23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EYLÜL 1990c, ^ x , ^ ..^ DIŞ HABERLER CUMHURÎYET/15 KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRtZİ... KÖRFEZ KRÎZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖ1 ANKARA Irak'a hava ablukasını başlattıkGüvenlik Konseyi'nin önceki akşam aldığı kararla Türkiye 'otomatik' olarak Irak'a hava ablukası uygulamasını başlattı. Dışişleri Bakanhğı ve askeri çevreler, abluka uygulamasının biçim itibarıyla 'savaş halinin bir adım öncesi' olduğu görüşünde birleşiyorlar. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nin aldı- ğı 670 sayıh kararı ödünsüz uygulayaca- ğını bildirdi. Bu karar çerçevesinde, ön- ceki geceden itibaren 'otomatik' olarak Türkiye, Irak ve Irak'tan yapılacak her türlü uçak seferini denetleme ve engelle- me yükümlülüğünü yerine getirmeye baş- ladı. Ancak bu fiili uygulama, 670 sayıh karar, Bakanlar Kurulu'nda onaylandık- tan sonra yasallık kazanacak. Dışişleri Bakanhğı çevreleri ve askeri kaynaklar, Türkiye'nin tam olarak katılacağı uygu- lamanın 'savaş halinin bir adım öncesi' olduğunu belirtiyorlar. Dışişleri Bakanhğı Sözcüsü Vekili Fer- hat Ataman, hava ablukası konusunda alınan 670 sayıh Güvenlik Konseyi kara- rına uyum konusunda, Türkiye'nin 'son derece titiz' davranacağını belirterek bu karar çerçevesinde daha önce uygulan- makta olan 661 sayüı karann getirdiği hü-ı kümlere ek olarak, askeri ya da sivil ol- duğuna bakılmaksızın her türlü tarifeli ya da tarifesiz yolcu ve kargo uçağının en- gelleneceğini açıkladı. Ataman, bu engel- lemenin uluslararası sivil havacıhk kural- lan çerçevesinde yapılacağını hatırlatarak "tnsani mülahazalaıia hareket ettiği, 661 sayıh kararla kurulan özel korrtitenin ona- yından geçen tahliye ve sevkiyat uçaklan dışındaki her türlü uçağın Irak'a gitmek iizere Tiirldye'den kalkması, Irak'tan ge- lerek Türkiye'ye inmesi ve Irak yolunda Tttrk hava sahasını kullanması ön- lenecektir" dedi. Öte yandan hava ablukası uygulama- sının Türkiye tarafından önceki akşam- dan itibaren 'otomatik' olarak başlaüldığı öğrenildi. Diplomatik kaynaklar, uygula- manın fiilen başladığını doğrularken Ba- kanlar Kurulu'nun kararı onaylaması sonrasında 'yasallık' kazanacağını bildir- diler. Genelkurmay Başkanlığı çevreleri ise Dışişleri Bakanhğı'nın hava ablukası uygulamasının biçiminin kesinleştirilme- sinde diğer ülkelerle koordineli olarak ça- hştığını belirttiler. BM Güvenlik Konseyi'nin Körfez kri- zine ilişkin olarak aldığı sekizinci karar- da getirilen hava ablukası uygulaması, içeriği itibarıyla Ankara'da 'çok sert bir biçim' olarak yorumlandı. Dışişleri Ba- kanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanhğı'- na yakın çevreler, Cumhuriyet'e yaptık- lan değerlendirmede, uygulama biçiminin savaş halinin bir adım öncesini çağrıştır- dığını belirttiler. Aynı çevreler, BM Gü- venlik Konseyi'nin bundan sonra alacağı karann, büyük olasılıkla 'Irak'a ya da Ku- veyt'e askeri miidahale çagnsı' şeklinde olacağını savunarak "670 sayıh abluka karanyla, iş oraya kadar geldi. Hava ab- lukasından da sonuç alınamazsa, savaş olasılığı yükselir" görüşünü dile getirdi- ler. öte yandan hava ablukası karannı de- ğerlendiren askeri çevreler, "1974 Kıbns Harekâtı sırasında bile Tiirk Hava Yolla- n'nın tarifeli uçaklan Yunanistan üzerin- den uçuş yapabiliyordu. Şimdi bunun da engellenecek olması, 'Ben savaş hali ilan edecegim, biitün hava sahamı kapattım' demek anlamına gelir" dediler. Türkiye'nin eksiksiz olarak uyguladığı bildirilen hava ablukası çerçevesindeki en- gelleme girişimİeri, uçuş izni verilmediği halde Irak'a giden ya da Irak'tan gelen bir uçağın Türk hava sahasına girmesi duru- munda uygulanacak. Bu durumda, Turk Hava Kuvvetleri 1 nin av ve bombardıman uçaklan devreye girecek. Engellenecek uçağın Türk hava sahasında seyrettiğinin radarlar tarafın- dan saptanması sonrasında, hava kuvvet- lerine "scrumble' (alarm) verilecek. Türk Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçağı, ilk olarak, engellenmek istenen uçağı en ya- kın hava limanına inmeye zorlayacak. So- nuç almamazsa, ihtar ateşi açüacak. Uçak inmemekte ısrar ederse, merkezle bağlan- tıh olarak bu uçağın düşürülmesine ka- dar gidebilecek önlemler devreye sokula- cak. Ürdiin ablukaya uyacak Öte yandan, Ürdün Dışişleri Bakanı Marven Kasım dün yaptığı açıklamada ülkesinin BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca Irak Hava Yolları'mn Ürdün'e seferlerini durduracağını bildirdi. Irak uçaklan Ürdün'e Kuveyt ve Irak'tan ya- bancı uyruklulan getiriyordu. Marven Kasım, Ürdün'ün şimdiye dek, insani amaçlarla, Irak uçaklarının yabancı va- tandaşlan Ürdün'e getirmelerine izin ver- diğini ancak bundan böyle izin verilme- yeceğini soyledi. WASHINGTON Özal, Amerikalılara cesaret mi verdi? Cumhurbaşkanı, ABD» yetkilileri ile konuşmalarında sürekli Irak'ın askeri gücünün abartıldığı temasını işledi. UFUK GULDEMIR VVASHINGTON — Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Madison Oteli'ndeki odasın- da, ABD Genelkurmay Başkanı Colin Powell ile görüşürken lafı surekli olarak Irak'ın askeri gücünün önemsenmeye değmeyeceğine getiriyor. Powell bir ara, Vietnam günlerine atıf- la, "Ben sekiz jil savaştım" diyerek bu ko- nuda neden fazla rahat olmadığını vur- guluyor. Özal bunun üzerine generale, Irak'ın askeri gücünün en çok hangi bo- yutunun Amerika'yı endişelendirdiğini soruyor. Povvell, seçkin cumhuriyet mu- hafızlan birliklerini örnek veriyor. Cum- hurbaşkanı Özal bunun üzerine, Irak'ın iyi eğitilmiş birliklerinin dahi arkalann- daki tüm Batı desteğine karşın İran üze- rinde ezici bir bütünlük sağlayamadığını anlatıyor. Irak ordusundaki zayıflıklar konusunda aynntıh analızler yapıyor ve geçmişte İran ile Irak arasında bir denge kurulmuş olsaydı bugün Kuveyt krizinin yaşanmıyor olacağını anlatıyor. Bu olay tekil bir örnek değil. Cumhur- başkanı Turgut Özal, Washington'a gel- diği günden beri, bir yandan Amerika L nın Körfez'de bir askeri harekât için na- sıl bir zamanlama öngördüğunü anlama- ya çalıştı, diğer yandan da sürekli olarak Irak'ın ordusunun gücünün abartıldığı te- masını işledi. Üstelik bunu sadece kapa- h kapılar ardında değil, gazetelere verdi- ği demeçlerde, TV konuşmalarında, ba- sın toplantılarında da yaptı. Özal, Beyaz Saray'daki yemekte de bu temayı işledi. Bush'un bir sorusu üzerine, Irak'ın "bir Almanya, Sovyetler Birliği değil, Üçiin- cii Diinya ülkesi" olduğunu vurgulayan özal, şöyle konuştu: "Diinyadaki basın yayın organlan me- selenin herhalde en can alıcı tarafı nedir diye biraz da işi aşınlığa götürdükleri ka- naatindeyim. Şunu da hiçbir şekilde abartmıyorum. Sekiz sene harp etmiş bir iilke Irak. Belli tecriibeleri olduğunu da kabul etmek lazım. Ama öyle abartma- lar var ki şimdi onu dünyada ikinci siı- per giiç haline getirdiler. Bunun doğru ol- madığı kanaatindeyim." Özal-Bush göruşmesinden sonra Ame- rikan basınına brifing veren ABD Dışiş- leri Bakanhğı Baş Müsteşar Yardımcısı James Dobbins, yemekte, sadece Özal de- ğil, Türkiye'nin eski Irak ve Kuveyt bu- yükelçileri Nüzhet Kandemir ve Kaya To- peri'nin de bu yönde değerlendirmeler yaptıklarını bildirdi ve verdikleri genel mesajın dünya kamuoyunda Irak'ın aske- ri güç konusunda bir "histeri" yaşandı- ğına dikkat çekmek olduğunu söyledi. J3ir gazeteci Dobbins'e, Özal'ın bu konu üze- rinde ısrarla durmasının "Amerika'ya ce- saret verdiği" şeklinde yorumlanıp yo- rumlanamayacağını sordu. Dobbins, bu- nu öyle görmediğini, sadece bir komşu- nun diğeri hakkındaki düşüncelerini pay- laştığını vurguladı. Peki, ABD Başkanı Bush, bu analiz- leri nasıl karşıladı? Dobbins'e göre Bush, "çok ilgilendi", ama Amerika'mn Irak- ın gücü konusunda ne düşündüğüne faz- laca girmedi. Özal Bush'u Türkiye'ye davet ettıVVASHINGTON (Cumhuriyet) — ABD Başkanı George Bush'un 1991 yılı sonuna doğru Türkiye'yi resmen ziyaret edeceği bildırıldi. Ziyaret konusu önceki gün Beyaz Sa- ray'daki Bush-Özal görüşmesinde günde- me geldi. Cumhurbaşkanı Özal'ın Bush'u Türkiye'ye davet ettiği Bush'un da gele- cek yılın sonlarına doğru gelebileceğini söylediği öğrenildi. Beyaz Saray kaynakları, bu tarihin ke- sin olmadığını ve görüşmede belli bir za- man karaıiaştırılmadığını söylediler. Başkan Bush'un kasım ayı sonundaki "Şiikran Giinii"nde Suudi Arabistan'ta- ki Amerikan birliklerini ziyaret edeceği oradan da Türkiye ve Mısır'a gideceği da- ha once one sürülmüştü. Bush'un bu kararının kesin olmadığı ve bolgedeki duruma bağlı olduğu bildi- riliyor. MODERNİZASYON ABD'nin F-16 vaadi memnunluk yarattı ÖZAL BEYAZ SARAY'DA sıcak bir şekilde karşılandı. — Cumhurbaşkanı Özal salı giintt öğle yemeği için gittiği Beyaz Saray'da Başkan Bush tarafından (Fotoğraf: Reuter) EVREN DEĞER ANKARA — Genelkurmay Başkanh- ğı, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, ABD Başkanı George Bush ile yaptığı görüş- mede, TSK'nın modernizasyonu için ABD'nin bulunduğu vaatlerle ilgili yo- rumda bulunmadı. Yapılacak yardımın genel çerçevesinin Cumhurbaşkanı Özal'- ın Türkiye'ye dönüşünün ardından belli olacağını bildirdi. Genelkurmay Başkan- hğı'ndan üst düzeyde bir askeri yetkili, "ABD'nin yardım vaadi TSK'da mem- nuniyet yarattı mı" şeklindeki soruya "Buna ne evet ne de hayır diyebiliriz. Bi- linen şeylerin hepsi gazete haberleridir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın yurda döoii- şünün ardından, neticeler bilinir, belki ondan soıra yorum yapılabilir" dedi. Genelkurmay Başkanhğı Basın ve Halkla tlişkiler Şubesi'ndeki üst düzey askeri yetkili, Cumhuriyet'in konuya iliş- kin sorusunu yanıtlarken "yorum yapmama" gerekçesini şöyle anlattı: "Gazetelerde çıkan haber, kaynak bel- li, muhatap olan yüce makam belli. Bu makamın girişimleri ve bu girişimlerin so- nucunda yapüan basın toplantısında söy- lenmiş olan hususlara ilişkin bizim bir yo- rumumuz olamaz." Öte yandan"F-16 tırojesinin ikiye katlandığı" yolundaki haberler de Anka- ra'da sürpriz etkisi yarattı. Hava Kuvvet- leri KomutanlığYna yakın kaynaklar, 160 uçaklık yeni F-16 projesinin, Hava Kuv- vetleri açısından memnuniyet verici oldu- ğunu söylediler. Kaynaklar, Hava Kuv- vetleri'nin projesinin 80-120 uçak kadar arttınlması yolunda bir talebinin olduğu- nu, ancak 160 uçaklık paketin daha da sevindirici olduğunu belirttiler. Kaynak- lar, yeni projenin maliyetinin iyi hesap- lanması gerektiğini, aksi takdirde Türk ekonomisine "büyük külfet" getireceğini de kaydederken "Ancak genel çerçeve Sayın Cumhurbaşkanımızın yurda dönü- şünden sonra belli olacaktır" dediler. Bu arada TAl'ye yakın bir kaynak, F-16 projesinin "ikiye katlanmasım" yo- rumlarken "tstediğiniz kadar uçağuuz ol- sun. Bunu kullanacak pilot, uçaklar için yedek parça, mazot gibi şeyler olmazsa hiçbir fayda sağlamaz" dedi. Bu arada ABD yönetimi, Türkiye'ye 1991 yıhnda yapılacak olan 530 milyon dolarlık yardımda kesinti olmaması için ABD Kongresi'nde lobi çalışmasında bu- lunma sözü verdi. Ancak ABD'nin ya- pacağı yardun miktan ile ilgili olarak Ge- nelkurmay Başkanhğı'nın 1987-1994 yıl- lanru kapsayan dönem için hazırladığı "Silahlı Kuvvetlere Planlanacak Kay- naklann Değerlendirilmesi" adlı kitap- ta yardımın en az 820 milyon dolar ol- masını öngörmüştü. OZAL'INBEYAZ SARAYGORUŞMESI ABD yönetimi nasıl bakıyor?Yardımlar Yardımlar ikili düzeyde işleyecek. Örneğin Almanya, krizden en çok zarar gören ülkeler içinde Türkiye'ye yardım vermek istiyorsa bu para Almanya tarafından Türkiye'ye verilecek. IMF üzerinden verilmeyecek. Tekstil Türkiye için özel bir düzenlemeye gidilmeyecek. Şu anda Türkiye'nin kotası var. Sorun bu kota üzerinde yapılabilecek bir ayarlamaolacak. VVASHINGTON (Cumhuriyet) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ABD Başkanı George Bush'un önceki gun Be- yaz Saray'daki görüşmesinden sonra ABD yönetimi bir brifing düzenleyerek Amerikan basımnı konuyla ilgili olarak bilgilendirdi. Bush'un verdiği yemekte Amerikan he- yeti içinde bulunan Dışişleri Bakanhğı Avrupa ve Kanada işlerinden sorumlu Başmüsteşar Yardımcısı James Dobbins'e, Beyaz Saray brifing odasında yöneltilen sorular ve Dobbins'in yanıtları ozetle şoy- le: — Genel olarak neler oldu? DOBBİNS — Ben göruşmenin sadece yemek bölümüne katıldım. Yemekten ön- ceki yaklaşık bir saat süren özel bölüm hemen hemen tamamen Körfez ve Irak üzerinde geçmiş. Ambargonun ne zaman etkili olabileceği konusunda görüş alış- verişi olmuş, sanırım Cumhurbaşkanı Özal'ın tahmini, ambargonun önümüzde- ki birkaç ayda ısırmaya başlayacağı yö- nündeymiş. Özal aynca Başkan Bush'u Türkiye'ye davet etti. Başkan da kabul et- ti. Kesin bir tarih vermedi, ama önümüz- deki yıl sonundan önce yapabileceğini umduğunu vurguladı. Başkan Bush'un tepkisi, "Tabii, bir gün gelirim" denilip unutuliin bir davet olarak değil de gerçek- ten ziyaret etmek istediği ve bu konuda vaat yaptığı bir tondaydı. — Aralannda Türkiye'nin de bulundu- ğu üç ülke için destek fonları toplandı. Bu para nasıl aktanlacak? DOBBİNS — Anlayışımız o ki bu yar- dımların büyük bir kısmı ikili düzeyde iş- leyecek. Örneğin Almanya, bu ülkeler içinde Türkiye'ye yardım vermek istiyor- sa bu para Almanya tarafından Türkiye 1 ye verilecek. IMF veya UçüncU bir parti üzerinden verilmeyecek. Amerika'nın bu yönde konuştuğu, tüm yardım yapacak ülkelerin listesinde Türkiye en tepede. — Nasü bir mekanizma ile para veri- lecek? DOBBİNS — Kesin hatları belli bir mekanizma yok. Geçen yıl Doğu Avru- pa için başanyla işleyen bir mekanizma kurmuştuk. Tahmin ediyorum ki düşünü- len mekanizma aşağı yukarı bunun ben- zeri, gayri resmi bir mekanizma olacak. Yani bazı şartlar ileri sürebilecek ulusla- rarası kurumlar eliyle olmayacak. — Yani telefon kulisi mi yapacaksınız? DOBBİNS — Görüşmeler yapılabilir. örneğin IMF yıllık toplantılan çerçeve- sinde bura>'a gelen yetkililerin, geçen haf- ta sonunda yaptığı turden toplantı bu yönde atılmış bir adım. Tekstil konusu — Bize, Özal'ın bugün Beyaz Saray'- dan kopardığı tekstil anlaşmasının ne ge- tireceğini söyler misiniz? Kota mı yüksel- tilecek? DOBBİNS — Bu konuyu görüşmeye hazınz. Yarın (blıgun) Buyükelçi Carla Hills, Cumhurbaşkanı Özal'ı otelinde zi- yaret edip konuşacak. — Yani kotayı yükseltecek misiniz? DOBBİNS — Başkanın yaptığı açıkla- madan daha ileride bir formütlasyon yap- mak istemiyorum. — Aynntıya girmek istememeniz, bu jestin daha çok 'sembolik' olacağının mı işareti? DOBBİNS — Hayır, aksine, "önemli" olacak. Aynntıya girmek istemememin WASHING7ÖN'DAN Özarııı Bush'tan yakaladığı ipucuCumhurbaşkanı, Başkan Bush'la görüştükten sonra Türk gazetecilere 'Amerikalılar Körfez'de her türlü opsiyonu kullanmaya hazırlanıyorlar izlenimini edindim' dedi. AHMET TAN VVASHINGTON — Cumhurbaşkanı Özal, Başkan Bush ile yaptığı görüşme- de Dışişleri Bakanı Bozer'i niçin yanına almadı? Amerikan Dışişleri Bakanı Baker, ken- di başkaru ile birlikte görüşmeye katıldı- ğı halde Bozer niçin başka odada bekledi? Türk Dışişleri Bakanı'nuı konuşulan- lara tanık ohnaya herhalde Amerikah meslektaşı kadar hakkı vardı. Sahi, Bozer hangi sebeple oval ofiste- ki görüşmede yoktu? Iki olasılık var: Bozer'i ya Bush istemedi ya da Özal. Herhalde Bush, "Bay Bozer toplantı- ya katılmasın, onun yerine Özel Kalem Müdiirü ve yeni Madrid Büyükelçisi Na- bi Şensoy görüşmede bulunsun" deme- miştir. Bozer'i istemeyen özal ise o zaman iki olasılık daha var. Cumhurbaşkanı ya Bozer'e güvenme- di ya da görüşmede bulunmasını gerek- siz buldu. Güvenmiyor ise olasılık tek: Görüşme- de Bush ile çok önemli bir "al-ver" söz konusu oldu. Özal, Bozer'in görüşmeye katılmasını gereksiz buluyorsa, o zaman da tek ola- sılık var: Türkiye'de Dışişferi Bakanhğı artık usulen mevcuttur. Makamın fiili sahibi özal'dır. Dışişleri Bakanı Ali Bozer'e, "Ameri- kah meslektaşı Baker iki başkan arasın- daki görüşmeye katıldığı halde siz niye katılmadınız?" diye sordum. Bozer'in > r anıtını yorumsuz sunalım. Bakan dedi ki: "Efendim, Mr. Baker da görüşmeye katılmayacaktı. Sanıyorum, bir konuda bilgi takdimi münasebetiyie görüşmeye iş- tirak etti." Bozer'in görüşmede bilgi takdimine herhalde tüm bilgiler Özal'da olduğu için gerek duyulmadı. "Savaşı Allah bUir*' Cumhurbaşkaru Özal, Beyaz Saray'dan otele döndüğünde gazeteciler sordular. Özal, leb demeden leblebiyi anlamıştı: "Biliyorum" dedi, "Yine, verdi gibisinden neler yazacaksuuz? Ama vermedim. Bir- şey verilmiş değildir." özal, sozlerini kanıtlamak için "Ame- rika bizden bir şey istemiş değildir" de- di. Ardından şunları da ekledi: "Bu göriişme de dahil olmak uzere hiç- bir konuda bizden bir şey talep edilme- di. Asker gönderme, İncirlik'in kullanü- ması gibilerinden bir talep gelmedi. Ama talep gelmemesi, talep gelmeyecek anla- mına gelmez." Cumhurbaşkanı Özal, büytikelçilik ikametgâhında düzenlediği basın toplan- tısında birkaç kez aynı sözleri yineledi: "Amerikalılardan bugüne kadar hiçbir talep gelmedi, ama bu talep yapmayacak- lar değil." Özal'ın sözleri bir ön uyarı gibi. Özal'ın bu gezide sergilediği göze ça- rpan tutum, "talepkâr" görünmekten özenle kaçmak. Özelliklç, "yardım" söz- cüğünü ağzına almak istemiyor. Bunun iki nedeni olmalı. Birincisini zaten kendisi dün açıkladı: "Yardım sözleri Türkiye'nin kredibUi- tesini bozuyor." İkinci neden ise Türkiye'nin bu işe eko- nomik nedenlerle bulaşmış olduğu yolun- da bir izlenim yaratmamak. Özal'ın New York'taki "Çocuk Zirve- si"ne katıhnak için yola çıkıp Bush'la bu- luşmasının arkasında, "Acaba savaş çıka- cak mı" sorusuna yanıt aramak yatıyor. Özal'ın, Beyaz Saray'daki izlenim ve gözlemlerinden Bush'tan ipucu yakaladığı anlaşılıyor: "Amerikalılar Körfez'de her türlü op- siyonu kullanmaya hazırbuuyorlar izleni- mi edindim..." özal, bu izlenimini Beyaz Saray bah- çesinde kendisine "Savaş çıkacak mı" di- ye soran Amerikalı gazetecilere söyleme- di. Onlan "Allah bilir" diye bir nevi atlattı. Özal, Beyaz Saray'da Bush'la neler ko- nuştuğunu anlatmadı. Ama nelerin ko- nuşulmadığını sıraladı: "— MecUs'in verdiği yetki konusu hiç konuşulmadı. — 7"ye 10 oranına ilişkin bir konu geçmedi. — Türkiye'nin borçlannm süinmesi söz konusu olmadı. — tnciriik'in kullanılması, Turkiye'den Irak'a cephe açılması cle alınmadı. — Ermeni konusuna hiç girmedik. — NATO'nun, 'bölgedışı' konusu da gündeme gelmedi. — Savaşın ne zaman patlak vereceğin- den söz edilmedi. — Amerikanın Sesi Radyosu'ndaki Kürtçe yayın üzerine konuşulmadı. — Körfez'deki askeri opsiyonlar ele alınmadı." Önceki gün Beyaz Saray'da "konuşulmayanlar" bunlar. Konuşulmayanlara paralel, bir de "şöy- le bir değinilenler" var. Bunların başın- da "Kıbns Rum kesiminin ATye üyeligi" var. Özal'ın önümüzdeki haftalarda Körfez ülkelerine yapacağı gezi var. Özal göruş- menin yüzde 90'ınm Korfez'le ilgili oldu- ğunu söyledi, ama "Bunun ayrıntılanna girmem" dedi. Özal, herhalde bu işin ayrıntılanm Körfez gezisine gidip geldikten sonra ko- nuşacak. Cumhurbaşkanı, "Bir şey istemedik" diyor, ama gazetecilere yaptığı açıklama- nın bir yerinde aynen şunu söyluyordu: "(Körfez'de) Oynayacağımız rolün, ala- cağımız imkânlara dayalı olduğu açıktır." "Bu imkânlar" doyurucu olursa, bu- na göre Körfez sahnesinde rol almamız kesin demektir. nedeni, tekstil konusu üzerinde yeterin- ce uzman olmadığım için yanlış nüans- larla sizi yanıltmak istemeyişimden kay- naklanıyor. Bu konuda adım atmaya ga- yet net bir şekilde hazırız. Başkan Bush'- un görüşmeden sonra yaptığı açıklama- da da bu sinyal veriliyordu. Ama aynn- tılar üzerinde henüz çalışılmadı. Bir ra- kam konuşulmadı. Buyükelçi Hills, işte bunu konuşacak Özal ile. — Bu, Türkiye'ye diğer ülkelerle olma- yan özel bir düzenlemeye gidileceği anla- mına mı geliyor? DOBBİNS — Hayır, şu anda Türkiye'- nin kotası var. Sorun, bu kotanın ne ya- pılacağı, yani eski bir düzenleme üzerin- de yapılacak bir ayarlama olacak. — Yani, diğer ülkeler için geçerli olan kota Türkiye için geçerli olmayacak. Bu, Türkiye'ye ozel bir muamele değil mi? DOBBİNS — Tam olarak öyle değil, çünku her ülkeye uygulanan kota var. Türkiye bu konuda daha iyi koşullar sağ- layacak. ama daha önce de söylediğim gi- bi üzerinde görüşmeler yapılması gereki- yor. — Görüşmelerde askeri seçenek konu- su görüşüldü mü? DOBBİNS — Hayır, benim bulundu- ğum görüşmelerde konuşulmadı. — ikili görüşmede? DOBBİNS — İkili görüşme hakkında bir miktar bilgi bana aktarıldı. Bildiğim kadanyla yanıt yine hayır. Söyleyebilece- ğimin hepsi bu. — Amerika, Türkiye'nin Suudi Arabis- tan veya diğer Körfez ülkelerine asker göndermesi yönünde bir yaklaşımda bu- lundu mu? DOBBİNS — Hayır. — Türk tarafı böyle bir olasıhğa değin- di mi? DOBBİNS — Hayır. — Yani hiç açılmadı? . DOBBİNS — Açılmadı. Türkler topraklanndaki Amerikan as- kerlerinin sayısının arttınlması konusu- na sempatik bakıyor mu? DOBBİNS — Bu konu hiç açılmadı. — Hiç mi? DOBBİNS — Hiç. — Eğer Türkiye'ye bir saldırı olursa, NATO üyeligi nedeniyle tüm NATO üye- leri Irak'a savaş ilan eder mi? DOBBİNS — NATO anlaşmasında tam olarak ne dendiğini şu anda hatırla- mıyorum, ama genel ilke o ki birimize ya- pılmış saldırı hepimize yapılmış sayıhr. Türkiye'ye yapıhnış bir saldırı da Alman- ya'ya yapılmış saldırı ile son 40 yıllık po- litikalarımız çerçevesinde eşit muamele görür. Taahhütte farklılık yok. — Peki, bizim beklentimiz bu mu? Ge- nel bir savaş ilanı mı? Özal'ın beklentisi de bu yönde mi? DOBBİNS — Türkiye'ye yapılmış bir saldırıya karşılık verilir ve Türkiye'nin muttefikleri adına bu saldırganlığı geri çe- virmek için her düzeyde kuvvet kullanı- lır. Ancak bu konu da görüşmede açılmadı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear