Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 1 AĞUSTOS 2008 CUMA ‘Alternatif ordu kurmak...’ Ele geçirilen belgelerde Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu döneme ilişkin Yaşar Büyükanıt’a ait koruma planının olduğu belirtilirken İP’nin TSK içinde örgütlenmeye çalıştığı, örgütün NATO tesislerine saldırı planladığı öne sürüldü İddianamede, şüphelilerin beyanları ve ele geçirilen örgütsel dokümanların değerlendirilmesi sonucu örgütsel yapının geniş bir alana yayıldığı, bu alanda örgütün aldığı kararlar çerçevesinde birçok dernek ve paltformun oluşturulduğu, bu derneklerin örgütün tabanını genişletme ve istihbari yapılanmayı güçlendirme amacında olduklarının anlaşıldığı öne sürüldü. Dinleme ve teknik takipler sonucu örgütün hiyerarşik yapısına ve amaçlarına ilişkin birçok eylem ve faaliyetlerde bulunulduğu ifade edilerek, “Şüphelilerin, örgütün kararlarına istinaden kurulan Kuvayi Milliye 1919 Derneği’nin istihbarat toplama ve mevcut güvenlik kuvvetlerini tanımayıp alternatif bir ordu oluşturma amacıyla hareket edip, milli hassasiyetleri kullanmak suretiyle halkın iyi niyetini suiistimal ederek topladıkları paraları örgütün illegal faaliyetlerinde kullandıkları tespit edilmiştir” denildi. Aynı yerde bulunan “Derin Ergenekon” belgesi içeriğinde, örgütün gizliliğinin derecesi, yeraltı yapılanmaları ve tarihsel gelişimiyle “Alpler, alperenler” olarak adlandırılan kişilerin Türk ordusuna sızmaya çalıştıklarının anlatıldığı kaydedilerek, “Belgede, Atatürk’ün dahi kendi örgütlerinin ‘tarikatvari ve dini yapısının içersinde’ olduğu, ancak bunun zamanı gelmediğinden henüz açıklanmaması gerektiği şeklinde ibarelerin bulunduğu görülmüştür” denildi. Başbakanlık MİT Müsteşarlığı’na yazılan yazıya verilen cevapta “Belgenin MİT tarafından düzenlendiği ve bu nüshanın Genelkurmay’a sunulan nüshanın bir sureti olduğu”nun belirtildiği kaydedildi. botajın düzenlenmesinin, patlama ve patlama sonrası yangın musluklarının nasıl devre dışı bırakılacağına kadar ayrıntılı hazırlandığı anlatıldı. Derinlerdeki Değişiklik “Ilımlı bir İslam” lazımdı, onu getirdiler. Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu derken Türkiye kuşatıldı. Çok uzaklardaki, her zaman derin değişikliklerin en becerikli öznesi ABD, birdenbire komşumuz oluverdi. Aklı karışmış Ecevit’in nasıl bir dümenle alaşağı edildiğini hep birlikte seyretmedik mi? Aba sopa stratejisiyle “stratejik ortağımız” olan ABD, kimi zaman “çuval yöntemi”ni kullanmaz, kimi zaman da gazetecilerini, stratejistlerini, eski yeni politikacılarını üstümüze salmaz mı? Yetiştirip yetiştirip göndermez mi uzmanlarını? Her değişiklikte onun parmağı şöyle ya da böyle vardır. ??? Şimdi de değiştiriyorlar. Susurluk’ta işleri eline yüzüne bulaştırmış olan, 12 Eylül zamanlarının şaibeli ekibini değiştiriyorlar. Kuşkusuz her zamanki gibi gürültü patırtı içinde toz duman arasında derin devletle hiçbir ilgisi olmayan, olması da mümkün olmayan birbiriyle ilgili ilgisiz yüzlerce isim bir araya getiriliyor. Böyledir bu işler. Ama bu arada memleket tümüyle elden gidiyorsa ne yapacaksınız? Artık emperyalistin her dediğine “evet” diyen bir değişikliğe doğru ilerliyorsak, bir yandan Avrupa sizi bir yere sürüyor, öte yandan ABD bir yere çekiyorsa, memleketin her yerinde “şeriat daha iyidir” diyenlerin sayısı hızla artıyorsa, yoksulluk “koyver gitsin, ölümden öte köy mü var” dedirtiyorsa, gelir dağılımındaki eşitsizlik tarihimizin en yüksek oranlarına ulaşmışsa ne yapacaksınız. Tamam derinini de, sığını da değiştirsinler de... ??? Biz kaptırmış gidiyoruz. Seyrediyoruz âlemi. Oysa bize gerekli olan başka bir şeydir. Geçenlerde Metin Çulhaoğlu yazmıştı. Bize gereken, “bu ülkeyi bu pazarlamacılara bırakan namerttir tepkisi ve öfkesidir.” Kimi zaman korkudan, kimi zaman artık yalama olmuş liberal bozuntusu medya palyaçolarının ağır baskısıyla şaşkınlaştığımız için unuttuğumuz öfkeye gereksinimimiz var bizim. “Yeter artık” dedirtecek bir öfke eksik bizde... guray?cumhuriyet.com.tr NATO’YA SALDIRI PLANI Şüpheli Hayati Özcan’ın İzmir’de işyeri ve ikametinde elde edilen CD içerisinde İzmir Şirinyer’de bulunan NATO Müttefik Kuvvetleri’ne ait karargâhın içinde çalışan tüm görevlilere ait kimlik bilgileri, kimlik kartlarının renkli taranmış suretleri, çalışan tüm şahısların imzalarının dijital ortamda taranmış hali ve binaların ve tesislerin resimleri ve NATO üst düzey komutanlarından bazılanın aile fertlerinin fotoğraflarının bulunduğu kaydedildi. Başka bir belgeye göre NATO tesislerinin açık parkı önündeki “daire kiralanacak ve altı aylık kirası peşin ödenecek” şeklinde ibarenin bulunduğu kaydedildi. CD’de NATO tesislerine yapılması düşünülen muhtemel bir sa GİZLİ TANIKLAR Bazı kişilerin can güvenlikleri endişesiyle gizli tanık olarak ifade verdikleri ve bazılarının da tanık koruma programına alınma talebinde bulundukları kaydedildi. Gizli tanıkların kimliklerinin ayrı olarak mühürlü zarflar içerisinde mahsus yerinde saklanmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edildiği ifade edilerek, ilgili kurumların yazısına göre devlete ait gizli bilgi ve belgelerin, “gizlilik” dereceli olanlarının Adli Emanet Memurluğu’na teslim edildiği kaydedildi. Kişisel verilere ilişkin bilgi ve belgelerin ayrı bir dosyada toplandığı, tüm silah ve patlayıcı maddelerin incelemelerinin yaptırılarak ekspertiz raporlarının dosyaya eklendiği, saklanması tehlikeli patlayıcıların imha edildiği belirtildi. KARARGÂH EVLERİ “Hikmet Çiçek’e ulaşanlar” yazılı klasörün bulunduğu CD içerisinde Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu döneme ilişkin Yaşar Büyükanıt’a ait koruma planının tamamının bulunduğu belirtildi. “İşçi Partisi Karargâh Evlerinin” anlatıldığı belgede, partinin gizli şekilde TSK içinde örgütlendiği, irtibat kurulan askeri şahısların lojmanlarında patlayıcı maddelerin bulunduğu ve bu yapılanmada irtibatlı olan şahısların isimlerinden telefon numaralarına kadar yazıldığının görüldüğü kaydedildi. Belgeye ilişkin Şüphelilere yönelik suçlamalar İstanbul Haber Servisi Ergenekon iddianamesinde, aralarında emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Avukat Kemal Kerinçsiz’in de bulunduğu şüphelilere yönelik iddialar şöyle: Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün “kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” ve “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçlarından 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor. İddianamede, Küçük’ün “silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek”, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik”, “zorla hükümeti ıskata teşebbüs”, “kasten öldürmeye azmettirmek”, “korku ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde atmaya azmettirmek”, “mala zarar vermeye ve ruhsatsız patlayıcı bulundurmaya azmettirmek” suçlarına ilişkin toplam 515 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor. SÜRPRİZ TANIKLAR İddianamede tanıklar şöyle sıralandı: Ali Avni Balkaner, Ahmet Rıza Tekin, Abdülcabbar Kibaroğlu, Engin Bağbars, Hasan İzmirli, Vedat Ergin, Nuri Ergin, Mehmet Seven, Çetin Göç, Sedat Tatar, Doğan Ceylan, Nuri Seçkin Albayram, Gizli Tanık A, Gizli Tanık B, İsa Öztürk, Faik Büyükteoman, Tevfik Remzi Arasan, Rüstem Kürşat Rüstemoğlu, Erdal Can, Nevzat Bozdoğan, Fatma Müge Tekin, Metin Sadi, Dursun Koç, Cem Akar, Gizli Tanık C, Hanefi Avcı ve Pınar Güner. Alay Komutanlığı sırasında Sami Hoştan’ın alay komutanlığında işadamlarıyla mangal partisi yaptığı anlatımlarına da yer verildi. ¨Hanefi Avcı Nuri Ergin mi görevi olmamasına karşın gerektiğinde kullanmak üzere istihbarat topladığı kaydedildi. Küçük’ün Ergenekon’daki köprü görevini Tekin ile yürüttüğü belirtilen iddiannamede Sedat Peker, Drej Ali lakaplı Ali Yasak, Osman Yıldırım, Susurluk hükümlüleri Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Ziya Bandırmalıoğlu ve Yaşar Öz ile ilişkilerinin olduğu anlatıldı. İddianamede, gizli tanık Dilovası’nın, Küçük’ün Kocaeli SUSURLUK Küçük, Susurluk davasına ilişkin sorular üzerine, kazada ölen polis şefi Hüseyin Kocadağ ve Sedat Bucak’ı yakından tanıdığını, olay döneminde Giresun Bölge Komutanı olduğu nu anlattı. Susurluk kazasını Sami Hoştan’dan öğrendiğini, bunun üzerine Balıkesir İl Jandarma Komutanı Albay İsa Güneş’e ulaşamadığını, bunun üzerine Balıkesir Emniyet Müdürü Nihat Camadan’ı aradığında ise olay yerinde olduğunu öğrendiğini söyledi. Olayda, üzerinden Mehmet Özbay kimliği çıkan kişinin Abdullah Çatlı olabileceğini, dikkatli olmasını söylediğini ifade etti. Çatlı’nın çantasını almak için Hoştan’ı gönderdiği iddiasını ise reddetti. Veli Küçük, Tuncay Güney’in ifadelerindeki Cumhuriyet gazetesinin ErgenekonLobi faaliyetleri amacıyla satın alınmaya çalışılmasıyla ilgili iddialar sorulduğunda Ulusal İşadamları Derneği’nin Cumhuriyet’i satın almak için girişimi olduğunu, bu amaçla Gürbüz Çapan, Ferit İlsever, Ümit Ülgen, USİAD Başkanı Kemal Özden ile yemek yediklerini ancak sonuç alınamadığını anlattı. MUMCU’YA SUİKAST Küçük’te ele geçirilen 2 Şubat 1993 tarihli Sönmez Köksal imzalı çok gizli ibareli resmi belgede “CIA denetiminde İsrail kabine görevlisi Haim Bar Levz kontrolündeki 6 kişilik özel timin, Türkiye’ye dine dayalı bir yönetimin gelmesini önlemek amacıyla Uğur Mumcu ve gazeteci Mehmet Ali Birand’ı öldürmek amacıyla Hayre Deniz Üssü’nden botla giriş yaptıkları” uyarısı yapılıyor. Doğu Perinçek’in “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek”, “silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek”, “zorla hükümeti ıskata teşebbüs”, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik”, “Açıklanması yasak belgeleri temin etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor. Muzaffer Tekin için getirilen suçlamalar arasında “silahlı terör örgütü yöneticisi olmak”, “zorla hükümeti ıskata teşebbüs”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik”, “tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmak”, “kasten öldürmeye azmettirmek” yer alıyor. ugünlerde hukuktan çok söz ediliyor. Kapatma davaları, iddianameler, açılmış kapatılmış soruşturmalar, dokunulmazlıklar nedeniyle mahkeme kapısına gelemeyen, takipsiz kalmış, askıya alınmış, yarıda kalmış kovuşturmalar, uzun çok uzun bir iddianamenin içinde geçen yüzlerce isim, o isimlere yöneltilen eski yeni suçlamalar... Ve sonra ana karnındaki doğamamış çocuk dahil 18 kişiyi hayattan koparan alçak bir bomba. Hayatın ortasına düşmüş bu bomba hangi gücün “hukuku” olabilir ki? ??? Bir de bugünlerde derin devletten çok söz ediliyor. Yıllardır söz edilir derin devletten. Derin devlete hiçbir şey olmaz. O el değiştirir. Eskisi gider yenisi gelir. Gitmek istemezse birileri gelir götürür. Bu götürme işleminin nasıl gerçekleştiğini eski günlerden biliriz biz. Bazen tatlılıkla, bazen tatlı sert, bazen de silahlı külahlı olur bu iş. Bu işler olurken genellikle derinlerle hiç ilgisi olmayanların canı yanar. Toz duman içinde gürültü patırtı içinde kendinizi içerde, dışarda, kolunu bacağını yitirmiş insanların arasında, 1 Mayıs meydanında, Sıvas’ta, buldozerlerin yıktığı tutukevinin ortasında bulabilirsiniz. O arada el değiştirmiştir derin devlet. ??? Türkiye’de derin devletin el değiştirdiğini ben çok gördüm. İlk tanık olduğum el değiştirme 1971’in Mart’ında oldu. Ceremesini ilk o zaman çekti halkımız. En köklüsü ise 24 Ocak 1980’dir. Çaresizlik içinde kalmış, 70 sent bulamayan başbakana, “artık değiştir” dediler. O da değiştirdi. Turgut Özal’ı buldu. Sonra 12 Eylül’ü yaptılar. 12 Eylül, 24 Ocak’taki değişikliği korumak için gerekli derin bir değişiklikti. Uzun sürdü. Emperyalizmle, 24 Ocak ekonomisiyle, sistemle, rejimle kavga eden, derin devletle hep kapışmış solu, bu arada kullandıkları, ama artık gereksiz hale gelmiş kendi adamlarını da tutup içeri attılar. Türkiyenin düzeni yenilendi. Ortalık sessizleşti. ??? Sonra onu da değiştirdiler. B Dava yıllarca sürecek Haber Merkezi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon soruşturmasının iddianamesini kabul etti. Hukukçular, ilk duruşma tarihi 20 Ekim 2008 olarak açıklanan dava için ortalama bin duruşma yapılacağı ve davanın en iyimser tahminle 20 yılda sonuçlanabileceği değerlendirmesini yaptı. Yaklaşık 2 bin 500 sayfalık iddianame ile 86 sanığın yargılandığı Ergenekon davasının seyri göre şöyle gelişecek: Önce sanıkların tek tek kimlik tespitleri yapılacak, ardından iddianame bütünüyle okunacak. Ardından delillerin okunmasına, davaya müdahil olarak katılanlar, savcılık, sanıklar ve avukatlarının okunan her bir delile ilişkin ayrı ayrı görüş bildirmeleri, yine bu kişilerin sunmak istedikleri yeni delillerin toplanması, okunması ve tartışılması yapılacak. Aynı zamanda tanıkların dinlenilmesi işlemi yapılacak. Bütün deliller toplanıp, okunup tartışıldıktan sonra, önce savcılık makamının ve davaya müdahil olarak katılacakların esas hakkındaki görüşü sunulacak, bundan sonra da sıra sanıklara ve avukatlarına gelecek. Sanıklar ve avukatları ayrı ayrı savunmalarını hazırlayacak ve mahkemeye sunacak. Bu arada, haklarında henüz dava açılmamış ve fakat aynı soruşturma nedeniyle çoğu tutuklu bulunanlar hakkında yeni bir iddianame davaya dahil edilecek. İlk aşamada 86 sanık için 2 bin 455 sayfa iddianame bütünüyle okunacak. 441 klasörden oluşan ekli delillerin de birleşmesiyle davada yaklaşık 300 bin sayfa yazılı belge okunup tartışılacak, bu işlemin ardından davayla ilgili olmayanlar ayıklanacak. Davada taraf olanların kendilerinin sunacakları yeni tanıklar dinlenecek, yeni belgeler toplanacak, tartışılacak. Bu işlemler bittikten sonra da mahkemece bir karar verilecek. AV TÜFEĞİ İDDİANAMEDE ‘VELİ KÜÇÜK KÖPRÜ’ İddianamede emekli Tuğgenerel Veli Küçük’ün, örgütün gizli üst düzey yapılanması ile gizli sivil yapılanması olan Lobi bölümü arasında köprü elemanı olarak görev yaptığı savunuldu. İddianamede Küçük, Danıştay saldırısı ve gazetemize atılan bombalardan sorumlu tutuldu. İddianamede Küçük’ün, Yeşil kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım, mafya yapılanmaları, DHKPC, PKK gibi terör örgütleriyle bağlantıları olduğu, res Selçuk’un 5 asır hapsi istendi İstanbul Haber Servisi Ergenekon iddianamesinde 55 numaralı şüpheli olarak yer alan Gazetemiz İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’un “silahlı terör örgütü kurma, yönetme”, “zorla hükümeti ıskata teşebbüs”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik” gerekçeleriyle 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, 217 yıldan 500 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. İddianamede Selçuk, evinde bulunan ve kendisine yaklaşık 30 yıl önce armağan edilen av tüfeği nedeniyle örgütün “silahlı kanadına üye olmak” ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ile Danıştay saldırısına ilişkin olarak da yargılanacak. Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Selçuk’a iddianamede 79 sayfa ayrıldı. İddianamede İlhan Selçuk’un Ergenekon terör örgütü üst düzey yöneticisi olduğu, yaptığı telefon görüşmeleri, yazdığı yazılar, yaptığı gizli ve açık yemekli toplantılarda dile getirdiği sözleri ve yönlendirmeleri ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs, halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı isyana tahrik ettiği gerekçesi ile hakkında kamu davasının açılmasını ve yargılanmasını gerektirecek derecede yeterli şüphe teşkil eden delillerin elde edildiği savunuldu. ‘Yönetici konumunda’ Selçuk’un üzerine atılı eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nin 314/1, 312/1, 313/1 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddeleri gereğince cezalandırılması istenen iddianamede, Selçuk’un Ergenekon’un yöneticisi konumunda olduğu öne sürüldü. Selçuk’un Cumhuriyet gazetesine 3 kez bomba atılması, Danıştay saldırısı, Ergenekon terör örgütünün faaliyetleri çerçevesindeki şüphelilere gizli belge temin etmesinin de aralarında bulunduğu 15 ayrı suçtan cezalandırılması istendi. ‘Gizemli not’ İddianamede, Selçuk’un el yazısı ile aldığı notta “Oral Çelik’le birlikte... 500 bin dolar verirsen bu işi yaparız...” ifadelerinin bulunduğu, kendisine sorulduğunda da Abdi İpekçi’nin faili olarak bildiği Çelik ile ilgisinin olamayacağını söylediği aktarılarak şunlar anlatıldı: “Selçuk bunların almış olduğu eski notlar olduğunu, şu an hatırlayamadığını, Gölcük’teki buluşma konusu ile bilgisinin olmadığını, notlarda geçen 500 bin dolar konusunu hatırlamadığını beyan etmiştir.” öyle insan öyküleri olur mu?İlhan ve Filiz ilk bebeklerini bekliyordu. Filiz, doğacak bebeğine alışveriş yapmak için sokağa çıkmıştı. Şimdi İlhan, eşine ve bebeğine yanıyor. Sorunlu bir hamilelik geçiriyordu Filiz. Düşük yapma riski vardı. Doğuma iki hafta kala doktoru, kendini çok yormadan dışarı çıkabileceğini söyleyince sevinmişti. Eli hep karnının üzerindeydi, bebeğini korumak istercesine. Havadan, sudan, sesten, en küçük bir sarsıntıdan bile sakındığı bebeğinin vahşi bir bombayla yok edileceğini nereden bilsin ki? Nereden bilsin ki, ortalıkta doğmamış bebeğin bile canını almaya azmetmiş ölüm makineleri var? Perihan Hanım, torunlarıyla dondurma almaya çıktı. Ne de güzel bir şeydi, büyükannenin ellerinden tutup dondurma almaya gitmek. Beş yaşındaki Taha ve üç yaşındaki Aleyna öldüler. Aleyna’nın bugün B GENİŞ AÇI HİKMET BİLA 18’inci Kurban İlk kez, ilk patlamada yaralanan insanlara yardım ederken bir araya geldiler, Alim, Halit ve Yunus. Birbirlerini tanımıyorlardı. Belki o sırada birbirlerini görmediler bile. İkinci patlamada onlar da öldüler. ? Yürüyüş yapmak, Dondurma almak, Kuş yemi almak, Hediye almak, Alışveriş yapmak, İnsan olmanın, yaşamanın halleri... Ama kimileri insanların bu haklarını ellerinden almayı kendilerine hak görüyor. Bu nasıl bir zihniyet, bu nasıl bir duygudur ki, o doğum günüydü. Ve doğum günü hediyesi olarak ona bir gelinlik alınmıştı. Aile o gelinliği şimdi ne yapacak ki? Birinci patlamadan sonra balkona çıkan 12 yaşındaki Şeyma, ikinci bombanın kurbanı oldu. Birlikte gezmeye çıkan iki arkadaş 14 yaşındaki Furkan ve 13 yaşındaki Murat ölüme de birlikte gittiler. Bunlar çocuk. Ayakkabı boyacısı Servet, OKS’yi kazanan oğlunu okula yazdıracaktı. Futbol antrenörü Hayrettin, üç yaşındaki kızına hediye almak için o gün kulüpten erken ayrıldı. vahşi bombaları hazırlarken, patlatılacakları yere yerleştirirken.. ve patlatırken insanın kılı kıpırdamaz. Üç yaşında, beş yaşında, 12 yaşında çocukların parçalanacakları düşüncesi aklına bile gelmez. Ya da gelir, ama zevk alır? Hangi dava, hangi neden böyle katliamı haklı çıkarır. Bütün suçları insan olmak. Masum insan olmak ve bütün masum insanlar gibi gezmeye çıkmak, alışveriş yapmak, hediye almak, dondurma almaktı. Terör, masum insan kalabalıklarının ortasına bu kadar yıkıcı bombalar atacak noktaya geldiyse, durum vahim demektir. Çok vahim. Bombalara 17 kurban. Annesinin karnındaki bebekle 18 kurban. 18’inci kurban milyonlarca insanı ağlattı. 18’inci kurban Türkiye’de bir dönemin simgesi olacak. hikmet.bila?ntv.com.tr