Def-
terindeki kayda göre "Kara Kuv-
vetleri Komutanhğı'nca 1981 ta-
rihinde verilmiş (02187314) sayılı
kimlikle" otele giriş yapmıştı.
Oteldeki görevliler, iki konu-
ğun sivil gelip "albay" ünifor-
malan ile ve yanlannda 209 nu-
maralı odada kalan sivili de alıp
birlikte gittiğini anımsıyorlardı.
Bu olayı nasıl olur da dört-beş
yıl sonra anımsayabilirlerdi?
Çünkü bu kişileri daha sonra
define olayından yakalanacak
Ibrahim Başbuğ ile birlikte ote-
le gelip giderken sık sık görmüş-
lerdi.
Daha sonra haklarında biraz
sonışturma yaptığımda, define-
yi bulan üç kişiye odenen 210
milyon lirayı Doğan Onat'ın ge-
tirdiği söylenmişti. Definenin ilk
görgü tanıklanndan Erdoğan
Atak ile bir akrabahğından söz
edildi. Ancak gerçekten zama-
nım olup araştıramadım.
Rasim Gümüş, Ankara'da es-
ki eser kaçakçılığı davalarında
"biürkişi" olarak aranan bir ki-
şîydi. Ha şimdi ammsadmı, di-
limin ucundaki adı... Tamam ta-
mam oydu. Hasan Sanbaş'm bir
davasına da bilirkişi olarak gir-
diğini konuşmamızda bana ken-
disi söylemişti. Nereden nereye?
Edip TeUi ile bu definenin ka-
çınlması konusunda aramızda
geçen konuşma aynen şöyle:
— Deflneyi Amerika'ya kim
getirdi?
TELLt — Büyük Fuat'a
(Üzülmez) sor.
— Türkiye'den kim çıkardı?
TELLİ — Küçük Fuat'a (Ay-
dıner) sor.
— Antalya'dan kim getirdi?
TELLİ — Onu da Elmah'ya
gidip Küçük Fuat'a sor.
— Antalya'dan Rasim albay
mı getirdi?
TELLİ — (Biraz şaşırdıktan
sonra) Onu ben de duydum...
— Doğan Onat albay kim?
TELLİ — Tanımıyorum.
— Rasim albay (!) olayını ne
zaman duydunuz?
TELLİ — Olay zamanında.
Daha polis resmi araştırmaya
başlamamıştı...
Anlaşılan o sıralarda karayol-
larmda jandarma ya da polis sık
sık araç ve yolcu otobüslerini
durdurup arama yaptığı için
üniformaya gerek duyulmuştu.
Define, Antalya'dan önce Anka-
ra'ya taşınmıştı.
• • •
Eski bir harita subayı olan
Rasim Gümüş, "Air Süver" kı-
saca (AS) Havadan Fotograf
Alınu Haritacıhk ve Havaahk
Hizmetleri AŞ'nin sahibiydi. Er-
tesi günü, yani pazar günü şir-
ketin genel kurul toplantısı var-
dı. Hazırhk yapmak için cumar-
tesi günü de büroya gelmişti.
Gereğinde 10 yolcu taşıyan
Dornler uçağı ile (Zeiss
LMK-101S) hava kamerasıyla
müşterilere hizmet veriliyordu.
Uçağı önce satın almışlardı. An-
cak şimdi bir başka anlaşma ya-
parak AvTupa'daki sahibinden
kiralama yoluna gitmişlerdi. Al-
lah bereket versindi.
Huzmeli'nin Istanbul'daki
otellerinden esinlenen Hasan
Sanbaş da Antalya'da otel yap-
tırmıştı. Şimdi sıra Rasim Gü-
müş'teydi.
• • •
Kültür ve Içişleri bakanlıkla-
n kaçakçıhğm bir numaralı aracı
olan "metal dedektör" işini çö-
zümleyecek yasa değişikliğini
hâlâ gerçekleştiremedi. Bakalım
hava fotoğraflan ile nasıl başe-
dilecek.
Yann: Olaauız... Ba
koea lahit nasıl
kaçırılır?
ARADA BİR
(Baştarafı 2. Sayfada)
verişi (kendi parasına güvenmeyişi!) Bir yanda, Kadıköy-
Sirkeci vapurunda hasta kocasmı sırtlamış, dilenen kadınla-
rımız, bir yanda akıl almaz lüks bir yaşam! Bir yanda çalıp
çırpanların elini kolunu sallaya sallaya ortalarda dolaşması,
bir yanda "özgürlük, demokrasi" diyenlerin hapishaneteri dol-
duruşu...
İnsanlarda görülen, acımasızlık, vurdumduymazlık, neme-
lazımcılık ayrı bir ınceleme konusudur. İnsanlığın, ince im-
biklerden geçirerek biriktirdiği, o güzelim dayanışma duygu-
su, iyice kayıplara karışmış, kardeş kardeşin gözünü oyar du-
ruma gelmiş, kimse kimseye çıkarsız selam vermez ve kim-
senin yüzü gülmez olmuştur. Buna dayalı olarak, toplumla-
rın değer verdiği özveri mesleklerinden, tıp doktorluğu, öğ-
retmenlik, gözden düşmüş, enayi, iş bilmez, pasif insanların
iş alanı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla
özellikle öğretmenler, meslekleri sorulduğunda öğretmenlik-
lerini ikinci, üçüncü işleri olarak söyler duruma gelmişlerdir.
Sonuç: Biz eskiden de mi böyleydik, yoksa 12 Martlar, 12
Eylüller. bizlerden bir şeyler mi alıp götürdü? Bu, onulmaz
bir acı... insanın ayağı gibi yureği de nasırlanırmış meğer!