25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 EKİM 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/15 KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZt... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖf WASHINGTON Türkiye'ye ilişkin bir senaryo dahaWashington Post gazetesinde çıkan bir yazıda, Türkiye'nin, Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra tarihi bazı taleplerle ortaya çıkabileceği öne sürüldü. Yazıda, "Türkiye'ye bağları Osmanlı Imparatorluğu yıllarına dayanan Kuzey Irak Türkmenleri dayanak arayışma girebiür" denildi. "savaş senaryolan" programından sonra, önceki gün de başkentin etkili gazetesi Washington Post olası senaryolara deği- nen bir habere yer verdi. Bundan iki hafta önce, olası bir savaş halinde Türkiye'den de Irak'a bir taarruz koridoru açılabile- ceği yolundaki haberiyle Hava Kuvvetle- ri Komutam Mike Dugan'ın istifasına yol UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — Olası bir Körfez savaşına Türkiye'yi de irtibatlayan senar- yolar son günlerde ABD TV ve gazetele- rinde yaygın olarak tartışılmaya başlan- dı. ABC TV'sinin iki gün önce yayımladığı TÜRKİYE/SUUDİ ARABİSTAN 'Bedava petrol' açıklaması haftayaSuudi Arabistan'ın Türkiye'ye bedava petrol vermeyi düşündüğü yolundaki haberler, Dışişleri Bakanhğı'na şimdiye dek hep dolayh biçimde ulaştı... YASEMtN ÇONGAR ANKARA — Suudi Arabistan'm Türkiye'ye bedava petrol vermeyi planla- dığı yönündeki haberlerin önümüzdeki hafta başında açıklığa kavuşması bekle- niyor. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri bu ha- berlerin kendilerine şimdiye dek "bep başka ülkeler Uzerinden" ulaştığını belir- tirlerken Ankara'daki Suudi kaynaklan, Suudi Arabistan MaJiye Bakanı Muham- med Abel Hd'in konuyu açıklığa kavuş- turacak bir açıklama yapabileceğini dile getiriyorlar. Türkiye'nin Irak'a karşı ekonomik am- bargo uygulanmasıyla bağlantılı kayıpla- nnı karşılamak üzere Suudi Arabistan- dan bedava petrol alınacağı bilgisi, Dışiş- leri Bakanhğı'na ilk olarak ABD yetkili- leri tarafından iletildi. Bakanlığa yakın kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre ikili temaslarda ABD tarafından günde- me getirilen konu, bugüne dek hiçbir Su- udi yetkih' tarafından resmen ifade edil- medi. Ancak ABD'li yetkililer, Suudi Arabistan'ın Türkiye'ye bir yıl süreyle üc- retsiz petrol sağlanması da aralarında ol- mak üzere bir dizi yardım önerisinin üze- rinde çaiıştıklannı Ankara'ya duyurdular. Bu duyunınun, Devlet Bakanı Göneş Ta- ner'in ağustos ayında Suudi Arabistan- da yaptığı ve Türkiye'nin istem ve beklen- tileri duzeyinde bir yardım sözü alama- dığı temaslar sonrasında gündeme geldi- i ildi Cumhuriyet muhabirinin bu konuda görüşlerine başvurduğu yetkili bir kaynak "bedava petrol" söylentilerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Suudilerin bize bedava petrol verme- yi planladığı dogrudur. Ancak bu hiçbir zaman bize resmen ifade edilmedi. Do- layısıyla, açıkça teyit edebilecek ya da ya- lanla>-abilecek bir durumda degiliz. Olay Suudilerin bu konudan Amerikalılara bahsetmesi sonrasında bizira ABD yetki- lilerince bilgilendiriimemize dayanıyor. Suudiler Türkiye'ye yapılacak yardım pa- keti çerçevesinde, kredi yerine bedava pet- roiii bir secenek olarak düşünuyorlar. An- cak biz, siyasi bir tercih sonucu konunun iizerine gitmiyoruz." Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi Abdülaziz Mukyeddin El Hoca ise bu ko- nuda Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlar- ken dün akşama kadar bedava petrol ko- nusunda bir netleşme sağlanamadığını, kendisi bu konuda somut olarak bilgilen- dirilir bilgilendirilmez, Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçeceğini söyledi. Büyükelçi El Hoca, "Suudi Arabistan Türkiye'nin yaptıklannı takdir edi>or, zarannı anla- yışla karşılıyor. Bu konuda yüzde yüz bir destek saglamak isliyor. Beda>a petrol konusu önümüzdeki günlerde netleşebilir" diye konuştu. BUd'in iddiası Bu arada Federal Almanya Hava Kuv- vetleri'ne ait 60 Tornado savaş uçağının, 72 saat içinde Türkiye'de üsleneceği id- dia edildi. Hessen Radyosu, Almanya'da yayımlanan Bild gazetesinin yarınki sa- yısında yer alan bir habere dayanarak ver- diği haberde, uçaklann 72 saat içinde Türkiye'ye hareket edeceklerini öne sür- dü. Federal Almanya Savunma Bakanlı- ğı Sözcüsü, konuyla ilgili olarak "Bu tür habeıier spekülas>ondan ibarettir" dedi. açan Patrick Tyler tarafından kaleme alı- nan bu yeni yazıda, ABD'nin Körfez ope- rasyonunun bölgeye yeni belirsizlikler ge- tirebileceği anlatıldı. Amerika'nın Irak, Ortadoğu ve Avrupa uzmanlarına atfen Suudi Arabistan'dan kaleme alınmış olan yazıda Irak'ın askeri gücünün ezilmesi ve Saddam Hüseyin'in yıkılmasından sonra doğabilecek kargaşada Türkiye, Iran, Suriye ve Kürtlerin tarihi bazı talep- lerle ortaya çıkabilecekleri ileri sürüldü. Irak lideri Saddam Hüseyin'in bugüne ka- dar "zorbalıkla" dahi olsa bölgede bir is- tikrar rolü oynadığını vurgulayan Tyler, Irak rejiminin çökmesi halinde Irak'ın 9 milyonluk Şii çoğunluğunun, Kuzey Irak'taki "geleneksel anayurtlannda yaşayan" rmilyonluk Kürt azınlığının ve "Türkiye'ye bağları Osmanlı lmparator- luğu yıÜanna dayanan" Kuzey Irak Türk- menlerinin dayanak arayışına girebilece- ğini ileri sürdü. Tyler, ABD'li diploma- tik kaynaklann, iki Kürt lideri Celal Ta- labani ve Mesud Barzani'nin "Tam olo- nomi, petrol gelirkrinden pay ve federe devlet için demokratik bir Irak idealinde birkşebilecegi" inancında olduğunu açık- ladı. Tyler'in yansından da görüldüğü gibi Amerika, Körfez krizinde çok boyutlu so- runlar ile karşı karşıya kalmış bulunuyor. Bu yüzden, atacağı her adımı dikkatle he- saplıyor, yeni istikrarsızlıklar yaratmak is- temiyor. Bu çerçevede de çok yaşamsal hale gelmezse, bölge ulkelerinden yüksek perdede bir askeri rol arzulamıyor. Bu- nun Türkiye açısından nedenleri, şöyle sı- ralanıyor: 1) Her şeyden önce Amerika, Türkiye 1 - nin Körfez sorununa askeri çözüm için bazı özel nedenleri olabileceğini hissedi- yor. Bu özel nedenlerin uzun vadede ye- ni istikrarsızlıklar, kısa vadede ise nazik bir denge ile ayakta duran anti Irak koa- ÇAMAŞIRLAR KURURKEN — Çamaşıriannı Arabistan güneşinde kunımaya bırakan Fransız askeri görevinin başında. (AP) SADDAM'DAN ÜRDÜNKRALFNA MEKTUP 'Kuveyt'ten vazgeçmeyeceğim'Irak.Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Ürdün Kralı Hüseyin'e gönderdiği mektupta, mektupta, Ortadoğu'da banş istediğini, ancak Kuveyt'ten vazgeçmeme konusunda ısrarlı olduğunu bildirdi. ABD Başkanı Bush, kuvvet kullanılması olasılığı konusunda Kongre üyeleriyle görüştü. Irak'ı BM Büyükelçisi Al Anbari, ABD'yi 'emperyalist emeller' gütmeklesıjçladı. /r ^- ' Dıs Haberler Servisi — Körfez krizi- nin banş yoluyla çözülmesine ilişkin ça- balann, birkaç gündür hız kazanması, sa- vaş beklentilerini zayıflatmadı. Irak Dev- let Başkanı Saddam Hüseyin, Ürdün Kralı Hüseyin'e gönderdiği bir mektup- ta Kuveyt'ten vazgeçmeme konusunda ıs- rarlı olduğunu bildirdi. ABD Başkanı George Bush, kuvvet kullanılması olası- lığı konusunda Kongre üyeleriyle görüş- tü. Irak'ın BM temsilcisi Amir Al Anba- ri, genel kunılda yaptığı konuşmada, ABD ve Batılı ülkeleri, Ortadoğu petro- lü üzerinde "emperyalist emeller" bes- lemekle suçladı. AA'nın haberine göre, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Ürdün Kralı Hüseyin'e yazdığı mektupta, ülkesinin Ortadoğu'da banş istediğini ancak Kör- fez'deki yabancı askerlerin çekilmesi ve Kuveyt'ten vazgeçmeme konusunda ıs- rarlı olduğunu bildirdi. Irak Haber Ajansı INA'nın bildirdiği- ne göre, Başbakan Yardımcısı Taha Ya- sin Ramazan, Saddam Hüseyin'in mek- tubunu Afnman'a ulaştırdı. Ramazan, INA'ya yaptığı açıklamada, "Bağdat, bölgede banşın sağlanmasında samimi olduğunu, ancak Kuve>t'teki haklann- dan vazgeçmeyecegini vurguladı" dedi. Taha Yasin Ramazan, Ürdünlü liderler- le, "Irak ve Araplann, Irak'a karşı muh- temel ABD saldırısına karşı nasıl hazır- landıklan ve ABD yönetiminin siyaseti- ni degiştîrecek biıyük yeniigi hakkında bilgi verdigini" söyledi. Irak Başbakan Yardımcısı Ramazan, Körfez bölgesindeki yabancı askerler ve İsrail'in işgal topraklanndari çekilmesi konularını da dile getirdiğini kaydetti. AP'nin haberine gore Irak Başbakan Birinci Yardıması Taha Yasin Ramazan yaptığı açıklamada ülkesinin, tsrail'in iş- gali altındaki topraklardan çekilmesi ve Körfez'deki yabancı güçlerin bölgeyi terk etmesi durumunda görüşme masasına oturabileceklerini söyledi. Ramazan, "Ancak Irak, Kuveytie ilgili bir tavize ya- naşmayacaktır. Kuveyt Irak'ındır. Biz tes- lim olmaktansa savaşmayı tercih ederiz" dedi. AA'nın haberine göre de ABD Başka- nı George Bush'un, Körfez'de kuvvet kul- lanılması olasılığı hakkında Kongre üye- leriyle görüşmelerde bulunduğu bildirildi. Washington Post gazetesi Bush'un, "Amerikan askerierini savaşa gönderirse Kongre'de doğabilecek muhalefeü şimdi- den öğrenmek" amacıyla bazı Kongre üyeleriyle özel olarak görüştüğunü yaz- dı. Gazete, Bush ve danışmanlarının Kongre üyeleriyle yapüğı toplantılarda çe- şitli savaş senaryolannın tartışıldığını be- Iirtti. Kongre'nin 19 ekimde tatile girmesi bekleniyor. O tarihe kadar Kongre'nin as- Jceri müdahaleye onay vermesi beklenme- diği için Bush'un, eğer provokasyon ol- madan Amerikan kuvvetlerini savaşa gönderirse Kongre'nin buna tepkide bu- lunabileceğini hesaba kattığı belirtiliyor. Irak'ın nükleer silah gücünde bombalan var Los Angeles Times gazetesi, Irak'ın elinde, küçük bir nükleer bombanın tah- rip gücüne sahip patlayıa maddeler bu- lunduğunu öne sürdü. öte yandan, bir Amerikan fırkateyni- nin, belgelerinin eksik olduğunun anla- şılması üzerine bir Sudan yük gemisinin Akabe Körfezi'ne girmesini engellediği bildirildi. Gazete, Irak'm elindeki (FAE) adı ve- rilen patlayıcının, öteki konvansiyonel patlayıcılardan 10 kat daha güçlü oldu- ğunu bildirdi. FAE, patladığında büyük bir ateş topu ve şok dalgası oluşturuyor. Gazeteye göre askeri yetkililer, petrol kuyularını, hava üslerîni ve karargâhlan tahrip edebilecek güçteki bu patlayıcıya karşı ABD'nin hazır bir savunma siste- mi bulunmadığını söylediler. FAE'lerin, uçaktan veya rampalardan fırlatüabildi- ği belirtildi. Fransa'nın Suudi Arabistan'a gönder- diği lejyonerler, çölde cephe hattındaki yerlerini aldılar. Fransız Tuğgeneral Jean-Charles Mo- uscardes, 1.100 yeşil bereli lejyonerin, Irak sınırının 100 km güneyinde bulundukia- nnı söyledi. Mouscardes, "Irakia aramız- da sadece Bedeviler var" dedi. Irak'ın BM Büyükelçisi Amir Al An- bari, bir hafta içinde üç kez ertelenen ko- nuşmasını dün gerçekleştirdi. Al Anba- ri, Genel kunılda yaptığı konuşmada, "ABD ve onun Batılı müttefikleri, Or- tadoğu petrolü üzerinde emperyalist emeller besliyorlar. Daha sonra da eko- nomik, politik ve askeri alanlarda diin- ya üzerinde emperyalist hegemonya kur- mak istiyoıiar" dedi. Al Anbari, krizin çözümüne ilişkin çabalann, Ortadoğu'- daki tüm sorunlan içermesi gerektiğini söyledi. Büyükelçi, "tsrail'in Arap top- raklannı işgaline ses çıkarmayanlar, şim- di neden Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesini istiyoriar" diye konuştu. lisyonda çatlaklar yaratacağından endi- şe ediyor. Bu bakımdan da Türkiye'ye, tek yanlı değil de eğer gereksinme duyulursa BM ve çokuluslu güç şemsi)^! altında bir askeri rol yansıtılmasını düşunüyor. Was- hington, "sınıriann bütünlüğü" ilkesi uğ- runa başlayan Körfez krizinden, kendi müttefikleri tarafından ihlal edilmiş ola- rak çıkmak istemiyor. Kuzey Irak ile il- gili senaryolar konusunda Ajnerikan yö- netimindeki hava böyle. 2) ABD geçen günlerde ilginç bir dö- nüşüm yaşadı. ABD Başkanı George Bush son iki aydır, Irak'ın Kuveyt'ten, İs- rail'in de Gazze ve Batı Şeria'dan çekil- mesi konusunu irtibatlamaktan özenle kaçınmıştı. Oysa BM'de yaptığı son ko- nuşmada, Körfez krizinde banşçı bir çö- zümün Arap-İsrail sorununun çözümü- ne dönük zincirleme etki yapabileceğini ima etti. Bu, Türkiye bakımmdan şu an- lama geliyor: Amerika artık bugün, Kör- fez krizinin, zincirleme kimyasal reaksi- yonlarla, kangrenleşmiş bazı bölgesel ya- ralan da çözebileceğine kendisini zihin- sel açıdan hazırlama sürecine girmiş du- rumda. Her ne kadar ABD şu anda Tür- kiye'yi rahatsız etmemek için Kürt konu- suna ilgi göstermiyor görunüyorsa da bu krizden, bir başka bölgesel yara olan 'Kürt sorunu'nda bir çözüme bağlanmış olarak çıkılsın isteyebileceği, uzak bir ola- sılık değil. Amerika, tıpkı bugün olduğu gibi, 1970'lerde de Kürt konusu ile ilgisi yokmuş gibi davrandı, ancak daha son- ra Kürtlerle bazı pazarlıklar içinde oldu- ğu ortaya çıktı. Bu, Amerika'nın şu an- da Kürt konusunu kaşıdığı anlarnına gel- miyor. Ancak bu konudaki sözlerinin ne ölçüde inandırıcı olduğunu tartışmaya açık hale getiriyor. lşte Amerika'nın Türkiye'ye olası bir kuzey koridorundan "bagımsız" bir askeri rol yansıtmak iste- memesinin nedenleri arasında bu ^rayı, daha da "komplike" bir hale geürmemek arzusu da yatıyor. 3) ABD'nin Türkiye'ye bu aşamada yüksek perdeden bir askeri rol yansıtmayı düşünmüyor olmasının bir başka nede- nini, böyle bir rolün SSCB'yi şiddetle te- dirgin edeceği inana oluşturuyor. Özel bir taamız koridorundan güneye yol alan bir Türkiye düşuncesinin guney sınırlannda etnik istikrarsızlıklar olan Sovyetler'i Kör- fez koalisyonundan kaçıracağını, ortaya ciddi "belirsizlikler" çıkabileceğini düşu- nüyor. 4) Dördüncü nedeni Türkiye'nin bu ro- lüne Iran'dan gelebilecek tepkiler oluştu- ruyor. ABD ile Iran arasında garip bir ask- nefret ilişkisi var. Hem Tahran reji- minden hoşlanılmıyor hem de gururludik başlılığına gizli bir saygı duyuluyor. Do- layısıyla da Iran hep bir unsur olarak öne çıkıyor. Iran şimdi de Körfez'deki anti Irak koalisyonunda ABD ile aynı cephe- de Bu cephe çok nazik dengelerle bir ara- da tutuluyor. ABD yönetimi bu koalisyo- nunun çatlamaması için kılı kırk yanyor. Bu çerçevede de Türkiye'nin doğrudan as- keri rolü olmasının Tahran'da nasıl kar- şılanabileceğini analiz etmeye çalışıyor. Tahran Ankara'nın bu rolüne karşı çık- mayacak kadar Saddam Hüseyin'den nef- ret ediyor mu, yoksa Saddam Hüseyin 1 in variıgını Türkiye'nin bölgede bir unsur olarak öne çıkmasına tercih eder mi? Washington bu sorulara yanıt anyor. 5) Türkiye'nin yüksek perdeden bir as- keri rolünün bölgedeki tarihi bazı yara- ları deşeceğine olan inanç da beşinci ne- deni oluşturuyor. Bir yönetim mensubu, 'Türkiye sıradan bir bölge ülkesi değil ki, orayı yüzyıllarca yönetmiş bir imparator- luğun mirascısı" diyor. Araplann bu ya- kın geçmiş nedeniyle Türkiye'nin yüksek perdeden bir askeri rolünü arzulamaya- cağı yönünde işaretlerin varlığına dikkat çekiliyor. Hatta, geçen günlerde Suriye 1 - ye gitmiş olan bir Amerikalı yetkilinin bu seyahatten "Esad, Amerika Türkiye'ye fazla muhtaç kalmasın isliyor" izlenimi ile döndüğü dikkatimizi çekiyor. KONUK YAZAR Bölgede 1.Dünya Savaşı dosyası hâlâ açık — ı — MEHMET DÜLGER Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Basm ve Propaganda Bşk. Son 45 yıhn iki dev bloğundan Doğu Bloku'nun hâkimi SSCB'nin "glasnost" (açıklık) ve "perestroyka" (yeniden yapı- ianma) siyasetini kabul edişi, dünya için yeni bir dönemin başlangıa idi. "Açıklık" îiyasetinin uygulaması derhal halkı ile bü- tünleşmemiş hükümet tarzlannm çelişki- lerini gündeme getirdi ve 1989 sonunda Doğu Avrupa ile SSCB içinde büyük sar- sıntılar yaşandı. O günlerde, bu değişme sürecinin burada bitmeyip bütün dünya- yı saracağını ve özellikle halklanndan ko- puk yönetimlerin topun ağzında olduğu- nu ısrarla beürttiğimiz zaman, bazı çev- relerden "tahrik yapılıyor!" feryatları yükselmişti. Ne var ki etkilerin bir kısmı bizi pek bekletmeden kendini gösterdi. 1990 ağus- tos ayı bütün dünyamn gözlerinin Irak- ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan Ortadoğu bunalımına çevrilmesine sebep oldu. Biteviye seyreden gündelik hayata nis- petle, bunalım dönemlerinin uyandırdı- ğı ilgi ve heyecan, zihinleri temel mesele- lerle ilgili sorulan sormak üzere yeniden harekete geçiriyor. Biz de bunalımın bu özelliğinden isti- fade ederek Ortadoğu'da olup bitenleri bazı somların zorunlu kıldığr tespit, ce- vap ve yorumlarla gözden geçirelim. Körfez bunalımına gerçeklere dayanan bir yaklaşım belirleyebilmenin en büyük engeli dünyamn Irak ve kısmen de Orta- doğu hakkında esasb bilgilerden mahrum oluşudur. Her şey sathi, eksik, temelsiz ve belgelenemeyen bilgi ve rivayetlere, hat- ta önyargılara dayandınünaktadır. Buna ilaveten iki büyük gerçek göz ardı edilmektedir: Bunlardan birincisi, SSCB'nin "glasnost" siyaseti ve bloklararası silah- ların sınırlandınlması sonucu soğuk sa- vaşın aşılması suretiyle, lkinci Dünya Sa- vaşı dosyasının taraflar arasında artık ka- patıldığı ve savaşın son izlerinin de silin- mekte olduğu bir dünyada, Ortadoğu'da Birinci Dünya Savaşı dosyasının halen açık durmasıdır. Bu bölgede çağın "ba- ğımsız devlet" anlayışı ile dünya güçleri- nin petrol hâkimiyeti mücadelesi arasın- daki çelişkiler, birçok tepkinin öngörül- mesini imkânsız kılacak had bir safhaya ulaşmıştır. tkincisi ise petrol hâkimiyeti mücade- lesi ile petrol gelirlerinden kâr sağlama sk- iklerinin çatışması sonucu, Ortadoğu'da- ki bazı mihrakların silahlanmasının de- netim dışına çıkmış oluşudur. Aynca bölge ile ilgili çeşitli konularda edinilen bilgilerin çoğu Batı kaynaklan ile intikal eden bilgilerdir. Ortadoğu'yu kendi kaynaklanndan, kendi tahlilleri ile tanıtan bilgiler azdır ve yetersizdir. Irak'ın Kuveyt'i işgalinin bir sürpriz ol- ması, ABD Istihbarat Teşkilatı CIA'nın dahi apansız yakalanmış olması (*) bu- nun kanıtıdır. Böyle bir tecavüze nasıl ce- vap verüeceği herkesi zora sokmuştur. Bir ayı aşkm bir süre geçmesine rağmen hâ- lâ geniş görüş birliği sağlanabilecek bir harekât stratejisi çıkanlabilmiş değildir. İlk ağızda üıgiltere ve ABD'nin öncü- lüğünde Irak'ı terke zorlayacak bazı ted- birler getirilmiş; arkasından bunlara uy- gun B.M. kararlan çıkanimıştır. Dünya kamuoyunun Irak'a tepkisi, Irak'ın tah- min etmediği ölçüde geniş ve kararlı ol- muştur. Tepki, Irak'ın komşusu ile olan ihtilafını "silah zoru ile çözme" yöntemi- ne karşıdır. Infıal, ilkel ve insanlık dışı bir tutumla bir gecede, bir devletin yutula- bilmesinedir. Sonuçta bu tepkiye hemen hemen butün Arap ülkeleri de İcatılmak- ta bir beis görmemişlerdir. Birleşmiş Mil- letler'in bir barış teşkilatı olduğu düşü- nülürse, meselenin silah yerine müzake- re ile çözülmesi isteğinin ifadesi bakımm- dan bu tepkiler önemli birer göstergedir. Cayduıcılık fonksiyonu göz önüne alı- narak Irak'ın çevresindeki bazı noktala- nn tutuhnasına da fazla ses çıkaran ol- manuştır. Ancak BM ambargo kararı ik- tisadi amaçh iken bazı Batılı ülkeler bu- nu fiili bir kuşatmaya dönüştürmüşlerdir. Silah kullanma ihtimahni kuvvetlendire- cek davranışlar karşısında Arap ülkele- ri, "Konu Araplann işidir" demektedir- ler. Batılı ülkeler ambargo mu, abluka ispatlayacak davranışlar içinde değiller- dir. Dünya, silaha sanlmadan önce salim kafayla doğrulan bulmak istemektedir. Batı'nın yanında Saddam Hüseyin'in ger- çeğini bilme zanıreti vardır. Kapanmamış Birinci Dünya Savaşı dosyası Körfez bunalımının başlangıcmı takip eden ilk hafta içinde uluslararası zemin- de gösterilen ve tarihte ilk defa dünya öl- çüsünde görülen bir dayanışma kararlı- lığı dışında, Batı dünyası halen kararsız- lık ve şaşkınlık görüntüsünü bir tutarlı- hk göruntüsüne çevirebilmiş değildir. Bu- nun sebepleri neler olabilir? Birinci Dünya Savaşı'yla Osmanlı dev- Körfez bunalımına gerçeklere dayanan bir yaklaşım belirleyebilmenin en büyük engeli dünyamn, Irak ve kısmen de Ortadoğu hakkında esaslı bilgilerden mahrum oluşudur. (kuşatma) rru tartışmasına girmişlerdir. Diğer tarafta ise henüz açık amaç or- taya konmadan, savaş hevesi ve telkini içinde olanların faah'yeti şaşırtıcı boyut- larda olmuştur. Bunlar iki kümede top- lanmaktadır. Siyasi amaçlan için kulla- nacak araç arayanlar ile silah satışından para kazanmayı umanlar... Bölgede bulunan ve ileride zarar gör- mesi muhtemel diğer bir güç de petrol şir- ketleridir. Bunların konuşmadıkian, ve- ya devletleri ağzından konuşarak geri cephede durmayı tercih ettikleri dikkati çekmiştir. Körfez bunalımıyla birlikte, konunun önemli oyuncusu olarak ortaya çıkanlar "banş" sloganını dillerinden düşürme- mişlerdir. Ancak banşa inandıklarını letini yıkarak Ortadoğu'yu paylaşan Ba- tı ülkeleri, "sınırlan tngiltere tarafından cetvelle çizilmiş ülkeler, suni düzenler ve gudümlü yönetimler çerçevesi içindeki bir Ortadoğu" fikrini öylesine benimsemiş- ler ki kendi kurduklan bu düzene kendi- leri de inanır görünmektedirler. Son yüz- yıl içinde gösterilen davranışlar, Batı âle- jninin Arap dunyasını, aşiret seviyesinde yaşamaya ve kabile reisi yöntemleri ile idare edilmeye uygun; Batı'nın geliştirdiği "Şark istibdadı" göriişüne göre baskı al- tında itaate mecbur tutularak ucuz kay- nak ve hizmet sağlamaya yatkın; "aşağı" sınıf insanlardan meydana gelen bir dün- ya olarak telakki ettiğini göstermektedir. Nitekim son yüzyılda Batı'nın zen- gin/fakir bütün Ortadoğu ülkeleri için geliştirdiği senaryoların hepsi bu kanaa- te dayalı, "güçsüz ülke, kukla yönetim" ilkeleri üzerine kuruludur. Bu senaryola- nn başanlı sayılabilecek uygulamalan da olmamış değildir. Mesela, 3-4 yüzyıllık bir sürede Os- manlı devleti içinde bir büyük devlete mensup olma etkisi ile bütünleştirilmiş oian "idari şeyhlik" kurumu, 20. yüzyıl- da adeta bir ortaçağ zihniyeti ile hortla- tılmış değü midir? Bu şeyhlerin, emirle- rin çoğunun ataları, Osmanlı tmparator- luğu'na ihanet için ayartılan, itibarını kaybetmiş eski aşiret reisleri değil midir? "Milli devletler ve demokrasi çağı" ola- rak tanınan 20. yüzyıla girerken Ortado- ğu'daki petrol kaynaklan üzerine oturtu- lan devletlerin idarelerinin krallar, sultan- lar, emirler, şeyhler, şahlar tarafından yü- rütülmesinin tercih edilmiş olması düşün- dürücüdür. Cumhuriyet idaresi ve de- mokrasi çabaları, sadece kayda değer bir petrol kaynağına sahip olmayan ülkeler- de görülmüştür. Petrol sahibi ülkeler ise şu veya bu şekilde mutlakiyetçi idareler altında tutulmuşlardır. Bu suretle Orta- doğu'nun idaresinde ve petrol fiyatının düşük tutulmasında Batılı devlet ve şir- ketler için önemli tutanak noktaları elde edilmiştir. Aym zamanda bir "petrol mücadeleleri tarihi" de olan 20. yüzyıl böyle başlamış- tır. Bölgede yapısı bakımmdan temelsiz ve "dışandan idare" esasına göre düzen- lenmiş olan bu yapı, yerküreyi milli dev- let varsayımına göre parselleyen smırla- rın korunması ilkesi üzerine kurulu yeni uluslararası düzen anlayışı ve bloklararası soğuk savaş sayesinde bugüne kadar de- vam ettirilebilmiştir. Ancak yine bu yol- la silahlanabilmiştir de... Tohumu atılan mutlakiyetçi idarelerin bir kısmı bugün çeşitli diktatörler, bu arada bir Saddam Hüseyin çıkarmaktadır. Son yüzyıl zarfında, dünya hızlı değiş- melere sahne ohnuş; pek çok ülke sömür- gecilikten kendini kurtarabilmiş; bir kıs- mı da daha sonraki safha olan yeni sö- mürgecilikten korunmayı başarmıştır. Af- rika'nın en geri yerleşmelerinden Güney Amerika, Güney Asya, Orta Asya ve Do- ğu Bloku'na kadar dalga dalga yayılan demokrasi hareketi pek çok ülkede, istik- rarsız veya güdümlü de olsa kendini gös- termiştir. Zaman zaman gerçek demok- rasi örnekleri yaşanmıştır. Birinci Dün- ya Savaşı sonu düzenlenen Ortadoğu ise hepsinden geride kalmıştır. Halbuki ba- ğımsız devlet kurma işine bütün bu ülke- lerden önce ve zengin kaynaklarla başla- mıştı. Bunun sebebi, sömürgeciliğin bü- tün dünyadan yavaş yavas çekilmesinin söz konusu olduğu bir dönemde petrol dolayışıyla bu bölgenin sömürgeleştiril- meye maruz kalmış obnasıdır. Ortadoğu Araplannın çelişkisi, dış tah- riklerle Osmanh devletini sömürgeci ilan edip rahat vatandaş olarak yaşamamn dı- şında nelerin kaybedileceğine bakmadan, soyut bir bağımsızlık fikrinin peşine düş- müş olmalarıdır. Bağımsızhk yerine ön- ce sömürgeciliğin en âlâsı ile sonra yeni sömürgecilikle karşı karşıya kalmışlardır. Ortadoğu öyle bir karmaşaya düşmüştür ki bugün anık bu ülkeler kendileri "Os- manlı gitti, Ortadoğu bitti" demektedir- ler. Bu arada petrol kaynaklan yabancılar tarafından hızla tüketilirken, bu devlet- lerin halklan "zengin kaynaklann fakir bekçileri" dunımundan kurtulamamış- lardır. (*) Bkz. International Herald Tribune ga- zetesi, (3 Ağustos 1990, s. 2) lfarın: PeCrol soruna
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear