Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 EKİM 1990
BÜTÜN
KOMÜNİZM
SİMGELERİ
YOKEDİLİYOR-
Bulgaristan'da
Komünist
Partisi'nin adı
Mjsyalisl Parti
olarak
değiştirildikten
sonra komünizmi
anımsatan her şey
yok edilmeye
başlandı. Son
olarak da başkent
Sofya'da
Komünist Partisi
Merkezi'nin
damında bulunan
kızıJ yıidız
belikopterle
yerinden söküldii.
(Fotoğraf: AP)
52 sığınmacı
Fransa'da
KIZILTEPE (Cumhuriyet) —
Mardin'in Kızıltepe ilçesi yakuı-
lannda oluşturulan geçici bann-
tna merkezindeki 52 sığınmacı
Fransa'ya gönderildi. Yetkililer,
Fransız hükümetinden gelen is-
tek üzerine 148 sığınmacının da-
ha bu ülkeye gönderileceğini
söylediler. Fransa Cumhurbaş-
kanı, François Mitterrand'ın eşi
Daniela Mitterrand'uı geçen yıl
Kürt kamplarında yaptığı ince-
lemeler sırasında Fransa'ya ilti-
ca yolunda dilekçe veren 200
Kürt sığınmacının başvurulan-
na olumlu yanıt verildiği bildi-
rildi. Bir süre önce Türkiye'ye
gelerek Kızıltepe geçici bannma
merkezinde incelemeler yapan
Fransız heyetinin girişimleri so-
nucu dün 2'si çocuk 52 sığınma-
cı Fransa'ya gönderildi.
PRENSES,
AİDS'Lİ
ÇOCUKLARLA-
İngiltere Veliaht
Prensi Charles'ın
eşi Prenses
Diana,
Vtfeshington gezisi
sırasında çeşitli
hayır
kunımlannın
davetlerine
katüdı.
Bunlardan
Prenses Diana'y:
en çok
ilgilendireni ise
AIDS'li çocuklar
için açılan bir
bakım yurdu
yaranna
düzenlenen
resepsiyondu.
(Fotoğraf: AP)
2 er ateş
açü, 2
sııbay öldü
ERZURUM (Cumhuriyet
Ooğu bleri Biirosu) — Kars'ın
Ardahan üçesi 51. Piyade TUgay
Komutanlığı'nda 2 erin sebebi
bilinmeyen bir nedenden dolayı
ateş açması sonucu bir üsteğ-
men, bir kıdemli başçavuş şehit
oldu, bir başçavuş ise ayağından
yaralandı. Olay önceki gün ak-
şam saat 01.30 sulannda meyda-
na geldi. Ardahan ilçesinde bu-
lunan 51. piyade tümeninde va-
tani görevini yapan Abdülkadir
Pakdemir ve Halil Ibrahim AI-
tındağ adlı iki er, bilinmeyen bir
nedenle üsteğmen Mahmut Ka-
leli, kıdemli başçavuş Musa
Acar ile başçavuş Hasan Yıldız'a
ellerindeki makineli tüfeklerie
ateş açarak olay yerinden kaçtı-
lar.
CUMHURİYET/19
KIŞ GELMEDEN
YAZ GIYSİLERİ _
Her yıl olduğu
gibi bu yıl da
modacılar daha
bir raevsime
girilmeden bir
sonraki mevsimin
koleksiyonlannı
tanıtmaya
başladılar.
Paris'te
modacıiar, 1991
ilkbahar-yaz
koleksiyonlaruu
sergilemeye
başladılar bile.
En çok ilgiyi
çeken
modellerden biri
de İtalyan modacı
Enrico Coveri'nin
bu kolsuz,
knıvaze diiğmeli,
muareden
döpiyesi oldu.
(Fotograf: AP)
HABERLERİN DEVAMI
Spor ktiltürü
(Baştarafı Sporda)
leri öncesinde veto etmesi nedeniyle TRT tarafından da veto edil-
mişim. Konuyu bir ara değerli yönetim kurulu üyeniz Sayın Ka-
moy'a duyurmuştum, hiçbir ses gelmedi. Eski Cumhurbaşkanı
Kenan Paşa'ya yazdım, o da çok ilgisiz bir cevap verdi. Şimdi
de size ve Turk kamuoyuna duyurmak istiyorum.
Günümüzde, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde ve özellikle de
ABD, Japonya ve Isveç gibi ülkelerde "Her yaşta ve her çağda
spor" olayı, bir toplum sağlığı, bedensel zindelik ve ulusal ve-
rimlilik faklöru olarak benimsenmiş ve böyle bir killtürün ya-
. yılması ve uygulamalarımn desteklenmesi için büyük yatırım-
lar öngorülmuştür. Bu tür gelişimleri ve uygulamalann olumlu
sonuçlarını buruk bir şekilde okuyor ve üzülüyorum.
Sayın Genel Müdür. "Her yaşta spor" programlannın yeni-
den gündeme getirilmesini öneriyorum ve bunun nedenlerini de
özetliyorum. Bu tür programlar çocuklarımızın ve gençlerimi-
zin beden yapı ve yeteneklerini en üst düzeye çıkarabilecek, in-
sanlann yavaş yaşantısının neden olduğu pek çok sağhk sakın-
casını ortadan kaldırabilecek, günümüzün en ölümcül hastaük-
'vından olan koroner damar hastahklanndan ölümlerin sayı-
jca azaltabilecek, insanlanmızın zınde ve güçlü bir yapıya ve
estetik bir görüntüye kavuşmalarıru sağlayabilecek, yaşlı insan-
lann beden gücü ve dengelerini koruyarak, onlara bakmakla yii-
kümlü insanlara aşın bağımlılıktan kurtulmalanna yardıma ola-
cak, insanları sağlıklı olduğu kadar, daha dinamik ve verimli
kişiler haline getirmek yanında, onların çeşitli psikolojik bu-
nalımlanna da çözüm olabilecek çok yararlı programlardır. Di-
lerim, biiimsel bir şekilde ispallanmış bu gerçekleri TRT prog-
ramlannda vurgulamak istetsiniz.
Bu programları benim yapmam da şart değil. Ararsanız, be-
den eğitimi bölümü olan üniversitelerimizde, program yapabi-
lecek öğretim üyeleri de bulabilirsiniz.
Son olarak ve bu vesile ile konuyu kendilerine duyurduğum,
fakat ülkemiz açısından önemini anlayamayan ya da doğrudan
şahsıma karşı özel tutumları nedeni ile bu çağdaş ve çok yararlı
programları, tam yedi yıldır ortadan kaldıran herkese, özellikle
de hiçbir makul neden gösteremedikleri halde beni veto ederek
böyle bir dışlanmaya zemin hazırlayan Milli Güvenlik Konseyi
(MGK) generallerine teessüflerimi ve kırgınlığımı duyurmak is-
tiyorum.
Saygılarımla.
Bir deplasman öyküsü
(Baştarafı Sporda)
Pono şarabıymış. Neyse Porto
şârabıhı îçtik, arha kısıth im-
kânlarnruzla 80 bin lirayı da ba-
yıldık.
Artık maç saati gelmişti. Gu-
imaraes'e doğru yola çıktık. Bir
Allah'ın kulu yok stadın çevre-
sinde. Kapılar ise ardına kadar
açık. Stada giremeyeceğimizden
korkarken elimizi kolumuzu
sallaya sallaya stada girdik.
Bu iş o kadar kolay olamaz-
dı. Yarım saat sonra stat görev-
lileri geldi bizi stadın dışına çı-
kardı. Maçın başlamasına 45
dakika kala içeri girecekmişiz.
Stada tekrar girdik. Yerimiz
"kapalı tribünun" altı. Kapalı
tribiinün sadece demir konstü-
rüksiyonu var. Yani kapalı tri-
bünden yukarı bakıyorsunuz
ulutlan görüyorsunuz. Basın
ıribünü ise karpuz sergisi gibi.
10 kişilik yere iki sıra halinde 25
kişi oturtulduk. Solumda TRT
muhabiri Murat Ünlii, sağım-
da ve arkamda PortekizJi genç
radyo spikerleri.
Bu arada ilk kez TRT muha-
birlerinin ne kadar güç şartlar-
da çalışıp naklen yayın yaptık-
lanna da tanık oluyoruz. llkel
bir aletle Türkiye ile bağlantı
kuruluyor. Ünlü, "Böyle reza-
letle ömrümde karşılaşmadım"
diyor. Elimizde maç kadroları
hâlâ yok. Yandaki spikerde bir
maç kadrosu var. Herkes o
kâdröyu lstf?or. Bif bakıyortıZ'
kâğıdm üstiinde TC Başbakan-
lık Gençlik ve Spor İl
Müdürlüğü" yazısı var. Meğer
Istanbul'da dağıtılan kadro
Portekizlilerin elinde.
Neyse maç başladı. Üstü-
müzde. bir naylon tente. Seyir-
ciler bize bakıp gülüyor. Ken-
dimizi karpuz sergisindeki ka-
rpuzlar gibi hissediyoruz. Ama
gol üstüne gol geliyor. Portekiz-
li spikerler maç anlatmayı bıra-
kıyor. Spiker Murat Ünlü,
Türkiye ile bağlantı var mı yok
mu demiyor başlıyor maçı an-
latmaya. Gollerle heyecanlan-
mış durumda. Bir elinde dür-
bün, öteki elinde mikrofon.
Durmadan "Goool" diye bağı-
rıyor. Bir ara bir el omzumdan
tutuyor. Hem sıkıyor hem de
çekiyor. Ünlü'nün eli, ses çıkar-
mıyorum. Herkes Ünlü'yü sey-
rediyor. O kadar sıkışık durum-
dayız ki yaktığımız sigarayı ata-
mıyoruz, neredeyse üzerimizde
söndüreceğiz. Maçm son 5 da-
kikası Ünlü ayağa kalkmış,
ama başı naylon tavana deği-
yor. Bir eli stadı gösteriyor, bol
miktarda bulunan bayan seyir-
ciler, Portekizli muhabirler
naklen yayını kesmiş Ünlü'yü
seyrediyor.
Polly Peckle Ankara desteğî
(Baftarafı 1. Sayfada)
kümetinin Polly" Peck'i kurtar-
mak için 48 saat içinde 100 mil-
yon sterlin ödemesi gercktiğini
vurguladı.
Aynı gün Ankara'dan New
York'a Cumhurbaşkanı özal'a
iletilen mektubun içeriğinın ya-
rattığı "gergin ortamda" bulu-
san Ozal ve Thatcher arasında-
ki görüşmede konu gündeme
geldi. Ingiltere Başbakanı
Thatcher, fngjliz özel şirket ve
bankalan arasındaki bir olayın
en üst diplomatik düzeyde eie
alınmasmdan duyduğu rahatsız-
hğı dile getirirken Cumhurbaş-
kanı özal da Ingiliz Dışişleri Ba-
kanı'nın mektubunu
"ültimatom" olarak nitelendir-
di.
Son bölümde ne var?
Olayın bir bölümünün Ingiliz
basmına yansıması sonrasında
Cumhuriyet'in Ankara'da temas
kurduğu Türk ve yabancı yetki-
liler "mektuplann varlığını ve
içeriğini" doğruladılar. Ancak
Ingiliz Dışişleri Bakanı'nın telg-
raf biçimindeki mektubunun
son bölümünün İngiliz basınına
sızdınlmaması kimi gözlemcüer
tarafından dikkat çekici bulun-
dih
Kurtarma operasyonu
Türkiye'nin Polly Peck'in
ödeme güçlüklerine başından
beri gösterdiği ilgi New York'ta
yapılan iki toplantıyla da sürdü.
Toplantılardan ilkine, Cumhur-
başkanı özal ve Asil Nadir'in
yanı sıra Devlet Bakanı Güneş
Taner ve Bülent Şenıiler'in ka-
tıldıkları öğrenildi. Ikinci top-
lantıda ise Emlak Bankası Ge-
nel Müdurü Engin Civan ile bir-
likte bazı başka banka yönetici-
lerinin de bulundukları
gözlendi.
Asil Nadir, bu toplantılarda
ödeme güçlüğünü aşabihnek
için 100 milyon sterlinlik bir fo-
na ihtiyacı olduğunu açıkladı.
Bu toplantılar sonunda Bülent
Şemiler'in konuyla ilgili olarak
görevli bulunduğu ortaya çıktı.
Cumhuriyet'in Dışişleri ve
bankacılık çevrelerinden edindi-
ği bilgiye göre "kurtarma ope-
rasyonu "nun bir va da birkaç
kamu bankasının fngiltere ban-
kalarına karşı "resmi garanti"
göstermesiyle gerçekleşmesi
uzak bir üıtimal değil. Aynı kay-
naklar, Emlakbank'ın bu ope-
rasyonda yer almasının büyük
bir olasılık olduğunu belirti-
yorlar.
Bu arada ekonomi bürokrasi-
sinden bazı üst düzey yetkilile-
rinin "kurtarma operasyonu" ile
ilgili olarak tedirgin olduklan
dikkati cekti. Duyulan kaygının
daha çok böylesine büyük bir
"kurtarma operasyonu"nun
Türk mali sektöründe yaratabı-
leceği zorluklarla ilgili olduğu
VELİEFENDİHİPODROMIPNDAN FİKKETDAGUOCUJ
Hanımtay ve Şarlo şanslı
KEMAL AKYER
1. AYAKı Hafta içinde 1200
metre galobunu beğendiğimiz
Hanımtay, cuma sabahı yaptı-
ğı kenterinde de başanhydı.
Başta tutuyoruz. Hazırlık ola-
rak iyi görünen Andrabudin
daha sonra düşünülebilir. Yeni
yeni düzelmekte olan Askontes
ve Mihre yarışın sürpriz atları-
dır.
2. AYAK: İdmanlarda çok iyi
görünmesinerağmenjokeyinin
hatasından başarıh olamayan
Lady Sera'nın bu kez Yugoslav-
ya'nın ünlü jokeylerinden
P.Kallaj ile netice alacaktır. Yi-
ne bu yarışı için iki güzel galop
sergileyen Don Nehri müsait ki-
lo avantajı ile birinciliğe sert ra-
kiptir. Tabelanın şanslı isimle-
ri Eastem Boy ve Kings Cotef-
dur.
3. AYAK: Yeni sahiplerinde iyi
bir form tutan Gönül 1 iyi bir
ıazırlık dönemi geçirdi. Ilk
şansı veriyoruz. tdman ve form
durumlarında aşama kaydeden
Southern Dancer ve Başkomu-
tan sert rakipleridir. Üç atı da
kuponlara yazmakta fayda var-
dır.
4. AYAK: Bulduğu üstün for-
munu muhafaza eden ve bunu
son galobu ile kanıtlayan Şar-
lo, cuma sabahı yaptığı 400/25,
200/12.5 ÇR sprintinde de çok
beğenildi. Ilk şansı veriyoruz.
Uzun süredir bu yanş için ha-
zırlıklannı gözlediğimiz kalite
Zümrütbey, cuma sabahı rekor
bir sprint yaptı. (600/35,
400/22.5, 200/115 R). Şarlo'ya
sert rakiptir. Sagıp ve Affanbey
daha sonra düşünülebilir.
5. AYAK: Kayıtlı bulunan ra-
kiplerinden üstün olan Gay
Bride, bu yanşı için itina ile ha-
zırlandı ve cuma sabahı sprinti
de beğenildi. Kazanacağmı tah-
min ediyomz. Yine düzgün
formlan ile Hat's Off ve Aiışık
sert rakipleridir. Dragon 1 ve
Aslamm'ı sürprizde öneririm.
6. AYAK: Bu yarışı için güzel
bir galop sergileyen Kavçinbey,
bulduğu müsait kilosuyla başa-
nlı olacaktır. Curna sabahı
sprintinde göz dolduran Dal-
han rakibi göriinümünde. Os-
manağa 1 ve Hayırlıoğlu'nu
sürprizde öneririm.
TAHMİIVLER
1. KOŞU: F. Menekşe 18 (2), P.
Melike 13 (7), P. Nasmllah 1
(9), S. Şenbatur (3)
2. KOŞU: F. Hanımtay (7), P.
Andrabudin (1), P. Askontes
(3), S. Mihre (10)
3. KOŞU: F. Lady Sera (4), P.
Dön Nehri (11), P. Eeastern Boy
(5), S. Kings Cote (1)
4. KOŞU: F. Gönül 1 (7), P. Sa-
uthern Dancer (1), P. Başkomu-
tan (2), Black Jack (5)
5. KOŞU: F. Şarlo (3), P. Züm-
rütbey (9), P. Sagıp (8), S. Af-
fanbey (1)
6. KOŞU: F. Gay Bride (9), P.
Hat's Off (5), P. Ahşık (1), P.
Dragon (3), S. Aslanım (2)
7. KOŞU: F. Kavçinbey (6), P.
Dalhan (2), P. Osmanağa (3),
S. Hayırlıoğlu (10)
OTORİTELERtN GÖRÜŞLERİ
F. Oağlıoğlu
Kemal Akyer
Naip Yılmaz
Orhan Özsu
7-3
7
7-1-4-8
7-10-4
5-4
4
11
4-5-10
1-2-7
7-1-2
7-1
7
6-3-6-9
3-9
3
1-2-3-6
5-3-9
9
6-9-1-3
9
2-10-6
6-2-3
2-3-10
2-10-3
öğrenildi.
Polly Peck'in durumuyla
Türkiye'nin yakından ilgilendi-
ğinin Londra'ya bildirilmesin-
den başlayarak konuyla doğru-
dan doğruya ilgili konumdaki
Dışişleri Bakanlığı da gelişmeleri
yakından izliyor.
Polly Peck konusu bir süre
öncesine kadar bakanlığın Kıb-
rıs Dairesi'nin sorumiuluğun-
dayken "sonınun boyutlannın
biivümesi ve yeni yeni halkaJar
oluşturması nedeniyle" Batı Da-
iresi'nin yetki alanına devredildi.
Dışişleri Bakanhğı'nın olayla
yakından ilgili bir yetkilisinin
Cumhuriyet'e yaptığı değerlen-
dirmeye göre "Türkiye, Polly
Peck'e verdiği desteği iki önem-
ii gerekçeye dayandmyor."
Bu gerekçeler şöyle:
"— Asil Nadir'in KKTC eko-
nomisi için önemli istihdam ve
ihracat olanaklan saglayan y&-
tınmlanmn zarar göımesi isten-
miyor.
— Kıbrıs Rum yönetiminin
Asil Nadir'e karşı bir siyasi kam-
panya başlatarak bu işadamını
bedef tahlası yapması KKTC-
nin çıkarlarına zarar veriyor."
Dışişlerinden bir başka yetki-
li, "işin ekonomik yönünün,
Asil Nadir'in tngiltere borsasın-
daki başarı va da basansızlığı üe
bu ülkenin kamu mevzuatı kar-
şısındaki dunımunun bizi ilgi-
lendirmemesi gerekir. Kendisi
Birleşik krallık yurttaşı olduğu-
na göre Türkiye'nin siyasi düzej-
de devre\e girerek bir kurtarma
operasyonu duzenlemesi,
Ankara-Londra ilişkilerinde ba-
zı ciddJ pürüder yaratabilir" di-
ye konuştu.
Öte yandan, başkentteki İn-
giltere kaynakları, olayı basın-
dan takip ettiklerini belirtiyor-
lar. tngiltere'nin Ankara Büyü-
kelçisi Sir Timothy Daunt, bu
konudaki sorulan, "Teyit ede-
cek ya. da yalanlayacak durum-
da değilim" şeklinde yanıtlıyor.
Diplomatik gözlemcüer, bu-
nun "bir diplomata uygun doğ-
rulama yöptemi" olduğu konu-
sunda birleşirken Dışişleri Ba-
kanlığı konu hakkında hiçbir
resmi açıklama yapmıyor.
Poliy Peck SHP'de
SHP Genel Başkanı Erdal
tnönü, Financial Times gazete-
sinde yer alan haberle ilgili ola-
Ekonomide kaygı
(Bcftarafı 1. Sayfada)
Büyiini«: Bu yıl ilk altı ay-
lık verilere göre yüzde 10 hesap-
ianan GSMH büyüme hızmın,
Körfez krizinin de etkisiyle yı-
lın ikinci yansında gerilemesi ve
yüzde 8.5-9 düzeyine inmesi
bekleniyor. 1991 yılj programın-
da ise büyüme hedefi yüzde 6
olarak saptandı. Ancak gelişme-
lerin, enflasyonu arttırmasının
yanı sıra büyümeyi de olumsuz
etkilemesi kaçımlmaz gözüku-
yor. Uzmanlar, 1991 yılı büyü-
me hızının yüzde 5'in bile altı-
na inebileceğini belirtiyorlar.
Bütçe açıgı Bu yılın ilk 8
ayında konsolide bütçe nakit
açığı 7.3 trilyon liraya ulaştı.
Körfez'deki gelişmeler üzerine
savunma harcamalannda yakla-
şık 1.5-2 trilyon liralık zorunlu
artış doğduğu belirtilerek bunun
da bütçe açığını büyüttüğü vur-
gulandı. Yapılan son tahminle-
re göre bu yılki bütçe açığı
15.5-16 trilyon lira düzeyinde
gerçekleşecek. Hazırhkları sür-
dürülen 1991 yılı bütçesi ise
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'-
ın talimatıyla 100 trilyon liralık
bir büyüklüğe sığdırılmaya ça-
lışılıyor. Ancak özellikle petrol
fiyatlanndaki artışlar, personel
dışı cari kamu harcamalarını
daha da buyütürken, bu yıl sa-
vunma ödeneklerinden de ke-
sinti yapılamayacağı beürtiliyor.
Bütçe tasarısının TBMM'ye 20
trilyon liralık bir açıkla gönde-
rilmesi bekieniyor.
ödemeler dengesi: 1988
ve 1989 yıllannda ust uste 2 mil-
yar dolara yakın fazla ile kapa-
nan ödemeler dengesi, bu yıl
normal koşuUar altında 1.5 mil-
yar dolarlık bir açıkla kapana-
caktı. Ancak krizin, gerek peı-
ARADA BİR
(Baştarafi 2. Safyada)
rarşi her zaman devlet aygıtının bir-bölüğünü oluşturmuştur.
Osmanh'daki şeyh-ül İslamlık, Diyanet İşleri Başkanlığı ara-
cılığıyla sürdürülegeldi. Elbette arada önemli farklar yok de-
ğildi. "Burjuva temeller üzerine oturan" cumhuriyet rejimin-
deki bir Diyanet İşleri Başkanlığı'yla pre-kap/talist bir impa-
ratoriuktaki şeyh-ül İslamlık kurumunun işlevleri farklı olacak-
' Türkiye'de din işleriyle devlet işleri birbirinden ayrılmadı.
Din, egemen sınıfların çıkartarı doğrultusunda manipüle edi-
lebiltr bir araç olarak görüldü. Egemen sınıfların dozunu ayar-
layabildikleri bir "irticaya" her zaman gereksinimleri vardı.
Günü geldi "irtica" büyük bir tehlike sayıldı, gün geldi top-
lumsal bilinçlenmeye karşı bir koz olarak kullanılmak isten-
di. Kısaca, bu alanda tam bir iki yüzlülük sergilendi. "Dir
işleri" devlet aygıtı bütûnlüğü içinde yer aldıkça, onu bir ma-
nipülasyon aracı olarak kullanma yolu açılıyordu. Kanşmak
için en az iki şey (iki unsur) gereklidir. Devlet, din işierine ka-
rışınca, dinin de devlet işierine karışmasının önüne geçile-
mez. Bu aşamadan sonra küçük ve önemsiz bir olayı, örne-
ğin bir dini ayini büyük bir "irtica hareketi" olarak gösterip
ezebilirlerdi... Önce hayali bir düşman yaratıp sonra onu eze-
rek, "tehlikeyi yok edebilirlerdi." Resmi ideolojinin geçerji ol-
duğu, demokratik olmayan toplumlarda, önce düşman ya-
ratıp, sonra onu bertaraf ederek "ülkeyi büyük bir tehlikeden
kurtarmak" oldukça sık başvurulan bir yoldur.
Bu yüzden Ceza Yasası'nın 141,142 ve 163. maddelerinin
sürekli tartjşılması karşısında ayömiann "laiklik" kavramı üze-
rinde yeniden düşünmeleri gerekiyor. Ceza Yasası'ndaki ünlü
163. maddenin yürürlükten kaldırılması halinde laikliğin el-
den gideceği yolunda kaygılar ileri sürülüyor. Elde olmayan
bir şey nasıl elden gider? Türkiye'de devlet bütçesinden
(1990) Diyanet İşleri Başkanlığı'na aynlan para 788 rriilyar 390
milyon TL'dir. Milli Eğitim Bakanlığı, Din Eğitimi Genel Mü-
dürlûğü'ne ayrılan da 344 milyar, 427 milyon TL'dir. Sadece
bu iki kalemden din işierine ayrılan kaynak 1 trilyon 132 mil-
yar liraya yükseliyor. Bu sayı, yaklaşık beş önemli bakanlı-
ğın bütçeden aldıkları paya eşittir.
Gerekçesi ne olursa olsun din işleri için bu kadar kaynak
ayıran bir devlet bırakın laik olmayı, kaçımlmaz olarak "irti-
cayı" sürekli besleyen bir devlettir. Bugün varılan yer işte bu
sözde laikliğin sonucudur. Tüm kurumlar, adım adım devle-
tin yetiştirdiği sözde "din adamlan" tarafından kuşatılıyor. 163.
madde olduğu gibi kalsa bile, bugünkü eğilim tersine çevri-
lemezse, yakın bir gelecekte memuriyete giriş için "Kuran
kursu sertifikası" istenirse kimse şaşmamalıdır.
Ne ki sorunun iki yüzlülüğü kaldırmayan bir yanı da var.
Toplumsal hareketler kendi öz dinamiklerine de sahiptirler
ve belirli bir eşikten sonra bu dinamiğin harekete geçmesi
kaçınılmazdır. Dinsel akım belirli bir maddi-ideolojik güce ula-
şınca, kendini "yaratanlan" da aydın din adamı yetiştiricile-
rini de hedef alabilir. Hareketi sürekli olarak hâkim sınıfların
istediklerı biçimde güdüm altında tutmak mümkün olmaya-
bilir...
Aydını aydın yapan temel ayraç, devlet ve onun ideoloji-
sinden bağımsızlaşmaktır. Ceza Yasası'ndaki ilgili hükümler-
den önce, laikliğin ne olmadığı üzerinde durmak gerekiyor.
Bu yapılmadıkça, siyasi iktidarın ve onun gerisindekilerin oyu-
nuna gelmekten kurtulunamaz.
rak gazetecilerin sonısu üzerine
şunları söyledi:
"Sayın Özal'ın yaptığı işler
bir cumhurbaşkanının \apması
gereken işler değil. Aklına gelen
şeyleri yapıyor. Bu konuda so-
rumlulugu da yok. Curnhurbaş-
kam'nın bir özel sektör
kuruluşuyla ilgilendiğini ortaya
koyması tarafsızlıga aykındır.
Devlet yönetimi Ukelerine uy-
maz, ama Sayın Özal'ın her za-
man böyle sorurnsuz hareketleri
oluyor. Bu da öyle bir davra-
mş."
SHP Grup Başkan Vekili
Onur Kumbaracıbaşı Türk hü-
kümetinin İngiliz hukümetinin
isteği üzerine Asil Nadir'in
Polly Peck şirketini kurtarma
hazırlığına giriştiği haberleri
üzerine, "hükümet kamuo>ıına
bilgi versin" çağnsında bulun-
du. Kumbaracıbaşı, "yabancı
bir şirketin Türk hükümetince
kurtanlmasının son derece kar-
maşık bir prosedür
gerektirdiğini" vurgulayarak,
"halk kendi paralan eğer böy-
le bir işe harcanacak'ise, neden
harcandığını bümelidir" diye
konuştu.
GOZLEM uĞuft MUMCU
rol fıyatlan üzerındekı olumsuz
etkisi gerek Ortadoğu'ya yöne-
lik ihracatı durdurması gerekse
de savunma amaçh ithalatı art-
tırması, açığın, 2.5 milyar dolan
aşma tehlikesini doğurdu.
Çelebi: Kriz politikası
izliyoruz
Çelebi, Körfez krizinin etki-
leriyle ilgili olarak Cumhuri-
yet'e yaptığı değerlendirmede,
krize karşı uyguladıklan uyum
politikalannın temelinde ihraca-
tın arttınlması, vergi düzenle-
meleriyle kamu tasarruflarının
geliştirilmesi ve fıyat mekaniz-
masında da fiyat-maliyet denge-
sinin iyi kurulmasının yattığını
belirtti. Çelebi, 1991 yılı için 14
milyar dolarlık ihracat hedeflen-
diğini belirterek ihracat artışını
sağlamaya dönük çalışma ve
politikalarını şöyle özetledi:
"Burada ihracat çok temel
sektör haline getmektedir. 1991
yılının temel kavramı bence ih-
racattır. İhracat hedefini tuttu-
rabilmek için 1991 yılı
programında tedbirleri berabe-
rinde alınacaktır. Birincisi
Eximbank ve Kalkınraa Banka-
sı'nın sermayeleri için bütçeden
500'er milyar lira ödenek koy-
duk. DEFIF ve Kaynak Kulla-
nımı Destekleme fonlarından
ihracatçıya ve yaünmcıya zama-
nında primlerin ödenebilmesi
için tedbirleri bütçeye yerleştir-
dik. Böylece yatınmcı ve ihra-
catçı alacağı parayı zamanında
alacağını bilerek hareket ede-
cek. Böyle bir yapıda da yeni
pazarlak bulmak ve mevcut pa-
zarları genişletmek önem taşı-
yor. ABD ve AT ile yapılan
kota miizakerelerinde yüzde 30
daha fazla pay almamız gereki-
yor. Tekstil açısından bu bizim
için çok önem taşıyan temel
noktadır."
"Türk ekonomisinin motoru-
nun krizin yükünü kaldırabile-
cek kadar sağlam" olduğunu da
vurgulayan Devlet Bakanı Çele-
bi, fiyat artışlarındaki olumsuz
gelişmelere karşın 1991 yılında
ortalama enflasyon hızını yüz-
de 50'Ierin altına çekmeyi he-
deflediklerini söyledi.
"Körfez krizinin etkilerinin
en az hissedilerek geçirilebilece-
ğine inandığım" da vurgulayan
Çelebi, ozetle şoyle konuştu:
"Burada bir şey göriiyorum,
ne pembe tablo çizmek yararlı-
dır ne de karamsar tablolar çiz-
mek. Bence, gerçeği tam olarak
bilmek ve masaya koymak la-
zım. Bu Körfez krizinin etkile-
riyle ilgili çeşitli kişiler ve
kuruluşlar çok değişik rakamlar
telaffuz ediyoriar. Bence, 1990
yıiına olan etki 800-900 milyon
dolardan fazla değildir. Bunu
Türk ekonomisi karşıla>abile-
cek güçtedir ve karşılanuştır da.
1991 yılı, ekonomi politikalan-
nın daba dikkatli uygulanması
gereken bir yıl. 1991'dedikkatli
ve disiplinli bir ekonomi politi-
kası uygulamasını realize eder-
sek -ki edeceğiz, onda çok
kararlıyız- ben 1991 yılını da bu
Körfez krizinin elküerini en az
derecede hissederek geçirebile-
ceğimize inanıyorurn."
(Bojurafi 1. Sayfada)
rucuları, Osman Yumakoöulları, Ergin Ertan, Ziya Kayade-
len, Ali Hikmet Sara ve Omer Faruk Altıkaya.
Kısa adı AMGT olarak anılan örgüt, Avrupa'rnn çeşitli
kentlerinde 377 şube açmış. Bu 377 şubenin 200'ü Al-
manya'da.
Örgüte 18.543 kişi kayıtlı; bunların aralarında Müslüman
olmuş Almanlar da var.
AMGT, 2-5Haziran 1990 günü Almanya'nın Ludvvigsburg
kentinde toplanan "Avrupa Mûslümanlan Afesetetert 4. Kong-
resi"nöe de öncülük görevi yaptı.
Bu konferansa Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Nec-
mettin Erbakan da katıldı.
Bu kongrede alınan kararların bazılarına kısaca göz ata-
lım:
— Avrupa İslamın sesi televizyon ve radyo merkezini bir
an evvel kurmalıyc
— Avrupa İslami araştırmalar merkezini bir an evvel kur-
malıyız.
— Avrupa İslam üniversitesini bir an evvel kurmalıyız...
Kongre'de, Avrupa'da Müslümanlığın yayılması çalışma-
larına yaptıkları katkıları nedeniyle kendilerine teşekkür edi-
lenler de ilginç:
Kirnler bunlar? Bunları da öğrenelim:
1) Ubya hükümeti.
2) İslama Çağrı Cemiyeti.
3) Dünya İslama Gençlik örgütü.
4) Rabıta Örgütü.
5) Dünya Müslüman Öğrencileri Organizasyonu.
6) Kuveyt Evkaf Bakanlığı.
7) Cemiyet-i Hayriye Kurvluşu
' 8) Merkezi Londra'da bulunan islam Konseyi.
AMGT Genel Başkanı Osman Yumakoğulları ile Genel
Sekreter Ali Yüksel'e sordum:
Rabıta'dan hiç para yardımı aldınız mı?
— İkisi de "Hayır" diyorlar.
— Hayır almadı*; biliyoruz ki bugün yardım alanlar yarın
da buyruk alırlar...
Berlin'de İslam Koleji kurulurken "Mil/i Görüş"çülerin dı-
.şarıdan yardım alıp almadıkları konusu Berlin Parlanento-
su Eğitim Komisyonu'nda soru ve yanıtlara konu olmuş.
SPD milletvekili Schneider ve CDU milletvekili Lesnau,
okulun Milli Görüş doğrultusunda eğitim verip vermeyece-
ğini ve okul finansmanının kimlerce sağlanacağını sormuş-
l a r
Okulu "İslam-Koleg BerlinE.V?' adlı kamuyayararlı bir der-
nek kuruyor. Oerneğin başkanı Müslüman olduktan sonra
"Yahya" adım alan VVerner Schülzke. Eski posta memuru
bu Müslüman Alman, aynı zamanda "Berlin islam
Federasyonu" ikinci başkanı. Berlin İslam Federasyonu da
Milli Görüşçülerin elinde.
Schülzke, Senato Eğitim Komisyonu'nda bu soruları şöyle
yanıtlıyor:
— Okulu bağışlarla ve üye ödentileri ile finanse edece-
ğiz. Yabancı ülkelerdeki Müslümanlardan da yardım topla-
maya çalışıyoruz. Şimdiye kadar okul için tek bir mark al-
madık. Düzenli olarak bağış geldiği için şimdilik okulu fi-
nanse edecek güçteyiz...
Okul, tek sımflıymış. Bu İslamcı okulda 17 öğrenci eği-
tim görüyormuş. Bu 17 öğrencinin 10'u kız, 7'si erkek ol-
mak üzere 13'ü Türkmüş. Bir Arap ve üç de Alman öğrenci
varmış.
CDU milletvekili, okulun bağışlarla finanse edilemeyeceği
ve dışarıdan bir yardım alınacağı kanısında.
Komisyonda konuşan Berlin Yabancılar Sorumlusu Bar-
bara John, Milli Görüşçüler için şunları söylüyor. John'un
konuşmasını 14-28 Şubat 1990 günlü Berlin Senato tuta-
nağından aktaralım:
— En başarıh örgüt, İslam Federasyonu'dur. Örgüt yal-
nız cami ve dernekleri elinde tutmakla kalmıyor, kendi kre-
şi ve çocuk yuvası da var. Teolojik biiimsel eğitim merkez-
leri de kurmuşlar. Genç Müslümanlar öğleden sonralan bu-
ralarda eğitim görüyorlar. Özel televizyon kanalları da var.
Bu çok boyutlu bir örgüttü, Türk yasalarına göre sıyasal par-
tiler yurtdışında temsilcilik açamayacakları için Refah Par-
tililer burada Milli Görüşçü olarak çalışıyorlar.
Barbara John, bu gerekçelerle Milli Görüşçülerin, İslamcı
okul kurmalarına karşı çıkmış. Çıkmış ama başarıh olama-
mış.
İster beğenin, ister kızın, isterseniz bu örgütlenme ba-
şarısından dersler çıkann; "Refah Partisi-Avrupa Milli Gö-
rüş Teşkilatları-Berlin İslam Federasyonu-Milli gazetenin ör-
gütsel bütünlük içinde gün geçtikçe güçlendiklerini ve gün
geçtikçe geliştiklerini kabul etmek zorundasınız.
Bu bir gerçektir.
İslamcı parti. İslamcı işçi birliği.. İslamcı televizyon.. İs-
lamcı okul.. İslamcı üniversite...
Milli Görüşçüler, Almanya'da adım adım ve aşama aşa-
ma amaçlarına ulaşıyorlar.
Peki ya bizim sosyal demokratlar?
PENCERE(Baftarafi 2. Sayfada)
— Vergi mükellefi yurttaş!
Eğer sorumsuz Cumhurbaşkanı Özal 'evet' der de devlet
yaklaşık 250 milyon dolar krediyle Asil Nadir'i desteklerse,
bu para benim cebimden çıkacak değil mi? Öyleyse şu işi
iyice incelemek gerekiyor. 250 milyon dolar ne demek? Or-
ta çapta Amerikan yardımı! Kurtaracağım kişi her şeyden ön-
ce işlerini - Babıâli'deki düzenini de- açıklasın, defterlerini
sergilesin, Kıbrıs'taki ticaretinin önünü ardını kamucyu önün-
de aydınlatsın ki paralar nereye gidecek bilelim...
Vallahi, ben kırk yıldan beri Babıâli'deyim, başıma böyle
bir iş gelmemişti; Asil Nadir'i kurtarmazsam miliiyetçiliğim
elden gidecek; kurtarırsam, gelip tepemde tekel kuracak,
Thatcher'ı, Bush'u, Özal'ı destekleyecek...
FİKRET-FİLİZ OTYAM
Resim ve özgün dokuma sergisi
Kalciçi Sanatevi-ANTALYA
11 ekime dek açık kalacaktır