22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İZMİR 15 nir. Çok şifalı bir ottur. İğnelik, mevsim geçtikten sonra kartlaştığından çiçeklerin ucunda iğne şeklinde yapraklar çıkar, adı buradan gelir, kavrularak yenir. Gadime, haşlanarak veya kavrularak yenir. Turpotu, haşlanıp zeytinyağı ve limonla servis yapılır. Hardal, tatlı ve acı olmak üzere iki cinstir. Haşlanıp zeytinyağı ve limonla servis yapılır. Kazayağı, haşlanıp zeytinyağı ve limonla servis yapılır. Helvacık ve Kırbıyık, hem haşlanıp hem de kavrularak yenir. Haşlanan bütün otların üzerine zeytinyağı ve limon dökmek gerekir. Eşek helvası, haşlanarak yenir. Şevketi Bostan, süt rengi kökler ve filizlerinden oluşur; etli yemek olarak pişirilir veya haşlanıp yoğurt dökülerek yenir. Sarmaşık,acımsı bir tadı vardır, haşlanarak ya da üzerine yumurta kırılarak yenir. Kuşkonmaz, kavrulup üzerine yumurta kırılır. Melengeç otu, melengeç ağacının yeni doğmuş filizlerinden oluşur, tazeyken kırmızımtırak renktedir ve haşlanarak yenir. Ağızdayken, barındırdığı gaz nedeniyle nane şekerininki gibi bir serinlik oluşturur. Arapsaçı, ince yapraklarından ve esmer oluşundan dolayı bu adı almıştır. Çiğken anason kokusu vardır, ancak piştiğinde bu koku kalmaz. Enginar yaprağı, İstanbul ve başka kentlerde tacı yenilen enginarın yapraklarından oluşur. Acı olan yaprakların orta kısmındaki damar bölümüne kadar olan dış tarafı ayıklanıp sadece damar kısmı bırakılır ve parçalara ayrılarak haşlanıp suyu atıldıktan sonra zeytinyağı ve limon eklenerek yenebileceği gibi, yemeği de yapılır. Yaprakları acı olduğundan yapımında dikkatli olmak gerekir.” GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr MENDERES PINARINDA Yolunuz Afyonkarahisar yönünden Isparta, Burdur, Antalya tarafına ise Dinar’dan hemen önce Çobansaray köyü bölgesinden sola döneceksiniz... Yolunuzun ucu Antalya’ya çıkıyorsa gözünüz asfaltta, aklınız elbet deniz, güneş, kumda olacak... Ama şöyle bir dinlenme arası ya da yemek molası vermek istiyorsanız, kuytu bir yer var... Burdur’a yaklaşık 50 kilometre kala hava uygunsa usul usul Torosları gözlemeye başladınız demektir. Zaten yolunuz öncü dağların eteklerinden geçiyor. İşte o eteklerin Eldere köyü yakınlarındaki bölümünde hemen sağda sulak bir alan göreceksiniz. Bu sulak alan yıllar önce göldü. Ancak koruma altına alınınca sazlıklar doğal üreme ortamı buldu ve gölün büyük bölümünü kapattı. Tabii tümünü değil... Bu sulak alan Büyük Menderes ırmağının doğduğu yer... Daha doğrusu, başlıca doğum yerlerinden biri. Öteki pınarların da birleşimiyle ortaya tarihin derinliklerine de tanıklık etmiş, koca Menderes çıkıyor. Doğum yerini bu kadar ayrıntılı anlatmamızın nedeni; hemen dibindeki “salaş” sözcüğünü enine boyuna hak eden, Menderes’in kucağındaki bir mekan... Ege dağlarının pınar başlarını bilirim... Kimilerine yürüyerek çıkmışlığım vardır. Deremsi bir su akıntısına kendinizi kaptırıp doğduğu yere kadar çıktınız mı hiç? Oraya ulaşınca suyu siz yaratmış kadar sevinirsiniz. İçiniz kocaman bir göl olur. Eldere köyündeki pınar başında Pınarbaşı tesisleri var. Sahibi İstiklal Bey, garsonluğu da üstlendiği için tanışmanız zor olmuyor! Menderes pınarının kıyısında alabalık tesisleri de kurulmuş. Kalabalık bir alabalık tesisi... Önce canım sıkıldı, kokusu vardır, görüntüyü bozar diye. Kokusu yok. Görüntü bir ölçüde etkilenmiş ama, alabalığın tadına bakarken sazlıkların arasından kopup gelen tepeli, renkli kanatlı kuşları görünce her şey değişiyor. Kuşların gölgesi berrak suyun üstüne düştükçe suyun derinliklerine dalıyorsunuz. Dipten su kabarcıkları ve gökyüzündeki bulutların aslını aratmayan kıpırtılı görüntüleri geliyor. Gezi kitaplarını imzalarken zaman zaman şu tanımlamayı kullanırım: Hoştur söylemesi 80 ülke dolaştım En güzeli Anadolu... Gerçekten öyle. Anadolu kadar insanın önüne sürprizler çıkaran kaç coğrafya vardır? Yolculuğunuz Afyonkarahisar ile BurdurIsparta arasından geçmeyi gerektiriyorsa, Eldere köyü kıyısında pınar başında durakalın... Gezekalın... en taze ve birbirinden enfes sebzelerini, meyvelerini, birbirinden lezzetli yöresel otlarını bulabilirsiniz. Öyle sebze, ot ve meyveler vardır ki, sadece bu yörenin yaylalarında, dağlarında yetişir. Pazara, onlara meraklı olanlar için erken çıkmak gerekir. Yoksa bulamazsınız. Sadece bunlar mı? Yörenin zeytini, zeytinyağı, süt ve süt ürünleri de vardır pazarda. Kuzusundan yöresel bezlerine, çiçeğinden el sanatı örneklerine kadar. Gezmekle bitirtemezsiniz pazarı. Her salı bir kaç yabancı turist otobüsü de dayanır pazara. Acenteler de sayı pazarını tur programlarına almışlar. Bin bir çeşit şifa Kış ve ilkbahar ayları, Tire’deki ünlü otların zamanıdır. Köylülerin dağlardan, yaylalardan özenle topladığı otlar pazarda sunulur meraklılarına. Tire’de olsun, öteki yöre yerleşim merkezlerinde olsun, hatta İzmir’de olsun otlar hemen her sofranın baş konuğudur mevsiminde. Her biri bir derde de deva olan ve damak tadı da mükemmel. Bu sağlıklı otların hangisini saymalı? En iyisi, Tire’nin eski belediye başkanlarından da olan, otların meraklısı avukat Ali İhsan Soyhan’ın bu konudaki engin bilgisine başvurmalı. Ondan aldığımız bilgiye göre, yörenin özgün otlarından bazılarının cinsi ve pişme tarifleri, pazardaki fiyatları şöyle: “Radika, haşlanarak zeytinyağı ve limon sıkılarak servis yapılır. Kopurcuk, kırmızı lalelerin taze filizleri olup kavrularak yenir. Şıngıldak, hem haşlanarak hem de kavrularak yenir. Isırgan, hem salatası yapılır hem de kavrularak yenir. Yaprakları dağladığı için “dalgan” da de
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle