06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 1AĞUSTOS 2008 CUMA Birlik, Karaciç’i yakalayarak üyelik için önemli bir adım atan Sırbistan’dan yeni tutuklamalar bekliyor AB Belgrad’dan Mladiç’i de istedi Dış Haberler Servisi Savaş suçu işlemek ve soykırım yapmakla itham edilen Bosnalı Sırpların eski lideri Rodovan Karaciç’in Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da yakalanarak 13 yıldır kaçtığı yargıya teslim edilmesinin ardından dikkatler kendisi gibi yıllardır ele geçirilemeyen Bosnalı Sırpların eski askeri komutanı Ratko Mladiç’e çevrildi. Karadziç’in yakalanmasına yönelik memnuniyetini yüksek sesle dile getiren Avrupa Birliği (AB) ve ABD’den Belgrad yönetimine “Mladiç’i de bulup, yargıya teslim edin” mesajı geldi. 65 yaşındaki Mladiç, Avrupa’nın göbeğinde yaklaşık 200 bin kişinin öldüğü 199295 yılları arasında yaşanan Bosna Savaşı’ndaki katliamların beyni olarak görülen Karaciç’in en yakın işbirlikçisi olarak tanınıyor. BM bünyesinde Lahey’de kurulan eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Mladiç’e yönelik suçlamaları arasında soykırım yapmak, insanlığa karşı suç işlemek ve Temmuz 1995’te Serebreniça’da çoğu yetişkin ve çocuk Müslüman erkekler olmak üzere yaklaşık 8 bin kişinin katledilmesi de bulunuyor. Ayrıca 3.5 ay süren Saraybosna’ya yönelik kuşatmada yaklaşık 12 bin kişinin katledilmesinden de sorumlu tutuluyor. Karaciç ve Ergenekon kaç tane silah olacaktı?” İlhan Ağabey’e hediye edilen 30 yıllık av tüfeği ile otuzkırk bomba olacaktı (içi boşaltılmış el bombalarını saymıyoruz). Unuttum, bir de Sinan Aygün’e tezgahlanan Glock marka silah kayıtlara geçecekti. O iş de olmadı ya (!). İşgüzar bir su tamircisi Glock marka silahı ortaya çıkartıp bütün planları bozdu. Aslında ele geçirilen silahların arasına ne güzel de yakışırdı “Glock”. Peki, mafyanın silahlarını da hesaba katarsak, ele geçirilen tüm bu silahlarla devlet yıkılabilir mi? Bence yıkılamaz. Bu silahların bin katı fazla adam ve silaha sahip PKK bile yıllardır bu işi başaramadığına göre, Ergenekoncular nasıl başaracaklar? Ama iddianameyi hazırlayanların vardır bir bildikleri (!). Çetenin finansörü denen adam, yokluk ve bakımsızlıktan öldü gitti. Basın konusundaki destekçisinin elinde doğru düzgün bir gazete bile yok. İlhan Ağabey ile Balbay’ın (Cumhuriyet ekibi) elinde eski bir adet av tüfeği var. Generallerin ruhsatlı silahları, Sinan Aygün’ün banyosunda ortaya çıkan Glock marka silah ile devleti yıkacaklardı, olmadı başaramadılar (!). Şimdi savcının yapacağı şey, iddialarını güçlendirmek için kesinlikle Karaciç’i de listeye katmaktır. Üstelik Sırp milliyetçilerin ellerindeki silahlar da listeye girecek. Eh, o zaman birilerinin (!) keyfine keyif katılmış olacak. İddianamedeki suçlamalar güçlü hale gelip, önüne geleni hapse tıkmak için çaba harcayanların rüyaları gerçek olacak. Bu arada Karaciç’in katliam emirlerini yerine getiren Radko Mladiç adlı caniyi gözden kaçırmayalım. Bugüne kadar hâlâ yakalanamadı. Eğer o da komutanı Karaciç gibi Türkiye’nin altını oymaya çalışıyorsa, yandık gitti. Bana göre savcı çok acil olarak TürkOrtodoks patrikhanesi sözcüsü Sevgi Erenol’u serbest bırakmalı. Bu Sırpları bilirim, eğer karşılarına “Ortodoks” biri çıkarsa büyük sevgi ve saygı gösterirler. Erenol’un Sırbistan ve Avrupa’da yapacağı çalışmalar ile Radko Miladiç adlı cani kesinlikle ortaya çıkacaktır. Bu durumda devletimiz de yıkılmaktan kurtulacaktır. Bu yazıyı okuduktan sonra “saçmalamış” demeyin. İddianameyi beş gün boyunca okudum ve bu hale geldim. İsterseniz siz de dikkatlice okuyun. Bakın ne hale geleceksiniz (!). murilem?otenet.tr MLADIÇ’İN ORDU BAĞLANTISI AB kulübüne katılmak yolunda ısrarlı olan Sırbistan’daki aşırı milliyetçi unsurlarla arasına mesafe koyan Batı yanlısı yeni yönetim, savaş suçlusu Karaciç’i yakalayarak birliğe üyeliğinin önündeki taşlardan birini “temizlemiş” oldu. AB’den “yeni tutuklamalar bekliyoruz” yönünde açıklamalar gelirken Sırbistan’daki savaş suçları mahkemesi savcısının, istihbarat örgütlerinin aslında Mladiç’in izini sürerken Karaciç’i yakaladıklarını söylemesi, Bosnalı Sırp güçlerinin eski komutanına yönelik çemberin daraltılmaya çalışıldığı yorumlarını da beraberinde getirdi. Ancak, Mladiç’in Sırbistan ordusu içinde bağlantıları olduğuna vurgu yapılarak yakalanmasının Karaciç kadar kolay olmayabileceğine dikkat çekiliyor. Eski Sırp hükümeti, aşırı millliyetçilerin desteklediği Mladiç’e geçmişte kaçak durumda olmasına karşın 10 yıl boyunca emekli maaşı ödemişti. Karaciç’in Belgrad’da yakalanması başta BM olmak üzere AB ve ABD tarafından sevinçle karşılandı. Avrupalı liderler, AB yolunda ilerlemek isteyen Belgrad yönetimine, Mladiç’in de yakalanması için çabalarını yoğunlaştırması çağrısında bulundu. Sırp hükümeti ise, Mladiç’in de en kısa zamanda yakalanması için gerekli her şeyin yapılacağı sözünü verdi. ABD’nin BM temsilcisi Zalmay Halilzad, Karaciç’in ardından Mladiç’in de yakalanmasını beklediklerini söyledi. Sırbistan’ın yakın müttefiki Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Karaciç’in yargılamasının “tarafsız olması ve siyasileştirilmemesi” gerektiğini belirtti. ARACİÇ SAVUNMASINI KENDİ YAPACAK İngiliz gazetelerinde yer alan yorumlarda Mladiç’in de yakalanması ve Belgrad yönetiminin Lahey’deki mahkeme ile tam işbirliği yapması durumunda, Sırbistan’a araciç’in yakalanmasına tepki gösteren aşırı milliyetçilerinden 100 kişilik bir grup Belgrad sokaklarını savaş alanına çevirdi. Göstericiler polisle çatıştı. Sırbistan’daki savaş suçları mahkemesi savcısının, istihbarat örgütlerinin aslında Mladiç’in izini sürerken Karaciç’i yakaladıklarını söylemesi ise Bosnalı Sırpların eski komutanına yönelik çemberin daraltılmaya çalışıldığı yorumlarını beraberinde getirdi. (Fotoğraflar: AP / REUTERS) K K belki de bu yıl bitmeden resmen AB adaylık statüsü verilebileceği iddia edildi. Guardian gazetesindeki haberde, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’in, birliğe, Belgrad’ın bu adımının ardından hemen ticari avantajlar ve üyelik öncesi anlaşmaların yapılmasıyla ödüllendirilmesi çağrısında bulunduğu vurgulandı. Fransız Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner de “Bu AB ile Sırbistan’ın yakınlaşması için önemli bir şans” yorumunu yaptı. Ancak Kouchner, Karaciç’in “çok geç yakalandığını” da itiraf etti. Belgrad’da cezaevinde tutulan Karaciç’in yakınları, eski Sırp liderin Lahey’deki mahkemeye çıkması durumunda savunmasını eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç gibi tamamen kendisinin yapacağını söylediler. Karaciç’le Mladiç’i koruyan ve onlar gibi savaş suçu işlemekle itham edilen Miloşeviç, La hey’deki mahkemede yargılanırken, BM cezaevinde 2006’da ölmüştü. Karaciç’in avukatlarının, müvekkillerinin Lahey’deki mahkemeye teslim edilmesi kararını önümüzdeki iki gün içinde temyiz etmesi bekleniyor. Temyiz sürecinin bir hafta alabileceği de belirtiliyor. Sırbistan savaş suçları savcılığı sözcüsü, Karaciç’in en geç gelecek pazartesi ya da salı günü Lahey’e gönderilebileceğini söyledi. Yargı sürecinin uzun zaman alabileceğine dikkat çekiliyor. Bu arada Karaciç’in avukatı, müvekkilinin kendi isteğiyle saçını kestirdiğini ve traş olduğunu açıkladı. BM mahkemesi ve AB, Mladiç’in yanı sıra Hırvatlara yönelik “etnik temizlik” yapmakla suçlanan eski Sırp liderlerden Goran Haciç’in de bir an önce yakalanmasını talep ediyor. Nükleer anlaşma Hindistan’ı karıştırdı Hindistan’da ABD ile sivil alanda nükleer işbirliği anlaşması hükümeti dağılmanın eşiğine getirdi. Oylanan hükümet hakkındaki güvensizlik önergesi 256’ya karşı 275 oyla reddedildi. Böylece nükleer anlaşma şimdilik yürürlükte kaldı. Anlaşmayı protesto eden komünistler, hükümetten desteğini çekmiş bulunuyor. Anlaşmanın Hindistan’ın güvenlik ve enerji politikalarını ABD’ye bağımlı hale getireceğini savunan muhalefet, güvenoylamasına hile karıştırıldığını öne sürüyor. Bazı milletvekilleri kendilerine büyük rüşvetler teklif edildiğini duyurdular. Hükümet lehine oy vermeleri için bazıları cinayetten hükümlü hapisteki milletvekillerine izin verilmesi, hastanede yatan milletvekillerinin oylama için parlamentoya getirilmesi de kafaları karıştırdı. Hükümet yanlıları ise sonucu parti merkezi önünde kutladı. (Fotoğraf: AP) ence Ergenekon savcısı çok büyük bir detayı (!) atlamış. Şu Sırp kasap Radovan Karaciç’in de kesinlikle iddianamenin içinde yer alması gerekirdi. Böyle bir durumda iddianamedeki “mafyanın” silahlarına, Sırpların silahları da katılmış olurdu. İstanbul ve Eskişehir’de bulunan otuzkırk bombanın yanına Sırpların uçaksavarları, roketleri, ağır makinelileri girer ve darbe savı kesinlikle temel kazanmış olurdu. Hayır saçmalamıyoruz. Sırpların Ergenekon ile kesinlikle bağlantıları vardır. İspat etmemi istiyorsanız, Radovan Karaciç’in kaçak olduğu süre içinde Avusturya’da Türk ve Kürtleri birbirine düşürmek için haftada en az üç sefer iki grubun gittiği restorana gidip Türklerle Kürtleri birbirine düşürmeye çalıştığını, iki grup arasında sinirler gerilince, ortalıktan kaybolduğunu unutmayın. Bu da Sırp kasabın kesinlikle Ergenekoncu olduğunun kanıtı. İddianamede ismi yok. Tutuklanma talebi yok. Ancak Türk devletini yıkmak için Avusturya’da tezgah peşinde olduğu bal gibi ortada. Onun Avrupa’nın göbeğinde kışkırttığı Türkler ve Kürtler birbirlerine girseler, ardından bu gerginlik Türkiye’ye sıçrasaydı ne olacaktı? Türkiye Cumhuriyeti PKK’nın yol açtığı krizden daha büyüğünü yaşayacak, istikrarsızlık zirveye çıkacak ve AKP hükümeti kesinlikle düşecekti. Yani Ergenekon iddianamesinin içinde yer alan “devleti yıkmaya teşebbüs” fiili bir yerde gerçekleşmiş olacaktı. Savcı iddianameyi 1923’lere kadar indirip, Atatürk’ün ismini bile bir yerlere sıkıştırırken, Karaciç’i nasıl atlamış, düşünülmesi gereken bir konu. ??? Devlet sadece Türkiye içinden yapılan bir takım çalışmalarla yıkılmaz. İşte görüyoruz, Karaciç gibi ince düşünenler işe ta Avusturya’dan başlayıp, bunun Türkiye’ye olan yansımaları çerçevesinde devletimizi yıkmaya çalışıyorlar. Ancak Sırp kasap, Türk devletini yıkamadan ülkesinde yakalandı. Üstelik Avrupa’daki savaş suçları mahkemesinde yargılanacak. Yani onu bu aşamada istesek de alamayız. Kırmızı bülten falan derseniz, daha iddianamenin temelinde olup Kanada’ya kaçan adam bile aranmazken, neden Karaciç aransın? Düşünüyorum: “Savcı eğer kalkıp Ergenekon iddianamesinin içine mafyayı sokmasaydı, elinde B Uyuşturucu baronları Türk kimyager istiyor Dış Haberler Servisi Batılı ülkelerin harcadığı milyarlarca dolara karşın afyon üretiminin arttığı Afganistan’da uyuşturucu tacirlerinin, ham afyonu eroine çevirmek için yabancı ülkelerden kimyager “transfer ettiği” bildirildi. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, Afgan uyuşturucu tacirlerinin kimyager aldığı ülkeler arasında Türkiye de var. BM’nin uyuşturucu ve suçla mücadele biriminin Afganistan sorumlusu Christina Orguz, Afgan uyuşturucu baronlarının bir işadamı gibi davrandığını ve “yetenekli” kimyagerleri işe almaya çalıştığını söylüyor. Afgan uyuşturucu tacirlerinin kimyager “transfer ettiği” ülkeler arasında Türkiye’nin yanı sıra İran ve Pakistan bulunuyor. BM’nin yaptığı uyarıya yer veren İngiliz Financial Times gazetesi, kimyagerlerin, afyon sakızının kaçak yollarla ülkeye sokulan endüstriyel kimyasal maddelerle karıştırılarak en yüksek kalitede eroin elde edilmesi işlemini denetlemek üzere ülkenin en tehlikeli bölgelerine gittiğine dikkat çekti. Geçen yıl Afganistan’daki afyon üretiminin yüzde 60’ının ülke sınırları içinde eroin olarak işlendiği tahmin ediliyor. Ancak bugüne kadar yabancı kimyagerlerin uyuşturucu üretimine yardımcı olduğu bilinmiyordu. Ülkenin, aşiretlerin egemen olduğu güney ve doğusundaki laboratuvarlarda Avrupa, Güney Kore ve Rusya’dan gelen kimyasal maddeler uyuşturucu üretiminde kullanılıyor. BM, geçen yıl 13 bin ton kimyasal maddenin uyuşturucu üretiminde kullanıldığını sanıyor. endilerini solcu liberal/liberal sol olarak tanımlayan bir kesim, Marksist sosyalistleri insanların bireyselleşme, dolayısıyla bireysel özgürlük taleplerini es geçmiş olmakla/geçmekle eleştiriyor. Bu saptama doğru mudur, bir bakmak da yarar var. Bireysellik, bilindiği gibi ana hatlarıyla bireyin onuruna saygıyı, bireyin bağımsızlığını ve bireyin özgelişim özgürlüğünü amaçlar. Bu doğru bir tanımsa o halde bireyselliğe ilişkin talepler salt hukuk içinde mi değerlendirilmelidir? Eğer böyleyse, örneğin, 14 Nisan 1912 günü New York Proctor’s Theatre’da gerçekleşen bir tartışmada Amerikalı sosyalist lider Daniel De Leon’un New York Başsavcısı Thomas F. Carmody’ye söylediği şu cümle ne anlama gelmektedir: “Biz, kapitalizmi bireyselliği yıkmakla suçluyoruz!” De Leon’un suçlaması kaynağını Aydınlanmacılığın en önemli düşünürlerinden olan, özgürlüğü her şeyin üzerinde bir değer olarak gören ve bunu her hukuk sisteminin hedefi olarak değerlendiren JeanJacques Rousseau’dan almaktadır. Rousseau, “Toplum Sözleşmesi”nde eşitliği özgürlüğün yanına koyar ve K PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bireyin Özgürleşmesi Sosyalizmin Sorunudur nı genişletmek amacıyla ortaya çıkmış bir ideolojidir. Örneğin, liberalizmin önde gelen düşünürlerinden John Stuart Mill, ‘Özgürlük Üzerine’ başlıklı makalesinde bireyin sınırsız düşünce ve tartışma özgürlüğünü, toplumda çoğulculuğu savunur; bugün ‘mahalle baskısı’ olarak tanımlayabileceğimiz ‘uyum baskısı’na, ‘kitle ve kamuoyu tiranlığı’na karşı çıkar, salt bu noktayla sınırlı olmak üzere ‘devlet müdahalesi’ne cevaz verir. Mill’in bu yaklaşımı esas olarak egemen sınıfların özgürlüğünü korur niteliktedir. Sınıflı toplumlarda, ki, sınıflı olmayanı henüz yoktur, birey hak ve özgürlüklerinin sınırını, ezen sınıfla ezilen sınıf arasındaki farkın boyutları belirler. Ezen sınıflarla ezilen sınıflar arasındaki farkı ortadan kaldırmayı hedefleyen Marksizmse emekçi sınıflar adına liberalizme verilmiş bir “Özgürlük onsuz var olamaz!” der. Rousseau’ya göre büyük ekonomik eşitsizlikler özgürlükle bağdaşmaz. Eşitsizlik ekonomik bağımlılığa yol açar ve toplumda var olduğu sürece insan yaşayabilmek için kendisini başkalarına satmak zorunda kalır. Varsıl yoksulu kendi çıkarı doğrultusunda sömürür, özgürlük yoksul için artık söz konusu değildir. Özetle insanın bağımlılığına, sömürüsüne dayanan ve onun özgürlüğünü yok eden eşitsizlikçi toplum, içinde güçlü, uzlaşmaz çelişkiler barındırır. ??? Kapitalizmin mülksüzü dışlayan, özgürlüğünü elinden alan, onu bir sömürü nesnesi olarak gören niteliği 200 yıl önce ne idiyse bugün de odur, hiç değişmemiştir. Siyasal liberalizm, salt burjuvazinin sömürdüğü sınıflar üzerindeki egemenliğinin/sömürü özgürlüğünün sınırları yanıt ve toplumun geneline sunulmuş bir özgürleşme seçeneğidir. Tarihsel gelişim içinde liberalizmle Marksizm birbirlerini kaçınılmaz olarak etkilemişlerdir. Bugün ‘sosyal liberalizm’ ya da ‘demokratik sosyalizm’ gibi kavramlardan söz ediliyorsa bu, sözü edilen karşılıklı etkileşimin sonucudur. Ne var ki sosyal etkilenme kapitalizmin temel niteliği olan emeğin sömürülmesi gerçeğini değiştirmediği gibi liberal etkilenme de sosyalizmin emekten yana temel niteliğini ortadan kaldırmaz. ??? Ülkemizde son dönemde ortaya çıkan ve AKP iktidarına yakın medyada köşebaşlarını tutan bir grup ‘liberal’, bir yandan “hâlâ sosyalistiz!” diyerek, bir yandan da ‘özgürlük’ ve ‘demokrasi’ kavramlarını topyekun burjuvaziye mal ederek, katı dogmatik bir dille sosyalistlere saldırıyor. Ne var ki bu tür saldırılar sosyalistleri etkilemiyor, etkilemeyecektir. Çünkü onlar 21. yüzyılın demokrasi, özgürlük ve insan hakları yüzyılı olacağını, bunun da güvencesinin kendileri olduğunu biliyorlar. www.denizkavukcuoglu.blogspot.com [email protected] Milano’da 1 Avro’ya ölüm eğlencesi Aslı KAYABAL ZAVAGLİA MİLANO Milano Idroscalo’daki lunaparka Las Vegas’tan getirilen elektrikli idam sandalyesi ziyaretçi rekoru kırıyor. Lunapark yöneticisinin internet üzerinden 5 bin avro ödeyerek ABD’den getirttiği ölüm eğlencesi için 1 avro ödemek yeterli. Ölüm simülasyonu, üç siren sesinin ardından harekete geçiyor. Sandalyede oturan cansız manken dumanlar içinde acı çekerek ve titreyerek ölüyor. Bu dehşet sahnesini gülerek izleyen yüzlerce Milanolu ise çok eğlendiklerini anlatıyor. Lunapark yöneticisi başlangıçta ailelerin protesto etmesinden ürktüklerini ama beklentilerinin tersine çoluk çocuk herkesin çok eğlendiğini söyledi. Hafta içi bir gecede 50 avro, cumartesi ve pazar günleri ise 150 avro kazandığını söyleyen lunaparkçı kararından mutlu görünüyor. Simülasyon sona erdiğinde anne babalarına korkuyla sarılan bazı çocukların “keşke tekrar dirilse”, “titreyerek ölmek ne garip” gibi tepkiler verdikleri belirtiliyor. Milano’nun ölüm eğlencesi 18 yaşındaki bir genç tarafından “çok eğlenceli” notuyla Youtube’da da yayımlandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle