25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DÎZİ-RÖPORTAJ 14 EKİM 1990 Uçaktan bakarken aşağıda Büyük Kanyoriu seçebiliyorum, Arizona üzerindeyiz, anılar beni çocukluğuma götürüyor Vahşi Batı'da Amerikandüşleri— ı — Amerika'nın bir ülke değil, bir kıta oldu- ğunu biliyordum. Ama Boston-San Fran- cisco yolculuğunda fark ettim bunun ne an- lama geldiğini. Boston'dan havaJandığımız- da sis vardı. Yükselip bulutlann üzerine çı- kınca parlamaya başladı güneş. Sonra bi- raz döndük, dağlan aşıp batıya doğru de- vam ettik yolumuza. Uzakbatı'ya. "Far West" büyülü bir sözcük, her türlü çağnşı- ma açık bir terim. Hele bizim gibi çocuk- luğu Amerikan güdümündeki bir ülkede geçmiş, "westenı"lerle büyümüşler için. Göller yöresine geldiğimizde yolculuğun henüz başında olduğumuzu bilmiyordum. Aşağıda pınl pırıl parlayan Michigan Go- lü'nü geçtikten sonra uçsuz bucaksız top- rakların üzerinde daha saatlerce uçacağımı- zı da. Boston-San Francisco beş saat süru- yor. Paris-lstanbul yolunun iki katı neredey- se. Yani aynı sürede Avrupa kıtasmı bir uç- tan bir uca iki kez katedebilirsiniz. Doğu kıyısıyla batı kıyısı arasında 3 saat dilimi var. Kampuslar Epeyce alçaktan uçuyoruz, altı bin met- reden. Aşağıda köyleri, yollan, buğday si- lolanyla ytizme havuzlannı bile seçebiÜyo- rum. Çiftliklerin üzerinden geçiyoruz. Ame- rikan toplumunun gerçekte çiftçi bir top- lum olduğunu, üniversitelerle doğu ve batı kıyısındaki büyük kentlerin bir de kuzey- deki sanayi bölgesinin dışında tüm Ameri- Amerika yerlileri Avrupalılar gelmeden önce bin yılı aşkırı bir süre doğayla uyum içinde yaşamış dağları, ağaçları, ırmakları kutsal saydıklarından onlardan ne pahasına olursa olsun yararlanmaya kalkmamış ve kuşkusuz bu yüzden beyaz adama yenik düşmüşlerdi. ka'nm tarımsal yerleşme birimlerine indir- genebileceğini düşünüyorum. Bu birimlerin tam ortasında her biri kendi içinde bir baş- ka dünya oluşturan bilim ve araştırma alan- ları da var elbet, yani kampuslar. O kampuslardan birinde, Indiana eyale- tindeki Bloomington'da bir kongreye katıl- mıştım. Boston'daki Harvard'dan da New York'un Kolombiyası'ndan da çok farklı bir yerdi, apayrı bir dünya. Ama kitaplığı eş- sizdi, lokantalan, dersaneleri, öğrenci yurt- ları da. Alkol yasak olduğundan akşam yemek- lerinde o güzelim balıklarla kahve, çay, bi- lemedin Coca Cola içmek zorunda kalmış, üç bin nüfuslu kasabada bulabildiğimiz vis- ki şiseleriniyse gizlice odamızda uyku şu- rubu niyetine devirmiştik. Evet, aynen böyle yapmıştık değil mi Mümtaz Sosyal, Pmar Kür, NazL Eray, llber Ortaylı? Yine de kampusta, "ortalama Amerikalı" denilen dünyanın o en bilgisiz ve ilgisiz, yal- nızca kendi ülkesinde değil, dünyada olup bitenlerle de ilgisiz yaratığından uzak, blz bize güzel günler geçirmiş, hasret gidermiş- tik. Prof. tlhan Başgöz bir araya getirmişti bizleri. Her sabah kaldığımız yerden Kongre binasına giderken ağaçlı bir yolda yurüyor- duk. Küçük, tahta köprüden geçtikten son- ra yeniden ağaçlann gölgesinde buluyorduk kendimizi. Sonra çim, çimde oynaşan sin- COŞKULU KENT — San Franciscocoşkuyu, yaşamı çagnştıran bir kent. Pasifik güneşinde okyanus. dun>anın en gu/el korfezinde kurulu bu kentin kmlannda çırpınır. caplar, sabah güneşinde nilüferlerin arası- na gizlenmiş balıklar. Derken bir saka kuşu! Tunediği daldan bir kanat vuruşta omzumuza konuyor, ora- dan da fıskiyeli havuza yan gelip uzanmış deniz kızının koynuna kaçıyordu. Doğayla insanların dostluğunu ilk kez Bloomington kampusunda keşfetmiştim. Oysa atom re- aktörleriyle sanayi artıklannın çevreyi her gün biraz daha kirletip tehdit ettikleri bir ülkedeydim. Kâr, yalnızca kâr yasasının ge- çerli olduğu bir ülkede. Uzaya insan gön- deren Amerika, binlerce yoksulu barındı- racak yer bularnıyordu. Ama bu ülkenin yerlileri, Avrupalılar gelmeden önce bu top- raklarda bin yılı aşkın bir sure doğayla uyum içinde yaşamış, dağlan, ağaçları, ır- makları kutsal saydıklarından onlardan her ne pahasına olursa olsun yararlanmaya kal- kışmamış ve kuşkusuz bu yüzden beyaz adama yenik düşmüşlerdi. Indiana'yı geride bıraktık. Iowa üzerin- den uçuyoruz. Iowa'da bir sınıf arkadaşım var: Mahir. Galatasaray Lisesi'nde sessiz bir öğrenciydi. Halk bilime merak sardı sonra- dan, rahmetli Tahir Alangu Hocamızın sağ kolu oldu. "Molla!" derdi bana, "Sartre okuyacağına Mahir gibi halk âşıklarını oku!" Mahir, Boğaziçi Üniversitesi'ni bitir- di, sonra çekip Amerika'ya gitti. Iowa'da in- sanbilim doktorası vaptığını, parlak bir öğ- renci olduğunu duydum. Kimbilir nerededır şimdi, hangi uzak evin konforlu salonunda Afrika kabileleri üze- rine yazılmış bir kitabı okuyor; İstanbul'a, doğup büyüdüğü kente dönememenin acı- sıru duyuyordur. Amerika, Avrupa gibi de- ğil uzak, çok uzak yurdumuza. Gerçi Ma- hir'le birkaç yıl önce Paris'te karşılaştığımız- da Türkiye'ye gidememekten yakınmakla birlikte Amerika'dan çok memnun olduğu- nu, kendisine her türlü çalışma olanağının sağlandığını söylemişti bana. Türkçeyi unutmuş gibiydi. Konuşurken sık sık İngilizce sözcükler kullamyor, Ame- rikalı bir kadınla evlenip kendini tümüyle bilime verdiğini söylüyordu. Amerika deni- len Ulkenin müthiş bir eritme kapasitesi var. Geleni, yetenekli biriyse kendi değer siste- mi içinde eritiyor hemen. Uyum sağlayama- yanı da dışlıyor. Oysa Paris öyle değil. Pa- ris'te, Fransa'da demiyorum ama, Paris'te, kendi kültürünle bağmı koparmayabiKr, anadilinde yazmayı sürdürebiİirsin. Ameri- ka yeni bir ulke, göçmenlerin oluşturduğu bir toplum. Tarihi de yeni, gelenekleri de. AvTupa ise köhne Avnıpa, bin yıllık tarihiy- le kolayca kabul etmiyor seni, ama kimli- ğini yadsımaya da zorlamıyor. Büyük Kanyon Batıya doğru kentler giderek azahyor. Yollar, engebeler, çiftlikler de. Göz alabil- diğine uzanan düzlüklerin üzerinden uçu- yoruz. Aşağıda ne bir ağaç ne sürülmüş tar- lalar. Kaç saattir bir büyük kentin Üzerin- den geçmedik. Amerika'nın "kuş uçmaz kervan geçmez" yerleri mi buralar, yoksa hâlâ duşlerime giren kovboy filmlerinin ce- kildiği mekânlar mı? Aşağıya bakıyorum. Gördüğüm manza- ra; kuşbakışı da olsa şaşırtıyor beni. Büyük Kanyon'u seçebiliyorum. Arizona'nın üze- rindeyiz demek ki. Dibinden çamur rengi Kolorado ırmağının aktığı, ruzgârla yağmu- run aşındırdığı, kızgın güneşte yanan çıp- lak kayalar. O kayalann üzerindeki kertenkeleleri, bir kaktüsten ötekine tıslayarak giderken kum- da iz bırakan yılanları, boşluğun ortasından gökyüzüne yükselen minare büyüklüğünde- ki ince, uzun taşları buradan göremiyorum elbet. Kartallar, ayılar Tunedikleri kovuklardan derin uçurum- lara dalış yapan av peşindeki kartallan da. Bu kartallann Amerika'nın sımgesi olma- ları doğal. Girişünci, atik, gözüpek ve acı- masız yaratıklar çünku. Ayılar da az sonra varacağım Kaliforniya'nın simgesi. Yumu- şak, uysal ayılar. Pasifik kıyılarının iklimı gibi. Bu coğrafyamn uçaktan görünüşü bambaşka. Gelişiguzel kesilmiş, kahveren- giyle san karışımı bir pastaya benziyor Bü- yük Kanyon. Biraz bizim Göreme'yi andıran bu eroz- yon bölgesini, kayalarla bir olmuş toprak rengi evleri, yerlilerin barındıklan kuytu va- dileri böyle kuşbakışı değil yakından gör- mek isterdim. Hatta at üstünde olmasa da arabayla doğudan batıya katetmek isterdim Amerika'yı. Kaktüs sutüyle beslenip Kızıl- derililerle savaşmak, akbabaların parçala- dıkları hayvan ve insan iskeletleriyle dolu çölleri aşıp küçük kasabalann derme çat- ma, ahşap hanlarında konaklamak ister- dim. Çocukluğumdaki gibi. Çocukluğumda Amerika, Balıkesir'de çıktığım büyük bir yolculuktu. "Sehir" Si- neması hercumartesi iki "western" oyna- tırdı. Delikli yüz paralarla gazoz içtiğimiz yı1larda. tki filmi de soluk almadan izler, kovboylann at koşturmalarını, Apaçilerin boyalı yüzlerini, şerifin kodese tıktığı hay- dutları, en çok da gelişiguzel patlayan si- lahlarla "saloon"un kapısından hışımla gi- ren John Wayn€'i hayranlıkla seyrederdim. Sonra süıemadan çıkıp eve doğru sürerdim atımı. Çarşının tam ortasından geçerdim. Nalburlann, aktarlann, kalaycılarla yor- gancılann önünden. Esnaf, dükkânların önüne çıkmış hayranlıkla*bana bakıyormuş gibime gelirdi. Daha da coşar, tabancamı çekip sağa sola ateş ederek hükümet kona- ğına dek dörtnala gelir, ağzı köpüklü kül- hanunı oturduğumuz Meral Apartmam'nın önündeki boş arsada bir ağaca bağlardım. O zaman dünya "Şehir" Sineması'yla Meral Apartmanı'ndan ibaretti. Uçsuz bu- caksızdı yani. Atıyla trene yetişip makinis- ti uyaran, sevgilisini Kızılderililerin elinden kurtaran "oglan" dediğimiz kahramarun se- rüvenleri kadar heyecan verici, haydutlann soyduğu posta arabası kadar şaşırtıcıydı. Uzakbatı'nın en hızlı silah çeken adamının omuzlannda duruyordu, öküzün boynuz- larında değil. Ve zaman at sırtmda gidilen tozlu yollar gibi bitip tukenmek bilmezdi. Şimdi yıllar önce kovboy filmlerinde gördüğüm coğraf- yamn üzerinden uçuyorum batıya doğru. Ve ne tuhaf, zaman yine bitmek bilmiyor. Arkamda oturan yolcu perdeyi kapatma- mı söyledi. Aynı anda ışıklar da söndü ka- binde. Sinema başlıyor. Çaresiz filme ba- kacağız. Ve ne yazık ki John Wayne oyna- mayacak başrolde. Kötülerle savaşıp sanşın kızı kendine âşık ettikten sonra kasabadan aynlıp ayışığında dağlara, yeni serüvenlere doğru sürrneyecek atını. Kızılderililer de Kinova'nm derisini yüz- meyecekler. Pekos Bill, rodeoda Teksas'ın en vahşi atını dize getirmeyecek. Tom Miks, Doktor ve Konyakçı, okumaya doyamadı- ğım çizgi romanlann bu eşsiz kahramanla- n da Binbir Surat'la Suzi de unutuldular çoktan. Uçakta fılm başhyor. Camın perdesini kapattım. Koltuğa yaslanıp, "Amerikan dü- şii"nün değişken görüntülerine bıraktun kendimi. New York nhtımını dolduran göç- men kalabalığının, gökdelenlerle zencilerin, kovboylarla soyu tükenen Kızılderililerin, gansterlerle parababalanmn, cazın, şık ka- dınlann, karh dağlarda sonsuz ovalann, bil- gisayarlarla azgelişmiş ülke halklanna ölüm yağdıran son model savaş uçaklannın dün- yasına. Dalmışım. Uyandığımda San Fran- cisco'ya inmek üzereydik. Perdeyi araladım. Görduğum beyaz evli, ağaçlı mahallelerin köprülerle birbirine bağlandıklan bir kentti. Ve okyanusun dalgalan dünyanın en güzel korfezinde çırpınıyordu. San Francisco'da San Francisco'da dikkatimi çeken ilk şey havaalanında bagajlan almaya giderken yürüyen merdivenin iki yanına asılmış bez Amerika'nın müthiş bir eritme kapasitesi var. Geleni yetenekli biriyse kendi değer sistemi içinde J eritiyor hemen. Uyum sağlayamayanı da dışlıyor. Avrupa ise bin yıllık tarihiyle kolayca kabul etmiyor seni, ama kimliğini yadsımaya da zorlamıyor. flamalar oldu. Bu rengârenk flamaların üzerinde bazı adlar okunuyordu: "Fred (1963-1988). Kedüeri severdi." Ve tarihlerin altında özenle işlenmiş kara tüylü, mavi ba- kışh bir kedi. "Berry (1936-1989). Kumsalı ve miiziği severdi." Denize gölgesi vuran palmiyenin altında orta yaşh, sanşın bir adam figürü. "John (1959-1990) Yaşamı severdi." Fla- mada insanı alıp götüren dümdüz bir ma- vi, çivit mavisi. AIDS'den ölenler için bu hastalıkla mücadele derneğinin yaptırdığı flamaların arasından geçerek girıyorsunuz San Francisco'ya. ) Yalnızca yazarlar kongresi değil, AIDS kongresi de yann başbyor. Çağımız veba- smın en fazla bu kentte can aldığını, cinsel özgürluğu yaşadığı için bu kentin başına ateş yağdığını unutmuştum. Oysa San Fran- cisco ölümü değil; coşkuyu, yaşamı çagnş- tıran bir kent, aşk ateşini tutuşturan bir bel- de. Pasifik güneşinin aydınlattığı caddeler- de yürümek, iki yanında eski, Victoria üs- lubunda yapılmış ahşap evlerin sıralandığı dar sokaklardan denize inmek, kırmızı, san, mavi boyali tramvaylarla kentin inişli çıkışlı tepelerinde dolaşmak büyük bir zevk. Her Amerikalının iki kent yatarmış gönlünde. Biri doğup büyüdüğü kent, öteki San Fran- cisco. Yann: 42 tepelikent Appleilegelenşans! 2. Apple-Bilkom Fuarı'nda Apple Macintosh kazananlar: 2. Apple • Bilkom Fuarı'nı gezen Macintosh dostlan arasında 7 Ekim 1990 Pazar giinü saat 19.00'da yapılan çekilişte, Kürşat Tannverdi Selmanağa Mah. No: 15.2 Üsküdar - İstanbul Mustafe Karatepe Çeliktepe Mah. İnönü Cad. No: 39/19 Gültepe - İstanbul adlı şanslı ziyaretçilerimiz birer adet Macintosh SE1MB/40 HD kazandılar. M İ Prj'ango İdaresi'nin 20.9.1990 tarih ve BODB -1990' 1695-9^36 sayılı izniyle düzenlenen çekilişimize kalılan tüm konuklarımıza gösterdikleri ilgi için teşekkûr eder, talihlilerimizi kutlanz. Gücünüzü zirveye ulaştınr7 " BJIKOM Bilgisayar ve Özel Eğitim Hizraetleri A.Ş. Abdi İpekçi Cad Altın Sok Ahma Kara Işhanı No- 2 Kat: 4-6 Nişantaşı 8020O İstanbul Td: 13215 06 (6 hat) Telex: 39001 komi tr Fax. 140 40 64 .Appleünk; BİLKOM İT0112 ILAN İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SU VE KANALİZASYON İDARESİ (İZŞU) GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN Tarihsel gelişım içinde "Su uygarlık ölçeğı çağdaş teknolojinin kullanımında vazgeçılmez unsurdur" görüşünden hareketle Ge- nel Müdürlüğümüzün görev alanlannı ve işlevlerini simgeleyen amblem yarışması açılmıştır. KATILMA KOŞULLARI: 1. Yarışma, tum grafık sanatçılarına açıktır. 2. Her sanatçı yanşmaya ıstediği kadar yaprtla katılabilir. 3. Benzer ya da alıntı amblemler yarışma dışı bırakılır. 4. Ödül verildikten sonra alıntı olduğu anlaşılan amblem sahıple- ri için yasal yollar uygulanır. 5. Amblem 30X30 cm. boyutundakı kâğıda en uzun kenarı 15 cm. otmak üzere siyah beyaz olarak ve ayrıca aynı boyutlarda bir de renkli olarak yapılacaklır. Amblem tasarısının en uzun kenarının 2 cm. olarak küçülmüş sıyah beyaz örneğinde onjinali ile aynı alan içerisinde yer alacaktır. Ayrıca 30X30 cm'lik bir alan içinde amb- lemin logo ile birlikte kullanımı gösterılecektir. 6. Yapıtlar mukavva gibi herhangi bir kalın zemine yapıştınlma- yacağı gibi üstlerı asetat gibi şeylerle kaplanmayacaktır. 7. Yanşmacılar yapıtlannın arka taraflarına, sağ üst köşeye isim, açık adres ve varsa telefon numaralannı yazacaklardır. TESLİM TARİHİ VE YERİ: 10 Mayıs 1990 tarıhinde açılan amblem yarışma süresı 31 Ara- lık 1990 tarihi mesai bitimıne kadar uzatılmıştır. Yapıtlar aşağıdaki adrese teslım edılecektir IZSU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Genel Evrak Şube Müdürlüğü Ye- şilyurt/İZMİR ÖDÜLLERİ: 4.000.000- TL. 500.000^ TL. 500.000^ TL. 500^00^ TL 1. Ödül 1. Mansiyon 2. Mansiyon 3. Mansiyon SEÇİCİ KURUL: Zafer AKPINAR Ulufer TEKER Nuri SEZER Necati ABACI İZSU Genel Müdür Yardımcısı 9 Eyl. Üni. Öğr. Üyesi (Grafik Sanalçısı) 9 Eyl. Çlni. Öğr. Uzm. (Grafik Sanatçısı) 9 Eyl. Ûni. Öğr. Gör. (Grafik Sanatçısı) Erdoğan KARAYEL Grafik Sanatçısı Ali ATEŞ İZSU Etüt ve Planlama Daire Başkanı Aydoğan NALBAY İZSU Personel Daire Başkanı HAKLAR: 1 Seçıci Kurul dereceye değer gördüğü yapıt üzerinde yaprt sa- hibinden değişıklik isterse, bu değışıklığın yapılması için ayrıca üc- ret ödenmez. 2. Yanşmaya katılan yapıtlar gerek görülürse sergilenir. 3. Ödül kazanan yapıtların sahipleri, kazandıklan ödüllerin veril- mesınden sonra yapıtlarına ilişkin bütün haklarını İZSU'ya devret- miş sayılır. 4. Sonuçlar tüm katılanlara değerlendirme sonrası mektupla bil- dirilecektir. 5. Yanşmaya tüm katılanlar yukarıdaki koşulları kabul etmiş sayı- lır. 6. Aynntılı bilgi için, İZSU Etüt ve Planlama Daire Başkanlığı ile Personel Daire Başkanlığına başvurulabilır. İLAN OLUNUR. ANMA Çanakkale eski belediye başkanı REŞAT TABAK'ı, kaybedişimizin üçüncü yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Eşi: AYŞE TABAK VE ÇOCUKLARI DEVRİMCİ GENCLİK 5. SAYIÇIKTI KAHROLSUN AMERİKAN EMPERYALİZMİ BAĞIMSIZ TÜRKİYE AdrosTcıostluk Yurdu Sok. Sefrnbey Ifhon 8/2-19 SıJtanctvnet-tstcnbul 0 Gençllk, Anti-Emperyatizm ve Daha Kapsamlı Bir Mücadeleye Doğru... o Ortadoğu da Savaj Ve Devrfmci Görevter n Gençliğin Kitlesel Örgüttenmesi 0 Kadro Soajnu Üzerine 0 Röportaj: Usell Gençlik O intifada'nın Ortoya Çıkardtğı Kuramsol Sorunlor A leading American (European manufacturer of high quality professional electro-mechanical and other products (Fons, Blovvers and Special Motors, Heat Exchangers and Cooling Systems) is lookin for acapable and energetic representative to introduce our products in specialized industries such as aircraft and professional electronics and ventilation equipment, telecommunications, vehicles and naval systems, as vvell as certain commercial industrıal applications requiring high reliability As vvellas a iarge range ofstandard products there is an extensive capability to do special designs to suit customers requirements. VVould those interested please send details of your organization and of the customers you deal with by fax to the attentıon of Annick Lavesque in France on fax number 55.92.19.00 Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. CELÂL ORKOS Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. NAFt TANRIVERDİOĞLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear