22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 ŞİLİ Çölü’nün vahalarındaki kısıtlı mekanlarda tarım terasları inşa etmişler, suni sulama yapmışlar, hatta verim almak için lama gübresi kullanarak tahıl ve patates üretmişler. Lama ve Alpaka etlerinden faydalanmışlar ayrıca bu hayvanların kürkünden de giysi olarak istifade etmişler. Müzenin mütevazı bölümlerinde Tawinaku kültürüne ait seramik kaplar, mutfak eşyaları ve giysiler bulunurken, İnka mumyaları, çeşitli takılar ve geçmişe dair bazı eserlerde sergileniyor. Müzenin hemen yanında çatısı kaktüs gölgesinden yapılmış bir de kilise var. İspanyollar kıtaya gelip yerlilere her türlü eziyeti çektirdiklerinde onlardan kaçıp bu vadiye yerleşen çok insan olmuş ama Pizzaro’nun adamları buralara kadar gelip yapacaklarını yine yapmışlar. Hemen bir kilise yaparak yerlilere silah zoruyla “Ya toprağa gireceksiniz, ya da kiliseye” diyerek başka seçme şansı bırakmamışlar. Bir kaç günlüğüne de olsa çölde kalıp bu havayı solumak isteyen insanlar için yerleşmenin özellikle burada kurulmasının nedeni ise çok azda olsa su. Bu suyun kaynağı ise yağışlar değil çölün doğu sınırının nispeten sona ermeye başladığı And Dağları’nın batısından köyün bulunduğu vadiye doğru ara sıra da olsa akan Rio San Pedro Nehri. Nehir dediysem de siz bunu normal nehir olarak algılamayın, hatta küçük bir dere olarak da düşünmeyin. Çünkü ortada sudan eser yok. İnsanlar nehir dedikleri vadinin tabanın metrelerce kazarak hayata tutunmaya çalışıyorlar. Hatta küçük bahçeler kurarak bitki bile yetiştirmişler. Küçük evlerin çev relerinde yeşilliklere rastlamak mümkün. Vadi kenarlarında bir miktar yabani otlara da rastlanıyor. O otları koparmaya çalışan bir kaç keçiye bile rastladım. Özellikle su ve diğer ihtiyaçlar uzak yerlerden getirildiği için zaten pahalı olan ülke fiyatları burada biraz daha artıyor. Bütün bunların dışında kasabanın çok önemli bir gelir kaynağı daha var. Turizm şirketleri ve onların düzenledikleri çöl safarileri. Buraya kadar gelenlerin kendilerini mutlaka katılmak zorunda olduğunu düşündükleri bu etkinlik esas gelir kaynağını oluşturuyor. Aralarında söz birliği ettikleri için istedikleri koşulları ister istemez kabul etmek zorunda kalıyorsunuz. Uzman rehberlerimiz ilk olarak, başka bir gezegenin yüzeyine benzeyen bir güzergahtan bizi doğal rüzgar tüneline götürdü. Ürdün’ün İndiana Jons filmleri sayesinde tüm dünyada tanınan çöl ortasındaki ünlü Petra’nın rüzgarla aşınmış dik yamaçlarını andıran bir derin vadiye girdik. Girmemizle birlikte kendimizi sert bir anaforun içinde bulduk. İkinci olarak tuzla kaplı dev duvarların bulunduğu başka bir vadiye gittik. Bu bölgede tuz görmek için sadece buraya gelmek gerekmiyor. Atacama Çölü’nün büyük bir bölümü tuz havzalarından oluşuyor. Bu durum bölgeyi dünyanın en büyük tuz havzası haline getiriyor. Başka bir mekana gittiğimizde gördüğüm şeyin başlangıçta benim için tipik bir çöl serabı vakası olduğunu düşündüm. Ancak yanımdakilerin de doğrulamasıyla çöl ortasında mucizevi bir şekilde tortulanmış kumların altından sıcak suyun fışkırdığını gördüm. Biraz daha yaklaştığımızda belirli aralıklarda başka suların da yüzeye fırladıklarını gördük. Bol kükürtlü termal sular böyle bir coğrafyada altından çok daha değerli. Çöldeki bütün ilginç mekanları gezdikten sonra sıra finale geliyor. Ay Vadisi’ne çıkıp güneşin batışını seyretmek. Çölün değişik yerlerini farklı zamanlarda dolaşan tüm gezginler ve onları taşıyan araçlar hep bir yerde toplandıktan sonra yüzlerce insan kumulların arasındaki ince patikada arka arkaya dizilerek Ay Vadisi’nin tepesine doğru ilerliyorduk. Bu sırada geriye dönüp baktığımda ayaklarımızın altından çıkan tozlar ince bir hat oluşturuyordu. Bu sıra dışı görüntüyü kaydetmek isteyen kişiler ara sıra sıradan çıkıp deklanşörlerini titretiyorlardı. Yükseklere çıktıkça bir yandan çölün görüş mesafesi genişlerken, öte yandan güneş de yavaş yavaş biz yabancıların karşısında utancından kızarıyordu. Uzun ama çok keyifli bir yürüyüşün ardından Ay Vadisi’nin tepesine çıktığımızda önümüzdeki görüntü gerçekten de yarım ay şeklindeydi. Tripotlara asılmış kameralar yumuşak zemine iyice yerleştirilmeye çalışılırken bir yandan da herkes kendine göre en iyi pozisyonu almaya çalışıyordu. Bunu gören güneş, beklentileri boşa çıkarmamak için kendini alabildiğine rolüne kaptırıyordu. İşte tam o andan itibaren tüm seyirciler kendilerini dünyanın geri kalan altı milyar insanından o an için de olsa daha şanslı sayıyordu. İnsan hayatında belleğine kazınan bazı anlar vardır ya işte bu an da benim için öyle anlardan biriydi. Çölün güneşle yaptığı ışıklı dans gösterisinin ardından tam aşağıya doğru inmeye hazırlanıyorduk ki birden gösterinin ikinci bölümünün başladığını fark ettik. Bu kez nezaket gösterip dünyanın öbür uçlarından vadisine kadar geldiğimiz ay, bizim için solo gösterisine başlamıştı. Bu durum güzel bir yemek sonrası boğazda bir kahve keyfi tadındaydı. mustafa.andic@eyuboglu.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle