Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANTAKYA 7 portakal ağaçlarının serin gölgeleri karşılıyor. Lale motifli ya da oval çevirmelerle bezenmiş pencere demirleri, kapı süslemeleri, gölgelikler. Antakya insanı rahatlığa çeken, dinlendiren, ardınızda bıraktığınız hay huyu unutturan ne varsa, hepsini günlük yaşamda bir arada bulacağınız yardır. Peki ya günlük yaşamın insanı saran büyüsü? Defneler, künefeler, zahter salataları, küncülü kahkeler, peynir baharat kokuları, renkler, sesler, bugünkü Antakya? Bugünkü Antakya çilingir sofrasındaki görsel şölenin, binbir çeşit damak tadının adresidir. Zaman tünelinden bugüne uzanmak için önce Uzun Çarşı’dan başlamak gerekiyor. Geleneksel Antakya el işçiliği de, tadına doyulmaz yemekleri de, giyimi kuşamı da, her türlü mesleği de burada. Uzun Çarşı, Atatürk Heykeli’nin bulunduğu Belediye Meydanı’na kadar devam ediyor ve bağlandığı birçok sokakla bir bütünlük oluşturuyor. Her ara sokakta da lonca döneminin izlerini taşıyan farklı bir meslek grubu, kunduracılar, demirciler, saraçlar, bakırcılar… Burası buram buram tarih kokuyor, insanı çarpıyor. Markirkos Ortodoks Kilisesi St. Pierre Kilisesi Eski Meclis Binası Mutlaka yemelisiniz Gezerken ayaküstü simit susamlı küncülü kahke, sıcak sıcak züngülü, kabak tatlısı, yaz bastırmadan taze nohut, Affan Kahvesi’nde üzerine gül şurubu dökülmüş bici bici, Köprübaşı’nda künefe yemeden, meyan şerbeti içmeden, İstiklal Caddesi’ndeki Sultan Sofrası’na uğrayıp yöresel yemeklerin tadına bakmadan, Şelale Gazinosu’ndan Harbiye’de gün batımını seyretmeden, Musa Dağları’nın eteklerindeki Titus Tüneli’ni görmeden Antakya’dan ayrılmayın. Ayrılmadan Arap kebabının, sini kebabının, onun sebzelisinin, kağıt kebabının, kabak boraninin, libyenin, muallanın, şıhıl mahşinin, ıspanak boraninin, bahtenis dolmasının, bastırmanın, kummusiyenin, sakızlı murcunun, ekşi aşının, Şam oruğunun, tepsi oruğunun, sac oruğunun, kuyruklu oruğun, mahutlanın, kaytaz böreğinin, serimsekin, şiş böreğin azar azar bile olsa tadını iyice sindirin, unutamayacaksınız. Ya mezeler? Humusun, bakla ezmesinin, kekik salatasının, zahter salatasının, cevizli biberin, biber ezmesinin, patlıcan yoğurtlamanın, yumurta öccesinin, sarma içinin, çökelek salatasının, çiğ köftenin, cevizli taratorun, yumurta öfelemesinin, şalgam turşusunun, cara peynirinin bir tadını nasıl terk edeceksiniz? Bu yüzden dönerken kendiniz, yakınlarınız, eş dost için pul biber, ceviz reçeli, defne sabunu, kimyon, nar ekşisi, mücver tavası. Gönlünüzü Antakya’da bırakacağınız için ne isterseniz alın.