28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 AĞUSTOS 2008 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN Turhan Selçuk C 3 AÇI MÜMTAZ SOYSAL POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Fethi’nin Fethedilmezliği ederler. Zonguldak, Cide, Trabzon benzeri orta ve küçük ölçekli Karadeniz kentlerinden birinin, bu kez Giresun’un çıkardığı kaya adamlardan bir daha öldü deseler de inanmayın, Fethi Naci kolay kolay gitmez. Güleryüzlü inatçılardandır Fethi. Niçin öyle olur o kıyıların insanları? Fındık ve çay bahçelerinin ya da yeraltı ocaklarının alınteriyle sert fırtınaların dalga köpükleri midir o karakterleri yoğuran? Yoksa dağ silsileleriyle kıyı arasına sıkışmış yoğun nüfusun bir türlü dengelenmeyen sosyal yapısı mı? O ortamda büyümüş bir İsmail Naci bir de İstanbul’a gelip iktisat okuyunca Marksist Fethi Naci olmadan kalabilir miydi? O hiç fethedilmemiş kalenin üzerine küreklerle toprak mı atıldı? Hiçbir şey, Fethi Naci’yi fethedip isyan bayrağını indirtemedi. Ne genç yaştaki suçlanmalarla tutukluluklar, ne de bitmez tükenmez davalar... Hep ayakta kalan bir yaşam sevinci, hep dik tutulan bir baş ve açık alın. Edebiyat dünyasının dalgalanmaları, nesnel eleştirilerin ister istemez yarattığı kırgınlar da Fethi Naci’yi sevilmez kılmayı beceremedi. Öylesine berrak görüp öylesine doğru yazıyordu ki, kızanlar da onu övmeden duramazdı. Bu ülkenin kahredici siyasal kasırgaları ortasında bile üst üste yığılan sorunlar altında fethedilmeden, yenilmeden kaldı Fethi Naci. Tam tersine, sorunlar onun kafasında mutlaka sorulması, doğru yanıtlanıp sağlam çözümlere bağlanması gereken “sorular”a dönüşmüştü. Böyle olduğu içindir ki, Türk yayın dünyasının en kalıcı, en yararlı ve en etkili bilimsel yayın dizisini halkçılığın kitaplıklarına sokan da o oldu. “Yüz Soruda…”lar onun sarsılmaz azminin ve dürüst yayıncılığının anıtı olarak kalacak. Hastalığının son aşamasını birlikte yaşayanlar, “Artık tanınmaz, başka bir kişi olmuştu âdeta” diyorlarsa da inanmak kolay değil. Başka bir insan olup da inandıklarının tersine inanmaya, yaptıklarının aksini yapmaya mı başlamıştı yani? Söyleyin bakalım, döndü mü, liboşlaştı mı, satılıp hainleşti mi? Galiba bir Fransız yazarıydı “Tek kişi eksilir, her yer ıssızlaşmıştır” diyen. Gitseydi, Fethi Naci gidince de öyle olacaktı herhalde. Ama, o kadar çok iz bırakıyor ki arkasında, ıssızlaşmak şöyle dursun, yeryüzü daha da zenginleşmiştir geride bıraktıklarıyla. Yazdıklarını ve yaşadıklarını bir yana koyun, bir ara Cumhuriyet Kitap’ta yayımlanan edebî hikâyeleri seçmekte zevk inceliğini göstermiş bir insanın bıraktığı o nitelikli seçki bile yıllar yılı yaşatacaktır onun unutulmazlığını. Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından yazılarına bir süre ara verecektir. Aman Dikkatli Olun!.. rgenekon iddianamesindeki garipliklerden kimilerini CHP milletvekili Atilla Kart, Milliyet’ten Melih Aşık’a anlatmış... İddianamenin en temel ayrıntılarından birisi Danıştay saldırısı... Ergenekon örgütü Cumhuriyet’e ve Danıştay’a yapılan saldırıyı düzenlemiş... Daha açıkçası azmettirmiş... Atilla Kart diyor ki: “Eğer gerçekten böyleyse Alparslan Arslan neden Ergenekon davasının dışında? Arslan’ın Ergenekon davası sanığı olması gerekmez mi?” Hukukçu değilim!.. Ben de aynı soruyu sordum daha önce... Melih Aşık soruyor milletvekili Kart’a: “Bunun nedeni Alparslan Arslan’ın bu suçtan ötürü zaten mahkum olması mıdır?” CHP’li Kart: “Hayır olmaz. Çünkü o dava şu anda Yargıtay aşamasında olduğu için henüz hukuken sonuçlanmamıştır. Ergenekon örgütü hiyerarşisi içinde yer almaktan dolayı hakkında dava açılmalıydı!..” İddianamedeki tuhaflıklara gelince... CHP’li Atilla Kart, iddianamenin Tuncay Güney’in 2001 yılında dolandırıcılık suçundan göz altına alındıktan sonra polise verdiği ifadelere ve evinde ele geçirilen belgelere dayandırıldığını öne sürüyor... Evet aynen öyle... Tuncay Güney’in ifadeleri ve ele geçirilen belgelerin kanıt olarak iddianamede yer alması şu soruyu bir kez daha sormamızı gerektiriyor: “Tuncay Güney’in anlattıkları doğruysa, niye davanın sanıkları arasında değil? Çünkü Güney’in bırakın sanık olmayı, neden tanık olarak da adı geçmiyor?” ??? Tuncay Güney’in, CHP’li Kart’ın söylediği gibi suça bulaştığı kabul ediliyor; sonuçta ise ne sanık ne de tanık olarak gösteriliyor... Melih Aşık soruyor: “Bu iddianameden ciddi bir sonuç çıkar mı?” CHP’li Kart: “Hayır. Sadece pek çok insan mağdur olduğuyla kalır; bir iki gerçek suçlu da bu karambolden istifadeyle paçayı sıyırır. Ama bu soruşturmanın amacı suçluları ortaya çıkarmak değil ki. Bu vesileyle toplumu baskı altına alıp sindirmektir. O amaç da büyük ölçüde gerçekleşmiştir.” Gerçekten de aylardır bir “korku tüneli”nden geçiyor toplum... Bırakın sıradan insanları, Atatürkçü, yurtsever, solcu, demokrat yurttaşlar, yazarlar, gazeteciler, bilim insanları, aydınlar birbirleriyle telefonda konuşurlarken çekiniyorlar... Bu ülkede Atatürkçü, yurtsever olmak suç sanki!.. Dinci, tarikatçı, İkinci Cumhuriyetçi olmak ise “demokrat”lık!.. Türkiye böyle bir noktaya geldi... Kamusal alanda “İslama yer açmayı” görev edinen, kadınlara karşı uyguladığı sinsi ayrımcılığı demokrasi ve özgürlük gibi kavramlarla örtmeye çalışan bir düşünceyi eleştirmek sizi bir anda “terör” ya da “çete” örgütü üyesi yapabilir... Onun için suya tirit yazılar yazın ya da “tarikat şeyhleri”yle, din bezirgânlarıyla ve baronlarıyla iyi geçinin... Türkiye’nin giderek dincileştirildiğini, laik eğitim sisteminin bir kıyıya itildiğini görmeyin!.. Örtülü alkol yasaklarına ses çıkartmayın!.. Çokuluslu “altın avcıları”nın Kaz Dağları’ndan Kaçkarlar’a değin “arama ruhsatı” almalarına göz yumun!.. Zorunlu din derslerinin “seçmeli ders” olmasını savunmayın!.. Alevilerin dışlanmalarını “yaşasın özgürlükler” diye savunun!.. “Sıkmabaş”ı sorun yapmayın!.. Haremselamlık uygulamalara “İşte demokrasi budur” diye yazılar yazın!.. İşte o zaman özgürsünüz; gazetelerde köşe kapıp, televizyonlarda yorumcu başı olur, demokrasinin tadını çıkarırsınız!.. ??? Geçmişi “karanlık” ve geçmişi “aydınlık” insanlar “Ergenekon Albümü”nün içindeler... Olacak iş mi bu! O zaman şöyle derim ben: “Gericiliğe de, darbeye de, çetelere de ve AKP’ye de karşı durmak suç mudur: AKP iktidarına karşı, antiemperyalist, özgürlükçü, eşitlikçi, emekçiden yana bir muhalefetin örgütlenmesi için yola çıkmak gerekmez mi?” A DAMLAR vardır, kaya gibidirler; hep kaya gibi kalır, yeryüzünü süslemeye devam E DOKUNAYIM DERSEN, AİHM’YE BAŞVURURUM... AKP, Halaçoğlu’ndan boşalan yere Prof. Dr. Ali Birinci’yi atamaya hazırlanıyor TTK’nin başına tartışmalı isim Fırat KOZOK ANKARA Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nu, Gazi Üniversitesi’ndeki asli görevine iade edilmek üzere görevinden alan AKP hükümeti, Türk Tarih Kurumu’nun başına tartışmalı bir ismi getirme hazırlanıyor. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’ndan boşalan Türk Tarih Kurumu Başkanlığı’na getirilmesi beklenen Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Birinci ile ilgili ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Birinci’nin, AKP İzmir Gençlik Kolları panelinde yaptığı konuşmada, “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder”, “Neden her yerde bu adamın (Atatürk) fotoğrafları var diye soracaklar” diyen ve büyük tepki çeken Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Atilla Yayla’ya destek çıktığı öğrenildi. Birinci’nin, Yayla’ya destek için imza toplayan 208 akademisyenden biri olduğu ortaya çıktı. Öte yandan Birinci’nin “Başörtüsüne özgürlük” kampanyasına da imza koyduğu öğrenildi. Birinci, üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılması için başlatılan kampanyaya katılan öğretim üyelerindendi. Kampanyanın duyurusunda “Her demokratik ülkede olduğu gibi üniversitelerimizde kılıkkıyafet serbestliğinin; din, inanç, düşünce, ırk, grup ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bütün öğrencilere tanınması gereğine inanıyoruz” denilmişti. Birinci’nin bir diğer özelliği ise Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Türkiye Yazarlar Birliği’nin yönetim kurulu üyeleri arasında yer alması. Birinci, bir süre önce Türkiye gazetesi yazarı tarihçi Yılmaz Öztuna’ya “Müverrihi Maderzadın Fülannamesi” adlı kitabından intihal yaptığı gerekçesiyle dava açmıştı. Birinci’nin TTK Başkanlığı’na atanmasına ilişkin kararnamenin Köşk’e gönderildiği öğrenildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Birinci ile yakın ilişkisinin olduğu, atamada sorun yaşanmayacağı belirtiliyor. Devlet Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Halaçoğlu’nun görev süresi, 6 aylık son uzatmanın bittiği haziran ayı sonu itibarıyla tamamlanmıştır. Dolayısıyla söz konusu olan ‘görevden alma’ işlemi değildir” denildi. Açıklamada, Halaçoğlu’nun 15 yıldan bu yana görev süresinin her yıl uzatılması suretiyle TTK Başkanlığı’nda değerli çalışmalarda bulunduğu vurgulandı. Özel telefonlar da dinlenmiş... Ayşe SAYIN ANKARA Telekomünikasyon İletişim Başkanı (TİB) Fethi Şimşek, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu içinde oluşturulan Telekulak Alt Komisyonu’na çarpıcı açıklamalarda bulundu. Şimşek, Meclis tutanaklarına yansıyan açıklamalarında, telefonları dinlenen şüphelilerin “özel yaşamlarının” da dinlenebildiği itirafında bulundu. Şimşek, şu açıklamayı yaptı: “KonuşmaFethi Şimşek larda o dinlemeyi yapan görevli, kâğıda geçirirken konuşmayı, takdir edersiniz ki cumhuriyet savcımızın kontrolünde yapar bu işi. Yani elbette ki bizim dinleme yaptığımız arayüzde ‘ilgisiz, suç oluşturmayan özel konuşmaları sil’ diye buton var. Yani silinmemiş olabilir. Cumhuriyet savcısı silinmesini emredebilir, belki de orada bir konuşmanın içeriğinde bir şeyler görmüş olabilir. Özel konuşmalar konusunda cumhuriyet savcısının takdir hakkı var. Mesela ‘tanıksa sil’ diye dinleme arayüzünde buton var. Yani tanıkla ilgili olarak kesinlikle ‘tape’ye bile düşmemesi lazım. Özel konuşmalar konusunda cumhuriyet savcısının tabii ki takdir hakkı var.” Mörfelden Walldorf’ta ‘Kültür Yazı’ mumtazsoysal@gmail.com Mehmet Ünal’dan göç tanıklıkları FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) – Göç sürecini fotoğraflarıyla belgeleyen ve bu alanda sayısız sergiye katkıda bulunan ünlü fotoğraf sanatçımız Mehmet Ünal, 823 Ağustos 2008 tarihleri arasında yapıtlarıyla MörfeldenWallorf Belediyesi salonlarında yer alacak. Flughafenstr. 37 adresinde sergilenecek siyahbeyaz fotoğraflar, bir göç tanıklığı sunuyor. Mehmet Ünal’in sergisi, MörfeldenWalldorf Belediyesi Kültür Dairesi tarafından değişik etkinliklere yer verilen “Kültür Yazı” çerçevesinde düzenlendi. Frankfurt yakınlarındaki bir yerleşim birimi olan MörfeldenWallorf, bu yılkı “kültür yazı” etkinliklerini, konuk işçilerin bölgeye gelişinin 40’ıncı yılına ayırdı. Bu konu çerçevesinde ağustos, eylül ve ekim aylarına dağılmış olarak çeşitli etkinlikler gerçekleştirilecek. 60’lı yıllarda bu bölgede çalışan ve yaşayan ünlü öykücümüz Bekir Yıldız ile ilgili bir okuma akşamı 16 Ağustos’ta, Avrupa’daki Türkçenin geleceğiyle ilgili bir tartışma paneli 23 Ağustos’ta, Hasan Yükselir’in piyano eşliğinde söyleyeceği türkülerle katılacağı dinleti de 27 Eylül’de yapılacak. Gazetemiz çizeri ve Türk karikatürünün dünyaca ünlü ismi Turhan Selçuk’un Almanya’nın çeşitli bölgelerinde uzun süredir izleyici karşısına çıkan karikatürleri de 530 Ekim tarihlerinde MörfeldenWalldrof’ta sergilenecek. renkli ilan SATILIK VİLLA İzmir Urla İskelesi’nde sahibinden satılık kat kaloriferli, tripleks villa. Telefonu, mobilyalarıyla birlikte. Üç oda, çatı katı oda, büyük salon ve bahçe. 65 bin Euro Tel: 0090 232 4411220 İSMAİL ÇETİNKAYA hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle